Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS1993 PAZAR
12 HABERLER
Başbakan Tansu Çiller'le "kadın, politika, aile yaşamı, değişim" üstüne söyleşi
Şans,fırsatlarıdeğerlendirmektir
ZEYNEPAVa
tri, aydınbk gözleri var. Konuşurken insanın
gözûnün içine bakıyor, dinleyip dinlemedığini
usulca denetliyor. Alçak sesle, yumuşak bir ton-
da konuşuyor. Ince kemikli. 'minyon' biryapıda,
hatta ufak tefek bile denebilir. Keskin, sert hare-
keller yapmıyor. Sakin, soğukkanlı. Gülümse-
meyi pek az unutuyor. Unuttuğunda bile çehresi
sertleşmiyor.
Cumhuriyet'te yayınlanan 'Kadınm Güncesi'
yazı dizimizin ardından konuşma isteğimizi ilet-
tiğjmiz Başbakan Tansu Çiller. dileğimizi kabul
etti. Yazılı sorulara yazılı yanıtlar vermek yeri-
ne, usul usul sakin bir sesle kendi yanıtlamayı
yeğledi.
Işte sorular ve Çiller'in yanıtlan:
- Tanzimat'tan bu yana, toplumsal, siyasal,
küttürel, sanatsal > aşamda "ilk'leri oluşturan ka-
dıniardan bir ktsmının ortak bir özellikkri var
Aileleri, özellikk babaları tarafından, etkin rol aJ-
maya yönkndirilmeleri ve desteklenmeleri. Öte
yaıidan bazı kadınlar ise herhangi bir destek göre-
miyorve ancak bir mücadele sonunda "kadın baş-
lanna" ceşitli alanlarda başarı kazanabilivorlar.
Siz. kendi vaşammıza baktığınızda, bu bağlamda
kendinizi nasıl görüyorsunuz? Nasıl bir aile yapısı
içinde. nasıl bir "kız çocukluk" ve "genç kızlık"
dönemi geçirdiniz?
B,en feminist bir insan
değilim. Geleneklere bağlıyım.
Aile içinde eşime çok saygı
gösteririm. Busaygının
gösterilmesini kişisel olarak da
isterim. Hiçbir şey vermeden
alınmaz.
Çiller - Ben baba mesleğini seçmedim veya
eşim poütikacı olduğu için politikaya gırmedim.
Ailede akademisyen olduğu için de akademıs-
yen olmadım. Ama ailemin verdiği sevginin ve
yaşadığım çocukluğun bana büyük bir güç ver-
miş olduğuna inanıyorum. Bu farklı bir olay.
Eşimin de bana çok büyük destekleri olmuştur.
Ama bunlar kişisel düzeyde. Yaniailemin ve eşi-
min etkileriyle toplumda bir yere gelmedim. Za-
ten babam ben gençken öldü. Dolayısıyla, böyle
bir faydalanmadan uzak kalmaya özellikle çaba
gösterdim. Evlendiğim zaman da eşim ve ben
kendi ımkanlanmızla okuduk. Üniversitede
okurken birbirimize yardıma olduk, kendi
ayaklanmızın üstünde durma çabası içindeydik.
Zannedenm kı. benim durumum sizin söylediği-
niz kapsam ıçıne girmiyor.
Ben, başannın büyük ölçüde terlemekten geç-
tiğine, başan nedeninin çalışmak olduğuna ına-
ruyorum. Belli yeteneklerin elbette etkisi var.
Şans dıye bir şeye de çok fazla inanmıyorum.
Şansın, fırsatlan değerlendirme sanatı olduğuna
inanıyorum. Bu fırsatlan değerlendirmek için de
neyin ne olduğunu iyi görebılmek lazım. Neyin
nereye götürülebileceğini bilmek, hedefı çok iyi
tayin etmek lazım. Dolayısıyla insanın, gücünü
büyük ölçüde kendinden alması lazım. Aile des-
teğınin öneminı reddetmiyorum ama farklı bir
olay o. Ben, toplumsal bir destek almadım ai-
lerriden ve eşimden. Onlann mevkilerini kulla-
narak bir yere gelmek gibi bir yöntemim olmadı
demek istiyorum.
- Kadmlann yaklaşık son iki yûzyıldır topium
yaşammın çeşitli alanlannda verdikleri uğraş, ça-
ğımızda her faaliyete etkin bir kadın katılunıyla
sonuçlanmakta. Bu uğraşın çeşitli aşamalannı da
göz önüne alarak Batı dünyası tarafından önce-
likk "bir İslam ülkesı" diye nitelendirilen öteki
nitelikleri daha sonra göz önüne alınan Türkiye'-
de bir kadmın başbakan oluşunun değeriendîril-
mesini şündiye dek değişik görüşte ve değişik
uluslardan kişiler. kunımlar yaptüar. Bu değer-
lendirmeyi bir de sizden dinlemek mümkün mii?
Toplum beni destekliyor'
ÇîDer- Evet, burası bir İslam ülkesi. Tarihçile-
rin bana söylediklerine göre bin yıldan beri üst
düzey yönetici olarak ilk kez bir kadın geliyor
ülkenin başına ve buna Osmanh dönemi de da-
hil. Ancak, ben Islam'ın ve Türk toplumunun
çok açık olduğuna inanıyorum. Özellikle Türk
kadını gelişmelere katılmaya çok hazır. Önemli
olan da ehliyettir. İslam da buna açıktır. "tşi ehil
olana ver" dıyor. "Kadın veya erkeğe ver" demi-
yor. Dolayısıyla. toplum beni seçerken en önem-
li neden budur Büyük bir halk desteği oldu.
Partininüstünde bir halk desteği aldım. 'Nedenr
denildiginde cevap, bir ehliyet arandığırun ifade-
siydi. Bu beni rahatlatü. Aynca, devlet tecrü-
bem belirli bir birikime yol açmıştı. Bir takım
projeleri hazırlamış, ama uygulama safhasına
koyamamıştım. Ama en azından bunlan düşü-
nebilmiş, görmüş, yaşamış bir konumdaydım.
Ikisini birleştirmek çok önemli bir vasıf oldu.
Ben Türk toplumunun şu anda da çok açık ol-
duğunu görüyorum. Köylere ya da başka yerle-
re gıttiğımde herkes bana 'kadm' ya da 'erkek'
diye bakmıyor. Yapmak istedigim şeyleri des-
tekliyorlar ya da o konularda ne istediklerini an-
laüyorlar. inanıyorum ki, 2000'li yıllara Tür-
kiye'yi büyük bir değişikliği getirmek üzere taşı-
yacağız. Türk toplumu bu değişikliği istediği için
bana bu desteği verdi. Burada iki neden var: Biri
ehliyet, öteki de toplumun kabına sığamadığı ol-
gusu.
A ileminveeşimin
etkileriyle toplumda bir
yere gelmedim. Zaten
babam
ben gençken öldü.
Evlendiğim zaman da
eşim ve ben kendi
imkanlanmızla okuduk.
Üniversitede okurken
birbirimize yardımcı
olduk, kendi
ayaklanmızın üstünde
durma çabası
içindeydik.
JLOK
- Türkiye'deki kadınların günümüzdeki ko-
numlan sizce "çağdaş" mı? Yalnızca kentleşmiş
kesimi değil, yöreierin ve toplumun tüm katman-
larmı düşûndüğünıûzde, Türk kadınının eksikliği-
ni gördüğünüz yanlan, haklan, katüımlan var
mı?
Çiller- Kadınlann özelınde çağdaşkğı tanım-
lamak zor. Türk kadınını çok calışkan buluyo-
rum. Çağdaş olmak için önemliyse, demek ki
çağdaş. Türk kadını ailenin belkemığini oluştur-
muş. Bu da çağdaşlıkta önemliyse, Türk kadını
yine çağdaş. ^ _ _
Ama her şeyin
ötesinde çağdaş
olmayı isteyen
bir toplum var.
O kabuk degjşi-
mi içinde Türk
kadını tam yeri-
ni alamamış.
Örneğin, parla-
mentoda yerini
alamamış. Vali-
lere bakıyoruz:
Bir tek kadın va-
limiz var. Kadı-
nlara kayma-
kamlık yolunu ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^
da ilk kez biz ^ ^ ~ ~ ^ ~ ^ " ^ ^ ^ ~ ^ ^ ^ ^
açacağız. Bu bir birikimle olacak, bugünden
yanna olmayacaktır. Çünkü öyle yaparsanız ve
kadınlar başansız olursa, önlerini tıkarsınız. O
yüzden hazırlık sürecini beraberce yaşayacağız.
Ehliyet üzerinde duracağız. kadm erkek ayınmı
yapmadan eşitleyici bir ayınmahk da yapa-
cağız; o da şöyle: Eğer kadınlarla erkeklenn eği-
tilmeleri için uygulamada farklılık varsa, bunu
ortaya koymamız ve bu konuya özen gösterme-
miz lazun. Kadmlann kendi yaşamlannı yön-
lendirmeleri için eğjtimden geçmeleri lazım. Ikti-
sadi özgürlükleri çok önemli. Orada yardıma
olitika yapmak
için ekonomık
özgürlüğesahip
olmak lazım.
Çünkü politikaya,
vermek için atılmak
lazım, almak için değil.
İlle de zenginler
politika yapabilir,
anlamında
söylemiyorum bunu.
Ama ayaklannın
üstünde durması lazım.
olmamız lazım. eşitleyici bir biçimde. Kadınlan
üretici yapmak, istıhdam açısından çok önemli.
Ben feminist bir insan değilım. Geleneklere
bağlıyım. Aile içinde eşime çok saygı göstenrim.
Bu saygının göstenlmesıni kişisel olarak da iste-
rim. Hiçbir şey vermeden alınmaz. Kadın ver-
meye daha hazır. Versin. Hiç önemli değil. Önce
veren o olsun. Sevgiyi, fedakarlığı, hepsini önce
veren kadın olsun. Ama kendisi için de bir şey
yapmayı istemeye başlasın. Üretken olmayı iste-
meye başlasın. Bunu yaptığı zaman daha mutlu,
_ _ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ _ _ ailesi ve çevre-
siyle daha
JL/urası bir İslam ûlkesi. Tarihçilerin
bana söylediklerine göre bin yıldan beri üst
düzey yönetici olarak ilk kez bir
kadın geliyor ülkenin başına ve buna
Osmanlı dönemi de dahil. Ancak, ben İslam'ın
ve Türk toplumunun çok açık olduğuna
inanıyorum. Özellikle
Türk kadını gelişmelere katılmaya çok hazır.
Önemli olan da ehliyettir. İslam da
buna açıktır.
uyumlu ola-
caktır. Bu bi-
linci verebil-
mek lazım. Bu
bilinci vermek
de kadını
saygısızlığa it-
mekten geç-
mez. Bu bilinç
geleneklerden
kopmayı da
gerektirmez.
Ama, vericili-
ğini devam et-
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ tirirken kendi-
si için de etkin
olması geregini ortaya koymak... Kadınm ken-
disi için çabalaması çok önemli, çünkü kadın
mutsuz olursa hakikaten. önce ailenin sonra
toplumun yapısı mutsuz olmaya başlıyor. Bana
göre çağdaş kadın budur. Bana göre çağdaş
kadın insan haklan konusuna eğilen kadındır.
Kadını erkeği ayn tutup, erkekle eşit olma>ı ye-
terli gören kadın değil.
- Siyasette Türk kadınının gecmişi çok uzun de-
ğil, bu geçmiş çok etkin manzaralar da arz etmi-
yor. Bunu nasıl açıklamak mümkün?
Çiüer- Politika kolay bir olay değil, çok çalış-
Çiller, Türkiye'yi 20001i yıllara büyük bir değişikliği getirmek üzere taşıyacaklannı söylüyor.
mayı gerektiren bir olay. Kadınlanmızın önce
politikaya girmeyi istemeleri lazım. Ben kadınla-
nmızı pohtikaya yeterince istekli bulmuyorum.
Isfek de bir fatura ödemeye getirir. Yani, isteği
doğrultusunda yaşamını adamak gerekir; üste-
lik bunu ailesini ihmal etmeden yapması lazım.
Ailenin kutsal olduğuna inanıyorum ben. Bu
yüzden, politikaya atılacak kadının büyük özve-
riyle, yapacağı birçok şeyden fedakarlık etmeye
hazır olması lazım. Hazır olduğu zaman da ka-
dının önünü açacak mekanızmalan gelıştirmek
lazım aynca. Bu altyapı eğiümle başlıyor, eko-
nomik özgürlüğü gerektıriyor.
Politika yapmak için ekonomik özgürlüğe sa-
hip olmak lazım. Çünkü politikava, vermek için
atılmak lazım, almak için değil. flle de zenginler
politika yapabilir, anlamında söylemiyorum
bunu. Ama ayaklannın üstünde durması lazun.
Bir başkası, örneğin eşi, kadını fınanse edecekse,
eşinin ya da babasının nüfuzunu kullanacaksa.
bu durum kadının toplumda kendi kişıhğıni bul-
masında yolu açıcı bir durum değildir.
Aik içi demokrasi
Bu konumu, özvenyle. çabayla kendisinin
kazanması lazım. Bunu yapabilmesi için
kadının aleyhine işleyen mekanizmalar yok de-
miyorum, var. Çok ayınmcı mekanizmalar var.
Onlan birer birer temizleyelim. Ama sorunu sa-
dece orada görmemek lazım. Kadının kendisi is-
temeli. Bu istekle kendini geliştirmeh ve parla-
mentoya girecek insanlar çok kaliteli olmalı.
İnsan diye bakmalıyız, "kadın", "erkek" diye
değil. Aİcsini yaparsak eğer, başansızhklanna
sebep oluruz ve kadınlann önünü tıkanz. O kali-
teye, o ekonomik özgürlüğe, o fedakarlığa hazır
olmabdır kadınlar. istemeleri lazım. Şu da doğ-
ru değil: "Ben isterdim ama, eşim bırakmıyor!"
Eşini ikna etmek zorundadır. Bunu zorlayarak
değil, anlatarak yapması gerekir. Aile içindeki
demokrasiyi çalıştırması gerekir. Kavgaya gerek
yok. Kolay bir yol olduğunu iddia etmiyorum.
Aksine işleyen mekanizmalann değiştırilmesi
gerektiğjne de inanıyorum. Siyasal partiler ka-
nunu işliyor. Onlan eşitleyicı biçime getirebil-
mek için tüm mekanizmalann yeniden^gözden
geçirilmesi elbette gerekıyor. Buna 'hayır' demi-
yorum. Ama yeterü değil. Gerçek bir kadın iste-
ği ve tabandan gelen bir talep gerek. Tavandan
gelenler yeterli olmuyor. Şimdi tavandan inmiş
bir sürii hakkı tabandan gelen bir istek, özveri ve
çalışmayla kavuşturmamız lazım. Bu arada ta-
vandaki birtakım delikleri, gedikleri ve baskılan
da kaldırmamız lazım. Ama önemli olan. alttan
o isteğin artmasını oluşturabilmek.
- Başbakan secildiğiniz günlerde kadın oiuşunu-
za ilişkin oldukça geniş çapta yorumlar yapüdı.
Bunlardan bazdan, şaka biçiminde olsa da, ol-
dukça saldırgandı. Hatta, başbakanlığınız öncesi
kişisel yaşamınıza müdahaleİer oldu, mayolu fo-
toğraflarınız basında "ılgınç" bir malzeme olarak
kuUanıldı. Bu tavn nasıl degeıiendiriyorsunuz?'
'Evimin içi özel olmalı'
- Ben, insanlann özel yaşamlanna kanşılması-
nı doğru bulmuyorum. Kadm veya erkek. fark
etmiyor. Eğer evlerine kadar giren bir göz, ev
yaşamını kamulaştınyorsa, bu doğru değil. Her
insanın aile içindeki yaşamı özel kalmahdır. Bu-
nu kullanmak bizim gelenek ve göreneklerimiz-
de de yok zaten. Ama bazı yeniliklere göğüs ger-
mek gereği de var. Benim büyük bir şansım da
burada eşimın gösterdiği destek oldu. Bu tür
şeylerde insanın aile içinden göreceği destek çok
önemli. Çünkü bazen üzülüyorsunuz. Ailenizi
yıprattığınızı da düşünüyorsunuz. Nerede mah-
remiyet başlar, bunu bilmemiz lazım. Ben dışan
çıktığım zaman resmim çekilebilir, gayet doğal.
Düğünlerde, derneklerdeki yaşamım sergilene-
bilir. Ama evimin içine, benden habersiz göz gır-
mesi, ailemahremiyetine tecavüz demektir.
- Kadm Bakanlığı kunıiması çahşmalaruun
hangi aşamada olduğunu öğrenebilir miyiz? Bu
bakanlığın kuruluşu ve amaçlan konusunda dü-
şünceleriniz?
- Kadın BakanhğYnın çalışmalan gayet olum-
lu gelişiyor. Türkan Hanım müsteşarhİc yasasım
hazırhyor. Bütün çahşmalannı da destekliyo-
rum canı gönülden. Böyle bir bakanlığın kurul-
ması, bence, bir dizı ördemlerin abnmasmda ve
bu işin sosyolojik tarafının da birlikte götürül-
mesinde, araştırmalann yapılmasında çok etkin
olacak.
- Bakanlığın kunıiması ne zaman mümkün ola-
cak? Herhangi bir tahmin yapdabilir mi?
- Çok kısa süre sonra. Yetki Kanunu çerçeve-
sinde halledebileceğimize inanıyorum.
Evde çalışan kadınlara kredi sağlanması için
guişimler olduğunu duyuyoruz. Bu kredinin ama-
cı ve kapsamı hakkında bilgi verir misiniz?
- Kredi sağlanması konusu çok önemli. Çün-
kü kadınlann ekonomik özgürlüklerine ilişkin
bir konu bu. Yetki, sorumluluk, beceri ve ehüyet
bir araya getiribneli ve kadınlar üretken duruma
geçmeü. Her hakkı almak üzere yola çıkma-
lannın doğru olduğuna çok fazla inanmıyorum.
Bunun bir devrimle değü, evTİmle olması gerek-
uğine inanıyorum. Ekonomik özgürlük için,
mesela konut kredilerinin veriliş biçimini ele
alalım. Çok düşük faizli bu kredilere, kan-
kocanın birlikte müracaatlannı isteyeceğiz. Sa-
dece "şuna" verilir diye bir kanun yok. Beraber
müracaat eden kan-kocalara öncelik sağlaya-
cağız. Çünkü ikisi de çalışıyor. Konutlannı dev-
letin yardımıyla alacaklarsa, devlet bu konutu
ikisine vermeli. Devlet ayınmcdık yapmaz. Ya-
parsa insan haklanna ters düşer.
ÇALIŞANLARIN SORULARI-SORUNLARI / YILMAZ ŞÎPAL
2006 yılında ve 49 yaşında
: Bir özel klinikte 1 Şubat 1986'dan 1 Mayıs 1993'e kadar
çalışnm. Sosyal Sigortalar Kummu'ndan emekli olabil-
mek için, geri kalan vıllanmı isteğe bağlı sigortadan ya-
rarlanarak doldunnak istiyorum. Sorulanm:
1) tsteğe bağlı sigortalılık koşuUan nedir?
2) İstedigim göstergeyi secebüir miyim ve ödeyeceğim
prim tutan ne olur?
3) Sigortadan emekli olabilmem için, kaç yü prim öde-
mem gerekir?
(F.K.)
YANTT: 1) isteğe bağh sigortanın koşullan, 506 sayılı Sos-
yal Sigortalar Yasasf nın 85. maddesinde belirlenmiştir.
İlk koşul, Sosyal Sigortalar Kurumu'na tescil edilmiş ol-
maktır. Sonra, sigortanın isteğe bağlı olarak sürdürülmesi
için, Sosyal Sigortalar Kurumu'na yazılı başvuruda bulun-
mak gerekir.
Bunun yanı sıra, isteğe bağh sigortadan yararlanabilmek
için, "Herhangi bir sosyal güvenlik kunıluşuna tabi olarak
çalışmamak ve buralardan kendi çalışmalanndan dolayı ayhk
bağlanmamış olmak, bir başka koşuîdur.
Sosyal Sigortalar Kurumu'na tescil edilmiş olan, Emekli
Sandığı, Bağ-Kur ve yasayla kurulu özel emekli sandıklanna
bağlı olarak çalışmayan ve buralardan malul ve emekli ayhğı
almayan herkes, isteğe bağh sigortadan yararlarur.
2) Sosyal Sigortalar Kurumu'nun prim almmasına ve ayhk
bağjanmasına esas, iki ayhk gösterge tablosu vardır. Bu tab-
lolardan biri "gösterge tablosu", diğeri ise "üst gösterge tab-
losu"dur.
Gösterge tablosu, 12 derece içinde yeralan 141 göstergeden
oluşur. Bu tabloda, en düşük gösterge sayısı 1.136, en yüksek
gösterge sayısı ise 1.696'dır.
Üst gösterge tablosu ise 10 derece içinde 100 göstergeden
oluşur.
Bu gösterge tablosu 1.700 göstergeden başlar ve 6.650 gös-
tergede son bulur.
İsteğe bağlı sigortaya devam etmek isteyenler, bu iki göster-
ge tablosunda yer alan, 1.136 ile 6.650 gösterge arasındaki 241
göstergeden dilediklerini seçip Sosyal Sigortalar Kurumu'na
bildirirler.
1 Temmuz - 30 Haziran 1993'e kadar. isteğe bağlı sigorta
primlerinin en aa (1.136 göstergeden) 189 bin 714 lira, en
çoğu ise (6.650 göstergeden) 1 milyon 110 bin 552 liradır.
3) Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlıhk ayhğı alabümek
için sigortahnın:
"a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş obnası, 15
yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3.600 gün yahut,
b) Kadın ise 5C, erkek ise 55 yaşını doldurmamış olmakla
beraber, kadın ise 20, erkek ise 25 yıldan beri sigortalı bulun-
ması ve en az 5.000 gün,
Malullük, yaşhlık ve ölüm sigortalan primi ödemiş olması
şarttır."
İlk kez 1 Şubat 1986 günü sigortalı çalışmaya başlayan
kadın sigortaîılardan, 1957 doğumlu olanlar, en erken 20 yılın
dolacağı 2006 yıhnda ve 49 yaşında 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20
gün) prim de ödemiş olmak koşuluyla emekli olabilirler.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
İş Arasmda Seviş...
SHP Kurultayı öncesinde, SHP'lilerin eğilimini sapta-
mak için yollardaydım. İlk durağım Antalya'ydı. Yola çı-
karken:
- Antalya'da kız kardeşim Nazmiye'yi, yeğenleriml
görürüm, diye kuruyordum kafamdan. Ama, olmuyor iş-
te. Anam:
- İş arasmda seviş, derdi. Sanıyorum bu, iş arasmda
seviş olmaz, demekti. Antalya'ya varır varmaz bir say-
nevine gitmeli. sağına görünmeliydim. Hadi, sag aya-
ğımdakidamartıkanmasınıilaçlarlaiyıleştirmeyeçalışı-
yordum. Bu kez sol ayağımda, başparmağımın yakının-
daki birçıkıntı, yürümemi zorlaştırıyordu. Ayağımı sargı
beziyle sarıyor, kes ayakkabılarımın üstüne -çrft katlı
otobüs gibi- basarak yürümeye çalışıyordum. Antalya
Havaalanı'nda. SHP Antalya ll Yazmanı Ali Sanlı karşı-
layınca, durumu anlattım; doğruca bir saynevine gitme-
liydim.
- Kolay, gideriz! dedi. önce devletin saynevine, orada
olmayınca SSK'nın saynevine gittik. Başsağın (Başhe-
kim) Bekir Kumbul hemen işe girişti, iğneyle parmağı-
mın üzerindeki şişlikte birikmiş suyu aldı; parmak ara-
sındaki uğurboceğine benzeyen şişlikleri patlattı, ilaçla-
rı sürdü. Sargı beziyle sardı. Gideceğim Isparta da bir
kan aldırmalı, ürikasite de baktırmalıydım! Oradan doğ-
ruca SHP'ye gecip. Malik Günal'la görüşecek, akşamı-
na da Isparta otobüsüne bınecektim. Antalya'dan Gür-
man otobüslerı gidiyordu. Ona yetiştirdiler. Sol ayağım
sanlı; kendi kendime söyleniyorum:
- Ne aksilik! Benim işlerim hep böyle mi gidecek? Kız
kardeşime de uğrayamadım. Dönüşte artıkl Önce iş...
O gece Isparta'da bekleniyordum; dostlar arasınday-
dım. Ertesi sabah önce sayrıevi, kan aldırma, ardından
SHP'lileri kovalama. Yok, yok. "Bari Burdur'a gideyim,
Isparta'yı sonra çözümlerim!" dedim, ver elini Burdur!
l-ıh .. Onlar da topluca Ankara'ya gitmişler mi? Haydi,
yeniden Isparta'ya!
Isparta'nın sözü geçen adamı Şevket Demirel; varlığı
da -Tanrı versin- yerinde. Şevket Bey'in seksen bin dö-
nüm tarlası olduğu sanılıyor, bunun on bin dönüm kada-
rı Islamköy Bozanönü ovasında. Mal varlığı olarak,
Şevket Demirel'in Türkiye'nin ilk onu arasına girebilece-
ği söyleniyor.
Eğirdir'e giderken, Islamköy'ün ordan gectim. Şevket
Demirel'in yol kıyılarına Karayolları'yla ortak diktikleri
kavakları gördüm. Kavakları, kendi ortaklığına, ederinin
yarısını ödeyerek almış. Şevket Demirel'in "Orma"
adında bir sunta fabrikasıyla, "Göltaş" ortaklığının çi-
mento fabrikası var. Burada çalışan işçiler, geçmişte
ücretlerinin arttırılması için eylem yapmayı kararlaştır-
mışlar. Eylem olarak da önce saçlarını kestirmişler.
Şevket Bey'de tık yok. Bu kez, öğle yemeğine girmeye-
rek protesto edeceklerini, yine yanıt alamazlarsa işe bir
saat geç gideceklerini işverene duyururlar. Şevket De-
mirel'den gelen yarnt şöyle olur:
- Saçlarınızı kestirdiniz, bence mahzuru (sakıncası)
yok! Oğle yemeğine girmezseniz, "Allah razı olsun!"
dqrim. Eğer işe bir saat geç gelirseniz, tümünüzün gün-
deliğinden bir saat keserim!
Isparta'da tanıştığım haiıcı All Can anlattı. Amerika'ya
sattığı -bildiğimiz- at arabalarını. Jim Rowe adında bir
müşterisi Isparta'ya gelince Ali, "Gel seni btzim köye,
Argıthan'a götüreyim, ne yapacaksın deniz kıyılarını,
köyleri gör, köyleri!" demiş. Akşehir'e vardıklarında,
oradaki at arabaları dikkatini çekmiş Jim'in:
- Ali, bana bunlardan bulabilir misin, diye sormuş.
- Ne yapacaksın at arabasını deyince, "Ooo" demiş
Jim, "çok önemli, ne olur bul bana onlan." Sonunda Ali,
Amerika'ya on tane at arabasını -atlar yok tabii- satmış.
Ülkeye döviz kazandırmış! At arabasının tanesi 350 do-
lardan gitmiş...
Genel-lş'in ören toplantıları ile ilgili ilk yazım, kimileri-
ni öfkelendirdi. Yazının sonunda "Dev-Yol, DevSol,
PKK, Kurtuluş, Emeğin Bayrağı, bu gruplarda cirit at-
makta mı? DİSK adlı çocuk, oyun çağında ya, her oyuna
ge/mese/.."demiştim; bu, "DİSK'i cumhuriyetsavcıları-
na ihbar etme" anlamına gelirmiş. Bir "Hadi canım sen
de!" diyecektim; Genel-iş Başkanı İ.E. önal, "DİSK'in
sözünü ettiğiniz gruplaşmalarla, bunların görüş ve dü-
şünceleriyle hiçbir ilgi ve ilişkisi bulunmamaktadır"
dedi; bunu belirteyim.
Genel-lş'in IzmirBölgeTemsilcisi IzmirŞubesiSekre-
teri İhsan Meral, uyanık bir işçi, bir sendikacı. ören top-
lantılarına değinerek özetle şöyle dedi:
- 1980'den önce eğitim çalışmalan yönetici, temsilci
düzeyinde yapıldı. Buralara sadece kendileri gittiler.
Ben şimdi sekreterim. Çağınyorlar: "Başkanlar, yöneti-
ciler, sekreterler gelsin!" diyorlar, gidiyoruz. Fakat, bi-
zim yanımtzda eşlerimiz yok, çocuklanmız yok. Salt biz
gidiyoruz bu eğitime. Ben diyorum ki, eğer bir seçim ya-
pacaksak, bu eğitimde kesinlikle tüm yöneticilerle birlik-
te eşler de bulunmalıdır. Hatta, getirilebilirse, çocuklar
da birlikte eğitime girmelidir. Orada eğitim verilirken
hanımlar denize girmemelidir. Çocuklar oyun salonlan-
na dolmamalıdır. Çok acı birşey. İyi bir eğitim verilmiş
olsaydı.işçi kendiyoneticisine de sahip çıkacaktı.lşçile-
rin, üyelerin belli siyasal görüşleri oiabilir, ama önce
işçi olduklarını unutmamalan gerekir. Biz işçiyiz, biz
ezilen bir sınıfız...
BULMACA
1
SOLDANSAĞA: 1
1/ Kaplıca, ılıca... Bir no-
ta. 2/ Yünden dövülerek
yapılankalınvekabaku- 2
maş... İsviçre'de turistik ,,
bir göl. 3/ Türkiye'den
göç eden Yunanlılann
oluşturduğu müzik türü.
4/ Kimi bölgelerde bal-
çıktan yapılan ve dikine
duran sandık biçiminde-
ki tahıl amban. 5/ Bir
renk... Çok anlamı olan
bir sözcüğün iyi anlamını
kullanır görünerek kötü-
sünü öngörme. 6/ Düğünde,
oyundan sonra davulcunun topla-
dığı parsa... Pokerde aynı cins iki
kâğıda verilen ad. 7/ Gerçek anla-
mından az çok ayn bir arüam taşı-
yan kalıplaşmış anlatım... Hangi
şey. 8/ Mimar Sinan'in ünlü yapıt-
lanndan biri. 9/ Mersin yakınla-
nnda kurulu petrol antım tesisi...
Pasakh. kıkksız
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Macarlar'ın ulusalhalk dansı...
Nazi partisinin hücum kıtasım simgeleyen harfler. 2/ Oyunda
cezalı çocuk... En küçük boy yelkenli yanş yatlanndan biri. 3/
Bir tiyatro sahnesinin önünde, ışıklann yerleştirildiği, izleyiciye
en yakm yer... İçinden çıkılması güç durum. 4/ Karşılıkk yer
değiştirme. 5/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle ger-
çekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 6/ Lıfleri dokumacıbkta
kullanılan bir bitki... Balçık. 7/ Küp... "Hayır" anlamında kul-
lanılan söz. 8/ Tuzak, kapan... Çam ağaandan yapılmış su tes-
tisi. 9/ Bir elektroliz aygıtındakj artı kutup... Renyum elementi-
nin simgesı.