Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17KASIM 1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
.1111 UYGARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKİNCİ
Yakın dönem askerlik tarihimizin güvenilir bir tanığmı yitirmek üzereyiz:
• Istanbul'daki 19. yüzyıl Osmanlı
kimliğinin önemli belgelerinden olan
tarihi Rami Kışlası, 1985'te izin
verilen 'geçici işgal' sonucunda
bugün sürekli tahrip edilen bir yağma
alanı haline geldi. Savcılığın
başlattığı soruşturmalar bile tarihin
yıkılmasını önleyemiyor...
• 1960'lardabile kanalizasyonuna
vanncaya dek 'sapasağlam' ayakta
duran yakm tarihimizin bu önemli
mirasını, özellikle son zamanlarda
giderek yoğunlaşan yasadışı bir 'imar
ve inşaat' saldınsı yüzünden
neredeyse tümüyle yitirmek üzereyiz.
Rami
Kışlası
'işgaliye harcı
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
• • •• _ •• ••
Gonuntunun Bilimsel
Estetîği...
Tarihin tahribatının resmidir: Rami Kışlası'nın 1830'lardan kalma toz duvarlan yıkılarak ve üzerine çelik çatı kunılarak ardiye haline getiriltyor_.
Yıl 1952, güneşli bir sonbahar gû-
nü.
tstanbul'un Rami semtindeki tarihi
kışlada telaşlı bir bekleyiş var.
Kışlanın 'talimhanesi' olarak kulla-
nılan iç avlusunda, 66. Tümen'e bağ-
lı 66. Topçu Alayı'nın merasim kıtası
i 'çakı gibi' sıraya dizilmiş. duruyor.
Kıta kumandanı Kıdemlı Topçu
| Yüzbaşısı Süleyman Ekinci.kendi üni-
j formasıyla birlikte askerlerin de kılık
I kıyafetlerini son kez kontrol ediyor.
ı 66. Topçu Alayı, az sonra Rami Kış-
1 lası'nı teftiş etmek üzere gelmesi bek-
', lenen '1. Ordu Kumandanını' karşıla-
| maya hazır. Hem lüm subay ve erleriy-
j le, hem de sabahtan ben birkaç kez
I 'mıntıka temizliğiyle' pınl pınl yapıl-
i mış olan kışla binalan ve araç gereç-
"Jsriyle...
1830'lardan itibaren önce Osmanlı
ordusunun 'Nizamı Cedid' birhkleri-
• ne. Kurtuluş Savaşı'nın ardından Is-
. tanbul'un da kurtuluşuyla birlikte
' 'Kuvayı Milliye' güçlerine ve hemen
' izleyenyıllardaTürkiyeCumhuriyeti
Silahh Kuvvetleri'ne hizmet eden Ra-
mi Kışlası, yaklaşık 140 >ıl kendısıne
gözleri gibi bakan askerlerden her za-
'• man memnun kalmıştı.
! Yine 1950'lere dönecek olursak, ba-
bam Süleyman Ekinci'nin yanı sıra.
örneğin revirin başındaki bir doktor
1
' vjteğmen rütbesiyle YıMırun Aktuna.
• \\em yüzbaşı hem de topçu bataryası
kumandanı olan Ahmet Yıldız,bir baş-
ka genç batary a kumandanı Sedat Ce-
lasun, gibi tsımicr, yakın tanhımize lası'ııda biı ıııeı asiııı üııcesiııde.
adı 'Yemen Fatihi' olarak geçen Fah-
Paşa'nın oglu^Albay ü
h.d. lop. \/b.Süle\ man Lkinci, 1952 >ılında Rami Kü}- Antik kahntı değil. 140>ılTürkordusuna hizmet \eren Rami Kışla-
hyor...külli" b rihi k ' bkülliye', bugün 'tarihine yakışır' bır
saygı ıçerisinde Istanbul'un kültürü-
ne ve uygarlığına hizmet edeceği yer-
de, kendisini ışgal edenlerin 'rantiye
alanı' olarak tarihten silınme tehlike-
smi yaşıyor. Her iki sözlerinden biri
'tarih ve ecdat' olan kimi yerel yetki-
liler ise buradaki kültür katliamına ıs-
rarla seyirci kalıyorlar.
Yıkım süreci nasıl yaratıidı?
Rami Kışlası "nın bugün başına ge-
lenler, çok değil. sadece 7-8 yıllık bır
'talan döneminin'sonucu olarak ya-
şanıyor.
