Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyel70. YHSAYI26031 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 19NİSAN1994SAU
Birgenç kızın hatıra defterini okumanın ya da odasına kapısını çalmadan girmenin yanlış olduğu belirtildi
GençlerinsevgitepelerinedokunmayalımMERAL GERAY
Öğrenme okulda bitmiyor. Aile,
toplum ve okul, üçlü bir sacayağı
oluşturuyor. Bu etkileşimde ders ki-
taplanndaki bilgiler değil, edilgin ya
da etkin olmak, katılmak veya itaat
etmek, adil ya da saldırgan olmak,
kendine güvenmek veya utanmak
öğrenilıyor. Kısacası, mutlu ya da
mutsuz olmak öğreniliyor.
"Çocuk en sevgili varuğımız. öte
yandan gariban. Gücü bir şeye yet-
mez. Ama bir dev. Öğrenme yeteneği
çok yüksek. Çocuk; okul, ev, toplum
sacayağı üzerinde dunıyor. Çocuk bu
üç unsurla etkileşerek öğreniyor" di-
yor eğitimci Prof. Dr. Sudi Bülbül.
Ankara'da, okul, aile ve toplum üç-
lüsünü bir araya getiren "îletişiın
Dünyamız" adlı panel, BülbüTün bu
sözleriyle başladı. Panele, özel Bi-
lim Koleji Bilim Kurulu üyesi dört
akademisyen katıldı.
Psikiyatrist Prof. Dr. Ünsal Söyle-
mezoğlu, "İnsan obnak zor zanaat"
diyerek başladığı konuşmasında,
mutlu olmanın yolunun, çocukla-
nn, gençlerin veailebireylerinin "sev-
gi tepelerine" saygı duyulmasından
geçtiğini anlattı. Söylemezoğlu. "sev-
gi tepeleri" kuramım şöyle özetliyor:
"Dağcılar, kamplannı kurarlar.
Gözieri, çıkmak istedikJeri tepelerde-
dir. Çıkmak için sabırsızlanırlar.
Sevgi tepeleridir o tepeler. Sonra on-
ları kucaklay acak sıcak kamplanna
dönerler. Çocuklar, gençler ve yetiş-
kinlerin de hayatta sevgi tepeleri var-
dır. Örneğin benim sevgi tepelerim-
den biri mesleğimdir. Herkes, bir di-
ğerinin sevgi tepesine saygı du>malı,
oraya tırmanmasına izin vermelidir.
Ruhsal suurlarımızın bilinmesi ve bu
suurlara saygı da çok önemli. Be-
denimin sınırı derimdir. Derimi zor-
larsanız canım acır. Benlik sınırları-
mı zorlarsanız yüreğim yanar. Örne-
ğin, bir genç kızın odasına kapısını
çalmadan girmek veya hatıra defteri-
rof. Söylemezoğhu"Dağcılar, kamplannı kurarlar. Gözieri,
çıkmak istedikleri tepelerdedir. Çıkmak için sabırsızlanırlar. Sevgi
tepeleridir o tepeler. Çocuklar, gençler ve yetişkinlerin de hayatta
sevgi tepeleri vardır. Herkes, bir diğerinin sevgi tepesine saygı
duymalı, oraya tırmanmasına izin vermelidir."
ni okumaya çalışmak cinayettir."
Gençlik psikolojisi üzerine araş-
Urmalan bulunan Doç. Dr. Haluk
Özbay ise herkesin inandığı "kuşak-
lararası çatışma" mitinin aslında
gerçek olmadığına dikkat çekiyor.
Ozbay, gençlik üzerine kuramsal
yaklaşımlann kabul gördüğünü,
oysa bugün gençlik döneminin artık
"fırtına ve stres" dönemi olarak gö-
rûlmediğini ve yerleşmiş genel görü-
şün bilimsel araştırmalarca tama-
men yıkıldığını söyleyerek şöyle de-
vam etti:
"Tflrkiye'nin de aralarında bulun-
duğu dfinyanm pek çok ülkesinde yü-
rütülen bir araştumanın sonuçlan,
bilim adamlarının bu konuda, o güne
kadar olan doğrularuu alt üst etmiş-
tir. Gençlerin yüzde 70'i kuşaklara-
rası çattşmanın olmadığını söylemek-
tedir. Olduğuna inanan yüzde 30'a,
'Bu çatışmada kim kabahatli' diye
sorulduğunda, 'İkı taraf da kabahat-
li' diyecek kadar olgun davranmak-
tadırîar. Türkiye'de 3 bin genç üze-
rinde yapılan bir araştırmada. genç-
lerin yüzde 80'inin gavet düzenli, eriş-
kin, değerlere saygılı ve problemsiz
oldukları görüldü. Peki. problem ne-
rede? Problem, gençlerin edindikleri
teorik bilgileri hayata aktarmaları sı-
rasında ortaya çıkıyor. Buralarda
hataJar yapılıyor. Gençlerin hata
yapmalarına, hata yaparak öğren-
melerine fırsat vermeliyiz."
