Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 EKİM 1994 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Herkes bu kafesin içine giremez
îstanbul Devlet Tiyatrosu Woody Allen'm 'Final'ini Birim Tiyatro'da sahneliyor
PELtNÖZER
îstanbul Devlet Tiyatrolan'nın sah-
nelediği "Final" adü oyunu izlemek
ûzere Birim Tiyatro'ya girdiğinizde,
sahne yerine karşınıza çıkan dev kafes
sizi şaşırtmasın. Çünkü bu kafes, belki
de şimdiye dek yapılan tarumlanndan
soyutlanarak sizi sözcüklerin zengin
dünyalannda zorunlu bir yolculuğa
çıkaracak. Dikkatli olun! Birazdan bu
kafesin içinde karnaval başlayacak.
'Kafesin içinde özgûrlûkkrine kavuşan
insanlar'ın danslan, şarkılan. sohbet-
leri ve oyunlan sizin, belki de içeri gir-
me arzusu duymaruza neden olacak.
Ancak bu öyle kolay kolay gerçekleşe-
cek düşlerden değıl. İçeri gırmenin
bazı koşullan var.
Marjinalkr koruma aitında
Oyunun yönetmeni Cûneyt Çaiış-
kur, kafesin özelliğini şöyle anlatıyor:
"Oyundaki marpnal kimlikJerin koru-
ma aitında ohnaJan gerektiğirri düşün-
düm. Herkes bu kafesin içine giremez.
Ancak içerde delirebilenler, kamuoyun-
ca >anlış anlasdanlar, içerde uçabikn-
ler giriş belgesi alabilirier. İçeri
girebilmek öyle kolay değil."
Birazdan ışıklar kararacak
ve dev kafes; sürekli soru so-
ran. çevrelerine meraklı göz-
lerle bakan, her şeyi tanımla-
maya çalışan, birileri tarafı-
ndan cezalandınlan, kimi za-
man ölüme meydan okuyan.
kimı zaman her şeyden kor-
kan, güvensiz. şaşkın; aynı za-
manda bilge. yaramaz çocuk
bakışlanyla yaşama saldıran
insanlarla dolacak. Eğer W'o-
ody Allen'ı tanıyorsanız. bu
insanlar size yabancı gelmeye-
cek. O, bu kafeste, yine karak-
terlerini azat edecek. Seyirri-
ler de sahnedeki büyüyü yaşa-
manın ve sezgilerini özgür bı-
rakmanın keyfini yaşayacak-
lar.
Gizli köşelerin tadı
olan, oyunun sonunda
kalacak tat.
'Fînal'in bundan üç
yıl önce başına gelenler
de oldukça ilginç: Çah-
şkur, üç yıl önce An-
kara Devlet Tiyatro-
su'nda 'Fînal'i sahnele-
me girişiminde bulun-
duğunda Türkiye ga-
zetesinde oyundaki
'cinselliğe' ilişkın bazı
hıyancı eJeştiııler' ya-
yımlanmış. Ardından
Çalışkur, Türkiye ga-
zetesinde tekzip ya-
yımJamış. Çeşitli basm
organlan da yönetme-
ni desteklemiş. Daily
News. haberi "God
WilJ Go On - Tann De-
vam Edecek" başlığı
aitında vermiş ve
böylece olacaklan ön-
ceden kestirmiş. So-
nuçta üç yıl rötarlı da
kaynağının oyuncularda olduğuna
değinen yönetmen, yöntemi belirle-
dikten sonra gerisinin çorap söküğü
gibi geldiğini belirtiyor. Çalışkur, VVo-
ody Allen'a da eleştirel bakmayı lcrcih
etmiş, onun bakışını bir öte-ironiyle
seyirci karşısına getirmeyi amaçlamış:
"Ben hiçbir zaman kendimi VVoody Al-
len'ın zekasıyla, VV'oodv Allen'm algüa-
ma düzeyiyle sınırlı saymadım. O bir
yazardır, senaristtir, o bir rejisördür,
oyuncudur, ama o da sınırları olan bir
insandır. Ona bir ûst zekayla bakmayı
tercih ettim. Yani 'Ben senin demck is-
tediğinı anlıyorum ve kağıdını görü-
yorum. Bana blöf yapma" demek iste-
dim."
olsa Daily
News'ün kehaneti geroekleşmış. Tur-
gut Berges ve özcan Ozer'in çevirisi,
bu oyun için özel olarak İngiltere'den
gelen. Paul Pavey'in müzikleri, Erdal
Cüneyt Çalışkur. Allen'a 'bir üst zekayla bakmayı 'yeğlemiş.
