Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 19NİSAN1994SAU
KULTUR
Galeri Arda'daki Duran Karaca sergisinde
ZamanAkdeniz'de durmuş...
tBRAHİM KARAOĞLU
ANKARA- Güneş en çok Akdeniz-
lidir. En güzel Akdeniz'e güler. Ve or-
tada,sevdahdırdoğaya. Gökyüzünün
sonsuz öngüsünde, en unutmadığı
yere; Akdeniz'e döker ışığının dalga
boylanndan en saf renklerini. Onun
için hiç eskimez Akdeniz'de renkler.
Yeryüzünün en güzel çiçekleri, otlan,
bitkileri de Akdenizli değil midir za-
ten..
Akdeniz'in gizini, hüznünü, gülüşii-
nü örtünüp binlerce yıldır bereket ya-
ratan en eski mekandır Çukurova.
Gecesinde yıldızlann düğünü vardır
gökyüzünde, gündüzünde renklerin
şöleni vardır yerde. Hem coşkulu hem
de sancılıdır Çukurova'da yaşam. O
coşku, o sancı, o binlerce yılbk hüzün
nice sanatçı yaratmıştır ovada.
Yöriik bir Akdenizli
Duran Karaca ressam. Sesini Çuku-
rova'da bulmuş. Orada tanımış renk-
leri. O gizemli ovanın koynunda büyü-
müş. Yüreği Klikya kadar geniş. İçde-
nizi dalgalı. Yörük bir Akdenizli. Ilk
resimlerinde Akdeniz'de durmuştur
zaman. O, büyük saatinin zembereğini
Çukurova'da kurmuştur. Çocukluğu-
dur, yüküdür Çukurova; nereye gider-
se gitsin, taşımıştır onu düşlerinde.
belleğinde.
Yörûk kilimlerindeki renkli yün ip-
liklerin, çözgülerden geçerek oluştur-
duğu örgelerin dokusal varsılhğının
yarattığı şiirsellik, derin izler oluştur-
muştur bilinçaltında. Daha yıldızlann
ışıltısı sönmeden türkü söyleyerek
uyanan doğanın, yaz kış güneşle yıka-
nan şiir yüklü görüntüleri, ilk esin kay-
nağıdır. Doğduğu yöreyi gözlemleye
rek o yörenin doğasmı, insanlannı.
üretim ilişkilerini, şiirlerini bulurönce.
Kolay betimlemelere, göstermelik mo-
tif öykünmelerine yönelmeden. içten.
kendine özgü çözümlemelerle sunar
yapıtlannı. Duruk, ruhsuz bir peyzaj
resmine de folklorik gösterimlere uza-
nan anlayışlara da uzak durur.
Umut yüklüdür resimJeri
Yalnızca yaşadığı yöreyi değil, Ana-
dolu'dakı halk sanatını. sarayh minya-
tür ustalanrun resimlerindeki canlı ve
dinamik olan unsurlan da iyi kavra-
mıştır. Resim dilini oluştururken deği-
şik evrelerde yararlanır bunlardan.
Yalnızca ulusal değerleri değil. evren-
sel değerleri de yakından tanımaya
çalışır. I967'de yurtdışına çıkar ve Av-
rupa'da bir süre kalarak Batı'nın bü-
yük ustalannı yakından tanıma ola-
nağı bulur. Uzakdoğu sanatına da
hayrandır Karaca. Ona göre "özgûn,
kendi gerçeğinin anlatun biçimini bul-
muş bir sanat"tır Uzakdoğu sanatı.
Doğanın sonsuz çeşitliliğini, gizemini,
renklerin diliyle, patetik bir anlatımla
senfonileştirir Karaca. Umut yüklü-
dür, erinç yüklüdür resimleri.
"Birmez tükenmez bir araştırma
içinde değilim. Aradığımı buldum" di-
>en Picasso'nun söylemine yakın bir
tutum içindedir. Kendi pentürel diliy-
le, kendi biçemiyle gerçekleştirir yapıt-
lannı. Aradığını bulmanın güveniyle,
gelip geçicı özentilerin tuzağına düş-
meden örer deltasını. Her yapıtı, birbi-
rini izleyen dalgalar gibidir, kendi ok-
yanusunda devinir.
