14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17KASIM 1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 .1111 UYGARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKİNCİ Yakın dönem askerlik tarihimizin güvenilir bir tanığmı yitirmek üzereyiz: • Istanbul'daki 19. yüzyıl Osmanlı kimliğinin önemli belgelerinden olan tarihi Rami Kışlası, 1985'te izin verilen 'geçici işgal' sonucunda bugün sürekli tahrip edilen bir yağma alanı haline geldi. Savcılığın başlattığı soruşturmalar bile tarihin yıkılmasını önleyemiyor... • 1960'lardabile kanalizasyonuna vanncaya dek 'sapasağlam' ayakta duran yakm tarihimizin bu önemli mirasını, özellikle son zamanlarda giderek yoğunlaşan yasadışı bir 'imar ve inşaat' saldınsı yüzünden neredeyse tümüyle yitirmek üzereyiz. Rami Kışlası 'işgaliye harcı ODAK NOKTASI AHMET CEMAL • • •• _ •• •• Gonuntunun Bilimsel Estetîği... Tarihin tahribatının resmidir: Rami Kışlası'nın 1830'lardan kalma toz duvarlan yıkılarak ve üzerine çelik çatı kunılarak ardiye haline getiriltyor_. Yıl 1952, güneşli bir sonbahar gû- nü. tstanbul'un Rami semtindeki tarihi kışlada telaşlı bir bekleyiş var. Kışlanın 'talimhanesi' olarak kulla- nılan iç avlusunda, 66. Tümen'e bağ- lı 66. Topçu Alayı'nın merasim kıtası i 'çakı gibi' sıraya dizilmiş. duruyor. Kıta kumandanı Kıdemlı Topçu | Yüzbaşısı Süleyman Ekinci.kendi üni- j formasıyla birlikte askerlerin de kılık I kıyafetlerini son kez kontrol ediyor. ı 66. Topçu Alayı, az sonra Rami Kış- 1 lası'nı teftiş etmek üzere gelmesi bek- ', lenen '1. Ordu Kumandanını' karşıla- | maya hazır. Hem lüm subay ve erleriy- j le, hem de sabahtan ben birkaç kez I 'mıntıka temizliğiyle' pınl pınl yapıl- i mış olan kışla binalan ve araç gereç- "Jsriyle... 1830'lardan itibaren önce Osmanlı ordusunun 'Nizamı Cedid' birhkleri- • ne. Kurtuluş Savaşı'nın ardından Is- . tanbul'un da kurtuluşuyla birlikte ' 'Kuvayı Milliye' güçlerine ve hemen ' izleyenyıllardaTürkiyeCumhuriyeti Silahh Kuvvetleri'ne hizmet eden Ra- mi Kışlası, yaklaşık 140 >ıl kendısıne gözleri gibi bakan askerlerden her za- '• man memnun kalmıştı. ! Yine 1950'lere dönecek olursak, ba- bam Süleyman Ekinci'nin yanı sıra. örneğin revirin başındaki bir doktor 1 ' vjteğmen rütbesiyle YıMırun Aktuna. • \\em yüzbaşı hem de topçu bataryası kumandanı olan Ahmet Yıldız,bir baş- ka genç batary a kumandanı Sedat Ce- lasun, gibi tsımicr, yakın tanhımize lası'ııda biı ıııeı asiııı üııcesiııde. adı 'Yemen Fatihi' olarak geçen Fah- Paşa'nın oglu^Albay ü h.d. lop. \/b.Süle\ man Lkinci, 1952 >ılında Rami Kü}- Antik kahntı değil. 140>ılTürkordusuna hizmet \eren Rami Kışla- hyor...külli" b rihi k ' bkülliye', bugün 'tarihine yakışır' bır saygı ıçerisinde Istanbul'un kültürü- ne ve uygarlığına hizmet edeceği yer- de, kendisini ışgal edenlerin 'rantiye alanı' olarak tarihten silınme tehlike- smi yaşıyor. Her iki sözlerinden biri 'tarih ve ecdat' olan kimi yerel yetki- liler ise buradaki kültür katliamına ıs- rarla seyirci kalıyorlar. Yıkım süreci nasıl yaratıidı? Rami Kışlası "nın bugün başına ge- lenler, çok değil. sadece 7-8 yıllık bır 'talan döneminin'sonucu olarak ya- şanıyor. Maliye Bakanlığı'nın Rami Kışla- sı'nt