Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 KA.SIM 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Eva Siao, yaşamı boyunca sevdiği erkeğin ülkesiyle bütünleştiği için hâlâ Çin'de yaşıyor
Peıi masalnmı kidırammnGAMZE VARIM
"Türkiye'yle yakınhgımı. ar-
bk aramızda olmayan eşim. hayat
arkadaşım. Çinli şair Emi Siao
ile Türk şairi Nâzım Hikmet'e
borçhuyum.'' 13. TÜYAP İstan-
bul Kitap Fuan'nın konuğu ola-
rak Istanbul'da bulunan Eva Si-
ao'nun ülkemizde yayımlanan
'Çin: HavaHerim HayatanT adlı
kitabının Türkçe baskısı için
yazdıgı önsöz böyle başlıyor. Si-
ao, önsözde bu kitapla Türk hal-
kına kendisinin ve eşinin yaşa-
mını, Sovyetler Birliği ve Çin'de
yaşadıklan deneyimleri aktarma
firsatını bulmaktan duyduğu
mutluluğu ıfade ediyor.
Eva Siao. sevgi ve umut dolu
birkadın. Çin'inyakıntarihinde-
ki önemli olaylann tanığı; gaze-
teci ve çok iyi bir fotoğrafçı. Ay-
nı zamanda, çocukluk düşlerini
süsleyen \e sonradan gerçek
olanbirperi masalının kahrama-
nı. Alman Yahudisi oimasına
karşm köklerinin, yaşamı boyun-
ca sevdiği erkeğin, eşi Emi Si-
ao'nun ülkesi Çin'de olduğunu
söylüyor.
Haziran ve temmuz aylannda
Endonezya'da bir fotoğraf sergi-
si açan Siao şöyleşimiz sırasın-
da "Daha önce düşünmemiştim,
şimdi sizinle konuşurken aklıma
geldi. Türkive'de de fotograflan-
mı sergilemek isterim"dedi. Si-
ao. 83 yaşında oimasına karşın
hâlâ güzel bir kadın. Çin'den,
gençliğinden, anılarından söz
ederken sanki daha da güzelleşı-
yor.
- Biraz Nâzun Hikmet'ten söz
edebilir miyiz?
Eşımle ıkısının arkadaş olduk-
lannı bilıyorum. Tanıştıklannda,
Nazım henûz ünlü değıldi. Eşim
de çok daha sonra ün kazandı. O
zamanlarşiiryazan iki öğrenciy-
dıler yalnızca. 50'li yıllarda ye-
niden karşılaştıklannda Nâzım
ünlü bir şairdi. Eşim, ondan hiç-
bir haber alamayınca ölmüş ola-
bileceğini düşünmüş. Daha son-
ra öğrendiğimize göre o da eşim
için aynı şeyi düşünmüş ve "Jo-
kond ile Si-Ya-U" adlı o ünlü şi-
iri yazmış.
- Kitabınızın 'sonsözü'nde
'Yıllar yılı sosyalizm diye önü-
müze konulan sistem benim ve
miiyonlarca insanın hayal ettiğı
insancıl ve demokratık sosyalız-
mı gerçekleştirememıştı' diyor-
sunuz; düş kınkuğına mı ugradı-
nız?
Bütün sosyalist ülkeler sosya-
lızmi gerçekleştiremediler. Ama
düş kınklığına uğramadım. Sov-
yetler Birliği'nde, Çekoslovak-
ya'da yaşadım. Uzun zamandır
da Çin'de yaşıyorum. Çin, sanı-
rım en iyisi, ama yine de ideal de-
ğil. Bütün arkadaşlanm ve eşim.
hepimiz sosyalizmi gerçekleştir-
meye çalıştık. Ama yönetımde-
ki insanlar bu yönde çaba harca-
mazsa, bu olanaksız. Sosyalizm
demokrasiy le gerçekleştiri Imeli.
Bu ülkelerde demokrası yoktu.
50'li yılların başlannda büy ük
bir banş hareketi vardı; Dünya
Banş Konseyi. Dünyanın dörtbir
yanından. banş ve halklar ara-
sında dostluk isteyen insanlar bir
araya geldi. Bunun olanaksız ol-
duğunu görüyoruz. Şimdi dün-
yada yalnızca savaş var. Sosya-
lizm denen sistem çatladı. Kapi-
talizm de ideal sistem değıl. son-
suza dek süremez. tnsanlar sos-
yalizmi istiyorlarsabencil olma-
mak zorundalar.
- Sovyetler Birliği'nin parça-
lanmasından sonra sosyalizmin
de öldiiğü görüşü sık sık dik ge-
tirilmeye başladı. Buna katüıyor
musunuz?
Tabii ki hayır. Bilım adamlan-
nın birçoğu daha ilk deneyde is-
tediğini gerçekleştiremez. Ama
bu her şeyın bittiği anlamına gel-
nıez. Ben asla umudumu yitir-
miyorum.
- Çocukken doğum gününü/-
de ağabeyinizin verdiği paketten
çıkan ve Çin imparatorunun im-
zasını taşıyan mektupta, impara-
tor evlenecek yaşa geldiğinizde
kendisiyle evlenmenizi teklif edi-
yordu. Sonradan bunun bir şaka
oldugu anlaşıldı. Yıllar sonra
Çinli bir erkeğe aşık olup onunla
evlendinb. Bu gerçekleşen bir ço-
cukluk düşü müvdü?
Evet. Küçük bir kızken peri
masallannı severdım. Kendi ken-
dime okuma yazma öğrendim.
Bu kitaplan okuyor, bir gün bir
prensin gelip beni uzaklara götü-
receğini düşlüyordum. Ağabeyi-
min şakasından sonra, bu pren-
sin Çin imparatoru olabileceğinı
düşünmeye başladım. Bu şaka,
gelecekten habervenyordu. Bir-
gün bir Çinliyle evlenıp Çin'de
yaşayacağımi nereden bılebılır-
dım.
- Devrimden sonra Imparator
Pu Yi ile tanıştınız.
Evet. Uzun >ıllar hapiste kal-
dı. I959'da serbest bırakıldı.
Onunla 1961 'detanıştım. Çocuk-
ken gerçek bir imparatordu. Ama
Japonlann kuklasıydı. Çın'deki
cinayetlerden sorumlu olduğunu
anlaması yıllar sürdü. Ben onun-
la tanıştığımda gerçekten değiş-
miştı. Belki Bernardo Bertoluc-
ci'nin "Son Imparator" filmin-
de, Bertolucci Çin'i hiç anlama-
mış \e Batılılar için egzotik bir
film yapmış. Çinliler ona hiç de
kötü davranmadılar. l^lediği bü-
tün suçlan anlamasını sağladılar.
Hapisten çıktığında ona çok gü-
zel birev verdiler. Evine gittıği-
mizde, çok içten ve dostça dav-
randı. Kızkardeşleri deçocukla-
ny la birlikte gelmişlerdi. Çocuk-
lar onu seviyorlardı. Çocuklar
zalim insanları sevmezler. Yaşa-
mında ilk defa özgür bir vatan-
daş olduğunu söyledi.
- Çin'i dünyaya tanıtmaya ça-
bşıyorsunıız. Çin'le ilgili düşünce-
lerinizde nesnel olabiüyor musu-
nuz?
Çın'ın ideal bir ülkeolmadığı-
nı açık seçik görebiliyorum. Her
yerde insanlar az çok hata yapı-
yor. Çin hükümeti kitleyi incite-
cek bir hata v aparsa, ben de in-
cininm. Çin Mao Zedung döne-
minde kapalı, kendi ıçınde kilit-
lenmiş bir ülkeydi. Ama dilenci-
•"Almanya'da
doğdum. Ama
yıllardır Çin'de
yaşıyorum. Fotoğraf
çalışmalanm
sayesinde bu ülkeyi
sevmeyi öğrendim.
Çin'de kendimi
evimde
hissediyorum. Çin
kültürü ve felsefesi
bana kendimi
öğrenmem ve
değiştirmem
konusunda çok
yardımcı oldu."
lik, fuhuş yok olmuştu. Insanla-
nn hepsi yoksuldu. Mao Zedung
çok güzel şeylerdüşündü, ancak
bunları gerçekleştiremedi. Yüz
miiyonlarca insanın yaşadıgı bu
denli büyük bir ülkenin lideri ol-
mak çok zor. Etrafında kendisi-
ne gerçeklerı söylemeyen kötü
insanlar vardı. Çok mutsuz ol-
malıydı. Çünkü aklında o öldük-
ten sonra Çin imparatoriçesi ol-
maktan başka düşüncesi olma-
yan birkarısı vardı. Mao'nun ka-
nsı Çiang Cing bunun için çok
çalıştı. ama sonunda tutuklandı.
Bir lider düşmeye başladığında,
küçük insanlar iktidara sahip ol-
maya başlıyor ve bunu kötüye
kullanıvorlar.
-Çin kültürdc\ rimini nasıl de-
ğeriendiriyorsunuz? Başansız
mıydı?
Başansızdı, çünkü ülke bun-
dan zarargördü. Kültür devrimi
10yı! sürdü. Mao. bunun idcolo-
jik bir devrım olmasını ıstedi.
"Silah kullanmavın. sözletie sa-
vaşın" dıyordu. Çiang Çingorta-
\a çıkıp "'Silah da kullanabilir-
siniz" dedı. Arkasında çok faz-
la kışı olmalıydı. Mao. 'Kızıl
Muhafızlar" adı verilen gençlik
örgütlerını kurdu. Çiang Çing,
insanlan birbirine düşürdü. Pek
çok kişiyi öldürttü. Ama çok ün-
lü olan eşimi öldürmeye cesaret
edemedı.
- Suçsuz oldugunuz halde 7 yıl
hapis yattınız. Bu yiizden öfke
duvuyor musunuz?
Ofkelı değilim. Çiang Çing'e
öfke duyuyorum. Ama öldü.
Eşimle serbest bırakıldığımızda
yaşıyordu. Iktidan elegeçireme-
di çünkü halk ondan nefret edi-
yordu. Mao'nun ölümünden son-
ra, tutuklanmasaydı onu öldüre-
bılirlerdı. Tutuklandığında her-
kes çok mutluydu. sokaklara dö-
külüp bütün gün süren gösteriler
yaptılar. Benim yaşamımındaen
mutlu günlerinden bınydi.
- Uzun Yürüyiiş'e katıldığına
doğrumu?
Hayır, doğru değil. Uzun Yü-
rüyüş 1934 yılında başladı. O za-
man ben genç bir kızdım. Eşim
de Sovyetler Birliğı'ndeydı.
Onunla orada tanıştık ve 1934'te
evlendik. Uzun Yürüyüş'e bir
Alman dışında hiçbiryabancı ka-
tılmadı. O da kötü davranışlan
yüzünden smırdışı edildi.
- Günümü/ Çin toplumunu
nasıl degertendiriyorsunuz? Yoz-
laşma ve volsuzluk var mı?
Mao Zedung'un yürüttüğü,
dünyaya kapalı politika sayesin-
de çok az yolsuzluk vardı. Şim-
di Çın'in kapılannı Batılı ülkele-
re açmasıyla bilim konusunda
dünyayla bir alışveriş başladı.
Ama suç. uyuşturucu, fuhuş, di-
lenciler ve yolsuzluk da başladı.
Akıllı olan çok para kazanıyor.
Şimdi de pek çok yoksul var. Her
yerde, her türlü yıyecek bulunu-
yor. Köylülenn büyük birkısmı-
nın evleri, arabalan, televizyon-
lan var.
Genç kuşak bugün özgür ira-
deye sahip, kcndini gclişririyor.
Çoğu yalnızca zengin olmayı dü-
şünüyor. 24 yaşındaki ikinci to-
runum film enstitüsünü bitirdi.
Çok para kazanıyor. Şimdi 'Erve-
da Cariyem' fılmının ünlü yö-
netmenı Chen Katge ile birlikte
çalışı>or.
Çin iniş ve çıkışlarla ilerliyor.
İki adıın ılerleyip bir adım geri-
liyor. Kültür devrimi bir inişti.
Çin'de yaşamamın bir nedenı de
bu. Dünyada ilerleyen tek ülke.
Diğer üfkelerı bilmiyorum. ama
Alman>a, Fransa. Amerıka gerı
gidiyor.
KöHürBakanlıgı Vlüstesan Prof.Emre Kongar Hüha Koçyiğıt Ue(solda) Orhan Günşiray, Farma Girik ve Halil Ergün. Esenvurt Belediye Başkanı GürbûzÇapan ile. (DEVRtM BARAN)
ÇASOD'un keyfiııi ^
PELtN ÖZER
Çağdaş Sinema Oyuncuları Dernegi (ÇA-
SOD)'nin düzerılediği "Yaşasuı Sinema Gecesi ve
O>ıınculuk ÖdOUeri Töreni" öncekı gece Hılton
Oteli Balo Salonu'nda gerçekleştirildi. Bu yıl ikın-
cisi verilen "O>unculukOdüUeri'*ne. 10 aday ara-
sından Mehmet Aslanruğ (>*alancı) Halil Ergün
(Yolcu) ve Can Togav (Bir Sonbahar Hikayesi ve
Mavi Sürgün) değergörüldü. Füruzan,Selim Ata-
kan, Nesli Çölgeçen, Mahir Günşiray ve Prof. Ün-
salOskaydan oluşan seçici kurul. değerlendirme-
yi yaparİcen öncelikle 10 aday oyuncu belirledi ve
seçimlerinde 'kadın-erkek oyuncu' aynmı yapma-
dı. Bu yıl ilk kez Bilge Olgaç adına konan "Emek
Onur Odülleri'' ise sinemaya yıllarca emek veren
Fatma Girik ve Orhan Günşıray'a verildi.
Halk Kıvanç'ın sunduğu. Nükhet Duru'nun
konser verdiği geceye çok sayıda sinema sanatçı-
sı, Kültür Bakanlıgı Müsteşan Prof. Emre Kongar,
lstanbul Milletvekili Erean Karakaş, SODER
Başkanı Hülya Koçjiğit de katıldı. ÇASOD Baş-
kanı Halil Ergünün 'sinema ve oyunculuk sanatt-
na savgınlık getirmek amacıvla" düzenledıklcnnı
belırttıkleri gecede, artık aramızda olmayan sine-
ma sanatçılan ve bu yıl yitirdiğimiz yönetmen BU-
geOlgaç anıldı ve filmlerinden görüntüler sunul-
du.
lstanbul Esenyurt Belediyesi Başkanı Dr.Gür-
büz Çapan, sinemanın ekonomık sorunlar yaşadı-
ğını belirterek. Fatma Girik ve Orhan Günşıray'a
25 milyonluk bir ödül sundu. Fatma Girik, ödülü
ÇASOD'a bağışlarken. Orhan Günşiray da şu an-
da Türk sinemasının en büyük sorunlanndan biri
olan 'sosyal güwncesizlik' sorununa değindi ve
ödülünü sosyal güvencesi olmayan meslektaşlan-
na vereceğini açıkladı.
Günşiray, ÇASOD ve SODERin birleşerek' si-
nema sanatçılanna sosv al güvence sağtamak 'için
kurmavı düşündükleri vakfı desteklediğini belirt-
ti. "Bu çekler ufacık değil. Bövle çekler birarada
toplansa, arkadaşlarımızın sosyal güvenliğini sağ-
layabiliriz." Halıt Kıvanç da Adana'da SODER ve
ÇASOD'un başlattığı bu girişimin sürdürülmesi
ve bu birikimlerin bir vakıfta toplanması gereğini
vurguladı.