Maliye Bakanlığı'nın Rami Kışla-
sı'nt tstanbul Büyükşehir Beledıye-
si'ne 'geçici olarak' tahsis ettiğı 15
Ocak 1985 tarihli protokolde. bu tah-
sisin amacı şöyle vurgulanıyor:
"Haliç projesi uyannca işyerleri
kaldınlan Eminönü yemiş, yağiskele-
si \e l nkapanı kesiminde yer alan ku-
ru gıda toptancılannın yeni yerleşim
bölgelerine intikal edinceye kadar bu
arazide geçici olarak yeıieşimlerinin
teminL."
Dönemin Belediye Başkanı Bed-
rettin Dalan, Haliç'i kendi gözleri gi-
bi 'mavi' yapmak üzere işe girişirken,
bu protokolle birlikte anlaşılan Rami
Kışlası nı da 'gözden çıkarmış.'
Çünkü, kışlanın arazisine yerleşıp,
sözde 'geçki' olarak ve üstetik yine
kışlanın tarihi duvarlanna 'yaslana-
rak' bıtişik bir düzende dükkanlannı
inşa eden toptancılar. Bayrampaşa'da-
M'IIIII laıilıelaıııklıkelıniş laş dmdilaıı \vluglakt-ıııeıli pcııceıeleTİ.—ki ycni sitclcri bitmrç olrnasma rag-
men yıllardır oraya geçmiyorlar. Da-
k i a e protokol geregince Raf»ı
Viyana'daki ünlü 'Seccession 'galerisinin girişinı, zaman
içersinde artık bir slogana da dönüşmüş olan şu özdeyiş
süsler: "Zamana sanatını, sanata özgürlüğünü verin."
Zamana sanatını verebilmek, önem açısından sanata
gerekli özgütiüğü tanımaktan hiç de geri kalmayan bir iş-
levdir. Çünkü buradasözü edilen işlev, yaşanan her zama-
na, onun kendisini yeterince anlatabilmesı için gereksin-
diği anlatım araçlarını sanatsal düzlemde sunma görevi-
dir. Bu bakış açısından örneğin sanatın tarihi de bir nok-
tada zamana sanatını kazandırabilme çabalarının geçmi-
şi diye tanımlanabilir. Sanatın kendini zamana kapayabil-
mesinin olanaksızlığı, dogrudan zamanın akışı içersinde
zorunlu olarak gelişen tekniğin ve bu gelişme çerçevesın-
de yer alan araçlann sanatı da etkilemesi olgusundan kay-
naklanır. Paul Valery, 'Sanat Üzerine Parçalar' başlıklı ese-
rinin bir yerinde bu konuda şu düşüncelere yer verir: "...
Araçlanmızın esneklik ve yetkinlik bakımından geçırdıği
gelişme, Güzel'e ilişkin antik endüstrinin yakın gelecekte
köklü değişimlere uğramasını çok olası göstermektedır.
Sanattann bütününde artık eskisinden farklı gözlemi ve iş-
lemeyi gerektiren fiziksel bir yan vardır; bu fizıksel yanın
kendini çağdaş bilimin ve uygulamaların etkilerine daha
fazia kapayabilmesi olanaksızdır... Bu denli büyük yenılık-
lerin sanatlann tekniğıni olduğu gibi değiştirmesine, böy-
lece dogrudan buluş yeteneğini etkilemesine ve sonun-
da belki de sanat kavramının kendisini düşünülebilecek
en sihirii biçimde değiştirmesine hazır olmalıyız."
VValter Benjamin'in "Tekniğin Olanaklanyla Yeniden
Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı" başlıklı ünlü ınceleme-
sınin başında alıntıladığı bu satırtar, televizyon. başka de-
yışle ekrandan yansıyan elektronik görüntü bağlamında
neredeyse bir kehanet gibıdir. Ilk bulunuşundan günümü-
ze kadar uzanan yol boyunca çekim tekniklerinden senar-
yoya ve bütün bır dramatizasyon yapısına kadar pek çok
alana kendıne özgü ılkelerini ve kurallarını yerleştiren tele-
vizyon, videonun da gelışmesiyle birlikte salt kitle iletişı-
mtnin konusu olmaktan çoktandır çıkmış, başlı başına bir
sanat aracına dönüşmüştür.
Anadolu Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Le-
vend Kılıç'ın, kısa süre önce Yapı Kredi Yayınlan arasın-
da çıkan 'Görüntü Estetiği' başlıklı kitabı, belki de en genç
estetik' diye nitelendirebileceğımiz elektronik görüntünün
estetiği bakımından ülkemizde bu alanda verilen ılk özgün
eser. Hemen belirtilmesi gereken bır başka nokta ıse, 'Gö-
rüntü Estetiği'rim, bir örnek oluşturma bağlamında, yalnız-
ca ele aldığı alanla sınırlı kalmadığı gerçeği. Bir medya es-
tetiğine ve böyle bir estetikten kaynaklanabilecek çeşitli
olasılıklara bilimsel bir yaklaşımın nasıl gerçekleştırilebile-
ceğini merak edenler için de anılan kıtap, çok değerlı bir
rehber niteliğini taşıyor.
Yazar, kitabın önsözünde, aslında günlük yaşamın odak
noktasında yer alan 'elektronik görüntü' olgusuna yönelik
başarılı bir 'alan saptaması' yaparken, şu düşüncelere yer
veriyor."... Günümüz insanı elektronik gönjntüyle içli dış-
lı; ama televizyonun ötesinde elektronik görüntuyü tanı-
mıyor. Biryandan, teknolojinin takıp edilemez hızdaki ge-
lişimi elektronik görüntuyü televizyonun asalağı haline ge-
tirdi. öte yandan, hangisi daha iyi diyerek, elektronik gö-
rüntü, ftlmle anlamsız bır yanşmaya sokuldu. Bu kitabın
peşine düştüğü amaç da elektronik görüntünün bır sanat
olarak aynmlaşmış olan konumunu televizyondan ve film-
den özgüheştirerek ortaya koymaktır."
Geliştirilen yeni biraracın, özellikle kullanımın başlangıç
evrelerinde, başlı başına bir odak noktası olması, varlık ne-
denini ve amaçlannı neredeyse bütünüyle kendi kendin-
de bulma eğilimi, özellikle teknik gelişmenin baş döndü-
rücü bir hız artışına eriştiği yüzyılımızda sık rastlanan bir
olgudur. Televizyon ekranından yansıyan görüntü için de
durum bundan farklı olmamış, görüntuyü elde etmekle işin
başladığı ve bittıği yanılsaması, bu alandakı egemenlığini
küçümsenmeyecek bir zaman dilımi boyunca sürdürmüş-
tür. Ancak daha sonra estetik, daha önce başka araçlar
bağlamında görüldüğü üzere, bu alanda da belli bir anar-
şıye son vermtş, başka deyışle bu alanda da sanat olan ile
sanat olmayan'ın ayırt edilebilmesini sağlayacak özgün bir
estetiğin kuralları oluşturulmuş, bu arada bu yenı -ve baş-
tan çıkartıcı!- teknik araç karşısında sanatçının/yorumcu-
nun konumlandınlması da gerçekleştirilmiştir. Levend Kı-
lıç, bu konumlandırmadan söz ederken şöyle demektedir:
Türkkan'ın alay kumandanlığı altın-
da, bu tarihi kışlanın coşkulu serüve-
nffiîtreirendi gençtilc yrîîanndaki anıîa-
ny la ortak olmuşlardı. Aynca onu ko-
ruyup. yaşatmışlardı.
Ancak ne olduysa, askeri birliklerin
1971 yılındakışlayıboşaltmalanndan
sonra oldu. İç avlunun bir bölümü
gümrüğe terkedılen arabalann depo-
Tama alanı haline gelirken, kalan boş
alanlar çevredeki gençlerin 'top saha-
sına' dönüştü.
Asıl tahribat ve yağma döneminin
başlaması ise 1985 yılında Rami Kış-
lası ve arazisinin tstanbul Büyükşe-
hir Betediyesi'ne verilmesınden sonra
yaşandı...
Binalar sapasağlamdı».
Süleyman Ekinci'nin Rami Kışla-
sı'ndaki anılannı dinleyelim:
"Kışla o kadar büyüktü ki 66. Top-
çu Alayı"ndan başka^ 30. \e 26. piyade
ala> lan da buradaydı. 200 kadar su-
bav 9000 kadar er vardı. Üç bü>ük ka-
pıdan ana kapı topçularda, diğer iki
yan kapı pi\adelerde>di. Aynca iki
" iiksek komuta binası karargah, bu-
^ıun dışındaki kışla binalan ise sapa-
sağlam olarak revir. koğuşlar, depo-
lar, yemekhane gibi amaçlar için kullanıhrdı. Kış-
la'nın 0k yapıldığı zamandan kalma kanalizasyo-
nu bile işe yarardı..."
1960'larda bile kanalizasyonuna vanncaya dek
'sapasağlam' ayakta duran yakın tarihimizin bu
önemli mirasını. özellikle son zamanlarda giderek
yoğunlaşan yasadışı bir 'imar ve inşaat' saldınsı
yüzünden neredeyse tümüyle yitirmek üzereyiz.
Kışlayı işgal eden kuru gıda toptancılanndan
bazılan, kendilerine depo, ardiye vb mekanlar el-
de etmek için tarihi binanın ayakta kalan 'sağlam'
bölmelerinde ruhsatsız uygulamalarla yıkım ve
tahribata yol açıyorlar. Eyüp Belediyesi ise bu sal-
dınlan durdurmak yerine. tarihi esere zarar veren-
lerden '^gaBye parası' topluyor; kültürün yok ol-
masında yol açanlardan gelir elde etmeye çalışı-
yor...
Tarihin güvenilir tanığı
Rami Kışlası'nı 'eski eser'olarak tescil eden
AnıtlarYüksekKurulu'nun 14.10.1972tanhlika-
nnnda, yapının 'kühür mirası' olma niteliği şöy-
le özetlenmış:
"tlk inşa tarihi 1707yılına v-araru 1761 depremin-
de yıkıldıktan sonra 1829'da yeniden inşa edilen ve
Yeniçeri OcağVnın 1826'da kaldırılması üzerine
yeni kurulan A&akir-t Mansure-i Muhammediye
teşkilatına verilen Rami Kışlasf nın gerek mimari,
gerek inşai tarzı ve memleketimizde rnevcut en bü-
yük kışlalardan biri olması nedeniyle korunması
Rami Kışlası'nın 1960"lı yülann sonlannda çekilmiş bir fotoğraft. Tarihi bina. askerierie olan son günlerini yaşıyor.
gerekli eski eser olduğuna karar verildi."
Bu kararda özetlenen tarıhsel sürece biraz daha
aynntılanyla bakttğımızda, kışlanın salt bır eski
eser olarak değil. aynı anda olanı bitenı izlemiş
'güveniHr bir tanık' olarak da ne denli önem taşı-
dığını hemen görebiliriz.
Kışlayı ilk yaptıran kışı Sultan II. Mustafa'nın
sadrazamı Rami Mehmed Paşa'dır.
Kişlanın yanı sıra aynı semte de bugünkü adını
veren Rami Paşa, 1695-1703 yıllannda, yani 8yıl
içerisinde inşaatı tamamlatırken, Yeniçeri Oca-
ğı'nın da sevgisini ve güvenini kazanmış. Ne var
ki onun bu hızmetı, 1761 depremiyle büyük hasar
görmüş.
18. yüzyılda 'Islahat Devri' ile birlikte Yeniçe-
ri Ocağı da kapatılıp. yerine 'Nuamı CedkJ'döne-
mi başladığında. bu kez Rami Kışlası'nın yeniden
yapriması görevi o yıllann ünlü mimar ailelerin-
den Bahyanlar'a verilmış SultanII.Mahmut'un ıs-
teğiylekollan sıvayan KrikorBalyanbugünkükış-
la bınasını 'Asakir-i Mansure-i Muhammediye'
birliklerine ve elbette istanbul'a kazandirmış.
Aynı dönemlerin Istanbul'daki ılk büyük kışla-
sı olan Seümiye'den sonra yapılan Rami Kışlası,
mimarlık tarihimizde 'rönesans ve melez üslupla-
n' ile inşa edilen örnekler arasında sayılıyor. Yi-
ne Istanbul'daki Gümüşsuyu.Maçka Kışlası,Tâş-
kışla ve Davutpaşakışlalanyla birlikte Taksım ge-
zisındeki 1940"larda yıkılan eski Topçu Kışlası da
Rami Kışlası'yla aynı mimarlık kültürünü payla-
şıyorlar.
Kınm Savaşı'nın 19. yüzyıl tarihimiz içerisın-
dekı yeri ne kadar önemliyse, Rami Kışlası'nın da
bu savaştaki yen o kadar önemlıydi.
1853-1856 yıllannda. yanı Kınm Savaşı sırasın-
daOsmanlı'nın 'başkumandanlıkkarargahı" ola-
rak kullanılan Rami Kışlası. padişah ve yakın çev-
resınin yine savaş boyunca komuta görevlerini sür-
dürdükleri yer öldu.
llerleyen yıllarda \e özellikle 1. Dünya Savaşı
süresince yine önemli bir askeri komuta merkezi
olarak tarihe tanıklık eden Rami Kışlası, Türkiye
savaşın dışında kalmış olsa bile, II. Dünya Savaşı
yıllannda da dönemin tüm askeri gelişmelerini
yoğunluk ıçensinde yaşadı Bu arada kışlanın ha-
mam, ahır. çamaşırhane \e cephanelik gibi bazı
bölümleriyle birlikte mermerden yapılmış gınş
kapısının ise 'işgalyıllannda' Fransızlartarafından
yıkıldığı söylenır.
Bugün Eyüp ılçesı sınırlannda kalan Rami Kış-
lasj. yaklaşık 220.000 mN'lik bir arazide 72.000
mN'ye kurulmuş. Sadece iç avlusunun büyüklü-
ğu 50 000 mN kadar. Dörtgen plan şemasına bağ-
lı olarak Talimhane Caddesi'nde ana gınş kapısı,
öbür yanlarda ise daha küçük iki kapısı bulunu-
>or. Kışlayı oluşturan yapılann tümü 1 metreyi
bulan genişlıkte taş duvarlarla inşa edilmiş. Kori-
dorlar tonozlarla geçilmiş ve yine tüm yapılar as-
ma sibtemle kurutan ahşap çatılarla örtülmüş.
Işte. böylesine büyük ve görkemli bir 'anıtsal
Kışlasmı boşaltmadıklan gibi, tanhı
binalara da ızinsiz girerek, eski duvar-
lâfirylkmak ve ektefltiler yapmak yo-
luyla kendilerine yeni mekanlar inşa
ediyorlar.
Mimarlar Odası'nca oluşturulan bir
bilirkişi heyetinin 22/8 i 994 tarihinde
kışlada yaptıklan tespitlere göre. tari-
hi mekanlarda bu tür 'tadilatlaria'gcr-
çekleşen işgaller 7000 mN'ye ulaşmış
durumda. Aynca yine kışlanın başlıca
mimari değerlerini oluşturan orijinal
taş örgüler yıkılarak içlerine 'betonar-
me ve çelik tabliyeler" sokulup, asma
katlar bile yapılıyor. Kamyonların
girip çıkması için de ana duvarlar
yıkılıyor...
Soruşturma açüdı, yıkun
durmadı
Özellikle 27 Mart 1994 yerel seçım-
leri ve sonrasında hızlanan bu tah-
ribatın durdurulması için savcılığa
yapılan 'suç duyunısu" üzerine kap-
samlı bir soruşturma başlatıldı.
Bu konuda Eyüp Sa\cılığı'ndan ts-
tanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube
Müdürlüğü'ne gönderilen 'acele ve
önemli' kayıtlı 19/8 1994 tarihli
yazıda "olayın faillerinin tespiti ile
yakalanarak haklannda gerekli tahkikatın ikmali'"
istenmişti. Bu arada Kültür Bakanlığı da harekete
geçerek, Eyüp bölgesıne bakan Koruma Kuru-
lu'nun 14.9.1994 tarihinde aldığı "Rami Kış-
lası'ndaki yasadışı uygulamaiann durdurulması"
karannıh, ilgili belediyece hemen uygulanmasını
bildirmişti.
Bu yazıyı derlemeden önce son kez gidip Rami
Kışlası'na baktığımızda, savcılığın ve bakanlığın
olaya 'el koymalaruıa' karşın tahribatın ve işgalin
'genişleyerek' sürdüğünü gördük. Bu arada kış-
lada izinsiz tadilat yapan 63 kişi hakkında polisin
ifade almak üzere işlem yaptığı da edindiğimiz son
bilgiler arasında.
Bakalım, 1700'lerden bu yana ülkemizin 'esen-
liğini korumak' için görev yapan bu önemli tarih-
sel mirasımızı, bu kez yağma düzeninin duyarsız
ışgalcilerinin elinden kurtarmaya devletimizin
gücü yetecek mi?
Eyüp Belediye Başkanı Refah Partili Ahmet
Genç'in şu tür açıklamalannın ise aslında *suça or-
tak olmak ve özendirmek'olduğunu acaba birileri
kendisine anlatabilecek mi:
" Rami Kışlası 8yüdır tahripediliyor. Bizd«n ön-
ceki yönetim, kışladan 6 milyon lira gelir elde
ediyordu. Cörevi devraldığjmız günden itibaren
kışîadaki 1608 esnaftan 8 milyar lira işgaliye top-
ladık..." (Akşam 14 10/1994)"
Rami Kışlası, bundan sonra kaç milyara yeniden
kazanılabilir dersiniz?
'Her sanatta olduğu gibi elektronik görüntü sanatında
da (vıdeo sanap) sanatçının yüzey üzerine nesne/enn gö-
runtülerini çıkartmasınWJizTkTsT]ire^deJrçltf~15u~sQreç
içınde nesneye kattığı yorum önemlıdir.. 'gerçek nesne-
ye katıian yocum', elektronik görüntü açıstndan, kamera-
nın ve sesin yaratıcılığını kullanmaktır..."
'Görüntü Estetiği', çoktandır tıryakısı kesildığımiz elekt-
ronik görüntünün aynı zamanda çok önemli bır sanatsal
araç olma niteliğini bize bilimsel bir medya estetiğinin il-
keleriyle sunan bir kaynak...
21. Yüzyıl Karşısmda Aile
• Kültür Servisi - Mımar Sınan Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Sosyoloji bölümü. Birleşmiş Milletler Uluslararası
Aile Yılı nedeniyle. Istanbul'daki Fransız, tspanyol \e Italyan
kültür merkezlerinin katılımıyla üç gün süreli bır semıner
düzenlıyor. '21. Yüzyıl Karşısında Aile' başlığını taşıyan
seminer. 21-23 kasım tarihleri arasında, Mimar Sinan
Üniversitesi Oditoryumu'nda gerçekleşetirilecek.
Felîs Yayınlan'ndan üç yeni kitap
• Kültür Servisi - Felıs Yayınlan üç yenı kitabı yayın
hayatımıza kazandırdı. Bunlar, Afşar Timuçının "Gece Gelen
Eski Dost' adlı romanı, Pınar Çekirge'nin 'Fotoğraftaki Kadın.
Fotoğraftaki Sır' adlı kitabı, fotoğraf sanatçısı olarak
tanıdığımız Selim Özgen'in 'Yanm Kalanlara Veda" adlı ilk
öykü kitabı.
Ömer Orhun'un ilk şiir kitabı
Kuitür Servisi - Liman Yayınlan'ndan çıkan " Aşıkmışız",
şiiri önce fotoğraflarla yakalayan bir sanatçının ilk şiir kitabı.
Ömer Orhun 1960 dcğumlu, bu ilk kitabındaki şiirler çok yalın
bir dize yapısıyla kendi dünyasından, yaşadığı coşkulardan.
fırtınalardan, umutlardan, umutsuzluklardan enstantaneler.
Fotoğraf çeker gibi art arda diziyor imgeleri. Küçücük
aynntılardan derinlikli ve yoğun bir bütüne ulaşıyor. Kendisi
bunu "Yaklaşan 35 yaş coşkusu- coşkusuzlugu- "Kıvnramadık
rru yoksa?' endişeleri ile yüklenilmiş aşklar. bilindik fırtmalar,
abartılan girdaplar" diye tanımhyor. Gene kendi deyi§ine
göre. "Ömer Orhun'un son birkaç senesinin sureti." Öyle bir
suret ki, yabancı gibi gelse bile. aslında çok tanıdık.
Sefer Öztürk'ün keçeresim sergisi
• Kültür Servisi - Sefer Öztürk'ün keçeresim sergisi.
19 kasım-12 aralık tanhlen arasında Sıraselvıler'dekı
TOBAV Lokali'nde izlenebilecek. Sergi hergün
11.00-24.00 saatleri arasında gezilebılecek.
Anadolu'da belli işlevler için yapılan keçeyi, çağdaş resim
anlamında yorumlayıp duvara asılabilir hale getiren Sefer
Öztürk, on beşe yakın keçeresim sergisi açtı. Dört yüzün
üstünde keçe çalışmasi yapan Öztürk'ün yağlıboya resim
çalışmalan son beş yıldır yoğunluk kazandı. Sanatçı, bir keçe
çalışmasıyla 1975 yılında Türkiye Iş Bankası'nın açtıği
yanşmada ödül aldı. DYO'nun geleneksel yanşmalannda.
Görsel Sanatçılar Derneği'nin yanşmasında ödül ve mansıyon
aldığı çalışmalannın tekniği ise yağlıboya idi. Öztürk. halen
Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nde dekoratör-ressam olarak
görev yapıyor.