Sosyal antropolog Prof. Dr. Zafer
tlbars, insanlann kimlik arayışının
günümüzün bir olgusu olduğunu,
teknolojik gelişmeler sonucu kültür
değiştikçe insanoğlunun kimlik so-
runuyla uğraşacağını vurgulayarak
"Toplumumuzda geleneksel kültür
gereği, çocuğun ve kadının konumu
edilgindir. Söyleneni dinlemek ve ita-
at etmek ön plandadır. Gerçekçi bir
eğirim programı, çocuğun bu edilgen
konumunu değiştirerek ailede ve
okulda karar alma sürecine
katılımını sağlamalıdır" dedi.
Psikiyatrist Söylemezoğlu da aynı
konuda ailelere. "Çocuk, içinde bu-
lunduğu ortamda ne yaşıyorsa onu
öğrenecektir" uyansını yaparak
şöyle devam etti:
"Çocuk; sürekli eleştirilmişse kı-
nama ve ayıplamayı, alay edilip aşa-
ğılanmışsa sıkılıp utanmayı, dayak
yemişse saldırganlığı, utanç duygusu
ile yetişmişse kendini suçlamayı, des-
teklenip yüreklendirilmişse kendine
güvenmeyi. hakkına saygı gösteril-
mişse adil olmayı, kabul ve onav gör-
müşse kendini sevmeyi, aile ve okul
içinde dostluk ve arkadaşlık yaşamış-
sa bu dünyada mutlu olmayı öğrene-
cektir."
Özel Bilim Koleji Genel Müdiirü
Mete L'ğur Sezer. "İletişim Dünya-
sı" adlı panelin neden düzenlendiği-
ni şöyle açıkladı:
"Öğrencilerimizin doğal özellikle-
rinin »e yaşama düzeylerinin yaratı-
cılıkla. çözümler iireterek, mutluluğu
ve uyumu hedefleyerek geliştirilmesi
amacımızdır. Bu nedenle eğitim yö-
netimimizde, üniversitelerimizin eği-
rimbilim, toplumbilim, nıhbilim, sos-
yal aııtropoloji, hukuk, ekonomi dal-
larındaki uzmanlarından bir 'Bilim
Kurulu' oluşturmuştuk. Burada. her
konudaki hareket tarzımıza ve eğitim
ilkelerimize ilişkin bilimsel verilerin
yapıya uygunluğu değerlendirilmek-
tedir. Bu yaklaşımı, kamuoyuna da
sunmak istiyoruz."
Uzmanlann sesine hep birlikte
kulak verelim; sevgi tepelerine do-
kunmayalım...
Olülerde
protez
sorunu
ANKARA (ANKA) - İngiltere'de
krematoryumlarda yakılan
cesetlerden arta kalan vücut
protezlerinin artması, sorun
yarattı. Krematoryumlarda
yakılan her yüz cesetten 76'sında
geride bir yücut protezi kaldığıru
saptayan İngilizJer, çevre kirliliğini
önlemek amacıyla
krematoryumlarda ısımn bin 600
dereceye çıkanlmasını öngören
yasayı da, protezlerin eriyerek,
krematoryumlara zarar vereceği
endişesiyle uygulayamıyor.
Ortopedist Metthevv Barry'nin
Londra ve çevresindeki 20
krematoryumda yaptığı
araştırmada. ölülerden geriye
kalan protezlerin başında kalça
protezlerinin geldiği belirlendi.
Ikinci sırayı dız protezleri alırken,
aralannda vücut içine yerleştirilen
çiviler ve kalp pilleri bulunan
vücut protezleri daha çok
paslanmaz çeliken yapıldığı için
bin lOOderecedeerimiyor.
Bu arada lngiliz hükümeti,
krematoryumlarda çevre kirliliğine
-o\ açan gazlann ortaya çıkmasını
onlemek için ısının bin 600
dereceye çıkanlmasını öngören
Çevre Yasasf nı da bu protezler
nedeniyle uygulamaya koyamadı.
Her yüz cesetten 76'sında
bulunduğu belirlenen protezlerin
bin 600 derecelik ısıda, eriyerek
krematoryumun tuğlalanm
bozmasından endişe ediliyor.
