23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel70. YHSAYI26031 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 19NİSAN1994SAU Birgenç kızın hatıra defterini okumanın ya da odasına kapısını çalmadan girmenin yanlış olduğu belirtildi GençlerinsevgitepelerinedokunmayalımMERAL GERAY Öğrenme okulda bitmiyor. Aile, toplum ve okul, üçlü bir sacayağı oluşturuyor. Bu etkileşimde ders ki- taplanndaki bilgiler değil, edilgin ya da etkin olmak, katılmak veya itaat etmek, adil ya da saldırgan olmak, kendine güvenmek veya utanmak öğrenilıyor. Kısacası, mutlu ya da mutsuz olmak öğreniliyor. "Çocuk en sevgili varuğımız. öte yandan gariban. Gücü bir şeye yet- mez. Ama bir dev. Öğrenme yeteneği çok yüksek. Çocuk; okul, ev, toplum sacayağı üzerinde dunıyor. Çocuk bu üç unsurla etkileşerek öğreniyor" di- yor eğitimci Prof. Dr. Sudi Bülbül. Ankara'da, okul, aile ve toplum üç- lüsünü bir araya getiren "îletişiın Dünyamız" adlı panel, BülbüTün bu sözleriyle başladı. Panele, özel Bi- lim Koleji Bilim Kurulu üyesi dört akademisyen katıldı. Psikiyatrist Prof. Dr. Ünsal Söyle- mezoğlu, "İnsan obnak zor zanaat" diyerek başladığı konuşmasında, mutlu olmanın yolunun, çocukla- nn, gençlerin veailebireylerinin "sev- gi tepelerine" saygı duyulmasından geçtiğini anlattı. Söylemezoğlu. "sev- gi tepeleri" kuramım şöyle özetliyor: "Dağcılar, kamplannı kurarlar. Gözieri, çıkmak istedikJeri tepelerde- dir. Çıkmak için sabırsızlanırlar. Sevgi tepeleridir o tepeler. Sonra on- ları kucaklay acak sıcak kamplanna dönerler. Çocuklar, gençler ve yetiş- kinlerin de hayatta sevgi tepeleri var- dır. Örneğin benim sevgi tepelerim- den biri mesleğimdir. Herkes, bir di- ğerinin sevgi tepesine saygı du>malı, oraya tırmanmasına izin vermelidir. Ruhsal suurlarımızın bilinmesi ve bu suurlara saygı da çok önemli. Be- denimin sınırı derimdir. Derimi zor- larsanız canım acır. Benlik sınırları- mı zorlarsanız yüreğim yanar. Örne- ğin, bir genç kızın odasına kapısını çalmadan girmek veya hatıra defteri- rof. Söylemezoğhu"Dağcılar, kamplannı kurarlar. Gözieri, çıkmak istedikleri tepelerdedir. Çıkmak için sabırsızlanırlar. Sevgi tepeleridir o tepeler. Çocuklar, gençler ve yetişkinlerin de hayatta sevgi tepeleri vardır. Herkes, bir diğerinin sevgi tepesine saygı duymalı, oraya tırmanmasına izin vermelidir." ni okumaya çalışmak cinayettir." Gençlik psikolojisi üzerine araş- Urmalan bulunan Doç. Dr. Haluk Özbay ise herkesin inandığı "kuşak- lararası çatışma" mitinin aslında gerçek olmadığına dikkat çekiyor. Ozbay, gençlik üzerine kuramsal yaklaşımlann kabul gördüğünü, oysa bugün gençlik döneminin artık "fırtına ve stres" dönemi olarak gö- rûlmediğini ve yerleşmiş genel görü- şün bilimsel araştırmalarca tama- men yıkıldığını söyleyerek şöyle de- vam etti: "Tflrkiye'nin de aralarında bulun- duğu dfinyanm pek çok ülkesinde yü- rütülen bir araştumanın sonuçlan, bilim adamlarının bu konuda, o güne kadar olan doğrularuu alt üst etmiş- tir. Gençlerin yüzde 70'i kuşaklara- rası çattşmanın olmadığını söylemek- tedir. Olduğuna inanan yüzde 30'a, 'Bu çatışmada kim kabahatli' diye sorulduğunda, 'İkı taraf da kabahat- li' diyecek kadar olgun davranmak- tadırîar. Türkiye'de 3 bin genç üze- rinde yapılan bir