Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10EYLÜL1993CUMA
12 DIZIYAZI
DİLEK ZAPTÇIOĞLU / BERLIN - 1
GIRİŞ
A vrupa da veni bir havalet kot ge-
zivor. Batı A vrupa sınırlaruıı dı$a karşı
kapatıp çevresine veni bir dınar örer-
ken. içeride milliyetçılik. aşın sağ ve
ırkçı eğilimler fıız kazamyor. Düıı-
ı anın yoksul yörelerinden gelip refalun
kapısını çalan yabanı ılar, Batı A vru-
pa'da artık istenmeyen kişiler. Ama
\ine de ırkçılık. dünyanın hiçbir yerın-
de Almanya daki kadar acımasız ve
kanh değil.
Almanya da Hitlerfaşizminden son-
ra lotaliier düşüncelerin bir daha lıiç
laraftar bulmayucağı saıulnuştı. OVM
iki Almaına'nuı hirleşmesinden sonru
tanık olduğumuz gelişmeler. totaliter
zihin yapısmın bu iilkede• varlığım ko-
ruvabildiğini kanıtladı. Önce mülteci-
ler, sonra diğer yabanalar. neofaşistle-
re karşı çıkan Almanlar, toplumım "en
altındakiler ' sırarla saldırılarm hedefı
haline geldi.
"Yabancı" sözcüğünün Almanca 'da
ikı karşılığı var "Frenıd", \anı Türk-
çedeki yabanı ı, herkes plabılir. Kriye
gelen bir yabanı ıdır, lanımadığımız bi-
ridir. sokakta bize \ol soran bir va-
bancı olabilir. Ama Almuncadaki ikın-
ci sözcük, bııgiin Türklere ve biitün di-
ğer Alman olmavanlara vakışnrılan
sözcük "Ausluender'in Türkçedeki
karşılığı "\abanci" değil, "dış ülke in-
umı'dır. Başka ülkelerden gelen m-
sa/ilar kadar Almanlara "vabancı
olan ı oktıır. Bııradu doğmıtş büyümüş
çocuklar .gençlerinde alnma" Auskıen-
der" daıngası lıiç silinmemek üzere
kazınnnştır. Onları Almaıılardan
yalnız saçlarmuı, gözlerinin. derisuım
rengi ayırmaz Bu iilkede teınel haklar-
dan voksundur onlar. Ve geçen vılların
ırkçı saldırılanvla gündeme gelen çifte
vatandaşlık, seçme-seçilme hakkı gihi
lemel demokraıik haklar onlara veril-
meyecektir. Çünkü siyasi partiler, Al-
manya da oy kaygıstndadır ve seçmen
sağda yoğunlaştıkça yubancılura cşit
haklar verilmesi popülerliğinı yitirir.
Ama seçmen olmavan bırkitlenin ikli-
darlara kendi çıkarlarmı dikle etmesi
olanaksızdır.
"Yabancı' olarak {iılışmak üzere
ülkey e getirilen kitle, haklurından yok-
sun bırakılmalıdır ki her zaman Al-
manya'mn çıkarları doğrultusunda
manipüle edilehilsin; gereğinde geri
gönderilsin; gerı gönderilme korkusuy-
la her koşula razı olup ağzım açmadan
oturabilsin.
Kimdir bu evleri ateşe verip yaban-
cılara saldıran gençler? Saldınlar
planlı mı. yoksa iddia edildiği gibi sar-
hoş ve kendini bilnıez birevlerin mari-
feti mi? Devlet bunları niçin önlemiyor,
yoksa önlemek mi istemiyor? Siyasi
partilerin, adalet mekanızmasuım, po-
lisin, basınm, aydmlurm Almanya 'daki
gelişmede oynadığı rol nedir.'
Alman tophtmu nereve gidiyor? Se-
reve götürülmek istenıyor?
Almanya'da yaşayan iki milyona
vakm Türkive kökenli insanı neler
heklivor?
Gençler şiddeti oııa
7
ı] 1989. Kasım ayimn
yağmurlu. soğuk gün-
İerinden biri. Herhan-
gi bir gün değil ama.
Eskı Demokraıik Al-
manya Başkanı Erich
Honecker'in "hiç yıkı-
bnayacak" dedıği Berlin Duvan yok
artık. 9 kasımda Duvar dünyanın
şaşkın bakışlan arasında açılmış; Do-
ğu'dan Batı'ya akın var. BerLin Duvan'-
mn batı yakasında biriken onbinlerce
kişi gelenlere el sallıyor, sanlıyor, kö-
püklü şarap su gibi akıyor. Almanya"-
nın sevinci ekranlarda dünyayı dolaşı-
yor.
Olur ya, bir vatandaşm Doğu Ber-
lin'e işi düşmüş o günün sabahı. Doğu'-
dan batıya geçen Skodalann. Trabant-
lann arasında. batıdaki evine dönmekte
olan bir Türk de var. Volksvvagen mini-
büsün direksiyonunda o da güîüp etraf-
takilere el sallıyor. Karşılanna çıkan
her Doğu Almaru alkış yağmuruna tu-
tan Batılılar. bütün sarhoşluklanna
rağmen kara bıyıklı esmer "yabancı"-
nın farkına vanyorlar. "Bu çirkin ördek
nereden çıktıT" dercesine birden alkış
duruyor, sesler kesiliyor. Bizim Türk de
şaşkın. Buz gibi karşılandığmın farkına
vannca gülüp çevredeki Almanlara
"Hoşgeldin işsizlik" diye bağınyor alay-
la. Kjtleden bıri cesaretini toplayıp "Bu
yamyam da ne anyor burada?" dıye
haykınyor. Ve kitle psikolojisı ışliyor
hemen, Türkün otomobili tekmelenme-
ye, catnlar yumruklanmaya başlıyor.
Beklenmedik manzara
80 milyonluk Almanya birleşirken
"Yabancılar dışan-Almanya Alman-
lanndır" sloganırun yenıden doğuşuna
işte böyle tanık olmuştuk.
Yıl 1990. aylardan ocak. Berlin Du-
van açılalı rienüz iki ay olmamıştı.
Doğu Almanlar. duvann açılmasıyla
yeünmeyıp "reel sosyalizme" ölümcül
darbeyı vurmak üzere sokaklardaydı.
Biz de Doğu Almanya'yı kanş kanş do-
laşıyorduk. Leipzig'de her pazajtesi
günü, kilise-
deki mutat
ayinden
sonra düze-
ne karşı gös-
teri yürü-
yüşleri dü-
zenleniyor-
du. Böyle
bir "paıarte-
si yürü\'üşü-
nü" izlemek
ıçin Leip-
zig"e gittik.
Opera mey-
danına
vardığı-
mızda hiç
beklemedi-
ğimiz bir
manzarayla
karşılaştık.
"Reel sosya-
Bst" Doğu
Almanya'da
_ ^ ^ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^ _ _ Neonaziler
cirit atıyor-
du. Bazılan ya 14. ya 15 yaşındaydı,
bıyıklan terlememişti. Saçlannı siyaha
böyayıp Hitler gjbı bir perçemi gözü-
nün önüne düşürenlerden tut ünifor-
malılara; takım elbiseü. şık gıyimliler-
den Dazlaklara kadar her cins adam
görmek mümkündü orada. Batı'dan
gelen -'Cumhuriyetçüer" (REP), "Al-
man Halk Biriiği" (DVU) gibi tescillı sağ partilerin
çığırtkanlan Doğu Almanlan kelimenin tam an-
lamıyla kafakola alıyordu. Bildiriler dağıtılıyor,
yakalara rozetler takılıyordu. "Alman olmaktan
gurur duyuyorum" yazılı çıkartmalar kapış kapış
gidiyordu.
Ilk kez, o anda yeri göğü "Biz halkız" dıye ınle-
ten kitleden ürktük. Hitler"den sonra Almanya'da
tabu haline gelen Türkiye'nin aksine en kötü
çağnşımlarla yüklü "halk"/"volk" kelimesı ku-
lağımızı tırrnaladı. Elindeki bayraklarla yürüyen
bu kitle özgürlüğü nasıl kavnyordu? Gösteriye
egemen olan hava. milliyetçilikti ve Alman milli-
yetçiliği dünvanın başına çok dert açmıştı.
A nket, Batı'da
gençlerin yüzde
28'inin,
Doğu'da yüzde
34'ünün "Bazı
sorunlar ancak
şiddet yoluyla
çözülür' dediğini
belgeliyor. Her 5
Alman
gencinden biri,
"Yabancüara
karşı şiddet
kullanılmasını
onayhyorum"
diyor.
or
Küçûk kurban \ eliz Arslan, tabağındaki tatlısını cömertçe su-
narkcn yalnızca ari Alman olmadığı için v akılacak kadar Neo-
\a/i'leri kızdırdığını bilivor mu\du?
MöllrTde Arslan ailesinin 3 ferdi Hitler adına yakddı. Solingcn'deki bu evde 5 Türk yanarak öldii.
6 metrekare Almanva
Doğu'daki "işçi köylü devleti". yakından
bakıldığında tüketım özlemiyle dolu bir küçük
burjuva cennetiydi. Doğu Almanya'da ideal top-
lum için yola çıkanlar. küf kokan totaliter bir du-
zen yaratmışlardı. "Disiplin, düzen, asayiş, huzur.
çahşkanlık, randıman" gibi, Almanya'nın bausı-
nda da altın harflerle yazılan kavramlann aynılan
Doğu için de geçerliydı. Reel sosyalizm, "yeni bir
insan" doğurmamıştı. Tersine, kapitalizmin değer
yargılannı başka bir tarzda yeniden üretmiştı.
Örneğin enternasyonalist düşünce: Doğu Al-
manın "enternasyonaliznı" düşüncesine nasıl uzak
yaşadığını, ülkedeki Vietnamlı, Kübalı. Koreli.
Mozambıklı işçilerin durumundan anlamak
mümkündü. Nasıl Batı Almanlar Türk, İtalyan,
İspanyol işçileri en pis ve ağır işleri gördürtmek
için ülkeye "davet" ettiyse. Doğu'daki hısımlan da
bu insanlan getirmiş. barakalara, >urtlara
tıkmıştı. Adam başına 6 metrekare "barınma
alanı" verilen Asyalı. Afrikalı işçilerie yerli halk
arasında en ufak kaynaşma olmamıştı. Doğu Al-
Almanya'da demokrasi yeterince kök salamadı. İşte kanıt: Çocuk katili ırkçı
Christan(vanda) ve kurbanı Yeliz'in cenazesi...
man komünıstleri. hamile kalan yabancı işçi kadı-
nlan ülkesıne geri postalamaktan bile çekinmemiş-
ti. İki Almanya'nın izdivaandan nasıl bir çocuk
doğabilirdi?
Derken Başbakan Helmut Kohl, Almanya treni-
nın lokomotıfine oturdu ve iki ülkeyi bir yıl bile
geçmeden bırleştinverdı. O zamanlar Cumhuri-
yet'te "Yeni Aimanya" üzerine yazdığımız bir dizi-
de dünyanın korkulanndan söz etmiş; Almanya"-
nın süper güç haline geldiğini ve dış politikada
artık farkb bir ağırlık koyacağını yazmıştık.
O günlerde dünya "Deutschland" sözünden ür-
küyar ve Hitler'in gölgesinin tam kaybolmadığını
iddia ediyordu. Ama Alman hükümetinden mu-
halefete, sokaktaki adamdan aydınlara kadar her-
kes dışandan gelen korkulan "Biz demokrasi dersi-
ni aldık" şeklinde yanıtlıyordu. Almanya artık uy-
gar bir ülkeydi. tarih tekerriir etmezdi, başkent
Bonn'dan Berhn'e kaysa bile Almanya banşçı ve
demokratık bir ülke oîarak kalacaktı.
Geldik 1993 yılına. Alman izdivaandan doğan
çocuk büyüdükçe bir hilkat garibesine dönüştü.
İkı buçuk yıl ıçınde Alman neofaşistleri 30'u aşkın
insan öldürdü: bunlardan 10'uTürktü. İkı Alman-
\a'nın resmen bırleştiğı 3 Ekim 1990gününden bu
yana aşın sağcılar 5200e yakın \rkçı eylemde bu-
lundular. Bunlann 2258'inde büyük maddi hasar
oluştu. 1296 mülteci yurdu ve ev kundaklandı.
1576 kişi yaralandı.
Olaylann ılkı 20 Eylül 199l'de Doğu Almanya'-
nın Hoyersvverda kasabasında patlak verdı. Bir
mültecı yurdu. gençler. Dazlaklar ve Neonazilerce
çevrilip saldınya uğradı. Almanya'nm dört bir
\anınddiı gelen Neonaziler. halkın "daha isteriz'"
çığlıkları arasında bınayı yaktılar. Polıs 150 kişilık
grubu ikı gündedağıtamadı. Sonunda can korku-
suyla pencereden bile bakmaya çekinen mülteciler
otobüslere bındirilerek Batı'ya götürüldü. Kasaba
halkı. otobüsleri giderken bile taşladı. Hitler se-
lamı verenler vardı. Amaca ulaşıivmş. Hoyersvver-
da kasabası "yabaneıdan temizlenmişti."
Hoyersvverda'nın ünü dünyaya yayılırken ülke-
de ateşli bir tartışma başladı. Batı Almanlar. zaten
birleştikten sonra başlanna binbir dert açtıklanna
inandıklan Doğulu soydaşlannı suçladılar. Böyle
bir olayın ancak demokrasi görmemış Doğu'da
meydana gelebileceğj söylendi. Saldınnın faturası
"koımmist rejtme" çıkartıldı. Dazlaklann Doğu
Almanya'da yaygmlaşmasının doğal olduğu. Do-
ğu'nun totaliter sistemin izlerinden kurtulamadığı
yazılıp çizildi.
Rostock, bir kilometre taşı
Ama ikinci büyük olay Doğu'da değil. bırkaç
hafta sonra Batı Almanya'da meydana geldı. 3
Ekim 1991 gecesi Hünxe adlı kasabada Dazlaklar
bir mülteci yurdunun penceresınden içeri molotof
kokteyli fırlattılar. Odada uyumakta olan Lüb-
nanlı iki kız çocuğu ağır yaralandı; yanık izleri yüz-
lerine ve bedenlerine hiç silinmemek üzere kazındı.
Mülteci yurtlanna saldınlar o tarihten ıtibaren
hızla artarak sürdü. Ve 22 Ağustos 1992 tarihinde
Rostock olayıyla doruğa ulaştı.
Doğu Almanya'nın liman kentı Rostock'ta olup
bitenler ibret vericiydi. 500 aşın sağcı genç, bir
mülteci yurdunu üç gün üç gece dehşete boğdu.
Polis, olaylan seyretmekle yetindi. Kentin emniyet
müdürü evinde uyurken, mülteciler otobüslerle
olay yerinden kaçinldı. Azgın saldırganlar bu kez
yurdun yanında. Vietnamlı işçiknn kalmakta ol-
duğu bınavı ateşc vcrdiler. Binada tcbadüfen çekim
japan bir televızyon ekibıyle yüzlerce Vietnamlı.
çatıdan kaçıp kurtuldular. Bina kül oldu. Ros-
tock'taki insanlık dışı saldınnın ardından eyalet
içişleri bakanı basın toplantısında. kurbanlan ka-
bahatli"Fulardk "Halkm sabn kalmadı,
artık bu mülteci akınına dur denmelidir"
diyebildi.
Sıra Türklerde
O günlerde Türkler birbirlenne "İyi
ki Almanva'da mülteciler var, yoksa
bunlar doğnıdan bize saldınrlardı" dı-
vordu. Ama korkunç olay gcrçekleşti:
Rostock'tan üç ay sonra, 23 Kasım
1992'de ırkçılık bu kez Türkleri vurdu.
Mölln'deki evinde uyumakta olan Çar-
şambalı Arslan ailesinin üç ferdi alevler
içinde can verdi. İtfaiye merdiveniyie
aşağı taşınan çınko tabutlann, Ham-
burg'da düzenlenen cenaze töreninin
görüntüleri yıne dünyayı dolaştı. Kohl
hükümeti bir yandan taziyet dileklerin-
de bulunurken. öte yandan Alman ana-
yasasmda sığtnma hakkını güvenceye
alan maddeyi değiştırmek için sosyal
demokrat muhalefetle anlaştı.
29 Mayıs 1993te Solıngen'de beş
Türk daha öldüriildü.
Bazı aylarda her gün birden fazla
olay çıktı. "Maddi hasar" verilen me-
kanlar arasma. Yahudi soykınmının
anıtlan, Musevi mezarlıklan ve müzeye
çevrilmiş toplama kamplan da girdi.
Faıllerin ne tür cezalara çarptınldığı-
na bakmadan önce günümüz Alman-
yası'nm manzarasına göz atalım:
Almanya'da Yahudiler, zenciler,
Çingeneler, Türkler. Vıetnamhlar; kı-
sacası dış görünüşüyle ve diniyle Av-
rupa ırkçılığının hedefı olan insanlar
artık can güvenliğinden yoksun. Neo-
nazılere karşı çıkan herhangi bir Alman
da saldınya hedef oluyor. Faşistler sa-
katlara. evsiz barksız yoksullara: yanı
faşist ideolojinin "aşağı" ve "yaşamaya
• dcğer" görmediği ınsahlara da saliiın-
yorlar. Solcular, neofaşistlerin diğer
klasik hedefı olmayı sürdüriiyor.
Şiddet eğılımı arttı. Gençlik arasında
yapılan son anket. Batı'da gençlenn
yüzde 28'inın, Doğu'da yüzde 34'ünün
"Bazı sorunlar ancak şiddet yoluyla çö-
zülür ve ben bu yola başvurmaya
hazınm" dediğini belgeliyor. Her 5 Âl-
man gencın- ^ _ _ _ ^ ^ _ _ _ i _ _ _ _
den bıri."Ya-
bancılara
karşı şiddet
kullanı-
lmasını onay-
hyorum" dı-
yor. Son yı-
llardaki
olaylar ve
gerek siyasi
elitlenn, ge-
rek toplu-
mun, gerek-
se aydınlann
tutumu. Al-
manya'da
1945"'ten
sonra atılan
demokrasi
temelinin
çok zayıf ol-
duğunu, de-
mokratik
düşüncenin
bu ülkede ^ ^ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
kök sal-
madığını kanıtladı. Alman demokrasisı
için Neonazi saldınlan bir turnusol
kağıdı nitelıği taşıdı. Ne siyasi partiler
bu sınavdan geçebildi. ne adalet meka-
nizması. ne toplum ne de basın. Siyasi
partiler, oy kaygısıyla aşın sağa teslim
olma eğilımindeler. Aydınlar bölündü,
ses getiremıyor. Savcılar ve hakimler,
suçlulara "yaramaz çocuk" muamelesi yapıyor.
Başta özel televizyon kanallan olmak üzere basm-
yayın organlan; sansasyon ve tiraj peşinde koşu-
yor. "mühedler dışan" diyen kasabalılan haklı
gösteriyor, Hitler selamı çakması için Neonazilere
para veımekte beis görmüvor, "yabancüar sonı-
nu"nu hiç gündemden ındirmeyeTek herkesin ka-
fasının içine sokuyor. "Bfld" gibi milyonlarca ti-
rajlı gazeteler, Alman devletini kandıran. yankesi-
cilikten cinayete kadar suç ışleyen yabanalann.
mültecilerin hikayeleriyle ırkçılığı körüklüyor.
Ve nihayet toplumun çoğunluğu Neonazileri
ırkp v e şoven olduklan için değil, sadece "fazla ile-
ri gittikleri için" eleştinyor: onlan harekete sevk
eden motiflen doğru buluyor. en azından anlayışla
karşıhyor. "Çocuklann yöntemteri fazla kanlı, şid-
detie sorun çözülmez" denıyor. Bir "sorun"un
varlığmda herkes bırleşiyor.. Bu sorun yabancılar,
yani Alman olmayanlar. "Ahnanları sömürmeye
gelen asalak sığınmaalar". Uyum sağlamayan,
banyo küvetinde koyun kesen Türkler. Hırsızlık
yapan Çingeneler, Almanlan ezelden beri sömü-
ren Yahudiler. Almanlara sürekli karanlık gecmi-
şıni hatırlatip duran yabanalar.
Almanlar bir kez daha aynı mıti ürettiler:
Alman çalışkandır. dürüsttür. doğrudur,
haklıdır. Ama saftır. Bu yüzden hep kötü yabana-
lar tarafından istismar edilir. haksızlığa uğratıhr.
Almanya kendini savunmalı - kime karşı? Elbette
kötü adama karşı! Kimdir kötü adam? Sığınmaa,
Turk, Yahudi, Çingene ve Almanya'yı eleştiren
herkes! Almanya'da vizyona giren bu filmi daha
önce. 1930'lardadagörmüştük. Bugünlerde oyna-
yan filmın senaryosu farklı da olsa mutlu sonla bit-
meyeceğı kesın.
YARIN: Dazlaklık
^llmanya
kendini
savunmalı.
Kime karşı?
Elbette kötü
adama karşı!
Kimdir kötü
adam?
Sığınmaa, Türk,
Yahudi,
Çingene ve
Almanya'yı
eleştiren herkes!
Almanya'da bu
fılmi 1930'larda
da görmüştük.
bir ya^aaa
ANKARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
KalpaMılar ve Sosyal
DemokraîJar
Ören'e gelince dağlara, kıyılara uzanırım. Bir gün Altı-
noluk kıyılarına ya da ida tepelerine, bir akşam Ayva-
lık'a. Cunda'ya. Ayvalık'ta geleneksel bir durak var her
zaman Ahmet Yorulmaz'ın kitabevi. Okuyanlar giderek
azalıyor ama kıtabevinin trafiği çok yoğun her zaman.
Eski dostların, yazarların, sanatçıların buluşmayeri. Ki-
tapseverlerin danışmanı gibi yeni yayınlarla ilgili görüş-
lerini söyler, öneriier yapar Ahmet Yorulmaz. Onu din-
ler, tesekkür ederim sonra. Unutulmaz anılarımız var.
Uğur Mumcu'nun kitaplarına uzanan ellere bakıyo-
rum hüzünle. Bombaladılar, artık yazmıyor ama kitapla-
rına saygıyla uzanıyor eller. Yanda bir genç kız gülüm-
süyor, o da Uğur'un kızı. Neler canlanıyor gözümde...
Cunda Adası'nda yenıden buluşuyoruz Uğur Mumcu ile.
Gömeçli'nin yerinde. Çok kişi ayakta masa bekliyor.
Mehtap çok güzel, denizde şaşılası ışık oyunları, sofra-
da patalinalar, midye tavalar, kulağımda da Gömeçli'nin
sözleri Bu kalabalık Uğur Mumcu nedeniyle, diyor, ya-
zısında söz ettı. hele olümünden sonra kaiabalık çok art-
tı.
Buyrun bakalım! Balkonumuzda bir akşamı anımsıyo-
rum. Geçen yaz Örenli dostlarla balık yiyeceğiz. Güklal
ve Uğur Mumcu, Gencay Şaylan ve eşiyle hayli geç kal-
dılar yemeğe, meğer Gömeçli'nin yerine gitmişler
Cunda'ya. Ali Sirmen ile bir öğlen yemeği geç saatlere
kadar sürüyor. Cunda'dan sonra konuk ağırlamak kolay
değil diye üzüldüm ama Uğur Mumcu midyeli pilavı ka-
şıklayarak beni çok sevindirdi! Kara mizahı, sivri espri-
leriyle ortalığı çok dalgalandırdı sonra. Anılar belleğimi
dalgalandırıyor şimdı. Öğretmen Mehmet özgüçlü da-
ha öncekı yıllara götürüyor beni. Cunda'da başka bir
akşama, başka bir sofraya. Ozan-mimar Cengiz Bektaş
rahmetli Tahsin Saraç ile Cunda tepelerinde dolaştık
uzun uzun, daracık sokaklar, açık kapıların ardında se-
rin avlular. eski evler, güzel söyleşılerle gizemli bir ak-
şam saati. Cunda, çok güzel bir adaydı vaktiyle. Bir de
şimdi görün; kıyılar. zeytinlikler baştan sona beton! O
akşam gezisinden sonra kıyıda Ahmet Angın ile buluş-
tuk. Unlü Yunan yazar Kazancakis çevirileriyle yazım
yaşamını zenginleştiren bir kişi Ahmet Angın. Karşı
adalarda yaşayanlar da söyleşimizi duysaydı keşke! O
yıllarda alanlarda, kürsülerde de Ege'nin barış gölüne
dönüşmesinden söz edilirdi ama gerçeğini yaşamadık
Geçende Midilli'den bir grup geliyor Bergama'ya, öğ-
retmen Özgüçlü'yle karşılaşıyorlar. Söz Yunan yazarla-
ra gelince, Türk öğretmeni sınıyor, Yunan dostlar. Ne
okumuş, kimin kitaplarını? Kazancakis, deyince gözleri
parlıyor. Yunan edebiyatında özel bir yeri var kuşkusuz.
Biz de Ahmet Angın'ın çevirileriyle tanıdık.
Kazancakis'iİsmetPaşa'nındailgiyleokuduâunubili-
yor musunuz? Ben yeni öğrendim. Mehmet Ozgüçlü'-
den. Ona da rahmetli Şevket Süreyya Aydemir anlatı-
yor. Günaha Son Çağn kitabını okuyor Ismet Paşa,
Şevket Süreyya ile Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nu da
kitabı tartışmaya çağırıyor! Şimdi bu tür çağrılar neye
dönük, kimler kitap tartışıyor acaba?
Bu söyleşiyi yaptığımız akşam çok kayguluydu ûz-
güçlü, İlhan Ağabey'in köşesinin altında bir ölüm haberi
görmekten çok korkuyorum, Samim Bey'i her an yitire-
biliriz, diyordu. Korkusu gerçekleşti. Ertesi sabah gaze-
temizin ilk sayfasında yayımlandı Kocagöz'ün ölüm
haberi. Çok üzgünüm az görüştük, Özgüçlü aracılığıyla
haberleştik son yıllarda. Ören'de bir buluşmamız var
vaktiyle. Sam Amca'dan, Kalpaklılar'dan söz ettik. Aile
albümündeki fotoğraflar nedeniyle çocukluğumdan beri
kalpaklıların özel bir yeri var belleğimde. Tarihimizi,
cografyamızı onurlandıran bireylemin simgesi kalpaklı-
lar. Atatürk'un o güzel portresini getirin gözünüzün önü-
ne! Nâzım Hikmefin "Sarışm bir kurda benziyordu"
dizelerini simgeleyen resim, güzel bir kalpaklı. Kurtuluş
Savaşımız'ın, özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın sim-
gesi.
O fotoğraflara utanmadan bakamıyoruz bugün. Nere-
lere geldik, nasıl kana bulandık, dünyamızda ve ülke-
mizde neler yaşanıyor, barış umudu nasıl soluyor!
Ancak bu utancı aşmak zorundayız. Umudu yeşert-
mek, onurlu bir yaşamı hak etmek zorundayız. Umudu
solan bir toplum yaşamak gücünü, soluğunu da yitirir,
değil mi?
• • •
Kalpaklı yazar Samim Kocagöz'ü son yolculuğunda
uğurladık dün. Yarın da SHP kurultayı toplanıyor. Dün-
yamızda, ülkemizde çok önemli bir dönemde toplanıyor
sosyal demokratlar. Tarih önünde nasıl bir sınav vere-
cekler bakalım. Yeni bir döneme, çağdaş bir yönteme,
ileriye atılıma bir adım olabilir bu kurultay. Birleşmeye,
bütünleşmeye bir çağrı, toplumdaki beklentilere yanıt
olabilir. Demokratik yaşama olumlu bir katkıda buluna-
bilir. Yoksa nasıl gerılere gideriz kim bilir!
Ben her zamanki iyimserliğimle umudumu koruyor,
kurultaya başanlar diliyorum.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Kolay kolay karar ve-
remeyen. ikircikli. 2/ Bir
işegönlüolma... Haberci.
3/ Yelkenlere açılan de-
liklere ve halat ilmikleri-
ne geçirilen metal halka.
4/ Gelir... Evrensel alıcı
olan kan grubu. 5/ Eski
dilde burun... Pasifık Ok-
yanusu'nda bir ada-dev-
let. 6/ Sodş-umun simge-
si... Sevinç belirten bir
ünlem... Biryağışşekli.7/
Kısa manto. 8/ Kira...
Sonuçsuz. yaran olmayan söz. 9/
Kendisine inanılan kimse... Hin-
distan'da ölen kocasının cesediyle
birlikte ateşe atılıp yanan ve ermiş
sayılan kadınlara verilen ad.
YL KARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sınırlarda bulunan küçük kale.
2/ Sınır nişanı... İnce yapılı. 3/ Es-
kiden terhis edilerek yedeğe geçen
kura erlerine verilen ad... Kuyruk-
sokumu kemiği. 4/ Çıkar yol, ça-
re... Yumurta biçiminde olan. 5/
Ölen yeniçerilerin çocuklanna verilen ad. 6/ Emniyet yayı. 7/
Muğla'nın bir ilçesi... Bilgıçlik taslayan kimse. 8/ Yapısına gir-
diği sözcüğe olumsuz anlam katan bir önek... Ağn Dağı'na ve-
rilen bir başka a^. 9/ "Ne kendi etti rahat, ne halka verdi huzur
ı Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i —"... Eski ve bilinmeyen
bir tarihi anlatmakta kullanılan devim sözü.
BARTIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
1993.55
Mahkememizde davacı A>ten Ergöktaş vekili Av. Esin Eren ta-
rafından davalı Alı Ergöktaşaleyhineaçılan boşanma davasının veri-
len ara karan gereğınce. .
Davalı Alı Ergöktaş'ın zabıta araştırmalanna rağmen adresi teblı-
gata yarar bir şekilde temın edilemedığınden adı geçen şahsın 28.10.
1993 günü duruşma ıçin mahkemede hazır bulunması, aksi takdirde
HUMK'nın 243 2 maddesi gereğınceyokluğunda duruşmayadevarn
edıleceğı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 50936