İngiliz yetkililerin Çevre Yasası'nı
uygulayabilmek için, protezlerle
ilgili yeni bir yasal düzenleme
hazırlığı içinde olduklan
bildirilirken, hastanelerden
krematoryumlara getirilen
cesetlerden bütün protezlerin
çıkanlması sağlanacak. Bu yasal
düzenleme yapıldığında ise
hastanelerden getirilen cesetlerin
yüzde 43'ünün açılarak
protezlerin çıkanlması gerekecek.
Krematoryumda iki aşamada
yakılan cesetler, ilk olarak bin 100
derecelik fınnda. kişi şişman ise
60-90 dakika, zayıf ise 120 dakika
yakılarak fınn soğutuluyor. Daha
sonraki aşamada, vücuttan
geriden kalan protezler alımp
cesetten kalanlar kül haline
getiriliyor.
Perge
tiyatrosunda
kazı
ANTALYA (AA) - Antalya
yakınlanndaki Antik Perge
Tiyatrosu. adeta eser üretiyor.
Tiyatrodan bugüne kadar 2
binin üzerinde parça çıkanldığı,
yaklaşık 500 tarihi eserin de bu
yıl arkeoloji dünyasma
kazandınlacağı bildirildi.
Perge Tiyatrosu Kazı Başkanı
Prof. Dr. Jak İnan, yapüğı
açıklamada. tiyatrodaki kazı.
çalışmalannın 3 yıldır devam
etü'gini, bu süre içinde 2 bin 100
tarihi eserin çıkanldığını söyledi.
Prof. Dr. İnan, aralannda 3-5
ton ağırlığında dev mimari
parçalann da bulunduğu
eserlerin, restoreedilerek tiyatro
karşısmdaki lOdönümlükalana
yerleştirildiğini, buranın açık
hava müzesi haline getirileceğini
söyledi.
Yeterli ödenek sağlanması
halinde, tiyatrodaki
çalışmalanna ekibi ile tekrar
başlayaağıru kaydeden Prof. Dr.
İnan, bu yılki çalışmalan
sonucunda tiyatrodan 500'e
yakın eserin arkeoloji dünyasma
kazandınlacağını. kalan
eserlerin de onanlarak açık hava
müzesine yerleştirileceğini
bildirdi.
'Bütüncülparti'
ıçıngoruşbırlıgı
Güneşsırüısıtınca...
Uzunca bir kış geçti... Kar dizboyu yağdı. Kıtır kıtır dondu her yan.
Çatırdayan sobanın ardından geçen onca aydan sonra güneşi bulunca
köyün y aşhları güneye bakan bir duvar dibine oturarak sırtlannı güneşe
verirler. Oylesine tatlıdır ki güneşin ısısı. Küçücük odada geçen onca
a\ dan sonra kuş gibi uçar ninelerin yüreği. tlkbahar güneşinin pırıltıları
önünde hem ısınırlar, hem özgürlüğün tadına vanrlar. Bu güzel duygulan
yaşamak için ne para verirler ne de pul.
(Fotoğraf: LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN)
ÜMfT OTAN
İZMİR- Dünya Dostlan Derne-
ği'nin ev sahipliği yaptığı ve gönüllü
kuruluşlann katılımıyla gerçekleşti-
rilen toplantıda "Yeni bir bütüncül
parti"kurulması için görüş birliğine
vanldı. Partinin kuruluş zamanı ve
aynntılar. 19-24 ma>is tarihlerinde
Ören'de yapılacak geniş katılımlı
toplantıda kararlaşünlacak.
"Çalıyı çırpıyı topladık. kmlcımı
çaktık. Şimdi sıra kıvılcımı üfleyip
ateşe çeviımeder
Yeşiller Partisi Anayasa Mahke-
mesi karanyla kapatılırken. yeşiller
ve gönüllü kuruluşlar yeni ve bütün-
cül bir partinin gerekliliğine bu söz-
lerle karar verdi. Adana Çevre ve
Tüketiciyi Koruma Derneği Baş-
kanı Hilmi Çamurdan'ın önerisiyle
Ankara'da toplanan gönüllü kuru-
luşlar: ekolojist. doğa korumacı, de-
mokratik hak ve özgürlükleri yaşa-
ma gecirmeyi hedefleyen yeni ve bü-
tüncül bir partinin gerekli olduğun-
da birleşti. Ancak partinin aceleye
getirilmemesi, üzerinde çok uzun bir
dönem çalışılması, bu arada da
Dünya Dostlan Derneği'nin örgüt-
lenme çalışmalannın sürdürülmesi
görüşü benimsendi.
c\^y amurdan,
"Dünya
Dostlan'nın
partileşmediğini bir
kez daha
vurgulamak
istiyorum.