Seçkın davetlilerle 'nezih' bir ortamda başla-
yan. valslerle süren balo ne yazık ki "olayir son
buldu. 22.30"da verileceği açıklanan ödüllerin. ge-
ceyansını da geçen bir saatte verilmesi: medya
mensuplannı 'sabırsız'birbekleyişesokarken.ba-
zı davetlilerin de 'içki'y i fazla kaçırmasına yol aç-
tı. Ödül kazanan sanatçılara verilen 50 milyon de-
gerindeki maddi ödülün sponsorlan; Kültür Ba-
'Türk ve İngiliz yazınınm ortak yönleri var'
Kültür Servisi - 13. TÜYAP lstanbul Kitap
Fuan'nın yabancı konuk yazarlan İngiliz yazar-
lar A. S. Byatt, HeJen Simpson ve Christopher Ho-
pebasına tanıtildı.
'Çeşmi Bülbülün Içindeki Cin'adlı kitabı Ingı-
lizce'den önce Türkçe"de yayımlanan Byatt, şim-
diye dek Türk yazınında Yaşar Kemal ve Orhan
Pamuk'un yapıtlannı, aynca Penguin Türk Şiir
Antolojisi'ni okuduğunu söyledi. Byatt, "Belki
de bürünüyle yanılsama olan bir düşüncem var;
Türk ve İngiliz yazmjnın ortak yönleri var, imge-
lemimiz aynı biçimde çaüşıyor" dedi. Türklerin
Shakespeare'ın oyunlannı okumaktan ve sahne-
lemekten hoşlandığını gözlemleyen Byatt, Sha-
kespeare'in başka hiçbir ülkede bu denli anlaşı-
lamadıği görüşünü dile getirdi.
Daha önce Türk yazınından hiçbir yapıt oku-
mamış olan Helen Simpson, konuştuğu Türk ya-
zarlann çok okunan yazarlar olduğunu belirterek
"Üniversiteierinıizi Türk yann yapıtiannın İngi-
lizce'ye çevTilmesi konusunda teşvik etmeliviz"
dedi.
Güney Afrika doğumlu İngiliz yazar Christop-
her Hope, Türkiye'de, Güney Afrika"da oldugu
gibi yazarlann cezaevlerine konduğunu, bu yüz-
den de ülkemizde kendini evinde hissettiğini ifa-
de etti.
Türk yazarlarla konuşma fırsatı bulan Hope,
budeneyimini 'verimlibiranlasamama'olarak ni-
telendirerek. Türkiye'nin iki dünya arasında bu-
lunduğuna, kendisinin de hem Avrupalı hem de
Afrikalı olduğuna dikkat çekti.
Hope, Güney Afrika'da siyahlann kazanımla-
nyla sonuçlanan mücadelede. Nadine GoMüner-
ve diğer beyaz yazarlann oluşturduklan muhale-
fetin bu mücadelede etkili olduğunu, şimdi ise
kendilerini boşlukta hissettiklerini söyledi.
Eva Siao 'ya çevirmenlik yapan TÜYAP Genel
Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, 1967 yılında
hapse düşen ve 7 yıl 3 ay cezaevinde kalan Si-
ao'nun, bu dönemden söz ederken "Böyiesinegü-
zel bir yasamda 7 yıhn ne önemi var" dediğini an-
lattı.
Eşiyle cezaevinde geçirdikleri 7 yıl boyunca
hiç haberleşemediklerini anlatan Siao, çocuklan-
nın, eşi Emi Siao'nun ağır hasta olması nedeniy-
le .Mao Zedung'un kansı Çiang Çing'e mektup
yazmalan sonucu vaktinden önce serbest bırakıl-
dıklannı belirtti. Eva Siao. "Hapisten çıktıktan
sonra evde gözaltında tutulduk. Casus muamele-
sigördük" dedi.
Son olarak 'Mustafa Kemal Atatürk ve Cum-
huriyetin Doğuşu' adlı kitabı ülkemizde yayımla-
nan Alman yazar Dietrich Gronau ve kitabın ön-
sözüyle notlannı hazırlayan Prof. Dr. Toktamış
Ateş, sorulan yanıtladılar.
Toktamış Ateş. kitabın içinde bazı tarih yanlış-
lan oimasına karşın, tarih kitabı olmadığından
önemsenmemesi gerektiğini belirtti.
Dietrich Gronau, da Almanya'da kitabı yayım-
layan yayınevinin soykınma değinmesi için bas-
kı yaptığına değinerek, soykınmı kitabına dahil
etmediğini vurguladı.
Atatürk'ü genç Türk okuruna "otoriter kalıptan
kurtararak' tanıtmayı amaçladığını söyleyen Gro-
nau." O benim için aynı zamanda bir devrimcL
Salt tapılacak, havTanlık duyulacak biri degiL, kav-
ranması, ilkeleri üzerinde düşünülmesi gereken
bir insan" dedi
kaçırdıkanlığı adına Prof. Emre Kongar. Yeni Günaydın
Gazetesi adına Aykut Oray ve Koleksıyon Mobil-
ya'nın sahibi Fanık Malhanödül töreni sırasında
birer konuşma yaptılar. Emre Kongar konuşmasın-
da 'ceza toplumu'oldugumuza değindi ve ÇA-
SOD'u. bu ödülü verdiği, kendi örgütünü kurdu-
ğu için kutladı. Kültür Bakanlıgı olarak sivil top-
lum örgütlerinin çalışmalanm ve vakıf kurma gi-
rişimlerini destekleyeceklerini belirten Emre Kon-
gar'ın sözleri, Aydemir Akbaş'ın 'düzeysiz sataş-
malan'yla kesildi. Bunun üzerine Halit Kıvanç
sözü Aykut Oray'a verdi. Ora>. "Sanatçılan içeri
atıp, köpeği öldü diye şiir yazan savcılanmız var.
Ben bu toplumda vaşamaktan onıır duv muyorum
ama sizinle birarada olmaktan onur duvuyorum.
Aydemir Akbaş, toplumdaki bu carpıklıga tepki
gösterdi, müsteşara değil" dedi. Oray'ın sözleri,
masasından sinirli bir tavıda kalkan Nesli Çölge-
çen tarafindan kesildi Çölgeçen. "Ben sinemact-
vım, o pornocu. Ben yıllardır sinemavla uğraşıvo-
rum. Kültür Bakanlığı'na bu sözleri sövletmem"
diye bağırdı. Çölgeçen'ın sözlerine katılan Erdal
Özyağcılar da Aykut Oray'ın konuşmasını engel-
lemeye çalıştı. Bülent Kayabaş da Nesli Çölge-
çen'in sözlerine tepki gösterdi.
Oldukça 'içkili' olduklannı gözlemlediğimiz
Türk sinemasını temsil eden bazı 'değerli'sanat-
çılar. gecenin tam bir karmaşayla son bulmasına
neden olurken, Kültür Bakanlıgı Müsteşan Emre
Kongar, 'saygın' tavnnı koruyarak salonu terket-
ti. 5 saat bekleyen magazin muhabirleri ise, ödül
töreni bittikten sonra başlayan bu kargaşada prog-
ramları için oldukça uygun haberler çıkarmanın
heyecanını yaşadı. Aydemir Akbaş. "Bana küfür
eden kadın kim, bulun onu bana!" diye bağınrken.
onu sakinleştirmeye çalışan sanatçı dostlan dagü-
len yüzlerini kameraya siper edıyorlardı. "Yaşa-
sın Sinema Bak»su''nun böyle sahnelerle sona er-
mesi utanç vericiydi. Son derece iyi niyetle ve si-
nema sanatına katkı amacıyla düzenlenen bir ge-
cede sinema sanatçılanna yakışmayan, sanatla
bağdaşmayan. düzeysiz tavırlann sorumlusu kuş-
kusuz öncelikle 'içki'ydi(î). Ödüller. açıkiandığı
saatte verilseydı. böyle bir karmaşa yaşanmaya-
caktı belki de. Ancak, tüm bu olaylar. madalyonun
diğer yûzünü görme fırsatı sundu.
BU AŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Darülfünun'dan Ünivepsite
Kafasına
1910'lu yıllar asker ve sivil orta tabakanın okumuşlan ara-
sında aydın olma düzeyine ulaşabilenlerin sayısı parmak-
la sayılacak kadarazdı belki. Ama imparatorluğun gizli sö-
mürge olma batağında çağdaşlaşma savaşımını başlatan
onlardır.
Belki, düşünme ve yaratma uğraşında birey olarak öz-
gürtüklerine sahip çıkanlara daha da ender rastlanan bir
dönemdi bu.
Ama Yusuf Akçura'dan Ziya Gökalp'e, Ahmet Ağa-
oğlu'dan Fuat Köprülü'ye. Halide Edip'e kadar düşün
ve sanat yaşamının yeni insanlan kendilerini ve ülke ger-
çeklerini arama çabalarıyla, toplumbilimcılerin "yanm kal-
mış zafer" diye niteledigi II. Meşrutiyet'in yürütücü gücü
oldular.
Batı'nın ve Doğu'nun egemenliği karşısmda "Neyapma-
h" sorusunu yakın tarihin gündemine getiren de bu kuşa-
ğın düşün ve sanat adamlanydt.
Darülfünun'da üniversite kafasını yaratma çabası gös-
terenler de.
Mütarekenin belalı günlerinde "Ya Istiklal.. Ya ölüm!"di-
ye haykırabılen Ahmet Selahattin gibi dekanlarıyla birlik-
te Ali Kemal, Rıza Tevfik, Cenap Şehabettin gibi işbir-
likçilerin de bu kurumda ögretim üyeliği yaptıklarını biliyo-
ruz.
Ama ne emperyalizmin gücü yetiyor Darülfünun'un üni-
versite oimasına, ne uşaklannın.
Ne pencerelerini aydınlığa kapayan medrese kafası en-
gelleyebıliyor bilımin özgürlüğünü, ne her dönemin adam-
ları.
Bilim ve yaratma özgürlüğünün güvencesi bilim ve sa-
nat adamının kendi özgürlüğüne gölge düşürmemesine
bağlı oldugu için kaç dönemin siyasal iktidarı üniversite-
nın rüzgannı kesme sevdasına kapıldı bu ülkede.
Kafaları pas tutmamış bilim adamlannı "kara cübbeliler"
diye adlandırarak küçük düşürme hevesine kapılan Aydın-
lı toprak ağası (Adnan Menderes) gibi.
Yüzlerce öğretim üyesını ögrencılennden koparan 12
Eylül barbartarı gibi.
31 ekim pazartesi günü, öğretim üyelerinin lstanbul Üni-
versitesi bahçesinde düzenlediği "uyarı eytem/"nın içeri-
ğini bu gerçeklerden ayrı düşünemezsiniz. "Ya Istiklal.. Ya
Olüm!" bilincine sahip çıkanlarla emperyalizmin dümen su-
yuna girenler arasındaki çelişkilerden, çatışkılardan da ay-
rı düşünemezsiniz.
Prof. Burhanettin Şenatalar'ın toplantıyı açış konuş-
masında acıyla belirttıği gıbı, kültür savaşımının, uygariı-
ğın vazgeçılmez odaklarından biri olan üniversite tahrip
edilmetehlıkesiyle karşı karşıya kalmışsa, üniversite kafa-
sı bu gerçeğin ayırdına varmak zorundadır.
Bilim ve sanat adamlannın kendi özgürlüklerine sahip
çıkmaları bilim ve yaratma özgürlüğünün güvencesidir de-
miştim.
Yüzyıllar boyunca elde edilen kazanımlann getirdiği bir
gerçek bu.
Darülfünun'da öğretim üyesiyken Kurtuluş Savaşı'na
katılmak üzere Anadolu'ya geçenlerden Dr. Adnan Adı-
var'ın Osmanlı Türklerı'nde llım adlı yapıtından aldığım şu
bölümü okuyarak bu gerçeği bir kez daha vurgulayalım:
"Matematikçi Sinan Paşa, 887 yılında, padişahm ga-
zabına uğrayarak, hapse atılmışsa da, zamanının dalka-
vuk olmayan uleması bu harekete şiddetle isyan ederek,
Sınan Paşa hapisten çıkanlmazsa, kendi eserlehni yaka-
rak memleketi terkedeceklerini Fatih'e bildirmeleri üzeri-
ne Paşa hapıshaneden çıkanlmış, fakat ulemanın hiddeti
yatışınca Sivrıhısar'a kadılık ve müderrislıkle gönderilmiş
ve Iznık'e vardığında arkadan yetişen bir hekimin, Pa-
şa 'nın şüpheci düşüncelerini bahane ederek, kendisini
deli gibi nezaret altına almaya kalkışmasına rağmen, yine
ulemanın müracaatıyla bu beladan da kurtarılarak Sivrihi-
sar'a varmıştır." (s. 42)
Bu satırlar, pencerelerini henüz aydınlığa kapatmayan
Fatih dönemi medrese kafasının 1994'lerin üniversitesine
bıraktığı kültür mirası içinde haksızlığa karşı başkaldırma
hakkının da bulunduğunu göstermiyor mu?..
13. Tüyap lstanbul Kitap
Fuan'nda bugün
A Salonu: 17.00- 18.30TiyatroOkuması: "İlk Kadın"/Yöne-
ten: Esen Özman- Adnan Tönel Yapıf Nedim Gürsel' Oyunlaş-
tıran: Esen Özman' Sunan: TlYATROSKOP Tiyatro Topluluğu
18.30- 19.30 "İlk Kadın" üzerine söyleşi' Nedim Gürsel. Esen
Özman. Nıırsen Karas Ak, Düzenleyen: TlYATROSKOP Tiyat-
ro Topluluğu B Salonu: 13.00- 14.30 Söyleşi: "Başanlı Genç-
Güçlii Insan"' Konuşmacı: Doğan Cüceloğlu' Düzenleyen: Sis-
tem Ya>ıncılık
15.00-16.00 Panel: "KurumÇalışmalan ve Yayınlan"' Konuş-
macılar: Prof. Dr. Hamza Zülfikar. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz,
ProC Dr. Necat Birinci Düzenleyen. Türk Dil Kurumu
16.30-18.00Söyleşi: ••Eleştirtrıenın40. Yılı-FethiNaci"- Yö-
neten: Feridun Andaç. Fethi Naci. Konur Ertop Düzenleyen: TÜ-
YAP
18.30-19.30 Söyleşi: Eva Siao Nazım Hikmet'i Anlatıyor", Su-
nan: Deniz Kavukçuoğlu Düzenleyen' TÜYAP
Avla \lganaödülünüTamerLeventverdL(KEREM ILGAZ)
îsmet Küntay Tiyatro
Odülleri verildi
Kültür Servisi - İsmet Kün-
tay tiyatro odülleri önceki gün
Devlet Tiyatroları Taksim Sah-
nesi'nde "Yeşil Papağan Limi-
ted" oyununun galasından önce
sahiplennı buldu. Nadide Kün-
tay, Sibel Aslan, Hayari Asılya-
zıcı, Doğan Koloğlu ve Sevgi
Sanh'dan oluşan jüri, en iyi
oyun ödülünü Antalya Devlet
Tiyatrosu'nda sahnelenen "Me-
zopotamya Üçlemesi^nin son
halkası "Geyikler Lanetter" ile
Murathan Mungana, en iyi yö-
netmen ödülünü Mezopotamya
Üçlemesi ile Mustafa Avkı-
ran'a, en iyi kadın oyuncu ödü-
lünü Şehir Tivatrolan'nda sah-
nelenen Metisa Gürpınar'ın
"İstanbul'un Gözleri Mah-
mur"adlı oyunundaki rolüyle
Ayla Algan'a, en iyi erkek oyun-
cu ödülünü de Istanbul Devlet
Tiyatroları nda sahnelenen
Turhan Selçuk'un "Abdülcan-
baz" oyunundaki rolüyle Atilla
Olgaç'a verildi. Murathan Mun-
gan ve Mustafa Avkıran ödülle-
rin i Tamer Levent'ten, Atilla
Olgaç Murat Karasu'dan, Ayla
Algan da İsmet Küntay'ın eşi
Nadide Küntay'dan aldı.