Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 1994 CUMA
DIZIYAZI
DOöJllf
Isveç Merkez Bankası Yön. Kur. Başkanı Prof. Linder beklentilerini Cumhlirİyet 'e yazdı
Dünya daha iyiolacak"lyimserler kötü yazarlar." Paul Valery'nin di-
le getirdiği bu vecizeye inanırsak biçem geliştir-
meye yarayan kötümserliği seçmek için pek çok
nedenimiz var demektir.
Bununla birlikte, gelecek hakkında birtakım
yorumlarda bulunma tehlikesini de göze alıyo-
rum. Zihinsel ve tahminsel olarak olaylann güç-
lü yönlerini ele almalıyız ve bu da bize önümüz-
deİci Üçüncü Binyıl'ın en azından ilk yansının
daha iyi bir dünya sunacagı anlamına gelmekte-
dir. Peki ya ondan sonra? "Cumhuriyet" bile kim-
seyi bu denli ileriyi görmekle görevlendirip, za-
man içerisinde engellenemez biçimde değişecek
olan birtakım vahşi tahminlerde bulunmasanı
bekleyemez.
Gelişmenin kaynaklan, her şeyden önce tekno-
lojik gelişme, komünizmın yok olması, sosyaliz-
min düşmesi, ideolojik ve ekonomik olarak Do-
ğu Asya'daki büyük ekonomik atılımın küresel et-
kisidir.
Hızlı teknolojik gelişimler yalnızca gelecekte-
ki yatınmlann ve büyümenin temelini oluştur-
maz, aynı zamanda uluslararası gerilimleri de yu-
muşatırlar. Modern teknoloji, kaynaklann tasar-
rufunu öngörür. Bilinen doğal kaynak rezervleri
petrolün önemi nedeniyle her geçen gün azalmak-
tadır. Fakat petrol krallığı kendi çöküşünün to-
humlannı, fiyatı -ve aynı zamanda doğal olarak
gücü- artarken ekecektir. Ömek: Fiyat dengelen-
meleri için teşviklerin verilmesi.
Aynca su ve hava gibi sahibi olmayan ve kay-
nak koruma bedeli ödenmeyen serbest kaynaklar
vardır ama bunlar da giderek kıtlaşmakta ve mo-
dern kaynak sorunu durumuna dönüşmektedir.
Bu, değişmek zorundadır fakat bu noktadaki zor-
luk. sıstemi kullanıcılar için bedelli duruma geti-
rebilmektedir.
Doğal kaynak tasarrufu aynı zamanda, eski Yu-
goslavya ve eski Sovyetler Birliği'nin bazı bö-
lümleri dışında, kabile toplumlannda görülen bel-
li bölgelere egemen olabilmek için verilen antik
mücadelelerin artık var olmadığını gösterdi. Ya-
şam alanı için verilen mücadele gelişmiş toplum-
larda tam zıttı olan 'böJgesel sorunlar' durumunu
aldı. Örnek: Nüfusun az olduğu bölgelerde uygun
yaşam standardının ekonomik etkinliğin azaltıla-
rak sağlanabılmesı.
•ihinsel ve tahminsel olarak
; olaylann güçlü yönlerini ele
!
aldığımızda, önümüzdeki
Üçüncü Binyıl'ın en azından ilk
yansının bize daha iyi bir dünya
sunacagı görülmektedir.
Gelişmenin kaynaklan, her
şeyden önce teknolojik gelişme,
komünizmin yok olması,
sosyalizmin düşmesi, ideolojik
ve ekonomik olarak Doğu
Asya'daki büyük ekonomik
atılımın küresel etkisidir.
'Fetih' piyasalann fethedilmesi dışında artık
geçmişte kalmış bir kavram, fakat burada da ka-
zanan sayısı birden fazla. Türk firmalan yabancı
piyasalan fethederken bazı yabancı firmalar da
Türk piyasasını fethetmekte. Piyasa sistemi iç pi-
yasa kuruluşlannda istikrar ve iki ülke arasında
banşı gerektirir. Jirinovski gibi kimseler piyasa
ekonomilerine hiç de yakışmazlar.