Derneğimiz dünyayı
kucaklayan tüm
insanlarla işbirliğini
#
sürdürecek.
Örgütlenmesini
giderek
genişletecek" dedi.
Partinin daha geniş bir zemine
taşınması için oluşturulan "Bütün-
cül Parti Platformu Sekreteryası"-
nın başma Osmaniye Çevre Dostlan
Derneği'nden Dr. OmurGürsoyge-
tirildi. Umur Gürsoy, iki günlük
loplantıdaki gelişmelerle ilgili şu bil-
giyi verdi:
"Toplantının ilk gününde bütüncül
bir parti kavramından katılanların ne
anladıklan ve böyle bir partinin ge-
rekli olup olmadığı tartışıldı. Var
olan siyasi parfilerin iilkemiz in-
sanının isteklerine cevap veremedi-
ğinden hareketle toplantıya katılan-
lann büyük bir ktsmı, bütüncül bir
partinin gerekliliğinde birleşti. Top-
lantının ikinci gününde böyle bir par-
tinin ne zaman kurulması gerekriğin-
den çok nasıl kurulacağı tartışıldı.
Türkiye'iin gelişen koşullannın ver-
diği soı umlulukla oluşturulacak par-
tinin kitle partisi olması gerektiği
vurgulandı. Tartışmanın daha geniş
bir zemine oturması için oluşturulan
sekreterya çalışmalan sürdürecek'.'
'Sağ, çe\Teci olamaz'
Öneriyi getiren ÇETKO Başkanı
Hilmi Çamurdan da. dernekierin
yanısıra macliste baskı unsuru ola-
bilecek bir partinin de yararlı ola-
cağını söyledi. Kapatılan Yeşiller
Partisi'nin geçmiş dönemlerdeki ba-
şansızlığının yeni oluşuma yansı-
yacağını sanmadığını belirten Ça-
murdan. şunlan söyledi:
c>
Sağ düşünce zaten çevreci ola-
mayacağı için bizim yolumuz ola-
maz. Büyük bir boşluk var. Boşluğu,
bu dünyayla işi olmayan. tüm yatırı-
mlarını diğer dünyadaki huriler için
yapan bir siyasi parti doldurdu. Bu
aşamada zamanın erken ya da zemi-
nin elverişsiz olduğunu söylemek zor.
Boşluk daha da doldurulmadan hare-
kete geçilmeli. Düny a Dostlan ve yö-
resel dernekler çalışmalarını sürdür-
meli hatta yeni kunılacak partive
baskı unsuru bile olabilmeli. 19-24
Mayıs'ta Ören'de gönüllü kuruluş-
lann yapacağı toplantıda partiyle il-
gili aynntılar da gündeme gelecek ve
tartışılacak. Çalıyı, çırpıyı topladık,
kıvılcımı çaktık. Şimdi sıra kıvılcımı
üfleyip ateşe çevirmede. Hele bir ate-
şi yakalım, insanları ısıtalım. Isı-
nmanın, sevginin. aydınlığın ve pay-
laşmanın gü/elliğini tattıralım. On-
dan sonra ateşi kimse söndüremez."
Toplantıya ev sahipliği yapan
Dünya Dostlan Derneğı'nın kurucu
üyesı S.O.S. Ankara Bürosu Sözcü-
sü Nesrin Timur, dernekle partinin
ayn şeyler olduğunu anımsatarak
şunlan söyledi:
"Dünya Dostlan'nın partileşmedi-
ğini bir kez daha vurgulamak istiyo-
rum. Derneğimiz dünyayı kucakla-
yan tüm insanlarla işbirliğini sürdü-
recek. Örgütlenmesini giderek geniş-
letecek. Bu arada yeni bir partinin
koşullan da iyice tartışılır. Hatalar-
dan kaçınmak için partiyle ilgili
tartışmalann çok geniş bir zemine
yayılmasılazım.
Acele edilmemesinden yanavım.
Dünya Dostlan Derneği. çevreye du-
yarlı yöresel örgütlerle işbirliğini ge-
lişrirerek sürdürüyor. Şu an gündem-
de nükleer ve termik santraller var.
Bu konuda kamuoyunu uyanık tut-
mak, bilgilendirmek. gerekirse ey-
lemlere öncülük etmek en önemli gö-
revimiz olmalı"
TanmilaçlandoğayızehirliyorKENANBtlJZ
ERZLTîUM - Atatürk Üniversi-
tesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Hikmet Özbek, bitki za-
rarhlan, hastahk ve yabancı otlarla
mücadele için her yıl doğaya atılan
tonJarca tanm ilacının çevreyi zehir-
lediğinı söyledi. Uluslararası Tüke-
tici Birlikleri Federasyonu'nun
araştırmalanna göre, Türkıye geçen
yıl Akdeniz ülkelerinde kullanılan
ilaç miktannm yansını kullandı. En
çok ilaç kullanılan Çukurova ve Ege
Bölgesi'nde ise toprak, aşın ilaç kul-
lanımına bağlı yüksek oranda siya-
nür taşıyor.
Bitki zararhlan, hastabk ve ya-
bana otlarla mücadele için her yıl
1
itki zararlılan, hastahk ve yabancı otlarla mücadele için her yıl doğaya
atılan tonlarca tanm ilacının çevreyi zehirlediği belirtildi. Prof. Dr. Hikmet
Özbek, tanm ilaçlannm insan sağhğını da sürekli olarak tehdit ettiğini söyledi ve
bilinçsiz ve plansız uygulanan ilaçla mücadeleyi "kimyasal savaş' olarak niteledi.
doğaya atılan tonlarca tanm
ilacırun çevreyi zehirlediği belirtildi.
Bitki Koruma Bölümü pğretim üye-
si Prof. Dr. Hikmet Özbek, tanm
ilaçiannın insan sağhğını da sürekJi
olarak tehdit ettiğini söyledi. Bilinç-
siz ve plansız uygulanan ilaçla mü-
cadeleyi 'kimyasal savaş' olarak ni-
teleyen Prof. Özbek, "Bilinçsizce
yapılan Uaçlama, doğadaki dengeyi
sağlayan parazit, predatör, yaba-
narılan ve balarılarını direkt olarak
öldürmektedir. İlaçlı mücadelede son
derece dikkatli olunması gerekir.
Aksi halde başta insanlar olmak üze-
re bütün canlılar bundan zarar görür.
Tanm ilaçlan insanlarda direkt ölüm
meydana getirdiği gibi dolaylı olarak
da bitki ve diğer y iyeceklerle birlikte
kanserojen maddeleri alarak ölüm
yaratabilir" dedi.
Bu arada Uluslararası Tüketici
Birlikleri Örgütü (IOCU). 12 tanm
ılacını 1984 yılında 'kirli düzine' ola-
rak ilan etti.
60'a yakın ülkede ise bu ilaclann
yüzde 80'ini yasakladı. Daha sonra
insana ve çevreye zararlı ilaç sayısı
16'ya çıkanldı.
Türkiye'de ilaç kullanımının sü-
rekli arttığmı kaydeden Prof. Öz-
bek, 1980-1991 yılları arasında ilaç
kullanımının yüzde 47.31 dolayında
arttığının DİE raporlanyla ortaya
konulduğunu belirterek ürünün ha-
sadı ile ilaçlanma arasında kalan sü-
renin de çok önemli olduğunu be-
lirtti.Uluslararası Tüketiciler Birliği
tarafından 'kirli düzine' olarak ilan
edilen tanm ilaçlan şunlar: Parathi-
on. 2,4, 5-T, Paraquat. DDT, Aldı-
rin-Dieldrin-Endrin. Chlordime-
form, Dibromochloropropane,
Chlardane Heptachlar, HCH/Lin-
dane, Ethylene Dibromide, Camp-
hecolor, Pentaghlorophenyi.
Müzikdinlemeyi
bilmiyoruz
KAYSERİ (AA) - Yüksek sesle ya
da kulaklıkla müzik dinlemenin.
işitme kayıplanna sebep olduğu
belirtilerek. müziğin kulakhksız \ e
düşük sesle dinlenmesi gerektiği
bildirildi. Erciycs Ünivtrsitesi Tıp
Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz
Anabilım Dalı öğretim üyesi Doç.
Dr. Mustafa Erkan. insan kulağı
için 75 desibelsesin zarar sının
olduğunu kaydetti. Erkan, iyi
duyan bir kulağın aşın sesle
zorlanmaması gerektiğini
belirterek. şunlan söyledi:
"Gençlerimiz müzik dinlemeyi
bilmiyor. Hem kulaklık
kullanıyorlar, hem de müziğin sesini
aşın yükseltiyorlar. Kulağa gelen
ses, 75 desibelin çok üzerine çıkıyor.
Yüksek ses nedeniyle kulak aşın
zorlanıvor."