Algöz, İşdar Gökseven, Müge Arıcılar,
Erkan Taşdöğen, Gökalp Kulan, Ön-
der Çakar, Tülin Aykılıç, Mevlüt De-
miryay, Ömer Hüsnü Turat, Atilla
Alptekin ve Şafak Başnlrk "Final'de
Ve Woody AUen'ın hep bir
ucunu açık bırakarak açtığı
parantezleri kapatmaya,
oyundan sonra beyinlerine
hücum eden sorulan yanıtla-
maya çalışacaklar. Belki de bu yüzden
'oyun' hiç bitmeyecek.
Üç yıl sonra 'FiMİ'i (nam-ı diğer
T a n n ) İstanbul Devlet Tiyatrolan-
nda sahneleme fırsatı bulan Cüneyt
Çalışkur, oyunu, 'tiyatro-insan-Tann'
ilişkisine mizahi bir yaklaşun olarak
tanımlıyor.
Gerçek ile kurmaca arasında seyir-
cinin kendini sorgulamasını işleyen
oyunda. belli bir mantık dizgesi, klasik
dramatik yapı aramak yanbş. Onemli
müdahale eden bir baş-
ka yazar, bu arada
olanlan kafesin üst
katındaki sandalyesin-
de soğukkanlı bir şekil-
de izleyen, arada bir de
klarnet çalan ve aslında
oyunun sorumlulan-
ndan olan 'asd yazar'
VVoody Allen. Vedaha
pek çok renkli karak-
ter... Oyunda yazar ve
Hepatitis'i canlandıran
Taner Birsel'in de dedi-
ği gibi oyun, 'kocaman
bir mozaik' : küçük
küçük renkli, birbirin-
den farklı parçacıklar-
dan oluşuyor. Parçalar ftalyan sahneyi sevmiyor
bir araya geldiğinde ise -
Aslmda bir senaryo yazan olduğun-
dan. Wood> Allen'ın. dramaturjik
açıdan çok büyük zaaflan, boşluklan.
eksikleri olan tiyatro metinleri
yazdığını iddia eden Çalışkur, bunu
metni sevme nedenlerinden biri olarak
gösteriyor ve "Ben de böylesi, oynama-
ma izin veren metinleri seviyorum, ter-
cih ediyorum" diyor.
Son genel provalar sırasında görüş-
tüğümüzdc Çalışkur, oyunu
izlerken kahkahalannı tu-
tamıyor ve sonuçtan memnun
görünüyor, oyunculannın
performanslanndan da ol-
dukça hoşnut olduğunu belir-
tiyor. Çalışkur, Devlet Tiyat-
rolan'ndaki genç kadrodan
da umutlu görünüyor: "Bu
genç kadromın kemikleşmiş
bazı yapılarda kabul görmesi.
tabii belli bir süreci gerektire-
cek. Onlar şimdilik denevimsiz
oldukları için. işin içinde za-
manla kendilerini geltştirecek-
ler, yetke sahibi olacaklar."
Çalışkur. rejiyi Birim Tiyatro
için özel olarak tasarlamış.
İtalyan sahneyi sevmeyen yö-
netmen, özelliklc bu oyun
için, İtalyan sahnenin deza-
vantajlan olduğunu savunu-
yor.
büyük bir resım ta-
mamlanıyor. Oyunun
gizli köşelerini İceşfet-
tikçe seyircinin ve
oyuncunun aldığı tat
da artıyor. Cüneyt Çalışkur, rejide
oyunculannı oldukça serbest
bırakmış. Bu serbestlik seyirciye de
yansıyor ve kasılmış seyircinin yerini,
koltuğuna rahatça otuımuş, eğlenen
'Kafesin içinde özgürlüklerine kavuşan insanlar
1
sizi zengin dünyalannda yolculuğa çıkaracak. (Fotoğraflar: DEVRİM BAR AN)
Uğuriu'nun koreografısı. Nurettin öz-
könû'nün sahne, Serpil Tezcan'ın giy-
si, önder Ank'ın ışık tasanmlanyİa
gerçekleşen oyunda, yoğun olarak
genç oyuncular rol alsa da Engin Şen-
kaa,Tijen Pargibi DevletTivatrolan'-
nın ludemli oyunculan farklı biroyun-
culuk tarzıyla oyuna büyük katkıda
bulunuyorlar. Taner Birsel. Nişan Şi-
rinyan, Merih Atalay. Özgür Erkekli,
Rüçhan Çalrşkur. Yeşim Kızüçeç, Ce\-
det Ancılar, Bengisu Karahan. Zafer
dığer rolleri paylaşıyorlar. Oyun; Yu-
nan tragedyalanndan. Broadway mü-
zikallerinden parçalarla dolu ve her
bir sahnesı adeta büyük bir 'puzzle'ı
tamamlıyor. 'Final'de Tenessee Wifli-
ams'ın "Arzu Tramvayı" oyunundaki
Blanche Dubois ve Kovvalski, tasar-
ruf sepetleri' yüzünden tek kişiye inen
koro, özgürlük istemeyen köle, or-
gazm olma hayalleri kuran felsefe me-
raklısı kadın, oyununa bir türlü fınal
bulamayan yazar. o yazann oyununa
ve yorumlayan seyirci alıyor. Cevdet
Ancılar da oyunu. 'Ağdalı bir perspek-
tifi olma> an, kendi içinde bir dramatur-
jik yapıy a sahip. bu yapı içinde özeüikle
oyuncuyu fevkalade rahat bırakan >e
farklı bir çaltşmava dönüşen bir oyun'
olarak tanımbyor.
Cüneyt Çalışkur, özgün metin üze-
rinde değişiklikler ve eklemeler
yapmış. Doğaçlama çahşmalanna
önem veren Çalışkur. metnin böylece
zenginleştiğini savunuvor. Değişimin
Nitelemek olanaksız
Hiçbir tanıma yüz verme-
yen bu oyunu nitelemek nere-
deyse olanaksız. Yönetmen
de bu görüşe katılıyor. Ve tüm
tanımlamalann sonunda 'gibi' kelime-
sınin kullanılmasının zorunlu olduğu-
nu belirtiyor. Belki de oyunun çekicili-
ğı buradan geliyor.
Son olarak Çalışkur'a VVoody Al-
lcn'ı oyuna davet edip etmeyeceğini
soruyoruz ve bunu düşündüklerini,
hatta ona faks çekmeyi planladıklannı
öğreniyoruz. VVoody Allen bu. ne ya-
pacağı belli olmaz, bakarsınız atlar bir
uçağa. oyununun nasıl sahnelendiğini
görmek üzere İstanbul'a gelir.
SÖYLESI
'O, toplumun
fedaisiydi'
Kültür Senisi - Kadıköy Sanat
Merkezi'nce düzenlenen
"Cumhuriyet Dönemi
Edebiyatrmızm Yüce Bir Dağı: Rrfat
Ilgaz" konulu söyleşi cumartesi
günü KSM'degerçekleşti. Geçti
ğimiz yıl temmuz ayında yitirdiğimiz
sanatçı için yapılan söyleşiye,
Şükran Kurdakul, Aydm flgaz,
Öner Yagcı ve Aydm Hatipoğlu
konuşmacı olarak katıldılar. Dia
gösterisinin ardından başlayan
söyleşide ilk sözü alan Şükran
Kurdakul, "Rıfat Ilgaz şürlerinde
okuyucuya, Cemal Nadir'in
karikatürlerinde bıraktığı izlenimi
|bmüur"dedi.
Ilgaz'ın tüm
zorluklara karşın
başını eğmeden
yaşarnını
sürdürdüğünü
belirten
l Kurdakul, "O,
toplumun
fedaisiydi'' dedi.
Aydm Hatipoğlu
iseyaptığı
konuşmada.
Rıfat Ilgaz'ın
sanatçı kişiliğini anlattı. Yaşamının
sıkıntıiarla geçmesinin sanatçıda
'direnme hırsı' yarattığını söyleyen
Hatipoğlu, Ilgaz'ın şiirlerinden
ömekler verdi. Günümüzde
ekonomide, politikada görülen
kirlenmenin, kültürdede
gözüktüğünü belirten Öner Yağcı,
Türkiye'nin müzikte ve edebiyatta
biryozlaşma yaşadığmı söyledi.
"İlhan Selçuk'un da dediği gibi Rıfat
Dgaz'ın bir kişi olarak değil, bir
kurum olarak incetenmesi gerekir"
diyen Yağa. Ilgaz'ın toplumun
aynası olma görevini yapmış
olduğunu söyledi.
Söyleşide son söz sırasını alan
sanatçının oğlu Aydm Ilgaz ise, 12
Eylül 1980'de gözleri veelleri bağlı
olarak Cide sokaklannda
dolaşünlan Rıfat Ilgaz'a
Kastamonu ve Cideliler'in vefa
borçlannı onun adını park, kültür
merkezine ve sokağa yererek
ödediklerini söyledi. Ülkemizde
sanatçılara hak ettikleri değerlerin
verilmediğine dikkat çeken Ilgaz,
babasının adını her zaman ya
şatacaklannı vurguladı.
Köln Türk Filmleri Festivali 26 ekim- 2 kasım tarihlerinde gerçekleşecek
11 fîlııı ödül için yarışacak
Yanşmalı bölümde Başar Sabuncu'nun yönettiği, Tank
Akan, Müjde Ar ve Halil Ergûn'ün başrollerini paylaştığı
Yolcuda >eralıvor.
GALERI • ATÖLYE
Külnır Servisi - Köln Türk Filmleri Festiv ali. 26
ekim-2 kasım tarihleri arasında gerçekleştiriliyor.
3 yıldır düzenlenen "Sinema Günleri", bu yil Köln
Belediye Başkanı Norbert Burger'in himayesinde.
WDR. ARTE gibi televizyon kuruluşlan. Köln
Kültür Dairesi, Köln Halk Yüksek Okulu ve
Köln Cinematek gibi kurumlann desteğiyle yan-
şmalı ve ödüllü bir fılm festivaline dönüştü.
Festivalde birçoğu ulusal ve uluslararası ödüle
sahip. 24'ü uzun metrajh. 10'u kısa metrajlı. 4'ü
WDR yapımı belgesel olmak üzere toplam 38
fılm. 4 ayn sinema salonunda sinemaseverlerle
buluşacaİc.
'Sinema Günleri"nin gördüğü yoğun ilgi üzeri-
ne bu yıl ilk kez düzenlenen "Köln Türk Filmleri
Festivali' ile. Avrupa'da çok iyi tanınmayan si-
nemamızı olumlu ve olumsuz yanlanyla tartı-
şmaya açmak. sinemamıan ürettiği en son filmle-
ri Avrupalı ızleyici ile buluşturmak. dünyada ve
Almanya'da ırkçıhk ve yabancı düşmanlığına
karşı halklar arasında eşit koşullarda dostluğun
ve hoşgörünün gelişmesine katkı sağlamak amaç-
lanıvor. Festival tarihleri arasında Köln'ü, yerlı
yabancı sinemacılann ve sinemaseverlerin buluş-
tuğu bir merkez haline getirmek de festivalin bir
diğer hedefi.
Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan yanşmalı bö-
lümde birincı, ikinci ve üçüncü fılmi
belirleyecek seçici kurul, sinema eleştirmeni
Atilla Dorsay. yönetmen Hark Bohm. yazar ve
yönetmen Hüseyin Erdem. yönetmen Jeanine
Meeraptel. Köln Kültür Dairesi Müdıresi Katin-
ka Dittrich. WDR-TV-Radyodan gazeteci ve yö-
netmen Osman Okkan. WDR-TV'den Schmitt
Ospach. ARTE-TVden Lte Casper'den oluşu-
yor Bu bölümde şanşacak fılmler ve yönetmen-
leri şöyle sıralanıyor: 'AmerikalT (Şerif Gören).
'Bir Sonbahar Hikayesi' (YavuzÖzkan). 'C Blok"
(Zeki Demirkubuz). 'Çözülmeler' (Yusuf Kur-
çenli). 'Hoşçakal Umut' (Canan Evcimen İçöz).
'Karanhk Sular' (Kutluğ Ataman), 'Kız Kulesi
Aşıklan* ((rfan Tözüm). "Şahmaran' (Zülfü Liva-
neli). 'Yalancı' (Osman Sınav). 'Yaz Yağmuru"
(Tomris Giritlioğlu). "Yolcu" (Başar Sabuncu).
Birinci seçilecek fılmin ARTE televizyonu ta-
rafından ödüllendirileceği yanşmalı bölümde, bi-
rinci filme 5 bin mark, ikinci filme 3 bin mark.
üçüncü filme ise bin mark verilecek.
Gençlik Fibnleri gösterilecek
Yanşmalı bölüm dışında. "Sanat Sınır Tanı-
maz" ve 'Yılmaz Güney ile Bir Gün' başlıklan
aitında Yılmaz Güney'in "Arkadaş', 'Umut' film-
leri.
Kadir İnanır'ın "Ah Gardaşım". Nizamettin
Ariç'ın 'Beko'nun Türküsü". Fehmi Yaşar'ın
'Camdan Kalp", Şahin Gök'ün 'Siyabend ve
Heco", Tunç Başaran'ın 'Uçurtmayı
Vurmasınlar", Oğuzhan Tercan'ın 'Uzlaşma' ve
Zülfu UvaneK'nın'Yer Demir Gök Bakır' filmleri
gösterilecek.
'Gençlik Filmleri' başlığı aitında ise Cmit EJçi'-
nin 'Düğün'j Şahin Gök'ün 'Kızıhrmak Karako-
yun", Zeki Okten'in "Pehlivan", Tunç Başaran'ın
'Piano Piano Bacaksız' ve Memduh Cn'ün
'Zıkkımın Kökü" adlı filmleri gösterilecek. Möjde
Ar, Nurseli İdiz, HaBl Ergün. Fûsun Demirel, Şe-
ner Şen, Tank Akan, Günay Girik. Zülfü Livaneli,
Kadir lnanır, Yusuf Kurçenli ve Saiıtı Yavıız'un
konuk olarak katılacağı festivalin ödül törenin-
den sonra Zülfü Livaneli bir konser verecek.
ALEVTILAR
TAHSİN YÜCEL
Nesne-Özne
Felsefe, yazın, bilim. politika, bugüne dek hemen hep-
si öznenin tartışma götürmez egemenliğine inandırdı
bizi. Olgulann yönlendirilmesinde nesnenin de bir işlevi
bulunabileceğini usumuza getirmedik, örneğin ak göm-
lekli ruhbilimcinin peyniri azaltıp çoğaltarak kafesteki
fareyi koşullandırmasını doğal bulduk da farenin ruhbi-
fimciyi koşullandırma olasılığı bizi yalnızca güldürdü.
Bir göstergebilim karşı çıktı bu yaklaşıma: Özne ile nes-
neyi aynı düzeye koydu, nesnenin aynı zamanda özne,
öznenin aynı zamanda nesne olabildiğini gösterdi, daha
da iyisi, olguları özne ile nesnenin karşılıklı ilişkisi düz-
leminde çözümleyerek bakış açımızı değiştirdi. Ama
çağdaş Fransız düşünürü Jean Baudrillard, Les Strate-
gies fatales adlı kitabında, daha da ileri gider bu konu-
da, "Her şey nesneden yola çıkar ve gene nesneye dö-
ner" diyerek nesnenin saltık üstünlüğünü kesinler. Ne-
denini de şöyle açıklar: "Özne ancak arzular, yalnız nes-
ne baştan çıkarabilir."
Çarpıcı bir gözlem doğrusu, tümden yadsınması da
zor. Ama Baudrillard böylece özne ile nesnenin ilişkisi-
ni, "baştan çıkarma" ya da "çekicilik" eksenine oturta-
rak onu smırlar Aralarındaki ilişkiyi ille de çekicilik be-
lirlemez ki! Örneğin acılarıyla savaşan bir canlının, ya-
şam kendisini baştan çıkardığı için böyle çabaladığını
söylemek, konuyu hafifealmakolur. 9Eylül 1922de, or-
dularının başında izmire giren komutanı, utkunun tutsa-
ğı olmuş bir özne olarak nitelemek de özne kavramını
tersine çevirmek olur. Ancak Baudrillard öznenin bu za-
yıf, bu ikincil durumunun yeni bir şey olduğunu söyler:
"Bugün öznenin konumu, savunulmaz olmuştur. Bu-
gün hiç kimse kendini erk öznesi, bilgi öznesi, tarih öz-
nesi sayacak durumda değil. Hiç kimse de bunu yapmı-
yor ayrıca" der. Sonra da, uzun uzun, bir etkin nesne fel-
setesi geliştirir.
Şu var ki bir kez daha göstergebilime dönersek, var-
lıklar bir yanda "özneler". bir yanda "nesneler" olmak
üzere, iki ayn sınıfa ayrılmış değildir; izlencelerinde, ye-
rine göre özne işlevini de, nesne işlevini de yüklenebilir-
\er Örneğin, ruhbilimcinin koşullandınm nesnesi olan
fare, bilerek ya da bilmeden, ruhbilimciyi koşullandır-
maya başlar başlamaz öznedir, ama dilediğince peynir
elde edebilmek için nesne işlevini de sürdürür, yani aynı
zamanda hem özne, hem nesnedir, bir nesne-öznedir,
ya da bir özne-nesne.
Ama. söylemek bilefazla, yalnızca deneyfareleri yük-
lenmez bu çifte işievi. Denilebilir ki, kendini bir iletişim
ya da değişim nesnesi olarak sunma amacıyla etkinlik
gösteren her özne, bir nesne-öznedir. örneğin yüzünü,
bedenini ve devinimlerini şarkısının önüne çıkaran şar-
kıcı kız, bir nesne-öznedir: "Saydıklannız hep bilinen
şeyler, bunlan neden ikinci cumhuriyetçilik gibi aykırı
bir başlık aitında sunuyorsunuz ki'' sorusunu ''Sunarım,
o başlık benim markamdır" diye yanıtlayan yazar da
nesne-öznedir. Ama, özellikle son dönemlerde, nesne-
özne, en çok politika alanında boy atmakta' Partiler ken-
dilerine önder seçerken, her şeyden önce "imaj'dedik-
leri şeyi göz önüne alıyorlar; boş bulunup abus bir önder
seçince de onu azıcık çekici kılmak umuduyla yabancı
tanıtım şirketlerine deste deste dolar ödüyorlar. En eski-
ler bile ayak uyduruyor bu gidişe; örneğin, görünüşe
göre, Demirel'in ceket, gömlek ve kravat masrafı 1990'-
larda büyük tırmanışa geçti. Bir blucin ve bir ekose göm-
lekle nesne-özneliğe kalkanlar da yok değil. Ama hepsi
aynı kapıya çıkar; Şöyle ya da böyle, çekici bir imge arı-
yor herkes, bulduğuna da dört elle sarılıyor.
İyi ama kişi, nesne-özne koşulunu neden seçer ki?
Göz boyamak için mi? Örneğin politikacı, kitleyi imgeyle
aldatarak siyasal erki ele geçirip de bildiğini yapmak
için mi başvurur bu yola? Hayır, ne nesne-özne koşulu
geçici bir koşuldur, ne de nesne-özne etkınliğı gerçek
bir etkinlik. Nesne-öznenin yazgısı, söylem düzleminde
de, eylem düzleminde de, görüntü düzleminde de bir
kendi kendine bağımlılık. sürekli biçimde başa, yani
kendi kendine dönüştür. Nesne-özne, bıkmak yorulmak
bilmeden, hep aynı şeyleri yineler bu yüzden, aynı bi-
çimde korkutur, aynı biçimde söz verir, ama korkutma-
larından bir şey çıkmaz; sözünde durma biçimi de veri-
len sözü yerine getirmek değil, bir kez daha, bir kez
daha, bir kez daha yinelemektir. Aynı biçimde, giysileri,
bakışları, duruşları, coşuşları hep aynı imgeye öykünür
(Bayan Çiller bir iki kez saç biçımini değiştirmeye yel-
tendi, ama hemen ilk biçime döndü; yanılmıyorsam, top-
luluk önünde ağlaması değişik bir saç biçimiyle görün-
düğü ender günlerden birine rastladı). imge ya da görü-
nüş böylesine temel bir nitelik kazanınca da gerçek erk
(iktidar) görünmek, hep daha çok görünmek, herkesten
daha çok görünmek olur: Iş üretmek işin başında dur-
mayı gerektirirmiş, kimin umuruna, cumhurbaşkanları,
başbakanlar, bakanlar. müsteşarlar, milletvekilleri, be-
lediye başkanları daha müezzin minareye çıkmadan
yollara düşer, alanlara, salonlara koşar, o açılış senin,
bu temel atma benim, dolaşır da dolaşıriar.
Roland Barthes, yazarı bir "Tümce-Düşünür" diye ni-
teledikten sonra, "Yani tam olarak düşünür değil, tam
olarak tumce cambazı da değil", diyordu. "A/esne-
özne"deyiminidebenzerbir biçimde anlamlandırabilir-
siniz: Ne tam olarak nesne ne de tam olarak özne.
Nasıl olsa, ben de bu deyimi onun esiniyle uydurdum.
RıfatIlgazSahnesi'ndeekimayı
kültür etkinlîkleri
• Kültür Servisi- Kartal Sanat Tiyatrosu. Rıfat Ugaz Sahnesi
ekim ayı kültür etkinlikleri programına yann ve perşembe
günleri saat 20.00'de AIOY (Akşam Lisesi Oyunculan)'nın
sunacağı SeanO'Casey'ninyazıp Nihat Nadi Ülger'in
yönettiği "Hasta-hane" adlı oyunuyla devam edîyor. Cuma
günü Kartal Sanat Tivatrosu'nunoynayacağı Rıfat Ilgaz'ın
vazıp Mehmet Esatoğlu'nun yönettiği "Abbas Yola Gıder"
adlı iki perdelik oyun. cumartesi günü l9.30"da Tonguç
Vural'ın bağlaması eşliğinde sunacağı dinleti ve ekim ayının
son programı olarak da pazargünü saat 19.30'da Grup Arayış
dinletısi ızlenebilecek.
293 8 9 78 (3HAT)
URART
SANAT GALERİLERİ
DJLEK
HEKİMOĞLU
Heykel Sergisi
13-31 Ekim 1994
Aba foek? Cd Noi52NBantaş.
Tel 0212 241 21 83
ÇOPERA)
S A N A T G A I E » t S t
YILMAZ
MERZİFONLU
Rcsırn Ser£!isr j
24 Ekim- 12 Kasım 19V4
Haricıyc Kunağı So* SagM Apt No:1 j
TafcsmTel (0 212] 2K 92 02 i
Galeri • Atölye
ilanlarınız için:
293 89 78 (3 hat)
BASAK SIGORTA
SANAT GALERİSİ
FEYHA OZSOY
RESİM SERGİSİ
25 Ekim-12 Kasım. 1994
Açıhş: 25 Ekim, Salı, 18:00
Şehıt Adem Yavuz Sok. 12 Kızılay/ANKARA
Başak Sigorta Sanat GaJensı, Başak Sigorta'nm bır kultur
hizmetıdır-
ADNAN ÇOKER
Minimaller ve Varyasyonlar
25 Ekim- 10 Araiık 1994 '
GALERİ B
Hüsrev Gerede Cad. Fırın Sok. No: 2 /iTeşvikıya İstanbul Tel: 0-(212) 227 03 63
Pazar-Rtesi hariç hergün 11.00-19.00 arası açığız.
Kadıköy'de
yeni
bir galeri
• Kültür Servisi-
İstanbullu sanatseverler
geçen hafta yeni bir sanat
galerisine kavuştu. 20
ekimde açılış > apan
"Pavo Sanatevi"nin ilk
scrgisinde Gökhan
Anlağan. Buhj. Erpn
İnan. (,'iler İnan. Avm
İşlcr. Tanju Dcmırcı.
Füsun Sağiam. Tanju
Sağlam. S.Saım Tekcarı,
Mehmet Özet ve Deniz
Orkuş'un yapıtlan yer
ahyor. (Adres: Yoğurtçu
ParkCaddesi62 2
Kadıköy-İstanbul, tel:
3389983)