Son yapıtlannda, yine duygu yo-
ğunluğuyla, pastoral şiirlerle donat-
mış tuvallerini. Natürmortlanndaki
çiçekler yine yabanıl bir gizemle bü-
tünlüyorlar diğer resimlerini. Herke-
sin erinç duyabileceği yeryüzü notlan
Duran Karaca'nın yeni resimleri.
• Son yapıtlannda yine duygu yoğunluğuyla, pastoral şiirlerle donatmış tuvalle-
rini. Natürmortlanndaki çiçekler yine yabanıl bir gizemle bütünlüyorlar diğer re-
simlerini. Herkesin erinç duyabileceği yeryüzü notlan Karaca'nın yeni resimleri.
'Keçiler ve Koyunlar', 30x40, tuval üzerine yağlıboya.
Candeğer Furtun, gövdenin ticari metaya dönüştürülürken, bütünlüğünü yitirdiğine işaret ediyor
Furtun'unseramik uzuvlan
YALÇIN SADAK
Seksenli yıllar boyunca röl-
yef-gövdeler üzerinde yoğunla-
şan Candeğer Furtun, son sergi-
sinde, el, kol ve bacaklardan
oluşan uzuvlarla karşılıyor
okuru. Gövdeden uzuvlara ge-
çişin mantıksal açıdan yadırga-
nacak bir yanı yok, ancak her
iki dönem arasında sanatcının
tavnnda önemli bir değışiklik
olduğu gözden kaçmıyor. Röl-
yeflerde soyutlamacı tavn te-
mel almıştı Furtun, dolayısıyla
da, gövdenin algılanmasını salt
estetik bir sorun olarak
sınırlamışü. Oysa uzuvlarda be-
timieyiciliği esas alrruş, gövde-
nin algılanmasıni da estetik ol-
maktan önce, etik bir sorun
olarak belirlemiş. Öte yandan.
uzuvlar canlı olduklannı du-
yumsatacak biçimde hareket-
lendirilmiştir.
Duyarsızca betimlenmiş
Bu hareketlendirme sonucu,
özellikle kol ve bacaklarda be-
lirginleşen adale yapısı, onlann
bir erkek bedenine ait olduğu-
nu açıkça duyurmaktadır. Ne
ki, sorunsal bir nitelik taşımı-
yor bu duyuru, yani, sanatcı-
kadının erkek gövdesine bakışı
gibi bir durum söz konusu değil
burada. Bu seçimi tümüyle
rastlantısal saymaktan başka
bir seçeneğimiz de yok aynca.
Çünkü, ten dokusunda ve ren-
Rölyeflerde
soyutlamacı
tavn temel
almıştı
Furtun.
Oysa
uzuvlarda
betimleyicili-
ği esas almış,
gövdenin
algılan-
masını da
estetik
olmaktan
önce, etik bir
sorun olarak
belirlemiş.
ginde olduğu kadar, oranlarda
da formun doğallığına olabildi-
ğjnce sadık kalmış sanatçı: her
türlü öznel duyumun önünü
kesin biçimde almıştır. Bu yolla
imlenense. kişiliksiz, deyim ye-
rindeyse, içeriksiz bir
çıplaklıktır. Sözünü ettiğim etik
öncelik tam da bu noktada be-
lirmektedir işte. Bilindiği gibi.
gövdenin erotik algılanması
bütünlükten yoksundur. Biz,
çıplak gövdeyi, cinsel eğilimle-
rimizin, takıntılanmızın değiş-
ken kıldığı bir hiyerarşi içinde,
uzuvlara böJünmüş olarak algı-
lanz (Sevişme anı, algılamadaki
bu parçalanmışlığın doruğa
vurduğu andır). Sürrealistler
bu sorunun ayırdındaydılar.
Ama onlar, gövdeyi parçala-
makla, uzuvlara indirgemekle
yetinmiyor, bu sunuma fantas-
tik, ironik, düşsel ve fetişist bir
boyut ekleyerek, söz konusu
doğal olguyu. trajik bir olguya
dönüştürüyorlardı.
Furtun'un uzuvlannın haya-
tiyet yüklü olmasına ve bizi.
durmaksızın, mekanda namev-
cut olarak belirlenen gövdeye.
gövdelere göndermesine baka-
rak sürrealizmle ilişkilendirmek
temelden yanlış olur. Çünkü
değindiğim gibi. Furtun'un
uzuvlan her türlü öznel duyum-
dan kesin biçimde
anndınlmıştır. Daha da açığj,
duyarsızca betimlenmiştir. Altı
kolayca çizilebilen bu du-
>arsızlığın tek bir referansı ola-
bılir: Pop-Art (uzuvlann ço-
ğaltılmış olması da bu yargıyı
aynca destekler niteliktedir).
Örnek olaraksa Tom VVessel-
man'ın resimleri anılabilir.
Wesselman Pop-Art'm du-
yarsızlık stratejisine uygun ola-
rak, bir dönem resimlerinde
gövdeyi, bütünlükten yoksun;
uzuvlara bölünmüş olarak çı-
kanyordu karşımıza. Ama göv-
denin dolaysız algılanımına de-
ğil, yaygın sunumuna karşılık
gcliyordu bu parçalanmışlık.
Yonımlamıyor
Furtun'un heykel-uzuvlan
için de geçerlidir bu saptama.
Wesselman gibi Furtun da tü-
ketim toplumlannda gövdenin.
ticari bir metaya dönüştürülür-
ken, başka deyişle, yaygın zev-
ke göre kodlanırken nasıl içe-
riksizleştiğine, kitle iletişim
araçlan, eğlence ve reklam sek-
törleri aracılığıyla tüketime su-
nulurken nasıl parçalanarak.
bütünlüğünü yitirdiğine dikkat
çeker. Bunu yaparken de öznel
tercihlerini kanştırmaz işin içi-
ne. Çoğunlukla bilincinde ol-
madan yaşadığımız, söz konu-
su sosyal olguyu dönüştürmez.
gösterimin kendinde görünür
kılar. Yorumlamaz, yalnızca
işaret eder.
Eklemek gerekli mi. bir bilinç
sorunu haline getirildiği yerde.
duyarsızlık da etik bir tavırdır.
MoreUet'ttinyapıtları Maçka
Sanat GakrisVnde
Kültür Servisi - Fransız Sanatçı François Morellet'nin
sergısı bugün Maçka Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1950
yılından bu yana so> ut çalışan sanatçı, çizgiler, kareler,
üçgenlerden oluşmuş bir geometrik dil benimsemiş,
yerleştirmelerinde malzemenin kendine özgü özelliğini de
göz önünde tutarak neon borular da kullanrruştır. 1987
yıhnda İstanbul'daki l. Bienal'e Aya İrini'yi mekan olarak
kullanarak katılan sanatçı: bu kez Maçka Sanat
Galerisi'nde, galen mekanıyla girdiği diyalog sonucu
gerçekleştirdiği tual. özgün baskı ve desen çalışmalannı
sergiliyor. Sanatçı, 31 mayısa dek sürecek sergisi ile ilgili
konferansını.yannsaat 14.00-16.00 arası MimarSinan
Üniversitesi Öditoryumu'nda gerçekleştirecek.
Viyana Şarkılan Tophduğu
İstanbuVda
Kültür Servisi - Wiener Lieder Ensemble - Viyana Şarkılan
Topluluğu. bugün saat 19.00'da Cemal Reşıt Rey Konser
Salonu'nda bir konser verecek. Wiener Lieder Ensemble,
ünlü Viyana Erkek Korosu'nun üyelerinden oluşan bir
topluluk. Programlannda özellikle eski Viyana şarkılannı
özgün bir şekilde ve Viyana diyalektiyle ıcra edıyorlar.
Topluluğa Malat Schrammel Örkestrası ve soprano
Margarita Malat-Touschek eşlık ediyor. Orkestra, tuşlu
akordeon. 1 ve2. keman\ekontragıtardanoluşuyor. 12
kişilik koro 1 ve 2. tenor, I ve 2. bas olmak üzere üçkişilik
gruplaşmalan kapsıyor. 1984 yıhnda Viyana Halk Müziği
yanşmasında birincilik aldıktan sonra kurulan
Malat-Schrammel'in 16 uzunçalan bulunuyor.
Mimesis'inyenisayısı
Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan
tarafından hazırlanan Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma
Dergisi'nin 5. sayısı çıktı. Bu sayıdan itibaren Mimesis"te
yer alan metinler dosyalama sistemi ile sunuluyor. Bu
sayının ilk dosyasını da Eugenio Barba oluşturuyor.
Barba'nın 1967-1992 yılları arasında yazdığı 9 ayn
makaleye yer verilen dergide bu tiyatro ustasının dünyasıru
tanıma olanağı sağlanıyor. Dergide Barba'ya ait yazılann
başlıklan ise şöyle: "Kathakali Tiyatrosu", "Sözcükler mi,
Varlık mı?", "Sekter BirTiyatro". "E. Barba'dan
Mektup", "Tiyatro Anıropolojısi"." A\ rasya Tiyatrosu",
"Dört Seyırci", "Üçüncü Tiyatro". "Nam". 5. sayının
diğer bir dosyası ise Polonyalı tiyatro adamı Jerzy
Grotovvski'nin'Yoksul Tiyatro' sonrası dönemine ait
meıinlerden oluşuyor. Böylece. Mimesis. Yoksul Tiyatro
Özel Sayısı ve bu sayı ile birlikte Grotowski'nin
196O'lardan8O'lere kadar uzanançizgisini.farklı
dönemleriyle birlikte yansıtmışoluyor.
Sabahattin Kudret Aksal
anıkyor
Kültür Servisi - Geçen y ıl yitirdiğimiz şair-yazar Sabahattin
Kudret Aksal ölüm yıldönümünde. bugün mezannın
başındaanılacak. Saat 17.00"de Karacaahmet
MezarlığYndaki kabri başında düzenlenecek anma
törenine sanatcının ailesi, arkadaşlan ve sanatçılarla
okurlankatılacak.
ErolPekcan anısına caz konseri
ANKARA (UBA) - Geçen ay yitirdiğimiz ünlü caza Erol
Pekcan anısına bir caz konseri düzenlenecek. Türk
Amerikan Derneği tarafından organize edilen konser. 30
nisan günü derneğin tiyatro salonunda gerçekleştirilecek.
Konserde. Pekcan'ın y aşamı ile sanatsal kişiliği
anlatılacak. Sanatcının eserlerinden örneklerde verilecek.
konsere Tuna Otenel (piy ano-saksofon). Selçuk San (bas),
Neşet Ruacan (gitar), İmerDemirer(trompet). Melih
Çetiner (davul) ve Sibel Köse katılacaklar.
Fotoğrafsanatı ve kavranüar
Kültür Senisi - Fotoğrafçı \ e v azar Merih Akoğul.
perşembe günü saat 19.00'da İFSAK'ta "Fotoğraf Sanatı
ve Kavramlar" konulu bir sö> leşi yapacak. Her ayın
üçüncü perşembe günü İFSAK Dernek Merkezi'nde
"Merih Akoğul'la Başbaşa" adı altında gerçekleşen
etkinliklerin dördüncüsünde Akoğul, fotoğraf yoluyla
görüntü ve anlann sanata dönüşmesi konusunda örnek
dialar eşlfğinde konuşacak.
Tiyatro yönetmeni ve oyuncu
Malcolm Keith Kay: 'Aaçekerkengükbilen TifrkinsanmdmetkUendim'
ASUMAN ABACTOĞLU
tZMtR- Makolm Keith Kay, İngiltere ve
Avustralya'da geçirdiğa 30 yıllık sanat ya-
şamını İzmir'de sürdürmeye karar veren bir
tiyatro yönetmeni ve oyuncu. Bu karannda
"acı çekerken gülebilen Türk insanı" ve bir
Türk kadınına aşık olması etkili olmuş. Kay.
insancıl yanı güçlü ancak teknik ve ustalık
açısından yetersiz bulduğu Türk tiyatrocu-
lanna, "yeni ve farklı" açılımlar sağlayabile-
ceği inananda. Müzikli ve eğlenceli oyunlar
isteyen Türk izleyicilerine "politik" oyunlar
sunmaya hazırlanıyor. Bu, belki kendisi için
tehlikeli olabilir ancak kendi deyimiyle, o
"bir yabancı"
Türkiye'ye ilk geldiği sıralarda Dünya Ti-
yatro Eğitim Enstitüsü'nde ikinci başkanlık
görevini yürüten Kay, İzmir'de Dokuz Eylül
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde
öğretim görevlisi olarak çahşmaya başladı-
ktan sonra" Hanüet"i, İzmır Devlet Tiyatro-
su'nda "Her Devirde Adam"ı sahneledi. Kay,
Devlet Tiyatrosu'nda "Mefisto"yu sahnele-
meye hazırlaruyor. Bu arada Uluslararası Ti-
yatro Topluluğu adıyla biı de tiyatro grubu
oluşturan Kay, Muammer Karaca Tiyat-
rosu'nda tek kişilik "Vincent Van Gogh, Bir
Portre" oyununu 14 Nisan"da sahnelemeye
başladı.
Türkiye'ye ilk gelişi "macera" amaayla ol-
muş. Pek çok yabancı gibi, Türkiye hakkı-
nda önyargılara sahip olduğunu, Irak, İran
gibi bir ülke görmeyi beklerken "son derece
batılı, modern, özgür" bir ülkeyle karşı-
laştığını ve önyargılı düşüncesinden
utandığını vurguluyor. "Hamletl oynarken
POR TRE MALCOLM KEİTH KAY
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa-
kültesi'nden Prof.Dr. Özdemir Nutku'nun davetli-
si olarak "Hamlet"i sahnelemek üzere İzmir'e ge-
len Malcolm Keith Kay, bir daha bu kentten ayn-
lamamış. Doğup büyüdüğü Ingiltere'de aldığı ti-
yatro eğitiminden sonra Londra'da Royal Court
Theatre'da çalışan Kay, "Hair" müzikalinde ikin-
ci yapıma olarak görev almış. Burada çeşitli tiyat-
ro gruplannda oyuncu ve yönetmen olarak görev
yapan Kay, BBC için dizi fılmler yapmış. Sekiz yıl
süren bu çalışmalanndan sonra Avustralya'ya gi-
den Kay. önce National Theatre'da" Hole in the
VVall" adlı oyunda oyuncu ve yönetmen olarak
çahştığını, daha sonra da Sydney'de Nimrod The-
atre, Sydney Theatre Company, Melbourne ve
Queensland Theatre Company'da görev aldığını
söylüyor. Bu arada iki tiyatro grubu kuran Kay.
toplam 216 farklı tiyatro oyununda rol aldığını, 57
oyunu yönettiğjni belirtıyor.
• İngiltere ve
Avustralya'da
geçirdiği 30 yıllık sanat
1
yaşamım izmir'de
sürdürmeye karar
veren Kay, bir yandan
oyunlar sahneye
koyuyor, öte yandan
Uluslararası Tiyatro
Topluluğu adıyla bir
tiyatro grubu kurarak,
tek kişilik 'Vincent Van
Gogh, Bir Portre' adlı
oyunu sahneliyor.
acıya aşık oldum. Bunun için bir şeyler yapabi-
leceğimi düşündüm. Sonra da bir Türk kızına
aşık olunca buradan a\rılamadım" dıyor.
Kendi ülkesındeyken uluslararası bir tiyat-
ro topluluğu kurup, farklı dillerden, farklı
ülkelerden insanlan bir araya getirmeyi
amaçlayan düşünü artık tzmir'de gerçekleş-
tirecek.
Malcolm Kay'i Türkiye'de" Bu kadar acı-
ya karşuı gülebilen insanlar" etkiliyor. Bu
acının bir parcası olmak istiyor. Bir sanatçı
olarak tiyatro aracılığıyla insanlara yardım
edebileceğine inanıyor:
"Tiyatro insanlara yeni bir şeyler iletme yo-
ludur. Ti>atronun islevini yalnızca tarihi
belgelemek, geleceğe iliskin uvanlarda bulun-
mak olarak anlarsak. işimizi \eterince yapmış
sayılmayız. Bence kültürel geçmişin dinsel bir
temeli var. En büyük özelliği ise insanlan bir
arada tuttnak.
