20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10EYLÜL1993CUMA 12 DIZIYAZI DİLEK ZAPTÇIOĞLU / BERLIN - 1 GIRİŞ A vrupa da veni bir havalet kot ge- zivor. Batı A vrupa sınırlaruıı dı$a karşı kapatıp çevresine veni bir dınar örer- ken. içeride milliyetçılik. aşın sağ ve ırkçı eğilimler fıız kazamyor. Düıı- ı anın yoksul yörelerinden gelip refalun kapısını çalan yabanı ılar, Batı A vru- pa'da artık istenmeyen kişiler. Ama \ine de ırkçılık. dünyanın hiçbir yerın- de Almanya daki kadar acımasız ve kanh değil. Almanya da Hitlerfaşizminden son- ra lotaliier düşüncelerin bir daha lıiç laraftar bulmayucağı saıulnuştı. OVM iki Almaına'nuı hirleşmesinden sonru tanık olduğumuz gelişmeler. totaliter zihin yapısmın bu iilkede• varlığım ko- ruvabildiğini kanıtladı. Önce mülteci- ler, sonra diğer yabanalar. neofaşistle- re karşı çıkan Almanlar, toplumım "en altındakiler ' sırarla saldırılarm hedefı haline geldi. "Yabancı" sözcüğünün Almanca 'da ikı karşılığı var "Frenıd", \anı Türk- çedeki yabanı ı, herkes plabılir. Kriye gelen bir yabanı ıdır, lanımadığımız bi- ridir. sokakta bize \ol soran bir va- bancı olabilir. Ama Almuncadaki ikın- ci sözcük, bııgiin Türklere ve biitün di- ğer Alman olmavanlara vakışnrılan sözcük "Ausluender'in Türkçedeki karşılığı "\abanci" değil, "dış ülke in- umı'dır. Başka ülkelerden gelen m- sa/ilar kadar Almanlara "vabancı olan ı oktıır. Bııradu doğmıtş büyümüş çocuklar .gençlerinde alnma" Auskıen- der" daıngası lıiç silinmemek üzere kazınnnştır. Onları Almaıılardan yalnız saçlarmuı, gözlerinin. derisuım rengi ayırmaz Bu iilkede teınel haklar- dan voksundur onlar. Ve geçen vılların ırkçı saldırılanvla gündeme gelen çifte vatandaşlık, seçme-seçilme hakkı gihi lemel demokraıik haklar onlara veril- meyecektir. Çünkü siyasi partiler, Al- manya da oy kaygıstndadır ve seçmen sağda yoğunlaştıkça yubancılura cşit haklar verilmesi popülerliğinı yitirir. Ama seçmen olmavan bırkitlenin ikli- darlara kendi çıkarlarmı dikle etmesi olanaksızdır. "Yabancı' olarak {iılışmak üzere ülkey e getirilen kitle, haklurından yok- sun bırakılmalıdır ki her zaman Al- manya'mn çıkarları doğrultusunda manipüle edilehilsin; gereğinde geri gönderilsin; gerı gönderilme korkusuy- la her koşula razı olup ağzım açmadan oturabilsin. Kimdir bu evleri ateşe verip yaban- cılara saldıran gençler? Saldınlar planlı mı. yoksa iddia edildiği gibi sar- hoş ve kendini bilnıez birevlerin mari- feti mi? Devlet bunları niçin önlemiyor, yoksa önlemek mi istemiyor? Siyasi partilerin, adalet mekanızmasuım, po- lisin, basınm, aydmlurm Almanya 'daki gelişmede oynadığı rol nedir.' Alman tophtmu nereve gidiyor? Se- reve götürülmek istenıyor? Almanya'da yaşayan iki milyona vakm Türkive kökenli insanı neler heklivor? Gençler şiddeti oııa 7 ı] 1989. Kasım ayimn yağmurlu. soğuk gün- İerinden biri. Herhan- gi bir gün değil ama. Eskı Demokraıik Al- manya Başkanı Erich Honecker'in "hiç yıkı- bnayacak" dedıği Berlin Duvan yok artık. 9 kasımda Duvar dünyanın şaşkın bakışlan arasında açılmış; Do- ğu'dan Batı'ya akın var. BerLin Duvan'- mn batı yakasında biriken onbinlerce kişi gelenlere el sallıyor, sanlıyor, kö- püklü şarap su gibi akıyor. Almanya"- nın sevinci ekranlarda dünyayı dolaşı- yor. Olur ya, bir vatandaşm Doğu Ber- lin'e işi düşmüş o günün sabahı. Doğu'- dan batıya geçen Skodalann. Trabant- lann arasında. batıdaki evine dönmekte olan bir Türk de var. Volksvvagen mini- büsün direksiyonunda o da güîüp etraf- takilere el sallıyor. Karşılanna çıkan her Doğu Almaru alkış yağmuruna tu- tan Batılılar. bütün sarhoşluklanna rağmen kara bıyıklı esmer "yabancı"- nın farkına vanyorlar. "Bu çirkin ördek nereden çıktıT" dercesine birden alkış duruyor, sesler kesiliyor. Bizim Türk de şaşkın. Buz gibi karşılandığmın farkına vannca gülüp çevredeki Almanlara "Hoşgeldin işsizlik" diye bağınyor alay- la. Kjtleden bıri cesaretini toplayıp "Bu yamyam da ne anyor burada?" dıye haykınyor. Ve kitle psikolojisı ışliyor hemen, Türkün otomobili tekmelenme- ye, catnlar yumruklanmaya başlıyor. Beklenmedik manzara 80 milyonluk Almanya birleşirken "Yabancılar dışan-Almanya Alman- lanndır" sloganırun yenıden doğuşuna işte böyle tanık olmuştuk. Yıl 1990. aylardan ocak. Berlin Du- van açılalı rienüz iki ay olmamıştı. Doğu Almanlar. duvann açılmasıyla yeünmeyıp "reel sosyalizme" ölümcül darbeyı vurmak üzere sokaklardaydı. Biz de Doğu Almanya'yı kanş kanş do- laşıyorduk. Leipzig'de her pazajtesi günü, kilise- deki mutat ayinden sonra düze- ne karşı gös- teri yürü- yüşleri dü- zenleniyor- du. Böyle bir "paıarte- si yürü\'üşü- nü" izlemek ıçin Leip- zig"e gittik. Opera mey- danına vardığı- mızda hiç beklemedi- ğimiz bir manzarayla karşılaştık. "Reel sosya- Bst" Doğu Almanya'da _ ^ ^ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^ _ _ Neonaziler cirit atıyor- du. Bazılan ya 14. ya 15 yaşındaydı, bıyıklan terlememişti. Saçlannı siyaha böyayıp Hitler gjbı bir perçemi gözü- nün önüne düşürenlerden tut ünifor- malılara; takım elbiseü. şık gıyimliler- den Dazlaklara kadar her cins adam görmek mümkündü orada. Batı'dan gelen -'Cumhuriyetçüer" (REP), "Al- man Halk Biriiği" (DVU) gibi tescillı sağ partilerin çığırtkanlan Doğu Almanlan kelimenin tam an- lamıyla kafakola alıyordu. Bildiriler dağıtılıyor, yakalara rozetler takılıyordu. "Alman olmaktan gurur duyuyorum" yazılı çıkartmalar kapış kapış gidiyordu. Ilk kez, o anda yeri göğü "Biz halkız" dıye ınle- ten kitleden ürktük. Hitler"den sonra Almanya'da tabu haline gelen Türkiye'nin aksine en kötü çağnşımlarla yüklü "halk"/"volk" kelimesı ku- lağımızı tırrnaladı. Elindeki bayraklarla yürüyen bu kitle özgürlüğü nasıl kavnyordu? Gösteriye egemen olan hava. milliyetçilikti ve Alman milli- yetçiliği dünvanın başına çok dert açmıştı. A nket, Batı'da gençlerin yüzde 28'inin, Doğu'da yüzde 34'ünün "Bazı sorunlar ancak şiddet yoluyla çözülür' dediğini belgeliyor. Her 5 Alman gencinden biri, "Yabancüara karşı şiddet kullanılmasını onayhyorum" diyor. or Küçûk kurban \ eliz Arslan, tabağındaki tatlısını cömertçe su- narkcn yalnızca ari Alman olmadığı için v akılacak kadar Neo- \a/i'leri kızdırdığını bilivor mu\du? MöllrTde Arslan ailesinin 3 ferdi Hitler adına yakddı. Solingcn'deki bu evde 5 Türk yanarak öldii. 