27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN1993 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Çevre, korumapolitikalan, yasama erki PENCERE Birmilletvekilimiz, biryasa tasansı hazırlayarak yüce Meclis'e sunuyor. Bunagöre SİT alanlanndaki özel mülkler, özel yapılanmayaaçılabüecek!.. Böylebiryasateklifindebulunabihnesi içinbirpolitikaanın, birmilletvekilinin, "SİT alanfnın taşıdığı maddi ve manevideğerlerin ne olduğunuasla algılamamışolması gerekir. M. TULUt SÖNMEZ Hukukçu, MSÜ Öğ. Gör. evre' ve 'koruma polıtikalan'ndan söz edebilmek için önce Çevre Yasası'- run 3. maddesinin şu ûnlü hükmüne ___ bir göz atmak gere- kir: "Arazı ve kaynak kullanım karar- lannı veren ve proje değerlendirmesi yapan yetkili kuruluşlar, kalkınma ça- balannı olumsuz yönde etkilememeyi dikkate alarak çevrenin korunması ve kirlenmemesi hedefıni gözetirler." Evet "kalkınma çabalan" ve "çevre- nin korunması" işte birbirini çelen iki karşı ağırlık. Çevre Yasası'nın yukanda anılan hükmünün (ki bu. bir ilke karandır ve yasanın en önde gelen ilkelerinden bi- ridir) fazla irdelenmesine gerek yok sanınm. Bu ilkesel hükûm, çevrenin korunmasından sorumlu tüm yetkili kuruluşlan ve daha da önemlisi bu ku- ruluşlann dışında olan "arazi ve kay- nak kullanım kararlannı veren ve proje değerlendirmesi yapan yetkili kuruluşlan kalkınma çabalannı olum- suz yönde etkilememe"ye yöneltiyor. Bu, üstü kapalı bir direktiftir. Yasa koyucu bunu böyle istemiştir. Ancak yasa koyucunun bu direktifınin da- yandığı temel düşünce, çağımızın hızla gelişmekte olan çevre hukuku öğretisi- ne uygun mudur? Daha da ötesi, kanun koyucu tara- fmdan bir ilke olarak ortaya konan bu hükûm, "kamu yaranna", ulusumu- zun çıkarlanna daha mı uygundur? Ve bunun ölçüsü nedir, yasalann "kamu yaranna uygun olması" üstün ilkesi. gözden uzak tutulabilir mi? Bu soruyu Anayasa Mahkemesi'nin çok açık ve kesın bir karanvla derhal vatuılava- hn. Yüce mahkeme, 11.12.1986 günlü 1986/29 sayıh bir karannda şu hükmü ortaya koyuyor: "'Yasalann kamu ya- ranna dayanması gereği. kuşkusuz hukuk devletinin önde gelen unsurla- nndan birisini oluşturmaktadır... Anayasarun 2. maddesinde tarumlan- dıgp üzere devletimiz bir hukuk devle- tidir. Hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasalann kamu yaranna da- yanması ilkesi vardır..." Yüksek mah- kemece verüen bu hüküm tartışmasız- dır Ülkemizin bir gecekondu sorunu vardır: Türk sosyo-ekonomisinin baş- Uca sorunlanndan biri. Sadece bunun- la da kalmıyor, Türkiyemizin kırdaki yaşamından başlayarak kentlerdekı yaşamına kadar ulusal düzenimizi al- tüst eden bir sorun. Bu kapital olaym bir de politik açıdan değerlendirilmesi var. Politika bu vahim olaya ne gözle bakıyor? "Gecekondu"nun 1966 yılında yü- rürlüge giren ve adıyla anılan yasası- nın 2. maddesindeki tanımlaması kısa- ca şöyledır: "... İntarla Ugili yasalara bağlı kalmaksızuı kendtsine ait olma- yan arazi veya arsalar üzerinde, sahibi- nin nzası ahnmadan yapılan izinsiz yapılar." Çok masum bir olayı betim- leyen bu tanım. daha başlangıçta te- mel amacı kapsamıyordu, yetersizdi. Çünkü bir yapı olarak gecekondu ta- rumlamasını yapmıyordu. O zamanlar ve daha da öncelerde yasa koyucunun amacı, hiçbir bannağı olmayan çaresiz bir vatandaşın edinebildiğı bir ya da iki odalık bir bannaktı ve yasa koyucu kamusal vicdanın sesını dinleyerek bu duruma çareler anyordu. Çünkü nes- nel gerçek buydu ve bu bir zorunluluk- tu. Yoldan çıkanp sömürme Aradan çok zaman geçmedi, politi- ka. objeküfıni bir başka açıya yerleş- tirdi, bir başka gözle bakar oldu bu konuya. Örneğin "din" konusunda ol- duğu gibi, bu kez de "gecekondu" konusunun yoldan çıkanlması ve sö- mürülmesi gibi. Bunun da doğal sonu- cu, kanun koyucunun amaçlanna ulaşmasında zorlanması oluyordu. Bu nasıl oluyordu, şöyle bir baka- lım: 1966 yıhnda yürürlüğe giren ve halen yürürlükte olan 775 sayılı Gece- kondu Kanunu'nun önleyici ve çö- zümleyici hükümleri yürürlükte oldu- ğu halde halk arasmda " Af Kanunu" olarak bilinen 2805 sayılı bir yasa yü- rürlüğe giriyor. Kısa bir süre sonra 2981 sayılı bir yasayla 2805 sayıh yasa (her ikisi de aynı amaçh ve kapsamb- dır) yürürlükten kaldınhyor (8 Mart 1984 gününde). Ancak bu yasanın da birçok hükmü, 22.5.1986 gününde yü- rürlüğe giren 3290 sayılı bir yasayla yürürlükten kaldınhyor ve yeni hü- kümler konuyor demeye kalmadan 18.5.1987 gününde 3366 sayılı bir ka- nunla yine yürürlükteki yasanın bir- çok hükmü lağvedilerek aynı yasaya yeni kurallar geüriliyor. Şimdi ortada yürürlükteki Gecekondu Yasası'yla beraber delik deşik bir yasa daha var ki, kimin yaranna olduğu dürüstçe açıklanamaz. "AP" kamusal vicdanın verdiği in- sanhğa yakışır bir karardır. Kamu yarannadır. ınsan sevgisınet>ağhlıkür. Ama şu yukanda sıraladığımız yasalar sadece "gecekondu" sorununu değil "kamu düzenini", "kamu yarannı" al- tüst eden boyutlardadır. Sadece kendi kendilerivle çelişmele- ri bakımından değıl, öbür yasalarla bağdaştınlamaz olduklan için de de- ğil. gecekondu olayının tüm sosyo- ekonomik boyutlannı aşarak, bunu ulusal mal varlığmuzm bir sömürüsü dunımuna getirdikleri için: öyle ki, bu yasalarla Gecekondu Yasası'nın yu- kanda yazılan "gecekondu" tanımla- ması o İcadar aşıhnıştır ki. bu capraşık hükümlere sığınılarak, bir gecekondu yennde bir gökdelen yapılabilir ve ya- pılmaktadırda... Bu örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki... Gökova, Yatağan gibi doğanın tüm insanlara bir armağanı olan, her bakımdan eşsiz zenginliklerle dolu yö- relerinde termik santrallar kurmak! Kişisel politik çıkarlar için tüm insan- lann yarannı hiçe saymak kimin ak- lından geçebilir, bir prototip politika- cıdangayn!.. Kısa bir süre önce bir milletvekili- miz, bir yasa tasansı hazırlayarak yüce Meclis'e sunuyor. Buna göre SİT alan- lanndaki özel mülkler, özel yapılan- maya açılabilecek!.. Böyle bir yasa teklifinde bulunabilmesi için bir politi- kaanın, bir milletvekilinin. "SİT alara"nın taşıdığı maddi ve manevi de- ğerlerin ne olduğunu asla algılamamış olması gerekir ya da bu hususta bizle- rin hayal edemeyeceği özel bir beklen- tisınin olması gerekir. Hangjsi olursa olsun bu olay, ulusumuzun siyasal ya- şamında gelişen bir hastalığın pek be- lirgin belirtisidir herhalde. Ama, daha da vahim olan husus. böylesine bir ya- sa tasansının Meclis'in bavındırlık. imar, ulaştırma ve turizm komisyonla- nnca da kabul edilmiş olması değil midir? Sonuç Yasama işlemleri ve onlann niteliği, bir ulusun niteliğinin ve yazgısının be- lirtileridir. Yasamayı ıse politikalann ve poliukacılann etkilediği de bellidir. Özellikle kentleşme ve çevre poliüka- lannm yönlendırilmesı, derin bilgi ve uzmanlik isteyen konulardır. Yani bü- yük nitelikleri gerektiren konular. Bunlar olmadan yasama amaana. ya- ni "kamu yaran" amacına ulaşmada zorluk çeker, aksar. Ülkemizin her va- tandaşının, ulusumuzun her bireyinin bu aksamayı görüp eleştirmesi bir gö- revdir. İşte yukanda örneklerini verdiğim yasalar, yasama işlemlerindeki aksa- malann birer örneğidir. Zira bu yasa- lann çoğu Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmişlerdir. Bu da hukuksal ya- şamımızı, uygulamayı derinden zede- lemektedir. İrdelediğimiz konunun bir de şu yo- nü vardır. Yasama işlemlerinin yürü- tülmesinde sayısal durum. Bir gazete haberinden kısa bir ahntıyı vereüm: "Milletvekilleri Meclis'e gelmiyor ya da geliyor, yoklamada bulunuyor ve çıkıp gidiyor. Anlatılanlara göre kimi- leri var kı altmış günlük. elli günlük doktor raporurvun peşmde. Yaz tatil- lerine dek Meclis'e uğramak niyetinde değil. Hükümet Meclis'ten dilediği desteğj göremeyince icraat yapabil- mek için kanun hükmündeki karama- melere yükleniyor. Bugüne dek Mec- lis'e 231 yasa gönderilmiş, 73'ü geç- miş...'" (Cüney Arcayürek, Cumhuri- yet gazetesi, 8 Şubat 1993) Yasamadaki bu acı gerçeği kmama- Uyız. Atatûrk'e Sövme Modası ve Çağdaş GerçeklL. TARTIŞMA Daç kuUanımı ile ilgili yanlış tebliğ "m j r aliye 1% / • Bakanlığı'- 1% / • nın9Mart I \J • 1993tarih 1 • J ^ ve21519 -^~ "^^*~ noluResmi Gazete'de memur, emekli, emekli dul ve yetimlerinin hastalıklan halinde hekimlerce reçete edilen ilaçlann bedellerinin ödenmesiyle ilgili bir tebliğyayımlandı. Bu tebliğ „. hem doğa yasalanna, hem hukuk devleti olan TCnin anayasası başta obnak üzere ., diğer ilgili yasalanna aykındır. Doğa yasalanna aykındır. Çünkü hiç kimse isteyerek hasta olmaz. Anayasa ve yasalara aykındır: T.C. devleti bir sosyal devletür ve anayasasında sosyal devleti ilke olarak kabul etmiştir. Gelelim ilaçla ilgili tebliğe. Tebliğ iki listeden ibaret. Birincisi listedeki ilaçlar doktorca hastaya yazüacak olursa bunlann bedeueri kurumlannca ödenecek. İkinci listedeki ilaçlar doktorlarca reçete edilirse bu ilaçlann bedelleri hastaca ödenecek. Sağlığa, öncelikle böyle bir mantıkla yaklaşmak sistemin dogasına aykındır. Çünkü yukanda da belirttiğimiz gibi hiç kimse isteyerek hasta olmaz. Ülkemizde ilaç kullanımında bir israfvardır ve devlet bunun önüne geçememiştir. özal hükümetleri döneminde ilaç alımında, çalışan memur %20, emekli memur iledul ve yetimine%10katkı getirilmişÜT. Bu katkıya rağmen ilaç israfı önlenemeıniştir. Bunun iki sebebi vardır: 1. Türkiye'de çığ gibi çoğalan eczaneler, müşteri çekmek için el alündan %20 ve % 10 hasta katkılannı almamaktadırlar. 2. Birçok hasta ya da hasta sahibi bulunduğu pozisyonun gereği, ilaçla ilgüi kişi ve yerlerle sağladığı yakmhk sonucu, ilaca hastaca sağlanan katkı>i başka ilaç kupürünü reçeteletmek suretiyle ödememektedir. Yukanda bahsettiğimiz şekilde ilaçtaoynanan oyunlar şimdi bazı ilaçlann bedellerinin kurumlarca ödenmesinde de uygulanmaya başlanacak, ezilen yine yoksul kesim olacaktır. Bence ilacı kısıtlamak, bedel almak gibi sosyal ilkelere aykın yollara başvurmaktansa, ilaç israfinı kökten çözecek bir sisteme gıtmek lazım. Bunun ıçın, her kurum, doktorlannın dışında bir sağlık servisi kurmab, doktor, hastasının tedavi süresini belirlemeli ve ilacını vermelidir. Bu ser\isde hastaya tedavi süresi boyunca kullanacağı kadar ilaa sayarak vermelidir. Görülecektir ki kısa sürede ilaç israfı önlenecektir. Sabahattin Demiray Atatûrk'e sövmek moda!.. Mustafa Kemal'e saldıranları üç grupta toplayıp göz- den geçirmek doğru olur: 1) Şeriatçılar.. Eskiden şeriatçı denirdi, şimdi daha çok islamcı söz- cüğü kuilantlıyor; din devleti kurmak isteyenler, öteden beri Atatûrk'e düşmandırlar. Doğal bir düşmanlık bu.. Gazi, hilafeti yıkmış. padişahlığı kaldırmış, laik cum- huriyeti kurmuş.. Dahaneyapsın?.. Cumhuriyeti kurduktan sonra bütün şeriatçı ayaklan- maları da bastırmış. Şeriatçının Atatûrk'e kini, daha ku- şaklar boyu sürecek, ancak Islam Ortaçağı tam anla- mında aşıldıktan sonra noktalanacaktır. Din devleti kurmak için siyaset yapanlarm Atatûrk'e düşmanlık gerekçesi, Anadolu'yla sınırlı değildir. islam dünyası 2000'e doğru ikiye ayrılmış; laik cumhuriyet yandaşlanyla şeriatçılar, Tacikistan'dan Cezayir'e ka- dar hesaplaşıyorlar. Şeriatçı, Atatürk'ü yıkabilirse, din devleti yolundaki en büyük engeli kaldıracak, siyasal iktidarı eline geçire- cek... • 2) Kürtçüler.. Atatürk düşmanlığını meslek edinen ikinci grup -Kürt- ler değil- Kürtçülerdır. Çünkü "laik cumhuriyet devrimi" gerçekleştirilirken, Şeyh Sait Isyanı'ndan başlayarak Anadolu'nun doğu- sundaki bütün ayaklanmalar bastırıldı. O dönemdeTür- kiye Cumhuriyeti'nin güneydoğu sınırında ne Arap var- dı, ne Kürt; Irak, Ingiltere; Suriye, Fransa demekti. Yeni kurulmuş laik cumhuriyeti tehlikeye atacak hiçbir baş- kaldırıya hoşgörüyle bakmak olanağı yoktu; Ingiltere ve Fransa, Kurtuluş Savaşı'nda hesaplaştığımız düşman- lardı. Türkler milliyetçilik bilincine yeni erişiyorlardı, Anadolu Kürtleri ise daha ümmet bilincinin karanhğmda yaşıyorlardı. Osmanlı Imparatorluğu'nde milliyetçilik bi- lincine en son ulaşanlar Müslüman kesimlerdir. Bugün "TCnin (Türkiye Cumhuriyeti) parçalanması- nı isteyen Kürtçüler Atatûrk'e saldırıyorlar. Bu tutum doğal sayılmalıdır; Atatürk, Türkçülere kar- şıydı, Kürtçülerin yanında olamaz. • 3) Tatlısuentelteri.. Vaktiyle hızlı sosyalist -ya da komünist- olup dönenler de Atatûrk'e düşman.. Komünist olduklan dönemde, Mustafa Kemal'i "küçük burjuva devrimcisi" diye azımsarlar, "Neden sosyalizmi kurmadı?" diye kınarlardı. Bu kez holding sermayesinin şemsiyesi altınasığındılar "Neden 1923'- te demokrasiyi kurmadı?" diye Atatûrk'e verip veriştiri- yorlar; şeriatçılarla Kürtçülerden alkış topluyorlar; hol- dingler bu döneklc-e iyi para veriyorlar, ellerinin altında tutuyorlar. 2000yılına girerken demokrasiyi tam anlamında kura- rsamış bir Türkiye'de, 70 yıl önce demokrasi kurmadı diye Atatûrk'e saldırmak, ancak kafasızların türetimi olabilir, ama olsun; Atatûrk'e saldırmak moda değil mi?.. Eskiden de sosyalizm modaydı. • •"' ! Şeriatçıları, Kürtçüleri ve tatlısu enteilerini bir yana bı- rakırsak, Anadolu'da laik Atatürk Cumhuriyeti'nin sağ- lıklı birtemeli oluştu. Bugün bir milyarlık Islam dünyasında Tacikistan'dan Cezayir'e kadar yaşayan toplumların önünde iki model var; ya birini seçecekler, ya ötekini; ya din devletine da- yanan islamcı modelı yeğleyecekler, ya laik Atatürk Cumhuriyeti modelini yaşam biçimi olarak benimseye- cekler.. Türkiye'de Atatûrk'e sövme modası sürerken çağdaş dünyanın gerçekliği budur. 4 10 HoJıro'il"«ö S • Fıyoh: 20.000 Tl Ender Mermerci Ali Akatlı SOSYETE BUASKI KONUS'f Kendinizi yeterince tanıyor musunuı? VE Y&LANCI BURCLAR HANGILERİ? KIMLER VE NELER 6ÖZDE? •Kİİ. İ i V CAPKIN KIZ ' USLANDI BedreHin Dalan-NureHin Sözen royı'nda SEVOİ VE GÜZEÛİK Mİ? BÜYULÜ ULKESI Hello almayı unutmayın •fısıltıları kaçırmayın..! • Sosyete bu aşkı konuşuyor. Ender Mermerci basketbolcu sevğilisiyle göz göze,gönül y Ö n Ü İ B . . . • Süleman Demirel Kral Carlos'u sarayda ağırladı...Hello'da •Robert Redford'ia yatar mısınız? Demi Moore Bruce'u bir milyon dolara değişti mi? Hello'da • Prensesler arasında bir kral. Pop müziginin kralı Michael Jackson "Dünya Müzik Oscarları'mn" dağıtıldıgı gece Monako'daydı. Hello'da.1 Sevgi Gönül "Beni Çingeneden mi aldılar acaba? Hello'da • Nurettin Sözen:Dik kaîalı, kaprisli, tutucu. Bedrettin Dalan: Alıngan kıskanç aceleci. Hello'da • istanbullu kendi kültürünü koruyamadı" Yoğun tüketime karşı kaybolan değerlerin duygusal bekçileri :Eser&Engin Noyan.Hello'da • "Milletvekillerinide renkli giydireceğim" Erkek modasında renkli giyimin mimarı Faruk Saraç Hello'da • Liechtenstein: Vergisiz bir dünya düşleyenlerin c e n n e t d i y a r ı T.C. CEYHANSULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1990,1121 Davaa Mehmet tspir veki- li Av. Azmi Yılmaz ile davalılar Memduha Alışın ve arkadaşlan arasındaki taksim davasında verilen karar gereğjnce: Davalılardan Mustafa Me- net gösterilen adreste buluna- madığından ilanen tebligat ya- pılmasına karar verilmiş olup, dava konusu Ceyhan ilçesı Ta- tarlı köyü hudutlannda kain 118 parsel sayılı taşınmazm saü- şına karar verilmiş olup işbu ilan karann tebliği yerine geç- mek ûzere adı geçene 7201 sayüı Tebligat Kanunu'nun 28. mâd- desi uyannca ilanen tebliğ olu- nur. 24.5.1993 Baan. 48995 HATALIHEREKE YÜN HALI VE İHTİYAÇ FAZLASI MALZEMELER SATILACAKTIR 23 Hazıran 1993 Çarşamba gü- nusaat 14.00'tehatah80m ! Here- keyunhalı, 100m: yöreselhalıile uretırn artığı ve ıhtiyaç fadası mal- zemeler açık pazarlık usulu satışa arz edılecektir. Satılacak malzemelerin listesi ve şartname fabrikamızdan temin edilebilir. Fabrikamız satışı yapıp yapma- makta veya dilediğine satmakta serbesttir. SÜMERHALI A.Ş. HEREKE HALI FABRIKAS1 Basın: 31249 H E R C U M A B A Y İ N İ Z D E (2)Türk Kalp Vakfı'ndan Yeni bir Hizmet Anji.vo Laboraluvarıuıız En kısa zaman, En uygun yartlar, »n sağlıklı sonuç Tel :275 12 44/45- 248 58 66 Fax : 266 47 12 Adres: 19 Mayıs Cad. No. 8 Şışli - STANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle