Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18HAZİRAN1993CUMA CUMHURİYET2 SAYFA
KÜLTÜR
Avrupa'nm "dişi seks organı" Venedik'te geçen bir Tinto Brassfilmi:'Cosi Fan Tutte'
Dinle 'Skandalerotika'nın Maestrosu'ndanSUNGU ÇAPAN
Bûtün Kadınlar Bunu Yapaf (All
Ladıes Do It- Cosi Fan Tutte)
Yönetmen ve senaryo : Tinto
Brass / Müzik : Pino Donag-
gio / Oyuncular : Claudia
Koll, Franco Branciarolli, Pa-
ola Lanza, Ornella Marcucci /
1992 İtalya (Avşar Film), Be-
yoğlu Lale, Osmanbey Gazi,
Kadıköy Kadıköy, Bakırköy
İncirli, Topkapı Sur sinema-
lannda.
Seyirciyi salonlara çekme konusun-
da, yaz mevsıminın ansızın bastı-
rmasıyla birbkte yeniden bermutad
sökün eden erotik fılmler kervanımn
başını çeken "Bütün Kadınlar Bunu
Yapar- Cosi Fan Tutte", yapüğj her
filmle tüm kadın haklan savunucu-
lannın. muhafazakarlann şimşekleri-
ni üştüne çeken, kilisenin tepkisini
alan İtalyan yönetmen, "Skandaleroti-
ka'nın Maestro'su" Tinto Brass'ın ese-
ri.
Sincma çevrelerinde genelükle ön-
yargılı davranılan, cinselliğe kafayı
taktığı fılmleri görmezden gelinen,
sansasyon meraklısı Tinto Brass, 1992
yapımı "Bütün Kadmlar Bunu Ya-
par" da bu kez evlilıkte cinsel sadakata
inanmıyorum" diyerek yola çıkmış.
Ticari seks fılmleri ve reklam za-
manlamasını iyı bibşi kadar. Frances-
ca Dellera, Deborah Capriogli. Serena
Grandi gıbı akçapakça, dolgun. Akde-
niz üpı kadırun temsilcisı, gözalıcı ttal-
yan dilberlenni keşfedip ünlendirme-
siyle de tanınan. uzun sûre avukatlık,
Rosselini, Ivens gibi ustalara çıraklık
yapüktan sonra 1960'lann başmda
Bertolucci, Bellochio, Taviani kardeş-
ler gibi dönemin ttalyan sinemasmda,
umut veren genç yetenekleri arasında
kategorize edilerek yönetmenliğe baş-
layan, 1933 Milano doğumlu Tinto
Brass, daha işın başmda kulvar degiş-
tirerek toplumsal ve seksûel tabulann
üstüne üstüne yürûyeceği erotizm
alanma dümen kırdı.
"Salon Kitty", "Caligula", "Miran-
da". "Anahtar". "Kapris", "Budapeş-
te Ban', "Paprika" gibi fılmlerinden
en az ikisi - üçü meraklısınca çoktan
"keşfedilen" uyanık Brass, genellikle
her yeni fılminin vizyonunda, feminist
demekleri tarafından "kadın düş-
maıu. maço" ilan edilerek kara listeye
alınmaya, katolik çevrelerin, tutucu
kesimlehn ve gansûr kurullannın da
azılı belalısı sayılmaya iyice şerbetlen-
di artık.
"Seksi, özgürlüğün anahtan" ola-
rak gören, "cinsel eylemi günah oj-
maktan kurtarmak" istediği için ki-
lisenin aforozuna maruz'kalan, işini
bilir, beârgan yönetmenlerin bu ken-
dine özgü "Akdenizli" ismi, alışılmış
tüm "seksi tahrik" klişelerini sansür
elverdiğı ölçüde üstüste yığarak yeni
bir evülik ve ihanet öyİcüsü çeşitle-
mesini önümüze sürüyor, Mozart'ın
olgunluk dönemi eserlerinden "Cosi
Fan Tutte"yle aynı adı taşıyan bu son
fılminde.
1992 başlannda İtalya'da ilk göste-
rildığinde ortabğı ayaga kaldıran
"Cosi Fan Tutte"nin, izlediğimiz yö-
Tkrto Brass da fflmde ufak bir rokfe Hitchcock pbi boy gösteriyor.
netmeni eliyle "yumuşatılmış" versi-
yonunun ("sert" kopyası, elaltından
döndürülen gizli porno piyasasımn
son dönemdeki haün sayıhr "miki"-
lerindenmiş, uzmanlara göre), yaz sü-
resince ılgı görüp talep bulacağı şimdi-
den söylenebilir.
Randevuevi ya da genelev atmosfe-
rinde geçen, rahatsız edici, açık saçık,
yoğun cinsellik ağırlıklı hikayeler an-
latmayı seven, gûnümüzde "İtalyan
usulü erotika"nın Fellini'ye karşıt kut-
buna dahil edilecek uzmanlan arasında
öne çıkan, "Pornografı Kontu", "Sin-
yor Popo", "Latin Soft-Pomo Ustası"
ya da "Fordçu Sapık" gibi hafif sıfat-
larla da anılan Brass, kendi evülik yaşa-
mından da esintiler taşıyan bu son fıl-
minde, başkalanyla yaşadığı cinsel
kaçaroaklan gelip kocasına anlatarak
kocasının kıskançlik saplantısını aş-
masına yardım eden (!), her erkeğin
farkh zevk verdiği görûşüyle öne çıkan
hiç bir fırsatı kaçırmayan (eski gençlik
aşkı kuzeni, Fransız aşığı Alphonse,
gariban kocası. vd.) "orgazm avcısı",
aşın seks düşkünü, alabildiğıne cekıci.
cilveli ve fettan, evli bir İtaiyan
kadırun (Oaudia KoD) sadakatsizlik-
lerini görüntülüyor.
Filmde bütün kadınlann yaptığı
(aslında bütün erkeklerin yaptığmı da
eklemek gerekir!)kocalarına ihanet et-
mek. Brass utanmasa kadın şeytandır
da diyecek, onun için sadakat vb. er-
demleri kulak arkasına atarak güle oy-
naya aldatır, kadın karda yürüyüp Ln-
ni belli etmeden ihanet eder demeye
getiriyor (sanki aynısını erkek de
yapmıyor mu?), evlüik yaşamında sa-
dakat insanın dogasına aykındır ya da
çocuk tehlikesine karşı en geçerli ve
doğal yöntem arkadan ilişki kurmak-
tır gibisinden inciler de yumurtlayan
yönetmen, modası geçmiş fıkirlerin
tutsağı olarak kadırun kuklası halıne
gelen erkeklerle dalgasını geçerken.
"evlilığin erdemlerine halel getirme-
den kaçamak yapmak mübahtır"a
vardınyor işi.
Penthouse üslubundan farksızdiya-
loglar, süslü püslü kartpostallan hiç
aratmayan Venedik dekorunda geli-
şen kaçamaklar, kocalann canlannı
cehenneme postalayan, spor salonu ya
da Türk hamammdan çıkmayan, fet-
tan, işveli, ahmh modern kadınlar, ev-
lilik ya da beraberliklerin gittikçe yoz-
laşarak zıvanadan çıkması, sünepe k o
calar, seks eşitliği, havyar yiyerek açlı-
kla mücadele eden ttalyan burjuvazisi
ve barok ya da rokoko popolar üstüne
yoğunlaşan bir anlatım, vs.vs., yok
yok filmde.
Yönetmenin şimdıye kadarki iri gö-
ğüslü, geniş kaiçalı seks tannçalan-
ndan hayli farkh, güleç yüzlü, seksi ve
dal gibi yeni "bombası" Oaudia Koll.
kocasıru kıskançlık krizlerine sokan
Diana rolüne bizce cuk oturmuş.
Dekadans ve röntgencilik tutkunu.
ttalya'nın uygar cilasmı kazımaya da
meraklı, sınırlı koşullarda, zengin sek-
si hayalgücünü ve düşüncelerini gö-
rüntülere çevirmede oldukça maharet-
li, sürekli cinsellik takınülı Tinto Brass
sinemasının, aykınlıklannı ve beylik
özelliklerini banndıran "Bütün Kadı-
nlar Bunu Yapar", tutarlı bir bütün-
lükten yoksun senaryosuna, aşın tah-
rikçi saplantılanna karşın, türün
sıradışı örneklerinden biri sayüabilir
özetle.
Çağdaş yönetmenler arasında hala
barok zeykini koruyan sayıh sine-
macılanüMaBri olan Tinto,Brass wo-
tizmi. kimf zaman hamallara özgü
kaba sabalığa ve adiliğe de yüzünü dö-
nebilir. Bazen hedefi onikıden vurur
Brass, aşın ve başanlı bir.sahneyi, pe-
kala bayağıbğın parçalanndan akuğı.
sığ ve itici sahneler de izleyebilir onun
filmlerinde.
Son söz, "Cosi Fan Tutte" rahatsız
edici ve özgün bir yönetmenin "keşfe-
dilmesine" neden olabilir. Tinto
Brass'ın olgunluk eseri niteliğindeki
bu filmin sadakatsizlik teması. asbnda
süregelen erkek egemenliğine karşı ve-
rilen etkili bir cevap! (Merakbsı için
not, Tinto Brass sineması üstüne,
Agah ö^öç'ün yazdığı ve Antrakt"m
10. sayısında yayımlanan hacimh ince-
leme de yararlı olabilir.)
'Kurdun Gölgesi'nde harika serin kutup manzaralan sizi bekliyor!
Çağdaş kuzeyli Nanuk eşittirAgagukBirden tepemize çöküveren kavurucu
yaz sıcağı dalgasından kaçarak, bir bu-
çuk saatliğine bize kucak açan 'Kurdun
Gölgesi' fibnine sığınmakla kuşkusuz iyi
ettim. Gerci salon sauna şbiydi arna, fıl-
min afışinden görüntülerine kadar kut-
ba özgü bir serinlik duygusu yaydıyordu
ter boşandıran sıcak havada.
Göz alabildiğine uzanan bembeyaz
kutup manzaralan, yerin ufuk çizgisini
kaybederek göğe kanştığı beyaz kutup
peyzajlan, ıssız ve buzlu tundralara deh-
şet salan efsanevı bir beyaz kurdu, her
yanı kaplamış apak karlar içinde gari-
ban köpeklerin çektiği luzaklarda yapı-
lan yolculuklan ve tümden beyaza kesil-
miş vahşi doğanın, yabıız ve tehlikeü ol-
duğu kadar, serinlik hissi de veren apayn
gûzellığıni beyaz perdeye taşıyan görün-
tüleri, bu filmin çekici yanlannı oluş-
turuyordu bunaltıcı yaz sıcağında. fthal-
ci şirket acaba büınçli bir zarnanlamayla
mı getirmiş 'Kurdun Gölgesi'ni, yoksa
Fransa'da 4 ay önce 'Agaguk' adıyla
gösterilen bu filmin vizyonu tesadüfen
mi kavurucu yaz günlerine denk gelmiş,
orasını bilemem.
Bildiğım, 'Kurdun Gölgesi'nin, Fla-
herty'tün ünlü belgesel sinema başyapıtı-
"Kuzeyli Nanuk' ya da Nichotas Ray'in
Anthony QniiHi-Yoko Tani'yı yönettiği,
çocukluğumuzun ünlü fihnlerinden
'Vahşı Masumlar'ı gibi, her nedense kut-
bu mesken tutmuş Eskimolann yaşamı-
na ilişkin masraftan kaçınjlmanuş bir
macera fılmi olduğu. (Kım bilir, Eski-
molar da Orta Asya'dan Bering Bogaa
ya da başka bır kanalla kutuplara ulaşan
bir kavimdir belki de, tıpkı kızılderibler
gibi.) Hollyvvoodia aşık atarcasına. üs-
tün yapım koşullannda, ekolojik fabl'la
bildik macera filmı kabplannı düz bir
çizgide kaynaştıran yepyeni bir Kanada
filmi 'Kurdun Gölgesi' ya da 'Agaguk.'
Kanada ebedıyatının namlı yazarlan-
ndan Yves Theriault'nun bırçok dile
çevrilmiş ve çok satmış romarundan
uyarlanan fıbn, nispeten onurlu bir
yapımcılık kariyerinin ardından yönet-
menbğe de göz diken, 'aileden sinemacı"
Jactjues Dorfmann'ın imzasını taşıyor.
Soğuğun giderek kâbusa dönüştürdüğü
zorlu koşullarda gerçekleştirilen 'Kur-
dun Gölgesi', 'Palanquin des Larmes'
KirtfHD Gügesi (Shadow of the Wolf-Agaguk) Yönetmen: Jacques Dorfmann / Senaryo:
Evan Jones, Rudy Wurlitzer / Kamera: Billy Williams / Müzik: Maurice Jarre / Oyuncular:
LOu Diamond Philips, Jennifer Tilly, Toshiro Mifune, Donald Sutherland, Bernard-Pierre
Donnadieu / 1992 Kanada (Beyoğlu Fitaş, Şişli Kent, Fenerbahçe Pyramid sinemalannda)
adlı ilk fîlminden sonra Dorfmann'ın
ikinci yönetmenlik denemesi. Theriault'-
nun 193O'lu yıllarda geçe'n tanınmış ro-
manından yola çıkarak oldukça özgür
ve serbest bir adaptasyon ortaya koy-
muş, yapımcı-yönetmen Jacques Dorf-
mann. Eskimo uzmanlannın da yar-
dımlanyla oluşturulmuş senaryodan, ti-
cari nedenlerle Ingılızcc olarak çekilen
fılm, 1930'lardan günıimüze taşıyor ko-
nusunu. O dönemden \ agüne çok şeyin
değiştiğı çagımızda. jjgarlığın ancak
kıyısından köşesinden teğet geçtıği, dün-
yanm tepesındeki 'beyaz kıta'da pek de-
ğişmeyen basit yaşamlannı gûnümüzde
de kabileler halinde sürdüren, dış dün-
yayla ilişkileri sınırlı, geleneklerine,
inançlanna bağlı, özgürlüklerinı 'beyaz
adam'a kaptırmamaya karaıiı Eskimo-
lara oldukça sıcak yaklaşıyor. Bir kabi-
leden dığerine, özerklikleri, tavır ve dü-
şünce tarzlan, dinsel ınanışlan farkb, ka-
bile aşamasından öteye geçememiş bu
insanlara haylı sempatık bakıyor. Zaten
bu ve çevreci yaruyla, 1993 Birleşmiş
Milletler Yerii Haklan Yılı kutlama-
lannm da açılış filmi olarak gösterilmiş
'Kurdun Gölgesi', sonuçta yine de •be-
yaz adam'ın gözünden çekılmiş, Holly-
wood usulü macera filmi özentisi, ek-
santrik bır Kanada yapımı olmaktan
öteye gidemiyor ne var ki.
Fibtide 'beyaz adam'ın yasalanyla
tanışıp kurallannı ögrenen Eskimolar
verdikleri kürk karşıbğında uygarlık ah-
yorlar, yani içki. Kabile şamanının (Tos-
hiro Mifune) oğlu Agaguk (Lou Dia-
mond Phillips) 'halkının içkiyle
kandınlıp zehırlenmesine' tepki duya-
rak, bunun sorumlusu uyanık bir beyazı
kavgada öldürüp babasıyla da çatışınca
kansını (Jennifer Tilly) alarak kabıle\i
terkediyor, doğadaki sınavmı vermek
üzere yalnızlıga gömülüyor. Agaguk
tundrada efsanevi beyaz kurdu, babası
da Agaguk'un peşindekı Kanadab pobsi
(Donald Sutherland) köy yerinde vurup
öldürüyor. Beyazlarca tutuklanan ba-
bası helikopterden atlayıp yere bir kartal
olarak süzülürken, kendini karutlayarak
babasının mirasını hak etmiş Agaguk da
kabilenin yeni şamanı oluyor fınalde.
Bir Iglo (Eskımonun buzdan evi) nasıl
yapılır, buzda nasıl babk avlanır ya da
Eslcimo cenaze töreni nasıl olur? tgloda-
ki gündelik hayat; dokümanter kesitler
sunan bölümlerden Moby Dıck taklidi,
intikamcı bir balinanın buzlan kıra kıra
saldırdığı, biraz çocuksu kaçan spekta-
küler sahnelere kadar habire Eskimo ve
kutup yaşamına ilişkin bilgi vermekten
ve göstermekten, şöyle esasb ve kişıklikli
bir sinema dili oluşturmayı unutmuşgö-
rünen yönetmen, kuzeydeki büyük be-
yaz kıtanm, yalnızlığın hüküm sürdüğü
ıssız görüntülerine sankı bir başka geze-
gene aitmişcesine ürkütücü manzaralan-
na yüklendikçe yûklenmiş. Naıf mızan-
seni hayb dagımk, savruk, yer yer dokü-
manterizme iyice teslim olmuş Jacques
Dorfmann. Allahtan ekibinde Oscar'b
usta besteci, kameraman ve montajcılar
var da (Maurice Jarre, Billy VVilliams ve
Françoise Bonnof), onlann katkılanvla
yenilir yutulur ve rahatlıkla seyredilir
nale getiribniş 'Kurdun Gölgesi'. Ger-
çekte Navajo kızılderilisi aktör Lou Dia-
mond Phillips, süper bir modern Eskimo
yiğidine dönmüş "esas oğlan'. Gerçekten
Eskimo kökenli Kanadab genç yıldız
Jennifer Tilly de, ablası Meg Tılly'yi hiç
aratmayan gözalıcı bir Eskimo dilberi
filmde. Japon sinemasının ünlü aktörü
Toshiro Mifune'nin bu 'kolanyalist ve
çocuksu Eskimo fabl'ında işi ne denebi-
Ûr, Mifune de kalın postlann altında
kaybolmuş bir kabile şamanı. Donald
Sutherland da yine bir kez daha us-
talıgını örnekleyeceği bir polis rolü bul-
muş, dağda kırda buzda bile. Yer yer il-
ginçleşen, ancak basit ve önemsızce bır
film 'Kurdun Gölgesi'. Sonuçta şu da
eklenebilir: Sıcak havada iyi gidiyor...
Opvvell, ReHanv TV
Vesare
ZEKİCOŞKUN
Meslek hastahklan arasında "yıpranma riski"ne ayn bir
yer tamnması gerekiyor. Yıpranma salt bedensel değil: dü-
şünsel, dolayısıyla zihinseldir. Hiçbir sigorta bunu karşılaya-
maz.
Günümüzün gözde mesleklerinden reklamahk. kendini en
başta "yenilikçi-yaratıcı" bir iş, uğraş olarak sunar:
Her ürün karşısında, üstlendiğıniz her kampanyada. her
çalışmada bu heyecanı duymazsaruz. ortalamanın üstüne çı-
kamazsınız. Demokrasınin "medyakrasi"ye dönüştüğü dün-
yada "mediokrasi"ye, yanı ortalamaya düşmekse. reklam
için, reklama için ölümdür. Medyada adama ekmek vermez-
ler.
Böyle denir reklam dünyasında. Pazarlama, işletme ma-
haretîeri düşünsel, sanatsal maharetle, yaratıabkla birleştı-
ribr. Ürüne kişilik kazandırmak, onu tanımlanmış hedef kit-
leye en rasyonel olarak sunmak. pazarda ayncabklı bir konu-
ma yerleştirmek, reklamın olmazsa olmaz kurallandır.
Bunlar her zaman olur mu, başanlabilir mi?
Tabii ki pek kolay değil. Onun için en sık değişen "vizyon"
reklam dünyasının ürünlerindedir. Kampanyanın ömrü
kısadır. En uzunu 60, en kısası 10 saniye olan filmler bir aya
kalmadan yeni versıyonlarla yer değıştınr. Gazetelerdeki.
dergilerdeki ılanlar aynı yayın organında en fazla üç-dört kez
boy gösterir. Sonuç: Durmak yok.
Durmasanız da, amaca her zaman ulaşamazsınız. İşte o za-
man mesleki deformasyon başlar: Yapılmış, başanya ulaşmış
işlerin üstünden gıdersiniz. Oradaki düşünceyi ("yaraücıbğı")
kendi konunuza uyarlarsınız. Bu size en azmdan göriintüyü
kurtarmayı getirir. Eh, yenne oturursa, tutarsa, başandır.
Geçenlerde izlediğim bir televizyon reklamı düşündürdü
bunlan Belkı hatırlarsınız: Bir hapısaneyi ya da toplama
kampını andıran soyut mekan. Tek tip giysili, kafalan
kaanmış tek tip görüntülü bir dizi insan. Karşılannda yine
tek tip bir dızı monitör; TV ekranı ve tüm ekranlarda aynı
görüntü: Gözlüklü bır asık yüz. Fonda uğultulu, ürkütücü bir
ses.
Bilenler biliyor, biz bu fîlmi izledik: 1984, hani Onvell'in
romarundan sinemaya uyarlanan, "Büyük Birader Seni Izli-
yor" diyen film.
Sonra ne oluyorsa. koridorlarda bir komando timı behri-
yor. Arkadakiler "SAS" komandolan belki de (jri, madeni
renkü giysileri, yüzlerini gizleyen kasklanyla uzayh da olabi-
lir); öncüleri insanı şaşırtıyor. Kırmızı şortlu, kolsuz-beyaz ti-
şortlu, ayağında beyaz-keten spor pabuclanyla saçlan arka-
dâ toplanmış, sanşın, uzun boylu bir bayan atlet... Ama kul-
landığı alete bakarsanız koşucu değil, okçu. En önde ve koşar
adım ginyor görüntüye.
Sonra bu bayanın savurduğu ok ekranı parçalıyor. Big
Brother'ın görüntüsü dağıbyor ve reklama konu olan ürünün
mesajı geliyon "Hiç kımse demode teknolojileri kullanmaya
mecbur edilemez. Herkesin üstün.... teknolojisinden tam ya-
rarlanma hakkı vardır."
Şimdi, yine bilenler biliyor-final bölümü dışında-biz bu fil-
mi de izledik: Bundan on yıl önce, tam da 1984 yılına doğru
dünya, George Onvell'in 1949'da yayınlanan ünJü "Karşı
Ütopya"sının; 1984 adb romanda çizdiği karabasanın nere-
sinde olduğumuzu tkrüşırken Macintosh için bir reklam fil-
mi yapıldı.
Reklamfilmi,Onvell'in yapıüna doğrudan ve açık bır gön-
dermeydi. Bizim şu sıralar TV'de izlediğimiz yerlı reklam fıl-
minin başlangıcındaki görüntülerin aynısı orada da vardı. Ve
deniyorduki:
"1984 yıb, asla '1984' gibi olmayacak... Çünkü 1984'te
Apple sizlere Macintosh'u sunuyor." Yanbş hatırlamıyor-
sam, bu 9ödB^!ete"likte savrulan gülle (veya gürz) bizim filmı-
mızdeki ok gibi ekranı parçalayıp Big Brother'ın görüntüsü-
nü dağıtıyordu.
Bizim reklamcılar da belli ki ürünlerine böyle bir nitelik -
kimlik vermek istemişler. Ama gabba bir şeyler yerine
oturmamış. Macintosh. insanlann gündeminde yer alan ve
zdhninde çağnşımı olan bir olguya (yapıta, "1984"e) gönder-
me yapıyordu. Tek bılginin, tek gerçekliğın, tek görüntünün
yayıldığı bir gündemi değiştirmekten söz ediyordu. Bunun
aracı olarak da bilgi-işlemde yeni bir sistemı, ürünü; bilgisa-
yan sunuyordu.
Oysa bizim reklamımızda çizilen ortamla sunulan ürün
arasında böyle bir bağlantı kurmak pek mümkün değil. So-
nuçta bir TV alıcısı sunuluyor. Var olan TV kanallanndaki
görüntüleri sunacak o bize. Kendisi yeni bir görüntü, yeni bir
sistem yaratamaz.
Tabıi bir de reklamın seslenmeyi amaçladığı "hedef kitle"
diye başka bir gercekbk var Macintosh'ta izleyicinin, gön-
derme yapılan dünyadan (Onvell'in 1984'ünden) haberdar
olduğu varsayılmış. Doğrudur: Bilgisayar kullanıcısı-alıası,
belli bir eğitim düzeyine sahiptir. 1984'ü okumamışsa bile
güncel tartısmalardan şu ya da bu şekilde duymuş obnası
muhtemel. Özellikle de reklam fılminin yapıldığı dönem göz
önüne alınırsa...
Ama bizim reklamımızda böyle bir ortak payda-algılama
yaratma olasıbğı da zayıf gözüküyor. Dediğim gibi, satışı ya-
pılan sonuçta bir televızyon markası. Aynı dönemde diğer te-
levizyon üreticıleri "yenileme pazan"na yönelik kampanya-
lar yürütüyor: Markası ne olursa olsun eski televizyonunuzu
getirin, peşinata sayalım, yenisini size taksıtle verelim diyor-
lar.
Denirse ki, bu satış değil imajfilmidır;yaratıbnaya çalışılan
imajın da karşılığı yok!
Kısaca zor iş reklamahk. Yeniliğe-yaratıcılığa her zaman
ulaşılamıyor. Attığmız ok dönüp sizı vurabihyor. Dedik ya,
düşünsel-zihinsel yıpranmanın sigortası yok.. faturası ağır:
Orwell'in ne yazdığmı ve niye yazdığını bileceksiniz. Onun
yazdıklanndan esinlenilerek yapılan reklam fılmini bileceksi-
niz. Benzer bir filmi de siz yapacaksınız. Ondan sonra benim
gibiler de kalkıp "olmamış" diyecek...
Onvell yaşasaydı, televizyonlara, reklamlara. yaşananlara
bakıp"1984'tesinizhâlâ"dermıydi?Acaba..,
YENİ BAŞLAYANLAR
Ahlaksız Teklif - Bugün gösterime girecek fitaılerden "Ah-
laksız Teklif-Indecent Proposal", gûnümüzde neredeyse tüm
değerlerin yerini almış olan paranın gücünü ve hala satın alı-
namayacak değerler kahp kalmadığını sorgulayan bir fılm.
Lise yıllannda birbirlerine aşık olan David ve Diana. mutlu
evlih'klerinin yanı sıra mesleklerinı de başanyla sürdürürler.
Düşlerindekı geleceği yaratmak için yatınmlara girişip ba-
şansız olunca, şanslannı bir de Las Vegas'ta denemeye karar
verirler. Birbirlerine ve aşklanna olan inançlannı henüz yitir-
memiş olan genç çiftin karşısına bu çok güç durumda, ilginç
teklifiyle milyarder bir işadamı olan John Gage çıkar.
John, genç kadınla bir gece geçirmek karşıbğında çifte bir-
kaç milyon dolar teklif eder. Adrian Lyne'in yönettiği filmde
Robert Redford, Demi Moore ve Woody Harrelson başrolü
paylaşıyor.
Kocalar ve Kanlan - Bir süre önce aynldığı Mia Farrow ile
olan çocuklann vesayet davasını kaybeden ve evlatbk çocuk-
lannı denetim altında görmesi kararlaştınlan VVoody Allen'ın
22. fıhni "Kocalar ve Kanlan-Husbands and Wifes" da bu-
gün gösterime giriyor.
Filmde. yaşamlannda başgösteren değişimler nedeniyle ev-
ülik, dostluk, sadakat, romantizm, güven ve aşk gibi evrensel
sorunlan yeniden gözden geçirip değerlendirmek zorunda ka-
lan evli iki çiftin öyküsü anlatılıyor.
Kocalar ve Kanlan'nda, Woody Allen'la birlikte Lysette
Anthony, Judy Ravis, Mia Farrovk, Juliette Lewis, Liam Nee-
son \c yönetmen Sydney Pollack rol abyor. "Benim Afnkam"
fılmiyle en iyı fılm Oscar'ını alan yönetmen Sydney Pollack,
Allen'ın fılminde rol almanın kendisi için önemli ve ciddi bir
olay olduğunu belirtiyor.