araştırmada. genç- lerin yüzde 80'inin gavet düzenli, eriş- kin, değerlere saygılı ve problemsiz oldukları görüldü. Peki. problem ne- rede? Problem, gençlerin edindikleri teorik bilgileri hayata aktarmaları sı- rasında ortaya çıkıyor. Buralarda hataJar yapılıyor. Gençlerin hata yapmalarına, hata yaparak öğren- melerine fırsat vermeliyiz." Sosyal antropolog Prof. Dr. Zafer tlbars, insanlann kimlik arayışının günümüzün bir olgusu olduğunu, teknolojik gelişmeler sonucu kültür değiştikçe insanoğlunun kimlik so- runuyla uğraşacağını vurgulayarak "Toplumumuzda geleneksel kültür gereği, çocuğun ve kadının konumu edilgindir. Söyleneni dinlemek ve ita- at etmek ön plandadır. Gerçekçi bir eğirim programı, çocuğun bu edilgen konumunu değiştirerek ailede ve okulda karar alma sürecine katılımını sağlamalıdır" dedi. Psikiyatrist Söylemezoğlu da aynı konuda ailelere. "Çocuk, içinde bu- lunduğu ortamda ne yaşıyorsa onu öğrenecektir" uyansını yaparak şöyle devam etti: "Çocuk; sürekli eleştirilmişse kı- nama ve ayıplamayı, alay edilip aşa- ğılanmışsa sıkılıp utanmayı, dayak yemişse saldırganlığı, utanç duygusu ile yetişmişse kendini suçlamayı, des- teklenip yüreklendirilmişse kendine güvenmeyi. hakkına saygı gösteril- mişse adil olmayı, kabul ve onav gör- müşse kendini sevmeyi, aile ve okul içinde dostluk ve arkadaşlık yaşamış- sa bu dünyada mutlu olmayı öğrene- cektir." Özel Bilim Koleji Genel Müdiirü Mete L'ğur Sezer. "İletişim Dünya- sı" adlı panelin neden düzenlendiği- ni şöyle açıkladı: "Öğrencilerimizin doğal özellikle- rinin »e yaşama düzeylerinin yaratı- cılıkla. çözümler iireterek, mutluluğu ve uyumu hedefleyerek geliştirilmesi amacımızdır. Bu nedenle eğitim yö- netimimizde, üniversitelerimizin eği- rimbilim, toplumbilim, nıhbilim, sos- yal aııtropoloji, hukuk, ekonomi dal- larındaki uzmanlarından bir 'Bilim Kurulu' oluşturmuştuk. Burada. her konudaki hareket tarzımıza ve eğitim ilkelerimize ilişkin bilimsel verilerin yapıya uygunluğu değerlendirilmek- tedir. Bu yaklaşımı, kamuoyuna da sunmak istiyoruz." Uzmanlann sesine hep birlikte kulak verelim; sevgi tepelerine do- kunmayalım... Olülerde protez sorunu ANKARA (ANKA) - İngiltere'de krematoryumlarda yakılan cesetlerden arta kalan vücut protezlerinin artması, sorun yarattı. Krematoryumlarda yakılan her yüz cesetten 76'sında geride bir yücut protezi kaldığıru saptayan İngilizJer, çevre kirliliğini önlemek amacıyla krematoryumlarda ısımn bin 600 dereceye çıkanlmasını öngören yasayı da, protezlerin eriyerek, krematoryumlara zarar vereceği endişesiyle uygulayamıyor. Ortopedist Metthevv Barry'nin Londra ve çevresindeki 20 krematoryumda yaptığı araştırmada. ölülerden geriye kalan protezlerin başında kalça protezlerinin geldiği belirlendi. Ikinci sırayı dız protezleri alırken, aralannda vücut içine yerleştirilen çiviler ve kalp pilleri bulunan vücut protezleri daha çok paslanmaz çeliken yapıldığı için bin lOOderecedeerimiyor. Bu arada lngiliz hükümeti, krematoryumlarda çevre kirliliğine -o\ açan gazlann ortaya çıkmasını onlemek için ısının bin 600 dereceye çıkanlmasını öngören Çevre Yasasf nı da bu protezler nedeniyle uygulamaya koyamadı. Her yüz cesetten 76'sında bulunduğu belirlenen protezlerin bin 600 derecelik ısıda, eriyerek krematoryumun tuğlalanm bozmasından endişe ediliyor. İngiliz yetkililerin Çevre Yasası'nı uygulayabilmek için, protezlerle ilgili yeni bir yasal düzenleme hazırlığı içinde olduklan bildirilirken, hastanelerden krematoryumlara getirilen cesetlerden bütün protezlerin çıkanlması sağlanacak. Bu yasal düzenleme yapıldığında ise hastanelerden getirilen cesetlerin yüzde 43'ünün açılarak protezlerin çıkanlması gerekecek. Krematoryumda iki aşamada yakılan cesetler, ilk olarak bin 100 derecelik fınnda. kişi şişman ise 60-90 dakika, zayıf ise 120 dakika yakılarak fınn soğutuluyor. Daha sonraki aşamada, vücuttan geriden kalan protezler alımp cesetten kalanlar kül haline getiriliyor. Perge tiyatrosunda kazı ANTALYA (AA) - Antalya yakınlanndaki Antik Perge Tiyatrosu. adeta eser üretiyor. Tiyatrodan bugüne kadar 2 binin üzerinde parça çıkanldığı, yaklaşık 500 tarihi eserin de bu yıl arkeoloji dünyasma kazandınlacağı bildirildi. Perge Tiyatrosu Kazı Başkanı Prof. Dr. Jak İnan, yapüğı açıklamada. tiyatrodaki kazı. çalışmalannın 3 yıldır devam etü'gini, bu süre içinde 2 bin 100 tarihi eserin çıkanldığını söyledi. Prof. Dr. İnan, aralannda 3-5 ton ağırlığında dev mimari parçalann da bulunduğu eserlerin, restoreedilerek tiyatro karşısmdaki lOdönümlükalana yerleştirildiğini, buranın açık hava müzesi haline getirileceğini söyledi. Yeterli ödenek sağlanması halinde, tiyatrodaki çalışmalanna ekibi ile tekrar başlayaağıru kaydeden Prof. Dr. İnan, bu yılki çalışmalan sonucunda tiyatrodan 500'e yakın eserin arkeoloji dünyasma kazandınlacağını. kalan eserlerin de onanlarak açık hava müzesine yerleştirileceğini bildirdi. 'Bütüncülparti' ıçıngoruşbırlıgı Güneşsırüısıtınca... Uzunca bir kış geçti... Kar dizboyu yağdı. Kıtır kıtır dondu her yan. Çatırdayan sobanın ardından geçen onca aydan sonra güneşi bulunca köyün y aşhları güneye bakan bir duvar dibine oturarak sırtlannı güneşe verirler. Oylesine tatlıdır ki güneşin ısısı. Küçücük odada geçen onca a\ dan sonra kuş gibi uçar ninelerin yüreği. tlkbahar güneşinin pırıltıları önünde hem ısınırlar, hem özgürlüğün tadına vanrlar. Bu güzel duygulan yaşamak için ne para verirler ne de pul. (Fotoğraf: LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN) ÜMfT OTAN İZMİR- Dünya Dostlan Derne- ği'nin ev sahipliği yaptığı ve gönüllü kuruluşlann katılımıyla gerçekleşti- rilen toplantıda "Yeni bir bütüncül parti"kurulması için görüş birliğine vanldı. Partinin kuruluş zamanı ve aynntılar. 19-24 ma>is tarihlerinde Ören'de yapılacak geniş katılımlı toplantıda kararlaşünlacak. "Çalıyı çırpıyı topladık. kmlcımı çaktık. Şimdi sıra kıvılcımı üfleyip ateşe çeviımeder Yeşiller Partisi Anayasa Mahke- mesi karanyla kapatılırken. yeşiller ve gönüllü kuruluşlar yeni ve bütün- cül bir partinin gerekliliğine bu söz- lerle karar verdi. Adana Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneği Baş- kanı Hilmi Çamurdan'ın önerisiyle Ankara'da toplanan gönüllü kuru- luşlar: ekolojist. doğa korumacı, de- mokratik hak ve özgürlükleri yaşa- ma gecirmeyi hedefleyen yeni ve bü- tüncül bir partinin gerekli olduğun- da birleşti. Ancak partinin aceleye getirilmemesi, üzerinde çok uzun bir dönem çalışılması, bu arada da Dünya Dostlan Derneği'nin