Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1KASIM1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Tiyatroculuk bence ıstırapişidir
35. sanat yılını kutlayan Müjdat Gezen, okuldan sonra şimdi de özel bir tiyatro ve 'ücretsiz' bir kitaplık açtı
KEREMILGAZ
Müjdat Gezen, Türk tiyatrosunun yetiştirdiği en
vefah sanatçılardan biri. Tiyatrodan kazandığı pa-
rayı yine n'yatroya venneyi tercih ediyor. Onu 'ena-
yi' diye nitelendirenlere aldırmadan yine vefa bor-
cunu ödemeye devam ediyor. Bir sûre önce açtığı
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nden sonra, şimdi
de Capitol'de eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın
açdışını yapüğı bir özel tiyatro ve kitaplık açtı. Bu-
günJerde 35. sanat yılını kutlayan Müjdat Gezen'le
televizyon çekimleri sırasında konuşabildik.
- Çok nitelikli bir kitaplık açıyorsunuz. Bize ki-
taplığınız hakkında bilgi verir misiniz?
Kjtaphğın bir özellıği var. İlk ozel kitaplık ve üc-
retsiz. Burada görme ve yûrüme özürlüler için iki
tane ayn bölüm var. Görme özürlüler için şu anda
bin kasetten oluşan bir kaset kitaplığımız olacak.
Kıtaplığı, benim
• İlkmezunlanmızıbu W™™B
?i
**>
^ • kendı koleksıvo-
sene venyoruz. Guıness nu
mdan ve yâyı-
Rekorlar Kitabı'ndan nevi sahibi arka-
dolaylı olarak teklif
geldi. Bedava ve özel
okul olduğumuz için.
Aynca üste para
venyoruz. Yaptığımız
işi 'enayilik' olarak
nitelendirenler bile
çıktı. Bizim
çocuklanmız
öğrencilikleri sırasında
üste para ahyorlar.
Oynadıklan oyunun
hasılatını aralannda
bölüşüyorlar.
daşlanmın ver-
dikleri kitaplar-
dan oluşturduk.
Herkesin yarar-
lanabileceği ki-
taplık, sabah 10'-
dan akşam oyun
saatine kadar
açık kalacak.
- MSM ürünle-
rini vermeye baş-
ladı. Bu sezon,
hangi oyunlan
sahneieyeceksi-
niz?
Tiyatromuz şu
anda' Dario Fo'-
nun 'Yalnız
Kadın' adb oyu-
nunu oynuyor.
Oyunu sahneye ben koydum. Yakında Savaş Din-
çeFin sahneye koyacağı "Bozuk Düzen"i oynaya-
caklar. Bunlann dışında, kasım ayında "Komikler
Ağlamaz" adlı oyunu Amerika'da eğitimini ta-
mamlayıp dönen İuzım Eüfle birlikte oynayacağız.
- Gençteıie iç içe bir yaşamınız var. GençHği nasıl
değeriendiriyorsunuz, önlarla çalışıtıak nasıl?
Genç kaİabilmek için gençierie çalışıyorum...
Şaka bir yana gençierie çalışmanın zorluğu hiç
yok, güzeUiği var. Onlar dünyaya daha dinamik
bakıyorlar. Ben ihtiyarlamayı sevmiyorum. Kendi
birikimlerimi onlara aktarmaya çalışıyorum. Ben
bu paralan bu meslekten kazandım. yine bu mes-
lekte yetişen insanlara geri döndürmek hoşuma gi-
diyor.
Oto galerisi, tostçu dükkanı açmak gibi bir yak-
laşımım olamaz, zaten bu meslekleri beceremem.
Biz gençlere 'yüksden değerier' dışında i>aşka de-
ğerler' olduğunu da göstermeye çaİışıj oruz. Geçti-
ğimiz günlerde bunun bir örnegini yaşadık. Bir
oyun yanşması açmıştık. Yanşmaya bir arka-
daşımız katıldı, fakat oyun çok amatörceydi. Biz
arkadaşımıza oyunu sahnelemesi için izin verdik.
50 milyona yakın masraf yapmamıza rağmen,
oyun iyi hazırlanmadığı için iptal ettik Bu olay
üzerine diğer öğrencilerime 'Bu oyunu neden sahne-
lediniz. arkadaşınızı destekkdiniz' diye sorduğum-
da, bir kişinin cesaret edip yanşmaya katıldığını.
kendilerinin, oyuna inanmasalar biİe sonuna ka-
dar destekleme karan aldıklannı öğrendim.
Bu olaydan sonra çok duygulandım. Bu kadar
yozlaşan. çıkarlann söz konusu olduğu bir ortam-
da onlar başansız bir oyuna sahıp çıktılar. Başan-
ya sahip çıkmak kolay. Şimdi oyunun sahnelenme-
si için harcadığım para," helal olsun' diyorum. Bı-
zim çocuklanmızın erdem denen şeyden biraz ha-
berleri var. Beş tane sloganla çocuklan yetiştirme-
ye çalışıyoruz: Özgür. özgün, doğal. soru soran ve
ömür böyu eğıtim.
- MSNİ'yi açarken bu kadar getişeceğinizi düşün-
dünüz mü?
Ben hayatta zaten iddialı bir ınsan değilım.
Yaptığım işlerin doğru ve dürüst olmasmı hedef-
lerim. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatu-
an'nda hocalık yaparken, 'Allah bana para verip
okul açarsam, bedava olsun1
dedim. Bu okul zaten
benim eski okulumdu. Basın da bize alternatif göz-
le bakmaya başladı. En önemlisı özgür ve bağımsız
bir kurum olduk. Ne YÖK gibi tutucu bir kuruma
bağlandık, ne de öğrenci özgürlüklerini kısıtlayan
bir tutum ıçine girdik. Bizim okulda yasak, ya-
saktır.
Herkcs diledığincecahşabiliyor.
Başan kendiliğinden geldı, eğer ortada bir başan
varsa... Asıl başan bu yılın sonunda belli olacak.
İlk mezunlanmızı bu sene veriyoruz. Guiness Re-
korlar Kitabı'ndan dolaylı olarak leklıf geldi. Be-
dava ve özel okul olduğumuz için Aynca üste para
veriyoruz. Yaptığımız ışi 'enayilik' olarak nitelen-
direnler bile çıktı. Bizim çocuklanmız öğrencilikle-
ri sırasında üste para ahyorlar. Oynadıklan oyu-
nun hasılatını aralannda bölüşüjorlar.
- Günümüzde özel tiyatrolar ekonomik sorunlar
nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalı-
yor, hatta bazılan kapanıyor. Yeni bir özel tiyatro
açmak biraz cesaret işi olsa gerek...
Zor zamanlarda zor şeyleri yapmayı severim. Ne
açsaydım daha uygun olurdu? Benim bildiğim iş ti-
yatro. Tiyatronun TV kanallanyla baş etmesi çok
zor. Sinemalar bizim çocukluğumuzda, beş sene
sonra gelirdi, şimdi Amerika ile aynı anda oy-
nuyor. Sinemayla mücadele etmesi de zor. Tiyatro-
yu sevmeyen bir toplumun içinde mücadele etmek
de zor. Her şeye rağmen ben zoru seviyorum ve bu
benim ışım.
• Özel tiyatroiara yapdan devlet yardımı sizce ye-
terii mi?
Devlet yardım clse de olur, etmese de. Tiyatrolar
zorlanarak yaşarlarsa yaraücı olurlar. Zengin,
burjuva aileler çocuklannı tiyatrocu yapmazlar.
Tiyatroculuk bence biraz 'ıstırap' işidir. Ben de fi-
güranlıktan geldim. Konservatuvar eğitimim
olmasına rağmen. çok zor günler geçirdim. Ama o
zorgünlerbeni pişirdi. küllendirdi. Onun için tiyat-
ronun zorluğunu o mesleği seçen insan bilir. Bizim
okulumuzda şu anda 39 tanesi tiyatrocu olmak
üzere 170 öğrenci var ve hepsi dar gelirli ailelerin
çocuklan.
- 35. sanat
yılınızı kutlu-
yorsunuz. Bulun-
duğunuz konum-
dan memnun mu-
sunuz? Başka bir
ülkede 35. sanat
yılınızı kutlasay-
dınız, konumunuz
nasıl olurdu?
Ben ülkemden
memnunum, ül-
kemi çok seviyo-
rum. Hep derler
ya senin
şansızlığın Tür-
kiye'de doğmuş
olmak. Ben Tür-
kiye'de doğmuş
olmayı şans ola-
rak görüyorum.
Böyle düşünen-
ler Batı'da biz-
den daha iyi
oyuncu ol-
madığmı dü-
şünüyorlarsa
yanılıyorlar. Oyuncu bakımından kısır olan ülke
biziz. Filmim ttalya'da finale kalıp, Fransa'da
ikinci olunca, gazetenin birinde 'Jack .Nicholson
gitsin Müjdat Gezen'den aktörlük dersi alsuı' dıye
bir yazı gördüm. Halbuki bizim Jack Nicholson"-
dan öğrenecek çok şeyimız var. Bence Türkiye'de
sanatçılar ıkiye aynîıyor: Sanatçı 'olan' sanatçılar
ve sanatçı 'oidurulan' sanatçılar. Sanatçı olduru-
lanlar bir kaset yapıp. bir klipçekerler. Sonra ertesi
sabah uyandıklannda artık sanatçı olmuşlardır.
Bir de öteki grup vardır. Onlar bir emek ve altyapı-
dan gelme insanlardır. onlar da sanatçıdır. Ama
bunlann değerlendirmesını halk çok güzel
yapmıştır.
• Bence Türkiye'de
sanatçılar ikiye
aynîıyor: Sanatçı
'olan' sanatçılar ve
sanatçı 'oldurulan'
sanatçılar. Sanatçı
oldurulanlar bir kaset
yapıp, bir klip çekerler.
Sonra ertesi sabah
uyandıklarında artık
sanatçı olmuşlardır.
Bir de öteki grup
vardır. Onlar bir emek
ve altyapıdan gelme
insanlardır, onlar da
sanatçıdır. Ama
bunlann
değerlendirmesini halk
çok güzel yapmıştır.
ALENTTLAR
Aziz Nesin, Göteborg Kitap
Fuan'nda büyük ilgi gördü
^Dünyanın
gündemindeki başat
konıı, cliıısel gericiliktir"
GÜRHANUÇKAN
GÖTEBORG - 10. Uluslara-
rası Göteborg Kitap Fuan'nda
cuma günkü konuşma sırası Aziz
Nesin'deydi. Konuşmanın yapı-
lacağı salon epey önceden doldu
ve kapıda uzun kuyruklar oluştu.
Nesin'in konuşmasına ve ardı-
ndan yapüğı basın toplantısına
ilgi büyüktü.
Aziz Nesin'e konuşması sıra-
sında Isveç'in en büyük gazetesi
Dagens Nyheter'in kültür redak-
siyonu şefi, yazar Arne Ruth eşiik
etti.
Ruth, toplantıyı Aziz Nesin'in
yazarhğmı ve Türkiye'de verdiği
yanm yüzyılük uğraşı tanıtarak
başladı. Daha sonra Sıvas olay-
lannın çarpıcı bölümleri video'-
dan gösterildi.
Aziz Nesin, yanm saate yakın
süren konuşmasına fuar yöneti-
mine ve gösterilen ilgiye teşekkür
ederek başladı. Konuşmasının
sonunda önceden hazuiadığı bil-
diriyi okudu.
Aziz Nesin'in bildirisi
"Çok değerti meslektaşlanm,
Bu değerli konferansı düzenle-
n fuar yönetimine teşekkür ede-
ıun. Bence dün\ amızın gündemin-
deki başat konu, banşın en büyük
tehlikesi olan dinsel gericilik ve
fundamentalizmdir. Dünya aydı-
nlannuı ve bunlann başında da ya-
zarlann bu tehlikeyi giderici ön-
lemler alması gereklr. Türkiye'nin
ve koınşu ülkeler gnıbunun kendi-
ne özgü birtakım sorunlan \ardır.
Bunlar önemlidir. Ama buniar,
bütün dünya\ ı doğnıdan değil, do-
layısıyfa ilgilendiren sorunlardır.
Oysa fundamentalizm, bütün
dünyayı bütünüyle ve doğnıdan il-
gflendirmektedir. Fundamen-
talizm günümüzde yalnız tslami
bir tehlike değil, göksel olan ve
göksel olma>an bütün dinler için
de geçerli bir tehlikedir. tyi biMi-
ğmiz gibi hangi dinde olursa olsun
fanafizm; banşın, hoşgörunön ve
oygaruğm düşmamdır.
Günümüzde dinsel fanatizmin,
yönetimi ele geçirmiş ülkeler ol-
*^u; ülkeler buunduğunu bili-
yvruz. Ama bundan da tehlikeli ve
önemli olanı, bu tehlikenin yakın
gelecekte iktidan ele almalan
olası bulunan ülkelerin varlığıdır.
Bu olay, bir ya da birkaç ülkenûı
sorunu değil, 5 anakarada yaşa-
yan bütün ülke halklamun başat
sorunudur. Dünyamn her yerinde
dinsel gericilik adım adım ilerler-
ken bugün koşar adım iktidara
ghmektedir. Iktidarı ele geçirmiş
olduğu ülkeler de vardır. Benim ül-
kem Türkiye. bir türlü henüz açı-
kça söyIenme\en bö>le bir tehlike-
nin tehdidi altında bulunuyor. Bu
nedenlerle sizlere bir öneride bu-
lunmak Lsriyorum. Bütün dünva
ülkelerini kapsayan ve o ülke aydn
nlannm temsfl edileceği uluslara-
rası bir 'laisizm. hoşgörü ve banş
konferansı'nm ktsa zamanda top-
lanması
. Böyle bir konferansın toplan-
ması için en uygun ülkenin, benim
ülkem Türkiye olduğunu düşünü-
yorum. Çünkü anayasasında laik
olduğu yazılı bulunan, halkının
yüzde doksanuun Müslüman ol-
duğu söylenilen, ama hiçbir zaman
fûli olarak laik olmamış bulunan,
dünyadaki tek ülke Türkiye'dir.
Zamanınızi almamak için bu-
nun kanıdannı vermivorutn. Ama
özel olarak öğrenmek isteyeniniz
olursa bunun kanıtlannı »erebüi-
rim.
Bu konferansın Türkiye'de
yapıbnasının uygunlıığu konusun-
da bir gerekçe de Türki>e'nin coğ-
rafi durumudur.
Yapılmasını önerdiğûn böyle
bir uluslararası konferansın dü-
zenlenmesi için ya yeniden kunıla-
cak demokratik örgütlerin ya da
kurulu bulunan uluslararası örgüt-
lerin maddi destekleri gerekmek-
tedir. Bunun için başta L^VESCO
olmak üzere, çeşitli ülkelerin des-
teklemeleri ve katkı vermeleri ge-
rektiğine inanıyorum. Tehlikenin
dünyaca büyüldüğünü göz önünde
tutarak bu toplantıda oluşturula-
cak bir komitenin hazırlıklara
başlamasının gerektiğine inanı-
yorum. Hepinize derin saygılanmı
sunanm."
Aziz Nesin'in bildirisi salonda
uzun süre alkışlara yol açtı. Daha
sonra kürşüye gelen fsveç Yazar-
lar Birliği Başkanı ozan Peter
Curman, örgütünün böyle bir
konferansı destekleyeceğine
daha şimdiden söz verdi.
Aynca kasımda Baltık Deni-
zi'nde ve Karadeniz'de kıyılan
bulunan Türkiye dahil çeşitli ül-
kelerin yazarlannın yapacağı 11
günlük deniz gezisinde de bu ko-
nuyu açacağm) söyledi. Daha
sonra salonda bulunan Isveç
UNESCO'sunun temsilcisi, Aziz
Nesin'le tanıştınldı. Temsilci. ko-
nuyu çok olumlu karşıladığını
söyledi, derhal örgütüne iletmeye
söz verdi.
Ortadoğulukolekayonculardan4
nü'tablolarabüyükilgiKültür Senisi - Viktorya
döneminde İngiliz
toplumunu
tedirgin eden 'nü' resimler,
son zamanlarda Ortadoğulu
koleksiyonculann gözdesi
haline geldi.
Bu koleksiyoncular Viktorya
döneminde yapılan yağiı
boya nü tablolan ciddi bir
biçimde toplamaya
başladılar. İslamgeleneğinde
değil nü resimlerin, insan
resminin bile yapılması yasak
olduğundan. Müslüman
ahcılar bu konuda çeşitli
tedbirler ahyorlar.
Müzayedelere kendilerinin
adına kaülmalan için Londrah
tüccarlan görevlendıriyorlar.
Böylece müzayede kayıtlannda
isimleri yer almıyor.
Cinselliğin gözler önüne
serilmemeşi gerektiğı
düşüncesi İslam toplumlannda
çlduğu gibi Viktorya dönemi
İngiliz
toplumunda da benimsenmişti.
Ancak, Viktorya dönemi
İngiliz toplumunda orta smıf,
hatta din adamlan bile,
resimler ve heykeller klasik ya
da mitolojik öğeler taşıdıklan
Poynter'in 'The Cave of the Storm Njmphs' adlı tablosu.
sürece çıplaklığa pek karşı
çıkmıyorlardı.
Viktorya döneminin önde
gelen sanatçılanndan Sir
Lavtrence Alma-Tadema ve Sir
Edward Poyntergerçek
boyutlarda nü igürler
yapıyorlardı.
Alma Tadema'nın 1977
yıhnda yaptığı "The Sculptor's
Model' adlı tablosu. sanat
tarihi açısından büyük önem
taşımasına karşın. Londra'nın
unlü müzayede salonu
Christie's'de üç kez satışa
çıkanlmış ve
satılamamıştı. Sonunda tablo
1981 yıhnda adı açıklanmayan
biralratarafından 121 bin
sterlinesatınalındı.
Sotheby's'in Viktorya resmi
uzmanı Simon Taylor resmi
'gereğinden fazla açık' olarak
nitelendiriyor.
• Poynter'in 'The
CaveoftheStorm
Nymphs' adlı
tablosunun gelecek
hafta
Sotheby's'deki
müzayedede
500-700bin
sterline
satılması
bekleniyor.
Alma Tadema'nın 'The Roses
of Heliogabalus' adlı yapıtı
geçen yıl Christie's'teki bir
müzayedede 1.6 milyon sterline
alıcı bulmuştu.
Anatomik aynntılan ince bir
ipeğin ardından gösteren John
Godvvard (1861-1922) bu
yüzden de Orta Doğu'da çok
beğeniliyor.
Poynter'in "The Cave of the
Storm Nymphs' adb
tablosunun gelecek hafta
Sotheby's'deki müzayedede
500-700 bin sterline satılması
bekieniyor. Bu resim cinsellik
ve para imgelerini kışkırtıcı bir
biçimde
birleştirirken, erkeğin yırtıcı
kadına boyun eğişini de
anıştınyor.
Viktorya dönemi nü tablolan
1960 yıhnda alıcı bulmaya
haşladı. Lord Leighton
larafından yapılmış birnü
tabloyu o yıllarda 200 sterline
edinmek mümkündü.
TAHSIN VUCEL
Okuyanlar ve Bakanlar
Bir Fransız öğretmen, Daniel Pennac, öğrencilerine
kitap okumayı nasıl sevdirdiğini anlatan güzel kitabmda
(Comme un roman), "İnsan toplu yaşar, çünkü sürücül-
dür, ama yalnız olduğunu bildiği için okur"öer\ sonra da
ekler: "Bu okuma başka hiçbir arkadaşlığın yerini alma-
yan bir arkadaşlıktır, ama başka hiçbir arkadaşlık da bu
arkadaşlığın yerini tutamaz."
Birkaç gün sonra, hem yalnız olduğunu bilen, hem de
yalnızlık arkadaşlarının en candanını; kitabı tanımış ve
sevmiş binlerce insan, kentin dört bir yanından gelerek
13. İstanbul Kitap Fuan'nda büyük bir topluluk oluştur-
manın mutluluğunu yaşayacak. Ama kendimize çok
yakın bulduğumuz insanlar arasında bile, bu eşsiz arka-
daşın bizim doldurulmaz sandığımız yerini başka bir ar-
kadaşla dolduranlar var. sayıları da gittikçe artıyor. Kimi
"Canım, artık televizyon var, kitaba kim bakar!" diye ke-
sip atıyor. Kimi, belki sizin kitaplarla ilişkinizi bildiği, bel-
ki yıllar önceki okumalarından damağında varla yok
arası bir tat kaldığı için, daha bir yumuşak konuşuyor:
"Kitap okumak mı, ah, nerde!" diyor. "Televizyon kitabı
öldürdü, okumaya zaman mı kalıyor?" Kimi de sert mi
sert, verip veriştiriyor her akşam dört saat gözünü dikti-
ği araca, söylemediğini bırakmıyor. Sanki birileri her
akşam televizyonun önüne sıralanmış koltuklara bağlı-
yor zavallıları, uyuklayacak gibi oldular mı dürtüklüyor,
ellerine bir kitap almaya kalktılar mı vurup düşürüyor!
Tuhaf değil mi?
Tuhaf olmasına tuhaf, ama görülmedik bir şey değil.
Insanın eski huyudur. suçu hep araçlara yıkar: "Tüfek
icadoldu, mertlik bozuldu!" der ozan, okuyup dinleyen-
ler de kafa sallar. Daha önceleri çok mu merttik? Düş-
manı sırtındanbıçaklamayadeliklidemirçıktıktan sonra
mı başladık? Hayır, ama kendimizi suçlamaktansa
özünde iyi de kötü de olmayan araçları suçlamak daha
kolay. Televizyon konusunda da böyle, sıkıştıkça ona
yükleniyoruz. Doğrusunu isterseniz, ben de içerliyorum
bu aygıta. Içerlemenin başlıca nedeni de Saint-Exu-
pery'nin güzelim sevgi tanımını geçersiz kılmış olması.
Saint-Exupery, sevmenin birbirimize bakmak değil, aynı
yöne birlikte bakmak olduğunu söylemişti. Şimdi insan-
lar her akşam aynı yöne birlikte bakıyorlar, ama dene-
yimlerimizden biliyoruz ki, baktıkça birbirlerini unutu-
yorlar. Gene de dürüst olmak zorundayız. Çocukların
başarısızlıklarından eşlerin birbirinden kopmasına dek,
tüm aksaklıkların suçunu televizyona yüklemek fazla ko-
lay bir kaçamak. Yaşamlarından kitabın çekilmesini te-
levizyona bağlayanlar da aynı kaçamağa başvuruyor-
lar.
Böyle kaçamaklara başvuracaklarına, kestirmeden,
"Ben kitap okumayı sevmiyorum", deseler, çok daha
iyi. Hiç değilse içtenliklerine gölge düşmez. Nasıl olsa,
okumamak bir ayıp olmaktan çıktı. öğrenci okumuyor,
öğretmen okumuyor. politikacı okumuyor, gazeteci oku-
muyor, okumayan eleştirmenler bile var. Kiminin ezber-
lemekten okumaya zamanı kalrnıyor. Kiminin konuş-
maktan, kiminin yazmaktan. hemen hepsinin de televiz-
yon ızlemekten. Böylece, ilginç durumlara tanık oluyo-
ruz: Üç, dört, beş profesör, bir televizyon ekranında, bir,
iki, üç saat süresince karmaşık bir düşünsel ya da top-
lumsal konuyu tartışıyor da hıçbirinin ağzından tek kitap
adı çıkmayabiliyor. Neden? Televizyon yönetimi kitap
adı anmalarını yasaklıyor da ondan mı? Hayır, uğraşları
gereği, az da olsa okusalar, hatta yazsalar bile, yaşam-
larında kitabın yeri yok da ondan, yalnız kalınca gerçek-
ten yalnız kalıyorlar da ondan.
Bunda televizyonun hiç mi suçu yok? Aranırsa, çok
değişik suçfar bulunabilir, düşünürlerimiz de sık sık bu-
luyor. Ama bu aygıtı eve siz getirdiğinize, evinizde de
hiç kimse sizi kitabınızı kapatıp televizyon izlemeye zor-
lamadığına göre, onu kapınızı çalan dosttan, çevrenizde
dolaşıp kolunuzdan çeken çocuktan daha fazla suçlaya-
mazsınız. Olsa olsa Batı ülkelerinde birtakım televizyon-
lar bunu çok iyi başanrken, bizim televizyonlarımızın in-
sanlara kitap sevgisini aşılamakta, yayımlanan iyi kitap-
ları tanıtmakta yetersiz kalmasından yakınabilirsiniz.
Doğru, bu konuda televizyonlarımız gerçekten yetersiz
kalıyor. Bir bölümü tek kitaplıların elinde, evirip çeviripo
kitabı okuyorlar size, aynca okumanız gerekmiyor; bir
bölümü tümden kitapsız; bir bölümü kitap diye bir nes-
nenin ayrımındaymış gibi görünüyor. ama ayın kitabı
diye seçtiği yapıt konusunda bile iki, üç dakikadan fazla
konuşulmasını sakıncalı buluyor.
Hayır, başka güçler önlüyor kitapla insan arasında
sağlıklı bir ilişki kurulmasını, bu gazetenin okurunun çok
iyi bildiği güçler. Ama her yıl kasım başında, bir hafta
süresince, Kitap Fuan'nda dirsek dirseğe gelen binler-
ce kişi, hiçbir gücün, kitapları, okumayanların yalnızlığı-
na gömemeyeceğini kanıtlıyor.
Devinim'in kasım sayısı çıktı
• Kültür Senisi - Aylık "Devinim" dergisinin kasım sayısı
çıktı. Bu sayının ilk konusu "Gerici ile uzlaşma olmaz"
başlığını taşıyor. Nejat Gülen'in vazısınınardından Toktamış
Ateş ve Hikmet Çetinkaşa'nın bu konudaki göriişleri yer
alıyor. Bedri Baykamdayansmda aynı konuyu ele almış.
Banş Pekkip. Ishak Gülso\. Eriş Ülger. Ahmet Taner Kışlalı.
Prof.Dr. İlhan Arsel, Ali Çağlar. Birgül Göker. Adnan Tönel,
Kamil Bozoğlu, Banş Doster, Doç.Dr. Türkel Mınibaş.
Serkan Şahin ve Kutlay Alpuğan dergide yazısı olan diğer
yazarlar. Devinim'de aynca Hıfa Veldet Velidedeoğlu'nun 90.
doğum günü ile ilgili bir yazı, Alptekin Gündüz'ün Ali
Sirmen'le yaptığı söyleşi. Sedat Sezgen ve Tolga
Suyolcuoğlu'nun şiirleri ile Semih Balcıoğlu ve Semıh
Poroy'un karikatürleri yer alıyor.
'Kadın ile Memup' Oda Tiyatrosu'nda
• ANKARA (ANKA) - Ankara Devlet Tiyatrosu kasım ayına
"Kadın ile Memur" oyunuyla giriyor. Oyun, bugün Oda
Tiyatrosu'nda prömiyeryapacak. İtalyan yazar Aldo
Nikolaj'ın iki kişilik komedisinin yönetmenliğini Ege Aydan
üstlenmiş. Sahne ve giysi tasanmını Gül Emre'nin. ışık
tasanmını Tevfik Cenker'in yaptığı oyunda Zeynep Eronat ve
Erdal Küçükkömürcü rol alıyor. Yazar. oyunda kurulu
düzene bağlı, düşünmeye değil söy lenenleri yapmaya alışmış
ve otomatikleşmiş bir devlet memuru ile kimliği belirsiz bir
kadını karşı karşıya getirerek varolan düzenineleştirisini
yapıyor.
Yapı Kredi'den iki yeni kitap
• Kültür Senisi - Yapi Kredi Yayınlan iki yeni kitabı daha
okuy ucuyla buluşturuyor. Bunlardan biri. Prof.Dr.Levent
Kıhç'ın "Görüntü Estetiği" adh kitabı. Anadolu Üniversitesi
oğretim üyelerinden Kıhç'ın bu kitabı, görüntü estetiğinin
ilkelerine ve uygulamalanna ilişkin bilgilerin yanı sıra. henüz
çok yeni bir terminolojiyi de dilimize kazandınyor. İkinci
kitap. şair Küçük İskender'in "Periler Ölürken Özür Diler"
adlı son şiir kitabı. Kitap şairin kendi yaşamından kesitlerin
yanı sıra ironi. erotizm ve beklenmedik lirisızmler de içeriyor.
Sanat Spkağı acılıyor
• KOCAELİ (A.A) - İzmiî Saray bahçe Belediyesi tarafından
amatör ve profesyonel sanatçılann eserlerini sergilemeleri
amacıyla yaptınlan "Sanat Sokağı' önümüzdeki ay açilacak.
Gazi Lisesi'nin arkasında trafiğe kapatılan 200metre
uzunluğundaki sokakta yedişer metreük on iki portatif stand
yer alacak. Kocaeli'nin kültür kimliğinin ortaya çıkartılması
açısından bu sokağın gerekli olduğunu ifade eden belediye
yetkilileri açılışa başta ÇASOD Başkanı Halil Ergün olmak
üzere pek çok sanatçının katılacağını bildirdiler.