Çağdaş dram, eski Batı'da değil yeni Doğu'da
-Doğu Asya ve Batı Avrupa'da- yaşanmaktadır.
Avrupa ve Kuzey Amerika bir ölçüde karmaşadan
uzaktır. Avrupa ve Kuzey Amerika birliği pek çok
değişikliğe neden olacaksa ve güç merkezleri bu-
ralarda konumlanmışsa da gelecekteki gelişmeler
oldukça kolay bir biçimde tahmin edilebilmekte-
dir. Avrupa'daki yüksek işsizlik biçimindeki za-
yıflık, Amerika'nın suç oranındaki yükseklik, te-
levizyonun bir sürü gereksiz ve önemsiz konuy-
la üzennde egemenlik kurduğu toplum kültürü,
kirlilik ve benzeri konular sistemi etkisiz duruma
getiremeyecektir.
Japonya'nın büyümesi uzun süre özel bir olay
olarak görüldü. Fakat Tayvan, Güney Kore, Hong
Kong ve Singapur, yanlış bir biçimde mucize ola-
rak nitelendiriîen bu olayın tekrarlanabileceğini
kanıtJayınca güçlü bir gösteri etkisi yarattılar.
Siyasacılar ve bilim adamlanndan oluşan ve gi-
derek büyüyen bir grup, serbest piyasa ekonomi-
sinin planlı ekonomiden üstün, iç ve dış ticarette
düşük vergilerin avantajh, teşviklerin sübvansi-
yonlardan daha etkin olduğunu ve hükümetlerin
serbest girişimciliği düzenlemekten çok teşvik et-
mesinin gerektiğini ve açık sistemierin büyüme
ve adaleti geliştirdiğini kabul etmektedir. Uygu-
lanan siyasalar piyasa ve iş koşullannı zorlayıcı
türde olmamalıdır ve birtakım ayncalıklar elde
edebilmek için siyasal sistem üzerinde baskı öğe-
si oluşturabilecek çıkar gruplanna hizmet etme-
melidir.
Geçen günlerde yayımlanan "Doğu Asya Mu-
dzes" başlıkh Dünya Bankası raporu -her ne ka-
dar gerçekleştirilen başanlar tekrârlanamayacağı
Prof. Linder Doğu AvnıpaŞla ilgili şu değerlendirmeji vapıvor: Özellikle 1917'den beri komünizmin yönlendirdiği Doğu Avrupa ülkeleri önüne
geçikmez uzun bir ekonomik zoriuklar süreci yaşayacaklardır. Fakat ulaşümak istenen hedef olanaksız değildir.
Portre
Ekonomist, yönetici ve siyasetçi
1931 dogumlu, ekonomist.
1986'dan beri Stockholm
Ekonomı Okulu dekaru.
Londra ekonomi okulundan
mezun olduktan sonra
California OniveTsitesi'nde
ve Yale Üniversitesi'nde
çahşmalar yaptı ve 1961
yılında Stockholm Ekonomi
Okulu'nda doktora yaptı.
Çeşitii Amerikan ve Avrupa
üniversitelerinde konuk
profesör olarak ders verdi.
1976-1978 ve 1979-1981
yıllan arasında Ticaret
Bakanhğı yaptı. 1970-1981
yıllan arasında Muhafazakar
Parti Başkan Yardımcılığrnı ûstlendi. 1969-
1986 yıllan arasında milletvekili seçildi.
1983-1991 yıllan arasında
Stockholm Borsası
Başkanlığı görevini yürûttü.
1991 yıhndan beri de Isveç
Merkez Bankası Yönetim
Kurulu Başkanlığı'nı
yûrütmektedir.
Aynca 1993'ten bu yana
Philips'in lskandinavya
bölümü yönetim kurulu
başkanhğını
sürdürmektedir.
Kitaplan arasında Japonca
ve tspanyolcaya da çevrilen
"Ticaret ve Değişim Üzserine
Bir tnceleme"( 1961),
"GeHşim tçin Tkaret ve
rıcarE* Siyasaa" (1967),-Pasifik
YüzyılT(1986) sayılabilir.
