Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 MART1994 PAZARTESİ CUMHURfYET2 SAYFA
KULTUR
Ünlüİngilizyazar, eleştirmen ve eğitimciMalcolm Bradbury:
Yaratüâm kişilereâşıkoluyorum• • • » • — - ı — — . ıı — — • ı — ^ ^ ^ „ , . _ _ « . . * . * — j > . ! _ _ _ . _ . _ I l__ l _ _ t * _ 1
AHLANTMEN
1959"da yayımlanan ilk romanı "Ea-
ting People is Wrong" (İnsan Yemek
Yanlıştır) ile edebiyat dünyasına "sag-
lam" bir adım atan ünlü İngiliz yazar,
eleştirmen ve eğitimci Maleolm Brad-
bury, geçen günlerde birdia konferans
vermek için Türkiye'deydi. ODTÜ'de
katıldığı VVilliam Golding Semineri'-
nin ardından İstanbu]"da "Çağdaş
İngiliz Romanr konusunda bir konfe-
rans veren Bradbury, roman veeleştiri
türlerinin yanı sıra çok sayıda öykü,
oyun ye televizyon dizisine de imzasını
yi yazarlann aynı zamanda iyi okurlar olduğuna
inanıyorum, ama yine de uzaklaşmak gerekiyor.
Eleştirmen, romanm sonunda durtır ve yapıtı tersten
okur. Ama bir roman hiçde böyle yazılmıyor. Yazarhk
eğitimi vermem kendi açımdan yararlı oldu.
man yazmaya oturuyorsun ama orta-
ya bir öykü çıkıyor. Bir de bunun tam
tersini yaşayan yazarlar var. Aslında
öykü yazansın ama öykü olarak tasar-
ladığın şey büyüyor, genişliyor ve bir
-- . - . - - - - . . . romana dönüşüyor. Beni tür olarak
attı. Ingıltere dekı East Anglıa Uru- öykü de çok ilgilendiriyor.Şiirlebaşla-
versıtesı'nde öğreüm görevlısı olarak mayan pek çok yazann başlangıç nok-
çalışan ve edebıyat çevrelennde Ingd-
tere'ye yazar yetiştiren" bir yazarhk
yüksek Üsans prograrmn] yürüten (şu
sıralar herkes Bradbury'e öğrencisi
Kazuo Ishiguro'yu soruyor örneğin)
Bradbury'e sorarsanız. kendisini önce
romancı olarak görüyor.
"Tarih Adam", "Döviz Kurian",
"Dr. Criminale" gibı romanlanyla ya-
şama. insanlara. ahlaki değerlere mi-
zahi bir bakış açısıyla yaklaşan Brad-
bury'nin kitaplan yakında Türkçe
olarak yayımlanacak...
tasıdır öykü, bir kısmı yaşamı boyun-
ca sürdürür bu uğraşı. Bir kısmı da öy-
küyü romancının becerilerini öğrene-
bilmek için bir geçiş gibi görür. Do-
layısıyla iki tür öykü var. Öykü ya-
zannın kalerrunden çıkanlarla bir ro-
okumayı ve yazmayı seviyor. Ama ne-
dense öykü yazmayı sevenlerle öykü
okumayı sevenler arasında bir bae ku-
rabılecck yayıncılık sistemi şu an ıngil-
tere'de çok zayıf. Amerika'da değil ör-
neğin. Amerika'nın 'The New Yorker'
gibi bir dergisi var ki Amerika'da öy-
kücülüğün yol almasında çok büyük
bir etkendir bu dergi.
- Sizin ilk yazdarınız 'Punch' dergi-
sinde yayunlanmıştı. Genç yazarların
en büyük desteği. edebiyat dergikri
kuşkusuz... Ancak bu 'gelenek' yavaş
yavaş gecerliüğini yitiriyor diyebüiriz
pıtlardan kesitier sunan "New VVri-
ting " (Yeni Yazın) seckisinin üçüncü-
sünde Candice Rodd, "I980'lerde ro-
man yazarak ünlü olmak mümkündü,
l990"larda ise roman üzerine yazmak-
la da ünlü olmak mümkün artık" di-
yor... Siz aynı zamanda bir eleştirmen
olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Candice Rodd keskın bir eleştiri
yapıyor burada. 1990'lann genç ya-
zarlan, kendilerinden 10 yıl önce işe
başlarruş kuşağı çok kıskanıyorlar.
Çünkü söz konusu kuşak roman yaza-
rak bir yere geldi, para kazandı vs. Her
O ykücülerin
müthiş dergi
editörlerine,
romancılannda müthiş
yayıncılara gereksinimi
var! İyi dergi editörleri
ortadan kaybolunca,
öyküde 'inişe'
geçiyor.
- Romanı, yazuıının bütün dallan-
ndan daha çok önemsiyorsunuz... Bu-
nun nedenlerini biraz taıttşabUir miyiz?
Bu çerçevede, Faulkner'ın 'şiir yaza-
mayan yazann' farklı yazın aravışjan-
na girdiği düşüncesi üzerine ne düşünü-
yorsunuz?
Ben de pek çok yazar gibi şiir yaza-
rak başladım aslında. Şiir, galiba çoğu
yazann ilk denediği tür. Roman sonra
geliyor. Ben yazmak istiyordum. ama
hangi türü denemem gerektiğine karar
veremiyordum. Sonunda hem şiir,
hem drama, hem de römanı denedim.
Bunlann arasında benim için ölen, şiir
oldu. Belki bunun nedeni. şairsen.
yalnızca şair olabijirsin gibi bir düşün-
ce taşımamdı. Çünkü belli bır işi öyle
incelikli, öyle özenli ortaya koyuyor-
sun ki... Yani ben şair olsaydım, T.S.
Eliot ya da ne bileyim bir Valery gibi
bir şair olmak isterdim... Sonuçta ya-
şamımın bir döneminde kendimi şair
olarak gördüm, evet, ama aynı şey
oyun yazarlığı ve romancılığım için de
geçerliydi. Ve sonunda. en çok hangi-
sini başanyorsan, onu seçiyorsun.
Gençliğimde bir oyunum neredeyse
sahnelenecekti ama terslikler çıktı ve
sahnelenemedi. Ama ilk romanım ka-
bul gördü. Yayıncılanm romancı ol-
mamı istedi. Bu nedenle ben arayı-
şlanmı ve keşiflerimi romanla sürdür-
dum.
- Yayıncılar bu denli belirleyici olmalı
mı?
Asbnda tam olarak yayıncıyla ilgili
de değildi... Benim içimde de vardı ro-
mancılık sanınm. Yazdıkça, ne kadar
muhteşem bir türde yazdığımı fark et-
tim. "RomancıJar Kulübü'ne katılmak-
tan mutluluk duydum. Aynca ro-
manın tarihiyle de ilgili çok şey yaayo-
rum, çok sayıda roman okuyorum...
Aslında oturup yazmak yerine okuyo-
rum!..
Öykü yazan daha denetimlidir
- Siz öykü de yazdımz... Romandan
sonra öyküye 'sığmak' daha mı güç ge-
liyor?
Bence iki tür öykü yazan var. Biri,
benim de dahil olabileceğim tür: Ro-
ir roman yazmaya başladığımda, eleştirmen
kirnliğimden sıynlıyorum. Farklı birpsikolojiye
giriyorum. Kendi kitabımdaki kişilere âşık oluyorum.
Eleştirmen her zaman dışarda kalıyor, oysa bir kitabm
'içinde'olmak inanılmaz derecede yoğun bir deneyim.
mancmın kaleminden çıkanlar. Ben
bu iki türe farklı açılardan bakanm,
farklı türler gibi yaklaşınm. Romancı
daha çok hata yapar. Fazla aynntı
vardır romancının öyküsünde. birçok
gereksiz aynntıyı çıkarmak gerekir.
Oykü yazan ise daha denetimlidir.
- Pek çok genç yazar mesleğine öy-
küyle başlıyor gerçekten de. Ancak
edebiyat sahnesine bir romanla girmek
-özeüikle İngiltere'de- daha çok kabul
görüyor... Bu neden kaynaklanıyor?
Sarunm bu bizim küîtürümüzle ilgili
bir olgu. Genç öykü yazannın kendini
kolay kolay kabul ettirememesinin ne-
denlerinden biri. bu yazarlann >apıt-
lannı okura tanıtacak seçmelerin >e-
terli olmayışıdır. İzleyicisine ulaşamı-
yor bu genç öykücüler. Insanlar öykü
miyız?
Doğru; öykücülerin müthiş dergi
editörlerine, romancılann da müthiş
yayıncılara gereksinimi var! İyi dergi
editörleri ortadan kaybolunca. öykü
de İnişe' geçiyor ve şu an İngiltere'de
>aşanan da bu, iyi dergi editörü yok.
Ama bu sonsuza dek böyle sürmeye-
cek. eminim. Çünkü böyle dönemleri
birkaç kez yaşadık, ben de iyi editörler
olduğunda çeşitli dergilere öykü
yazdım.
Çok açgözlii bir yazar kuşağı
- Öte yandan, eleştiri çok büyük
önem kazandı diyebiliriz herhalde; der-
gilerden çıkan sonuc. bu yönde. İngilte-
re'de yayımlanan ve en son yazılan ya-
biri, örneğin bir Martin Amis, Ian
McEwan genç kuşak yazarlar için 'ör-
nek' konumda şimdi. Genç yazarlar
çevrelerine bakıyorlar ve hemen bir
Martin Amis ya da Angela Carter ola-
bileceklerini düşünüyorlar... Ama
sonra bunun o kadar kolay olmadığıru
keşfediyorlar. Zaten ekonomik
sıkıntıdan dolayı yayıncılar da artık
eskisi kadar iyi durumda değil. Böyle-
ce. umutsuzluğa kapılıp 'The Guardi-
an'ın ya da 'The Sunday Times'in
kapısını çalıp. "Bir gün bir roman
yazacağan, ama şimdi kitap tamtımı-
eleştiri yazmak istiyonım" diyorlar ve
romanın nasıl yok olmakta olduğu, bu
lar yazmaya başlıyorlar! Açıkçası, bu
işten oturup roman yazmaya kalksa
kazanacağı paradan daha çok para
kazanıyorlar. Şu an çok açgözlü bir
yazar kuşağımız var diyebilirim.
- Peki edebiyat ödülleri konusunda ne
düşünüyorsunuz? Bu çevresinde hep ge-
niş tarttşmalar dönen bir konu. Örneğin
Booker of Booker ödülü'nü Salman
Rüşdü aldı, edebiyat çevrelerinde şu
anki konumu nedeniyle ödülû'n ona »e-
rildiği gibi söylentiler çıktı...
Booker Ödülü'nün secid kurulun-
da olduğuma göre, bu konuda size,
ödülü Salman Rüşdü'nün şahsı ya da
özel konumu nedeniyle değil, kitabı
için verdiğimizi söyleyebilirim. Ödül,
\VilIiam Golding ile Rüşdü arasında
paylaşünldı. Gerçekten de en iyi ki-
taplar, Goldingin "Ritesof Passage"i
ile Rüşdü'nün "Midnight's Children"
kitaplanydı. Sorun, "Rites of Passa-
ge"in bir üçlemenin ilk kitabı ol-
masıydı. üçlemenin tümü söz konusu
olsaydı, Booker of Booker ödülünü
(25 yılda bir ödül almış tüm kitaplar
arasından seçilen Büyük Booker Odü-
lü) tek başına alabilirdi.
'ÇokkültürliT toplum yapısı
- Salman Rüşdü, Kazuo Ishiguro,
Ben Okri. Michael Ondaatje.. ve daha
pek çok örnekler var Farklı kökenler-
den gelen -ki genelde eski İngiliz sömür-
gelerinden- bu 'İngiliz' yazarlann şu
dönemde bu denli başan kazan-
malannm nedeni ne olabitir?
Bana kalırsa bunun pek çok nedeni
var ve bunlardan biri de İngiliz kültü-
rünün son 10-15 yılda büyük ölçüde
değişmiş olmasıdır. 'Çokkültüriü' bir
toplum yapısı oluştu. Kökten birdeği-
şim değil elbette; h^Iâ nelerin değişme-
diğını görebilmek mümkün, ama yine
de o tutucu bilinç bir ölçüde değişti ve
bu ülkenin yazınına da yansıdı. Bana
kalırsa, en tutucu okur bile kendi top-
lumunun dışında, kendinden farklı bir
şeyleri okumaktan daha çok zevk alı-
yor, marjinal yazarlar anyor. Bir baş-
ka neden de Avrupa'da bugün ulusçu-
luğun giderek yok olması, günümüz
toplum yapısındaki bu karmaşıklığı
insanlann daha çok sevmesi olabilir.
- Eleştiri yazmak, bir yandan da eği-
tuncUik yazariığımzı nasıl etkiledi?
Bir roman yazmaya başladığımda,
eleştirmen kimliğimden sıynhyorum.
Farklı bir psikolojiye giriyonam, Ken-
di kitabımdaki kişilere aşık oluyorum.
Eleştirmen- her zaman dışarda kajıyjflr,,
oysa bir kitabın içinde' olmak inanı-
lmaz derecede yoğun bir deneyim. Bu
nedenJe roman yazarken eleştirmenli-
ğımden uzaklaşmam şart.
Karmaşık ve özverili uğraş
- Ama bu çok zor olmalı...
Ben iyi yazarlann aynı zamanda iyi
okurlar olduğuna inanıyorum. ama
yine de uzaklaşmak gerekiyor. Yapı-
ttan çıkacak sonucu bildiğinizi düşün-
düğünüz o akıla ve düzenli rnantıktan
uzaklaşmak gerekiyor. Eleştirmen, ro-
manın sonunda durur ve yapıtı tersten
okur. Ama bir roman hiç de böyle
yazılmıyor. Bir sürü parça bir araya
geliyor. Benim yazarhk eğitimi ver-
mem, kendi açımdan çok yararlı oldu.
bu ikisi arasında kurulan bir köprü
gibi, bir anlamda. Çünkü yaşayan bir
yazan, senin karşında oturmuş, sana
yapıtını sunan bir yazan, ölmüş birya-
zan eleştirdiğiniz gibi eleştiremiyorsu-
nuz hiçbir zaman. Çünkü bu çok zor,
çok karmaşık, çok özverili bir uğraş.
- Ama sanınm öğrencilerinizden
'karşılık' almakta hiçbir sorun yaşamı-
yorsumız. Şu sıralar isimlerine sıkça
rastladığımız Kazuo Ishiguro, Ian
McEwan, Thomas McEally bir zaman-
lar sizin öğrencilerirazdi.
Ama bu yazarlar benim yüksek li-
sans programıma geldiklerinde zaten
yetenekli olduklannı ortaya koyuyor-
lar. bu yeteneği daha önceki çahş-
malanyla ortaya koyamayan gençler
de zaten yaptığımız çok sıkı denetim-
dönemde roman yazmanın ne kadar den geçerek programa alınmıyorlar.
aptallık olduğu, romancılıktan para Ishiguro ya da McEwan gibi öğrenci-
kazanılamayacağı üzerine iddialı yazı- lerimle elbette övünüyorum.
Slovakya'daki Medzilaborce'den sonra ABD'nin Pittsburgh kentinde de bir Andy Warhol Müzesi açıldı
Httsburgh
4
yaramazçocuğu'nasahip çktiKültür Servisi - Ünlü pop-art-
sanatçısı .4ndy VVarhol Pitts-
burgh'un soğuğu, pusu ve ka-
ranlığindan ilk fırsatta kaçmış
ve 1949 yılında sanat okulun-
dan mezun olur olmaz soluğu-
nu aldığı New York'ta kendini
baştan yaratmışü. Aslında
Warhola olan soyadını değişti-
rerek VVarhol yaptı ve kendini
her yerde Andre diye tanıtarak
hafif de Fransızlaşü. New
York'la adeta bütünleşti: başta
uyuştunıcu ağının göbeği olan
yeraltının günlüğünü tutan si-
nemacı olarak, sonra bu kentin
en ünlü simalânnın 'saray res-
samı' sıfatıyla...
Şimdi ise, Warhol gerçek
memleketine iade ediüyor.
Önümüzdeki mayıs ayında,
NVarhol'un Manhattan'daki
atölyesinde yer alan eşyalannın
da sergileneceği Andy VVarhol
Müzesi. Pittsburgh'un merke-
zinde açılıyor. İnsanlann War-
hol'a bakış açısıyla ilgili iki de-
ğişiklik yaratmayı amaçbyor
bu etkinlik: Birincisi, Pitts-
burgh yaramaz çocuğuna sahip
çıkarken, bu karanlık, sevimsiz
ve tek rengin bir çelik fabri-
kasınm dış yüzeyindeki turkuaz
ya da VVarhol'un annesiyle bir-
likte dua etmeye gittiği katolik
kilisesindeki soluk Bızans mo-
zaiklerindeki görebildiği renk-
lerle sınırlı olan Pittsburgh dün-
yasında Warhol'un güzelliğe
olan tutkusunu anlamak hiç de
güç olmuyor. İkincisi, çılgın
VVarhol'un arük kabul gördü-
ğünün bir kanıtı. Müzenin mü-
dürü Mark Francis, 40 yıllık bir
birikimi sergilerken, Warhol'-
un büyük bir sanatçı olduğu
kadar geleneksel bir sanatçı ol-
duğuna da işaret etmek istiyor.
Dracula ile Cinderalla'dan
oluşan "Drella" lakablı Andy
Warhol'un dillere destan bir
gece hayatı vardı. Yedi katlı
Andy NVarhol Müzesi'ne de çi-
vit rengj bir tünelden geçilerek
giriliyor, VVarhol'un gece ya-
şamına gönderme yaparcasına.
Üst katlarda, Andy VVarhol'-
un sanatının farkb dönemlerini
anlatan çeşitli köşeler var. En-
düstriyel zamanlann ikon'lan
Andy VVarhol Miizesi'ninsorumlusu, İngiliz Mark Francis.
olan Heinz domates sosu şişele-
ri. bu domates soslannın üretil-
diği Pittsburgh fabrikasına ba-
kan camlardan birinin önüne
yerleştirilmiş. Müze. her an-
lamda Warhof'a uygun bir yere
dönüştüriilmeye çalışılmış:
Müzenin bir katı VVarhol cen-
neti, bir katı da VVarhol cehen-
nemi olarak kurulmuş örneğin.
Cennet bölümü eğlenceli ve
renkli atmosferiyle dikkat çe-
kerken, öteki bölümde VVar-
hol'un karanlık. bir anlamda
asıksuratlı gölge resimlerine yer
veriliyor. VVarhol'un sanatın-
daki bu iki uç, müze müdürü
Mark Francis'in özelb'kle üze-
rindedurduğu birnokta: "War-
hol'un çiçek resimleri Baudelai-
re tarzındadır. Fleur du mal'dır
onlar, tıpkı Mapplethorpe'un çi-
çek fotoğraflannın aslında cinsel
organJann çok vakın çekimleri
olması gibi. Ne de olsa ikisi de
aradığını bulamamış Katolikier-
di. hormonları fıkır fıkır olmaya
başladığında kilise korosunda
giydikleri cüppeieri çıkanp attı-
lar ikisi de..."
Öte yandan müzede, VVar-
hol'un Leonardo'nun ünlü
"Son Yemek" tablosundan yo-
la çıkarak yapuğı ve fon rengi
olarak çarpıcı bir pembe kulla-
narak resmi bambaşka bir gö-
rünüme bürüdüğü yapıtı da
müzenin diklcat çeken nokta-
lanndan birinde yer alıyor.
Francis, VVarhol'un "kötü ruhlu
bir dahi" olduğu görüşüne
katılmayarak, sözkonusu res-
min sanatçının sanatsal ya-
ratıcılığmın bir alegorisi olarak
görülebileceğini söylüyor.
Ancak Pittsburgh'daki Andy
VVarhol Müzesi, ünlü Amerika-
h pop-art sanatçısına adanan
ilk müze değil. Bundan iki yıl
önce doğu Slovakya'daki
küçük Medzilaborce kasabası-
nda da bir Andy VVarhol Müze-
si açılmıştı. 1931 yılında Ondrej
Varchola adıyla ABD'de doğan
VVarhol ailesinin 1913 yılında
ABD'de iş bulmak üzere terket-
tikleri bu kasabayı hiç görme-
mişti.Ancak sanatçının kız kar-
deşi bu kasabanın mezarlığında
yatıyon Şu sıralar 70 yaşlannda
olan ve ABD'de yaşayan iki er-
kek kardeşi de bu kasabada
VVarhol adının unutulmaması
için ellerinden geleni yapıyor-
lar.
Medzilaborce'deki Andy
VVarhol Müzesi, komünist dö-
nemde kültür evi olarak kul-
lanılan binada bulunuyor. Mü-
zede Andy VVarhol'un 21
yapıtının yanı sıra VVarhol'un
yaşamı ve ailesiyle ilgili belgesei
fotoğraflar da bulunuyor.
Bu yıl ocak ve şubat aylan-
nda bu küçük kasabanın küçük
müzesini tam 9 bin kişi gezmiş.
BUAŞAMADA
SÜKRAN KURDAKUL
Dr. Sevinç Ozgûner Odülü
Dr. Sevinç özgüner Barış, Demokrasi ve İnsan Hakları
ödülü Behçet Aysan'a verildi. Tıp Bayramı dolayısıyla
Istanbul Tabip Odası'nca düzenlenen törene ben de ka-
nldım. Sevinç Özgüner ve Behçet Aysan'la birlikte ol-
mak içimde erinç yarattı.
1950 Eylülü başlarında Maraş stirgün alayından tezkere
alıp döndüğümde Arif (Damar) tanıtb Sevinç'i bana. Tıp
Fakültesi'nde okuyordu. Demokratikleşme savaşımında
önemli biryeri olan Yüksek Tahsil Gençiik Derneğinin yö-
netim kurulu üyesiydi. Arkadaşlarıyla birlikte Nâzım Hik-
mef i kurtarma kampanyasma katılmış, derneğin kapatıl-
ma istemiyle dava açılması üzerine ilk kez hapishaneyle
tanışmıştı. 1951 tutuklamalarında da günlerce işkençe
görmesine karşın direncinden bir şey yitirmedi Sevinç.
Sabır ve özveriye toplumsal gerçeklik kazandırmak iste-
yenlerden biriydi o da.
22 Mayıs 1980'de, düşüncenin enginliğinden silaha baş-
vurarak kurtulacaklarını sanan zorbalar, gece yarısı evin-
de öldürdüler Sevinç'i.
öldürdüler de, onun gibi, düşüncelerini yaşama geçir-
me bilincine ulaşan sabır ve özveri adamlarından kurtula-
bildiler mi...
Sıvas'ta, devletin gözü önünde 37 insanı ateşe veren din
tacirleri, düşünce özgürlüğünün yaratılarından kurtulabi-
lecekler mi...
Madımak Oteli'nde yaşamının önü kesilen Behçet Ay-
san'la şiirinde büyüyen Behçet Aysanin bütünleşmesi
ölüm mü tanır.
Devrimcinin hası yarattığı destanla yener ölümü, şairin
hası şiiriyle.
Şairler ve Yazarlar Sözlüğü'nde (1989) belirttiğim gibi
"güncel olanda kalıcı öğeleri bularak" özgün şiirini yara-
tabildi Behçet Aysan. Sorunsalın önüne çıkarabileceği tu-
zaklardan korunabildiğini düşündüren şiirlerdi bunlar.
Kaç yıl sonra, bütün kitaplarının topluca yer aldığı Dii-
ello'yu (Adam Yayınları, Aralık 1993) okurken yeniden dü-
şünd'jm.
Karsız, ışıksız, erken bastıran bir kış akşamını -sürekli-
yüreğinde duyar gibi yaşamış bir şairin dünyası Behçet'in
şiiri.
Nerden, hangi aykırı birikimlerden geliyor? Hangi kay-
gılar, korkular, vazgeçilmez öztemler düğümlemiş bu ya-
şamı?
İstemem vermeyin geri dönen mektuplarımı
ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, paşakap/sı
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı
deniz, martılar ve acı hepsi aynı yöne gider
düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye aynldığı.
Bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden
mor sarı ışıklarla dolardı trenler koğuşa
haki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli
ve tahta dolap kapaklarında istasyon adları
sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi haydarpaşa.
Biliyorum, derinleşmemiş yorumlar düşmanıdır şiirin. Bu
korkuyla Behçet'in Selimiye şiirinden aldığım dizeleri yo-
rumlamak istemiyorum ama sormadan geçemeyeceğim.
Behçet Aysan'ın şiirine ustalara özgü motiflerle yansı-
yan başat sorunsal, tam da özgür kişiliğini aradığı 12-13
yaşlannda, Rllke gibi, kışla yasalı bir asker okufunda oku-
ma zorunluluğundan kaynaklanmış olabilir mi?
öyle sanıyorum ki, o yaşadığından çok yaşamış bir şai-
•rtn haykjnları izlenimhii bıraka^dizelerdeki yorgun duyaf^
lığın toplumsallığa, hırçınlığın kimi içe kapanışa, kimi dışa
vurmaya dönüşmesi ve sorunun gizinde saklıdır.
Yazıyı noktalamadan, törende, Dr. Sevinç özgüner ödü-
lü jüri üyeleri adına Dr. Mustafa Süttaşin okuduğu karar-
da ileri sürülen düşünceleri paylaştığımı belirtmek istiyo-
rum. Bu ödül, Behçet Aysan'ın kimliğinde 60yıl önce Me-
nemen'de katledilen Kubilay'dan günürnüze kadar gelen
süreçte laikcumhuriyeti, düşünce özgürlüğünü, demokra-
sryi, temel hakları, toplumsal adaleti savunan çağdaş-
larımıza verilmiş sayılmalıdır.
Şair Behçet Aysan'a yaşarken, Yaşar Nabi Nayır (1984),
Ceyhun Atuf Kansu (1986), Abdi ipekçi Barış ve Dostluk
(1987) ödülleri verilmişti. Hekim meslektaşları bu ödü'le
Dr. Behçet Aysan'ı tüm devrim şehitierimizle buiuşturdu-
lar.
Tiyatro ve TV Yazarları
Derneğionurplaketi veriyor
Kültür Servisi-Tiyatro ve 1V YazarlanDernegıbugüne
kadar yerli oyunlar oynamaya önem vermiş tiyatrolara ve
10 oyunun üzerinde yerli oyun sahneye koyan
yönetmenlere şükran plaketi verecek. 4 nisan 1994
tarihinre saat 16.00'da A.K.M. oda Tiyatrosu'nda
yapılacak olan törende Raik Alnıaçık, Ziya Demirel.
Engin Orbey. Engin Uludağ. Kenan Işık. Tekin
Akmansoy, Semih Sergen. Dinçer Sümer. Ferdi Merter.
Çetin Köroğlu, Ekmel Hürpl, Haldun Marlalı, Engin
Gürmen, Fikret Tartan'a, ÜsküpHalklarTiyatrosu,
Ankara Sanat Tiyatrosu, KenterTiyatrosu ve Ordu
Belediye Şehir Tiyatrosu'na onur plaketi verilecek.
Saint Benoit'da 2. Kitap ŞenUği
KültürServisi- Saint Benoit Fransız Lisesi İkinci Kitap
Şenliği bugün başlıyor. Dört gün sürecek olan etkinlikler
kapsammda öğrencilerin Türkçe ve Fransızca kitaplan
indirimli edinmelerine olanak tanınırken Türk yazınının
değerli kaiemleri öğrencilerle söyleşi yapacak. kitaplannı
imzalacaklar. Bu çerçevede Pınar Kür. Vedat Günyol.
Nedim Gürsel ve Tomris Uyarçeşitli konularda
konuşmalaryapacak. Bugün. Tomris Uyaröyküyazma
serüveni konusunda gençlerle söyleşirken öykü yazan
öğrenciler de öykülerini okuyacak.
'Carnûna Burana' CSO'da
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası,
Carl OrfTun "Carmina Burana" adlı sahne eserini cuma ve
cumartesi günleri seslendirecek. Kültür Bakanlığı Devlet
Çoksesli Korosu ve Çocuk Korosu'nun katılımıyla
seslendirilecek eseri. şef Rengim Gökmen yönetecek.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü sanatçılan.
Nurdan Ozar "soprano", Haser Tek "tenor" ve Gökhan
Akyüz "bariton" olarak yer alacaklar.
'Cam BardaklarKınlsın'
Ankarada..
ANKARA (UBA) - Avukat Senal Sanhan'm yazdığı "Cam
Bardaklar Kınlsın" adb oyun, bugünden itibaren Ankara
Sanatevi Tiyatrosu Salonu'nda sahnelenecek. Ankara
Sanatevi Tiyatrosu "Cam Bardaklar Kınlsın" adlı o>aınu
12 nisan gününe kadar oynayacak. İstanbul TÜYAP
Salonu'nda sergilenmeye başlayan ve Karadeniz'in çeşitli
11 ve ilçelerinde turneye çıkan oyun, 12 Eylül döneminde
Senal Sanhan ve eşinin tutuklanmasını konu alıyor.
Avukat Sanhanin 12 Eylül sonrası yaptığı savunmalann
ve tutuklu yakınlannın öykülerinin yeraldığı "Kafes" adlı
kitaplardan Adem Atar'ın oyunlaştırdığı "Cam Bardaklar
Kınlsın". Sanhan tarafından, "12 Eylül döneminde
insanımıza çektirilen aalann çok yalın, çok kısa bir özeti"
şekünde tanımlanıyor. Oyunu Selçuk Uluergüven sahneye
koyacak. dramaturgluğunu Mine Acar. özgün müziğini
Nurettin Össuca, sahne tasanmını Sertel Çetiner, ışık
tasanmını Mehmet Yaşayan'ın yapacağı oyun, daha sonra
Anadolu turnesine devam edecek.