tstanbul Büyükşehir Beledıye- si'ne 'geçici olarak' tahsis ettiğı 15 Ocak 1985 tarihli protokolde. bu tah- sisin amacı şöyle vurgulanıyor: "Haliç projesi uyannca işyerleri kaldınlan Eminönü yemiş, yağiskele- si \e l nkapanı kesiminde yer alan ku- ru gıda toptancılannın yeni yerleşim bölgelerine intikal edinceye kadar bu arazide geçici olarak yeıieşimlerinin teminL." Dönemin Belediye Başkanı Bed- rettin Dalan, Haliç'i kendi gözleri gi- bi 'mavi' yapmak üzere işe girişirken, bu protokolle birlikte anlaşılan Rami Kışlası nı da 'gözden çıkarmış.' Çünkü, kışlanın arazisine yerleşıp, sözde 'geçki' olarak ve üstetik yine kışlanın tarihi duvarlanna 'yaslana- rak' bıtişik bir düzende dükkanlannı inşa eden toptancılar. Bayrampaşa'da- M'IIIII laıilıelaıııklıkelıniş laş dmdilaıı \vluglakt-ıııeıli pcııceıeleTİ.—ki ycni sitclcri bitmrç olrnasma rag- men yıllardır oraya geçmiyorlar. Da- k i a e protokol geregince Raf»ı Viyana'daki ünlü 'Seccession 'galerisinin girişinı, zaman içersinde artık bir slogana da dönüşmüş olan şu özdeyiş süsler: "Zamana sanatını, sanata özgürlüğünü verin." Zamana sanatını verebilmek, önem açısından sanata gerekli özgütiüğü tanımaktan hiç de geri kalmayan bir iş- levdir. Çünkü buradasözü edilen işlev, yaşanan her zama- na, onun kendisini yeterince anlatabilmesı için gereksin- diği anlatım araçlarını sanatsal düzlemde sunma görevi- dir. Bu bakış açısından örneğin sanatın tarihi de bir nok- tada zamana sanatını kazandırabilme çabalarının geçmi- şi diye tanımlanabilir. Sanatın kendini zamana kapayabil- mesinin olanaksızlığı, dogrudan zamanın akışı içersinde zorunlu olarak gelişen tekniğin ve bu gelişme çerçevesın- de yer alan araçlann sanatı da etkilemesi olgusundan kay- naklanır. Paul Valery, 'Sanat Üzerine Parçalar' başlıklı ese- rinin bir yerinde bu konuda şu düşüncelere yer verir: "... Araçlanmızın esneklik ve yetkinlik bakımından geçırdıği gelişme, Güzel'e ilişkin antik endüstrinin yakın gelecekte köklü değişimlere uğramasını çok olası göstermektedır. Sanattann bütününde artık eskisinden farklı gözlemi ve iş- lemeyi gerektiren fiziksel bir yan vardır; bu fizıksel yanın kendini çağdaş bilimin ve uygulamaların etkilerine daha fazia kapayabilmesi olanaksızdır... Bu denli büyük yenılık- lerin sanatlann tekniğıni olduğu gibi değiştirmesine, böy- lece dogrudan buluş yeteneğini etkilemesine ve sonun- da belki de sanat kavramının kendisini düşünülebilecek en sihirii biçimde değiştirmesine hazır olmalıyız." VValter Benjamin'in "Tekniğin Olanaklanyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı" başlıklı ünlü ınceleme- sınin başında alıntıladığı bu satırtar, televizyon. başka de- yışle ekrandan yansıyan elektronik görüntü bağlamında neredeyse bir kehanet gibıdir. Ilk bulunuşundan günümü- ze kadar uzanan yol boyunca çekim tekniklerinden senar- yoya ve bütün bır dramatizasyon yapısına kadar pek çok alana kendıne özgü ılkelerini ve kurallarını yerleştiren tele- vizyon, videonun da gelışmesiyle birlikte salt kitle iletişı- mtnin konusu olmaktan çoktandır çıkmış, başlı başına bir sanat aracına dönüşmüştür. Anadolu Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Le- vend Kılıç'ın, kısa süre önce Yapı Kredi Yayınlan arasın- da çıkan 'Görüntü Estetiği' başlıklı kitabı, belki de en genç estetik' diye nitelendirebileceğımiz elektronik görüntünün estetiği bakımından ülkemizde bu alanda verilen ılk özgün eser. Hemen belirtilmesi gereken bır başka nokta ıse, 'Gö- rüntü Estetiği'rim, bir örnek oluşturma bağlamında, yalnız- ca ele aldığı alanla sınırlı kalmadığı gerçeği. Bir medya es- tetiğine ve böyle bir estetikten kaynaklanabilecek çeşitli olasılıklara bilimsel bir yaklaşımın nasıl gerçekleştırilebile- ceğini merak edenler için de anılan kıtap, çok değerlı bir rehber niteliğini taşıyor. Yazar, kitabın önsözünde, aslında günlük yaşamın odak noktasında yer alan 'elektronik görüntü' olgusuna yönelik başarılı bir 'alan saptaması' yaparken, şu düşüncelere yer veriyor."... Günümüz insanı elektronik gönjntüyle içli dış- lı; ama televizyonun ötesinde elektronik görüntuyü tanı- mıyor. Biryandan, teknolojinin takıp edilemez hızdaki ge- lişimi elektronik görüntuyü televizyonun asalağı haline ge- tirdi. öte yandan, hangisi daha iyi diyerek, elektronik gö- rüntü, ftlmle anlamsız bır yanşmaya sokuldu. Bu kitabın peşine düştüğü amaç da elektronik görüntünün bır sanat olarak aynmlaşmış olan konumunu televizyondan ve film- den özgüheştirerek ortaya koymaktır." Geliştirilen yeni biraracın, özellikle kullanımın başlangıç evrelerinde, başlı başına bir odak noktası olması, varlık ne- denini ve amaçlannı neredeyse bütünüyle kendi kendin- de bulma eğilimi, özellikle teknik gelişmenin baş döndü- rücü bir hız artışına eriştiği yüzyılımızda sık rastlanan bir olgudur. Televizyon ekranından yansıyan görüntü için de durum bundan farklı olmamış, görüntuyü elde etmekle işin başladığı ve bittıği yanılsaması, bu alandakı egemenlığini küçümsenmeyecek bir zaman dilımi boyunca sürdürmüş- tür. Ancak daha sonra estetik, daha önce başka araçlar bağlamında görüldüğü üzere, bu alanda da belli bir anar- şıye son vermtş, başka deyışle bu alanda da sanat olan ile sanat olmayan'ın ayırt edilebilmesini sağlayacak özgün bir estetiğin kuralları oluşturulmuş, bu arada bu yenı -ve baş- tan çıkartıcı!- teknik araç karşısında sanatçının/yorumcu- nun konumlandınlması da gerçekleştirilmiştir. Levend Kı- lıç, bu konumlandırmadan söz ederken şöyle demektedir: Türkkan'ın alay kumandanlığı altın- da, bu tarihi kışlanın coşkulu serüve- nffiîtreirendi gençtilc yrîîanndaki anıîa- ny la ortak olmuşlardı. Aynca onu ko- ruyup. yaşatmışlardı. Ancak ne olduysa, askeri birliklerin 1971 yılındakışlayıboşaltmalanndan sonra oldu. İç avlunun bir bölümü gümrüğe terkedılen arabalann depo- Tama alanı haline gelirken, kalan boş alanlar çevredeki gençlerin 'top saha- sına' dönüştü. Asıl tahribat ve yağma döneminin başlaması ise 1985 yılında Rami Kış- lası ve arazisinin tstanbul Büyükşe- hir Betediyesi'ne verilmesınden sonra yaşandı... Binalar sapasağlamdı». Süleyman Ekinci'nin Rami Kışla- sı'ndaki anılannı dinleyelim: "Kışla o kadar büyüktü ki 66. Top- çu Alayı"ndan başka^ 30. \e 26. piyade ala> lan da buradaydı. 200 kadar su- bav 9000 kadar er vardı. Üç bü>ük ka- pıdan ana kapı topçularda, diğer iki yan kapı pi\adelerde>di. Aynca iki " iiksek komuta binası karargah, bu- ^ıun dışındaki kışla binalan ise sapa- sağlam olarak revir. koğuşlar, depo- lar, yemekhane gibi amaçlar için kullanıhrdı. Kış- la'nın 0k yapıldığı zamandan kalma kanalizasyo- nu bile işe yarardı..." 1960'larda bile kanalizasyonuna vanncaya dek 'sapasağlam' ayakta duran yakın tarihimizin bu önemli mirasını. özellikle son zamanlarda giderek yoğunlaşan yasadışı bir 'imar ve inşaat' saldınsı yüzünden neredeyse tümüyle yitirmek üzereyiz. Kışlayı işgal eden kuru gıda toptancılanndan bazılan, kendilerine depo, ardiye vb mekanlar el- de etmek için tarihi binanın ayakta kalan 'sağlam' bölmelerinde ruhsatsız uygulamalarla yıkım ve tahribata yol açıyorlar. Eyüp Belediyesi ise bu sal- dınlan durdurmak yerine. tarihi esere zarar veren- lerden '^gaBye parası' topluyor; kültürün yok ol- masında yol açanlardan gelir elde etmeye çalışı- yor... Tarihin güvenilir tanığı Rami Kışlası'nı 'eski eser'olarak tescil eden AnıtlarYüksekKurulu'nun 14.10.1972tanhlika- nnnda, yapının 'kühür mirası' olma niteliği şöy- le özetlenmış: "tlk inşa tarihi 1707yılına v-araru 1761 depremin- de yıkıldıktan sonra 1829'da yeniden inşa edilen ve Yeniçeri OcağVnın 1826'da kaldırılması üzerine yeni kurulan A&akir-t Mansure-i Muhammediye teşkilatına verilen Rami Kışlasf nın gerek mimari, gerek inşai tarzı ve memleketimizde rnevcut en bü- yük kışlalardan biri olması nedeniyle korunması Rami Kışlası'nın 1960"lı yülann sonlannda çekilmiş bir fotoğraft. Tarihi bina. askerierie olan son günlerini yaşıyor. gerekli eski eser olduğuna karar verildi." Bu kararda özetlenen tarıhsel sürece biraz daha aynntılanyla bakttğımızda, kışlanın salt bır eski eser olarak değil. aynı anda olanı bitenı izlemiş 'güveniHr bir tanık' olarak da ne denli önem taşı- dığını hemen görebiliriz. Kışlayı ilk yaptıran kışı Sultan II. Mustafa'nın sadrazamı Rami Mehmed Paşa'dır. Kişlanın yanı sıra aynı semte de bugünkü adını veren Rami Paşa, 1695-1703 yıllannda, yani 8yıl içerisinde inşaatı tamamlatırken, Yeniçeri Oca- ğı'nın da sevgisini ve güvenini kazanmış. Ne var ki onun bu hızmetı, 1761 depremiyle büyük hasar görmüş. 18. yüzyılda 'Islahat Devri' ile birlikte Yeniçe- ri Ocağı da kapatılıp. yerine 'Nuamı CedkJ'döne- mi başladığında. bu kez Rami Kışlası'nın yeniden yapriması görevi o yıllann ünlü mimar ailelerin- den Bahyanlar'a verilmış SultanII.Mahmut'un ıs- teğiylekollan sıvayan KrikorBalyanbugünkükış- la bınasını 'Asakir-i Mansure-i Muhammediye' birliklerine ve elbette istanbul'a kazandirmış. Aynı dönemlerin Istanbul'daki ılk büyük kışla- sı olan Seümiye'den sonra yapılan Rami Kışlası, mimarlık tarihimizde 'rönesans ve melez üslupla- n' ile inşa edilen örnekler arasında sayılıyor. Yi- ne Istanbul'daki Gümüşsuyu.Maçka Kışlası,Tâş- kışla ve Davutpaşakışlalanyla birlikte Taksım ge- zisındeki 1940"larda yıkılan eski Topçu Kışlası da Rami Kışlası'yla aynı mimarlık kültürünü payla- şıyorlar. Kınm Savaşı'nın 19. yüzyıl tarihimiz içerisın- dekı yeri ne kadar önemliyse, Rami Kışlası'nın da bu savaştaki yen o kadar önemlıydi. 1853-1856 yıllannda. yanı Kınm Savaşı sırasın- daOsmanlı'nın 'başkumandanlıkkarargahı" ola- rak kullanılan Rami Kışlası. padişah ve yakın çev- resınin yine savaş boyunca komuta görevlerini sür- dürdükleri yer öldu. llerleyen yıllarda \e özellikle 1. Dünya Savaşı süresince yine önemli bir askeri komuta merkezi olarak tarihe tanıklık eden Rami Kışlası, Türkiye savaşın dışında kalmış olsa bile, II. Dünya Savaşı yıllannda da dönemin tüm askeri gelişmelerini yoğunluk ıçensinde yaşadı Bu arada kışlanın ha- mam, ahır. çamaşırhane \e cephanelik gibi bazı bölümleriyle birlikte mermerden yapılmış gınş kapısının ise 'işgalyıllannda' Fransızlartarafından yıkıldığı söylenır. Bugün Eyüp ılçesı sınırlannda kalan Rami Kış- lasj. yaklaşık 220.000 mN'lik bir arazide 72.000 mN'ye kurulmuş. Sadece iç avlusunun büyüklü- ğu 50 000 mN kadar. Dörtgen plan şemasına bağ- lı olarak Talimhane Caddesi'nde ana gınş kapısı, öbür yanlarda ise daha küçük iki kapısı bulunu- >or. Kışlayı oluşturan yapılann tümü 1 metreyi bulan genişlıkte taş duvarlarla inşa edilmiş. Kori- dorlar tonozlarla geçilmiş ve yine tüm yapılar as- ma sibtemle kurutan ahşap çatılarla örtülmüş. Işte. böylesine büyük ve görkemli bir 'anıtsal Kışlasmı boşaltmadıklan gibi, tanhı binalara da ızinsiz girerek, eski duvar- lâfirylkmak ve ektefltiler yapmak yo- luyla kendilerine yeni mekanlar inşa ediyorlar. Mimarlar Odası'nca oluşturulan bir bilirkişi heyetinin 22/8 i 994 tarihinde kışlada yaptıklan tespitlere göre. tari- hi mekanlarda bu tür 'tadilatlaria'gcr- çekleşen işgaller 7000 mN'ye ulaşmış durumda. Aynca yine kışlanın başlıca mimari değerlerini oluşturan orijinal taş örgüler yıkılarak içlerine 'betonar- me ve çelik tabliyeler" sokulup, asma katlar bile yapılıyor. Kamyonların girip çıkması için de ana duvarlar yıkılıyor... Soruşturma açüdı, yıkun durmadı Özellikle 27 Mart 1994 yerel seçım- leri ve sonrasında hızlanan bu tah- ribatın durdurulması için savcılığa yapılan 'suç duyunısu" üzerine kap- samlı bir soruşturma başlatıldı. Bu konuda Eyüp Sa\cılığı'ndan ts- tanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü'ne gönderilen 'acele ve önemli' kayıtlı 19/8 1994 tarihli yazıda "olayın faillerinin tespiti ile yakalanarak haklannda gerekli tahkikatın ikmali'" istenmişti. Bu arada Kültür Bakanlığı da harekete geçerek, Eyüp bölgesıne bakan Koruma Kuru- lu'nun 14.9.1994 tarihinde aldığı "Rami Kış- lası'ndaki yasadışı uygulamaiann durdurulması" karannıh, ilgili belediyece hemen uygulanmasını bildirmişti. Bu yazıyı derlemeden önce son kez gidip Rami Kışlası'na baktığımızda, savcılığın ve bakanlığın olaya 'el koymalaruıa' karşın tahribatın ve işgalin 'genişleyerek' sürdüğünü gördük. Bu arada kış- lada izinsiz tadilat yapan 63 kişi hakkında polisin ifade almak üzere işlem yaptığı da edindiğimiz son bilgiler arasında. Bakalım, 1700'lerden bu yana ülkemizin 'esen- liğini korumak' için görev yapan bu önemli tarih- sel mirasımızı, bu kez yağma düzeninin duyarsız ışgalcilerinin elinden kurtarmaya devletimizin gücü yetecek mi? Eyüp Belediye Başkanı Refah Partili Ahmet Genç'in şu tür açıklamalannın ise aslında *suça or- tak olmak ve özendirmek'olduğunu acaba birileri kendisine anlatabilecek mi: " Rami Kışlası 8yüdır tahripediliyor. Bizd«n ön- ceki yönetim, kışladan 6 milyon lira gelir elde ediyordu. Cörevi devraldığjmız günden itibaren kışîadaki 1608 esnaftan 8 milyar lira işgaliye top- ladık..." (Akşam 14 10/1994)" Rami Kışlası, bundan sonra kaç milyara yeniden kazanılabilir dersiniz? 'Her sanatta olduğu gibi elektronik görüntü sanatında da (vıdeo sanap) sanatçının yüzey üzerine nesne/enn gö- runtülerini çıkartmasınWJizTkTsT]ire^deJrçltf~15u~sQreç içınde nesneye kattığı yorum önemlıdir.. 'gerçek nesne- ye katıian yocum', elektronik görüntü açıstndan, kamera- nın ve sesin yaratıcılığını kullanmaktır..." 'Görüntü Estetiği', çoktandır tıryakısı kesildığımiz elekt- ronik görüntünün aynı zamanda çok önemli bır sanatsal araç olma niteliğini bize bilimsel bir medya estetiğinin il- keleriyle sunan bir kaynak... 21. Yüzyıl Karşısmda Aile • Kültür Servisi - Mımar Sınan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümü. Birleşmiş Milletler Uluslararası Aile Yılı nedeniyle. Istanbul'daki Fransız, tspanyol \e Italyan kültür merkezlerinin katılımıyla üç gün süreli bır semıner düzenlıyor. '21. Yüzyıl Karşısında Aile' başlığını taşıyan seminer. 21-23 kasım tarihleri arasında, Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu'nda gerçekleşetirilecek. Felîs Yayınlan'ndan üç yeni kitap • Kültür Servisi - Felıs Yayınlan üç yenı kitabı yayın hayatımıza kazandırdı. Bunlar, Afşar Timuçının "Gece Gelen Eski Dost' adlı romanı, Pınar Çekirge'nin 'Fotoğraftaki Kadın. Fotoğraftaki Sır' adlı kitabı, fotoğraf sanatçısı olarak tanıdığımız Selim Özgen'in 'Yanm Kalanlara Veda" adlı ilk öykü kitabı. Ömer Orhun'un ilk şiir kitabı Kuitür Servisi - Liman Yayınlan'ndan çıkan " Aşıkmışız", şiiri önce fotoğraflarla yakalayan bir sanatçının ilk şiir kitabı. Ömer Orhun 1960 dcğumlu, bu ilk kitabındaki şiirler çok yalın bir dize yapısıyla kendi dünyasından, yaşadığı coşkulardan. fırtınalardan, umutlardan, umutsuzluklardan enstantaneler. Fotoğraf çeker gibi art arda diziyor imgeleri. Küçücük aynntılardan derinlikli ve yoğun bir bütüne ulaşıyor. Kendisi bunu "Yaklaşan 35 yaş coşkusu- coşkusuzlugu- "Kıvnramadık rru yoksa?' endişeleri ile yüklenilmiş aşklar. bilindik fırtmalar, abartılan girdaplar" diye tanımhyor. Gene kendi deyi§ine göre. "Ömer Orhun'un son birkaç senesinin sureti." Öyle bir suret ki, yabancı gibi gelse bile. aslında çok tanıdık. Sefer Öztürk'ün keçeresim sergisi • Kültür Servisi - Sefer Öztürk'ün keçeresim sergisi. 19 kasım-12 aralık tanhlen arasında Sıraselvıler'dekı TOBAV Lokali'nde izlenebilecek. Sergi hergün 11.00-24.00 saatleri arasında gezilebılecek. Anadolu'da belli işlevler için yapılan keçeyi, çağdaş resim anlamında yorumlayıp duvara asılabilir hale getiren Sefer Öztürk, on beşe yakın keçeresim sergisi açtı. Dört yüzün üstünde keçe çalışmasi yapan Öztürk'ün yağlıboya resim çalışmalan son beş yıldır yoğunluk kazandı. Sanatçı, bir keçe çalışmasıyla 1975 yılında Türkiye Iş Bankası'nın açtıği yanşmada ödül aldı. DYO'nun geleneksel yanşmalannda. Görsel Sanatçılar Derneği'nin yanşmasında ödül ve mansıyon aldığı çalışmalannın tekniği ise yağlıboya idi. Öztürk. halen Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nde dekoratör-ressam olarak görev yapıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle