25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ1993 PAZAR 10 PAZAR KONUKLARI Beyingöçimi chn(hnwiuuhkgittiIstanbul'dageçen hafta düzenlenen Uluslararası Pazarlamacüar Kongresi'neyurtdışındayaşayan ve çalışanpek çok Türk işletmeci vepazarlama uzmanı da katıldı. Gençyaşlarında Türkiye'dekisiyasalve ekonomik nedenlerden dolayı yurtdışına göç eden ve yabancı ülkelerdeyerleşmeyiyeğleyen bu Türkler'den ikisiyle konuştuk. ABD 'de Michigan eyaleti Wayne Üniversitesi'nde işletmecilik dersleri veren A ttila Yaprak ve Michigan Eyalet Üniversitesi işletmecilik Okulu 'nda öğretim üyesi olan Tamer Çavuşgilbize yurtdışında çalışan ikiuzman olarak Türkiye'yinasıl değerlendirdiklerinianlattılar. Söyleşi Leyia Tavşanoğlu Konuklar Attila Yaprak IVayne Üniversitesi öğretim görevlisiTamer Çavuşgil Michigan Üniversitesi öğretim görevlis ATTÎLA YAPRAK 1948'de Burdur'un Tefenni ilçesinde doğdu. Orta öğrenimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı. 1%7'de ABD'yegitti. işletmecilikdalındalisans velisansüstüöğrenimleriniIndiana Üniversitesi'ndeyaptı. Türkiye'ye döndü. Kısabirsüre TARIŞ'te çalıştı. Daha sonra doktora öğrenimi için ABD'ye döndü. Georgia Üniversitesi'nde uluslararası işletmecilik dalında doktora yaptı. Michigan eyaletindeki Wayne Üniversitesi 'ndeprofesör olarak uluslararası işletmecilik dersleri veriyor. Ikiyıldır merke- zi ABD de olan Uluslararası İşletmecilik Akademisi (Akademy of International Business) direktörlüğüyapıyor. lüardvr ABD'de yaşıyorsunuz, orada çaüşıyorsu- nuz. Bu süre içinde Türkiye'yle hiç bağlantuuz oldumu? YAPRAK- Olmasını çok istenm. Diyebilirim ki, şu anda en çok istediğım şev o. Daha önce Bir- leşrruş Milletler kanalıyla dünyanın bırkaç ülke- sınde bulundum. Birleşmiş Mılletler'e da- nışmanlık çerçevesınde Filipinlerde, Nepal'de, Tayland'da görev yaptım. Bu çalışmalanm sı- rasında çok şey öğrendim. -Hangi alanlarda çahsmafar yaptıntz? YAPRAK- Çalışma konusu o ülkeleri dünya ekonomisine sokmanın yollanru araştırmaktı. Filipinlerde, Endüstri ve Ti- caret Bakanlığı"nın İhracat Müsteşarlığı'na iki yaz üst üste da- nışmanlık yaptım. Ayni şekılde Türkiye'de de bir çalışma yap- mayı çok isterim. - Türkiye çok sayıda parlak beyinlerini dış ûlkelere ihraç etmiş olan bir ülke. Şu sıralarda da A T'ye tam üyetik hazvrhklan içinde bir atyapı kurma çahşmalannı sürdürüyor. Ama bu çahşmalar çerçevesınde sizce mş ülkelerdeki bu beyink- rinden yeterince yarar- tanıyor mu? YAPRAK- Bence yararlanmıyor. Şu sı- ralarda İstanbul'da bir uluslararası işletmeci- ter kongrea var. Bu kongreye katılan dış ülkelerde görevli bir- çok Türk uzman bulu- nuyor. Bunlann çoğu, belki de hepsi gerçek- ten değerli arkadaş- lanmız. Türkiye bizler- den yararlanabılir. Biz değil seve seve, canımızı vererek ülke- mize geliriz. Hiçbir karşılık düşünmeden ve beklemeden gelir, yardım ederiz. Belki bizim varlığımızdan haberdar değüler. Bu, sorunun bir parçası; ama aslına bakacak olursanız biz de kaba- hatliyiz. Örneğjn bu yazki kongre 1986 yılından ben Türkiye'- de düzenledığimız ilk toplanü. Bizım de daha aktif bir biçimde bu tür olaylan hareke- te geçirmemiz gerek. Bızler gerek üniversite- ler, gerekse devlet ku- ruluşlan yoluyla, nasıl yardımcı olabileceğj- miz konusunda ola- naklan araşürmamız lazım. Daha aktif bir planımız olsa çok daha iyi olur. Bir Türk arka- daşunl990yılındaAn- kara'daki İhracatı Ge- liştirme Merkezi (ÎGE- ME) aracılığıyla ve Birleşmiş Milletler'in finanse ettiği bir prog- ramla İzmir'de iki haf- talık bir seminer dü- zenledi. Bunu anlai- maktaki amacım bu tür etkinlikleri her yıl yapmamız gerektiğini yurgulamak. Birimiz İzmır'de bunu yapar- ken, bir başkası İstan- bul'da, bir araştırma programı düzenleme- liydi. -ŞinuSye kadar devlet düzeyinde de sizden bir yardım isteıuS nü? YAPRAK- İstenmedi. İstenseydi biz severek gelirdik. -Geçmiş yıUarda örneğin Dünya Bankası 'nda uzman olarak çahşan bazı Türklerden yardım isienmişti. Onlar gcldiler. Yar- dıma olmaya çahştdar. Ama sonunda yerlerine geri döndûler. Acaba Türkiye 'de onlann katmasım engelleyen bazj caydma un- surlar mı var? YAPRAK- Bence bu bıraz beklentılere bağlı. Biz yaşadığımız ülkelerde belli kültüre. belli düzene alışmış durumdayız. İnsan- larla ilişkilerde, hiyerarşide belirli bir kültüre alıştık. Yapmak istediğimiz birçok şeyi de belli bir ışe, projeye enerjimizi verdik- ten sonra yapabiliyoruz. O düzene alıştıktan sonra, burada in- sanlann karşısına çıkanlan engellerle karşılaşınca herhalde bı- raz zorluk, üzüntü oluyor. Bütün bunlan yaşadıktan sonra da buraya gelip çalışan arkadaşlanmız bir süre geçince dönmek ıs- tiyorlar. Aslında onlann da başlangıçta buraya ısteyerek, se- verek geldiklerine eminim. -Siz de aynı davranışlarla karşüaşabibrhiniz. Buna hazırhkh nusımz? YAPRAK- Hazırlıklıyım. Ben gelip yardım etmeyi gerçekten çok isterim. -Diğer arkadaşlannız için de ayni duygular söz konusu mu? YAPRAK- Evet. Eminim. Ama bu bir uyum meselesi. Bunu Türkiyebizden yararlanmıyor W Türkiye'de çok mühendis var, ama yeterli sayıda tekniker yok. Biz bu konuda yararlı olabiliriz. On kişilik bir ekip halinde Türkiye'ye gelmeHyiz. Meslek okullannın öğretmenlerini eğitmeliyiz.Ama bizden yardım istenmiyor. aşama aşama gerçekleştirmek gerektiği kanısındayım. Başlan- gjçta sözünü ettiğim mevsimlik projeler gerçekleştirilebilir. Bu. bir bağlantı sağlayacaktır. Diyelim ki, birçoğumuz geldik, bu- rada kış döneminde bir projeye girdik. Ondan sonra yaz ayla- nnda tekrar gelmemiz zorunlu olacak. Bunun ardından aile- lerimizi getirebiliriz. Onlar zaten çok istiyorlar. Böyle aşama aşama geldikleri zaman buraya da alışacaklardır. İkinci derecede kalan bir unsur da parasal konuda çok fazla bizi zorlayacak etkenler olmamasıdır. Çünkü biz her ne kadar "Her şeye razıyız. Geliriz" de dersek yaşadığımız ülkedeki parasal olanaklarla buradakiler arasında bir uçurum doğarsa gelmemiz zorlaşır. -Buradaki temaslanmz sırasındaki gözlemlerinizden yola çtkarak uluslararası pazarlamacıbk ve işletmecilik konusunda bugün Türkiye'nin durumu nedir? YAPRAK- '80'li yıllarda Türkiye aslında çok yol aldı. Özel- likle uluslararası pazarlara gjrme konusunda bence çok başanlı oldu. Birçok Türk ürününü dünyanın pek çok yerinde görebili- yoruz artık. Aynca Türk ürünlerinin kalitesi çok yükseldi. Uluslararası standartla- ra uyduruldu. Ama bu daha da geliş- tirilebılir. Öncelikje kali- te kontrolü şart. Ürünle- rin hepsinin standartlara uydurulması gerekli. Ambalaj teknolojisi biraz daha geliştirilmeli. Bir de fiyatlann düzeyi çok önemli. Türkiye'nin diğer ülkelerle rekabet edebileceği en önemli alan fiyaüann düzeyi. Beni en mutlu eden noktalardan biri de şu anda Türkiye'de çok genç ve bilgili bir kuşak yetişmesi. Bu kuşak giri- şimciliğe çok yatkın. Bunu büyük bir keyifle gözlüyorum. Türkiye'- deki ban okullardan öğ- renciler lisansüstü. ya da doktora öğrenimi için ABD'deki üniversitelere gehyorlar. Bunu hem ABD'deki Türk öğrenci- lerde, hem de her yıl Tür- kiye'ye geldiğimde bura- daki gençlerle temaslan- mda yakından görme olanağına sahıbım. Bu gözlemimin ro- mantizme değıl, gerçeğe dayandığmı da biliyo- rum. İş havatı konusun- da gırişimci ve bilgih bir kuşak yetişiyor. Bundan 10-15 yıl sonra bu kuşak eminim Türk ekonomi- sine çok değerli katkılar- da bulunacak. - Türkiye sizce kendine Batı standardınaa nasıl bir ekonomik altyapı ku- rabihr? YAPRAK- Bu biraz da teknolojik gelişmeyle olacak. Üretim gücü ve üretim altyapışının geliş- mesı gerek. Öyle geliş- mesi gerek kı Japonya ve Kore modeli gibi dünya standartlanna uygun ürün üretecek kapasite- de olacak fakat fiyatlar daha düşük olacak. Ash- nda böyle bir üretim alt- yapışının olüşmakta ol- duğunu görüyorum. Ama bunu hızlandırmak gerek. Çünkü dünyada şimdi küreselleşmekten dolayı her şey çok daha hızlı. Türkiye'- nin eksiği bu konuda bence sadece hız konusunda. Üretim altyapısındaki gelişmeyı hızlandırma konusunda bence en önemli faktör eğitim. Eğitimde girişimciliğe, örneğın meslek okullanna ağırlık verilebilir. Türkiye'de çok mühendis var. ama yeterli sayıda tekniker yok. Bu arada meslek okullan eğiticilerinin de eğıtilmesi gerek. Bizler bu konuda yararlı olabiliriz. Diyelim ki. on kişilik bir ekip halinde Türkiye'ye gel- meliyiz. O meslek okullannm öğretmenlerini egitrneliyiz. Biz bunu hiçbir karşılık gözetmeksizin de yapabiliriz. Örnek olarak bu öğretmenlere dört haftalık bilgisayar bazb üretim teknolojisi kursu verebilıriz. Meslek okullannda yetişen gençlenmizi bu şekılde eğitebilirsek üretim teknolojisi altyapısına hız vermek- te çok yararlı olur. Bir kere bu çalışmaya girmeliyiz. Biz bunlan yaparken zaten dünyanın diğer ülkelerinde herkes bunu yapıyor. Biz meslek okullanndaki öğrencileri eğittikten sonra beş-on yıl içinde on- lar da kendilerinden gençleri eğitecekler. İş, bu şekilde yürüye- cektır. Bence eğitenlerin eğitilmesi çok güzel bir model. Bu model pek çok ülke tarafından da uygulanıyor. Bunun fınansmanı Birleşmiş Milletler, va da başka uluslararası kuruluşlar ka- nalıyla yapılabılıyor. • TAMER ÇAVUŞGİL Orta öğrenimini Mersin Lisesi'ndeyaptı. ODTÜİşletmecilik Bölümü 'nü bitirdikten sonra Fulbright ve Türk Eğitim Vakfı burs- larını kazanarak AmerıkaBirleşikDevletleri'ne gitti. İşletme ve pazarlama konularında doktora yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra ODTÜ İşletmecilik Bölümu nde öğretim üyeşi olarak görevyaptı. Bunun ardından yeniden AmerıkaBirleşücDevletleri'ne gitti. Şimdıkihalde Michigan Eyalet Üniversitesi İşletmecilik Okulu nda Uluslararası Pazarlama Bölümü nde öğretim üyeliği yapıyor. Tamer Çavuşgil ayrıca Uluslararası Pazarlama Merkezi adlı bir kuruluşun yönelicisi. niversite öğreniminizi bitirdikten sonra neden Tür- kiye'de kalmayıp A BD 'ye gittiniz? ÇA VLŞGIL - Benim Ortadoğu Teknik Üniver- sitesi'nde (ODTÜ) öğretim üyeliği yapüğım "70'li yıllarda Türkiye'de siyasi ortam çok kanşıkü. Bu arada ODTÜ'de de boykotlar olmuştu. Bir yıl sü- reyle dersler aksamıştı. Bu nedenle ABD'ye gıt- tim. '80'li yıllarda ise YÖK nedeniyle Türkiye'ye dönmek istemedim. ABD'de hem Michigan Eyalet Üniversitesi'nde çahşıyor, hem de Uluslararası Pazarlama Merkezi'nin yönetici- Üğini yapıyorum. Merkezimiz ABD Federal Hükümeti tarafı- ndan tanınan ve kaynak verilen 16 kuruluştan binsi. Görevi- miz, araştırma, eğitimin uluslararasılaştınlmasma katkıda bu- lunma, dergi ve kitap yayımlama, hem öğrencilerimiz hem de öğretim üyelerimize dışarda deneyim olanaklan sağlama. - Biryabancı ülkede oturan bir Türk olarak dışandan Türkiye '- yi nasügörüyorsunuz- ÇA VL'ŞGİL - Bence büyük bir açığımız, dışanda yeterli tanı- tımımız olmaması. Uzun vadede maalesef bir tanı- tma stratejimiz yok. Tanıtma faaliyetleri çok parça parça oluyor. Yaklaşık 10 yıl önce ABD'de işletme dalında çalışan Türklerin sayısı neredeyse bir elin par- maklan kadardı. Oysa şimdi benim hazırla- dığım bir rehberde 200 . kadar isim var. Bu arka- daşlann büyük bir kısmı çok etkin. Kendi çevrele- rinde, kendi okullannda Türkiye'yi tanıtma çah- şmalan yapıyorlar. Öğ- rencilerimiz de çok fazla olmamakla birlıkte belli bir düzeyde. İnsanlar Kuzey Amerika'da tem- beller. Ya onlann önüne bügiyi götüreceksiniz, ya da ülkeye gitmelerini sağlayacaksınız ki Tür- kiye'yi tanısınlar. Bir dönem ABD'de Türkiye'yi tarutmak için bir şirketle anlaşma yapılmıştı. Bence bu iyi bir girişimdı. Faydası da oldu. - Türkiye'den dış ûlke- lere beyin göçü yıllardır sürüyor. Siz de bu beyin göçûne dahil olan kişiler- den birisiniz- Yabana bir ülkede yaşayan bir Türk uzman olarak Türkiye'ye ne gibi katkılarda bulun- mayı amaçbyprsunuz? ÇA V LŞGİL - Türki- ye'deki üniversitelerden mezun olup yurtdışına master, doktora için yüksek derecelerle gelen öğrencilerimizin eğitimi- ne katkımız oluyor. Çoğu öğrencilerimiz Türkiye'deki üniversite- leri yüksek derecelerle biüriyorlar. Çok bece- rikliler. yetenekliler. Ama kısıtlı olanaklar ne- deniyle yurtdışına oku- maya gidemiyorlar. Bu öğrenciler arasından seç- me >apıp burslu olarak yurtdışına götürüyoruz. Ama bir koşulumuz, öğ- renimlerini bıtirince Tür- kiye'ye dönmelen. ABD'de kalmalannı istemivoruz. Uluslararası kuruluşlarla çalışmalanmız var. O kuruluşlarla çahşırken Türkiye'de yapıla- cak projelere ağır bastınyoruz ve fonlu olarak Türkiye'ye getiri- yoruz. Son bir kaç yıl içinde bir kaç milyon dolar fon sağladık. Biz olmasaydık bu fonlar Türkiye'ye gelır miydi.. onu bilemiyo- rum. Söyleyebileceğim tek şey bizim buna önayak olduğumuz. Türkiye'de ihracattaki açığı öne sürerek bir proje getirdik. 5-6 yıl önce ıhracat sektöründeki kalıfıye eleman açığı üzerine bir projem vardı. İhracat eğitimi enstitüsü. ya da ihracat eğitimi merkezi kurulması için bir rapor haarlamıştım. O zaman Ba- kan, Adnan Kahveci idi. Rapor çok ilgı uyandırdı, ama sonra- danrafakaldınldı. Hâlâdaraftaduruyor. O program başanlı olamadı. ama hem İhracatı Geliştirme Merkezi'nde (İGEME), hem ticaret odalannda başanlı sonuç veren programlanmız oldu. Hemen hemen her yaz geliyoruz, uzun vadeli kalıyoruz; eğitim programlan yapıvoruz. Sonra, dı- şandaki gelişrneleri anlatmaya çalışıyoruz. Dola>ısıyla Tür- kiye'ye bilgi ve deneyim akımını sağlıyoruz. Yayınlanmızda Türkıye'ye önemli yer veriyoruz. Aramızda ticaret ve sanayi konulannda uzman arkadaşlanmız var Türki- ye ekonomik bir model olarak gösteriliyor. Orta Asya cumhuri- yetleri konuşulurken Türkiye hemen gündeme geliyor bir mo- del olarak. Çünkü Orta Asya cumhuriyetlen ıçın gerçekten bir model durumunda. Kuzey Amerikalılar Orta Asya'yı hiç tanımıyorlar. Tanıma- ya çahşırken de Türkiye'den faydalanmayı planbyorlar. Bence bu iyi bir gelişme Bunlann dışında Türkiye'ye konferanslar getiriyoruz. Son olarak Dünya Pazarlamacılar Grubu'nun konferansını getir- dik. Bu konferansa katılanlar dünyanın değışik okullanndan gelmiş nüfuzlu kışıler. Gen döndüklerinde, Türkiye'yi herkese anlatacaklan ve araştınnalannda söz edeceklerinden hiç kuş- kum yok. - A T'ye tam üyelik bekleyen bir ülke olarak Türkiye ekonomik altyapısını Batı standartlanna göre nasıl oluşturabitir sizce? ÇA VUŞGİL - Türkıye'nin AT'ye tam üyeliğinin önündeki engeller esas olarak ekonomik değil. Bence aradaki kültür. dıl, din farkı, bir de nüfustaki orantısızlık çok önemli. 60 milyon, bence Avrupa'run dengesini önemli ölçüde bozabilecek bır nü- fus. Doğu Avrupa'dan da toplam 100 mılyonluk ülkeler üyelik bekliyor. Bunlar baskı da yapıy orlar. İlende onlann da üye ola- cağını düşünürsek en azmdan işgücü piyasasında sorunlar ya- ratacak. Dolayısıyla bugün üye olmamızı engelleyen, esas ola- rak ekonomik olma- yan nedenlerdır.Ama bu konuda yapabilece- ğimiz bır şey yok. Dili- mizi ve dinimizi değişti- recek değiliz. Yapıla- cak şey sizin de dediği- niz gibi kendımizı eko- nomik yönden daha iyi hazırlamak. daha iyi bir aday haline gelmeİc- tir. Bunun da yolu re- kabet gücünde daha iyi bir duruma gelmektir. Avrupa, ya da Ameri- ka pazannda daha iyi rekabet edebilecek güce erişmemiz hizmet sektörümüzü standart- lan yüksek ve kaliteli bir düzeye getirmekle olacaktır. Avrupa'daki fırmalarla da ıhşkileri- mizi ne kadar pekişti- rirsek AT'nin bize olan bağımlılığı da o kadar artacaktır. Bizi daha iyi tanıma fırsatını elde et- miş olacaklardır. Do- layısıyla da Türkiye'ye karşı gösterdikleri tep- ki yavaş yavaş kaybo- labilecektir. Avrupa'da bugünkü kuşak bizi kabul etmemeye yönel- mış gibi. Ama bundan sonraki kuşağm görüş- leri farklı olabilecektir. Sektör sektör bakmak, hangi sektörlerde bi- zim potansiyelimizin yüksek olduğunu tespit etmek lazım. Bunlann dışında ka- lifıye insan gücüne yatınm yapılmalıdır. Aynca Avrupa'yla bü- tünleşmek için dil eğiti- mi çok önemli. İl- kokuldan başlayarak yeterli dil eğitimi veril- melı. Ama bu arada eğitimci de eğitilmeli- dir. Bizde eğitim refor- muna kesinlikle gerek var. Eğitim açıklan, eğitim kuruluşlanrun yetersizliği bence uzun vadede sorun ola- caktır. - Yıllar önce ABD'ye yerleştiniz. Orada kuru- lu bir düzeniniz var. Ama Türkiye'den "Geri dânün. Şurada sizinyardımlannızagerek var" desekrdi gelir miyduüz? ÇA VUŞGİL - Üniversiteye gelebileceğimi sanmıyorurn. Tür- kiye'deki üniversite sistemi içinde. özellikle de devlet üniversite- lerinde etkili olunamayacağı kesin. Orada büyük bir hamle yap- manın imkânı yok gibi geliyor. Ama özel sektöre. ya da devlet sektörüne gelmeyi her zaman düşünürüm. - Bir dönem Türkiye 'yeyardım için dış ülkelerdekikuruluşlarda çahşan bazı kişilergeldiler. Ama karşılanna çıkarılan engeller ne- deniyle bıkarak geri döndûler. Böyle engellerle karşılaşmaya hazırhkh mısınız? ÇA VUŞGİL - Ben daha gerçekçi düşündüğümü sanıyorum. Uzun vadeli değil de bir-iki yıllık bir iş olabilir. Bence o da iyi bir katkıdır. Proje bazında bir çahşma olabilır. Türkiye dışında yaşayan- lann Türkiye çıkarlanna kesın katkılan olduğuna içtenlikle inanıvorum. Ama bunu Türkiye içinde yapmanm büyük bir hazzı var. Proje bazında olabilır. Diyelim ki benim altı yıl önce hükü- mete verdiğim öneri gündeme gelse, u>gulamaya dönük eğitim veren bir merkezin kurulmasını birileri istese.. seve seve, koşa- rak gelir bunun üzerinde çalışınm. Bu iş belki iki yıl sürer. Hiç olmazsa ben başlatınm, bir düzen kuranm. bazı kışıleri motive edcnm, eeıtım materyallenni hazırlanm. • Yurtdışında tanıtirnımızyok Türkiye'nin AT'ye tam üyeliğinin önündeki engeller esas olarak ekonomik değil. Bence aradaki kültür, dil, din farkı, bir de nüfustaki orantısızlık çok önemli.60 milyon bence Avrupa'nıntüm dengesini bozabilecek bir nüfus.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle