Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 EKİM 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Popüler müzik kültür birikmridir
EVİN İLYASOĞLU
Müzigin gücü yüzyıllar boyu
insanlan büyülemiştir. llk-
çağ'dan yerleşik toplumlara dog-
ru değişen ışlevi; hastalara şifa
olması, haberleşme araci olması,
kuşaktan kuşaga geçen bir belge
gibi kullanılmasıdır. Kalıcı olan,
hep birçok şeyin arasından sıynl-
masını bilen, nitelikli, üst düzey
müzik olmuştur.
Günümüz Türkiyesi'nde iyi
müzik, güzel müzik, nitelikli
müzik kavTamlan çalkantı için-
dedir. Geniş kitielere seslenen,
bir bağınp çağırmanHT^ürünü
olan güncel müzik acaba kuşak-
tan kuşağa geçebilme işlevini
sürdürebilır mi dersiniz? Evren-
sel ölçülerdeki müzik, uzun yıl-
lann eğitimini ve belli bir kültür
birikimini gerektirdiğinden, ge-
rek yorumcu gerekse dinleyici
açısından sınırlı bir kitleye ses-
lenmektedir. Her zaman popüler
müzîk, ciddi müziğin önünde ol -
muş, kalıcılıgı olmasada her za-
man gündelik dinleyici sayısı
klasik müzik dinleyicisinden kat
kat yüksek olmuştur. Dünyanın
her yerinde de bu böyledir.
Ancak Carreras, Domingo ve
Pavarotti'nin Mehta yönetimin-
deki şanlı şöhretli konserinin
yaklaşık 70 ülkede birmilyar ki-
şi tarafından izlendiğini ögrenin-
ce, ciddi müziğin nasıl popüler
olabi leceğini. mutlaka konser sa-
lonlannın kravatlı atmosferinde
değil de günûn her saatinde ya-
şamımıza girebileceğini anlıyor-
sunuz. Şu sıralar ülkemizde de
satılmakta olan dünya fiıtbol ku-
pası öncesinin bu görkemli kon-
ser kasetleri ve compact discleri
her düzeyde müsikseverlere ses-
lenebilmekte.
Türkiye'de de geniş kitlelerin
ilgisini uyandıran büyük alan
konserleri gıderek önem kazanı-
yor. Emrah'ın Inönü Stadyu-
mu'ndaki konserini 40 bin İcişi
izlemiş. Öte yanda Aspendos'ta
iki hafta önce gerçekleştirilen
Gürer Aykal ve Yalçın Adıgüzel
yönetimindekı Azerba>can Sen-
foni Orkestrası'rıın konserleri,
Ankara'da Hipodrum'da dolup
taşan klasik müzik şölenleri, yi-
ne Aspendos'takı Carmina Bu-
rana, geniş kitlenin birlikte yaşa-
nacak bir coşkunun peşinde ol-
duğunu gösteriyor. Bu arada Idil
Biret'in Ankara, tzmir. Antalya,
Bursa gibi kentlenmizde Musta-
fa Nevzat llac Firması tarafından
Carrearas, Domingo ve Pavarotti'nin Mehta yönetimindeverdikkri konseri >akJaşık 70 ülkede bir miKar kişi izlemiş.
düzenlenen rumesi; yenı kunılan
Antalya Oda Orkestrası'nın üye
almak için yaptığı çağrı, artık
müzik merkezlerinin yalnız bü-
yük kentlerde kalmadığını, ülke
geneline yayılmakta olduğunu
gösteriyor. Dileriz Çukurova
Senfoni gibi Antalya Oda Or-
kestrası da bir müziksevreler ko-
zası oluşrurur, düzenli ve düzey -
li programlar yapar; ardından
Karadeniz yöresinde, Doğu Ana-
dolu'da ve Trakya'da da böylesr
kurumlaşmalar gerçekleşir.
CRR'de yeni mevsim
Her şeyden önce kültüre. sana-
ta sahip çıkmak gerekiyor. Ce-
mal Reşit Rey Salonu, birkaç yıl-
dır Istanbul'un başlıca sanat
merkezi oldu. Dıleğimız hep
böyle sürmesi. Ancak bu yılki
programlarda (henüz) dinleyici
sayısının son derece azaldıgı
gözlemlenıyor. Açılış konserin-
de Tayyip Bey'in yarattıgı huzur-
suzluk mu, ön sıralan kaplayan
türbanlılar mı, bir türlü biteme-
yen yaz sıcagı mı bilinmez, son-
raki konserlerin izleyici sayısını
da etkilemişe benziyor
•Hüseyin Sermet, ne
kadar alkışlasak o
kadar değecek bir
sanatçımız. Her yıl
yeni çalıştığı resital
programlanyla,
yepyeni bir
konçerto ile
karşımıza
çıkıyor.