Prof. Steffan Burenstam Linder
varsayılarak kullanılan mucize kelimesi yanlış ol-
sa da- aynntılı ve oldukça ilginç bir belgesellik
özelliği taşımakta.
Fakat gerçekleştirilen bütün bu olaylar ve mu-
cize olarak nitelendiriîen olaylar tekrardan ger-
çekleştirilebilir ve gerçekleştirilmektedir de.
Güneydoğu Asya ülkeleri ortadaki örneği ilk
taklit edenler. piyasa ekonomisi kuranlar ve hem
iç hem de dış ticaretin eski yapısını bozanlar ol-
du. Sonuçlar ise gerçekten görülmeye değerdi.
Kıta Çin'deki liderler içi kof bir canavar olmak
ile reformlar yapmak arasında seçim yapmak du-
rumunda kaldılar. Pekin'de. Tayvan'daki ve Hong
Kong'daki Çinlilerin, Tayland, Malezya ve Endo-
nezya'daki Çin azınlığın bu denli büyük ekono-
mik başanlara ımza atarken Çin'in neden bu den-
li az gelişme gösterdiği sorulması gereken bir so-
ruydu. Artık reformlann iyi etkileri, buradan öte-
ki ülkelere piyasa sisteminin güçlü yönlerini ser-
gilemekte.
IDoğu Asya'nm
yaratöğı etki
Japonya'daki ve onu taklit eden diğer ülkeler-
deki ilerleme sadece büyümede bir çığır açmadı,
aynı zamanda makro seviyede politik bir değişi-
me neden oldu. Haklı olarak "High-tec" (*) üze-
rine çok konuşuluyor. Fakat gerçekte devTİm ola-
rak kabul edilmesi gereken, yaslı Batı'yı zengin
kılan ve dünya çapında yaşanan karmaşık ekono-
mik sısteme geçiş, yanı "High-ec"tir. (**')
Doğu Asya'nın yarattığı gösteri etkisi, artık
müdahaleci ve bürokratik yapısını yeniden göz-
den geçiren Hindistan'ı da etkiledi. Yeni reform-
lar ise yolda ve arkası da gelecek. Eğer Hindistan
var olan yoksulluğundan kurtulabilirse -ki yaşa-
nan değişimler sonucu Hindistan'ın gelişmiş böl-
gelerinin daha şimdiden önemli bir sanayi güç
durumunu aldığı gözardı edilmemelidir- bu, önü-
müzdeki yüzyıllarda değişimin en temel öğesi
olacaktır. Aynı biçimde Latin Amerika'da da ye-
ni birtakım yaklaşımlar ve yöntemler başanyla
uygulanmaktadır.
Doğu Asya'nın Batı Avrupa'da yarattığı reka-
bet, yararlı bir rekabet ortamı yaratacaktır. Avru-
pa Birliği'nin kuruluşu, Almanya ile Fransa ara-
sında bir kez daha bir savaşı olanaksız kılmak için
duyulan arzudan kaynaklanmıştır. Bu aynca, Av-
rupa'yı Amerika ve Sovyetler Birliği ile rekabet
edebilir bir duruma gerirmek için yapılan büyük
birplandı. Evet, eğer unutmadıysanız, 50"lerde in-
sanlann Sovyetler Birliği'nden korkmalannın ne-
deni sadece uygulanan insanlık dışı siyasalar de-
ğil, uygulanan beş yıllık ekonomik planlar sonu-
cu son derece güçlü yeni bir Almanya'nın doğa-
cağından kaygı duyulmasıydı.
On yıl içerisinde Fransız-Alman çelişkisinin
oluşması olanaksız gibi gözüküyordu ve hem
Amerika hem de Sovyetler Birliği ile rekabet ol-
dukça yönetilebilir gibi geliyordu. Birliğinyolaç-
tığı baskı azaldı ve ortak tanm siyasalan gibi bü-
rokratik işlemlere dönüştü. Fakat Doğu Asya'nın
yol açtığı rekabet, birlik sürecini ve ticaret engel-
lerinin kaldınlmasını yalnızca Avrupa'da değil,
aynı zamanda Kuzey Amerika'da da hızlandırdı.
Bütün bu yaşananlar, komşu ülkelerde istisnai
olarak serbest piyasa ekonomisinin nimetlerin-
den yararlanan Rus azınlıklan yaşamadığı için
Rusya'ya Çin'den de sonra ulastı. Bu tür zor so-
rular akıllara daha önce gelmedi.
Çin'de ise reform çabalanna karşı engelleme-
ler olacaktır Fakat eski sistem kredisini yitirmiş-
tir ve gerçek tehdit ulusçuluktan kaynaklanmak-
tadır. Reformlar olmazsa tehdit altında yaşanıla-
cak bir dönem başlar. Yine de savaşma gücünde
bir azalma olacak. Askeri malzemeler pas tut-
makta. Umanm füzeler de paslanır ve insanoğlu
için baştan çıkancı bir durum olmaktan çıkar.
Rusya'da reformlann uygulanması ise Çin'den
çok daha zor olacaktır. Sovyetler Birliği'nin bas-
kı düzeni ülkeyi ve ekonomiyi son derece zayıf
ve savunmasız bir duruma getirmiştir. Daha az ge-
lişmiş bir ülkede sosyalizmden serbest piyasa eko-
nomisine geçiş, bürokratik sınıflann ortadan kal-
dınlması dışında fazla bir değişim gerektirme-
mektedir.
Bununla birlikte Sovyetler Birliği'nde inanıl-
maz sayıda yanlış yapılmış yatınm bulunmakta-
dır. Schumpeter'in "Yaraöcı Vıkım" adlı yapıtı,
işlemekte olan bir büyüme sürecini inceler. Yeni
gelene yer açmak için sürekli yinelenen bir yara-
tıcı yıkıma dikkati çeker. Sovyet sisteminde sürek-
li katlanarak büyüyen ise sadece yapılan hatalar-
dı. Ekonomi, Avrupa'daki tanmcılık ya da Türki-
ye'deki kömür madenciliği gibi hatalı yöntemle-
re dayandınlmıştı.
± etih; piyasalann fethedilmesi
dışında artık geçmişte kalmış bir
kavram, fakat burada da
kazanan sayısı birden fazla.
Türk firmalan yabancı
piyasalan fethederken bazı
yabancı firmalar da Türk
piyasasını fethetmekte. Piyasa
sistemi iç piyasada istikrar ve iki
ülke arasında banşı gerektirir.
Jirinovski gibi kimseler piyasa
ekonomilerine yakışmazlar.
Tanzanya gibi yıllarca öz kaynaklannın büyük
birbölümünü sosyalizmin uygulanabilmesi uğru-
na harcayan yoksul ülkelerde, reformlar aracılı-
ğıyla ekonomik büyüme süreci hızla baslatılabi-
lir. Gerçekte gidilmesi gereken yol çok uzundur,
fakat bu yol rufulduğunda daha başında büyüme
sürecinin başlayacağı gözlemlenecektir. Özellik-
le 1917'den beri komünizmin yönlendirdiği Do-
ğu Avrupa ülkeleri önüne geçilemez uzun bireko-
nomik zorlukJar süreci yasayacaklardır. Fakat ula-
şılmak istenen hedef olanaksız değildir. Bununla
birlikte serbest ticaret yoluyla üretimin daha iyi
değerlendirilmesi durumunda bu süreç daha az sı-
kıntı çekilerek geçirilebilir. Oretimin, özellikle de
tanm ürünlerinin büyük bir bölümü depo, ulaşım
ve ticaret sıkıntılan nedeniyle yok edilmektedir.
Doğu Avrupa'daki ekonomik reformlar acı ve-
rici ve siyasal olarak tehlikeli olacaktır. Fakat re-
formlar uygulamada. Özellikle Çekoslovakya,
Macaristan, Polonya, Litvanya ve Estonya gibi
ülkeler başanya ulaştıklannda yeni sistemin zen-
ginlik getirdiğini göstermeye başlayacaklar ve
gösteri etkisi yaratacaklar.
Dünya daha iyi olacak.
(*) Yüksek teknoloji
(**) Yüksek ekonomi
Yaruı: Nobel Fizik Odülü sahibi
Prof. Melvin Schtcartz
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E* A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
İSKENDERUN1. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 1994,214
Davalı: Mustafa Kösenli-adresi meçhul
Davacı Cemre Inş. Tah. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından davalı Öz-
han Kıbç, Hacı Hüseyin Ölker, Mustafa Kösenli, Ray Sigorta A.Ş.
aleyhine açılnuş bulunan tazminat davasının yapılan duruşması so-
nunda:
Adınıza çıkartılan davetiyede tanınmadığınızdan bahisle iade edıl-
mış olması üzerine yapılan zabıta tahkikatında da adresiniz meçhul
kaJdığından ilanen duruşma gününün teblığıne karar verilmiş, duruş-
ma 17.11.1994 gününe ertelenmistiı. Mezkur gûn ve saatte gelmeniz.
gebnediğiniz veya bir vekille de temsıl eturilmediğiniz takdirde dava-
nın yokluğunuzda bitirileceği davetiye yerine kaim olmak üzcre ila-
nen tebliğ olunur. 23.9.1994
Basın: 51382
tLAN
T.C.
BARTIN1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİ
Sayı: 1993,507 Es.
Mahkememizde davaa Ahmet Baştan vekili Av. Nilgün Saban
tarafından davalı Muammer Çoban aleyhine ikame olunan tazminat
davasının yapılan açık yargılamalan sonucunda verilen ara kararı
gereğince,
Davalı Muammer Çoban'ın zabıta araşurmalanna rağmen adresi
tebligata yarar bir şekilde tespit edilemediğinden adı gecen şahsın 4.
11.1994 günü duruşma için mahkemede hazır bulunması. aksı takdir-
de HUMK'nin 243 2. maddesi gereğince yokluğunda dunışmaya
devam edileceği hususu ilanen tebliğ olunur.
Basm: 51388
BAŞBAKANLIK GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI
GÜMRÜKLER BAŞMÜDÜRLÜĞÜ
SAYI:B.07.0GÜM.l. 10.00-09 HİK. 10'2-(84)7709
K0NU: NURETTİN AKTAN
Istanbul Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1983863 E. 198691
K. sayılı 16.5.1986 günlü karan uyannca idaremize 40.561.456.-TL.
para cezası ödemeye hükümlü Nurettin Aktan kararda belirtilen ad-
resinde bulunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememekte-
dir.
Tebligata esas olacak başkaca bir adresi bilinmediğinden 7201 s
yılı Tebügat Kanunu'nun 28. ve 29. maddelerine göre ilanen tebliği
karar verildi.
Tebligat yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur.
Basın: 36879
sa-
ne
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Sıfır Noktası
Bergama'da Emir ailesinin bahçesinde bir çay sofrası.
Başta Feral Emir, genç ve güzel kadınlar var çevresinde.
Mürvet Emir'in patlıcanlı börekleriyle çay içiyoruz. Renk
renk çiçekler arasında kedi yavrularıyla hayvanlar gününü
kutluyoruz! Kimi yeşil yeşil bakıyor, kimi maviş maviş. Ki-
mi kuyruğunu sallıyor, kuyruk değil ipek çilesi. Içeride baş-
ka bir ipek bahçesi var, Avni Emir'in sandığı, çocukluğun-
dan bu yana bıriktirdiği çevreler, kuşaklar, bohçalar, yeme-
niler. Bergama kadınlannın elleri, gözleri konuşuyor hep-
sinde, birbirinden güzel çiçek bahçeleri. Sandığı kapadık,
bahçeye döndük. Dünden bugüne, Akropol'den siyanür
mezanna! Eurogold temsilcilerine halı satmayan Bergama-
lılan kucaklıyorum sevgiyle. Halıcılıkla yaşıyor ama, siya-
nür oyaşamı solduracak, gecikmeden gösteriyor tepkisi-
ni. Ardından SHP'den sözediyoruz. Konuklardan biri SHP
Kadın Komisyonu Başkanı. Ayla Akbal da bizimle birlik-
te, kadın sorunlanna eğilmeyi, bir kadın bakanhğı kurul-
masını çok savundu vaktiyle, Kadın Komisyonu Başkanı'nı
da ilgiyle dinliyor. Bergamalı başkan siyasal yaşamdaki tı-
kanıklıktan yakınıyor, 27 Mart seçimlerinden sonra Ege'de,
SHP örgütünde solan bir şeyler olduğunu söylüyor hüzün-
le. Ben her zamanki iyimserliğimle hüznü dağıtmaya çalt-
şıyorum. Siyasal yaşamdaki olumsuz gelişrnelerle çok şey
yitirdik, srfır noktasına geldik ama, sıfırdan sonrası da ola-
cak, bir tırmanış başlayacak elbet.
Umutsuzluk, umudun itici gücü bence. Soluk umutlaya-
şayamaz halkımız; umut yeniden yeşerecek, kök yeniden
sürecek. Kıyılarda dolaş/rken, kahvelerde konuşurken bu
umudu daha çok duyuyorum ben. DSP büyük kongresi
toplanıypr Ankara'da, Körfez kahvelerinde gözler TV'de,
Ecevrt'i izliyor. Vaktiyle umutla, coşkuyla seyrettiği Kara-
oğlan'ı. Yorumlar başlıyor sonra: Yine Ecevit diyor yalnız,
ben diyor, DSP'liler demiyor, biz demiyor, biz demeden de-
mokrasi olur mu?
Karaoğlan'ı bırakıyor, Assos'un mavisine dalıyorum bir-
den, derin sularda yüzerek denizi yaşamak çok hoş, son-
suzluğa kulaç atar gibi.. karşıda Midilli, Safo'nun dizele-
rini yakalamaya çalışıyorum belleğimde. Oysa kulağımda
Mümtaz Soysal'ın sözleri çınlıyor. Yüreğimde de o söz-
lerin gerçeğini yaşamak özlemi. O özlemle bir demet çi-
çek derledim, başkente dönüşte birilerine vereceğim! As-
sos çiçekleri, turkuvaz sularda parlayan renk renk taşlar,
doğanın fırçası ve yontusuyla şaşılası biçimlere dönüşü-
yor. Anadolu uygarlıklanndan, antik kentlerden, tapınak-
lardan bir soluk gibi. Kıyıdaki lokantada kimse yok, motel
odalan da bomboş, bekçi de öteki otele gitmiş, eşiyle ko-
nuştuk biraz. Balıkesir'in Dursunbey kazasından genç bir
kadın. İki yıl önce gelmişler buraya. İki yılda nerden nere-
ye gelmiş bu genç kadın, sözlüğü nasıl zenginleşmiş, bek-
çi eşi değil turizm uzmanı neredeyse. Okuyabilseydi şim-
di nerede olurdu acaba? Yüreğinin ışığıyla deliyor karan-
lığı, şeriat özleyenlere gerçek bir yanıt. Radyo haberlerı de
Cumhurbaşkanı Demirel'in üniversitelerin açılış törenle-
rinde yaptığı konuşmaları yayımlıyor o aralık! llkokulu da
okumayanlara karşın üniversite sayısını çoğaltmakla övü-
nüyor cumhurbaşkanımız.
Behramkale'den Babakale'ye giderken genç bir adam
gördük yolda. Tertemiz elbisesi, beyaz gömleği, renkli kra-
vatıyla çiçek gibi bir genç adam, kalbim çarptı.
- Bu bir öğretmen, dedim.
Durduk, yolu sorduk, sevgiyle selamladık genç öğret-
meni. Babakale yollarında kuş uçmuyor, ama genç bir öğ-
retmen kanatlanmış gibi yürüyor. Güneydoğu'da kanadı
kınlanları düşünüyorum.
Anadolu yanmadası Babakale'de sona eriyor, kara biti-
yor, deniz başlıyor Bababurun'da. Vaktiyle Aziz Nesin 3e
gelmiştik buraya. Tepede bir kahvede oturup bir öğret-
menle konuşmuştuk. Bir de genç kaptan vardı kahvede.
