23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET2 19NİSAN1994SAU KULTUR Galeri Arda'daki Duran Karaca sergisinde ZamanAkdeniz'de durmuş... tBRAHİM KARAOĞLU ANKARA- Güneş en çok Akdeniz- lidir. En güzel Akdeniz'e güler. Ve or- tada,sevdahdırdoğaya. Gökyüzünün sonsuz öngüsünde, en unutmadığı yere; Akdeniz'e döker ışığının dalga boylanndan en saf renklerini. Onun için hiç eskimez Akdeniz'de renkler. Yeryüzünün en güzel çiçekleri, otlan, bitkileri de Akdenizli değil midir za- ten.. Akdeniz'in gizini, hüznünü, gülüşii- nü örtünüp binlerce yıldır bereket ya- ratan en eski mekandır Çukurova. Gecesinde yıldızlann düğünü vardır gökyüzünde, gündüzünde renklerin şöleni vardır yerde. Hem coşkulu hem de sancılıdır Çukurova'da yaşam. O coşku, o sancı, o binlerce yılbk hüzün nice sanatçı yaratmıştır ovada. Yöriik bir Akdenizli Duran Karaca ressam. Sesini Çuku- rova'da bulmuş. Orada tanımış renk- leri. O gizemli ovanın koynunda büyü- müş. Yüreği Klikya kadar geniş. İçde- nizi dalgalı. Yörük bir Akdenizli. Ilk resimlerinde Akdeniz'de durmuştur zaman. O, büyük saatinin zembereğini Çukurova'da kurmuştur. Çocukluğu- dur, yüküdür Çukurova; nereye gider- se gitsin, taşımıştır onu düşlerinde. belleğinde. Yörûk kilimlerindeki renkli yün ip- liklerin, çözgülerden geçerek oluştur- duğu örgelerin dokusal varsılhğının yarattığı şiirsellik, derin izler oluştur- muştur bilinçaltında. Daha yıldızlann ışıltısı sönmeden türkü söyleyerek uyanan doğanın, yaz kış güneşle yıka- nan şiir yüklü görüntüleri, ilk esin kay- nağıdır. Doğduğu yöreyi gözlemleye rek o yörenin doğasmı, insanlannı. üretim ilişkilerini, şiirlerini bulurönce. Kolay betimlemelere, göstermelik mo- tif öykünmelerine yönelmeden. içten. kendine özgü çözümlemelerle sunar yapıtlannı. Duruk, ruhsuz bir peyzaj resmine de folklorik gösterimlere uza- nan anlayışlara da uzak durur. Umut yüklüdür resimJeri Yalnızca yaşadığı yöreyi değil, Ana- dolu'dakı halk sanatını. sarayh minya- tür ustalanrun resimlerindeki canlı ve dinamik olan unsurlan da iyi kavra- mıştır. Resim dilini oluştururken deği- şik evrelerde yararlanır bunlardan. Yalnızca ulusal değerleri değil. evren- sel değerleri de yakından tanımaya çalışır. I967'de yurtdışına çıkar ve Av- rupa'da bir süre kalarak Batı'nın bü- yük ustalannı yakından tanıma ola- nağı bulur. Uzakdoğu sanatına da hayrandır Karaca. Ona göre "özgûn, kendi gerçeğinin anlatun biçimini bul- muş bir sanat"tır Uzakdoğu sanatı. Doğanın sonsuz çeşitliliğini, gizemini, renklerin diliyle, patetik bir anlatımla senfonileştirir Karaca. Umut yüklü- dür, erinç yüklüdür resimleri. "Birmez tükenmez bir araştırma içinde değilim. Aradığımı buldum" di- >en Picasso'nun söylemine yakın bir tutum içindedir. Kendi pentürel diliy- le, kendi biçemiyle gerçekleştirir yapıt- lannı. Aradığını bulmanın güveniyle, gelip geçicı özentilerin tuzağına düş- meden örer deltasını. Her yapıtı, birbi- rini izleyen dalgalar gibidir, kendi ok- yanusunda devinir. Son yapıtlannda, yine duygu yo- ğunluğuyla, pastoral şiirlerle donat- mış tuvallerini. Natürmortlanndaki çiçekler yine yabanıl bir gizemle bü- tünlüyorlar diğer resimlerini. Herke- sin erinç duyabileceği yeryüzü notlan Duran Karaca'nın yeni resimleri. • Son yapıtlannda yine duygu yoğunluğuyla, pastoral şiirlerle donatmış tuvalle- rini. Natürmortlanndaki çiçekler yine yabanıl bir gizemle bütünlüyorlar diğer re- simlerini. Herkesin erinç duyabileceği yeryüzü notlan Karaca'nın yeni resimleri. 'Keçiler ve Koyunlar', 30x40, tuval üzerine yağlıboya. Candeğer Furtun, gövdenin ticari metaya dönüştürülürken, bütünlüğünü yitirdiğine işaret ediyor Furtun'unseramik uzuvlan YALÇIN SADAK Seksenli yıllar boyunca röl- yef-gövdeler üzerinde yoğunla- şan Candeğer Furtun, son sergi- sinde, el, kol ve bacaklardan oluşan uzuvlarla karşılıyor okuru. Gövdeden uzuvlara ge- çişin mantıksal açıdan yadırga- nacak bir yanı yok, ancak her iki dönem arasında sanatcının tavnnda önemli bir değışiklik olduğu gözden kaçmıyor. Röl- yeflerde soyutlamacı tavn te- mel almıştı Furtun, dolayısıyla da, gövdenin algılanmasını salt estetik bir sorun olarak sınırlamışü. Oysa uzuvlarda be- timieyiciliği esas alrruş, gövde- nin algılanmasıni da estetik ol- maktan önce, etik bir sorun olarak belirlemiş. Öte yandan. uzuvlar canlı olduklannı du- yumsatacak biçimde hareket- lendirilmiştir. Duyarsızca betimlenmiş Bu hareketlendirme sonucu, özellikle kol ve bacaklarda be- lirginleşen adale yapısı, onlann bir erkek bedenine ait olduğu- nu açıkça duyurmaktadır. Ne ki, sorunsal bir nitelik taşımı- yor bu duyuru, yani, sanatcı- kadının erkek gövdesine bakışı gibi bir durum söz konusu değil burada. Bu seçimi tümüyle rastlantısal saymaktan başka bir seçeneğimiz de yok aynca. Çünkü, ten dokusunda ve ren- Rölyeflerde soyutlamacı tavn temel almıştı Furtun. Oysa uzuvlarda betimleyicili- ği esas almış, gövdenin algılan- masını da estetik olmaktan önce, etik bir sorun olarak belirlemiş. ginde olduğu kadar, oranlarda da formun doğallığına olabildi- ğjnce sadık kalmış sanatçı: her türlü öznel duyumun önünü kesin biçimde almıştır. Bu yolla imlenense. kişiliksiz, deyim ye- rindeyse, içeriksiz bir çıplaklıktır. Sözünü ettiğim etik öncelik tam da bu noktada be- lirmektedir işte. Bilindiği gibi. gövdenin erotik algılanması bütünlükten yoksundur. Biz, çıplak gövdeyi, cinsel eğilimle- rimizin, takıntılanmızın değiş- ken kıldığı bir hiyerarşi içinde, uzuvlara böJünmüş olarak algı- lanz (Sevişme anı, algılamadaki bu parçalanmışlığın doruğa vurduğu andır). Sürrealistler bu sorunun ayırdındaydılar. Ama onlar, gövdeyi parçala- makla, uzuvlara indirgemekle yetinmiyor, bu sunuma fantas- tik, ironik, düşsel ve fetişist bir boyut ekleyerek, söz konusu doğal olguyu. trajik bir olguya dönüştürüyorlardı. Furtun'un uzuvlannın haya- tiyet yüklü olmasına ve bizi. durmaksızın, mekanda namev- cut olarak belirlenen gövdeye. gövdelere göndermesine baka- rak sürrealizmle ilişkilendirmek temelden yanlış olur. Çünkü değindiğim gibi. Furtun'un uzuvlan her türlü öznel duyum- dan kesin biçimde anndınlmıştır. Daha da açığj, duyarsızca betimlenmiştir. Altı kolayca çizilebilen bu du- >arsızlığın tek bir referansı ola- bılir: Pop-Art (uzuvlann ço- ğaltılmış olması da bu yargıyı aynca destekler niteliktedir). Örnek olaraksa Tom VVessel- man'ın resimleri anılabilir. Wesselman Pop-Art'm du- yarsızlık stratejisine uygun ola- rak, bir dönem resimlerinde gövdeyi, bütünlükten yoksun; uzuvlara bölünmüş olarak çı- kanyordu karşımıza. Ama göv- denin dolaysız algılanımına de- ğil, yaygın sunumuna karşılık gcliyordu bu parçalanmışlık. Yonımlamıyor Furtun'un heykel-uzuvlan için de geçerlidir bu saptama. Wesselman gibi Furtun da tü- ketim toplumlannda gövdenin. ticari bir metaya dönüştürülür- ken, başka deyişle, yaygın zev- ke göre kodlanırken nasıl içe- riksizleştiğine, kitle iletişim araçlan, eğlence ve reklam sek- törleri aracılığıyla tüketime su- nulurken nasıl parçalanarak. bütünlüğünü yitirdiğine dikkat çeker. Bunu yaparken de öznel tercihlerini kanştırmaz işin içi- ne. Çoğunlukla bilincinde ol- madan yaşadığımız, söz konu- su sosyal olguyu dönüştürmez. gösterimin kendinde görünür kılar. Yorumlamaz, yalnızca işaret eder. Eklemek gerekli mi. bir bilinç sorunu haline getirildiği yerde. duyarsızlık da etik bir tavırdır. MoreUet'ttinyapıtları Maçka Sanat GakrisVnde Kültür Servisi - Fransız Sanatçı François Morellet'nin sergısı bugün Maçka Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1950 yılından bu yana so> ut çalışan sanatçı, çizgiler, kareler, üçgenlerden oluşmuş bir geometrik dil benimsemiş, yerleştirmelerinde malzemenin kendine özgü özelliğini de göz önünde tutarak neon borular da kullanrruştır. 1987 yıhnda İstanbul'daki l. Bienal'e Aya İrini'yi mekan olarak kullanarak katılan sanatçı: bu kez Maçka Sanat Galerisi'nde, galen mekanıyla girdiği diyalog sonucu gerçekleştirdiği tual. özgün baskı ve desen çalışmalannı sergiliyor. Sanatçı, 31 mayısa dek sürecek sergisi ile ilgili konferansını.yannsaat 14.00-16.00 arası MimarSinan Üniversitesi Öditoryumu'nda gerçekleştirecek. Viyana Şarkılan Tophduğu İstanbuVda Kültür Servisi - Wiener Lieder Ensemble - Viyana Şarkılan Topluluğu. bugün saat 19.00'da Cemal Reşıt Rey Konser Salonu'nda bir konser verecek. Wiener Lieder Ensemble, ünlü Viyana Erkek Korosu'nun üyelerinden oluşan bir topluluk. Programlannda özellikle eski Viyana şarkılannı özgün bir şekilde ve Viyana diyalektiyle ıcra edıyorlar. Topluluğa Malat Schrammel Örkestrası ve soprano Margarita Malat-Touschek eşlık ediyor. Orkestra, tuşlu akordeon. 1 ve2. keman\ekontragıtardanoluşuyor. 12 kişilik koro 1 ve 2. tenor, I ve 2. bas olmak üzere üçkişilik gruplaşmalan kapsıyor. 1984 yıhnda Viyana Halk Müziği yanşmasında birincilik aldıktan sonra kurulan Malat-Schrammel'in 16 uzunçalan bulunuyor. Mimesis'inyenisayısı Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan tarafından hazırlanan Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi'nin 5. sayısı çıktı. Bu sayıdan itibaren Mimesis"te yer alan metinler dosyalama sistemi ile sunuluyor. Bu sayının ilk dosyasını da Eugenio Barba oluşturuyor. Barba'nın 1967-1992 yılları arasında yazdığı 9 ayn makaleye yer verilen dergide bu tiyatro ustasının dünyasıru tanıma olanağı sağlanıyor. Dergide Barba'ya ait yazılann başlıklan ise şöyle: "Kathakali Tiyatrosu", "Sözcükler mi, Varlık mı?", "Sekter BirTiyatro". "E. Barba'dan Mektup", "Tiyatro Anıropolojısi"." A\ rasya Tiyatrosu", "Dört Seyırci", "Üçüncü Tiyatro". "Nam". 5. sayının diğer bir dosyası ise Polonyalı tiyatro adamı Jerzy Grotovvski'nin'Yoksul Tiyatro' sonrası dönemine ait meıinlerden oluşuyor. Böylece. Mimesis. Yoksul Tiyatro Özel Sayısı ve bu sayı ile birlikte Grotowski'nin 196O'lardan8O'lere kadar uzanançizgisini.farklı dönemleriyle birlikte yansıtmışoluyor. Sabahattin Kudret Aksal anıkyor Kültür Servisi - Geçen y ıl yitirdiğimiz şair-yazar Sabahattin Kudret Aksal ölüm yıldönümünde. bugün mezannın başındaanılacak. Saat 17.00"de Karacaahmet MezarlığYndaki kabri başında düzenlenecek anma törenine sanatcının ailesi, arkadaşlan ve sanatçılarla okurlankatılacak. ErolPekcan anısına caz konseri ANKARA (UBA) - Geçen ay yitirdiğimiz ünlü caza Erol Pekcan anısına bir caz konseri düzenlenecek. Türk Amerikan Derneği tarafından organize edilen konser. 30 nisan günü derneğin tiyatro salonunda gerçekleştirilecek. Konserde. Pekcan'ın y aşamı ile sanatsal kişiliği anlatılacak. Sanatcının eserlerinden örneklerde verilecek. konsere Tuna Otenel (piy ano-saksofon). Selçuk San (bas), Neşet Ruacan (gitar), İmerDemirer(trompet). Melih Çetiner (davul) ve Sibel Köse katılacaklar. Fotoğrafsanatı ve kavranüar Kültür Senisi - Fotoğrafçı \ e v azar Merih Akoğul. perşembe günü saat 19.00'da İFSAK'ta "Fotoğraf Sanatı ve Kavramlar" konulu bir sö> leşi yapacak. Her ayın üçüncü perşembe günü İFSAK Dernek Merkezi'nde "Merih Akoğul'la Başbaşa" adı altında gerçekleşen etkinliklerin dördüncüsünde Akoğul, fotoğraf yoluyla görüntü ve anlann sanata dönüşmesi konusunda örnek dialar eşlfğinde konuşacak. Tiyatro yönetmeni ve oyuncu Malcolm Keith Kay: 'Aaçekerkengükbilen TifrkinsanmdmetkUendim' ASUMAN ABACTOĞLU tZMtR- Makolm Keith Kay, İngiltere ve Avustralya'da geçirdiğa 30 yıllık sanat ya- şamını İzmir'de sürdürmeye karar veren bir tiyatro yönetmeni ve oyuncu. Bu karannda "acı çekerken gülebilen Türk insanı" ve bir Türk kadınına aşık olması etkili olmuş. Kay. insancıl yanı güçlü ancak teknik ve ustalık açısından yetersiz bulduğu Türk tiyatrocu- lanna, "yeni ve farklı" açılımlar sağlayabile- ceği inananda. Müzikli ve eğlenceli oyunlar isteyen Türk izleyicilerine "politik" oyunlar sunmaya hazırlanıyor. Bu, belki kendisi için tehlikeli olabilir ancak kendi deyimiyle, o "bir yabancı" Türkiye'ye ilk geldiği sıralarda Dünya Ti- yatro Eğitim Enstitüsü'nde ikinci başkanlık görevini yürüten Kay, İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çahşmaya başladı- ktan sonra" Hanüet"i, İzmır Devlet Tiyatro- su'nda "Her Devirde Adam"ı sahneledi. Kay, Devlet Tiyatrosu'nda "Mefisto"yu sahnele- meye hazırlaruyor. Bu arada Uluslararası Ti- yatro Topluluğu adıyla biı de tiyatro grubu oluşturan Kay, Muammer Karaca Tiyat- rosu'nda tek kişilik "Vincent Van Gogh, Bir Portre" oyununu 14 Nisan"da sahnelemeye başladı. Türkiye'ye ilk gelişi "macera" amaayla ol- muş. Pek çok yabancı gibi, Türkiye hakkı- nda önyargılara sahip olduğunu, Irak, İran gibi bir ülke görmeyi beklerken "son derece batılı, modern, özgür" bir ülkeyle karşı- laştığını ve önyargılı düşüncesinden utandığını vurguluyor. "Hamletl oynarken POR TRE MALCOLM KEİTH KAY Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa- kültesi'nden Prof.Dr. Özdemir Nutku'nun davetli- si olarak "Hamlet"i sahnelemek üzere İzmir'e ge- len Malcolm Keith Kay, bir daha bu kentten ayn- lamamış. Doğup büyüdüğü Ingiltere'de aldığı ti- yatro eğitiminden sonra Londra'da Royal Court Theatre'da çalışan Kay, "Hair" müzikalinde ikin- ci yapıma olarak görev almış. Burada çeşitli tiyat- ro gruplannda oyuncu ve yönetmen olarak görev yapan Kay, BBC için dizi fılmler yapmış. Sekiz yıl süren bu çalışmalanndan sonra Avustralya'ya gi- den Kay. önce National Theatre'da" Hole in the VVall" adlı oyunda oyuncu ve yönetmen olarak çahştığını, daha sonra da Sydney'de Nimrod The- atre, Sydney Theatre Company, Melbourne ve Queensland Theatre Company'da görev aldığını söylüyor. Bu arada iki tiyatro grubu kuran Kay. toplam 216 farklı tiyatro oyununda rol aldığını, 57 oyunu yönettiğjni belirtıyor. • İngiltere ve Avustralya'da geçirdiği 30 yıllık sanat 1 yaşamım izmir'de sürdürmeye karar veren Kay, bir yandan oyunlar sahneye koyuyor, öte yandan Uluslararası Tiyatro Topluluğu adıyla bir tiyatro grubu kurarak, tek kişilik 'Vincent Van Gogh, Bir Portre' adlı oyunu sahneliyor. acıya aşık oldum. Bunun için bir şeyler yapabi- leceğimi düşündüm. Sonra da bir Türk kızına aşık olunca buradan a\rılamadım" dıyor. Kendi ülkesındeyken uluslararası bir tiyat- ro topluluğu kurup, farklı dillerden, farklı ülkelerden insanlan bir araya getirmeyi amaçlayan düşünü artık tzmir'de gerçekleş- tirecek. Malcolm Kay'i Türkiye'de" Bu kadar acı- ya karşuı gülebilen insanlar" etkiliyor. Bu acının bir parcası olmak istiyor. Bir sanatçı olarak tiyatro aracılığıyla insanlara yardım edebileceğine inanıyor: "Tiyatro insanlara yeni bir şeyler iletme yo- ludur. Ti>atronun islevini yalnızca tarihi belgelemek, geleceğe iliskin uvanlarda bulun- mak olarak anlarsak. işimizi \eterince yapmış sayılmayız. Bence kültürel geçmişin dinsel bir temeli var. En büyük özelliği ise insanlan bir arada tuttnak. Tiyatroda asıl yapdması gereken, yeninin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak. Şûndiye kadar burada tanıştığım sanatçıların çoğu, eğitimlerinin geliştiribnesine gereksinim duy- duklarını sövledi. Biz daha iyiyiz ya da daha ivi yapıyoruz demek istemi\onım. Ancak bi- zim ka\naklanmız daha fazla. Öncelikle İngi- lizce avantajımız var. Türkhe'de ti\atro için >azılan her kitabın Türkçe'ye çevrilmesi gere- kiyor. Tiyatro eğitimi açısından çok önemli kaynak kitaplann ise burada adı bile bilin- miyor. İşte, benim katkım burada olabilir. L lusla- rarası alanda tanıdığım ivi o\uncuların. Tür- kiye'deki oyunculardan insancıllık adına öğre- nebileceği çok şey var. Türk oyunculann eksiği ise ustalıklarını ve tekniklerini geliştirememeleri. Bu ikisini bir- leştirmek gerek. " Malcolm Kay. İzmir'de şimdi>e kadar yapılmamış oyunlan yapmak istıjor. Politik eğilimi oldukça güçlü ve Türk izleyicilerine "provoke edkri politik" oyunlar sunmaya hazırlanıyor. "Belki bu, benim için tehlikeli olabilir, ama ben bir vabancmm" diyor. Yabanalaşmanın hüküm sürdüğü dünya- da, insanlann okumaktan, tiyatro\a gitmek- ten. müzik dinlerrtekten vazgeçtiklenni, tiyat- ronun "Ama >eni >e farklı bir tiyatronun" bu iletişim eksıklığinı gıderebıleceğıne inanıyor. Bunun için. insanlan veniden ti\atro\a çeke- cek \eni şeşler vapmak gerektiğini savu- nu\or. Geleneksel. müzikli. eğlendirici oyun- lar ızlemek isteyen Türk seyircilerine" Mefis- to"\u sunmor. Türk toplumunda "kendine güven eksikli- ği, kendine değer \ermeme \e karşısındakine güvenmeme" ozelliklerini >a\gın olarak göz- lüyor. Kay. bir de bürokrasiden yakınıyor ve "Bu işleri daha çabuk, daha etkili ve daha ba- sit yapmanm yolu yok mudur?" diye soruyor. Malcolm Kay'ın Türkiye'de anlayamadığı konulardan bıri de. dünyanın en güzel antik ti}3'.rolanna sahip bir ülke iken. neden kom- şusu Yunanistan'dan daha az turizm gelirine sahip olması. Kay'in Türkıye'yı yönetenlere bir önerisı var: "Sanat >e kültür turizmini kit- le turizmiyle birlikte pa/arlarsa, ekonomik kalkınmanın da sağlanabileceğine inanıyo- rum" diyor. Opera. tiyatro ve müzikallerin sergilenme- sinde antik tiyatro mekanlannın kullanıl- ması sağlandığında, kültür ve sanat turizmi- ne yatınlan her bir dolann, on bir dolar ola- rak geri döneceğinı söylüyor. Kay. oluşturduğu Uluslararası Tiyatro Topluluğu ile bütün bu önerilerini gerçekleş- tınneyi amaçlıyor. Planlan arasında yabancı dil ve Türkçe konuşan sanatçılan ortak yapımlarda bira- raya getirmek. yabancı dilde eğitim yapan kuruluşlara turneler düzenleyebilecek ve an- tik harabeler gıbı mekanlarda sahnelenebile- cek yapımlar gerçekleştirmek, yapımı ger- çekleşen prodüksıyonlan uluslararası arena- ya taşımak bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle