Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 TEMMUZ1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTÜR
İrlandalı grup U2, görsel gösterilere dönüşen konserlerinden medya temelinden yola çıkıp her şeyi sorguluyor
Medyaya ve ırkçılığa karşı savaşta U2
Kultür Servisi- 'Bildi-
ğin ber şey yanlış", "Her
şeye inan", "Daha çok te-
levizyon seyret"... U2
konserlerinde 15 metreyi
aşan 3 duvara yerleşürü-
miş bu sloganlar, grubun
son dönemde geldiğı
farkh aşamanın kavran-
masına yarduncı oluyor.
EvetU2, I993'e gelindi-
ğınde ımaj bombardı-
manıaa karşı yoğun bir
mücadele başlatmış du-
Fumda. Bu amaç uğruna
Ifullanılan araçyine ımaj.
'İmaja karşı imaj.' İrlan-
dalı dörtlü, düşmanı bir
anlamda kendı silah-
lanyla vurmak isıiyor .
Vokalde Booo. gitarda
The Edge, basta Adam
Clayton ve batende
Larry Mueüen'den olu-
şan grup. bu anlayışla ge-
çen aylarda düzenledik-
leri "Zoorapa" konser
turnesinde Avrupa'yı
ayağa kaldırdı.
92 haziran aylannda
başlayan turneilk başlar-
da 'Zoo TV adını taşı-
yordu. 10 bin kişilik sa-
îonlar içın hazırlanan
programlar, Amerika'ya
gıdilmesiyle yerini bir
anda büyûk stadyum
konserlerine bıraktı.
Konserlerdeki farklı
anlayış hemen göze
çarpıyordu. Bunlardan bıri Bono'nun,
Detroit konseri sırasında telefon ede-
rek 10 bın pizza ısmarlamasıydı.
(Ancak pek ınandıncı gelmemiş ola-
cak restoran yalnız 100 tane pizza gön-
derdı). Bono bir başka konserde ise
Beyaz Saray'a telefon ediyordu. Avru-
pa ya dönüldüğünde grupla Ameri-
ka'da uygulanan yönlemlerden farkh
bir anlayışa gidılmesı ağırlık kazandı.
Solingen'de 5 Türk'ün öldürülmesin-
den 4 gün sonra gerçekleştirilen Mü-
nih konserinde Bono, bu kez Kohl'u
telefonla anyordu.
"Zooropa" konserlerinin aksamaya
yol açmadan yürüyebilmesi için çok
özen gösterildi. Bu amaçla verilen 20
konser ıçin 75 metreük sahnenin hazır-
lanması için tam 200 teknisyen çalıştı.
1200 tona yakın malzeme 52 TIR ta-
rafından taşındı. Yalnız hoparlörferiri
ağırlığı 30 tonu buluyordu. 20 teknis-
yen stadlarda televizyon yayınlannın
gerçekleştinlmesinden sorumluydu.
4 büyük ekran ve sahneye yerleştiril-
mış onlarca ekrandan seyircilere gös-
teri boyunca imaj bombardımanı su-
nuldu. Vıdeo klipler, arşiv görüntüleri,
statta görevli 9 kameraman tarafın-
dan seyircilerle gerçekleştirilen anında
söyleşiler, uydulardan elde edilen çe-
şitli kanallardangörüntüler... Gösteri-
ler boyunca perdelere kimi zaman
Katolik haçlan, Nazi görüntüleri,
Martin Luther King'in dıskurlan
yansıdı. Tüm bunlan yöneten ise elin-
de bir uzaktan kumanda aleti olan Bo-
no'ydu. Bono, elindeki aletle seyircile-
ri o kanaldan bu kanala gezıntı yap-
tırdı. Eline kamera da alarak The Ed-
ge'in önünde çekimler yapan Bono,
bazen seyircileri ve kendini de filme
aldı. Konserden çok görsel gösterilere
dönüşen U2 konserlerinde politik söy-
lemin yanı sıra teatral bir anlaüm da
gözleniyor. Pohtik tavnn teatral söy-
lemle birleştiği bu sahnelerde medya
Konserlerinde politik söylemin yanısıra teatral anlatımm da gözlendiği U2, vokalde Bono, gitarda The Edge, basta Adam Gayton ve
basta Adam Larry Muellen'den oiuşuyor. Grubun Amerika ve Avnıpa'daki 'Zoorapa" konserleri büyük ilgi topiadı.
temelinden yola çıkılıp her şey sorgu-
lanıyor. Rock pop yıldıa olmak da
bunlardan biriydi. Sendeleye sendele-
ye sahneye gelen Bono, aynen şu söz-
leri söylüyordu. "Biliyonım ki siz rock
starlarnı çok seviyorsunuz. Ben de bu
yüzden sizleri kınnayıp bu kostümü
giydim." Söz konusu olan kostüm.
korkunç bir zevkle hazırlanmış
kırmızı sırma işlemeli bir kostûmdür.
Sahnedeki artık bir 'Mefisto'dur. Baş-
hatırlatması üzerine Bono Mefisto şu
cevabı veriyordu: "Bana koymaz. Ben
para babası bir pop yıldızıynn"
Evet I993'ün U2'su eski U2'dan
çok farklı. İrlandalı grupta kökten bir
değişim kolaylıkla gözlenebiliyor. A\-
rupa'da son yıllarda yeniden gelişme
gösteren ırkçı saldınlara karşı müca-
dele, bugün U2'nun politik söyleminin
çıkış noktasını oluşturuyor. Bu amaç-
la konserler dışjnda da gösterilere
piyasaya çıkan "Zoorapa" albümü-
nün yapımcılığına da ortak olmuş.
The Edge. Avrupa'nın bugün gelmiş
olduğu aşamanın çok belirsiz olduğu-
nu. ırkçılığın yeruden alevlenmesini
çok tehlikeli bulduklannı söylüyor.
Niteliklı rock müziğı yapmanın gittık-
çe zorlaştığı günümüzde krizi atlat-
mak için The Edge. çözümü teknoloji-
de. müzikseverler ise U2'da görüyor.
-Son albümünüz Zoorapa'mn hika-
• 1993'teimaj
bombardımanına
karşı yoğun bir
mücadele başlatan
U2, bu amaç
uğruna yine aynı
aracı kullanıyor;
'İmaja karşı imaj'.
Kökten bir
değişimin
kolaylıkla
gözlendiği
dörtlünün politik
söyleminin çıkış
noktası, ırkçı
saldınlara karşı
mücadele.
langıandan günümüze Rock
yıldızlanru temsıl eden, Mefisto, Bre-
men'de sahneden bir taksi şirkeüni
arayarak Kohl'u görmek için Bonn'a
gitmek istediğini söylüyordu. şoförün
Bremen-Bonn arasının 600 kilometre
olduğunu ve taksi tutması durumunda
bunun biraz pahalıya patlayacağını
katılıp, ceşitli kampanyalan destekli-
yorlar. Bu dcğışikliğın aşamalannı ve
rock'ın bugünkü durumunu grubun
gıtaristi The Edge (David Evans) Le
Monde gazetesine anlatıyor. O sırada
Bono, ırkçüık aleyhtan insanlarla soh-
bet ettiği içın söyleşiye katılamamış.
The Edge, aynı zamanda 5 temmuzda
yesini anlatır nusmız?
Albümün hazırlanmasıhda bir gö-
rev dağıhmı yaptık. Çalışma biçimı
göz önüne alındığında 'Achtung
Baby'dekine yakın bir yöntem uygu-
ladığımı söyleyebilirim işe öncelikle
konserlerde kullandığımjz tekrarlan
kaydetmeye karar vermekle başladık.
Yirmi yıl öncesinin hit müzikalleri İngiltere'de yeniden gündemde
Her vasa göre bir müzikal: GreaseJ 3
Kûltür Serrisi - Yirmi yıl öncesinin
hit müzikalleri İngiltere'de tiyatro sa-
lonlannı doldurmaya başladı. "Hair"
müzıkalinin eylül ayında yeniden sah-
neleneceğinin duyıırulmasının ardı-
ndan geçtiğımiz günlerde birzamanlar
gençhğin tutkusu halıne gelen "'Grea-
se" müzikali tekrar seyirci karşısına
gkü.
1959 yılında ilk kez Broadway'de
sahnelendiğinde 3000 gösteriyle o
güne kadar en çok oynanan müzikal
olma başansını gösteren "Grease"
başrollenni Jobn TravoJta ve Oiivia
Newton John'un paylaştıklan film ıle
birlikte ölümsüzleş-
mîşti. 15 temmuzda
sahnelenmeye başla-
yan yeni Grease müzi-
kafini David Gilmore
yönetiyor. pop yıldızı
Debbie Gibson ıle te-
levizyon dizilerinin
yakışıkbsı olarak tanı-
nan Carig McLacnlan-
başrollerini üstleniyor.
Müzikalin en önemli
özelüği fıJm için özel
olarak bestelenen ve
sahnede daha önce hiç
seslendırilmeyen "You
Are The One that I
Want", "Hopetessly
Devoted To You" gibi
sevilen parçalann oyu-
na dahil edilmiş ol-
ması. Ancak bu eklemeler oyunu faz-
lasıyla uzattığından. sözlerden tasaruf
edilmiş, sonuçta ortaya bir müzikal-
den çok bir pop konseri çıkmış ilk eleş-
tirilere göre. Kullanılan mega desibel
ses sitemi tiyatroyu dıscoya dönüştü-
rürken, replikleri ve şarkılan sanki
megafondan söyleniyormuş gibi ifa-
dasiz bir sese büründürüyor. Ama gü-
nümüzde müzikaller hep böyle büyük
prodüksiyonlar olarak geliyor
karşımıza
• İlkkezl959'da
Broadway'de
sahnelenen daha
sonra John Travolta
ve Oiivia Newton
John'ın başrollenni
paylaştıklan
filmle
ölümsüzleşen
'Grease' bu kez pop
yıldızı Debbie
Gibson ve Carig
McLachlan
oynuyorlar.
Yönetmen Gilmore müzikahn bü-
yük bir başan kaydedeceğıne inanı-»
yor, "'En önemli avantajımı/ şu: ben
yedi yaşmjdaki oğiumu götürebilirim
siz de yetnüş yaşındaki annenizi ve ikisi
de aynı oraıîda ze\k alırlar'
Gilmore aynca uyatronun kapısı-
ndan bile adım atmamış olan yeni ne-
sıl gençliğin, disko ve gençlik fijmleri-
ne akın etmeye ara verip, hem diskoya
hemde fılme benziyen bu oyuna gele-
ceklerine inanıyor. Gilmore en çok da
baş erkek oyuncu McLachlan"a güve-
niyor "O insanm sinirlcrini bozan er-
keklerden, yani hcrşev e sahip bir erkek.
Hem çok yakışıklı ve
çekici, hem iyi bir oyun-
cu, hem iyi dans ediyor,
hem iyi şarkı sövlüvor ve
tüm bunlar >etmiyormuş
gibi oiağanüstü gitar çalı-
yor."
Gilmore'un tüm
umutlanna rağmen mü-
zikalin başansını tehli-
keye atan en büyük un-
sur, bu kadar ünlü ol-
ması. Filmi defalarca
görmüş, albümü yıllar-
dır dınleyıp duran bir se-
yirci kıtlesüıi memnun
etmek neredeyse ola-
naksız. MchLachlan ne
kadar çekia olursa ol-
sun. gençliğıni Travolta
hayalleri süsleyenler için
sönük kalacak. Filmi görmemiş olan
yeni nesil içinse konu "hafıf' kaçacak.
Yirmi yıl önce Doris Day fılmlerinin
cıci kız ımajını yıkarak radikal bir
konu ortaya koyan "Grease" bugü-
nün gençliği için "eski moda" anla>i-
şlar olarak görülebilir. Bu durumun
farkında olan Gilmore, ıyimser tah-
mınlennin sonuna şu sözleri eklemeyi
ihmal etmiyor: " Bunıı GreaseMn yeni-
den sahnelenmesi olarak görmeyin, yep
yeni bir oyun nlarak görün." \\est End'deki 'Grease'de Sandy (D.Gibson) ve Danny (C.McLachlan)
Bundan sonra ne maket
yapmaya ne de veni bir
ekiple stüdyo çahşmasına
girmeye vaktimiz vardı.
-Mûzik piyasasındaki
gruplann normal çaltşma
tempolannı hayli aşan bir
perförmans gösteriyorsu-
ouz. 3-4 yılda bir albihn çı-
kartan gnıplann ortasında'
yeni bir albûm çıkarta-
cağınızı sövlediğinizde
plak şirketinizİD ilk tepkisi
oeoidu?
Doğruyu söylemek ge-
rekirse bizler de ne tür bir
tepki göstereceklerini tam
olarak kestiremiyorduk.
Teklifi sevinçle karşılama-
lan korkulanmızın yersiz
olduğunu bizlere gösterdı.
flk başlarda 5-6 parcadan
oluşan deneysel bir çalı-
şma yapacağmuzı söyfedi-
ğimizde bile olumfu İcarşı-
lamışlardı. Ancak ticari
açıdan onlan oldukça ra-
hallatan gercek bir albüm
cıkartmamız. şırketı faz-
lasıyla memnun etti.
-Avnıpa'da gercekleştir-
diğiniz 'Zoorapa' gösteri-
leri Amerika'dakilerden
sizce farklı mıydı?
Amerika konserlerin-
den gerçekten çok mem-,
nun kaldık. Gösteriler
nasıl olursa olsun değiştir-
meye hiç niyetimiz yoktu.
Avrupa'daki gösteriler ise
farklı olmak durumundaydı. Öncelik-
le Avrupa da bugün yaşananlardan
uzak olmamak zorundaydı.
-Gösterilerinizde kullandığınız imaj
ve söz bombardıminıyla seyirdleri bir
şekilde egemenliğiniz altına aunanız
kanşıklık doğurmuyor mıı?
Evct haklısınız. Ancak göz ardı edil-
memesi gereken bir nokta var ki o da
gösterinin ilk üç dakikasında seyirci-
nin karşısına çıkıyor. Perdeye bütün
diilere çevrilmiş olarak yansıtılan"Ne
ıstiyorsun" cümlesi en önemli soru
bızce. Biz Avrupalılar, şu anda tam bir
belirsizlik dönemi yaşıyoruz. Ne ol-
duğumuzu ve ne olmak istediğimızi
bılmıyoruz. Bu güne kadar Avrupa'-
nın dinsel ve kültürel açılardan cokçe-
şıtlılıği tetnsil ettiğine ınanıyorduk. Şu
anda gelinen noktada tüm bunlar sor-
gulanıyor. Özellikle ırkçılığın ve aşın
sağın yeniden ortaya çıkması, bugün
Avrupa'nın karşısmdaki en önemli
problemlerden biri. Gelinen bugünkü
aşama çok belirsiz. Ancak bu durum
tembellik uykusundakı aydınlar için
de iyi bir panzehirişlevfgörebilir.
-Abnanya konserieriraz sırasında 50
bini aşkın Alman'a Hirl.T gencligiııin
görüntüleri eşliğinde, bir tambunın rit-
mi\le alkış tutturdumız. Bu yaptığmız
çelişkinin bo^ııtlannı derinlcçtirmiyor
mu?
Çelişki gösterinin kendi içerisinde
\arzaten.
Almanya'ya geldiğimizden itıbaren
birçok şey deöştı. Dogruyu söylemek
gerekirse ilk konserimiz sırasında ol-
dukça endişeliydik. Herkesin söyledi-
ğınin aksıne Leni RiefenstahTın kul-
landığımız seçme görüntüleri, bu en-
dışcmizın ana kavnağını oluştur-
muyordu.
Asıl bizi korkutan yanmakta olan
gamalı haç görüntüleriydi. Bu görün-
tüleri. Almanya özelini düşünmeden
yalnızca Avrupa'da yükselen ırkçılığa
karşı dikkatleri çekmek amaayla sa;-
miştik. Herkesin bildiği gibi bugün
Avrupa"nın her yerinde ırkçı cinayet-
ler işleniyor- Ancak gelişen olaylar en-
dişelerimızin yersiz olduğunu bizlere
gösterdi. Frankfurt'taki 2 haziran
konserimiz sırasında Bono'nun, Ham-
burg'da başlatılan ve bizim de
katıldığımız ırkçılık aleyhtan kam-
panyanın ana slogaru olan "Stopt den
Hass' (Şiddete son)'ı haykırmasıyla.
seyirciJerin tamamı korkunç bir şekil-
de patladı.
-Kullandığını? imajlann gücü, politik
söylem ve teatral anlatımm ortasında
müziğinizin getdiği aşamadan söz eder
misiniz?
Görüntüler asjında şarkılardaki
duygu ve düşüncelerin daha ileri götü-
rülmesi ve genişletilmesi işlevlcrini
taşıyor. Çok ince bir çizgide denge sağ-
lamaya çalışıyoruz. Bu noktayı tut-
turabilmemiz için elımize geçen gö-
rüntülerin yüzde 60'ını elemek zorun-
da kaldık. Bu arada görsel malzemele-
rin çoğunu şarkı sürelerinin değişebile-
ceği düşüncesindcn hareketle tasarla-
dık.
-Wim WendersTe 'Faraway so close'
fîlminde kurduğımuz biriikteiiği nasıl
gerçekleşürdiniz?
Elimızde henüz sözlerini yaz-
madığımız maket aşamasında bir
şarkı vardı. Wim Wenders ile bir İtal-
yan dergisi için söyleşi yapmıştık. O sı-
rada bize yeni filmî için şarkılar
aradığını söyledi. Bize yapılmış bir
montaj kasetı gönderdi. Bunun üzeri-
ne Bono da yazmaya koyuldu.
Yazdığımız şarkının adını Faravvay
so close' koyabılmek için VVenders'-
den izin istedik ve sonuçta otaya böy-
le birşeyçıktı.
-Rock'ın yenileşmesine yöneiik bir
takon düşünceleriniz tar mı?
Rock konusunda butün iyi şeylerin
bugüne kadar kullanıldığına inanıyo-
rum. Rocknroll ile kendini etkın ve
güçlü bir şekilde ifade edebilmek gün
geçtikçe güçleşiyor. Niteliklı yeni al-
bümler gerçekleştirmek artık zorlaştı.
Bir gitar solosuna güvenip yola çıkı-
lamıyor. Ancak her şeye rağmen ben
teknolojinin bir can sımidi işlcvi göre-
rek. yeni yapılar oluşiuracağına ina-
nıyorum.
'Şeytan Ayetleri'nde
baska bir sorıın*
ATtLLA BtRKtV'E
Sabnan Rüşdü'nün Şeytan Ayetleri kitabıyla ilalı gerek
dünyadaki gerekse ülkemizdeki tartışmalan, olaylan herkes
çok yakından biliyor. Aziz Nesin'in kitabı yayımlama girişi-
mi. ceşitli açılardan eleştinldi, ceşitli çevrelerden birçok tepkı
aldı; ancak. birçok aydın ve kurum da bu girişımi destekledi.
Ama birde bu konunun, gündeme gcürdığı tartışılması gere-
ken başka bir boyutu yar.
Daha önce, herhangi bir yanlış anlama olasılığım ortadan
kaldırmak için şunlan söylemeliyim: Azız Nesin'in gerek Sı-
vas'takı konuşması gerekse Şeytan Ayetleri'nı yayimlama gı-
rişimı. hıçbir zaman tahrik' ya da 'kçkırtıcılık' olarak tanı-
mlanamaz. Kendi adıma, Şeytan Ayetleri'nin yayımlanması-
na çok farklı nedenlerden dolayı karşı olmama rağmen, Aziz
Nesin'in bu kitapla ılgili girişimıne, tavnna ve kararlılığına
'karşı' değilim. Bu tavn büyük bir saygıyla karşılıyor ve onun
dünya görüşü bağlamında da tutarlılık olarak görüyorum.
Sorun şu: Salman Rüşdü'nün kitabının yayım izninı ver-
meyişi. Biryazann bu doğal hakkı değil mi? Hangi bağlamda
bir yapıt yazannı aşar ve kitlelerin olur? Salman Rüşdü'nün
durumu buna örnek midir? Aziz Nesin, kitabın kitlelere mal
olduğunu söylüyor ve Rüşdü'yü de korkaklıkla suçluyor.
Rüşdü'nün korktuğu kesin. doğal olarak insan, bazı durum-
larda korkabilir. Ölüm korkusu bir taviz vermeyedönüşür, o
kişi geri adım atar, yazdıklanndan pişman olduğunu söyler.
Hatta özür diler. Nitekim Rüşdü'nün durumu da buna ben-
zemektedır. Bunlar çok doğaldır. Ama kimilerinin Rüşdü'yü
bu bağlamda eleştirmeleri de doğaldır.
Bu bırazcık. Gaiileo Galilei ile kilise arasındaki duruma
benzıyor. Galilei kiliseye Kopernik öğreüsinden vazgeçuği
yolunda bir ifade veriyor; bir bakıma özür dıliyor, beiki dile-
mek zorunda kalıyordu. Yani ölüm korkusu (vb. durumlar)
ünlü bilim kişisine geri adım attınyor. Burada Galilei ne ka-
dar 'suçhı'dur? Biz onu korkaklıkla mı suçlamalıyız. yoksa
çok doğal olarak kabul edebileceğimiz bir davranıştan dolayı
ona hoşgörüyle mi bakmahyız? Ama kimıieri de işi sonuna
kadar götürmüşlerdir. Ölüme kadar gitmişler. görüşlerinden
asla taviz vermemişler. teslim olmamışlar; asılmışlar kurşuna
dızilmişlcr ya da işkencede öldürülmüşler: dolayısıyla tarihe
bu yönleriyle geçmişlerdir.
Aziz Nesin de ikina örnekteki kişiler gibidir. Belki de Aziz
Nesin'in Salman Rüşdü olayında kabullenemediğı. "herkesi
kendi gibi' düşündüğünden Rüşdü'nün korkakbğı ya da baş-
ka bir açıdan söylersek doğal insani tepkisidir. Sanıyorum
Aziz Nesin, böyİesine bir durumda Rüşdü'ye hoşgörüyle
bakmıyor. Çünk'ü, Rüşdü. özgürce yazıp yayıniılamasına rağ-
men. daha sonra düşünce ve yazma özgürlüğünü yasaklayan
zihniyete teslim' oluyor. Paradoks gibi görünen bir başka
durum. Aziz Nesin'in bu işin üstünc -Sıvas olaylanndan son-
ra- daha da gideccğidir. Bu da Aziz Nesin gibi bir kişilik için
çok doğal bir tavır alıştır. Onun doğası gereğıdir. yaşama
bakış biçimidir.
Ne varki, yine de tüm bunlar sorunu çözemiyor. Yazar Sal-
man Rüşdü yapıünın yayımlanmasına izin vermiyor. tzin
vermeme nedeni şu \ eya budur. Bu neden tartışılır (ki tartışılı-
yor). İarih', 'uygarlık', 'kültürkamuoyu', 'insanlık' onu yargı-
İar. aklar. suçlar vb.. Biz onun İzin vermeme hakkı'nı elinden
almamalıyız. Bir yarjıtın her türlü 'tasarruf hakkı' yazannda
olmalıdır. ölümünden sonra, varislerince yazann dünya gö-
rüşü saptınüyorsa. bu hak tartışılabilinir.
^Şayet Salman Rüşdü izin vermemışse, Apz Nesin yayımla-
ma ısrannı göstermemeli. Ama Aziz Nesin'in, yayım iznini
almak için kitabın yazannı zorlamasına; aynı zamanda T.C.
Bakanlar Kurulu karanna karşı mücadale etmesine. bu
mücadelenin başını çekmesine. önderlik etmesine, sanınm de-
mokrasiyi benimseyen ve insan haklanna saygılı hiçbir
kimsenin itirazı olamaz.
• ,, i.lt.l
'Bu yan Salman Rüşdünün Cumimriyet'te yayımlanan koauşmasiHfli
dan önce kaleme alınmıştır. '
'Kurtuluş'(tizisinin bütçesi
ANKARA(AA) - TRTnin en büyük prodüksiyonu olarak
nitelendınlen "Kurtuluş, Mustafa Kemal'in Askerleri"
adb dızinin maliyetinin. açıklananın çok üstünde
gerçekleşeceği belirlendi. Dızinin gerçek mahyetini
saptamak amacıy la, TRT Ankara televizyon
muhasebesinin sürdürmekte olduğu çalışmalar sırasında
bugüne kadarki harcamalann 43 milyar İira olduğu.
malıyetin bunun da üstünde gereçekleşeceği belirtildi.
Yetkililer, çekimine 15 milyar lıralık bütçe ile başlanan
Kurtuluş dızisinin tamamİanmasına kadar geçen süre
içinde, TRT yönetim kuruluna gerekli bilgilerin
sunulmadığinı ve yönetim kurulu ile genel müdürlükler
arasında zaman zaman görüş aynlıklannın ortaya çıktığını
kaydettiler. TRT yönetim kurulu üyesi Hacim Komoy un.
TRT eski Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem ve iist duzey
yönetiminden ıstediği dizinin; harcama. plan-program ve
bütçe konulannı kapsayan raporun,detaylı olarak
hazırlanmadığı da öğrenildi. Bunun üzerine Hacim
Kamoy'un talebinı yineieyerek, hazırladıği biryâzıyı
yönetim kuruluna sunduğu kaydedildı. TRT eski Genel
Müdürü Kerim Aydın Erdem'in koordınatörlüğünü
yaptığı dizinin senaryosunu Turgut Özakman yazdı.
TRTye ilk olarak "Şu Çılgın Türkier" adı ıle 15 bölüm
olarak önerilen dizi. maliyetinin yüksek olması nedeniyle
altı bölüme indirildi. Dizinin adı önce "Kurutuluş" daha
sonra da "Kurutuluş Mustafa Kemal'in Askerieri"oiarak
değiştirildi. Dizinin başlangıçta 15 milyar İira olarak
belirlenen bütçesi, ceşitli zamanlarda yapılan taleplerle
yükselüldi.
Humphrey Bogart'ınperuğu
500dolara satıldı
Külrür Senisi - Ünlü sinema oyuncusu Humphrey
Bogart'ın bir hayranı, oyuncunun "The Afncan Queen"
."The Barefoot Contessa" (Çıplak ayaklı kontes)
ve"Sabrina" adlı fîlmlerinde kullandığı bir peruka için 500
dolar ödedi. Peruka geçen cumartesi, aktörün uzun bir
süre metresi olarak kalan Verila Thompson tarafından
satışa çıkanldı. Thompson, perukla birlikte fılm
posterlerini vediğerhatıratlannı da saüşaçıkardığını,
çünkü taşınmayı planladığmı açıkladı. Arttırma öncesi
peruğun en az 2000 dolara alıcı bulacağı tahmin
ediliyordu. Peruğu satın alan Harris Mc Gravv'dan
başkasının arttırmaya katılmadığı belirtildi. 1957 yılında
Ölen Humphrey Bogart'ın filmleri arasında "Maltese
Falcon" (Malta Şahıni) ve artık bırefsaneolan ünlü fılm
klasiği "Casablanca" adlı fılm yer alıyor.