02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EKİM 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Popüler müzik kültür birikmridir EVİN İLYASOĞLU Müzigin gücü yüzyıllar boyu insanlan büyülemiştir. llk- çağ'dan yerleşik toplumlara dog- ru değişen ışlevi; hastalara şifa olması, haberleşme araci olması, kuşaktan kuşaga geçen bir belge gibi kullanılmasıdır. Kalıcı olan, hep birçok şeyin arasından sıynl- masını bilen, nitelikli, üst düzey müzik olmuştur. Günümüz Türkiyesi'nde iyi müzik, güzel müzik, nitelikli müzik kavTamlan çalkantı için- dedir. Geniş kitielere seslenen, bir bağınp çağırmanHT^ürünü olan güncel müzik acaba kuşak- tan kuşağa geçebilme işlevini sürdürebilır mi dersiniz? Evren- sel ölçülerdeki müzik, uzun yıl- lann eğitimini ve belli bir kültür birikimini gerektirdiğinden, ge- rek yorumcu gerekse dinleyici açısından sınırlı bir kitleye ses- lenmektedir. Her zaman popüler müzîk, ciddi müziğin önünde ol - muş, kalıcılıgı olmasada her za- man gündelik dinleyici sayısı klasik müzik dinleyicisinden kat kat yüksek olmuştur. Dünyanın her yerinde de bu böyledir. Ancak Carreras, Domingo ve Pavarotti'nin Mehta yönetimin- deki şanlı şöhretli konserinin yaklaşık 70 ülkede birmilyar ki- şi tarafından izlendiğini ögrenin- ce, ciddi müziğin nasıl popüler olabi leceğini. mutlaka konser sa- lonlannın kravatlı atmosferinde değil de günûn her saatinde ya- şamımıza girebileceğini anlıyor- sunuz. Şu sıralar ülkemizde de satılmakta olan dünya fiıtbol ku- pası öncesinin bu görkemli kon- ser kasetleri ve compact discleri her düzeyde müsikseverlere ses- lenebilmekte. Türkiye'de de geniş kitlelerin ilgisini uyandıran büyük alan konserleri gıderek önem kazanı- yor. Emrah'ın Inönü Stadyu- mu'ndaki konserini 40 bin İcişi izlemiş. Öte yanda Aspendos'ta iki hafta önce gerçekleştirilen Gürer Aykal ve Yalçın Adıgüzel yönetimindekı Azerba>can Sen- foni Orkestrası'rıın konserleri, Ankara'da Hipodrum'da dolup taşan klasik müzik şölenleri, yi- ne Aspendos'takı Carmina Bu- rana, geniş kitlenin birlikte yaşa- nacak bir coşkunun peşinde ol- duğunu gösteriyor. Bu arada Idil Biret'in Ankara, tzmir. Antalya, Bursa gibi kentlenmizde Musta- fa Nevzat llac Firması tarafından Carrearas, Domingo ve Pavarotti'nin Mehta yönetimindeverdikkri konseri >akJaşık 70 ülkede bir miKar kişi izlemiş. düzenlenen rumesi; yenı kunılan Antalya Oda Orkestrası'nın üye almak için yaptığı çağrı, artık müzik merkezlerinin yalnız bü- yük kentlerde kalmadığını, ülke geneline yayılmakta olduğunu gösteriyor. Dileriz Çukurova Senfoni gibi Antalya Oda Or- kestrası da bir müziksevreler ko- zası oluşrurur, düzenli ve düzey - li programlar yapar; ardından Karadeniz yöresinde, Doğu Ana- dolu'da ve Trakya'da da böylesr kurumlaşmalar gerçekleşir. CRR'de yeni mevsim Her şeyden önce kültüre. sana- ta sahip çıkmak gerekiyor. Ce- mal Reşit Rey Salonu, birkaç yıl- dır Istanbul'un başlıca sanat merkezi oldu. Dıleğimız hep böyle sürmesi. Ancak bu yılki programlarda (henüz) dinleyici sayısının son derece azaldıgı gözlemlenıyor. Açılış konserin- de Tayyip Bey'in yarattıgı huzur- suzluk mu, ön sıralan kaplayan türbanlılar mı, bir türlü biteme- yen yaz sıcagı mı bilinmez, son- raki konserlerin izleyici sayısını da etkilemişe benziyor •Hüseyin Sermet, ne kadar alkışlasak o kadar değecek bir sanatçımız. Her yıl yeni çalıştığı resital programlanyla, yepyeni bir konçerto ile karşımıza çıkıyor. Kimi büyük senfonik konser- lerde. dinleyici sayısı ancak or- kestra eyelerinin dörte biri kadar olmuş.Düşünün kocaman bır senfoni orkestrası, korosuyla ko- fıuk olarak geliyor. sahnede 150 kişıye >akın sanatçı var. salonda dinleyen ise 30 kişi. Hangi ne- denlerle konser dinleyicileri gel- miyor bilemeyiz ama nice güze- lim konsere de yazık oluyor. Ör- neğin geçen hafta Rudin yöneti- mindekı \esolistliğındeki Musi- ca Vıvakonserleriyle, genç ke- mancı Papavramı ve Hüseyin Sermet ikilisinin mükemmel konseri de yazık ki azıcık bir din- leyici tarafından izlendi. Musica \ rva ve Alexander Ru- din. artık Turk dınleyicısinın Spi- vakov, Igor Oistrakh gibi dostla- nndan oldu. Bu yılki ikıncı kon- serlerine J.S. Bach'ın 3 numara- Iı Sol Majör Brandenburg Kon- çertosu'ndan Allegro ile başladı- lar. Temponun biraz fazla hızlı alınmasından olsa gerek çok net ve temiz bir yorum dınlediğimi- zi söyleyemeyiz. Programın da- ha sonraki yapıtlan ise hemen hiç duyulmamış bir seçimdi. Carl Philipp Emanuel Bach'ın Çello Konçertosu'nda Rudin'in harika müzikalitesine birkezda- ha tanık olduk ve duyarlı yoru- munu dinledik. llk önemlı Rus bestecisi olarak anılan Glin- ka'nın Piyano ve Yaylı Çalgılar için Büyük Altılfsında piyanist Maria Butir biraz telaşlıydı. Konser, Sostakoviç'in gençlik ürünü olan ve bestecinin henüz kimliğine kavuşmadığı, imzası- nı taşımayan, Op. 11 Prelüd ve Scherzo'su ile sona erdi. tkinci yandaki yapıtlann alımsızlıgtna karşın Alexander Rudin ve Mıt- ska VTva Mozart'dan daha an- lamlı sesierle bis yaparak konse- rini tamamladı. Hüseyin Sermet ve pınl pınl bir genç kemancı Tedi Papavra- mi'nin (1971) ikisi mükemmel bir oda müzigi dinletisi idi. Ar- navut asıllı kemancı I982'den beri Paris'te yaşamakta. Şu sıra- lar konserleriyle ve aralannda Hüseyin Sermet ile yaptıgı Al- kan kaydı da olmak üzere com- pact discleriyle adından çok söz ettirmekte. Son derece "klasik" bir programda Mozart, Brahms, Mendeissohn, Debussy ve Saint- Saens'ın yapıtlan sunuldu. Genç kemancının (elindeki 30milyar- lık Stradivarius bir yana), hiçbir hata, kayma gölgelenme olmak- sızın sunduğu pınl pınl sesler, övgüye değer. Ancak biraz daha rutku, biraz daha düşler-düş kı- nklıklan yaşamışlıklar gerekiyor romantik yapıtlar için. Henüz 23 yaşında Papavrami. Eğer bu di- siplinli çalışmasını sürdürürse mutiaka yannlarda adından çok söz ettirecek. Hüseyin Sermet, ne kadaralkışlasak o kadar değe- cek bir sanatçtmız. Her yıl yeni çalıştığı resital programlanyla, yepyeni bir konçerto ile karşımı- za çıkıyor. Sürekli, tanınmayan bestecileri araştınp onlann ya- pıtlannı gün ışığina çıkartıyor. Compact discler yapıp ödüller kazanıyor. Bütün bunlann yanı sıra oda müziği yapmadaki bü- yük yeteneğini de her yıl yurtdı- şından getirdiği ünlü bir isimle kanıtlıyor. Oda müziği yapmak, kendi başına solo çahşmaya alış- mış bir sanatçı için ayn bır boyut- rur. Denge kazanmak, başkasını dinlemek ve müzikse! söyleşiyi sürdürebilmek için de çok önem- lidir. Hüseyin Sermet, Papavra- mi ile seslendirdiği resitalde ku- sursuz bir söyleşi sundu. Böyle- si ikililerde piyanist sahneye çı- kar çıkmaz bir la sesi basar ya di- ğerçalgının akordu için, Sermet o la sesini bile öyle zarif ve de- rinden sunuyor ki, hiç de "akort başladr tedirginliği yaşatmıyor dinleyicisine. Şu son günlerde Tarkan'ın Şı- kıdımı'na alkış tutan, gençligi doludizgin bu tür müzikle coş- maya çağıran ve "Işte uluslara- rası sesimiz budur." "Şimdi nor- malkştik ve senteze vardık" di ye ahkam kesen köşe yazarlanmız. televizyon sunuculanmız ve de kimı yazarlanmızın acaba kaçı Hüseyin Sermet adlı bir Türk pi- yanistin uluslararası kazandığı ödüllerin listesini bilir? Acaba kaçı.onun 1983'te KraliçeEliza- beth Yanşması fınalisti olduğun- dan. doldurduğu compact discle- rin çoğunun "Aran Dıyapozon" ödülüne değer bulundugundan haberi vardır. Hüseyin Sermet durmadan çalışan, araştıran. ken- dini yenileyen bir sanatçımız. Sürekli kültür birikiminin gere- ginden söz ediyoruz. Kültürsüz- lügün birikimi olabilirmi sizce ? Türk asıllı Fransız müzisyen Francis-Paul Demillac Türkçe öğreniyor Geçmişini arayan bîr besteci VEFAÇİFTÇtOĞLU ANKARA - "Insanlar yaşı ilerledikçe gecmi- şine döner"derler. Nostaljı kimilerince yalnızca düşüncelerde yaşanır. Kımi zaman da bir anıda, bir müzik parçasında, belki bir eşya veya küçücük bir kumaşparçasında... Çok uzaklarda yaşayıp köklerini arayanlarda ise bu duygu başka bir biçim alır. Duygulann ötesin- de içgüdülerbiçimler, düşünceleri istekleri ve sev- gileri... Anne tarafindan Türk olan ünlü Fransız müzis- yen Francis-Paul Demillac'ın yaşadıklan işte böy- le bir şey olsa gerek. llk defa geliyor Türkiye'ye. Amacı ailesini, kan bağı ile bağlı oldugu bir ülke- yi, insanlannı görmek ve Türkçe öğrenmek. Bir buçuk yaşında kemana başlamış Ankara'da geçen süresinin çogu TÖMER'de Türkçe ögrenimine aynlmış. Birinci Dünya Sava- şı sırasında Paris'te dogmuş Demillac. Kemana bir buçuk yaşında başlamış, dokuz yaşında da Fransa Ulusal Rad- yosu'na solist ola- rak girmiş. Müzik efitimini Paris Konservatuva- n'nda tamamlayan sanatçı, keman da- lında birinci olmuş. Paris Konservatu- var Konserleri Der- negi'nin Senfoni •Orkestrası 'na giren sanatçı burada Pier- re Monteın, Char- les Munch ve Phi- lippe Gaubert gibi ünlü sanatçı larla çalışma olanağı bulmuş. Aynı süre içerisinde Fran- sa, Belçika, Italya. Ingiltere, Almanya ve Hollan- da gibi ülkelerde solist olarak resitaller ve senfo- ni orkestrası eşliginde konserler vermiş. Jkinci Dünya Savaşı sonrası lon Constantines- cu ve Eugene Bigot ile orkestra şefliği çalışmalan yapan Demillac, Guy Ro- partz ile de kompo- zisyon yeteneğini geliştirmiş. Bu süre içerisinde Paris Yüksek Müzik Okulu Orkestra Şef- liği dalında birinci- lik unvanını kaza- nan sanatçı, Ulusla- rarası Vercelli yanş- masında kompozis- yon ş'eref ödülünü almış. 130 kadar eseri olan sanatçının eserleri önemli orkestralann ve solistlerin reperruvarlanna girmiş. tlerlemiş yaşına rağmen Türkiye'ye ve Türkle- re karşı olan ilgisini, ancak tatmin imkanı bulan Demillac. geçmiş senelerde Mithat Fenmen ve Paco Pena resitali bugün CRR'de Kültür Servisi- Cemal Reşit Rey Konser Salonu. bu hafta da müzikseverler için ilgi çekici bir program sunuyor. CRR'de bu- gün saat 19.30'da Paco Pena'nın flamenko gitar resitali dinlenebi- lir. Bu konser, özellikle flamen- ko tutkunlan için kaçınlmaz bir fırsat olacak. Cordoba (Ispanya) doğumlu olan Pena, ilk profes- yonel konserini daha 12 yaşın- dayken verdi. 1963 te Jimi Hendrâ ile Londra'da sahneye çıkan Paco Pena'nın bu konseri büyük yan- kı uyandırdı. Ronnk Scott'ın Jazz Club'ından, Royal Albert Hall'da Vlctoria de lös Angeles ve John WiDiams ile birlikte ver- diği konserlere değin çok ve ba- şanlı bir sanat yaşamı olan Pe- na'nın 1983'te gerçekleştirdigi ilk Nevv York konseri de ses ge- tirdi. Daha 1970'de sanat tarzmı ge- liştirmeye karar veren Pena, ün- lü Flamenko Toplulugu'nu kur- du ve ilk gösterilerinden itibaren büyük sükse yaptı. Edinburgh, Adelaide,Atina,lsrail, fstanbul, Singapur ve Hong Kong gibi şe- hirlerde düzenlenen festivallere de davet edilen topluluk, aynca Ingiltere'de Royal Festival Hall, Sadler's VVells ve Barbican'da sahneye çıktı. 1981'de Cordo- ba'da "Centro Flamenco Paco Pena"yı kuran sanatçı, burada pek çok ünlü gitarcının "works- hop" yapmasını ve konserler vermesini sağladı. 1983'te Ra- mon Montoya Ödülü alan sanat- çı, 1986-91 arasında 6 yıl arda- rada Amerikan "Guitar" dergi- si okurlan tarafından yılın en iyi Flamenko Gitarcısı seçilerek büyük presti ve ün sağladı. 1985'te Rotterdam Konservatu- an'nda (kendisi için kunılan) Flamenko Bölümü'ne profesör olarak atanan Pena, 1991'de "Misa Flamenca" ile Yeni Ze- landa, Avustralya, Hollanda, Po- lonya ve Jngiltere, kendi adını taşıyan grupla da, Uzak Doğu. Avrupa ve Amerika'yı dolaştı. CemalReşit Rey Konser Salo- nu'nda cuma akşamı saat 19.30'da ise Arc- En- Ciel (Gök- kuşagı) Korosu. şef Marco Navil- lod'un yönetiminde bir konser verecek. ltalya'nın Aosta vadi- sinde kurulan Arc-En- Ciel Ko- rosu, 25 erkek şarkıcıdan oluşu- yor. Geleneksel dağ şarkılanna (Canti Alpini) ve popüler ezgi- Iere getirdikleri yeni, kişısel ve dokunaklı yorumlanyla kısa sü- rede tanınan ve popülariteye ula- şan koro, dostluk, insanlık ve mutluluk gibi ideallere. dağ sev- gisini ruhsal bir sembol olarak kabul ederek ulaşmak amacını taşıyor. sanata evet" mi? öyleyse; tiyatro tiyatro dergisi okuyun... Tiyatro Tiyatro Dergisi artık; eleştirecek, inceleyecek, daha çok söyleşecek, kuramsal tartışmalarla yeni açılımlara platform olacak ' ve dûnya tiyatrosuna açılacak. Artık; Türkiye'nin gerçek bir tiyatro dergisi olacak. Şimdi; Türkiye'nin Tiyatro Tiyatro Dergisi'ne, Tiyatro Tîyatro Dergisi'nin size daha çok ihtiyacı var. A Y l I K T I Y A T R O O E R G I S Yıllık Abone Bedeli: 400.000 TL. Posta Çekı No: 655248 Banka Hesap No: T.iş Bankası-Cıhangır Şb.: 19724: Hayriye Cad. 3/10 Galatasaray-İstanbul Tel: (212) 243 35 33 - 293 72 77 Fax: (212) 252 94 1 Adnan Saygun'la tanışmış; seslendirmesi için eserlerinden bazılannı piyanist Idil Biret'e vermiş. Sohbetimiz esnasında ilginç duygular yaşadığı- na şahit olduk. Bunca yıl uzak kalışının sebebini sorduk; sanat ile geçen yıllannı anlatıncagördük ki sebep tek ke- lime ile zamansızhk.. Müzik elektronikleşmemeM Debussy, Ravel ve Bartok hayranı Demillac, eserlerinde bu bestecilerin etkisini taşıdığını, ama müzikte rüm dönemlere olan saygısını hiçbir za- man yitirmediğini, altını çizerek vurguluyor. !lk dönemlerdeki etkileşimden sonra kendi müzik di- lini oluşturduğunu söylüyor sanatçı. Ona göre mü- ziği elekrronikleştirmek ve insan duygulanndan uzak turmak büyük bir hata. Bu sebepten Boulez'in müziği ile arası pek hoş değil, buna rağmen son yazdıgı eserlerinden biri Paris müzik anlayışının Saint-Seans, Beriioz ve Stravinski'den beri hiç değişmediğini gösteriyor. Birkaç asır önce yaşananlar yine yaşanıyor Pa- ris'te. Demülac'ın eserinin ilk yo- rumundan sonra salonun yansı alkışlarken. yansı protesto edi- yor. " Fransa'da tüm müzisyenler bir ara>ış jçerisinde" diyor sanat- çı, "Hafta bu kargaşada eser bile vazmak istemeyenler var"diye ekliyor. Boulez ve Massien okul- lannın çatışması ise halen süre- gelmekte... Paris'teki müzik ha- yatı içinse ilginç açıklamalarda bulunuyor. Lamureux. Colonne Konserle- ri Orkestrası, Paris Konservatu- var Konserleri Orkestrası ve Fransız Radyosu'nun ünlü Ulusal Orkestrası artık çok büyük bir isim olarak anılmıyor, dünya mü- zik hayatında. Nedeni diğer pek cok ülkede- kinin aynı. "Müzisyenler artık daha az kazanıyor—" Ayakta ka- lan kurumlardan Paris Orkestra- sı sık sık şef değiştirip Karajan'lı günlerini ararken Paris Operası sıkıntılı günlerini geride bırakma yolunda önemli adımlar armış. lurkiyelçin eseFyazacak Türkiye için yazmayı düşün- düğü eserin ilk seslendirilişini yapmak için önümüzdeki yıl Tür- kiye'ye gelip orkestralar yönet- mek istiyor Demillac. Solo enst- rümanlar için yazdıgı eserlerin notalannı ise, seslendirecek olan sanatçılara hediye etmeye hazır. Bunca yıldan sonra geçmişini arayan ve içimize kanşarak biz- den biri olmak için çabalayan bu seçkin sanatçıya, Türk müzik ca- miası ve ilgili kuruluşlannın ya- kın ilgi göstereceğinden hiç şüp- hemizyok! DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Duşunce Ozgurlugu... Nerdeyse elli yıldır yazı yazıyorum. Yayımcılık, dergicilik alanındaki çalışmalarım da kırk yılı aştı. Yayın dünyasında yaşadığım çeşitli kaygılann arasında baş köşeyi, hep yazılanların yasalara göre denetJenmesi sorununun aldığını söyleyebilirim. Ardı arkası kesilmez bir kendi kendini denetleme... Şöyle yazarsam suç olur mu? Bunu nasıl söylersem suç olmaz? Hangi sözcükleri kullanmamam gerekir? Hangi konulara değinmeme/iyim? Yalnız yasalar da değil... Yasalar degışmemiştir, aynıdır, ama yönetim değişmiş- tir. Her hükümetin adaleti işletişi başka türlü. Hele işin içi- ne bir de sıkıyönetim girerse... Siyasa ile hiç ilgisi olmayan konularda bile ne yasaklar- la yaşadık!.. 1952 yılında, yani Türkiye'de demokrasiye geçildikten sonra yazdığım bir yazıdan bir tümce: "/// ama, Doğu ya da Kuzey Anadolu'da yaşayanlann konuştuklan Türkçeyi anlamak değme babayiğitin harcı değildir, o zaman ne olacak?" (Unutulmuş Yazılar, s. 47) Yaşar Kemal Sarı Sıcak'\ yayımlamış, şive taklidi konu- su tartışılıyor: Öykülerde, romanlarda kişiler konuşturulur- ken gerçeğe tıpatıp uyulmalı mı, uyulabilir mi? Tam anlamıyla bir yazın sorunu, siyasayla hiçbir ilgisi yok. Ama "Laz" ya da "Kürt" sözcüklerini kullanmamak için "Doğu ya da Kuzey Anadolu'da yaşayanlar" demek ge- reğini duyuyorsunuz... Yasaklar yalnız yasalardan gelmiyor... O günleri yaşamamış olanlara bu kaygılann savunması yapılabilir mi!.. Kendinizi denetlediğiniz gibi, yayımcı olarak başkaları- nı da denetliyorsunuz: "Aman şu sözcükleri kullanmayıp, şu konulara değin- meyip, şu adlan anmayın!.." Üniversıtede okuduğum yıllarda, 1945-1950 arası, Ha- lide Edip Adıvar'ın bir yazısı çıkmıştı "Akşam" gazetesin- de: "Yahya Kemal ile Nazım Hikmet..." Bu iki büyük şa- irin önemlerınden, Türk yazınındakı seçkin yerlerinden söz ediyordu. Hem sevinmiş, hem de şaşırmıştık... Halide Edip Adı- var'dan başka kimse kolay kolay göze alamazdı böyle bir şeyi. Nazım Hikmet'in adı nasıl anılır!.. Hem de övgüyle!.. 1961 Anayasası'ndan dört yıl, şairin ölümünden iki yıl sonra, 1965'te, "Yön" dergisinin Kurtuluş Savaşı Desta- n/'nı yayımlaması da bir yiğitlik olarak değerlendirilmiş, yönetimin göstereceği tepki merakla beklenmişti. Naztm Hikmet'in kitaplannın yayımını yasaklayan birya- sa mı vardı? Geçenlerde Pertev Naili Boratav'a "Kültür Sanat Bü- yük ödülü" verildiğini oğrendiğimde bayağı hüzünlendim. Oysa büyük mutluluk duymam, sevinmem gerekirdf Hü- zünlenmek sözcüğü bile tam anlatmıyor duygulanmı, utan- dım demeliyim... Kürsüsü kaldınlıp Türkiye'den ayrılmak zorunda bırakı- lışından tam kırk altı yıl sonra verilen bir ödül... 1940'ların ikinci yansında Dil-Tarih ve Coğrafya Fakül- tesi'nde yaşananlan, düşünce özgürlüğünün önemini bir türlü anlayamamamız yüzünden küstürdüğümüz, gittikle- ri uygar ülkelerde el üstünde tutulan bilim adamlanmızı dü- şündüm... Onları Türkiye'den uzaklaştıranların karanlığından bir türlü kurtulamadık... Üstünden kırk altı yıl geçmiş, o günlerde yaptığımız il- kelliği bugün ödüllerle örtmeye çalışıyoruz... Ama kimileri ölmüş, kimileri Türkiye'den bütünüyle kopmuş... Yıl 1994... Bir yanda devlet adına bir utanç ödülü veriliyor, bir tür özür dileme; öte yanda demokratik kitle örgütleri ile aydın- lar, düşünce özgürlüğünü engelleyen yasalara karşı eylem- leryapıyorlar.... Yaşar Kemal, böyle bir ülkede cezaevine atılmadan ya- şadığı için, kendisini suçlu saydığını söyleyecek kadar bu- nafmışdurumda... Özgürlükleri savunan bir parti ise, demokrasi düzenini seçişimizden elli yıl sonra, demokrasiye aykın yasalann kal- dırılmasını belki sağlayabilirim diye, iktidar ortakhğına kat- lanarak nerdeyse eriyip yok olmayı göze almak zorunda kalıyor... Tıyatro Dergisi'nde yeni bir yaklaşım •Kültür Servisi - Dört yıldır yayımını sürdüren '.'Tiyatro... Tiyatro..." dergisı, yeni sezona bir dizi yenilikle başlıyor. Dergi bundan böyle Dikmen Gürün Uçarer'in yayın yönetmenliğinde haber-tanıtımın yanı sıra eleştiri, inceleme, araştırma agırlıklı bir dergi olarak yaşamına devam edecek. Genç bir kadro ile çalışacak olan Uçarer. amacını genel çizgileriyle; "Eleştiri dalında akademik çalışma yapan genç elemanlara olanak tanımak, onlardan yararlanmak ve giderek bir kısır döngü içine girmiş olan eleştiri kurumunun bu çemberi kırarak kendini yenilemesini, gelişmesini saglamak; bunu yaparken tabii ki deneyimli kalemlerden de yararlanmak ve eleştirinın ötesinde çeşitli inceleme-araştırma yazılanyla dünya tiyatrosu ile Türk tiyatrosu arasında bır çeşit köprü kurmak" olarak özetliyor. Sayfa düzeni değişip kuşe kağıttan birinci hamur kağıda dönen dergi, en az 64 sayfa olarak yayımlanacak. Sanata Evef kampanyası sürüyor •Kültür Servisi - Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun 12 eylülde başlatmış oldugu "Gazete Toplama Kampanyası", tstanbul ve yedi ilde başanyla sürüyor. Istanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi ile AKM gişeler yanındaki Gazete Toplama Kamyonu'na, aynca Istanbul Devlet Tiyatrosu - Şehir Tiyatrolan işbirligi ile Şehir Tiyatrolan'nın tüm bölge sahnelerine yerleştirilen özel gazete toplama ünitelerine 'kampanya'ya destek adına gazeteler veriliyor. "Gazete Toplama Kampanyası" için verilecek her gazete. "Sanata Evet" diyen bir referandum oyu niteliği taşıyor. Aksanafta Elia Kazan filmleri •Kültür Servisi - Aksanat'ta bu a> Elıa Kazan fılmlerinin Ingilizce orijinalleri gösteriliyor. Yönetmenin "East of Eaden" adlı filmi de yann saat 12.30 ve 17.30'da Aksanat'ta izlenebilir. Bugün ise Aksanat'ta Dvorak'ın 8 no'lu senfonisi 'laser-disc'ten büyük ekranda. saat 12.30 ve 18.00'de sunulacak. Cuma günü seaat 12.30 ve 18.00'de Madonna'nın konseri 'laser-disc'ten büyük ekranda izlenebilir. Duyduk Duymadık Demeyin' sahnelenîyor •Kültür Servisi - Babçelievler Belediye Başkanlığı. geçen hafta gazetemizde yer alan "AJternatif Tiyatro'ya Belediye Sansürü" başhkh haber üzerine bir açıklama yaparak "Duyduk Duymadık Demeyin" adlı oyunun hafta sonundan itibaren sahnelenmeye başlanacağını bildirdi. Belediye Başkanı Saffet Bulut adına Basın Daruşmaru Mustafa Holoğlu imzasıyla yapılan açıklamada "merkez, yer yokluğundan dolayı zaman zaman belediye meclis toplanülanna ve müdürlüklerle ilgili toplanülara tahsisi edildigi için" oyunun gecikmesi gibi sorunlann yaşanabileceği vurgulanarak "Kişilerin ekonomik çıkarlanna değil. toplumun kûltürel dokusuna katkıda bulunabilmek için her türlü özveri>i göstermeye aday yeni yönetim olarak sanatta düşünce özgürlüğünü kısıtlayıcı, yasaklayıa her türlü sansüre karşı oiduğumuzu da özellikle belirtmek isteriz" deniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle