Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18HAZİRAN1993CUMA
12 DIZIYAZI
Hizbullahçılârlagörüşüyorum
W?T7TTTWW!WSTSyüWT9VW J-? <&
n
<*ah
a
değerh görüyorum onlan. sürdürür bazılan sürdürmez. Devle
| | | ^ M a U W v İ F İ i « l 3 l l MJazenbunUuiİmanadavetedeSİm Dini müslümarüar da geliyor, onlarla yanha Hızbullah sürdürür, Iranyanü
-5-
H
izbuDah için ne diyorsu-
nuz? Güneydoğu'da
önemli bir probiem ola-
rak çıktL Devletin kur-
durduğu söylendi. Bu
aradaPKK'nmHizbul-
lah'la görüşme yapttğı ve karşılıklı bir
protokol imzaladtgı söylendi. Bu işin
aslınedir?
ÖCALAN - (Güterek) Hizbullah
kardeşlerimle biraz görüşüyorum. Ba-
zen bunlan imana davet odesırn geli-
yor. Bunlara ilerde Allah'ı da biz izah
edeceğiz. O çocuklann moralini boz-
mamak lazım. Allah diye inandıklan.
İslam diye belledıklerinın içeriğini faz-
la bilmiyorlar. Bunlan devlet kullan-
maya çalışıyor. Dış güçler belki kul-
lanmaya çalışıyor. Çok da kötü kul-
lanmaya çalışıyor. Bir dönemde Sov-
yetler Birliği TKP'yi böyle kullandı.
Türkiye'yı de buna benzetum. Al
TKP'yi vur Hizbullah'a, al birini vur
ötekine.
En değerli militandan değerli
- Görûşüyomz dediniz. Basına bir lu-
sun şeyler yansıdı. Daha önce Hizbul-
lah'Ia çatışıyordıınuz.
ÖCALAN - Hizbullah meselesi dini
bir mesele falan değil. PKK'dan biraz
zarar gören feodal aşireıçi kesimler
var. Bundan güç buluyorlar. Sanıyo-
rum İran, Kürdistan'da bir boşluk ol-
duğunu fark ettı. Kemalizmin aşın-
dığını gördü. Ban eğihmlerı destekle-
mek istemiş olabilir. Bundan güç aldı-
lar. Bir de devletin kendisi Kemaliz-.
min artık tutunamayacağını anlayın-
ca, bu tarikatlan, en son da dini temel-
'azen bunlan imana davet edesim
geliyor. Bunlarailerde Allah'ı da biz
itah edeceğiz. O çocuklann moralini
bozmamak lazım. Allah diye
inandıklan, İslam diye
bellediklerinin içeriğinifazla
bilmiyorlar. Bunlandevlet
kuüanmayaçabşıyor. Dış güçler
belkikullanmayaçauşıyor. Çok da
kötü kuüanmaya çaüşıyor.
de Hizbullah'ı devreye soktu. Bu me-
sele böyle ortaya çıktı aslında. Üç tûr-
lü Hizbullah var. Biz tabii ki, İran'ın
etkisini ayn değerlendirmeye çalışı-
yoruz. Gerçekten Allah'ına inanan ra-
dikal varsa onu ayn değerlendiriyo-
ruz. Aşiret, feodal çikarlan bulunduğu
için Hizbullah'a sığman varsa, veya o
maskeyi giyen varsa, onu ayn değer-
lendiriyoruz. Bir de devletin kurduğu
Hizbullah var, onu ayn değerlendiri-
yoruz. Bır de genelde din gerçeğini de-
ğerlendirmeye çalışıyonız. Bütün bun-
lar, bizim soruna kapsamlı yaklaş-
ügımızı gösterir. Diğerlerinin yaptığı
gibi; laik miyiz değil miyiz, hangi tari-
kattanız, radikal müslümana mıyız
değil miyiz, gibi tartışmaya girmiyo-
ruz. Dinine bağlı bir Mella Abdullah
vardır. Beni en iyi anlayan ve gerçek-
ten Kürdistan'ın en saygıdeğer, teslim
olmamış, temiz bir müslümanıdır.
Çok iyi bir birliktelik doğdu. Çok de-
ğerli Mella'lar vardır. En iyi militan-
dan daha değerli görüyorum onlan.
Dini müslümanlar da geliyor, onlarla
da anlaşabiliyoruz. Ama devletin kul-
landığı, bazı sapık, Aüarûn Partisi di-
yen kişiler de çıkabilir. Bunlar bana
göre ha MHP faşisti. ha bövle faşist,
fark etmez. Hepsine hak ettiği cevabı
verebilecek durumdayız.
- Yani farklı eğüimlere göre farklı
tavırlar aldığınızı söylûyorsuouz.
ÖCALAN - Tabii. tabii...İran'a da-
yalı Hizbullah varsa, önce anti-emper-
yalist olmak zorunda, anti-kemalist
olmak zorunda. Böyle oldu mu bizim-
le ittifak aramak zorunda.
- tran'ın çizgisiyle size yaklaşır mı
demek istiyorsunuz?
ÖCALAN - Gayet tabii... Yapmaz-
sa. demek sahtekardır. Biz hepsine uy-
gun yaklaşımlarla cevap veriyoruz da,
sanıyorum bu tutumumuz meseleyi
çözümleyecektir.
- Bu açıklamanızdan, HizbuUah'ın
önümüzdeki dönemde bu tür eylemleri
sördünneyeceğinden söz edebilir miyiz?
ÖCALAN - Gayet tabii. Kendileri
bilir. Dediğim ölçülerde iseler bazılan
sürdürür bazılan sürdûrmez. Devlet
yanhsı Hizbullah sürdürür, İran yanlı-
sı dinine bağlı, İran yanlısı anti-emper-
yalist olanlar sürdûrmez. Yurtsever
olan gelir bizimle ittifak arar.
- İran yanblarıyla iüşkiler var, de-
mek mibtı?
ÖCALAN - Tabii bu çerçevede üiş-
kiler çözümlenir. Doğrultumuz kap-
samlıdır. Herkesı gerçek konumuna
göre cevaplandıracak esnekliktedir.
Sanmıyorum bu konuda zorlanıp çö-
züm hatasına düşebileceğimizi.
ürt cephesinde ateşkesle
biriikte bir değişiklik
oldu. Daha önce sizinle
ilişkikri son derece bo-
zuk olan ve sizin
hakkırazda ve sizin on-
hakkında çok kötü
şeyler söylediğjniz ve tutumlar aldığınız
insanlarla bir araya geküniz. Ateşkes
ise yeni bir tablo ortaya çıkardı. Bu tab-
lo nasıl ortaya çıktı, bundan sonra nasıl
Hamreş Reşo, Celai Talabani, Abdullah Öcalan, Kemal Burkay ve Ahmet Türk, soldan sağa sıralanınışlar. Apo'nun
etrafındalar. Aralanndaki aynlıklan giderme ve bir Kürt birtikteugi oluşturma çabasındalar.
Öcalan'ın kisiliği, kadın, aşk vecinsellik / 4
'Banahiçbirkadınaşığımdiyemez'
•v^en sana âştğpn, diyemes aî? >
IL^ÖCALAN - Büyük sevgileri de
§ 3 var. Fakat çok edepli çok
dürüst tutumlan var.
-Yani bir kadınsueâşıkolamazmı?
ÖCALAN - Yani, Türkiye'deçokça
görüldüğücinsten.hiçbirisiâşıkola-
maz.
- Bir kadın gelse size, dese ki; Abdullah
Öcalanben sana âşığun,senisevi-
yorum. Bu aşka siz de ortak olur
musunuz?
ÖCALAN - O çok iyi bilir ki, Apo'ya
bu sözü söylemek büyük yetenek
ister.
- Yok mu öyle yetenekb* bir kadın?
ÖCALAN - Desin, hiç çekinmesin.
Derhal kendisinekoşûllanmı day aü-
nm. Beni sevmenin ABC'si böyle
başlar derim. Devam ederse, o
kadına bravo derim.
- Nedir seni sevmenin ABCsi?
ÖCALAN - Gelsin bir kadın. Sıra-
lanm. Bana komplo yapmasın...
- Kadın sana neden komplo yapsın.
ÖCALAN - Entrika, şantaj, yapma-
sın diyorum. Onu da istediği gibi
götüreyim.
- Bövle kadın ohnaz mı? Seven insan
•rkekokamkadmolsun, aşklaboğla-
nırsa birbirine. şantaj yapmak için
değil sevmek için sever.
ÖCALAN - Bravo derim öyle bir
kadın çıkarsa.
- Yok mu öyle bir kadm. Çıkmadı mı
şündiye kadar?
ÖCALAN - Böyle bir kadın çıksa ne
mutlu bana.
- Böyle bir kadına rastlamaduı mı?
ÖCALAN-Anyorum (Ha..ha...)
Ben bir kadın düşkünü değilim.
- BH bir düşkünlük değil ki... Bu insani
birözeüik...
ÖCALAN -Tam tersinedeğer veri-
yorum. Fakat bu konuda gerçekten
ölçülerim var, seviye tutturmak
istiyorum.
- Aşkı sen çok sovnrJuyorsun. Aşkaıo
kadar seviyesi olmaz. Aşk aşktır.
ÖCALAN - Ben ona katılamam.
Kölebirkadmla...
- Köle bir kadından söz etmiyorum.
Kişi&Ui bir kadından söz ediyorum.
ÖCALAN -Ciddi kişilik yetmezliği
olanla ben bir saniye yaşayamam.
Çıldınnm.
- Sen sürektfolumsuz kadm tipini çi-
ziyorsnn.
ÖC ALA>U Sana bir özelliğirni daha
haürlatayım, meselaçoğunuzun
rahatlıkla ilgi duyabilecegi bir ilişki,
buna cinsel ilişki de dahil. Ben bazen
utamyorum, nasıl böyle oluyordiyo-
rum.
-Bununsonocuhayatınboyuncabekâr
kabrsm, ilişki kuramazsm. Aşksız
kauTSm.
ÖCALAN - Hayır, ben bu konuda
tutkulu olan birisiyim.
- Peki var mı şimdi böyle bir tutkun?
ÖCALAN - Var tabıı. Kadının
özüne çok büyük değer bıçıyorum.
- Söylediklerin hayali şeyler.
ÖCALAN - Özgürleşürici çaba çok
büyük tutku yaraüyor. Bir kadının
özgürleştigini görünce sevme olayı
gelışiyor. Çok önemli, benim için
evliUkten önemli.
- Benim soruma cevap obnadı bu...
ÖCALAN - Sen asla o cevabı bula-
mazsın. Türkiye ölçülerine göre bir
cevap bulacağırüzı da sanmıyorum.
- Benim sorulanmın Türkiye ölcûleri
UebirOişkisiyok.
ÖCALAN - İCendine güvenen birisi
çıksın, karşıma gelsin... Birkadın çık-
sın gelsin diyorsun, ben de gelsin
otursun diyorum
- Divelim ki böyle bir kadın şundiye
kadar çıkıp cesaret edemedi. Sen cesa-
ret edemez misin? Divelim ki bir güzel
kadın gördün. du\ guİannın tam da
sana u\gun olduğunu hissertin; cesur,
özgür, kişflikli.. (Ben bunları sayarken
öcalan gülüyor) aşkını söylemeye
cesaret edemez misin?
ÖCALAN - Ben onu müthiş yapi;
yorum.
-Benbirisineâşıkolsamgiderona
söylerim, doğal olanı da budur.
ÖCALAN - O sızın evlendiğiniz
bütûn kadınlann, bu evlibklerden
boşandırmaktan tut, yeni özgür
birleştırmelere kadar vanm.
- Bunlar çok iddialı sözler. Kadın er-
kek Uişkisüıde sökmez bu iddialar.
ÖCALAN - İnşallah Türkiye'ye
adım adım yaklaşınz; o beylerin,
paşalannhepsinin evindeki kanlan
kızlan alıp başka türlü birleştirmelere
sokmaz isem banada Apo
demesinler. Evliliklerin büyük bir
kısmısahtekârhk,aşklannbüyükbir
kısmı sahtekârhk. Aldatmaca
özellikle de kadının aleyhine.
İkiyüzlülük.
ÖCALAN - Biz fiili durumu resmi-
leştimıeye çaüştık. Dikkat edilirse bir-
çok görüşün arasında fazla fark yok.
Ulusal sorun, Kûrdistan statüsü, he-
defleri ve hatta mücadelesi üzerine. Bu
var olan birlikteliği protokolle meşru-
laştırdık. Diğer birçok örgûte de aynı
şeyi söyledim. Sizin görüşlerinizin
önemli bir kısmına ben katılıyorum ve
belgeye dökün imzalanm, dedim. Ge-
len döktü ben imzaladım, gelen döktü
ben imzaladım, sonunda bu birlikte-
likler meselesi ortaya çıktı. Yani yapay
bir aynlığı giderdik. Şüphesiz bazı ko-
nularda görüş farklıhklan, tavır farklı-
lıklan, hatta kişisel farklılıklanrnız
çok. Ama benzerİıklerin oluşması için
son derece esnek davrandım, eski tür
o, "Şu cûmle şöyle olsun, benim temsil
düzeyim şu olsun" gibi bu tür basit he-
saplara gjrişmedik; toleranslı, oldukça
yapıa bTr yaklaşımla her tür örgüt ve
kişiye karşı ayru tavn sürdürdük.
Sonuç, şimdi herkes bu tür jbirükte-
liklere kaulmak durumunda. Bundan
sonra da mümkünse bir cephesel birli-
ğe götürmek için çaba harcıyoruz. An-
laşıhyor ki; bu konuda örgütlerin çe-
şitliliği nedeniyle belki yoğun gelişmez
ama, birşeyler yapmak, tavırsız politi-
kasız kalmak istemeyenler böyle bir
birlikteliğj- adına cephe de denilse-
resmileştirip, kalıcı ve biraz bu isim adı
altında politikalannı daha başanb ya-
pacaklanna inanıyorlar. Önümüzdcki
dönemde de bu konuda cephesel bir
ilan gerçekleşecektir.
Bingöl, problem çıkardı mı?
- Bingöl olaymdan sonra cephe için-
de, ilişkide buluoduğunuz Kürt örgötieri
arasında problem çıktı mı?
ÖCAL.\N - Hayır, hayır çıkmadı.
Çünkü, Türkiye'nin pişmanbktan
başka hiçkimseye birşey dayatmadığı-
m, Kürt meselesini tasfiye etmek iste-
diğini, geleneksel tenkil ve teslim alma
yöntemleriyle sonuca gitmek istediğini
iyibiliyorlar.
Bu konuda gereken bilinç düzeyleri
var. Olsa olsa, taktik açıdan belki eleş-
tirebilirler. Ve biraz da böyle oldu. Fa-
kat onlar da şunu söylüyorlardı,
"Eğer Türkiye poliükasını değiştir-
mezse, Sayın Burkay'la yaptığıınız
protokolde, bizler de silahh mücadele-
yi dûşünmek zorundayız, hatta bu ko-
nuda bazı hazırhklanmız var" demiş-
lerdir. Diğer örgütler fazlasıyla öyle-
dir.Ve hatta daha da ohımlu bir orta-
ma girmişlerdir.
-Yani 'Bingöl sonrası Kürt örgûrJe-
riyle bir sorun yok' mu diyorsunuz?
"ÖCALAN - Daha olumlu daha hız-
landıncı bir birlik gerçekleşebilir.
YARDT: İSLAMİYET VE
TALABANİ
Âtatürkdiyeyazclıkaleıııiııiııucıı
MUMCU
Atatürk Ukekrinin scuhkbekçisi
Btiimin kültvrün eşsizelçisi
Ardından ağladı, ağladı durdu
Buyurdun aydmı tüm emekçisi
Apaçıkhecesi, apaçık cümlesi
Atatürk diye haykvrcb. durdu
Ne gimdüzü vardı ne degecesi
Buyurt için hep çalışıp durdu
Adı Uğur'du, soyadı Mumcu
Atatürk diye yazdı kaleminin ucu
Ardmda bu utus birkale burcu
Ölmet&ı arttk ölmezsin Mumcu
Muharrem Çakar
Atatürk Türkiyesi devrimi,
derhokrat, yiğit önderini yiürdi.
ÖbnedinUğurabi,
ölmeyeceksin. Senden biz
üredik, sendenmilyonlar
üredi. Senden yılmaz bir
Türkiye üredi. Seninle,
ruhunla, fikirlerinle,
ölümsüz bedeninle yıUarca,
asırlarca Cumhuriyeti ve
gazetemizi
yaşatacağız.
MehmetSuda
SÜRECEK
DEiMOKRAStNİN, LAİKLİĞtN VE
DÜRÜSTLÜĞÜN ARDCMDAN;
Karanlığın aydmlığı, alçagın yûkseği.
karanın akı ve kirlinin temizi olduğu gibi,
her şeyin olumsuzunun olumlu tarafı idi
Uğur Mumcu. Ülkemizde dürüstlüğun, iyi
ahlakın, yurtseverliğin, laikliğin ve
cnmhuriyetin yılmaz savunucusu ve bu tür
meziyetlere sahip olanlann okumaya
doyamadığı bir yazardı. Bu yüzden cenaze
törenıne katılan yüz binler içindeTürk siyasi
yelpazesinin hemen her kesıminden kişiler;
kısacası dürüstlüğe, gerçeğe ve iyi ahlaka
susamışve susuzluğunu Uğur Mumcu ile
gideren ve ancak bu kaynağın görünürde
aniden kuruması ile şaşkınlığa dönmüş,
infıale kapılmış yüz binler vardı. Uğur
Mumcu'nun'katli, milyonlarca benzergörüş
sahibi yurttaşm kabul edemeyeceği bir ka>ıp
olmuştur. Ancak milyonlarca Uğur
Mumcu'yu susturamayacaklannagöre söz
konusu eylem, Uğur Mumcu gibi
düşünenlerin önlenemez, engellenemez
büyümesine, gelişımıne >ardıma olacaktır
ve nitekım olmuştur
HacettepeliYerbiümciler Deroeği
Yönetim Kundu
Ebru sanatçısı Ülker Akçalı Basın Mfizesi'nde açöğı ebnı sergisin-
de, ocak ayında yitirdiğimiz v azanmız Uğur Mumcu'nun yapdnuş
portrelerini sergiliyor. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL)"
ÇALIŞAJNLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
"Ne Kadar Süre Borçlamnam
Gerekir"
Soru:Bir kamu kuruluşunda sigortalı olarak çahşırken, 1969yı-
lında yurtdışına çahşmaya gittim. Ve 1984 ydma kadar
yurtdışında çaltştım.
1984'te yurtdışındaki sigorta kunımuna ödediğim
primlerimi de alarak yurda kesin dönüş yapnra.
Türkiye'ye döndukten sonra, 1988 yıimda bir dükkân
açtnn ve 1992 yılı ağustosunda bu dükkânı kapattnn. Bu
süre içinde Bağ-Kur primlerimi düzenli olarak aksatma-
dan > atırdım.
Askerlikte geçen 24 aylık süreyi borçlanarak, isteğe
bağlı sigortadan emekü oİmak istiyorum.
1) Yurtdışında çalışmış olmam emekliliğimi etkiler mi?
2) YurtdışuMİa geçen süreyi de borçlanabilir miyim?
3) Emeklilîk için ne kadar süre borçlanmam gerekir?
(M.D.)
YANTT: 1) Yurtdışında çalışmış olmak Türkiye'deki emeklilik
haklanm ortadan kaldırmaz.
2) Yurtdışında geçen çalışma sürelerinin borçlanılarak, sosyal
güvenlik yönünden değerlendirilmesine olanak tanıyan 3201 sa-
yüı yasa, 22 Mayıs 1985 günü Resmi Gazete'de yayımlanmış ve
aynı gün yürürlüğe gjrmiştir.
Yasamn yürürlüğe girdiği 22 Mayıs 1985 tarihinden önce yur-
da kesin dönüş yapanlara iki yıllık yaalı başvuruda bulunma sü-
resi tanınmıştır.
22 Mayıs 1985'ten önce yurda kesin dönüş yapanlar için tanı-
nan haklan kullanma süresi, 22 Mayıs 1987'de son bulmuştur.
Bu nedenle bugün 3201 sayılı yasarun getirdiği haklardan ya-
rarlanmamz söz konusu değildir.
3) Sosyal Sigortalar Yasaa'nın 60. maddesinde. yaşlılık ayhğı
bağlanmasma ilişkin koşullar belirlenmiştir. Bu koşullardan biri
de sigortabrun:
"b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıl-
dan ben sigortalı bulunrnası ve en az 3600 gün" malullük, yaşlılık
ve ölüm sigortalan primi ödemesidir.
Bu koşula göre, 15 yıllık sigortalılık süreniz dolmuş bulunmak-
tadır. 24 ayhk askerlik sürenizi de borçlandığınızda, Türkiye'de
Sosyal Sigortalar ve Bağ-Kur kapsamında geçen süreleriniz top-
lamı 2410 günü bulacaktır. 2410 günlük prim ödenmiş süreyi ön-
celikle, 3600 güne tamamlamahsınız. Bunun için de en az 1190
gün (3 yıl 3 ay 20 gün) isteğe bağlı sigortaya prim ödemeniz ve 55
yaşını da doldurmanız gerekecektir. Bir başka koşula göre ise,
(25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5000 gün prim ödemiş olmak)
2590 gün isteğe bağlı prim ödedikten sonra 55 yaşınızı doldurma-
dan yaşlılık ayhğı almaya hak kazanırsınız.
ANKARAANKA
MÜŞERREF HEKİMOCLU
Tansu ÇHepin Çizgüeri
Siyasal bir kuruluşun başkanlığına bir kadının seçil-
mesi ilkkezyaşanmıyor ülkemizde. BehiceBoran'ınTİP
Genel Başkanlığı var. O günleri yaşayanlar anımsar,
emekçilerin ve aydınların oylarıyla gerçekleşen bir olay.
Hiç yadırganmadı, abartılmadı, yürekli savaşının ve ay-
dın kişiliöinin uzantısı diye yorumlandı.
DYP, TİP değil elbet.
DYP tabanının bir kadın başkana hazır olmadığını bir
aralık Tansu Çiller'in "baba"st Sayın Demirel de soyledi
galiba. Galiba diyorum, çünkü olağanüstü kongre önce-
sinde kim ne söyledi, ne söylemedi çok belli değil. Her
şey gerçeküstü boyutlara, yorumlara vardı. O boyutlar
ve yorumlarla kamuoyu da çok sağlıklı oluşamadı ben-
ce. Tansu Çiller'in başansı yalnız DYP açısından değil,
ülkemiz açısından da ilginç bir olay. Belli sorulan, so-
runlan da biriikte getiriyor. Sorulan en iyi tarihçiler, top-
lumbilimcileri yanıtlayacak sanırım. Tansu Çiller belli
bir özlemin simgesi mi gerçekten, belli bir beklentiye,
değişim, yenilenme isteğine umut vermesi nereden
kaynaklamyor, hangi özelliklerinden?
Plastik cerrahlık dalından Prof. Dr. ömer Alp, son on
yılda insanlarda güzeli yakalama eğiliminin hızla geliş-
rjğini söyledi TV'de. Aynayla barışık olmayanlar duyu-
yor bu ilgiyi. Kimi yüzüyle, kimi vücuduyla barışık değil,
bıçağa başvuruyor! DYP'deki seçim de böyle bir egilim-
den mi kaynaklamyor diye soran dostlanm var. Tansu
Çiller'in aynayla banşık olduğunu söylüyorlar! Yanlış
değil, DYP Genel Başkanı'nın aynayla barışık olması
için yeterli güzelliğı ve özelliği var. Genç, gûzel, şık bir
kadın, güzel konuşuyor, güzel gülümsüyor, murJu, umut-
lu sloganlar tekrarlayarak sıcak rüzgarlar estiriyor.
Ama belli çelişkileri sergilemekten de gerı kalmıyor.
Bence gerçek portresini zaman çizecek Başbakanımı-
zın. Çelişkiler silinecek belki, ya da daha çok derinleşe-
cek. Ben her zamanki iyimserliğimle silinmesini dilıyo-
rum. Ancak belli konuları içime sindiremediğimi de
belirtmek zorundayım. örneğin, 500 milyarı da aştğı
söylenen malvarlığı kafamı kurcalıyor. Yok, tutarı nede-
niyle değil, onca varlık bunca zamanda nasıl oluşur so-
rusunu karşı polıtikacılar ya da basın bir gün ışığa ka-
vuşturur. Beni düşündüren, Tansu Çiller'in yatırim için
seçtiği alan. Güzel Başbakan bir Istanbul kızı, Istanbui
ülkemizin en güzel kenti, ama güzelliğini yitiriyor gide-
rek. Tansu Çiller'in Boğaz kıyılannı parsellemesi ve be-
tonlaştırması, çağdaş kişiliğiyle bağdaşmayan bir olay
bence. Istanbul'un doğasını bozan, çirkinleştiren bir
başbakan çevre sorunlanna nasıl bakar? Başbakanlığı
döneminde Çevre Bakanlığı'yla ilgili sorunlara nasıl ön-
celik verir? Bu bir. tkinci çelişki, özel radyolar sorunun-
da bence. Radyoların açılmasını çoksesliliğin gösterge-
si diye öne sürüyor Sayın Tansu Çiller. Gençler de el
çırpıyor, istedikleri şarkılan özgürce dinlemenin sevin-
cini kutluyor. Çokseslilik başka bir olay değil mi acaba?
Yalnız değişik şarkılar söylemek mi? İstedikleri şarkıyı
çalan radyoların özgürce yayın yaptığı, değişik seslerle
kamuoyu oluşturduğu söylenebilir mi?
Sayın Çiller'in özüne, büyük güvenle ve büyük saviar-
la ortaya çıkmasına saygı duyuyorum, ama "hodri mey-
dan" diyebilmesine karşın konuşmalarında sık sık "Al-
lahın izniyle" demesi, Müslümanlıktan söz etmesi,
başını örtmesi de çelişki değil mi? Kürsülerde dinden,
Müslümanlıktan söz eden bir politikacı belli ilkelerden
odün vermiyor mu? Anadolu halkına tutucu diyenlerin
yanılgısını belirtmesi güzel de sloganlarını oluşturan
sözcükler haylı çelişikdoğrusu. Sayın Başbakan ülkenin
gündeminde yığılan sorunları çözemezse, en azından
ekranda, basında, kürsüde söylediklerini gerçekleştire-
mezse ne diyecek? Başarısızlığını "Allahın izni olmadı"
diye mi savunacak.
Belki uçlarda varsayımlar, ama kadın başbakan olayı-
nı da çok uçlara vardırmadık mı? Bu da post demokrasi
mi acaba? Tüm deyimler, tüm kavramlar yan yana, söz-
ler, sloganlar, anılar, çağnşımlar, özlemler, beklentiler
birbirine dolamyor, saydamlık ararken alacakaranlığa
bulanıyor insan. Bu çalkantı da durulacak, aklın yolunda
buluşacağız elbet.
1970lerde Ecevit olayını yaşayanlar anımsar değil
mi? Toplumdaki beklentilerle çok umutlu tırmanışlar ol-
du. Dağlara taşlara "Ecevit" adım yazdık. Karaoğlan
diye şarkılar söyledik, ama sonra umut soldu, toplumda-
ki trmanış durdu birden. Halkımız güzel direndi o olaya,
düşkırıklığını guzel aştı. Sayın Ecevit'in portresi de hayli
değişti değil mi? Kimbilir, Karaoğlan'ı umutları, beklen-
tileri doğrultusunda düşünenler gerçek çizgilerini gör-
medi belki de. Içtenlikle açıklıyorum, ben de onlardan
biriyim.
Aradan yıllar geçti, ama düşle gerçeği, yapaylıkla iç-
tenliği ayırmayı öğrendik galiba. Sayın Tansu Çiller'e
daha gerçekçi bir açıdan bakacağımızı umut ediyorum.
Güzel çizgilerini korumak da kuşkusuz onun görevi.
Onun deyimiyle "beyaz bir sayfa'da yeniden başlıyor
öyküsü. Bir hükümete adını veriyor. Gerçek portresi
sözleriyle değil, davranışlarıyla oluşacak.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Platon'un diyalog biçi-
mindeki ünlü yapıü...
Voleybol ve tenistt oyu-
nun her bir bölümüne
verilen ad. 2/ Lenf dü-
ğümleri yangıa... Adm
durum eklennden biri. 3/
Çift direkli yelkenli ge-
mi... Bal, yoğurt gibi şey- 6
ler koymaya yarayan -,
tahta kova. 4/ Rûzgâr
korkusu. 5/ Erden çavu- 8
şa kadar olan askerlere g
verilen ad... Buzul köken-
li blok kil. 6/ İlave... Gümüş... Şaş-
ma belirten bir sözcük. 7/ Büyük
zoka. 8/ Eşya üzerindeki mikrop
ya da ufak böcekleri basmçh bu-
harla öldürmeye yarayan büyük
kazan... Oğuz Kağan ile özdeşleş-
tirilen Hun imparatoru. 9/ Türki-
ye ile sınırlan olan ülkelerin sımr
bölgeleri içinde oturan Tûrk va-
tandaşlanna serbestçe gidip gel-
meleri için verilen belge.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Milan Kundera'nın bir romam... Toplum töresine uygun
davranma. 2/ Bir iş için aynlan belli para... Tantalın simgesi. 3/
Kıl elek... Bezek. 4/ Hayvanlara vurulan damga... Tasavvufta,
Allah'tan özge olan her şey. 5/ Tütün yapraklanndan çıkanlan
çok zehirli alkaloit. 6/ Hafıf ve gözenekli bir tür çökelti taşı...
Genelev işleten kadın. 7/ Borsada belli miktardaki hisse senedi-
ni belirtmekte kullanılan işlem birimi... Evcil bir geyik. 8/ Güzel
sanatlann bir dah. 9/ Özellikle Meksika'da yaygın sert biriçki...
Hayat arkadaşı.
TEMSİLİ VEKATILIMa
DEMOKRASİNİN KÖKENİ
Doç. Dr. Sami Selçuk
Çağdaş Yayınları Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli göaderilmez.