6 metrekare Almanva Doğu'daki "işçi köylü devleti". yakından bakıldığında tüketım özlemiyle dolu bir küçük burjuva cennetiydi. Doğu Almanya'da ideal top- lum için yola çıkanlar. küf kokan totaliter bir du- zen yaratmışlardı. "Disiplin, düzen, asayiş, huzur. çahşkanlık, randıman" gibi, Almanya'nın bausı- nda da altın harflerle yazılan kavramlann aynılan Doğu için de geçerliydı. Reel sosyalizm, "yeni bir insan" doğurmamıştı. Tersine, kapitalizmin değer yargılannı başka bir tarzda yeniden üretmiştı. Örneğin enternasyonalist düşünce: Doğu Al- manın "enternasyonaliznı" düşüncesine nasıl uzak yaşadığını, ülkedeki Vietnamlı, Kübalı. Koreli. Mozambıklı işçilerin durumundan anlamak mümkündü. Nasıl Batı Almanlar Türk, İtalyan, İspanyol işçileri en pis ve ağır işleri gördürtmek için ülkeye "davet" ettiyse. Doğu'daki hısımlan da bu insanlan getirmiş. barakalara, >urtlara tıkmıştı. Adam başına 6 metrekare "barınma alanı" verilen Asyalı. Afrikalı işçilerie yerli halk arasında en ufak kaynaşma olmamıştı. Doğu Al- Almanya'da demokrasi yeterince kök salamadı. İşte kanıt: Çocuk katili ırkçı Christan(vanda) ve kurbanı Yeliz'in cenazesi... man komünıstleri. hamile kalan yabancı işçi kadı- nlan ülkesıne geri postalamaktan bile çekinmemiş- ti. İki Almanya'nın izdivaandan nasıl bir çocuk doğabilirdi? Derken Başbakan Helmut Kohl, Almanya treni- nın lokomotıfine oturdu ve iki ülkeyi bir yıl bile geçmeden bırleştinverdı. O zamanlar Cumhuri- yet'te "Yeni Aimanya" üzerine yazdığımız bir dizi- de dünyanın korkulanndan söz etmiş; Almanya"- nın süper güç haline geldiğini ve dış politikada artık farkb bir ağırlık koyacağını yazmıştık. O günlerde dünya "Deutschland" sözünden ür- küyar ve Hitler'in gölgesinin tam kaybolmadığını iddia ediyordu. Ama Alman hükümetinden mu- halefete, sokaktaki adamdan aydınlara kadar her- kes dışandan gelen korkulan "Biz demokrasi dersi- ni aldık" şeklinde yanıtlıyordu. Almanya artık uy- gar bir ülkeydi. tarih tekerriir etmezdi, başkent Bonn'dan Berhn'e kaysa bile Almanya banşçı ve demokratık bir ülke oîarak kalacaktı. Geldik 1993 yılına. Alman izdivaandan doğan çocuk büyüdükçe bir hilkat garibesine dönüştü. İkı buçuk yıl ıçınde Alman neofaşistleri 30'u aşkın insan öldürdü: bunlardan 10'uTürktü. İkı Alman- \a'nın resmen bırleştiğı 3 Ekim 1990gününden bu yana aşın sağcılar 5200e yakın \rkçı eylemde bu- lundular. Bunlann 2258'inde büyük maddi hasar oluştu. 1296 mülteci yurdu ve ev kundaklandı. 1576 kişi yaralandı. Olaylann ılkı 20 Eylül 199l'de Doğu Almanya'- nın Hoyersvverda kasabasında patlak verdı. Bir mültecı yurdu. gençler. Dazlaklar ve Neonazilerce çevrilip saldınya uğradı. Almanya'nm dört bir \anınddiı gelen Neonaziler. halkın "daha isteriz'" çığlıkları arasında bınayı yaktılar. Polıs 150 kişilık grubu ikı gündedağıtamadı. Sonunda can korku- suyla pencereden bile bakmaya çekinen mülteciler otobüslere bındirilerek Batı'ya götürüldü. Kasaba halkı. otobüsleri giderken bile taşladı. Hitler se- lamı verenler vardı. Amaca ulaşıivmş. Hoyersvver- da kasabası "yabaneıdan temizlenmişti." Hoyersvverda'nın ünü dünyaya yayılırken ülke- de ateşli bir tartışma başladı. Batı Almanlar. zaten birleştikten sonra başlanna binbir dert açtıklanna inandıklan Doğulu soydaşlannı suçladılar. Böyle bir olayın ancak demokrasi görmemış Doğu'da meydana gelebileceğj söylendi. Saldınnın faturası "koımmist rejtme" çıkartıldı. Dazlaklann Doğu Almanya'da yaygmlaşmasının doğal olduğu. Do- ğu'nun totaliter sistemin izlerinden kurtulamadığı yazılıp çizildi. Rostock, bir kilometre taşı Ama ikinci büyük olay Doğu'da değil. bırkaç hafta sonra Batı Almanya'da meydana geldı. 3 Ekim 1991 gecesi Hünxe adlı kasabada Dazlaklar bir mülteci yurdunun penceresınden içeri molotof kokteyli fırlattılar. Odada uyumakta olan Lüb- nanlı iki kız çocuğu ağır yaralandı; yanık izleri yüz- lerine ve bedenlerine hiç silinmemek üzere kazındı. Mülteci yurtlanna saldınlar o tarihten ıtibaren hızla artarak sürdü. Ve 22 Ağustos 1992 tarihinde Rostock olayıyla doruğa ulaştı. Doğu Almanya'nın liman kentı Rostock'ta olup bitenler ibret vericiydi. 500 aşın sağcı genç, bir mülteci yurdunu üç gün üç gece dehşete boğdu. Polis, olaylan seyretmekle yetindi. Kentin emniyet müdürü evinde uyurken, mülteciler otobüslerle olay yerinden kaçinldı. Azgın saldırganlar bu kez yurdun yanında. Vietnamlı işçiknn kalmakta ol- duğu bınavı ateşc vcrdiler. Binada tcbadüfen çekim japan bir televızyon ekibıyle yüzlerce Vietnamlı. çatıdan kaçıp kurtuldular. Bina kül oldu. Ros- tock'taki insanlık dışı saldınnın ardından eyalet içişleri bakanı basın toplantısında. kurbanlan ka- bahatli"Fulardk "Halkm sabn kalmadı, artık bu mülteci akınına dur denmelidir" diyebildi. Sıra Türklerde O günlerde Türkler birbirlenne "İyi ki Almanva'da mülteciler var, yoksa bunlar doğnıdan bize saldınrlardı" dı- vordu. Ama korkunç olay gcrçekleşti: Rostock'tan üç ay sonra, 23 Kasım 1992'de ırkçılık bu kez Türkleri vurdu. Mölln'deki evinde uyumakta olan Çar- şambalı Arslan ailesinin üç ferdi alevler içinde can verdi. İtfaiye merdiveniyie aşağı taşınan çınko tabutlann, Ham- burg'da düzenlenen cenaze töreninin görüntüleri yıne dünyayı dolaştı. Kohl hükümeti bir yandan taziyet dileklerin- de bulunurken. öte yandan Alman ana- yasasmda sığtnma hakkını güvenceye alan maddeyi değiştırmek için sosyal demokrat muhalefetle anlaştı. 29 Mayıs 1993te Solıngen'de beş Türk daha öldüriildü. Bazı aylarda her gün birden fazla olay çıktı. "Maddi hasar" verilen me- kanlar arasma. Yahudi soykınmının anıtlan, Musevi mezarlıklan ve müzeye çevrilmiş toplama kamplan da girdi. Faıllerin ne tür cezalara çarptınldığı- na bakmadan önce günümüz Alman- yası'nm manzarasına göz atalım: Almanya'da Yahudiler, zenciler, Çingeneler, Türkler. Vıetnamhlar; kı- sacası dış görünüşüyle ve diniyle Av- rupa ırkçılığının hedefı olan insanlar artık can güvenliğinden yoksun. Neo- nazılere karşı çıkan herhangi bir Alman da saldınya hedef oluyor. Faşistler sa- katlara. evsiz barksız yoksullara: yanı faşist ideolojinin "aşağı" ve "yaşamaya • dcğer" görmediği ınsahlara da saliiın- yorlar. Solcular, neofaşistlerin diğer klasik hedefı olmayı sürdüriiyor. Şiddet eğılımı arttı. Gençlik arasında yapılan son anket. Batı'da gençlenn yüzde 28'inın, Doğu'da yüzde 34'ünün "Bazı sorunlar ancak şiddet yoluyla çö- zülür ve ben bu yola başvurmaya hazınm" dediğini belgeliyor. Her 5 Âl- man gencın- ^ _ _ _ ^ ^ _ _ _ i _ _ _ _ den bıri."Ya- bancılara karşı şiddet kullanı- lmasını onay- hyorum" dı- yor. Son yı- llardaki olaylar ve gerek siyasi elitlenn, ge- rek toplu- mun, gerek- se aydınlann tutumu. Al- manya'da 1945"'ten sonra atılan demokrasi temelinin çok zayıf ol- duğunu, de- mokratik düşüncenin bu ülkede ^ ^ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ kök sal- madığını kanıtladı. Alman demokrasisı için Neonazi saldınlan bir turnusol kağıdı nitelıği taşıdı. Ne siyasi partiler bu sınavdan geçebildi. ne adalet meka- nizması. ne toplum ne de basın. Siyasi partiler, oy kaygısıyla aşın sağa teslim olma eğilımindeler. Aydınlar bölündü, ses getiremıyor. Savcılar ve hakimler, suçlulara "yaramaz çocuk" muamelesi yapıyor. Başta özel televizyon kanallan olmak üzere basm- yayın organlan; sansasyon ve tiraj peşinde koşu- yor. "mühedler dışan" diyen kasabalılan haklı gösteriyor, Hitler selamı çakması için Neonazilere para veımekte beis görmüvor, "yabancüar sonı- nu"nu hiç gündemden ındirmeyeTek herkesin ka- fasının içine sokuyor. "Bfld" gibi milyonlarca ti- rajlı gazeteler, Alman devletini kandıran. yankesi- cilikten cinayete kadar suç ışleyen yabanalann. mültecilerin hikayeleriyle ırkçılığı körüklüyor. Ve nihayet toplumun çoğunluğu Neonazileri ırkp v e şoven olduklan için değil, sadece "fazla ile- ri gittikleri için" eleştinyor: onlan harekete sevk eden motiflen doğru buluyor. en azından anlayışla karşıhyor. "Çocuklann yöntemteri fazla kanlı, şid- detie sorun çözülmez" denıyor. Bir "sorun"un varlığmda herkes bırleşiyor.. Bu sorun yabancılar, yani Alman olmayanlar. "Ahnanları sömürmeye gelen asalak sığınmaalar". Uyum sağlamayan, banyo küvetinde koyun kesen Türkler. Hırsızlık yapan Çingeneler, Almanlan ezelden beri sömü- ren Yahudiler. Almanlara sürekli karanlık gecmi- şıni hatırlatip duran yabanalar. Almanlar bir kez daha aynı mıti ürettiler: Alman çalışkandır. dürüsttür. doğrudur, haklıdır. Ama saftır. Bu yüzden hep kötü yabana- lar tarafından istismar edilir. haksızlığa uğratıhr. Almanya kendini savunmalı - kime karşı? Elbette kötü adama karşı! Kimdir kötü adam? Sığınmaa, Turk, Yahudi, Çingene ve Almanya'yı eleştiren herkes! Almanya'da vizyona giren bu filmi daha önce. 1930'lardadagörmüştük. Bugünlerde oyna- yan filmın senaryosu farklı da olsa mutlu sonla bit- meyeceğı kesın. YARIN: Dazlaklık ^llmanya kendini savunmalı. Kime karşı? Elbette kötü adama karşı! Kimdir kötü adam? Sığınmaa, Türk, Yahudi, Çingene ve Almanya'yı eleştiren herkes! Almanya'da bu fılmi 1930'larda da görmüştük. bir ya^aaa ANKARA-ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU KalpaMılar ve Sosyal DemokraîJar Ören'e gelince dağlara, kıyılara uzanırım. Bir gün Altı- noluk kıyılarına ya da ida tepelerine, bir akşam Ayva- lık'a. Cunda'ya. Ayvalık'ta geleneksel bir durak var her zaman Ahmet Yorulmaz'ın kitabevi. Okuyanlar giderek azalıyor ama kıtabevinin trafiği çok yoğun her zaman. Eski dostların, yazarların, sanatçıların buluşmayeri. Ki- tapseverlerin danışmanı gibi yeni yayınlarla ilgili görüş- lerini söyler, öneriier yapar Ahmet Yorulmaz. Onu din- ler, tesekkür ederim sonra. Unutulmaz anılarımız var. Uğur Mumcu'nun kitaplarına uzanan ellere bakıyo- rum hüzünle. Bombaladılar, artık yazmıyor ama kitapla- rına saygıyla uzanıyor eller. Yanda bir genç kız gülüm- süyor, o da Uğur'un kızı. Neler canlanıyor gözümde... Cunda Adası'nda yenıden buluşuyoruz Uğur Mumcu ile. Gömeçli'nin yerinde. Çok kişi ayakta masa bekliyor. Mehtap çok güzel, denizde şaşılası ışık oyunları, sofra- da patalinalar, midye tavalar, kulağımda da Gömeçli'nin sözleri Bu kalabalık Uğur Mumcu nedeniyle, diyor, ya- zısında söz ettı. hele olümünden sonra kaiabalık çok art- tı. Buyrun bakalım! Balkonumuzda bir akşamı anımsıyo- rum. Geçen yaz Örenli dostlarla balık yiyeceğiz. Güklal ve Uğur Mumcu, Gencay Şaylan ve eşiyle hayli geç kal- dılar yemeğe, meğer Gömeçli'nin yerine gitmişler Cunda'ya. Ali Sirmen ile bir öğlen yemeği geç saatlere kadar sürüyor. Cunda'dan sonra konuk ağırlamak kolay değil diye üzüldüm ama Uğur Mumcu midyeli pilavı ka- şıklayarak beni çok sevindirdi! Kara mizahı, sivri espri- leriyle ortalığı çok dalgalandırdı sonra. Anılar belleğimi dalgalandırıyor şimdı. Öğretmen Mehmet özgüçlü da- ha öncekı yıllara götürüyor beni. Cunda'da başka bir akşama, başka bir sofraya. Ozan-mimar Cengiz Bektaş rahmetli Tahsin Saraç ile Cunda tepelerinde dolaştık uzun uzun, daracık sokaklar, açık kapıların ardında se- rin avlular. eski evler, güzel söyleşılerle gizemli bir ak- şam saati. Cunda, çok güzel bir adaydı vaktiyle. Bir de şimdi görün; kıyılar. zeytinlikler baştan sona beton! O akşam gezisinden sonra kıyıda Ahmet Angın ile buluş- tuk. Unlü Yunan yazar Kazancakis çevirileriyle yazım yaşamını zenginleştiren bir kişi Ahmet Angın. Karşı adalarda yaşayanlar da söyleşimizi duysaydı keşke! O yıllarda alanlarda, kürsülerde de Ege'nin barış gölüne dönüşmesinden söz edilirdi ama gerçeğini yaşamadık Geçende Midilli'den bir grup geliyor Bergama'ya, öğ- retmen Özgüçlü'yle karşılaşıyorlar. Söz Yunan yazarla- ra gelince, Türk öğretmeni sınıyor, Yunan dostlar. Ne okumuş, kimin kitaplarını? Kazancakis, deyince gözleri parlıyor. Yunan edebiyatında özel bir yeri var kuşkusuz. Biz de Ahmet Angın'ın çevirileriyle tanıdık. Kazancakis'iİsmetPaşa'nındailgiyleokuduâunubili- yor musunuz? Ben yeni öğrendim. Mehmet Ozgüçlü'- den. Ona da rahmetli Şevket Süreyya Aydemir anlatı- yor. Günaha Son Çağn kitabını okuyor Ismet Paşa, Şevket Süreyya ile Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nu da kitabı tartışmaya çağırıyor! Şimdi bu tür çağrılar neye dönük, kimler kitap tartışıyor acaba? Bu söyleşiyi yaptığımız akşam çok kayguluydu ûz- güçlü, İlhan Ağabey'in köşesinin altında bir ölüm haberi görmekten çok korkuyorum, Samim Bey'i her an yitire- biliriz, diyordu. Korkusu gerçekleşti. Ertesi sabah gaze- temizin ilk sayfasında yayımlandı Kocagöz'ün ölüm haberi. Çok üzgünüm az görüştük, Özgüçlü aracılığıyla haberleştik son yıllarda. Ören'de bir buluşmamız var vaktiyle. Sam Amca'dan, Kalpaklılar'dan söz ettik. Aile albümündeki fotoğraflar nedeniyle çocukluğumdan beri kalpaklıların özel bir yeri var belleğimde. Tarihimizi, cografyamızı onurlandıran bireylemin simgesi kalpaklı- lar. Atatürk'un o güzel portresini getirin gözünüzün önü- ne! Nâzım Hikmefin "Sarışm bir kurda benziyordu" dizelerini simgeleyen resim, güzel bir kalpaklı. Kurtuluş Savaşımız'ın, özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın sim- gesi. O fotoğraflara utanmadan bakamıyoruz bugün. Nere- lere geldik, nasıl kana bulandık, dünyamızda ve ülke- mizde neler yaşanıyor, barış umudu nasıl soluyor! Ancak bu utancı aşmak zorundayız. Umudu yeşert- mek, onurlu bir yaşamı hak etmek zorundayız. Umudu solan bir toplum yaşamak gücünü, soluğunu da yitirir, değil mi? • • • Kalpaklı yazar Samim Kocagöz'ü son yolculuğunda uğurladık dün. Yarın da SHP kurultayı toplanıyor. Dün- yamızda, ülkemizde çok önemli bir dönemde toplanıyor sosyal demokratlar. Tarih önünde nasıl bir sınav vere- cekler bakalım. Yeni bir döneme, çağdaş bir yönteme, ileriye atılıma bir adım olabilir bu kurultay. Birleşmeye, bütünleşmeye bir çağrı, toplumdaki beklentilere yanıt olabilir. Demokratik yaşama olumlu bir katkıda buluna- bilir. Yoksa nasıl gerılere gideriz kim bilir! Ben her zamanki iyimserliğimle umudumu koruyor, kurultaya başanlar diliyorum. BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Kolay kolay karar ve- remeyen. ikircikli. 2/ Bir işegönlüolma... Haberci. 3/ Yelkenlere açılan de- liklere ve halat ilmikleri- ne geçirilen metal halka. 4/ Gelir... Evrensel alıcı olan kan grubu. 5/ Eski dilde burun... Pasifık Ok- yanusu'nda bir ada-dev- let. 6/ Sodş-umun simge- si... Sevinç belirten bir ünlem... Biryağışşekli.7/ Kısa manto. 8/ Kira... Sonuçsuz. yaran olmayan söz. 9/ Kendisine inanılan kimse... Hin- distan'da ölen kocasının cesediyle birlikte ateşe atılıp yanan ve ermiş sayılan kadınlara verilen ad. YL KARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sınırlarda bulunan küçük kale. 2/ Sınır nişanı... İnce yapılı. 3/ Es- kiden terhis edilerek yedeğe geçen kura erlerine verilen ad... Kuyruk- sokumu kemiği. 4/ Çıkar yol, ça- re... Yumurta biçiminde olan. 5/ Ölen yeniçerilerin çocuklanna verilen ad. 6/ Emniyet yayı. 7/ Muğla'nın bir ilçesi... Bilgıçlik taslayan kimse. 8/ Yapısına gir- diği sözcüğe olumsuz anlam katan bir önek... Ağn Dağı'na ve- rilen bir başka a^. 9/ "Ne kendi etti rahat, ne halka verdi huzur ı Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i —"... Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan devim sözü. BARTIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 1993.55 Mahkememizde davacı A>ten Ergöktaş vekili Av. Esin Eren ta- rafından davalı Alı Ergöktaşaleyhineaçılan boşanma davasının veri- len ara karan gereğınce. . Davalı Alı Ergöktaş'ın zabıta araştırmalanna rağmen adresi teblı- gata yarar bir şekilde temın edilemedığınden adı geçen şahsın 28.10. 1993 günü duruşma ıçin mahkemede hazır bulunması, aksi takdirde HUMK'nın 243 2 maddesi gereğınceyokluğunda duruşmayadevarn edıleceğı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 50936
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle