Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1993 PA2ARTESİ
12 DIZIYAZI
Cemalettin Hoca'dan Süleyman Demirel'e açık mektup: • ~
Kaplan'abiatet, cennetegit
POLTTIKAVEOTESI
Cemalettin Kaplaıt 'ın emiri
olduğu Hayati Federe İslam .
Devletiyayın organı Cmmet-i
Muhammedgazetesinde
Demirel'e bir açık mektup
yayımladı. Demirel'i
Cemalettin Kaplan'a biat
etmeğe çağıran, TBMM'ye,
Mustafa Kemal'e içeriksiz
saldınlarla küfiiryağdtran, bu
açık mektubuyine bir ibret
resikası olarak yayunhyoruz-
Değerlendirmek okuyucuya
aittir.
Elbetteki gecikmiş bile olma-
sına rağrnen memleketin gerçek
sahipleri olarak ve de AFİD'in
(Anadolu Federe İslam Devle-
ti) cihad erleri olarak Kemalist
rejimin. tağuti rejimin, Nemru-
di ve Firavuni rejimin yeni
cumhurbaşkanı, masonluğu
belgelerle ispatlanmış Demi-
rel'e birtakım tebligatımız ve
telkinatırruz olacaktır.
Ancak bu hakaret olsun, alay
olsun diye değil. Allah davası-
nın muvahhid bir eri olarak
kendisine çok acıdığımız için-
dir. TCnin cumhurbaşkanlığı
koltuğundaki 9. Cumhurbaş-
kanı sıfatıyla otunmakta olan
Demirel!.. Şu samimi sözlerimi-
ze kulak ver. Ve tebligatı iyıce
kafana yerleştire yerleştire, kal-
bine hazmettire hazmettire oku
ve harfiyyen. ebedi saadeie ka-
vuşabilmen için yerine getir.
Bak, ayağın da çukura iyice gel-
di yanaştı. Özal'm akıbetınden
de ibret al. O hendek mekânda
hiç beklemiyordu, Çankayada
•otururken Azrail (a.s.) denen
bir meleğin gelip kendisini yok-
layacağıru. Ama ne oldu?
TC'nin en ünlü mütehassıs
profesörleri dahi onu ölümün
' pençesinden çok istedikleri hal-
de kurtaramadılar. O habis
makamda otururken aynı akı-
betin senin.başına gelmeyeceği
ne malum? Şimdi biz fazla lafı
uzatrnadan manahnü fihimize
dönelim.
Yıllardır Kemalist sisteme,
laik (dinsiz) ve kâfır sisteme
sanki Allah'ın şeriatına hizmet
ediyormuş gibi hizmet ettin. Bu
arada onbinlerce Şeriat-ı Mu-
hammediyye yolunda çalışan
mü'min kardeşlerimizi de iş-
kence hücrelerine tıktırdın. Ve
birkaç ay önce de cumhurbaş-
kanı seçildin. Yukandaki pa-
ragraflarda da ifade ettığim gibi
belki Tonton Turgut gibi o
HAYALL
Çankaya denen yerde Azrail'e
emekliliğin dolmadan ruhunu
teslim etmek mecburiyetinde
kalabilirsin. Kuran'da okudu-
ğumuz ve anladığımız kadany-
la mahşer-i kübra'da hesap
vermek çok çetindir. Orada he-
sap vermek, buradaki mason
localanna, sözüm ona omuzlan
kalabahk Kemalizmin bekçisi
olan generallere hesap vermene
kesinlikle benzemez. Bir şeycik-
ler olmaz canım; dün diındür,
bugün bugündür diyerek orada
da foterimi ahp giderim diyor-
san çok yanılıyorsun.
Şu anda cumhurbaşkanı se-
çilmenin heyecanını yaşıyorsun
biliyorum. Bunda şüphem yok
zaten. Zavalh Turgut gibi sende
de kalp olsaydı belki de seni de
niyazı olarak gidenlerin içerisi-
ne dahil ederdik. Süleyman
Demirel, yapacağın ödevleri
şimdı sana sıralıyorum. Yuka-
nda da ifade ettiğim gibi bu se-
nin için hayat-memat meselesi
olacaktır.
Evvela TC'nin en yüksek ma-
kamındaki yetkili ve etkili kişi
olarak TBMM'yi (Türkiye Bü-
yük Manyaklar Meclisi) fesh
edeceksin. Ey Anadolulu Üm-
meti Muhammed şimdi sizlere
çok önemli açıklamalarda bu-
lunacağım diyerek televizyon
kanallarının karşısına geçecek-
sin. Ve şöyle diyeceksin!..
"Bugünden itibaren TBMM
fesh edilmiştir. Bütün partiler
fesh edilmiştir. Biliyorum ve bi-
liyorsunuz ki, ölüm ve hesap
vermek haktır. Bugüne kadar
sizleri AP ve DYP ile ovaladım.
Erbakan da dahil diğer parti li-
derlerinın sizleri oyaladığı gibi.
Ama şimdi ise tevbe-i nasuh ile
tevbe ediyorum. Aslında hiçbi-
rimiz siz Ümmet'i Muham-
med'i yönetmeye, devletin başı-
na geçip devleti idare etmeye
ehil ve layık değiliz. Çiinkü hiç-
birimizde Halife'de. islam Dev-
let Başkanı'nda olması gereken
şartlann hiçbirisi yok. Çünkü
on iki ilmimiz yok. Çünkü hiç-
birimiz şeriatı tam manasıyla
bilemiyoruz. Lütfü Doğan gibi
bilenler de ahmakça. bildikleri
halde putun karşısına ibadet
yapmaya giden Erbakan'ın ar-
kasına takılmış. Yıllarca başta
ben ve diğer istisnasız bütün
parti liderleri Kemalizme, laikli-
ğe. dinsizliğe. şeriatın zıddı olan
demokrasıye hizmet yapmak-
tan başka bir şey yapamadık.
Hatta çok samimi arkadaşım
Erbakan'ın bile partici, demok-
rasici olması nedenıyle bendcn
hiçbir farkı yok. O da sizi yıllar-
ca particilikle. demokrasicılikle
İslam'ın devletini kuracağız di-
ye morfınledi durdu. Ve sizin
bilincinizi. düşmana karşı olan
nefretinizi uyuşturdu. Hatta içi-
nizde en günahkâr. Erbakan.
Artık bu avutmalara ve uyut-
malara bir son vermek gerekti-
ğini kendimde hissetmeye baş-
ladım. Bizler senelerce Atakefe-
re (Atatürk) Kör Kemal'in
bayramlanna. anıtkelbe gide-
gele sizlerin başında idareci ol-
ma yetkısıni çoktan kaybettik.
Zaten de ehli değildik. Onun
için devlet başkanhğı makamı-
na Müslümanlann yaşadığı
topraklarda İslam Şûra'sının
seçtiği, L'lema Şûrası'nın tayin
ettiği bir muttaki âlim layıktır.
TV'lerde izlediğıniz gibi yakın
zamanda AFİD'nin ilanı yapıl-
tnıştı. Zaten en son Bosna Her-
sek'teki bir mücahidin
ShovvTV'ye ve BBC'ye yaptığı
Cemaleddin Hocaoğlu hakkın-
daki açıklamalan benim de
gözlerimi yaşarttı. Ey Anadolu-
lu Ümmet-i Muhammed. işte
sizin gerçek devletiniz o devlet-
tir. Evet, yetmiş küsur yıldır sizi
bu devletten mahrum ve öksüz
bıraktığımız için gerçek suçlu-
lar TBMM'nin içindeki parti-
ler. milletvekilleri. parti liderleri
olarak ve cumhurbaşkanlan
olarak bıziz, biz. Bizlen af cdin.
Anadolulu Müslümanlar ola-
rak AFİD'nin başkanı olan El-
Emir ve Naib'ül Halife Cema-
leddin Hocaoğlu'na biatlannı-
zı geciktirmeden yapınız. Bu-
günden iıibaren ben de tevbe-i
nasuh yaparak biatımıyapıyo-
rum. Büyük âlim. fazıl. üstad
Cemaleddin Hocaoğlu'nu
AFİD'nin başkenti olan Istan-
bul'a da\et ediyorum. Ben İran
Şah'ı Rıza Pehlevi'nın durumu-
na düşmek istemıyorum. Gel-
sin şûrasıyla, kadrosuyla
ümmetin dertlerini, problemle-
rini şeriatın laboratuvannda
tahlil etsin. tedavi etsin ve çö-
zümlesin."
İşte Demirel'in bu şekilde bir
konuşma ile işı ehline bırakma-
sı elbetteki kendi lehine olacak-
tır. Otuz yıllık politik mücade-
lesinde yapacağı en güzel hare-
ket olacaktır. Bu şekilde bir
davranışından dolayı da
AFİD'de kendine layık olduğu
bir görev verilecektir. Kendisi
inşaat mühendisidir. Bu göz
önünde bulundurulacaktır.
Belki hilafet sisteminın son
mcrkezi olan İstanbul'da, hila-
fetle sembolleşen Ayasofya'nın
ibadete açılması için restore ça-
lışmalan kendisinin gözetimine
verilecektir. Eğer Demirel bu
nasihatlanmızı. bu tebligatımı-
ZL, bu telkinatımızı ve bu "Açık
Mektub"umuzu göz önüne alır
da söyledıklerımizi yaparsa,
kendisi dünyada da. ahirette
de mesut ve bahtiyar olacaktır.
Son demlerini mutlu. huzur-
lu. sevınçli ve saadet dolu bir
hayatla geçirecektir. Böyle vap-
makla deccal olan Kör Kemal'-
in yanına gitmeyecektir. Onun-
la beraber cehennemde yanma-
yacaktır. Belki de Anadolu'da.
şehitler dıyannda Kemalizmi,
laıkliğı. dinsizliğı ve demokrasi-
yi lağvedip, devleti AFİD'nın
yetkili ve sorumlu kişilerine tes-
lim edeceği için Peygamber'ın
dahi şefaatıne nail olma şereti-
ne ve saadetine erişecektir.
Yok eğer ben bu Çankaya
köşkünde oturma fırsatını 30
yıllık politik tnücadelemde bir
kez yakaladım. Nefsimin ve
Nazmiye'nin istedıği şekilde.
vur patlasın. çal oynasın diye-
cekse; giden perişan Turgut gi-
bi... O zaman da garibanın
durumu çok perişan olacaktır.
Bir ke.e yıllarca Allah'ın, me-
leklerin. peygamberlerin ve
müminlerin lanetine uğradığı
gibi yine uğramaya devam ede-
cektır Atasının yanına giden
Turgut gibi aynı akıbetle karşı-
laşacaktır.
Şunu unutmayınız ki yannki
pişmanlıklar hıçbirinize fayda
vermeyecektir. Bugünkü hali-
nizle hepiniz ancak AFİD'de
tuvalet bekçiliği yapabilirsiniz.
Sizlere acıyoruz. Gelin Cema-
leddin Hocaoğlu'na biatınızı
yapın.
Esselamü âla menittebeal
Hüda!..
SÜRECEK
Işık kaynaklanmız birer birer sönüyorFAKtRBAVTCURT
Sıvas'taki kültür toplantısını
basan gericiler, o şenliğe katılan
aydınlan otelde çembere alıp
dünyanın gözü önünde topluca
yaktı. Deviet polisiyle askeriyle
oradaydı, kılını kıpırdatmadı.
Her biri yüzlerce yıllık birikimle
oluşan 37 aydın kömür oldu. Ki-
mi polisler, kendisinden yardım
isteyen çemberdeki aydınlara
sövdü. Yalnız sövmekle kalma-
yıp dövdü. yaraladı.
Sıvas, Solingen, Mölln, Ros-
tock; görüyor musunuz bu tür pis
oyunlara sahne olan yerli yaban-
cı şehirler nasıl bırbirine bağlanı-
yor? Bir benzeri daha önce Kay-
seri'de olmuştu; içindeydim, yıl-
lar gecti, anımsadıkça tüylerim
ürperir. Ayırdı var mı. h'a Al-
manya'da, ha Türkiye'de? tnsan
yakan insanın tıyneti aynı.
Mölln'de üç. Solingen'de beş ko-
rumasız kadını kızı, erkekler var-
diyada iken benzin döküp yakan
Yenı Naziler'den el-ağız birliği
davaaydık: şimdi kime ne diyece-
ğiz?
Muş'ta otel yaktılar, 11 ölü..
Sıvas'ta kültür toplantısı basıp
otel yaktılar 37 ölü.. Bir hızla A1-
manlan sollayıp geçiverdik! Şim-
di kimden, nasıl davacı olacağz;
davacı olursak kim bizi ciddiye
alacak?
Oy amban caniler
Sağolsun cumhurbaşkanımız
da. "Konu hassastır" diyor; y»
ni canileri suçlamıyor. Canilar
yıllardır güdüle güdüle büyük
oy amban oldu. Devlet eüyle
oluştunılan bağnaz dincilikle
gözü dönmüş ulusçuluk sığ bir
ortamda buluştu; 45 yıldır el
ele..
Bir zamanlar liselerde felsefe
dersi vardı. Kitabını eğitim ba-
kanının yazdığı mantık dersi
vardı. Kırk beş yıl önce, o baka-
nı demagoglara boğdurduk.
Başımızdaki akıllılar, insan ka-
fasını çağdaş yapmaya yarayan
iki dersi de kaldınp, yerine bü-
tün okullara, hem de zorunlu,
dir dersi koydu.
Ayıp olmazsa bir daha anım-
satalım; Köy Enstitüleri'nde
öğrenciler kitap okur. özgür
tartışma yapardı: kapatnlar.
Şoru soran. tartışan, eleştiren
insan yerine; sormayan, tartış-
ma>an, sadece söylenene ina-
nan. körü körüne de olsa ina-
nan insan yetiştirmeyi amaçla-
dı, Türkiyemizi 45 yıldır yöne-
ten akıllılar.
Bu süre içinde, giderleri halk-
tan alınan vergilerle ödenen.
hem de lise sayısınca çoğaltılan
imam hatip oİcullanndan, yala-
nı doğruyu seçemeven büyük
kadrolar yetişti. Türkiye laik
cumhuriyete kaç yılda gelebil-
mişti? O cumhuriyetin olanak-
lannı kullanarak onu içinden
yıkacak kadrolar, şimdi alanla-
ra çıktı. Din hocası, yıllardır
başkent camilerinde. Istanbul
camilerinde "Atatürk gavur-
dur, camileri 'at ahın" yaptı,
Kuran'ı helaya attı.." diyor. Ne
bilsin rahledeki köy çocuğu;
orası devlet okulu, ders devletin
verdirdiği ders.. deyip inanıyor.
Dıplomasını aldıktan sonra
imam hatip olarak kırk bin
köyde aynı yalanı yayıyor. Ca-
mide kimse hocaya soru sora-
maz. tartışma da yasaktır. Böy-
lece; sözümona demokrasi
döneminde, hem de devletin
Avrupa Topluluğu'na katıl-
mak istedıâi zamanda. virmi
ortaçağdaki gibi aydınlan öl-
dürüyor. Aydınlar sürüye katıl-
mayı önlemenin ışığı olduğu
için. onlann topluca yakılması-
na hiç tınmıyor. Çünkü orta-
çağdaki gibi din devleti. yani
İslam cumhuriyeti kuracak. El
ele verip İslam cumhuriyetini
kurmadan halkın Müslüman
sayılmayacağmı yayıp, amaa-
na erişmeye engel herkesin öl-
dürülmesine ferman buyuru-
yor. bunu laik devletin gözü
önünde örgütlüyor.
Daha beteri Ankara'da, Sı-
vas'ta yönetimden sorumlu
bakan ya da başkan. tıpkı sal-
dırganı suçlamayan cumhur-
başkanı gibi. "Ne yapalım,
tahrik vardı! Halkın yüzde dok-
san dokuzunun Müslüman ol-
duğu bir ülkede Müslümanlığa
hakaret edilirse böyle olaylar
kaçınılmazdır!" diyebiliyor.
Aynı kafada yetkili var, bakan.
Adam var başkan. adam var
uyarmıştır, ama ış ışten geçıp
gittiği için etkisi olmamıştır.
Yasal kültür toplantısını ko-
rumak için önceden önlem alın-
madığı gibi. olaylar uç verince
de kimi polisler, tıpkı Belediye
Meclis Üyesi gibi, çembere alı-
nan aydınlara ana avrat söv-
müştür. Vali panikte, kıpırtısız
kalmış; güvenlik güçlerini yö-
netecek emniyet müdürü orta-
larda görünmemiştir.
Yirmi dört yıl önce. öğret-
menlerin geneî kurul >aptığı
Kayseri'de bir caminin dibinde
gecele>in dinamit patlattılar.
Gene bunlardı. Ertesi gün sürü-
den insanlan sokağa döküp
öğretmenlerin toplantısına sal-
"dırdılar. O zaman Kayseri vaüsi
de ilden cıkıp gitmişti. Kimse
ondan, o güne kadar aldığı ay-
lıklan. odenekleri sormadı:
bugün de Sıvas emniyet müdü-
rüriden. belediye başkanından
soran yok. Oysa aylık, yasada
Planlama benzen kurumlar. la-
ik cumhuriyete düşman ülküle-
rin karargahı oldu.
Devlet o devlet olsa, kim bir
kültür toplantısını basabilir?
Kim yazarlan. sanatçılan otel-
de çembere ahp topluca yakma-
ya kalkabilir? Kim halka "Ga-
zanız mübarek olsun: haydin
dağılın artık!" söylevi çekebilir?
Devlet devletliğini sadece
hak arayan işçiye. memura mı
gösterecek? Devlet gücünü sa-
dece halkın mutluluğu. cumhu-
ri\etin esenliği yolunda kendini
ortaya atan gençliee mi göstere-
cek'
1
"
"Aziz Nesin dine saldırdı.
halk galeyana geldi, önleyeme-
dik!" mantığı son derece çürük
bir mantık; kimseyi korumaz.
Yarın o gözü döndürülmüş sü-
rü gelir. bu mantığın sahibinı de
yakar; hiç bunu düşünmüyor.
Aziz Nesin olmasa da benzer
saldınlarolmuvormu vıllardır?
s.oru soran tartışan, eleştiren, insanyerine
sadecesöyleneneinanan insanyetiştirmeyi
amaçladı 45 yıldır Türkiye yiyöneten
akıllılar. Bu süreiçinde,giderlerihalktan
alınan vergilerle ödenen, hem de lise sayısınca
çoğaltılanimam hatip okullularartık
meydanda. İstanbul, Ankara camilerinde
cumhuriyetiyıkmaya çahşıyorlar. Toplum
sürüleştirümek isteniyor.
birinci yüzyıla birkaç adım kal-
mışken, toplum sürüleştiriliyor.
Liselerde felsefe dersi, man-
tık dersi sürebilse. insan önce
düşünmeyi öğrenirdi. Düşünen
insan birey olur, sürüye kaül-
mazdı. Ama ona sürüye katıla-
cak nitelikte insan gerektiği
için; hem ezberci, yani akılcı de-
ğil ''nakilci". hem de soru sor-
maz insan yetiştirmeye hız vere-
rek amacına yaklaştı.
Elbet öncesi de var, ama biz
hesabı 1946'danalahm;oyıllar-
dan üreyip gelen kadrolardan
sakallı Belediye Meclis Üyesi.
dünyanın tanıdığı saygıdeğer
yazara '"Aziz Nesin adında bi-
ri!" diyebiliyor. "Vurun ona!"
diyebiliyor. Olaylardan sağ çı-
kanlann belirttiğine göre ken-
disi de vuruyor. Görevini de
sürdüriiyor.
Böylesinc sığ bir eğitimin
ürünü kafalar. o tıynette bir
başkanın güdümüne girip, tıpkı
parti başkanı, prof!
Gerçek ve laik demokrasiler-
de yüzde doksan dokuzun de-
ğil. yüzde birin de inancına
hakaret edilemez. Süryanilerin
oranı yüzde yanmdı, binlerce
yıllık yurdundan beşer onar sö-
külüp aulırken, o kafadan hiç
ses çıkmıyordu. İstanbul gibi
bir şehirde Yahudilerin havrası
yakılırken de sesi çıkmadı.
Bırak yüzde biri, bir tek kişi-
nin bile inancına saldınlamaz.
Atatürk ne zaman camileri "at
ahın" yaptı? Kuran, kibrit ku-
tusu mu, helaya atmış da sığ-
mış? Yalancının mumu, kutsal-
lık adına yatsıdan sonra da
yanıyor, hem de benzini buldu
mu yakıp kömür ediyor. Şimdi
Türkive'yi çeke çeke buraya ge-
tirdiler; zordadır artık kurtuluş.
Sıvas'ta günler önceden halkı
sokağa dökmek için bildıri da-
ğıtılmış. Yerel basında, sürüye
katılmayan gazeteciler halkı
gösterilen kamu hizmeti karşılı-
ğıdır. Hizmette en azından ka-
sıtlı savsama yok mudur?
Gardaşdiyenlere neoldu
Sıvas'ta iki yılım geçti; insan-
lar birbirine iki sözün biri "gar-
daş" diye seslenir orada...
Kimse ne Türklük, ne Kürtlük.
ne Sünnilik, ne Alevilik düşü-
nür. O zehirli havayı nasıl ya-
rattılar? O topraklardan yetişen
dünyaca ünlü ozan Pir Sultan'-
ın yeni dikilen anıtının başı
kopanlıp gözü oyuluyor. Ata-
türk'ün büstü, Kurtuluş Sa-
vaşfnın kongresini topladığı
yerde, aynı saldırganlann da-
yatmasıyla yerinden alınıp bod-
ruma konuyor.
Önce devlet devlet olmalı.
Öyleydı bir zaman. Şimdi içine
Truva atı gjrmiş; otuz kırk yıl-
dır takunya sesleri, mescitler,
cuma namazlan ile Devlet
Bahriye Üçok eceliyle mi öldü?
Muammer Aksoy, Turan Dur-
sun, Musa Anter. Uğur Mum-
cu kime saldırmıştı da öldürül-
dü?
Karadenizli Temel'in kalkıp
başkente geldiğini anlatırlar.
Sorarlar niye geldiğini. Temel
ya; devlet başkanı olmaya gel-
diğini söyler. Sorarlar. kendisi-
ni o kadar akıllı mı görüyor?
Yanıt verir, ille de akıllı olması
mı gerekir?
Devlet adamı kesatlığını da
lıselerden felsefe ile mantık
derslerinin kaldınlmasına bağ-
lama eğilimi ağır basar bende..
Akıl uykudadır, akıl afyonlan-
mıştır, akıl uyanamaz, ayamaz
bir duruma düşürülmüştür; az
zaman mı 45 yıl?.. Çoğunluğa
göre, devlet adamı olmak için
akıllı olmak koşul değil. aygın
olmak da gerekmez. Toplumun
büyük bölümüne şimdi böyle
bir kabulleniş egemen olmuş-
tur. Halkın din duygulannı po-
liükaya en iyi araç kılan. en
büyük vönetim koltuğuna otu-
rabılmektedir yıllardır.
Hem de kafalarda. mutlaka
birazcık toplumbilım. ruhbılım
kınntısı olmalı. Toplum olayla-
nna "birdenbirelik" bakışı ka-
dar yufka bakış yoktur. Top-
lum olaylan, uzun haarlanışla-
nn. hatta planlann, hesaplı
kitaplı edimlere dayalı birikim-
lerin sonucudur. Kaç zamandır
Amerika, içimizde en ustabaşı
ajanlarla güvenlik örgütlerimi-
zin. ulusal eğitimin, sağhğın.
tanmın. işçi sendikalannın, ba-
smın, hatta ulusal savunmanın;
hem de en >oıkardaki yönetici-
lerin başının içine girip yuva-
lanmıştır. Kaç zamandır Arap
şeyhleri. petrol emirleri içeriye
dolar döküp kadrolar çahştır-
maktadır. Kaç zamandır İran'-
ın da kendine göre hesaplan
kitaplan yürürlüktedir; bunlar-
la ilgjlenmesi gereken görevliler
ise öğretmen kıyımıyla. kitap
yasaklamakla, toplamakla uğ-
raşmaktadır.
Sosyal demokratlar nerde
Kırk yıldır başımızda dola-
nan bu sakıncalar anlatılınca,
"Peki Sovyetler'den gelecek ko-
münizm sakmcasından niçin
hiç söz etmiyorsunuz" diye so-
rardı demagoglar.. Şimdi o da
kalmamıştır. ama Türkiye'nin
içi daha beter kanşmıştır. gör-
mez. Daha doğrusu göremez;
çünkü aymazlık en çok yukan-
yı sarmıştır. Yukardan aşağı
derece derece belediye başkanı-
na. güvenlik görevlisi kimi poli-
se. yangın söndürmeci ere ka-
dar inmiştir. Bizim yedi uyur-
lar. yedi bin. yedi yüz bin
uyurlar olmuş. Türkiye'yi bir-
çok ucundan ateşe verenleri ar-
tık hiç görmüyordur.
Sakınca saçağa çıkmışken hiç
bizim sorumluluğumuz yok
mu? Elbet bunu da düşünmek
zorundayız. Biz de sorumlulu-
ğumuzu "Sen daha demokrat-
sın. ben daha devrimciyim!"
benzeri çekişmelerle gargaraya
getırdik. durmadan parçalanı-
yoruz. Özellikle sosyal demok-
ratlanmız halkın en büyük öz-
leminin birleşme olduğunu
görmeyip başka tür bir aymaz-
lık içinde tam siper yapıyor.
En değerli ışık kaynaklanmı-
zı önce birer birer, sonra onar
otuzar yaktırmamız başka nasıl
açıklanabilir?
MEHMED KEMAL
Mühüp Yerine Kaftan...
Demokrasiye özendiğimiz yıllardaydı. Mareşal Fevzi
Çakmak ölünce radyolar (o zaman televizyon yoktu) yas
tutmayınca on binlerce kişi istanbul Radyosu'na doğru
yürümüştü. Yürüyüş üstüne radyolar susmuş, yas ilan
edilmişti. Eğer yas tutulmasa kalabalıklar radyoya yürü-
yecekler, her şeyi kırıp dökeceklerdi.
Demokrasiyi o yıllarda kırıp dökme olarak algılıyor-
duk... Hoş, şimdi de coştuğumuzda geneöyle anlamıyor
muyuz? O günlerden bu yana Taksim Alanı neler gördü,
nelere tanık oldu. 6/7 Eylülleri, kanlı 1 Mayısları görmedi
mi? Babıali'de 4 arahkta basımevleri yıkılmadı mı, kita-
bevleri taşlanmadı mı? İlk miting izmir'in işgali üzerine
Sultanahmet Meydanı'nda olmadı mı? Halide Edip yağ-
mur altında konuşurken dinleyenler coşup taşmadılar
mı?
Her şeyi tadında ve kıvamında bırakamıyoruz. Her şey
aşırı ve taşırı oluyor. Son olay Sıvas'ta. Camiden çıkar-
ken kışkırtılan halk, otelde bulunan söz ve saz sanatçıla-
rının üstüne yürümedi mi? İlk ağızda kundaklanan otel-
de otuzun üstünde kişi can vermedi mi? Ölüm haberleri
gelirken de bir görmemiş zenginimiz, masallardaki gibi
nişan yapmıyor muydu? Devlet büyükleri yüzükler takı-
yor, çağnlanlar çalıp oynamıyorlar mıydı? Olanlar hal-
kın öikesini taştrmış. gözlere batmıştı. 12 Eylül'ün yeni
zenginleri Binbir Gece Masallarf ndaki gibi nişan yapar-
larken devlet adamlanmız işlerini aksatıyorlarmış. Hele
Sıvas olaylarında 37 kişinin ölümü her türlü gösterişin
üstüne tüy dikti. Göze batmış, öfkeleri kabartmış olacak
ki Başbakan Tansu Çiller,
"Artık kimse beni düğüne, nişana, sünnete çağırma-
sın, çalışmaya zaman kalmıyor" diye uyarıda bulun-
muştu.
Bu ülkenin değerli ve tanınmış sanatçılan otel kundak-
lanıp alevler altında can verirken, 12 Eylül zenginleri saz
çalıp oynayacaklar mıydı? Ölüm haberleri gelirken nasıl
da saz çalıp türkü çığırıyorlardı?
Devlet büyükleri nedense hep zenginlerin nişan, dü-
ğün ve sünnetlerine giderler. Güneydoğu'da olaylar
oluyormuş, deprem varmış, kömür ocakları yanmış,
çöplükler patlamış; umurlarında değildir. Atlayıp uçak-
larına düğüne, derneğe, nişana, sünnete koşarlar. Da-
hası var, nişandan sonra gelecek olan düğün için de
aylarca önceden söz verirler.
Bundan önceki devlet başkanı orduevlerinde eyleş-
meyi, şölenlerini orada vermeyi, kapıdan girerken tö-
renler yapılmasını çok severdi. Hele kısacık boyuyla
yürürken "Merhaba asker" demeye bayılırdı. Allah rah-
met etsin, eşofmanlıyken askere merhaba çakmıştı da
çok sözü olmuştu.
Dillere destan görkemli düğün-dernek yapanların bir
ödedikleri vergiye bakmak gerekir. Eğer birileri hem
vergi vermeyip hem de böyle görkemli düğun yapıyorsa
yakalara sarılmalıdır. Fakat bızde böyle yolsuzlukları
kovuşturacak yerler yoktur. Bilenler derler ki, bizdeki
yaptırımlar vergi kaçaklarını koruyucudur. Vergi kaçı-
ranların adları gizlenir, dışarı vurulmaz. Bundan olacak,
vergi kaçıranlara 'yüzsüzler' adı takılmıştı. Kimi Maliye
bakanlarına vergi kaçağı sorulduğunda, adlarını ver-
njekten kaçınmışlardır! Yürürlükteki yasalar vergi ka-
çaklarını söylemeye engel.
Hocanın pazardan elli paraya aldığı yumurtaları karısı
evde boyar, kırk paradan komşulara satarmış. Bunu gö-
ren oğlu hocaya sorarmış: "Baba, bu satışta senin kârın
ne?" "Bizimki boyadan." On yıtda bir darbe getiren, bu
kez sadrazam mührü yerine padişah kaftanı giydi. Ba-
kalım on yıla varmadan ne getirecek?
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Joseph Conrad'ın. dili- ^
mize de çevrilmış bir ro-
manı... Ceylan. 2/ Kısır. 2
hiç doğurmamış hay- „
van... Tümör. 3/ Ruhça
ve vücutça dayanıksız 4
olanlar için kullanılan bir c
alay sözü. 4/ Bölmeli gö-
çebe çadın... Tokyo'nun 6
eski adı. 5/ Bir soru sö- -j
zü... Birkaç renkli iplik-
ten yapılmış dokuma. 6/ 8
Tabut... Halk edebiyatı- g
na özgü bir şiir türü. 7/
Vurgun yiyen bir dalgıan iyileşe-
bilmesi için, tekrar indirilmesi ge-
reken aynı su derinliği... Yığit. 8/
Tifo gibi bazı hastabklara eşlik
eden kas zayıflığı. 9/ Yontma işle-
rinde kullanılan ucu sivri araç...
Zülfu Livaneli'nin bir fılmi.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Marguerite ^ourcenarın. dili-
mize de çevrilmişbir romanı... "- -
- derdiyle hoşem el çek ilâamdan
tabib/Kılma derman kim helâkım
zehr-i dermânındadır" (Fuzuli). 2/ Girişik bezeme. 3/ Ölümlü
olma durumu... Temel niteliğinde olan. 4/ Halk dilinde babanın
kız kardeşine verilen ad... Bulaşmış, bulaşık. 5/ Kirpik boyası...
Yan. 6/ İleri gelen, mevki ve para sahibi kimşeler için alay yollu
söylenen söz. 7/ Masonlann toplantı yeri... İskambilde bir kâ-
ğıt. 8/ Yenı doğan buzağılann konulduğu yer... Kansızlık. 9/
Endüstri... Gözün. rengini veren tabakası.
TAŞKÖPRÜSULH HLKUK
MAHKEMESİ'NDEN
İLANMETNİ
1993,199
Davaa Necibe Güneş tarafmdan davalılar Elife Izci. Hasan
(Mustafa'nın emmisı) ve Hanife (Mustafa'mn eşi) isimli şahıslar aley-
hine açılan izale-i şuyu davasırun yargılamasında verilen ara karan
gereğince:
Davaya konu Taşköprü Tekke Mahallesi'nde 179 ada, 32 parselde
kayıtlı gayri menkulde 1792 hissede 448 hisseye ma^ik Hasan (Mus-
tafa'nın emmisi) ve 1792 hissede 224 hisseye malik Hanife (Mustafa
kansı) isimli davalılann tebligata yarar açık adresleri tespit edileme-
diğinden kendilerine ilanen tebüğ yoluna gjdilmişur. Adı geçen dava-
lılann 1.9.1993 tarihli duruşmaya gelmeleri veya kendilerini bir vekil-
le temsil etirmeleri. aksi halde kendilerine kayyım tayin edilmek
sureüyle yargüamaya devam olunacağı ve karar verilebüeceği ilanen
tebliğ'olunur. 1.7.1993
Basın: 49734
tLAN
AMASYA ASLİYE1. HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1992/208 E.
Karar No: 1993/218K.
-Davacı: Gülcihan Koç-Hasan kızı 1965 D.lu Amasya ili Göynücek
ilç. Başpınar Köyü.
Davalı: Hasan Koç-Ahmet oğlu, 1957 D.lu aynı yerde kayıtlı.
Dava: Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma.
Taraflar arasında görülen boşanma davasının sonunda mahkeme-
mizin 15.6.1993 tarih. 1993218 sayılı karan ile Göynücek ilç. Başpı-
nar Köyü, hane: Ofde kayıtlı Hasan kızı 1965 D.lu Gülcihan Koç ile
aynı yerde kayıtlı Ahmet oğlu, 1957 doğumlu Hasan Koç'un şiddetli
gecımsizhk nedeniyle boşanmalanna, müşterek çocuklan Afat Bir-
han ve Çavuş Koc'un velayetlerinin davalı babaya verildiğine dair
karar davacıya adresı tespit edilemediğinden tebliğ edilememiştir. Iş
bu karar ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra dav acıya ilanen tebliğ
olunur.
Basın: 49733