Tiyatroda asıl yapdması gereken, yeninin
ortaya çıkmasına katkıda bulunmak. Şûndiye
kadar burada tanıştığım sanatçıların çoğu,
eğitimlerinin geliştiribnesine gereksinim duy-
duklarını sövledi. Biz daha iyiyiz ya da daha
ivi yapıyoruz demek istemi\onım. Ancak bi-
zim ka\naklanmız daha fazla. Öncelikle İngi-
lizce avantajımız var. Türkhe'de ti\atro için
>azılan her kitabın Türkçe'ye çevrilmesi gere-
kiyor. Tiyatro eğitimi açısından çok önemli
kaynak kitaplann ise burada adı bile bilin-
miyor.
İşte, benim katkım burada olabilir. L lusla-
rarası alanda tanıdığım ivi o\uncuların. Tür-
kiye'deki oyunculardan insancıllık adına öğre-
nebileceği çok şey var.
Türk oyunculann eksiği ise ustalıklarını ve
tekniklerini geliştirememeleri. Bu ikisini bir-
leştirmek gerek. "
Malcolm Kay. İzmir'de şimdi>e kadar
yapılmamış oyunlan yapmak istıjor. Politik
eğilimi oldukça güçlü ve Türk izleyicilerine
"provoke edkri politik" oyunlar sunmaya
hazırlanıyor. "Belki bu, benim için tehlikeli
olabilir, ama ben bir vabancmm" diyor.
Yabanalaşmanın hüküm sürdüğü dünya-
da, insanlann okumaktan, tiyatro\a gitmek-
ten. müzik dinlerrtekten vazgeçtiklenni, tiyat-
ronun "Ama >eni >e farklı bir tiyatronun" bu
iletişim eksıklığinı gıderebıleceğıne inanıyor.
Bunun için. insanlan veniden ti\atro\a çeke-
cek \eni şeşler vapmak gerektiğini savu-
nu\or. Geleneksel. müzikli. eğlendirici oyun-
lar ızlemek isteyen Türk seyircilerine" Mefis-
to"\u sunmor.
Türk toplumunda "kendine güven eksikli-
ği, kendine değer \ermeme \e karşısındakine
güvenmeme" ozelliklerini >a\gın olarak göz-
lüyor. Kay. bir de bürokrasiden yakınıyor ve
"Bu işleri daha çabuk, daha etkili ve daha ba-
sit yapmanm yolu yok mudur?" diye soruyor.
Malcolm Kay'ın Türkiye'de anlayamadığı
konulardan bıri de. dünyanın en güzel antik
ti}3'.rolanna sahip bir ülke iken. neden kom-
şusu Yunanistan'dan daha az turizm gelirine
sahip olması. Kay'in Türkıye'yı yönetenlere
bir önerisı var: "Sanat >e kültür turizmini kit-
le turizmiyle birlikte pa/arlarsa, ekonomik
kalkınmanın da sağlanabileceğine inanıyo-
rum" diyor.
Opera. tiyatro ve müzikallerin sergilenme-
sinde antik tiyatro mekanlannın kullanıl-
ması sağlandığında, kültür ve sanat turizmi-
ne yatınlan her bir dolann, on bir dolar ola-
rak geri döneceğinı söylüyor.
Kay. oluşturduğu Uluslararası Tiyatro
Topluluğu ile bütün bu önerilerini gerçekleş-
tınneyi amaçlıyor.
Planlan arasında yabancı dil ve Türkçe
konuşan sanatçılan ortak yapımlarda bira-
raya getirmek. yabancı dilde eğitim yapan
kuruluşlara turneler düzenleyebilecek ve an-
tik harabeler gıbı mekanlarda sahnelenebile-
cek yapımlar gerçekleştirmek, yapımı ger-
çekleşen prodüksıyonlan uluslararası arena-
ya taşımak bulunuyor.