Kimi büyük senfonik konser-
lerde. dinleyici sayısı ancak or-
kestra eyelerinin dörte biri kadar
olmuş.Düşünün kocaman bır
senfoni orkestrası, korosuyla ko-
fıuk olarak geliyor. sahnede 150
kişıye >akın sanatçı var. salonda
dinleyen ise 30 kişi. Hangi ne-
denlerle konser dinleyicileri gel-
miyor bilemeyiz ama nice güze-
lim konsere de yazık oluyor. Ör-
neğin geçen hafta Rudin yöneti-
mindekı \esolistliğındeki Musi-
ca Vıvakonserleriyle, genç ke-
mancı Papavramı ve Hüseyin
Sermet ikilisinin mükemmel
konseri de yazık ki azıcık bir din-
leyici tarafından izlendi.
Musica \ rva ve Alexander Ru-
din. artık Turk dınleyicısinın Spi-
vakov, Igor Oistrakh gibi dostla-
nndan oldu. Bu yılki ikıncı kon-
serlerine J.S. Bach'ın 3 numara-
Iı Sol Majör Brandenburg Kon-
çertosu'ndan Allegro ile başladı-
lar. Temponun biraz fazla hızlı
alınmasından olsa gerek çok net
ve temiz bir yorum dınlediğimi-
zi söyleyemeyiz. Programın da-
ha sonraki yapıtlan ise hemen
hiç duyulmamış bir seçimdi.
Carl Philipp Emanuel Bach'ın
Çello Konçertosu'nda Rudin'in
harika müzikalitesine birkezda-
ha tanık olduk ve duyarlı yoru-
munu dinledik. llk önemlı Rus
bestecisi olarak anılan Glin-
ka'nın Piyano ve Yaylı Çalgılar
için Büyük Altılfsında piyanist
Maria Butir biraz telaşlıydı.
Konser, Sostakoviç'in gençlik
ürünü olan ve bestecinin henüz
kimliğine kavuşmadığı, imzası-
nı taşımayan, Op. 11 Prelüd ve
Scherzo'su ile sona erdi. tkinci
yandaki yapıtlann alımsızlıgtna
karşın Alexander Rudin ve Mıt-
ska VTva Mozart'dan daha an-
lamlı sesierle bis yaparak konse-
rini tamamladı.
Hüseyin Sermet ve pınl pınl
bir genç kemancı Tedi Papavra-
mi'nin (1971) ikisi mükemmel
bir oda müzigi dinletisi idi. Ar-
navut asıllı kemancı I982'den
beri Paris'te yaşamakta. Şu sıra-
lar konserleriyle ve aralannda
Hüseyin Sermet ile yaptıgı Al-
kan kaydı da olmak üzere com-
pact discleriyle adından çok söz
ettirmekte. Son derece "klasik"
bir programda Mozart, Brahms,
Mendeissohn, Debussy ve Saint-
Saens'ın yapıtlan sunuldu. Genç
kemancının (elindeki 30milyar-
lık Stradivarius bir yana), hiçbir
hata, kayma gölgelenme olmak-
sızın sunduğu pınl pınl sesler,
övgüye değer. Ancak biraz daha
rutku, biraz daha düşler-düş kı-
nklıklan yaşamışlıklar gerekiyor
romantik yapıtlar için. Henüz 23
yaşında Papavrami. Eğer bu di-
siplinli çalışmasını sürdürürse
mutiaka yannlarda adından çok
söz ettirecek. Hüseyin Sermet,
ne kadaralkışlasak o kadar değe-
cek bir sanatçtmız. Her yıl yeni
çalıştığı resital programlanyla,
yepyeni bir konçerto ile karşımı-
za çıkıyor. Sürekli, tanınmayan
bestecileri araştınp onlann ya-
pıtlannı gün ışığina çıkartıyor.
Compact discler yapıp ödüller
kazanıyor. Bütün bunlann yanı
sıra oda müziği yapmadaki bü-
yük yeteneğini de her yıl yurtdı-
şından getirdiği ünlü bir isimle
kanıtlıyor. Oda müziği yapmak,
kendi başına solo çahşmaya alış-
mış bir sanatçı için ayn bır boyut-
rur. Denge kazanmak, başkasını
dinlemek ve müzikse! söyleşiyi
sürdürebilmek için de çok önem-
lidir. Hüseyin Sermet, Papavra-
mi ile seslendirdiği resitalde ku-
sursuz bir söyleşi sundu. Böyle-
si ikililerde piyanist sahneye çı-
kar çıkmaz bir la sesi basar ya di-
ğerçalgının akordu için, Sermet
o la sesini bile öyle zarif ve de-
rinden sunuyor ki, hiç de "akort
başladr tedirginliği yaşatmıyor
dinleyicisine.
Şu son günlerde Tarkan'ın Şı-
kıdımı'na alkış tutan, gençligi
doludizgin bu tür müzikle coş-
maya çağıran ve "Işte uluslara-
rası sesimiz budur." "Şimdi nor-
malkştik ve senteze vardık" di ye
ahkam kesen köşe yazarlanmız.
televizyon sunuculanmız ve de
kimı yazarlanmızın acaba kaçı
Hüseyin Sermet adlı bir Türk pi-
yanistin uluslararası kazandığı
ödüllerin listesini bilir? Acaba
kaçı.onun 1983'te KraliçeEliza-
beth Yanşması fınalisti olduğun-
dan. doldurduğu compact discle-
rin çoğunun "Aran Dıyapozon"
ödülüne değer bulundugundan
haberi vardır. Hüseyin Sermet
durmadan çalışan, araştıran. ken-
dini yenileyen bir sanatçımız.
Sürekli kültür birikiminin gere-
ginden söz ediyoruz. Kültürsüz-
lügün birikimi olabilirmi sizce ?
Türk asıllı Fransız müzisyen Francis-Paul Demillac Türkçe öğreniyor
Geçmişini arayan bîr besteci
VEFAÇİFTÇtOĞLU
ANKARA - "Insanlar yaşı ilerledikçe gecmi-
şine döner"derler. Nostaljı kimilerince yalnızca
düşüncelerde yaşanır. Kımi zaman da bir anıda, bir
müzik parçasında, belki bir eşya veya küçücük bir
kumaşparçasında...
Çok uzaklarda yaşayıp köklerini arayanlarda ise
bu duygu başka bir biçim alır. Duygulann ötesin-
de içgüdülerbiçimler, düşünceleri istekleri ve sev-
gileri...
Anne tarafindan Türk olan ünlü Fransız müzis-
yen Francis-Paul Demillac'ın yaşadıklan işte böy-
le bir şey olsa gerek. llk defa geliyor Türkiye'ye.
Amacı ailesini, kan bağı ile bağlı oldugu bir ülke-
yi, insanlannı görmek ve Türkçe öğrenmek.
Bir buçuk yaşında kemana başlamış
Ankara'da geçen süresinin çogu TÖMER'de
Türkçe ögrenimine aynlmış. Birinci Dünya Sava-
şı sırasında Paris'te dogmuş Demillac. Kemana
bir buçuk yaşında başlamış, dokuz yaşında da
Fransa Ulusal Rad-
yosu'na solist ola-
rak girmiş. Müzik
efitimini Paris
Konservatuva-
n'nda tamamlayan
sanatçı, keman da-
lında birinci olmuş.
Paris Konservatu-
var Konserleri Der-
negi'nin Senfoni
•Orkestrası 'na giren
sanatçı burada Pier-
re Monteın, Char-
les Munch ve Phi-
lippe Gaubert gibi
ünlü sanatçı larla
çalışma olanağı bulmuş. Aynı süre içerisinde Fran-
sa, Belçika, Italya. Ingiltere, Almanya ve Hollan-
da gibi ülkelerde solist olarak resitaller ve senfo-
ni orkestrası eşliginde konserler vermiş.
Jkinci Dünya Savaşı sonrası lon Constantines-
cu ve Eugene Bigot
ile orkestra şefliği
çalışmalan yapan
Demillac, Guy Ro-
partz ile de kompo-
zisyon yeteneğini
geliştirmiş.
Bu süre içerisinde
Paris Yüksek Müzik
Okulu Orkestra Şef-
liği dalında birinci-
lik unvanını kaza-
nan sanatçı, Ulusla-
rarası Vercelli yanş-
masında kompozis-
yon ş'eref ödülünü
almış. 130 kadar
eseri olan sanatçının eserleri önemli orkestralann
ve solistlerin reperruvarlanna girmiş.
tlerlemiş yaşına rağmen Türkiye'ye ve Türkle-
re karşı olan ilgisini, ancak tatmin imkanı bulan
Demillac. geçmiş senelerde Mithat Fenmen ve
Paco Pena resitali
bugün CRR'de
Kültür Servisi- Cemal Reşit
Rey Konser Salonu. bu hafta da
müzikseverler için ilgi çekici bir
program sunuyor. CRR'de bu-
gün saat 19.30'da Paco Pena'nın
flamenko gitar resitali dinlenebi-
lir. Bu konser, özellikle flamen-
ko tutkunlan için kaçınlmaz bir
fırsat olacak. Cordoba (Ispanya)
doğumlu olan Pena, ilk profes-
yonel konserini daha 12 yaşın-
dayken verdi.
1963 te Jimi Hendrâ ile
Londra'da sahneye çıkan Paco
Pena'nın bu konseri büyük yan-
kı uyandırdı. Ronnk Scott'ın
Jazz Club'ından, Royal Albert
Hall'da Vlctoria de lös Angeles
ve John WiDiams ile birlikte ver-
diği konserlere değin çok ve ba-
şanlı bir sanat yaşamı olan Pe-
na'nın 1983'te gerçekleştirdigi
ilk Nevv York konseri de ses ge-
tirdi.
Daha 1970'de sanat tarzmı ge-
liştirmeye karar veren Pena, ün-
lü Flamenko Toplulugu'nu kur-
du ve ilk gösterilerinden itibaren
büyük sükse yaptı. Edinburgh,
Adelaide,Atina,lsrail, fstanbul,
Singapur ve Hong Kong gibi şe-
hirlerde düzenlenen festivallere
de davet edilen topluluk, aynca
Ingiltere'de Royal Festival Hall,
Sadler's VVells ve Barbican'da
sahneye çıktı. 1981'de Cordo-
ba'da "Centro Flamenco Paco
Pena"yı kuran sanatçı, burada
pek çok ünlü gitarcının "works-
hop" yapmasını ve konserler
vermesini sağladı. 1983'te Ra-
mon Montoya Ödülü alan sanat-
çı, 1986-91 arasında 6 yıl arda-
rada Amerikan "Guitar" dergi-
si okurlan tarafından yılın en iyi
Flamenko Gitarcısı seçilerek
büyük presti ve ün sağladı.
1985'te Rotterdam Konservatu-
an'nda (kendisi için kunılan)
Flamenko Bölümü'ne profesör
olarak atanan Pena, 1991'de
"Misa Flamenca" ile Yeni Ze-
landa, Avustralya, Hollanda, Po-
lonya ve Jngiltere, kendi adını
taşıyan grupla da, Uzak Doğu.
Avrupa ve Amerika'yı dolaştı.
CemalReşit Rey Konser Salo-
nu'nda cuma akşamı saat
19.30'da ise Arc- En- Ciel (Gök-
kuşagı) Korosu. şef Marco Navil-
lod'un yönetiminde bir konser
verecek. ltalya'nın Aosta vadi-
sinde kurulan Arc-En- Ciel Ko-
rosu, 25 erkek şarkıcıdan oluşu-
yor. Geleneksel dağ şarkılanna
(Canti Alpini) ve popüler ezgi-
Iere getirdikleri yeni, kişısel ve
dokunaklı yorumlanyla kısa sü-
rede tanınan ve popülariteye ula-
şan koro, dostluk, insanlık ve
mutluluk gibi ideallere. dağ sev-
gisini ruhsal bir sembol olarak
kabul ederek ulaşmak amacını
taşıyor.
sanata evet" mi?
öyleyse; tiyatro tiyatro dergisi okuyun...
Tiyatro Tiyatro Dergisi artık;
eleştirecek, inceleyecek, daha çok söyleşecek,
kuramsal tartışmalarla yeni açılımlara platform olacak '
ve dûnya tiyatrosuna açılacak.
Artık; Türkiye'nin gerçek bir tiyatro dergisi olacak.
Şimdi; Türkiye'nin Tiyatro Tiyatro Dergisi'ne,
Tiyatro Tîyatro Dergisi'nin size daha çok ihtiyacı var.
A Y l I K T I Y A T R O O E R G I S
Yıllık Abone Bedeli: 400.000 TL.
Posta Çekı No: 655248
Banka Hesap No: T.iş Bankası-Cıhangır Şb.: 19724:
Hayriye Cad. 3/10 Galatasaray-İstanbul
Tel: (212) 243 35 33 - 293 72 77 Fax: (212) 252 94 1
Adnan Saygun'la tanışmış; seslendirmesi için
eserlerinden bazılannı piyanist Idil Biret'e vermiş.
Sohbetimiz esnasında ilginç duygular yaşadığı-
na şahit olduk.
Bunca yıl uzak kalışının sebebini sorduk; sanat
ile geçen yıllannı anlatıncagördük ki sebep tek ke-
lime ile zamansızhk..
Müzik elektronikleşmemeM
Debussy, Ravel ve Bartok hayranı Demillac,
eserlerinde bu bestecilerin etkisini taşıdığını, ama
müzikte rüm dönemlere olan saygısını hiçbir za-
man yitirmediğini, altını çizerek vurguluyor. !lk
dönemlerdeki etkileşimden sonra kendi müzik di-
lini oluşturduğunu söylüyor sanatçı. Ona göre mü-
ziği elekrronikleştirmek ve insan duygulanndan
uzak turmak büyük bir hata.
Bu sebepten Boulez'in müziği ile arası pek hoş
değil, buna rağmen son yazdıgı eserlerinden biri
Paris müzik anlayışının Saint-Seans, Beriioz ve
Stravinski'den beri hiç değişmediğini gösteriyor.
Birkaç asır önce yaşananlar yine yaşanıyor Pa-
ris'te. Demülac'ın eserinin ilk yo-
rumundan sonra salonun yansı
alkışlarken. yansı protesto edi-
yor.
" Fransa'da tüm müzisyenler
bir ara>ış jçerisinde" diyor sanat-
çı, "Hafta bu kargaşada eser bile
vazmak istemeyenler var"diye
ekliyor. Boulez ve Massien okul-
lannın çatışması ise halen süre-
gelmekte... Paris'teki müzik ha-
yatı içinse ilginç açıklamalarda
bulunuyor.
Lamureux. Colonne Konserle-
ri Orkestrası, Paris Konservatu-
var Konserleri Orkestrası ve
Fransız Radyosu'nun ünlü Ulusal
Orkestrası artık çok büyük bir
isim olarak anılmıyor, dünya mü-
zik hayatında.
Nedeni diğer pek cok ülkede-
kinin aynı. "Müzisyenler artık
daha az kazanıyor—" Ayakta ka-
lan kurumlardan Paris Orkestra-
sı sık sık şef değiştirip Karajan'lı
günlerini ararken Paris Operası
sıkıntılı günlerini geride bırakma
yolunda önemli adımlar armış.
lurkiyelçin eseFyazacak
Türkiye için yazmayı düşün-
düğü eserin ilk seslendirilişini
yapmak için önümüzdeki yıl Tür-
kiye'ye gelip orkestralar yönet-
mek istiyor Demillac. Solo enst-
rümanlar için yazdıgı eserlerin
notalannı ise, seslendirecek olan
sanatçılara hediye etmeye hazır.
Bunca yıldan sonra geçmişini
arayan ve içimize kanşarak biz-
den biri olmak için çabalayan bu
seçkin sanatçıya, Türk müzik ca-
miası ve ilgili kuruluşlannın ya-
kın ilgi göstereceğinden hiç şüp-
hemizyok!
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Duşunce Ozgurlugu...
Nerdeyse elli yıldır yazı yazıyorum. Yayımcılık, dergicilik
alanındaki çalışmalarım da kırk yılı aştı.
Yayın dünyasında yaşadığım çeşitli kaygılann arasında
baş köşeyi, hep yazılanların yasalara göre denetJenmesi
sorununun aldığını söyleyebilirim.
Ardı arkası kesilmez bir kendi kendini denetleme...
Şöyle yazarsam suç olur mu? Bunu nasıl söylersem suç
olmaz? Hangi sözcükleri kullanmamam gerekir? Hangi
konulara değinmeme/iyim?
Yalnız yasalar da değil...
Yasalar degışmemiştir, aynıdır, ama yönetim değişmiş-
tir. Her hükümetin adaleti işletişi başka türlü. Hele işin içi-
ne bir de sıkıyönetim girerse...
Siyasa ile hiç ilgisi olmayan konularda bile ne yasaklar-
la yaşadık!..
1952 yılında, yani Türkiye'de demokrasiye geçildikten
sonra yazdığım bir yazıdan bir tümce:
"/// ama, Doğu ya da Kuzey Anadolu'da yaşayanlann
konuştuklan Türkçeyi anlamak değme babayiğitin harcı
değildir, o zaman ne olacak?" (Unutulmuş Yazılar, s. 47)
Yaşar Kemal Sarı Sıcak'\ yayımlamış, şive taklidi konu-
su tartışılıyor: Öykülerde, romanlarda kişiler konuşturulur-
ken gerçeğe tıpatıp uyulmalı mı, uyulabilir mi?
Tam anlamıyla bir yazın sorunu, siyasayla hiçbir ilgisi yok.
Ama "Laz" ya da "Kürt" sözcüklerini kullanmamak için
"Doğu ya da Kuzey Anadolu'da yaşayanlar" demek ge-
reğini duyuyorsunuz...
Yasaklar yalnız yasalardan gelmiyor...
O günleri yaşamamış olanlara bu kaygılann savunması
yapılabilir mi!..
Kendinizi denetlediğiniz gibi, yayımcı olarak başkaları-
nı da denetliyorsunuz:
"Aman şu sözcükleri kullanmayıp, şu konulara değin-
meyip, şu adlan anmayın!.."
Üniversıtede okuduğum yıllarda, 1945-1950 arası, Ha-
lide Edip Adıvar'ın bir yazısı çıkmıştı "Akşam" gazetesin-
de: "Yahya Kemal ile Nazım Hikmet..." Bu iki büyük şa-
irin önemlerınden, Türk yazınındakı seçkin yerlerinden söz
ediyordu.
Hem sevinmiş, hem de şaşırmıştık... Halide Edip Adı-
var'dan başka kimse kolay kolay göze alamazdı böyle bir
şeyi. Nazım Hikmet'in adı nasıl anılır!.. Hem de övgüyle!..
1961 Anayasası'ndan dört yıl, şairin ölümünden iki yıl
sonra, 1965'te, "Yön" dergisinin Kurtuluş Savaşı Desta-
n/'nı yayımlaması da bir yiğitlik olarak değerlendirilmiş,
yönetimin göstereceği tepki merakla beklenmişti.
Naztm Hikmet'in kitaplannın yayımını yasaklayan birya-
sa mı vardı?
Geçenlerde Pertev Naili Boratav'a "Kültür Sanat Bü-
yük ödülü" verildiğini oğrendiğimde bayağı hüzünlendim.
Oysa büyük mutluluk duymam, sevinmem gerekirdf Hü-
zünlenmek sözcüğü bile tam anlatmıyor duygulanmı, utan-
dım demeliyim...
Kürsüsü kaldınlıp Türkiye'den ayrılmak zorunda bırakı-
lışından tam kırk altı yıl sonra verilen bir ödül...
1940'ların ikinci yansında Dil-Tarih ve Coğrafya Fakül-
tesi'nde yaşananlan, düşünce özgürlüğünün önemini bir
türlü anlayamamamız yüzünden küstürdüğümüz, gittikle-
ri uygar ülkelerde el üstünde tutulan bilim adamlanmızı dü-
şündüm...
Onları Türkiye'den uzaklaştıranların karanlığından bir
türlü kurtulamadık...
Üstünden kırk altı yıl geçmiş, o günlerde yaptığımız il-
kelliği bugün ödüllerle örtmeye çalışıyoruz... Ama kimileri
ölmüş, kimileri Türkiye'den bütünüyle kopmuş...
Yıl 1994...
Bir yanda devlet adına bir utanç ödülü veriliyor, bir tür
özür dileme; öte yanda demokratik kitle örgütleri ile aydın-
lar, düşünce özgürlüğünü engelleyen yasalara karşı eylem-
leryapıyorlar....
Yaşar Kemal, böyle bir ülkede cezaevine atılmadan ya-
şadığı için, kendisini suçlu saydığını söyleyecek kadar bu-
nafmışdurumda...
Özgürlükleri savunan bir parti ise, demokrasi düzenini
seçişimizden elli yıl sonra, demokrasiye aykın yasalann kal-
dırılmasını belki sağlayabilirim diye, iktidar ortakhğına kat-
lanarak nerdeyse eriyip yok olmayı göze almak zorunda
kalıyor...
Tıyatro Dergisi'nde yeni bir yaklaşım
•Kültür Servisi - Dört yıldır yayımını sürdüren '.'Tiyatro...
Tiyatro..." dergisı, yeni sezona bir dizi yenilikle başlıyor.
Dergi bundan böyle Dikmen Gürün Uçarer'in yayın
yönetmenliğinde haber-tanıtımın yanı sıra eleştiri, inceleme,
araştırma agırlıklı bir dergi olarak yaşamına devam edecek.
Genç bir kadro ile çalışacak olan Uçarer. amacını genel
çizgileriyle; "Eleştiri dalında akademik çalışma yapan genç
elemanlara olanak tanımak, onlardan yararlanmak ve giderek
bir kısır döngü içine girmiş olan eleştiri kurumunun bu
çemberi kırarak kendini yenilemesini, gelişmesini saglamak;
bunu yaparken tabii ki deneyimli kalemlerden de yararlanmak
ve eleştirinın ötesinde çeşitli inceleme-araştırma yazılanyla
dünya tiyatrosu ile Türk tiyatrosu arasında bır çeşit köprü
kurmak" olarak özetliyor. Sayfa düzeni değişip kuşe kağıttan
birinci hamur kağıda dönen dergi, en az 64 sayfa olarak
yayımlanacak.
Sanata Evef kampanyası sürüyor
•Kültür Servisi - Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun 12 eylülde
başlatmış oldugu "Gazete Toplama Kampanyası", tstanbul ve
yedi ilde başanyla sürüyor. Istanbul Devlet Tiyatrosu Taksim
Sahnesi ile AKM gişeler yanındaki Gazete Toplama
Kamyonu'na, aynca Istanbul Devlet Tiyatrosu - Şehir
Tiyatrolan işbirligi ile Şehir Tiyatrolan'nın tüm bölge
sahnelerine yerleştirilen özel gazete toplama ünitelerine
'kampanya'ya destek adına gazeteler veriliyor. "Gazete
Toplama Kampanyası" için verilecek her gazete. "Sanata
Evet" diyen bir referandum oyu niteliği taşıyor.
Aksanafta Elia Kazan filmleri
•Kültür Servisi - Aksanat'ta bu a> Elıa Kazan fılmlerinin
Ingilizce orijinalleri gösteriliyor. Yönetmenin "East of Eaden"
adlı filmi de yann saat 12.30 ve 17.30'da Aksanat'ta izlenebilir.
Bugün ise Aksanat'ta Dvorak'ın 8 no'lu senfonisi
'laser-disc'ten büyük ekranda. saat 12.30 ve 18.00'de
sunulacak. Cuma günü seaat 12.30 ve 18.00'de Madonna'nın
konseri 'laser-disc'ten büyük ekranda izlenebilir.
Duyduk Duymadık Demeyin'
sahnelenîyor
•Kültür Servisi - Babçelievler Belediye Başkanlığı. geçen hafta
gazetemizde yer alan "AJternatif Tiyatro'ya Belediye Sansürü"
başhkh haber üzerine bir açıklama yaparak "Duyduk
Duymadık Demeyin" adlı oyunun hafta sonundan itibaren
sahnelenmeye başlanacağını bildirdi. Belediye Başkanı Saffet
Bulut adına Basın Daruşmaru Mustafa Holoğlu imzasıyla
yapılan açıklamada "merkez, yer yokluğundan dolayı zaman
zaman belediye meclis toplanülanna ve müdürlüklerle ilgili
toplanülara tahsisi edildigi için" oyunun gecikmesi gibi
sorunlann yaşanabileceği vurgulanarak "Kişilerin ekonomik
çıkarlanna değil. toplumun kûltürel dokusuna katkıda
bulunabilmek için her türlü özveri>i göstermeye aday yeni
yönetim olarak sanatta düşünce özgürlüğünü kısıtlayıcı,
yasaklayıa her türlü sansüre karşı oiduğumuzu da özellikle
belirtmek isteriz" deniyor.