örgüt- lenme çalışmalannın sürdürülmesi görüşü benimsendi. c\^y amurdan, "Dünya Dostlan'nın partileşmediğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Derneğimiz dünyayı kucaklayan tüm insanlarla işbirliğini # sürdürecek. Örgütlenmesini giderek genişletecek" dedi. Partinin daha geniş bir zemine taşınması için oluşturulan "Bütün- cül Parti Platformu Sekreteryası"- nın başma Osmaniye Çevre Dostlan Derneği'nden Dr. OmurGürsoyge- tirildi. Umur Gürsoy, iki günlük loplantıdaki gelişmelerle ilgili şu bil- giyi verdi: "Toplantının ilk gününde bütüncül bir parti kavramından katılanların ne anladıklan ve böyle bir partinin ge- rekli olup olmadığı tartışıldı. Var olan siyasi parfilerin iilkemiz in- sanının isteklerine cevap veremedi- ğinden hareketle toplantıya katılan- lann büyük bir ktsmı, bütüncül bir partinin gerekliliğinde birleşti. Top- lantının ikinci gününde böyle bir par- tinin ne zaman kurulması gerekriğin- den çok nasıl kurulacağı tartışıldı. Türkiye'iin gelişen koşullannın ver- diği soı umlulukla oluşturulacak par- tinin kitle partisi olması gerektiği vurgulandı. Tartışmanın daha geniş bir zemine oturması için oluşturulan sekreterya çalışmalan sürdürecek'.' 'Sağ, çe\Teci olamaz' Öneriyi getiren ÇETKO Başkanı Hilmi Çamurdan da. dernekierin yanısıra macliste baskı unsuru ola- bilecek bir partinin de yararlı ola- cağını söyledi. Kapatılan Yeşiller Partisi'nin geçmiş dönemlerdeki ba- şansızlığının yeni oluşuma yansı- yacağını sanmadığını belirten Ça- murdan. şunlan söyledi: c> Sağ düşünce zaten çevreci ola- mayacağı için bizim yolumuz ola- maz. Büyük bir boşluk var. Boşluğu, bu dünyayla işi olmayan. tüm yatırı- mlarını diğer dünyadaki huriler için yapan bir siyasi parti doldurdu. Bu aşamada zamanın erken ya da zemi- nin elverişsiz olduğunu söylemek zor. Boşluk daha da doldurulmadan hare- kete geçilmeli. Düny a Dostlan ve yö- resel dernekler çalışmalarını sürdür- meli hatta yeni kunılacak partive baskı unsuru bile olabilmeli. 19-24 Mayıs'ta Ören'de gönüllü kuruluş- lann yapacağı toplantıda partiyle il- gili aynntılar da gündeme gelecek ve tartışılacak. Çalıyı, çırpıyı topladık, kıvılcımı çaktık. Şimdi sıra kıvılcımı üfleyip ateşe çevirmede. Hele bir ate- şi yakalım, insanları ısıtalım. Isı- nmanın, sevginin. aydınlığın ve pay- laşmanın gü/elliğini tattıralım. On- dan sonra ateşi kimse söndüremez." Toplantıya ev sahipliği yapan Dünya Dostlan Derneğı'nın kurucu üyesı S.O.S. Ankara Bürosu Sözcü- sü Nesrin Timur, dernekle partinin ayn şeyler olduğunu anımsatarak şunlan söyledi: "Dünya Dostlan'nın partileşmedi- ğini bir kez daha vurgulamak istiyo- rum. Derneğimiz dünyayı kucakla- yan tüm insanlarla işbirliğini sürdü- recek. Örgütlenmesini giderek geniş- letecek. Bu arada yeni bir partinin koşullan da iyice tartışılır. Hatalar- dan kaçınmak için partiyle ilgili tartışmalann çok geniş bir zemine yayılmasılazım. Acele edilmemesinden yanavım. Dünya Dostlan Derneği. çevreye du- yarlı yöresel örgütlerle işbirliğini ge- lişrirerek sürdürüyor. Şu an gündem- de nükleer ve termik santraller var. Bu konuda kamuoyunu uyanık tut- mak, bilgilendirmek. gerekirse ey- lemlere öncülük etmek en önemli gö- revimiz olmalı" TanmilaçlandoğayızehirliyorKENANBtlJZ ERZLTîUM - Atatürk Üniversi- tesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hikmet Özbek, bitki za- rarhlan, hastahk ve yabancı otlarla mücadele için her yıl doğaya atılan tonJarca tanm ilacının çevreyi zehir- lediğinı söyledi. Uluslararası Tüke- tici Birlikleri Federasyonu'nun araştırmalanna göre, Türkıye geçen yıl Akdeniz ülkelerinde kullanılan ilaç miktannm yansını kullandı. En çok ilaç kullanılan Çukurova ve Ege Bölgesi'nde ise toprak, aşın ilaç kul- lanımına bağlı yüksek oranda siya- nür taşıyor. Bitki zararhlan, hastabk ve ya- bana otlarla mücadele için her yıl 1 itki zararlılan, hastahk ve yabancı otlarla mücadele için her yıl doğaya atılan tonlarca tanm ilacının çevreyi zehirlediği belirtildi. Prof. Dr. Hikmet Özbek, tanm ilaçlannm insan sağhğını da sürekli olarak tehdit ettiğini söyledi ve bilinçsiz ve plansız uygulanan ilaçla mücadeleyi "kimyasal savaş' olarak niteledi. doğaya atılan tonlarca tanm ilacırun çevreyi zehirlediği belirtildi. Bitki Koruma Bölümü pğretim üye- si Prof. Dr. Hikmet Özbek, tanm ilaçiannın insan sağhğını da sürekJi olarak tehdit ettiğini söyledi. Bilinç- siz ve plansız uygulanan ilaçla mü- cadeleyi 'kimyasal savaş' olarak ni- teleyen Prof. Özbek, "Bilinçsizce yapılan Uaçlama, doğadaki dengeyi sağlayan parazit, predatör, yaba- narılan ve balarılarını direkt olarak öldürmektedir. İlaçlı mücadelede son derece dikkatli olunması gerekir. Aksi halde başta insanlar olmak üze- re bütün canlılar bundan zarar görür. Tanm ilaçlan insanlarda direkt ölüm meydana getirdiği gibi dolaylı olarak da bitki ve diğer y iyeceklerle birlikte kanserojen maddeleri alarak ölüm yaratabilir" dedi. Bu arada Uluslararası Tüketici Birlikleri Örgütü (IOCU). 12 tanm ılacını 1984 yılında 'kirli düzine' ola- rak ilan etti. 60'a yakın ülkede ise bu ilaclann yüzde 80'ini yasakladı. Daha sonra insana ve çevreye zararlı ilaç sayısı 16'ya çıkanldı. Türkiye'de ilaç kullanımının sü- rekli arttığmı kaydeden Prof. Öz- bek, 1980-1991 yılları arasında ilaç kullanımının yüzde 47.31 dolayında arttığının DİE raporlanyla ortaya konulduğunu belirterek ürünün ha- sadı ile ilaçlanma arasında kalan sü- renin de çok önemli olduğunu be- lirtti.Uluslararası Tüketiciler Birliği tarafından 'kirli düzine' olarak ilan edilen tanm ilaçlan şunlar: Parathi- on. 2,4, 5-T, Paraquat. DDT, Aldı- rin-Dieldrin-Endrin. Chlordime- form, Dibromochloropropane, Chlardane Heptachlar, HCH/Lin- dane, Ethylene Dibromide, Camp- hecolor, Pentaghlorophenyi. Müzikdinlemeyi bilmiyoruz KAYSERİ (AA) - Yüksek sesle ya da kulaklıkla müzik dinlemenin. işitme kayıplanna sebep olduğu belirtilerek. müziğin kulakhksız \ e düşük sesle dinlenmesi gerektiği bildirildi. Erciycs Ünivtrsitesi Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilım Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Erkan. insan kulağı için 75 desibelsesin zarar sının olduğunu kaydetti. Erkan, iyi duyan bir kulağın aşın sesle zorlanmaması gerektiğini belirterek. şunlan söyledi: "Gençlerimiz müzik dinlemeyi bilmiyor. Hem kulaklık kullanıyorlar, hem de müziğin sesini aşın yükseltiyorlar. Kulağa gelen ses, 75 desibelin çok üzerine çıkıyor. Yüksek ses nedeniyle kulak aşın zorlanıvor."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle