Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ1993 ÇARŞAMBA
10 DIZIYAZI
'Üç taştan en alttaki çekildF
AKTAŞDOSYASI
Aktaş
abonelerini
neler
bekliyor?
HORRİYET UYMAZ
Lrof. Bilgen: Şirketin
bahsettiğigörev sözleşmesi
hukuken varhğun, leketi,
hastahkh bir biçimde de
olsa sürdürür, ama en
alttaki çekildiğiiçinyere
dûşmüştür. Çünküişletme
devirhakkı sözleşmesi
olmadanşirket, elektriği
ahp satamaz,yatmm
yapamaz, dolayısıyla
hizmetiyürütemez*
Ai
"SHP İstanbul 11 Başkam Yüksel Çengel"
'Aktaş teşHredilip
yargılanmak'TEK'le anlaşma yaparak Anadolu
yakası elektrik hızmetlerini özelleştiren
AKTAŞ'ın ilk gûnden beri tüm abonelerin
.yakınmalanna yol açtığını ve diğer yandan da
milyarlarca lira haksız kazanç elde ettiğini.
bugün abonesi olsun olmasın herkes biliyor.
Bölgede yaşayan herkes, AKTAŞ'ın keyfi
tutumundan rahatsız.
Bölgede şubeleri bulunan kitle örgütleri. kurum
ve kuruluşlar. kişiler bu konudaki tepkilerini
birleştirerek, hergün sayısız dilekçeler ve
yazışmalarla ilgih makamlara başvurmakta
ıdıler. Bukonudabizedeçoksayıdaşikâyet
gelmiştir. Bu şirket, yaptığı ışin yaşamsal
nnelissni bir vana bırakarak. sadece daha fazla
kâr etmenin yollanrun arayışt içindeydi.
Bizegelenbaaşikâyetlerarasındaşunlarda
vardı:
-Sokak kmbalan yanıruyor. ana hat çekilmiyor
ve vatandaşlardan katkı parası talepediliyon
voltaj düşüklüğünden dolayı bır çok konutun
lambaları yanmadığı gjbi. elektronik, elektrikli
cihazlarda anzalar oluşuyor ve çok sayıda
maddi kayba nedenoluyor; tek konutlukşikâ-
yetler kayda alınmıyor; şikâyet bildirecek
muhatap bulunamıyor; laturalar
usulsüzlüklerle dolu...
Bunlan arttırmak mûmkün.
Böyle hizmet olmaz. 4 milyon insanı ilgilendiren
bir konu bu. Bu kadar insana AKTAŞ. yıllardır
herkesin gözü önüne eziyet ediyor. AKTAŞ'ın
sermayesi büyüyor, ama hizmet ortada yok.
Eksiksiz hizmet olsa, bol kazanç anlaşılâbilir,
ama bu durumda akla yolsuzluk iddialannın
Çengel: Birüeri besap vermeli
gerçekliği geliyor. AKTAŞ'la ilgüi iddialarçok
ciddi biçimde incelenmelidir. Danıştay'ın
TEK'le anlaşmasını fesih karan abonelere nefes
aldırmıştır. AKTAŞ'a bir daha böyle bır talan
alanı tarunmaması gerektiği gibi, bugüne kadar
yaptıklan da teşhir edilerek yargılanmalıdır.
AKTAŞ'a bu"kadar yıl insanlanmızı
dolandırma şansı tanıyan ve buna çanak
tutanlar da hesap vermelidir. Usulsüz
uygulamalan bu kadar zamandır bilinen bu
kuruluşun şimdiye kadar neden bu alanda
tutulduğu merak konusudur. Bu konuda birileri
çıkıp hesap vermelidir.
- 8 -
KTAŞ'ın, TEK ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile yapmış
olduğu üç sözleşmeyi, üst üste
konmuş üç taşa benzeterek açık-
lamaya çahşan Prof. Dr. Pertev-
Bilgen, durumun kavranması için
"Bu üç taştan en alttakini çekerseoiz, üsttekiler
ne olur? Danıştay, en alttaki taşı, en temel sözleş-
meyi çekmiştir.
Şirketin bahsettiği görev sözleşrnesi hukuken
varhğım, lekeli, hastahkh bir biçimde de olsa
sürdürür, ama en alttaki çekildiği için yere düş-
müştür. Çünkü işletme devir hakkı sözleşmesi
olmadan şirket, elektriği ahp satamaz, yaünm
yapamaz, dolayısıyla hizmeti yürütemez.
işletme hakkı devir sözleşmesi imzalanıncaya
kadar, ondan önce imzalanan görev sözleşmesi
bir anlam ifade ediyor muydu? Tesisleri devral-
madan hizmet verebiliyor muydu? tşte, bu söz-
leşme iptal edilince, şirket yine tesisleri hiç dev-
ralmamış gibi
olur" diye ko-
nuşuyor.
Şirketin elin-
deki, Bakanlıkla
yapılan görev
sözleşmesi için
"Bu askıda bir
sözleşme olarak
kalır" diyen Bil-
gen, bunun da
nedeniru sözleş-
menin 11. mad-
desiyle açıkhyor:
"Görev sözleş-
mesi, şirkete te-
sLslerin devrini is-
teme hakkı veriyor. ama" diye devam eden Bil-
gen. "eğer Danıştay bu sözleşmeyi iptal etmişse,
hiçbir mahkeme TEK'İ şirketle devir sözleşmesi
yapmaya icbar edemez. Artık TEK, şirketle ben-
zeri bir sözleşme yapamaz" diyor.
"Adına değil içine bakın"
3096 sayıh yasanın "özeUeştirme" yasası ol-
madığını da savunan Bilgen, şu açıklamalanyla,
elektrik sektöründeki yasal kanşıkhğa da dikkat
çekiyor:
Bu yasa özelleştirme yasası değil. Ashnda
yasa, böyle olsun diye haarlanmadı. Kanun,
ashnda gerek yerli gerekse yabancı kuruluşlarca
elektrik üretimini arttıran yatınmlar kurulsun
diye hazırlandı. Amaç bu değildi, özel sektörce
mevcut TEK tesislerinde yaünm yapılmasını
sağlamaktı. Ama ne oldu?
Bugün adam, bırakın elektrik üretmeyi. ilet-
miyor bile. Örneğin, USAŞ özelleştirme bünye-
sinde yapıldı. AKTAŞ, trilyon verdi de bu işlet-
meyi satın mı aldı? Ashnda bunlar, 3096 sayılı
kanun, bunlan öngörmediği için oldu. Örneğin,
niçin AKTAŞ seçildi?
Kanun, "Türkiye, görevlendinne sözleşmderi
bakımmdan bölgelere ayrılır" dediği için bir yö-
netmelik yapıldı. çünkü bölge haline getirilme-
den bu olmuyordu.
Bu iki kelimelik yönetmelikle TEK'i parselle-
diler ve bu iki kelimeye dayanarak sözleşmeyi
yaptılar. Yapılan sözleşme, kamu hizmeti imti-
yaz sözleşmesidir. Adına değil, içine bakmak ge-
rekiyor. Doğurduğu sonuçlara baktığımızda,
öyledir.
Anayasaya aykın
Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinın ne şe-
kilde yapılacağı konusunda da, 'Menafii L'mu-
miyeye Müteallik tmtiyazad" hakkında bir ka-
nunumuz var bizim, hem de Anayasa'nın 155.
maddesi var. Bu kanunlara göre imtiyaz sözleş-
meleri ancak Ba-
kanlar Kurulu
karanyla yapıla-
biliyor. Ancak
bunlan Danı-
ştay'ın inceleme-
sinden geçirmek
gerekiyor. Oysa
bu sözleşmelerin
hiçbin Danı-
ştay'ın inceleme-
sınden geçirilme-
di. Bu noktada
30% sayıh ka-
nun da Anaya-
sa'ya aykın olu-
yor.
"Boşluktan hoşlamyoruz biz. Radyo-TV ya-
sasında olduğu gibi, ne zaman ortalığı bunlar dol-
duruyor, başımız belaya giriyor, o zaman kanun
çıkanyoruz" diyen Bilgen. elektrik sektöründe
benzer olaylann tekrarlanmaması için, 30% sa-
yılı yasanın gözden geçirüerek boşluklanrun
doldurulabileceğini belirtiyor.
Yasada, ihale usullerini belirieyici ve özelleş-
tirmeyle ilgili kanunlarda da idarenin âkit özel ki-
şiyi seçmesine ilişkin hükümler bulunmadığını,
bu nedenle idarenin önüne gelenle sözleşme ya-
par hale geldiğini bebrten Bilgen. "Gizli yapılı-
yor, oysa üntiyaz sözleşmeleri gizli değildir. Ash-
nda idarenin âkit özel kişiyi seçmede tamamenser-
best bırakılmasından doğuyor bunlar. Oysa ida-
renin sözleşme y apma ve ihale usuUeri konusunda
yasada sınırlamalar getirilmesi gerekiyor. Işte o
zaman ki AKTAŞ gibi bir adam cıkmayacak
karşına" diyor.
BİTTİ
Kamber
Gûlsoy
(ekktrikçi): AKTAŞ ekman-
lan kahvede orunıp sayaca
balunadan fatura yazıyorlar.
Senede bir defa kontrolünü
yapıp bflgisayara biUüriyorlar,
ondan sonra hep böyle. AK-
TAŞ, bütün ehliyetli kişileri
susturdu. Vatandaştan sayaç,
kabkı, işçilik parası alıyor. Bu-
nun dtşında vatandaşın kendisi-
nin satın aldığı malzemelerin ve
işçiliğin faturalannı da bazı
elektrik teknisyenleri ve mû-
nendisterden alıp. kendileri
yapraış gibi parasını TEK'ten
alıyoriar. Bu işte teknisyenlerin de payı büyük. AKTAŞ'ın bütün
nsulsüziüklerini biiiyorlar, ama suskun kalıyorlar. Ne yapsınlar, ek-
mek kapcsı. Devamlı onlarla çalışı\ orlar. yapmadıklaruıda ya tehdit
edUecekler ya da AKTAŞ işlerini engelleyecek.
ABONELER ANLATIYOR
Dr.Nafiz Dağdelen
Kiracımın sayacı kendi üzerine
abnadığını ve borçlannı ödemedi-
ğini öğrendiğimde, AKTAŞ"a gi-
dip sayacı kapatmalannı Lstedim.
DÖekçeme karşın kapatmadılar.
Kiracı çıktığında da, gelip benden
kiracının 18 milyon 625 bin liralık
boncunu ödememi istedfler. Onla-
ra "Ben stri aylar önce
uyamuştnn, ama o zaman sayacı
kapatmadınız. Gelip ondan bu
borcu da tstemediniz. Şimdi nasıl
olup da başkasınui borcunu
benim ödememi istiyorsunuzT"
diye sordum. "Anlamayız' dediler
ve ben 1991 Ağustosunda bu pa-
rayı ödemek zorunda kaMun. Ardmdan da»a açtım. Benim o paraya
tenezzülüm yok, ama yapılan izzeti nefsime dokundu.
Cemal
rik faturamda 610 bin lira geldi.
Saatin üzerinde 1368 kilovat ya-
zarken, onlar 1968 kilovat yazmı-
şlar. Dün gidip itiraz ettim. 610
bin lira verine 17 bin lira ödedim.
Sabire Sarıkaya:
de son faturada 7200 kilovat
yaznuşlar. Sayaca baktık. 6300
kOovattı. Çok kızdık. ama gidip
itiraz etmedik, çünkü onlarla uğ-
raşmak en az bir haftamızı alıyor.
îslaıııitebliğüslubuylakonuşmuyor9
Gazetemizde yayunlanan OraJ
Çalışlar'ın "Hayali
Devletin Hayali Emiri: Cemalettin
Kaplan'' dizisine, İslamcı kesimin
yaym organlarından Yeni Zemin
Dergisi Genel Yaym Yönetmeni
Mehmet Metiner bir cevap yolladı.
Cemalettin Kaplan 'ıngörüşlerini
eleştiren bu değerlendirmeyi
yayımlıyoruz. „
Kadının sesini bile haram kabul eden,
kadının tesettürüyle toplum içine kan-
şmasmı, toplumsâl ve siyasal mücadele-
de aktif rol ahnasıru "fitne" olarak de-
ğerlendiren anlayış, yeniden temel naslar
çerçevesinde tashihe muhtaçtır diye dü-
şünüyonım. Nasıl ki saliha bir kadın sa-
uh olmayan bir erkekten Allah indinde
üstünse, velayet-i amme noktasında da
ehhyeth bir kadın ehh'yetsiz bir erkekten
daha tercihe şayandır. Kimin ehliyetli
olup olmadığı cinsiyetine bakılarak tes-
pit edilmemehdir. bilgisine, görgüsüne,
tecrübesine, yeteneğjne ve başansına
bakılarak değerlencürilmelidir. Sırf er-
kek olsun diye ehliyetsiz ve yeteneksiz
insanlan idareci olarak seçmek de ema-
nete hiyanettir. Emaneti ehline kim tes-
lim edecekse onlar insanlann cinsiyetine
bakmadan en doğru secimi yapmahdı-
rlar. tdarecileri kim secmelidir? Sorusu-
na benim cevabım şudur: "halk seçmeli-
dtr." Atamalarda ehliyet faktönl belirle-
yici ohnahdır cinsiyet faktörü değil.
Kimin arkasmda namaz kıhnır?
Cemalettin Hoca'run Federe tslam
Devleti'nin içinde görmediği tüm imam-
lann ve hocalann arkasında namaz kıh-
nmayacağına. kılınan namazlann da ka-
bul edilmeyeceğine dair görüşünü pay-
laşmıyorum. Hoca'run bu konudaki gö-
rüşlerinin sağlıkh ve tutarh olduğuna
inanmıyorum. Nitekim Mekke-Medine
ve Kâbe gibi yerlerde görev yapan imam-
lan da kapsayan bu fetvasıyla ilgili soru-
ya bir süre durakladıktan sonra verdiği
cevapta bu tutarsızlık kendinı hemen
belli etmektedır. "Ha Kâbe'dekiler, kim
bunlar söyleyin... Vehhabiler değil mi?
(...) Vehhabiler fasıktırlar. Fasıklann ar-
kasmda namaz kılınabilir." Peki Kâbe'-
deki Vehhabi ımamlar fasıktırlar da,
Türkiye'dekı ımamlar ehl-i sünnet ol-
duklan halde kâfır mıdirlerV Hoca bura-
da şu mantığı getiriyor:
"Demokrasi küfürdür,
imamlar da demokrasinin
memuriandıriar, do-
layısıyla demokrasiye
destek veriyorlar, do-
laysıyta küfre destek ver-
dikkri için kifirdirler."
Pes vallahi! Oysa aynı
manükla Kâbe'deki
imamlan da "demokrasi
kufurdûr" yerine "Kraliık küfurdur" su-
retiyle kâfirçıkarabilirsiniz. Başkalanrun
imanlanyla oynamak veya spekülatif
yonımlarla başkalannı fasık, kâfır diye
ilan etmek yanhştır ve zararhdır. tslam
tarihi boyunca Müslümanlar bu yaklaşı-
mdan çok çekmişledir. Cemalettin Hoca
kendisi Sünni olduğu gerekçesiyle Şiileri
ve Vehhabileri fasık-baül vb. sözcükler
eşliğinde suçlamakta bir beis görmüyor.
Peki ayru suçlamayı Şiiler ve Vehhabiler,
Sünniler için getirmiş olsalar ve Müslü-
manlar yeniden kalkıp birbirlerini suç-
layıp dursalar ne olur Müslümanlann
hali, bir düşünsenize! Yeniden kan gelip
leşi götürür bu durumda, mezhep çatı-
şmalan-kavgalan ahp başıra gider de gi-
der... Buna yol açacak söylemlerden ve
davranış biçimlerinden kaçınmak gere-
kir diye dûşünüyorum.
Meclise hakaret
Cemalettin Hoca, TBMM'yi "helaçu-
kuru"na benzettikten sonra burarun
yakılması ve yıküması gerektiğini söylü-
yor. Doğrusu bu sözkri anlayabilmiş dc-
ğihm! Cemalettin Haca. İslam Devleti'ni
kurduğu zamanmekânlara ihtiyaçhisset-
meyecek midir? Doğrusu Hoca'run üslu-
bu gerçekten de şık bir üslup değildir.
Düşmanlığmı en uç noktada göstermek
için akhna gelen sözcüğü kuîlanmakta
bir sakınca görmüyor. Oysa ben görüyo-
rum, görmek gerektiğine inanıyorum.
TBMM'yi içindekileriyle birlikte "hda
çukuru"na benzetmek yakışıksızdır ve
orada bulunan herkese hakarettir. Ce-
malettin Hoca başkalanna hakaret etme
özgürlüğünü sonuna kadar kullanıyor.
Bir îslam âhmine şahsen yakıştıra-
madığım bir üslup ve davranış biçimidir
bu. Hoca'nın bu sözlerini okuduğumda
üzüldüm. Şunun ıçın üzüldüm; Türki-
ye'de Cemalettin Hoca'nın bu sözlerini
okuyan çok sav ıda tarafsız ınsan. Hoca'-
nın şahsında l'slamı da çirkin görmeye
Cemalettin
Kaplan'a yanıt
başlayacaktır. Hoca sadece kendisi gibi
düşünen bir avuç taraftanru coşturmak
için konuşuyor besbelli. Bu asla tslami
tebliğ üslubu değildir.
Bütün partileri ve parti Uderlerini aynı
kefeye koyması, bunlan kâfır ve müşrik
statüsünde gördüğünü behrtmesi, bun-
lann elinin bile sıkıhnayacağını ilan et-
mesi düşündürücüdür. Daha da düşün-
dürücü ve üzücü olan husus, sandık ba-
şına gidip şu veya bu partiye oy veren
herkesin müşrik olduğunun söylenmesi-
dir. Hoca, kendisi ve taraftarlanndan
başka Müslüman bırakmıyor doğrusu. 0 ^ ^ ^ H
oca, İslam'da parti yok-
Bubakışaçısımsananbırbınneduşman t u r > p a r t i o n t e m i k ü f ü r d u r djyor.Bence
eden zararh bır bakış açısıdır Bır Nec- ğ d a
^ d e r n o k r a t i k
toplumlarda parti
mettın Erbakanla başka bır lıden. bır b i r
6
n ^ ^ a r a c ı o k r a k k u
u a n ı
ı a b m r
.
Hasan Mezarcı yla başka bır rrulletvekı-
felsefesi üzerine oturtan-
lar böyle bir uygulama içi-
ne girmiş olabüirler. Işin
bu noktasıru tenkit et-
mekle demokrasiyi tenkit
etmek arasında fark oldu-
ğunu görmek lazım. Ho-
caefendi demokrasiyi sa-
vunduğumu iddia edecek.
bihyorum. Evet, demok-
rasiyi ben bir seçim tekni-
ği veya bir yöntem olarak kuîlanmakta
hiçbir sakınca görrnüyorum, tersine ya-
rar görüyorum. tnsanhğm geliştirdiği
önemli siyasal tecrübelerden biridir de-
mokrasi. Ama demokrasi nihai bir mo-
del değildir. Demokrasi fetişizmine ya-
kamın kapUrnıadan demokrasinin de
aşılabileceğini kabul ederek demokrasi-
nin kazanımlanndan yararlanabihriz,
yararlanmahyız diyorum.
İslamda parti
lıni aynı statüde gördüğünü açıklaması
büyük bir haksızhT: ve zulümdür. Herke-
si insan kardeşlerimiz olarak görmeliyiz
öncelikle. Onlarla hoşgörü temeünde di-
yaloglar kurmahyız, ellerini sıkmalıyız,
evlerine gitmeÜyiz, başlanna bir felaket
geldiğinde onlara yaıdıma olmahyız.
Çünkü biz Müslümanız ve insanız. Dini-
miz ve insanlık anlayışı bunu gerektirir.
Biliyorum, Hoca vb. düşünen insanlar
benim bu sözlerimi hümanist bir an-
layışın ürünü olarak suçlayacaklardır.
Doğrusu bu suçlamayı getiren insan-
lann hümanizmin veya demokrasinin ne
anlama geldiğini layıkıyla bildiklerini
sanmıyorum. Cemalettin Hoca'nın de-
mokrasiyi sadece bir put olarak tenkit
etmesi, onun demokrasiye ilişkin hiçbir
bilgjsinin olmadığını göstermektedir.
Demokrasiye niçin karşı çıkuğını açı-
klamıyor Hocaefendi, sadece bir put ol-
duğunu söylemekle yetiniyor. Oysa de-
mokrasi bir seçim tekniğidir. Bir yön-
temdir. Bir yöntem olarak demokrasi ni-
çin küfür olsun ki? Hocaefendi "demok-
rasi, Allah'ın hâkimiyetine karşıdır" dive-
bilir. Demokrasi bır insan değildir kı Al-
lah'a karşı çıksın! Demokrasiyi sadece
bir yöntem olarak değil de Allah'a isyan
Demek, vakıf, parti vb. araçlar demok-
ratik toplumlarda önemli hizmet araç-
landırlar. Bunlan kuîlanmakta hiçbir
sakıncamn olmadığına dair fetva veren
başka hocaefendiler veya âlimler de
vardır. Ama Cemalettin Hoca kendi fet-
vasından başka geçerli fetva kabul etme-
diği için her seferinde İslam'da parti
yoktur diyerek işin içinden çıkıyor. Bil-
miyorum. İslam'da. hukuken Darul-
Harp statüsünde olan Almanya gibi bir
ülkede Federe tslam Devleti Uan etmek
var rnıdır, orada teşkilatlanıp kâfırlerin
verdikleri izin ölçüsünde dernek vb.
araçlarla faah'yet göstermek var mıdır?
Oy vermek
Cemalettin Hoca "küfre rıza küfür-
dür" ilkesinden hareketle sandık başma
gidip oy veren herkesi küfürde ohnakla
suçluyor. "Demokrasi küfürdür, partfler
de demokrasinin vazgecilmez kurum-
landırlar o halde partiler de küfürdür, oy
vermek demokrasiyi ayakta tutmak an-
lamına gekliği için küfürdür; o halde oy
veren Müslüman da küfürdedir" türün-
den birmantıklaherkesi kâfir yapabilırsi-
niz, ama hiçbir yere varamazsıruz. Ne-
denseCemalettin Hocaherkesi kâfır yap-
maktan ve herkesi cehenneme gönder-
mekten özel bir zevk ahyor, hayret doğ-
rusu! Hoca soruyor. "Demokrasiye oy
venne demek, şeriatı reddetme demektir,
daha açık bir tabirte, demokrasiye, do-
laytsıyla partiye 'evet' demek İslam'a
'hayır' demekten ibarettir. Hangi boca
buna hayır. öyie değildir' diyebOir." O
kadar çok hoca ve âhm var ki böyle di-
yen.. ama Cemalettin Hoca onlan hoca
veya âhm olarak kabul etmiyor; çünkü
kendinden başkasını kabul etmeyen bir
halet-i ruhiyeye sahip... Partiyle müca-
deleye kendi adıma 'evet' diyonım. de-
mokrasiyi bır seçim yöntemi olarak kul-
lanmaya 'evef diyorum, İslam da 'evet'
diyorum. Bütün bu evetlerin birbiriyle
celişmediğine inanıyorum.
Mustafa Kemal'e hakaret
Atatürkçü olmadığım halde Cemalet-
tin Hoca'run kalkıp Mustafa Kemal'den
"piç" veya "kör adam" diye söz etmesini
dını açıdan da doğru bulmuyorum, insa-
ni açıdan da... Bir insan dünyaya gelir-
ken annesini ve babasmı kendisi secerek
gehniyor ki bu bir kabahat sayılsın? Bir
insanı "piç" diye suçlamak büyük bir
haksızhktjr, hakarettir. Pekala çoklan-
mız dünyaya "piçM
olarak gelebihriz.
Birilerinin işlediği kabahati, o kabahatla
uzaktan yakından ilgisi olmayan bır in-
sana mal etmek ve gene bir insanın fıziki
kusurlannı aşağılamak niyetiyle günde-
me getirmek de caiz değildir. Küfür ve
hakaret dolu içeriksiz ve derinliksiz
Mustafa Kemal eleştirisi Cemalettin
Hoca'nın işine yanyor besbelli ki, her se-
ferinde benzer sözleri tekrarlamayı
"farz" telakki ediyor. Ben din adına ser-
gilenen bu tür üsluplan ve tutumlan da
doğnı bulmuyorum.
Cemalettin Hoca'nın kafasında cerçe-
vesi iyi belirlenmiş bir tslami devlet mo-
delinln olmadığı da acıkca anlaşıhyor. O
sadece modern ceberrut devleti bir bi-
çimde ele geçirerek tepeden inme yön-
temlerle kafasındaki tslami uygulamayı
İslami devlet olarak kabul ediyor. Mo-
dern ceberrut devletin formunu aynen
muhafaza ediyor, içini sadece İslamdan
anladığı şeylerle dolduruyor.
Kışisel kanım odur ki, Cemalettin
Hocaoğlu'nun hareketi, lider eksenli
tepkisel bir hareket olmaktan öte bir an-
lam ıfade etmiyor.
BİTTİ
POÜTİKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Geciken Metro...
Bir yarım yüzyıl oluyor, ilk gördüğüm Londra Met-
rosu'ydu. Savaş sonrasıydı, kimi yeri onarılıyor; kimi
yerden üç kez kesiştiği söyleniyordu. Üzerinden bunca
yıl geçti, kimbilir ne denli geliştirilmiştir. Sonra Paris
Metrosu'nu gördüm. Bilenler, "Hele sen bir Moskova
Metrosu'nu gör!.." derler. Birkaç yıl oluyor, önce Berlin
Metrosu'nu gördüm, sonra Leningrad ve Moskova.
Berlin Metrosu'nu gördüğümde kent Doğu ve Batı di-
ye ikiye bölünüktü. Metrolar birbirleriyle kesişiyordu.
Her ikisine pasaportla giriliyordu Doğu'ya Rusiar ege-
mendi. Batı Berlin; Amerikalılar, Ingilizler, Fransızlar
arasında pay edilmişti. Vizem Batı Berlin'eydi; ben bir-
kaç kez arabayla da, metroyla da Doğu Berlin'e girip
çıktım. Bir kezinde, görevlilerin yanımdaki arkadaşı
gözleri kesmediği için bizi geri çevirdiler. Berlin'de grev
vardı, bizim arkadaş yanına birkaç bildiri almıştı. Bir
Berlin'in bildirisini öteki Berlin'e taşımak yasaktı. Pasa-
portumda gazeteci yazıyordu da üstümüze gelmediler.
Yolum oraya da düştüöü için Köln Metrosu'nu da gör-
düm. Eski dost ömer Ozerturgutta kalıyordum. Her
sabah evden işe metroyla gidiliyordu. Çok tadını çıkar-
dım. Bana nedense Köln'ün metroları Berlin'den daha
güzel göründü.
Metro deyince, Almanya'nın tüm altı metro denir. Ye-
rin üstünden gittiğiniz gibi bir metroya atlasanız, yerin
altından Almanya'nın yarısını dolaşabilirmişsiniz. De-
nemek için Köln'ün yakınında, Bonn gibi kentlere gittik
getdik.
Geçende, yıllardır Berlin'de oturan Gürter Yüreklik
izinli geldi. Beni Berlin'de iken çok kollamıştı. Berlin
günlerini andık.
"Neden gelmiyorsun, bizdekalırsın!"ded\. "Fırsatdü-
şerse gelirim", dedim. "Kimbilir, Doğu-Batı ayrılığı kal-
kınca Berlin bütünleşmiştir."
önümdeNurettlnSözenin "MetroyuTanıtımveBilgi-
lendirme" gezisi için gönderdiği çağrı vardı. Geziye ka-
tılanlara metronun "mali, teknik, hukuki" yön\eri hakkın-
da bilgi verilecekti.
"Hadi artık İstanbul da metroya kavuşuyor " diye şa-
kalaştık.
Birkaç yıl oluyor, turla (eski Sovyetler Birliği'ne) yeni
Rusya'ya gittik. Gezi bize kolay geldi. üçakla Istanbul'-
dan Trabzon'a, ordan Sarp kapısından otobüsle Ba-
tum'a... Batum'dan (eski Leningrad) uçakla Petrog-
rat'a... Gezimiz beyaz gecelere raslamıştı. Petrograt
Metrosu'nu (Jördük. Hermitaj Müzesi'ni gezdikten sonra
metroyla otele gidelim istedik. Bir metroya atiadık ki tı-
kış tıkıştı. Arkadaşlardan birisi durmadan tedirqin olu-
yor ama bir şey yapamıyor. Tenha bir yere geldik, bir de
ne görelim, bir yankesici bizim arkadaşın çantasını jilet-
le oymuş, ortalanna kadar gelmiş, tam para kesesine
ulaşıyormuş ki, düzlüğe gelmişiz.
"Çantam..." deö[ arkadaş. Çevresini sardık. Bereket
çantanın kese bölumüne ulaşamamış. öndeki birkaç
rubleyi almış, o kadar...
Petrograt Metrosu'ndan memlekete götüreceğimiz
afıı bu oldu.
Moskova Metrosu, başkentteki saraylara karşı (Krem-
lin, Beyaz Saray) işçilerin görkemli bireseri sayılıyprdu.
Gerçekten toprağın altını heykellerle, fresklerle, röliyef-
lerle işlemişlerdi. Nereye baksanız Rus toprağının ünlü
kişilerinden birini görüyordunuz. Duvarları boş bırak-
mamışlardı.
Moskova Metrosu'nda da yankesiciler vardı. Gorba-
çov'un ortaya yeni çıktığı günlerdeydi. Belli ki yaratıla-
cak yeni özel sektör, bu yankesicilerin alışverişinden
doğacaktı. Köşelere sıkışmış gizli girişimciler Sovyet
Rublesi'yledolaralıyorlardı.EkonomininTanrısı.dolara
dönüşmüştü.
Kentin dehlizlerinde yüz yılı aşkın bir süre gecikmiş
olan "İstanbul Metrosu'nu" arıyorduk. Bir dahaki yazınv
da size, onu anlatacağım.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Beethoven'in tek ope- 1
rası. 2/ Yerfıstığı... Koku.
3/ Birini aldatmak için 2
yapılan düzen... Türk tu- o
luat tiyatrosunda baş
komik görevindeki uşak 4
tiplemesi. 4/ Akıtma. c
dökme... Aza. 5/ Üzerine
şilte serilerek yatmaya ya 6
da oturmaya yarayan. -,
tahtadan seki. 6/ Mısır'm
plakaişareti. .HasanHü- 8
seyin'in bir şiir kitabı. 7/ g
Akıl... "Şahinim var,
bazlanm var, ahşkın sazlanm
var" (Karacaoğlan). 8/ Denizcilik
dihnde "alt, aşağı" anlamında kul-
lanılan sözcük... Kabadayı. 9/
Cehennem... Metin Toker tarafın-
dan yayımlanmış haftahk haber
dergisi.
YUKARIDAN AŞAĞI:
1/ Alan Pakulanın yönettiği bir
fıhn... Satrançta bir taş. 2/ Yunan
mitolojisinde tannlann ulağı olan
kız... Cennette bulunduğuna ina-
nüan, dallan aşağıda. kökü yukanda büyük ağaç. 3/ Bal pete-
ği... Çölden esen rüzgâr. 4/ Elma. armut, ayva gibi meyvelerin
yenmeyen iç bölümü... Bir gösterme sıfatı. 5/ Adlan sıfat yap-
makta kullanılan bir yapun eki... Yunan mitolojisinde güzel
sanatlann dokuz perisinden biri. 6/ Uluslararası Tiyatro Ensti-
tüsü'nün simgesi... Havva'nın Batı dillerindeki adı. 7/ özeUikle
sığırlan sokup kanatan bir cins sinek. 8/ Piston kolu... Eski ve
bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan deyim sözü. 9/ Ge-
mi ya da tren yatağı... Genellikle yakmak için kullanılan iri
.saman.
CLUBTEOSVILLAGE
Tatil köyündetatil yapmak,
dinlenmekhakkınız.
Her gece animasyon,
tenis, voleybol, basketbol, deniz bisikleti,
kano, rüzgâr sörfü, okçuluk, mini golf, masa
tenisi ücretsiz.
HemdeTeos'tar
turkuvaz bir koyda,
mlnlk bir Türk köyünde.
Açık büfe, şarap ve mevyesuyu dahil,
TamPanslyon
ikl$I7gece8gün
2.450.000.-TL.(KDV dahlD
Rezervasyon Tek 9-(5448) - 7467 (8) Hat
Sığacık - SeferiMsar
İZMIR