Haydar Kaptan yine orada. O günü anımsıyor. Dar so-
kaklarda yürüdük biraz, köşede başka bir kahvede yaşlı
kaleliler oturuyor. Başta Aydın'dan gelen Germiyanoğul-
ları, Anadolu'nun birçok kentinden gelen tutuklular yapı-
yor Babakale'yi- Özgürlüğe kavuşuyor, buraya yerleşiyor
sonra. Kahvedekileronlann çocuklan. Kimi bıçakçılığı sür-
dürüyor, kimi balıkçılıkla geçiniyor. Kalede oluşan Anado-
lu mozaiği kahvede de siyasal bir mozaik oluşturuyor. Be-
yaz sakallı kimi kaleliler de Tansu Çiller'i desteklediğini
söylüyor bana. Kadın Başbakan'ı ilgiyle izliyorlar. Belki de
Anadolu'nun batı ucunda yaşadıklan için Refah'tan söz et-
miyor, Tansu diyoriar.
• • •
Midilli'ye yüzebilirdik Babakale'den. Ben de belediye
başkanını kutlardım. Altına saldıranlara karşı açılan savaş-
ta Körfezli yerel yöneticileri destekliyor Yunan başkan. Ki-
mi kişiler miyopluktan ya da çıkarsal körleşmeden gerçe-
ği göremiyor ama, altıncılara karşı duyarlık giderek geniş-
liyor. Almanya'nın büyük tirajlı Süddeutsche Zeitung'da
geniş yer aldı bu olay, Bild dergisinde, FIAN'ın (Uluslara-
rası Insan Haklan Kuruluşu) haftalık dergisinde uyarı yazı-
lan yayımlandı. Spiegel TV'den birekip geldi Bergama'ya.
Türk basınında da neler yazıyor? Gazetemiz olayı baş-
tan sona izliyor, uyan görevini yapıyor ama, Çevre Bakan-
lığı'nın sağırlığı sürüyor. Ölüm kentine turlar düzenleniyor!
Bilim adına da neler söylenebiliyor. Elbet nedeni var. Kör-
fez'de Körfezli kimi kadınlar altın takılardan da annmak ey-
lemine başlarken, kimi kişiler, gruplar da yaşamlannı altın-
la partatmak sevdasında.
Sözün kısası srfır noktasına yaklaştık artık. Siyanürde bo-
ğulmadan soluğumuzu tazelemek saati geldi.
BULMACA
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/ Burdur ilinde, Ana-
dolu'nun Yenitaş ve Ba-
kırtaş dönemlerini aydın-
latan en önemli merkez
olan höyük. 2/ Osmanlı-
lar'da gece bekçisi... Eldi-
ven ve giysi yapımında
kullanılan bir tür yumu-
şak deri. 3/ Hayvanı avcı- 6
lığa alıştırma işi... Kısa j
saplı odun baltası. 4/
Yapma,etme...Oylumlu. 8
5/ Zırhlı araçlara karşı n
yakın savaş sırasında kul-
lanılan hafıf silah... Hicap. 6/ Öğü-
tülmüş tahıl... Ergime durumun-
daki madenlerin yüzeyinde topla-
nan madde. 7/ Gülünç bir biçimde
giyinip süslenen kadın... Iran'da
tarihi bir kent. 8/ Makine yağı...
Şiirde iki ya da daha çok dızeden
oluşan birim. 9/ Vilayet... BLızlık
zan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ 1278-1918 yıllan arasında Av-
rupa'da, özellikle Avusturya'da
saltanat süren hanedan. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü simgele-
yen değnek... Tıp dilinde idrar salgısının azalmasına verilen ad.
3/ Bir meyve... Saçı dökülmüş olan. 4/ Sahip... Dünyanın en es-
ki ve en kutsal sayılan kentlerinden biri. 5/ Kumaş üzerine yapı-
lan işleme. 6/ Lütfi Ö. Akad'ın bir filmi... Yemek... Bir bağlaç.
7/ Yalvaran, rica eden... Orta Asya'da yaşayan Şamanist Türk-
ler arasında çeşitli şeylerden anlam çıkartarak bakılan fal. 8/
Geminin saatteki hîzını anlamak için kullanılan aygıt. 9/ "—
olduysa millet şanına noksan gelir sanma" (Namık Kemal)..
Taraf.