16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 29 AĞUSTOS 1993 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Irıtilıarhakkındanyararlaııaıılar arbyor İnsanlar sahip olduklan en değerli şeyden, yaşamlanndan neden vazge- çerier? Dünyada intihar olaylanndakı arlış neyle açıklanabilir? ABD'de intiharlar. cinayetleri gen- de bırakü: Yılda 30 bin cinayet, 32 bin intihar.. Rusya'da ise intiharlar ABD'deki- nin iki katına ulaştı. Son yıJlarda ken- dini öldürenlerin sayısı yılda 60 bini geçiyor. Üstelik, kendinı öldürmeyı deneyip başaramayanlar, başaranlar- danl5-20katfazla. Eskiden intihara başvucanlar en çok 17-25 yaş grubu arasından çıkardı: şimdi ise 25-35; yani intihar kitlesi ol- gunlaşıyor. Kara sevdalann yenni Başka nedenler alıyor. Bu konu "Adam sen deî" diye geçiş- tirilecek türden değil. Caruna kıyan- lann tümünü, akıl hasialan ya da zayıf kişilikler olarak da nıtelendıremezsi- niz. Rusyanın en büyük ozanlanndan Yesenin ipi boğazına geçırirken Ma- yakovskı tetiği çekerken nelerdüşünü- yordu? Cahıt Tanyol şu dizelerle neyi ilet- meye çalışıyordu? "Ve öyte bir yere getinffler ki bizi, Olmak va da olmamak değil önem- li... Boşuna taban teptiğüniz bu dünyada, Bize kaldı sadece öbnek özgürlü- ğö..." Bir özgürlük olarak acele ahndığj- nda. intihar ınsanın bağımsız ve bilinç- li karanyla uygulayabileceği bir hakkıdır. Bir secım sorumıdur. Ka- lıplaşmış toplumsallık ve dinsel yak- MOSKOVA HAKAN AKSAY laşımlarla yaşamı olduğu gibi ölümü de "a'dan z'ye" anlamak ve yargıla- mak olası değildir. UzmanJar, giderek daha fazla sayı- da insanın canına kıymasını, dünya- daki olumsuz süreçlerle, ekonomik ve sosyal sorunlann artmasıyla, ahlaki çöküşle ve bireyin yalnızlaşmasıyla açıkiıyorlar. Ve intihar olaylannda başhca iki ne- den saptıyorlar: Bırincisi. ezilmiş, aldatılmış. haksızlıklara ugramış, insanca yaşa- masına izin verilmemiş bireyin, çevre- sine karşı duyduğu tepkiyi ortaya koy- ma isteğı. yani protesto; ölümüyle, kendısıni intihara başvurmak zorunda bırakanlan yargılama girişimi. İkincisi, olumsuzluklann ana nede- ni olarak kendisini gören, özeleştiri düzeyini yıkıalık ölçüsünde yükselt- miş ve gelecekle ilgıli olarak da fazla şansı olmadığı kanısındaki bireyin," kendisıyle son bir hesaplaşmaya girme isteği; yani kendini cezalandırma; bir başka deyişle. özvarlığını mahkum etme. Ahlaki düzey olarak. ikınci girişim, birinasinden daha gelişkin kişilik ge- rektinyor. Kuşkusuz, bu istekler karşılıklı etkileşim içindeler ve her za- man tek başlanna bulunmalan koşul değil. Uzmanlann bir başka açıklamalan daha var: Günümüzde çeşitli nedenle- rin etkisıyle pek çok toplumda saldı- rganhk artıyor. Saldırganlığın, dışa ve içe yönelik iki ucu bulunuyor. Dışa yö- nelik saldırganlık. geçimsizlikten hırsızlığa, cinayete kadar değişik bı- çimlerde ortaya çıkıyor. İçe yönelik saldırganlığın ise kendine güvensizlik- ten bunalıma, intihara kadar birçok sonucu var. Uzmanlann açıklamalan, yaşamı anlamamıza yardıma olmayı amaçlı- yor. Ama ölüm, tüm bu bılimsel genel- lemelerin ancak eşiğine kadar yak- laşmasına izin veren. daha fazla çö- zümlenmesi olanagı bulunmayan gize- miyle her dakika yeni insanlan. kendi- sini yaşama yeğlemeye ikna ediyor. BitpazannabulutindiTam her şey iyi gidiyordu. ftalya'nın orta kuzeyinde bulu- nan Toscana bölgesinde yer alan Serchio kentine kocaman bir bulut geldi, San Martino Kilisesi'nin üzerinde duruverdi. Meydandaki bitpazannda tez- gah açmış, bir bölümü Somali vatandaşı salıcılar. kuşku ıçin- de . bâşlannı gökyüzüne kaldırdılar. Bitpazannda çevrelerinden. insanlanndan. sahip olduklan değerlerden ayn düşmüş eşya- lar, küflü kokulanyla tozlu tez- gahlara sıralanmıştı. Sonlan gelmişu ve ihtiyardılar. Satıclar zaman zaman onlan tüylü fır- çalan ile tozlanndan anndın- yordu ve eşyalar sanki bir son perde provasına hazırlanmak- taydılar. Köşede "Marcon" marka bir radyo, bir yazı makı- nesi. Altın yaldızlı çerçevesı içinde bir tasvir. Kollu bir he- sapmakinesi. Solgun birkaç fo- toğraf. Ve bir gramafon. Taşplak üzerinden yayılan bir kilise so- natının gizemli ses tıtreşimleri buluta doğru şaha kalkmakta. Eşyalar alıci bulma endişesın- deler. Yaşantıdan olduğu gibi kopmak kuşkusu var içierinde. LUCCA ÜSTÜN AKMEN Gündüzden ve geceden, soğuk- tan ve sıcaktan aynlmak... Kapkara birgöriintüleri var. Bulut Napolyon Meydanı'na doğru genişledi. Giuseppe Ga- ribaldı'nin heykelinin arkasın- da bulunan "Bar Astra"nın önüneçıkarülmış masalarda iç- kilerinı. "capucino"lannı, "esp- resso"lannı yudumiayan orta- yaşlılan bir güzel tedirgin ettı. O sırada gençler, aldırmazlıkla- nnjn içinde. dış dünya ile ilgile- rini kesmiş gıbiydiler. Bir ara kocaman bulut, "bu- lutiar" olmaya başladı. Arala- nndan biri gitti, roman sanatı- nın güzelim örneği San Michele ın Foro Kilisesi'ne de sataştı. Sıra kemerler ve kat kat "togjpa"- lardan oluşan ağır duvar süsle- meleri. bulutun gölgesınde bir "kat" daha ağjrlaşü. Kilisedeki cenaze trenıne katılanlar yağ- mur altında kalma korkusu ile ürperdiler. Dörtgen bir plana göre ınşa edilmiş kentin, şımdi- lerde gezinti yeri haline getiril- mış onaltıncı yıizyıldan kalma surlannda gezinenler. bir an önce aşağı inmek çabasına gi- rişti. Bir Roma amfiteatnnın, bugün pazar kurulan kalıntı ev- lerle çevnlı meydanı gölgelendi. Görkemli Adliye Sarayı ile Vı- layet Konağı'nı da ince bir hü- zün sardı. Tam bu sırada doksandokuz kiliseli kentin kiliselerinden bı- rinde (sanınm ^ San Frediano idi) düğûn töreni, diğerinde vaf- tiz işlemi sürmekte ya da bit- mek üzereydı. Dapdaracık Via Piu Lungodan (En Uzun Yol) bir başka türlö görünen Guini- gi Sarayfnın Kulesı üstünde bi- ten ağaçlar, suya olan özlem- lenni dallannı gererek belli etti- ler. Bitpazannda satıcılar tente- lerini, şemsiyelerini açmaya başladı. Eşyalar satıcılanna ve de birbirlerine sanki daha bir sokuldular. Bu pazar, can çekişen ile. diz çökmekten başka bir şey yapa- mayarak can çekişenin göçüp gidişine bakanlar arasında. hiç- bır ortak olgu oluşmadı Lucca'- da. Guinigi Sarayı'nın kıdesi üstünde biten ağaçlar yağmuru beklerken su özlemlerini belli ediyoriar. Oportünizmsiyasi arenayaııııısallat oldu Gözü kör olsun şu çok partıb secim demokrasisinin. Ne zaman seçim dö- nemi yaklaşsa seçmenlerine şirin gö- rünmeye çalışan siyasi partiler, tüm il- kelerini bir yana bırakıp çeşitli atraksı- yonlara girişirler. İlke milke kalmaz ortada, oy kazandıracak her yol mü- bah olur, politikacılar oy peşinde dün söylediklerini bugün hatırlamaz olur- lar. kazara binlen hatırlatacak olsa demagojık acıklamalarla yeni konum- lannı meşru kılmaya çahşırlar, opor- tünist kaygılarla kendi ideolojik te- mellerine revizyonist yaklaşımlar su- narlar. Demokrasıler halk yönetimidir ya. halkın temsilcileri politikaalar da en azuıdan secim dönemlennde halkın ıs- tediğı yönde hareket ederler. Halkın istekleri demokrasi ve insan haklan kavramının bırazak dışına çıksa da Tabuları kırmalıyız, bunlan da konuş- malıyız" diyerek oportünist tavırlar takınırlar. Batı Avrupahnın şu sıralarda gün- demindeki en önemli sorun. ülkelesin- de yaşayan yabancılar. Avrupalılarda "Bunlar da çok oldu** gıderek yaygın- laşıyor, yabanalann sınır dışı edilme- sini savunanlann sayısı artarken en ılımlılar bile "Artık ülkemiz bu kadar çok yabancıyı kaldıramaz" görüşüne eğilim duyuyorlar, politikaalardan "Artık yabancdar yasasnun sertleştiril- mesini" talep edıyorlar. Daha da ötesı, Avrupalı artık kendi kültürünün te- mel parçalanndan biri saydığı "eşit- lik" ilkesini de iplemiyor. birinci sınıf- ikınci sınıf insan tanımlamasına haklı- lık kazandıracak taleplerde bulunu- yor, ömeğin kendi ülkesinde oturan yabancılann kendisiyle eşit haklara sahip oimasını "artık" istemiyor. Oysa bu "artık"lann ardı arkası ke- KOPENHAC FERRUH YILMAZ sılmiyor. Yabancılar yasası daha ge- cen yıl sertleştirildi. "Bu ülke bundan fazlasını "artık" kaldıramaz diye yaban- cı sayısının şimdikinin üçte biri bile ol- madığı 10 yü öncesinde de söyleniyor- du. Danimarka'da yerel secimler yaklaş- tı, aynı oportünizm siyasi arenaya yine musallat oldu. Önce sosyal demokrat- ların "sol" nosyonundan kalma ya- bancı dûşmanlığını körüklememe kor- kusu kayboldu, sosyal demokrat bele- dıye başİcanlan, belediye sınırlan içinde "artık" daha fazla yabancı istemedik- lerini alenen ilan etmeye başladılar. Ama daha kötii bir şey dahaoldu. Son zamanlarda yapılan kamuoyu yoklamalannın. sosyal demokrat ağır- lıklı hükümetin halk arasmdaki deste- ğini büyük ölçüde kaybettiğini, oy kaybından en çok sosyal demokrat partinın otkilendiğini göstermesi. sos- yal demokrat parti başkanının morali- ni bozdu, sosyal demokrat lıder mo- ral bozukluğu içinde partisinin destek kaybetmesini. göcmen ve mülteci so- rununa bağlayıverdi. "Bu konular tabu obnaktan çıkinalı. "artık" bu konuyu da tartışabilmelıyiz" dedi. Üstelik kendisine karşı çıkan selefı şımdiki Çevre Bakanı SvendAuken'ede, "Keu- di alanına girmeyen konularda fazla konuşma" dıyerek zılgıt çekti. Ben tabulann tartışılmasına karşı değilim. Ama "artık'iar artık çok ol- du. Sosyal demokratlar, ne zaman ya- banalara yönelik kısıtlamalar söz ko- nusu olsa. "Artık tabulan tarttşalun" demeye alıştılar. Bu cümlenın anlamı günlük dilde, "Sectnenlerin hoşuna gi- debilmek için yabancılaria ilgili yasa- lan biraz daha sertleştirelim"lc eşan- lamlı hale geldı. Oy avcılığı. seçim dö- nemlerinin müzmin yabana karşıtı tavırlanna dönüştü. Ben demokrasiye de karşı değilim. Ama halkın ısteğinin yerinegetirilmesi adına, demokrasinin başka bir yönü olan, azınlık haklannın da korunması ilkesinin oportünist bir tavırla çiğnen- mesi artık çok oldu. demokrasi kendi kendisini tüketmeye başladı. Daha da ötesi, geleneksel olarak demokratik değerleri savunan sol partiler. bu alan- daki misyonlannı. "Insanların kade- riyle oynayarak polirika yapılmaz" di- yen ortanın sağındakı daha ilkeli po- Ûükaalara devrettiler. Yenilmekkara boğanın kaderidr Barcelona'nın orta yennde uzanan geniş bulvarlardan kaytanp sağa sola sapmaz- sanız Katalanyanın dar sokak- lannın keyfine varamazsınız. Plaça Reial'den sapınca birbi- rine açılan sonsuz dar sokaklar sizi bekler. Burada plazalar (meydanlar) plaçadır, çünkü burada her şey Katalancadır. Birkaç yıl önce İspanya sıcaklığını bulabilmek umu- duyla Endülüse, hatta Cadiz'e kadar gittiğimdc gırtlağına ka- dar turiste doymuş soğuk bir milletle karşılaşmıştım. Yine de Akdeniz kıyısmdakı Barce- lona'ya gelirken şu meşhur fspanya sıcaklığını bulma umudunu yıtirmemiştim. An- cak Barcelona'da bulduğum İspanyol soğukluğunun üzeri- ne eklenmış bir Katalan kendi- nı beğenmişliğiydi... Bazı şehirler vardır, haritada deniz kıyısında görünüp ashn- da denizle bir ilgisi olmayan. Barcelona da bu limanlardan biriydi: sabah dokuz akşam beş temposuyla insanlann metrolara koşuştuğu bir sana- yı şehri. Akdeniz"in sıcakiığı ise ancak meteorolojik olarak hıssedıliyordu. Şehirdeki büyük marketlere gire çıka. kenarlannda çiçekçi- lerin dizildiği, kaldınm kahve- leriyle bezeli geniş bulvarlan arşınlaya arşmlaya şehre doy- muştum. Neyse ki her pazar şehrin Glories adh uzak bir semtmdekı boğa güreşine gitti- ğımde daha bılet gişesinden iti- baren İspanyollann coştuğu- nu, soğuk kanlannın yavaş ya- vaş ısınmaya başladığını fark ediyorum! Kim demış boğa güreşinin modası geçti diye? Ustelık turistler parmakla sa- yılacak kadar. Özellikle İspan- ya'nın AT'ye ginnesınden son- ra aydınlar da İspanyol kültü- riinü boğa güreşinden anndı- rma telaşına düşmüşler. Doğ- BARCELONA ŞANSIN DURAK TtZÜN rusu İspanyol popülaritesinin öteki çarpıa öğesi Flamenko, topuk vuruşlanyla evrenselli- ğinritminiçoktan yakalanmış, ancak boğa güreşi için aynı şeyi söylemek zor! Tıpkı cad- delerde kesilen kurbanlar, vıcik vıcık yağlı güreşler gibi o da ilkel yerellikten henüz kur- tulamamış. Orkestranın bildik "tattarasa, tararattat..." na- meleriyle arenaya salınan bo- ğalann her biri, öncekınin inti- kamını almak istercesine daha azgın fırlıyor kapıdan ya, nafi- le.. Bazı savaşlann galibi belli- dir. İspanya'da yenilmek kara boğanın kaderidir. Kim demiş boğa güreşinin modası geçti diye? Adlan ya Manuel'dir ya da Hose; dar kalçalı matador- lar parmak uçlannda sahna- rak boğayı şişlediklerinde ve seyirciler beyaz mendillerjni sallayarak kan görrnek istedik- lerinde, anladım ki İspanya'da boğa güreşinin mevsimi hiç bitmez... Akdeniz'in özlediğimiz ko- kusunu ancak Kosta Dorado sahilindeki şirin bir sayfiye ka- sabası. Sıtges'de duyabildik. Şehir bıkkmı gezginlerin hayat bulduğu kasabalardan biriydi Sitges... Belleğimizdeki boğa- lann kanlannı temizlemek is- tercesine kasabanın üzerinden kar gibi bir gelin duvağı geçti. Sitges, vardığimızın akşamüs- tü bir düğünle şenlendi. Müj- deler olsun; Maria Luisa evlen- dı. Yeşil gözlü, kumral bir Ka- talan dilberiydi. Deniz kıyı- sında bir kilisede, müjdeler ol- sun. Maria Luisa evlendi... Ozelleştirme denilaı sihirli değnek! İsveç'te derneklerin yayın yaptığı semt radyolan dışında özel radyo yok. Üzerinde uzun süre çabşıldıktan, çeşitli ku- rumlara ve örgütlere danışıldı- ktan sonra bu yıl sonunda 10 özel ve ticari radyonun yayına başlamasına izin verilecek. Bu arada. 10 kanahn fazla olup ol- madığı konusu hala tartışı- Imakta. Yasa çıkana dek hiç- bir girişimci. "filan FM" gibi bir adla keyfe göre yayın yap- maya başlamadı. Birkaç yıl önce televizyonunda da rek- lam olmayan İsveç gibi bir ülke için özel radyoya yeşil ışık yakılması, herkesin dılındeki özelleştirme kaçısından önemli bir değışım. Oysa özelleştirme meraklıla- n, bu sözcüğü hiç sevmiyorlar. Onlar. "rekabete acma" deyişi- ni yeğliyorlar. Örneğin. aynı hastane catısı altındaki kJJnik- STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN DERS KITAPLARI ANONIM ŞIRKETI Ingilizce eğîtimirti kolaylaştıran eser: LLangenscheidt's School Dictionarv ••••H English •İBHMHHMİ MÜKEMMELE ULAŞMANIN GURDRU... #İNGİLİZCE DERS KİTABI (DeğeHi îngitizce Oğretmenkri! Şimdi artık^dinizdt, sizi yabana Sasım IçitapCara imrendirmeyece(q tğiüm ttkniğiyie, resimteriyCe, kâğıd\yia, BasfosıyCa, ciüüyCe, daha ûstün, daha nitdikii, daha k&litdi bir Içitap var: A MODERN ENGLİSH COURSE FOR TURKS Elementary I (Orta 1) Resuhi AKDİKMEN L OKUL SÖZLÜĞÜ 40.000'den fazla kelime ve deyim. Kelimelerin kolay we doğru okunu^u. Doğru, kapsamlı, özlü anlatun. ÖZELLİKLE ÖĞRENCİLER İÇİIU HAZIRLANMIŞ KÜÇÜK DEV SÖZLÜK CİFTE GÜVENCE Millî Eğltlm Bakanhğı, Talim ve Terblye Kurulu'nun 13. 8.1993 gûn ve 361 sayılı karanyla, beş yıl sûreyle DERS | KİTABI olarak kabul edilerek 16 Ağustos 1993 tarih ve 2388 sayılı Tebliğter Dergisi'nde yayımlanmıştır. y 'Bu fcitap size, mü^emmeC bir eğitim te.kp.igi sunuyor. S %onulan sanatsaC Bir ztvkCe çatışıiimş rtsimie.rU işkyere^ adetâ yaşatarak^ öğretiyor. S 'Baştan sana renÇCi resimkrU 1. flamur kâğıda, 4 ren^ofset te&ijjiyfe, en mülçemmeC şefciCde Bastâp ciftCenere^etinize utaştınhyor. • A MODERN ENCLISH COURSE FOR TURKS Work Book I (Orta I) çok yakında çıkıyor. MILLî EGITIMDE 4 3 YILLIK DENEYIM DERS KİTAPLARI ANONİM ŞİRKETİ Babıâli Cad. No : 39 Cağaloğlu - istanbul Tel : 522 73 15 - 527 76 49 Fax : 513 70 21 ler, bir pasajdaki değişik butik- ler gibi iyi komşuluk iüşkiieri içinde, ama aldıklan her şeyin parasını birbirlerine çıtır çatır ödeyerek var olacaklar. Bu arada, hastalann adı da müşte- n oldu, o başka. tktidardaki orta-sağ koalis- yonu ve kentlerdeki kamu hiz- meüerinin önemli bölümünü yürüten il meclisleri, büyük bir hevesle hemen her hizmeti re- kabete acmakta. En son tele- komünikasyon tekelini elinde tutan Televerket bile, yurtdışı hizmetlerde karşısına bir rakip çıkınca adını Telia diye değişti- rerek özel şirket gibi çalışmaya başladı. Kamu hizmetlerinde tele-komünikasyon gibi kar getıren bir başkası olan Posta Idaresi'nin de tekeli sona er- mekte. Yalnızca şirketterin postasını dağıtma hakkını yıl- larca uğraştıktan sonra kopa- ran City Maü, Goliata karşı David'in uğraşıru vermekte. Kargetiren kamu kuruluşla- nnın heveslisi çok; doğru. An- cak pek kolay kar getirmeyen, ama halk için son derece önemli olan başka kamu hiz- met sektörlerinde durum fark- lı. Stockholm'de orta ve sağ poliükacılann yönetimindeki II Meclisi, bir süredir sağlık sektöründe çahşanlan işten atarak hastaneieri. rekabet için cazip hale getırmeye uğraşıyor. Ne var ki dar zamanlarda az yatınp çok kazanmak isteyen özel sermaye. devlet desteğin- den emin olmadıkça oltaya takılmıyor. Ortalama yaşama süresinin erkeklerde 72, kadın- larda 74 olduğu bir ülkede sağ- lık sektöriinü karlı hale getir- mek kolay değil. Sonunda, özel sektöre devredilmesi için iki yıldır uğraşılan iki büyük hastaneden ilki, alıa bulunma- dığı için elde kaldı; ikincisinin hakkında verilecek karar da sonraya bırakıldı. Aynı günler içinde çok sayıda özel kliniğin, devlet baba keseyi açmazsa if- las edeceği şeklinde sınyaller gelrneye başladı. Özelleştirme denilen sihirli değnek, şapkadan tavşan çı- karmayı uman sihirbaza batı- yor yani. Kamu sektörünün, yeni ve gerekli değişikliklerle geliştirilip verimli hale getiril- mesinin, salt yeni moda diye, bilip bilmeden özelleştirme pe- şinde koşmaktan çok daha akılcı olacağı. giderek artan sa- yıda örnekle kanıtlanıyor. Hiç kuşkusuz bu yazdıklanmız, ciddi bir şekilde halkına hiz- met etmek isteyen yöneticiler için geçerli. Diğerleri, aünmak- ta serbesttirler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle