25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27MAYIS1994CUMA 10 DIZIYAZI Ankara şelu'ıplanıüzerindehedeflerbefirleniyor M,ayısın 26. günü akşamı, büyütülmüş bir Ankara şehir planı Harp Okulu'na getirilerek yere serildi. Hedefler iki bölüme aynldı. Bunlardan biri, harekatımrzı eylemli . olarak etkileyebilecek merkezler, ikincisi ise harekata zarar verebilecek olan kişi hedefleriydi. Canlı kişi hedeflerinde öncelik; hükümet, sıkıyönetim komutanı, cumhurbaşkanı, buyruk verebilecek konumda olanlar ve tahkikat komisyonu üyelerine verilmişti. 26 Mayıs gecesi başlayan harekat, 27 Mayıs sabahı başarıv la tamamlanmış ve askerin yönetime el koyması biitün v urtta sevinç gösterileriyle karşılaıuntştı. 03.15...Vetanklaryürüyor 26 mayıs akşamı, büyütülmüş bir Ankara şehir planı Harp Okulu ko- mutanlık odasına getirilerek yere seril- di. Hedefler iki bölüme aynldı. Bunlar- dan biri. harekatımızı eylemli olarak et- kileyebilecek olan bina. karakol. mer- kez, koğuş, kjşla, ordugâh, komutanlık olmak üzere, cansız yönetim merkezi hedefleri, ikincisi ise harekata zarar ve- rebilecek olan kişi hedefleriydi. Bunlan ilk anda etkisiz bırakabilmek için telefon, telgraf, telsiz ve radyo gibi haberleşme araçlannın kesilmesi ve iş- gali de planfanıyordu. Arkadaşımız Ek- rem Acuner yere uzanarak bu merkezle- ri işaretliyordu. Karşı koyabilecek odaklar göz önüne alınarak eldeki güç- ler aynlıp görevlendiriliyor; işgal edile- cek yerler, içindekiler, bunlara karşı gö- rev alacak komutanlar ve bu komutan- lann buyruğuna verilecek güçlerin sayısı ayn ayn belirleniyordu. Eldeki gücün yettiği ölçüde ikinci de- recede canlılara karşı çevik, cesur ko- mando tipi mangalar oluşturuluyor: bunlann görevleri. yapılış biçimi, dire- nişle karşılaşmaJan durumunda ne ya- pacaklan da beürlenip yaalıyordu... Öncelik hükümet üyelerine Canlı kişi hedeflerinde öncelik; hü- kümet, sıkıyönetim komutanı, cumhur- başkanı, buyruk verebilecek konumda olanlar ve tahkikat komisyonu üyeleri- ne verilmişti. Emir subayım Binbaşı Gürkök ko- muta odasına girdi: Bugün okulda dersi olup da akşam üzen gizlilik dolayısıyla evlerine gönderilmeyen sivil \e asker kimi öğretmenlerin yukandaki salonda toplanmış olduklannı bildirdi. Ne olup bittiğini merak ediyorlardı. Bir şeyler sea'nleyen birkaç kişi de evlerine gitmek üzere izin istiyorlardı. Kurmay baş- kanım Kurmay Albay Ercan'la birlikte yukandaki salona çıktık, öğretmen ar- kadaşlarla konuşmaya başladık. Içle- rinden birkaçı "Acaba ihtilal mi var?" diyorlardı. Birçoğu da durumu anla- mış, sessizce bekliyordu. Anlayanlara haüfçe göz kırparaİc: "Geneikurma.v, bu gece düşman pa- raşûfçülerinin ani olarak Ankara dola- yına indirileceğini öğrenmiş" dedim. "Okul da görev aMı. Aşağıda bunun planı yapıhyor." O sırada -kızlar da içlerinde olmak üzere- Harp Okulu öğrencileri. silah- lannı ellerinden bırakmadan, hareket saatini sabırsızlıkla bekliyorlardı. Saat 23.00'te onlan biraz dinlendir- mek, hiç olmazsa biraz tavşan uykusu uyuyabilmelerini sağlamak için koğuş- lanna çıkardık. Bir süre sonra koğuşlan dolaştım. Çoğu elbiseleriyle uzanmı- şlardı, silahlan yanımdaydı. Uyumuyor ve heyecanla sabahı bekliyorlardı. Harekat 03.15'te başladı... Okul subaylan sabah kahvaltısını hazırlattılar ve çocuklan sessizce ye- mekhanelere sokarak bu kez kannlannı doyurdular. Çoğu kahvaltı bile yapa- madı. Görev alan komutan ve subaylar, saat 02.30'da birliklerini sessizce avluda toplamaya başladılar. Bizi destekleye- cek tank taburuna da harekete hanr ol- ması buyruğu gönderildi. Komite, be- nim odamda, işgal edilecek olan radyo dan Türk halkına okunacak bildiriyi hazırlıyordu. Hazırhklar geliştirildikçe biz de he- yecan ve sevinç duyuyorduk. Çankaya'da Muhafız Alayı Ko- mutanı Osman Köksal'la bağlantımızı Kurmay Albay Sezai Okan ayarlıyor- du. Güçlerimizin azlığından dolayı, o yöne ancak bir bölük gönderebilecek- tik. Kurmay Albay Sami Küçük de Ce- lal Bayar'ı teslim almak ve Köksal'a yardımda bulunmak üzere yola çıkıyor- du. Ulus bölgesini Genelkurmay Eğj- tim Daıresi'nden gelen bir kurmay al- örev alan komutan ve subaylar, saat 02.30'da birliklerini sessizce avluda toplamaya başladılar. Bizi destekleyecek tank taburuna da harekete hazır olması buyruğu gönderildi. Komite, benim odamda, işgal edilecek olan radyodan Türk halkına okunacak bildiriyi hazırlıyordu. Milli BiMik Komitesi'nden politikaya 27 Mayıs'ınetkin isinüerinden olan Uiaj 1 , 1961 seçimierinden sonra ta- I» sesaiör' oöa. J966'da Sosyal Denıokrat Parti'yt kürarak tabti sena- törfüktea aynkiı. fsnet înönü'nün 'ortanın sokı' beyam üzerine partisi CHP ıle birieşti ve çok geçroeden de Ulay siyasal yaşaradan çekîML Sıtkı Ulay kimdir? Emekli Tümgenerai Sıtkı Üiay, 1907de İstanbul'dadoğdu. Harp OkuJu'nu bitirdikten sonra Cumhurbaşkanhğj Muhafız Alayı'nda görevaidı; Atatürk'ü yakından tarudı. Harp Akademisi*ndeÖğrenim görerek kurrnay subayokîu. Çeşitii askeri görevlerde bulundu; Harp Akademisi'nde öğretmenlik yaptı. Kahiref 195 i-54)veKâbfl( 1956-57) ataşemiliteriikJerinden sonra 256. Piyade Alayj Komutanlığı'na (İ957-58). ârdından 14?. Piyade Alayı Komutanliğf na (1958-59) getirildi. Î959"da Geneikurmay Eğrtim Dairesi Başkam oldu. Aynı yı! Harp Okulu Komutanlığına atandı. HarpOku!u.27 Mayıs 1960 askeri harekatında etkin roi oynadı. "Milli Bfrfik K«wtea"içindeyer alan Ulay, bu harekaün gerçeklejtirifmesınde ve başanya ulaşması yoiunda büyuk çaba harcadı. 1960-61 'de ulaştırma ve devîet bakanlığı görcvlerinde bulundu. 1961 seçimierinden sonra "tabü senatör" stfattyia Cumhuriyel Senatosu'nakatıidı. 1966'da Sosyal Demokrat Parti'yi kurarak tabii senatörlükten aynldı. Partİsi "ortaıan sohı"nu savunan CHP ile birkşti.çok^çmedendeUiay - siyasal yaşamdan çekildi. bay arkadaşımız üzenne almıştı. Meclis Muhafız Bölüğü ile postane de onun görev alanı içerisindeydi. Saat 03.15"te birlikler görev yerlerine gitmek üzere Harp Okulu'ndan ayn- lmaya başladılar. Tanklar daha hızlı o!- duğu için. piyadelerden on dakıka son- ra hareket edecekler; desteklemekle gö- revli olduklan tabur ve bölüklerin bu>- ruğuna katılacaklardı. Son piyade birİi- ği okuldan aynlırken kapı önünde saate baküm; tanklann önümüzden geçişi bir dakika gecikmişti. Bu gıbi heyecanlı du- rumlarda hiç akla gelmedik aksilikler olabilirdi. Yarumdaki subayı cipe gön- deriyordum ki, tanklann gü\en verici uğultu ve karartılannın yaklaştığını gördüm. "Oh" diyerek derin bir soluk aldım... Çok gecmeden sekiz yüz metre kadar ilerimizdeki sıkıyönetim kararga- hı işgal edıldi. Plan gereği. Cemal Ma- danoğlu, arkadaşlanyla birlikte ora>a hareket etti." Buranın işgaü için özel bir komando birliği oluşturulmuştu. Bu karargahın arkasında. çadırlar içınde kimi birlikler vardı. Bunlann çadırlanndan dışarı çı- kanlmaması ve silahlannın alınması öngörülmüştü. Burasını Kurmay Yar- bay Suphi Karaman denetlıyordu. Ha- rekata geçilmesinden kısa bir süre sonra oradaki birlıklerin çadırda basıldığı. ar- kadan ve önden karargaha girildıği, nö- betçi subaylann hemen bize katıldığı haberleri O3.3O"da Harp Okulu'na ulaştınldı. General Cemal Madanoğlu, General İrfan Başruğ. Kurmay Albay Sezai Okan ve Samı Küçük. özel bir araçla oraya gittıler. Yolda. öncü birlikleri- mize Jandarma Genel Komutanlığı. Başbakanlık \e Emniyet Genel Müdür- lüğü'nden ateş açıldığı haberini almı- şlar, sert bir yaylım ateşiyle karşılık ve- rip onlan hızla temizlemişlerdi. Sıkı>önetim Karargahına Alb. Okan ön kapıdan. General Madanoğlu arka kapıdan girmişler; ön kapıda nöbetçiler silahlannı Alb. Okan üzerine çevirmiş- lerdi. Arkadan giren Madanoğlu duru- mu kurtarmış \e yanlışlığı önlemişti. Burada ilk ihtilal karargahı kuruldu ve hemen vurdun her yanıyla haberleş- me ve bağlantı başlatıldı. Saatler ilerle- dikçe. kuvvet komutanlan bu kararga- ha kendilikJerinden gelmeve. kutlama- lara ve harekata katılmaya başladılar. Gefenler arasında kuşkulanılanlar bana. Harp Okulu'na gönderilıyordu; kımışi de yeni geçıcı görev lere atanıyor- du. İlk gelenlerden biri de, sonradan cumhurbaşkanlığı makamına getirilen Orgeneral Cevdet Sunay'dı. İhtıîaldlere "Gazanız mübarek olsun", diverek hayırlı bırgöre\ yaptıklannı bildirmişti. Bufta karşılık, Orgeneral Tekin Anbur- nu. kendisine Madanoğlu tarafından Türk Silahlı Ku\-vetleri'nin yönetime el koyduğu bıldirilince, "Ne demek? Nasıl olur?" gibi sözlerle karşı çıkmış. bunun üzerine Harp Okulu'na gönderilmişti. Çok gecmeden ordularla bağlantılar kurulmaya ve şehrin önemli yerlerinin işgal edildiği yolunda haberler gelmeye başladı. Çankava'va ültimatom Harekat planma göre. radvoda oku- nacak I numaralı bıldiriyle birlikte. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a verile- cek bir ültimatom da hazırlanmıştı. Bunda, Türk Silahlı Kuvveıleri'nin yö- netime el koyduğu. kardeş kanı dökül- mesine >ol açılmaması için gönderilen ihtilal gücü lemsilcilerine hemen teslim olması isteniyor ve hayatının güvencede olduğu ifade ediliyordu. Alb. Sezai Okan, bu üitimatomu tele- fonla Muhafız Alayı Komutanı olan ve ihtilalciler arasında >er alan Alb. Os- man Köksal'a yazdırdı. Böylece hare- katın başladığmı da bildirmişve Bayar'- ın zararsız bir biçimde ele geçirilmesini ıstemış oluyordu. Telefonda, oradaki subaylann da duyması için, bunu ihtilal komutanhğının bildırdiğıni ifade etti. durumla ilgili sorular üzerine "Fazla laf ve mütalaa jok!" diye kestirip attı. Alb. Köksal, bir tank bölüğünün göndenlmesım istemiş ve isteği yenne getirilmişti. Biraz sonra acı bir haber geldı. Ateşlı genç teğmen Ali İhsan KaJ- nıaz, PTT Genel Müdürlüğü önünde şehıtdüşmüştü. Bu arada, Çankaya'ya giderken "dur" emrini işitmeyen >a da dinleme- yen bir araba içerisindekı bir gencin de öldüğünü öğrendik. Bir ara. Dikmen yönünden gelen steyşın \agon tipi birarabadan Yedek- subav Okullan Komutanı Abidin Paşa indı ve bana neler olup bittiğini sordu. İhtilalin başladığını, başan haberleriniîi gelmekte olduğunu anlattım: okulda bir kahve içmesini rica ettim. Biraz dü- şündükten sonra. "Hayır, ben okulu- mun başına gideceğim" dedı. Abidin Paşa arkadaşımdı. Ama üzüçü bir du- rum söz konusu olabilirdi. Üzüntüyle, vanımdaki iki subayıma. komutanı içe- n alıp misafır etmelerini ve ben bildirin- ceve kadar salıvermemelerini nca et- mek zorunda kaldım. Biraz sonra yedeksubay okulu öğren- cileri tank ve silah seslerinden uyanmı- şlar. giyinip okullan önünde dağınık bir bıçımde toplanmaya başlamışlardı. Ar- kadaşlar dürbünle baktılar. Oğrenciler ne yapacaklannı bilemez durumda do- laşıyorlardı, aralannda subaylan gö- rünmüyordu. Üç arkadaşımı görevlen- dirdim: Hemen yedeksubay okuluna gitmelerini, toparlayabildikleri öğrenci- leri, silahlannı aldırdıktan ve bölükler haline soktuktan sonra, yan yollardan getirmelenni rica ettim. Kısa sürede iki tabura yakın yedek- subay öğrencisi geldi. Kendilerine du- rumu kısaca anlatınca. sonsuz sevinç duyduklannı. görev almak istediklerini bildirdiler. Bunun üzerine içlerinden se- çilen bir grup hala kaygı duyduğumuz Çankaya yönüne kimi subaylar birlikte gönderildi, öteki grup da "flıtiyat" ola- rak okuida bırakıldı. Bayar'ın intihar girişimi Çankaya Köşkü'nün etrafı sanlmıştı. Ancak Bayar teslim alınıp yola çıkanlmış değildi. Sonradan öğrendi- ğimıze göre. gitmemek için direnmiş: Alb. Köksal'dan umut veyardım bekle- mişti. Sıkışınca da tabancasını çıkara- rak intihar girişimınde bulunmuş; silahı elinden alınarak yola çıkanlmıştı. Saat 04.00'ten sonra, kimisi gruplar halinde, kimisi teker teker. daha ön- ceden belirlenen kışiler sıkıyönetim ve emniyet görevlıleriyle birlikte okula gel- meve başladılar. Meclis Başkanı Refik Koraltan, Ankara'da bulunan bakan- lar, kimi mılletvekilleri... İçlerinde bir- birlerini suçlayanlar oluyordu. Kısa sürede, önceden hazırlanmış olan öğrenci gazinosu doldu. Kimi oda ve yatakhaneler de açılarak gelenlerin yerleştirilmesine çalışılıyordu. Okulun mutfağı fazladan 500 kişilik yemek hazırlanması buyruğu almıştı... Hemen her yerden harekatın başa- nya ulaştığı yolunda haberler gelmek- teydi. Kalabalık halk gruplan. olup bi- tenlen öğrenmişler, Harp Okulu kapısı önünde birikmeye başfamışlardı. Kimi- sinin elinde sopa ve demirler vardı. Çok kısa sürede yol boşalttınldı; toplananlar yolun ve kapmın iki yanındaki ağaçlara doğru sürülerek okula getirilmekte olan Demokrat Partililerin finç edilmesi ön- lendi. Biraz sonra Başbakan Adnan Menderes'in Kütahya'da yakalanıp uçağa bindirildiği, Harp Okulu'na geti- rilmekte olduğu haberini aldık. 26 Mayıs 1960 akşamı ve 27 Mayıs 1960 sabahı benim de içinde yer aldığım olaylar bunlardı. Kuşkusuz İci, bu olay- lann nedenleri vardı. Ve 27 Mayıs'tan sonra önemli gelişmeler yer alacaktı... Yorın:27Mayıs'a nasıl gellndl? AJNKARA-ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Roman Türü 27 Mayıs Devrimi üzerine çok yazdım şimdiye dek. Köşe yazıları, diziler, Sevgili Nadir Bey'in isteğiyle bir de kitap Sami Karaören "27 Mayıs'ın Romanı" koydu adını. Aradan yıllar geçti, şimdi o kitabı roman türü okuyorum gerçekten. 27 Mayıs üzerine ne çok yayın oldu sonra. Diziler, anılar, TV'de programlar... Uzun yıllar Anayasa Bayramı olarak büyük coş- kuyla kutlandı 27 Mayıslar. 12 Eylül'den sonra bu bayram silin- di takvimden. Ben de tepkimi beiirttim bu köşede. 27 Mayıs Devrimi'nin tarıhimizden silinemeyeceğini yazdım. Rahmetli Uğur Mumcu söyledi sonra. Orgeneral Evren "Müşerref Hanım'ın yazısını beğenmedim" demiş ona. Ben de beğen- mesini beklemedim elbet. 1980lı yıllardayazdıklarımı, 199O'lı yıllarda da yineleyebilirim. 27 Mayıs [3evrimi'nin tarihimizdeki yeri de, önemi de yadsınamaz. Ayrıca 12 Mart'tan, 12 Eylül'den ayırmak gerekir27 Mayıs'ı. Dahası 12 Mart'ı da, 12 Eylül'ü de 27 Mayıs'ın getirdiği ortamı yozlaştıran, 1961 Anayasası'nı önce onaran, sonra tümüyle değiştiren karşıdevrimler diye yorumluyorum ben. 12 Mart döneminde parlamento kapan- madı, anayasanın özüyle ilgili değişiklikler de CHP'liler, Milli Birlikçiler ve kimi kontenjan senatörlerjnin oylarıyla önlendi, ama12Eylüldönemindeözüde,sözüdedeğişti örneğin "Ata- türkDevrimlen"değil "Inkılapian"dendi! 1961 Anayasasıyla ilgili tartışmaları baştan sona izledim ben Okula gider gibi "Kurucu Meclis"e gider, kimi günler sa- baha dek uzayan tartışmaları dinlerdim. Kimi sabahlar şafak sökerken aynlırdık Meclis'ten. O anayasayı seçilmiş bir meclis yapmadı ama toplumun değişık kesimlerinden geniş bir katılı- mla gerçekleşti. Basında da yer aldı o tartışmalar. Sonra halkın onayına sunuldu. Uzgünüm, oylamayı yaşamadım, Tür- kiye'den uzakta, Dalmaçya kıyılarında Dubrovnik kentindey- dim o gün. Uzun yıllar sonra Yugoslavya'ya giden gazeteciler grubuna benim de katılmamı istedi Milli Birlikçiler. özellikle Albay Sami Küçük 27 Mayıs'ı iyi yorumlayan, Atatürk devrim- leriyle yetişmış bir kadın gazetecinin yer almasını istiyor, be- nim gitmemi bir görev diye öne sürüyordu Böyle onurlu bir görevi geri çeviremezdim elbet. Rahmetli ûrsan öymen'in de bulunduğu bir grupla Yugoslavya'ya gittik Ujıze Dağlan'nda Yugoslavyanın bağımsızlığa kavuşmasını, bütünleşmesini kutladık, Mareşal THo'yu dinledik. Saraybosna'ya gittik sonra. Barış içinde birlikte yaşayanların sevincini kutladık. Bugün yasanan olayları aklımızdan geçirmedik hiç. Sonra Dubrovnik. Güzel, şiirsel bir kent, örsan ile geziyor, Türkiye'deki oyla- mayı konuşuyoruz. Bir manavın önünde durduk. Güzel kokulu küçük kavunlar aldık Şırin bir kadın ve birkaç yabancı dil konu- şan bir adam var kasada. Parayı bozarken dostça gülümsedi: - Siz Turk'sünüz değil mi? Biraz once radyoda yeni anaya- sanızla ilgili bir konuşma dinledım. Çağdaş bir yasa, kutluyo- rum. Geçen akşam, TV'de bir kanalcfa 27 Mayısçılardan Orhan Erkanlı yı izlerken Yugoslav manavın sözleri yine çınladı ku- lağımda. Erkanlı'nın davranışını yadırgadım biraz Daha önce sevgili dostum Suphi Karamanda kortuştu. ama olayları yeteri kadar yansıtamadı doğrusu. 27 Mayıs'ı, öncesini, sonrasını geniş açıdan tartışmak gerekiyor bence öte yandan 27 Mayısçıların konuşmasını da gereksiz buluyorum ben. 1961 Anayasası çağdas ve onurlu bir belge değil mı'? Yeteri kadar açıklamıyor mu her şeyi? Konuşmaya, savunmaya gerek var mı? O onurlu belgeyi yıflar boyunca umutla, güvenle savunan bir yazarım ben. Hâlâ da düşünürüm, 1961 Anayasası'nı ya- şamımızda hissetseydik. çıkar çevrelerinin yozlaştırma, dışla- ma çabaları yerıne siyasal. sosyal reformlara, demokratik ör- gütlenmelere açık maddelerıni uygulama politikası gelişseydi, demokratik yaşam böylesine tıkanır mıydı acaba? Karşı güçler ve çıkar çevrelerinin tüm çabalarına karşın 1960lı yıliarın ra- hat soluğu bir özlem değil mi bugün' Kanıtı demokratikleşme paketi bence. 1994 yılında SHP-DYP hükumeti de o geniş solu- ğu öngörüyor halkımıza. Anayasayı ve belli yasaları değiştir- meye hazırlanıyor Dinlerken gülümsüyorum. Otuz üç yılda döne döne buraya varabildik! 27 Mayısçılar ne düşünüyor kim- bilir' Bir mayıs sabahı daha özgür ve daha güzel bir Türkiye için baş koydular, neler umdular, neler buldular. Özlerı için, çj- karları için hiçbır şey ummadılar kuşkusuz. yaşamları ortada. Her şeyi Türkiye için umdular. ama buldular mı? Bu sabah hepsini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum Anılar, diziler, film- ler, gerçekler yansımıyor, çarpılıyor kimi zaman. Ama otuz dört yılı onlarla birlikte yaşadım ben. Tüm olaylara tanık ol- dum. Kimiyle yıldızım barışmadı hiç, kimiyle yıldızlar daha çok parladı yaşamımda, uzun ince bir yolda dostluğun güzelliğini yaşadık. Ortak düşlerin mutluluğunu. Coşkulu yıldönümleri, "Harbiye Marşı'yla danslar, halaylar, 13 Kasımlar, 22 Şubat- lar, 21 Mayıslar. sonra bir Eylül gecesinin sessizliği. Milli Birlik Komitesi idamları konuşuyor Sabaha karşı eniştem Selahat- Ön Özgür'ün eve dönüşü. Bir gün olayları daha ayrıntılı yazar mıyım bilmem, ama her- kes yazmalı bence. ilginç bir mozaik oluşur, kişiler de olaylar da yerli yerine oturur, 27 Mayıs gerçeği de daha iyi anlaşılır o zaman. 27 Mayıs'ı Ataturkçülüğe dönüş yolunda bir atılım diye düşünürüm ben. 1961 Anayasası yürürlükte kalsaydı, çağdaş maddeleri yaşama yansısaydı, başka bir düzenimiz, başka bir dünyamız olurdu kuşkusuz. Düzeni bozan elleri iyi bilmeli, "adil duzen'in ıç yüzünü iyi görmeli, şeriatı getirmek isteyerv leri de iyi tanımalıyız .. * • • 1961 yılında Belgrat'ta Dobra gazetesi yöneticileri soru yağ- muruna tuttu benı. Türk kadını, kadın hakları, özgürlükleri ve kadın statüsünü öğrenmek istediler. Soruları bir solukta yanı- tladım, Dobra'nm yöneticileri kutladı beni "Kemalist Türkiye'- den bir kadın" dediler. Sami Küçük'ün verdiği görev daha çok değerlendi elbet. Otuz üç yıl sonradüşünüyorum şimdi. Bugün demokrasıyi savunarak şeriatı amaçlayanlar Türk kadınının statüsünü nasıl değıştirecek! Kadınlarımız bunu düşünüyor mu acaba? Yarın Kadınlar Birliği'nin genel kongresi var An- kara'da Yıllardır uyuyan güzel niteliğinde bir kuruluş, ülkemi- zin en eski kadın örgütü, ama kadınların sesini duyurduğu söy- lenemez. Kadın sorunlarına çözüm yolunda hiç katkısı yok. Eski yapısı, değişmez başkanlarıyla sözünü de, özünü de yitir- miş bir birlik neredeyse. Kadınlar arasında bir güçbirliğini nasıl sağlayabilir? Sağlaması için bir özeleştiriye yönelmesi. yeniden yapılanması gerekir her şeyden önce. Birlik üyeleri- nin bir özeleştiriyle sağlıklı bir çizgide buluşacağına inanıyo- rum ben. öyle bir buluşmayla güçlenir, sesini duyurabilir. Her dalda yenilenme özlemi duyuluyor ülkemizde. Eskimişlikten kurtulmak istiyor herkes. Kadınlar Birliği'nin de yeni bir yöneti- me kavuşması gerekir. Uyuyan güzelin uyanması, yeni danslar sergılemesı, belli koltuklardaki tekelleşme eğilimi- ne demokratik biçimde son vermesı gerekir. Kongre üyelerine başarılardiliyorum. BUIJİACA SOLDANSAĞA: _ 1__2 1/ Hem astar hem de 1 şemsiye yapımında kulla- nılan yan ipekli, yan yün- 2 lü kumaş. 2/ Orta Ana- g dolu'da bir göl... Artfaur Hailey'in tanınmış bir ro- 4 manı. 3/ Takımlargrubu, küme... Bir renk. 4/ Tut- sakhk... Tuzağa düşürü- len şey. 5/ Eski özel oto- mobillerin karoseri biçi- mi. 6/ Uzaklık anlatmak- ta kullanılan söz... Bir cetvel türü... Bayağı, sıra- dan. 7/ Dâhi... Federico FeUini'nin bir fılmi. 8/ Cıvatalann altına yer- leştirilen ortası delik küçük pul. 9/ Bir nota... Tadı aamtırak, ekşimsi ve buruk olan. YUKARIDAN AŞAĞrVA: 1/ Tahılı yabancı maddelerden ayırmak için kullanılan aygıt. 2/ Leyleğe benzer bir kuş... Müzikte, armoni kurallanna göre üst üste bindirilmiş sesler. 3/ Yasal... Arapçada "ben". 4/ Rütbesiz as- ker... Dinsel tören ve kurallan. 5/ Sıvas'ın bir ilçesi. 6/ Hıristi- yan bayramı... İspanyollann sevinç ünlemi. 7/ Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarlık... Alüminyum, bakır ve magnezyum katılmış çinko alaşımlanna verilen ad. 8/ Bir soru sözü... Verdi'-, nin ünlü bir operası. 9/ Türk minyatür sanatının, XVIII. yüzyıl-: da yaşamış en büyük ustası... Tavlada bir sayı. '—^ — 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle