Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN1993 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Döneklere 'IkinciCırnıhuriyetçf
deıııeksığhktır...
•
kinci cumhuriyet koousuna ge-
lelinı. Diyoriar ki, Apo ikinci
I c u m h u r i v e t ç i oMu. Ozal'dan
etkflenerek bö>le oldu.
ÖCALAN - îkincı cumhurı-
yet çıkışııun anlamlı olabilece-
ğini biz söyledik. Birinci cum-
huriyet tıkanmışür, bu değer-
lendirmeyi çok önce yaptık. Bızim birin-
ci cumhuriyete ilişkin değerlendirmemiz,
80 sonrası çok kapsamhdır.
"12 Eylül Faşizmıne Karşı PKK Dıre-
nişimız" adh bir kıtabunız vardır. Do-
layısıyla ikinci cumhuriyetin değerlendi-
rifişi, ozal'dan önce bizim dillendırmek
istediğimiz bir husustur. Tam tersine, bu
tükenişi bızim mücadelemiz ne kadar
sağladıysa özal da bunu görüp yeni
hamleye sürüklüyor.
Özal gitti, maalesef gerçekten gitti.
Hastalıktan gitü deniyor. Bence onu
devlet gözden çıkardı. Veya birinci cum-
huriyetçiler onu gözdep çıkardı. Ölü-
mündeki tedbirsizükler ileri düzeydeydi.
Bir de o gün nskli de olsa, Kürt meselesi
konusunda gerçekten bir şeyler yapmak
istıyordu Ve bu. devlet içinde bazı güçle-
ri panığe sürükledi.
Artık bu noktada gıttı mi, götürüldü
mü tartışmasının pek anlamı yok. Ama
kritik bir noktada Özal, Kürt meselesine
ilişkin baa adrmlan atacaktı. Şöyle veya
böyle, atamadı.
- tkinci cumhuriyet deyince şöyle bir
tabk) ortaya çıkıyor: Törkiye'de bffiyor-
%^rnlann ikincicumhuriyetanlayışlan daha
çok kendisımforijinleriitibarıylafarkhdır,
bizimikincicumhuriyetimiz halka dayah,
bilhassa devrimingetirdiğicumhuriyet olması
farkhdtr.
sunuz ikinci cumhuriyeti savunanlann dö-
nekler oiduğu söyleniyor. \bduUah Öca-
lan da bir Marksist olarak bu döneklerie
biıükte ikinci cumhurneti mi düşlüyor,
nasıl izah ediyorsumız bu beraberiiği?
emokratik niteliği ve ulusalsoruna
getireceğiçözû'm, oldukçafarkh biriçerikte ele
ahnabileciğinigösteriyor.Döneklere de artık
ikincicumhuriyetçidir demek,çok sığ
Isim benzeriiği
ÖCALAN - Benim düşündüğüm ikin-
ci cumhuriyet, bir yerde mücadeleyle
gerçekleşecek ikinci curnhuriyettir. Tür-
kiye tekelcı kapitaüzminin ternel teşkil
ettiği bir cumhuriyet dessl, halkın ağırk-
ğında bir cumhuriyet. ikinci cumhun-
yet, halk cumhunyetıdir
* Bugün Türkiye'de ikinci cumhuriyeti
savunanlar, bilnorsunuz daha çok büyük
sermayeye yakın çevreter.
yaklaşmak demektir.
ÖCALAN - Onlann ikinci cumhuri-
yet anlayışlan daha çok kendı sınıf ori-
jınleri itibanyla farküdır. bizim ikinci
cumhuriyetimiz halka dayalı, bilhassa
devrimin getirdiği cumhunyet olması
farklıdır.
Sadece isim benzerliği vardır. Statü-
koculann binncı cumhuriyeti de pek
farkh değildir. Bunu da anti parantez be-
ürteyim. Tıkanmış. yaşama emarelerini
yıtirmiş, bıkkınlık getiren bir cumhuri-
yet. Hastabktan bunalımdan başka bir
üriinü yok artık. Bir an önce tasfıyesin-
den yanayım.
Buna göre tekelciler, statükoculara
göre btraz daha ileri bir işlev görûyorlar.
Ama bizim halkçı çözüm de tabii ki bir
işlev görebılir.
- Aynı şey değil diyorsunuz.
ÖCALAN - Değil tabii. Çok açıktır.
Bazı sloganlan kullanıyoruz diye. aynı-
laştılar yargısını yapmak saptırmadır.
Haksızlıktır. tkinci cumhunyetin sımf
temeli, demokratik niteliği ve ulusal so-
runa getireceği çözüm, oldukça farkü bir
içerikte ele ahnabileciğini gösteriyor.
O açıdan, döneklere de artık ikinci
cumhuriyetçidır demek, çok sığ yaklaş-
mak demektir.
Akla karayı ve sapla samanı bırbirin-
den ayırt ederek düşünmek gerekir. Sığ
mantıkla düşûnmek kamuoyuna da ya-
rar getirmez.
YARIN: HİZBULLAH VE
KÜRTCEPHESİ
Ocaian'ın kişiliği, kadın, a$k ve cinscllik /1
Kadınlannoiduğuyeri seçiyorum
T ~J~
a u i s a n u >
yaşammda,
ğ—ğ gündelikhavat içinde
JL JL bunaldıkça.sahilegideyim,
sevgilimin elinden tutayun, biraz sakin
bir yerde yaşayayun gibi özlemler olur.
ÖCALAN - Aslında benim öyle sa-
hillere gitme durumum da var. Çok
uygun, köşk diye tabir edebileceğiıniz
yerlerde var. Bu konuda fazla maddı
sıkınüm yok. Fakat kullanamıyo-
rum. Yine çok değerli baa
arkadaşlardavar. ~~
Karşıma aldığım tip
çok özgür olmah. Bu
ışi ele alışımız
Türkıye'deki gibi hafıf
değildir.
- Nastl bir yaklaşmuıuz
var bu konuda?
ÖCALAN-Çok
özgürdür. Türkiye'nin
yaşadığı
yaklaşımlann. yalruz
Türkiye değil,
uluslararası alanın ya-
şadığı ölçülerin çok
ılerisinoe.
-örneğûiPKK'nm
Merkez Komitesi'nde
kaduı var nu?
ÖCALAN- Kadın
olup olmaması biraz
şekücidır. Şu anda gerillanın yüzde
30'u kadındır.
- Yönetici düzeyinde kadın var rnı?
Tabii ki kadııüar her mücadelede yer
alıyorlar. Bunu bir eksiklik olarak ka-
bul etmiyor musunuz?
ÖCALAN - Genelde yönetici yok.
- Bu bir eksiklik değil mi?
ÖCALAN - Ben bu konuda farkımı
ortaya koyabümek için, kaldığım yer-
lerin büyük bir kısmını kadınlardan
seçiyorum Bu ne anlama gelir?
- Bu önemli bir şey değil.
ÖCALAN - Bir parti önderlığinin bir
grup bayanla faaliyet yürütmesi
demektir. Bu, toplumumuziçindev
biradımdır. Merkez Komitesine
gelince demin de söyledim, bizim
merkez üzerine herşey söylenebilir.
SLnnle her karşılaşmarnda, Merkez
Komitesi'nde kadın\ar nu, diye soraca-
ğnn. ÖCALAN - Ondan
önce, Merkez Komitesi
denilen olay addı bir
olay mıdırdiyeceksın.
Şu Merkez Komite, Po-
lıtbüromeselelerini reel
sosyalizm katılaştırdı.
Ben hıç meraklısı
değilim. Sağ-
lam bir Merkez Komite
var rru, yok mu... Ben
otoriteye inanıyorum.
İşlerin düzenlenme
kabiliyetine inanırım.
Sizin başuuzdan birev-
PKK'nın kadın savaşçüan dağlarda, gencedk. Apo: En değmebayan arkadaşım bana bu konudasaygıszuk yapamaz.
ÖCALAN-Bu açıdan
kadının Merkez Komi-
te'de olup olmamasın-
dan ziyade, kadın öz-
gürleşti mi, kadm çö-
zümlendi mi, kadın bir
yer tutuyor mu, dediğiniz gibi gücünü
konuşturuyor mu?
- Sovyetler Birliği'nde benzerbir tar-
ttşma olmuştu. Parti yöneticileri, bakm
toplumun birçok verinde kadınlar var,
diyorlardı. Ama yönetim kademeleri
erkeklerin elindeydi.
ÖCALAN - Yönetici olsa ne olacak!
Al erkek yöneticinin misyonunu kadı-
na ver. Bu, kadının yönetici oiduğu
anlamına gelmez.
'Bazanyanmsaatbirkadınlakalamam gldınnm'
Tansu Çillerbaşbakan olsa...
• • CALAN - Kadının yönetia
olması demek, bütün tarihsel
kimliğini bulmasıyla, gücünü
bulmasıyla mümkündür.
Kadının bir zenginliği var, bir gerçeği
var. Bunu hem bilince çıkanp hem
örgütlülüğe, hem de gerçekten yaşama
kavuşturulmasıyla oluşturulacak bir
yöneticilikse, oyöneticiliğin bir
anlamı vardır. Orneğin, Tansu Çiller
başbakanınız olsa,Türkiye'dekadın
eşittir, kadın büyük bir üstünlük
kazandı anlamına gelirmi? Çiller'in
başbakan olması, kadının kendini çok
kötükullanmasıdır. Kadın sorunu-
nun çözümünü siz çok köklü ele al-
mak zorundasmız. Kadınla eşit özgür
olmak demek, çok sarmaş dolaş ol-
mak demek değildir. Benim kendi du-
rumumu soruyorsunuz. Anlamanız
için yararh olabüir. Sevme olayını bir
savaş olayı gibi ele ahyorum. Aşk ola-
yını , sevme mi denir,arök ne denirse
densin. o olayı bir bilim titizıiği ile...
şko kadar ritizliğe gehnez!
ÖCALAN - Sevginin kanun-
lan var. Ben düşünüyorum.
Kadm üzerinedüşünmek, kadını tut-
kuyla ele almak önemli. Fakat, ba-
zan yanm saat herhangi bir kadınla
kalamam. Çıldınnm.
-Neden?
ÖCALAN - Kalamam. bazı davra-
nışlan nedeniyle.
- Belki kadın da sana dayanamaz!
ÖCALAN - tşte onun için söylüyo-
rum. Bir arada kalınamaz. Kadın
konusunda yapılacak işler var. Ben
bazı ölçülerinizi ciddiye almıyorum.
Evlilik ölçülerinizi, aşk ölçülerinizi,
duygu ökjükrinizi basit görüyorum
açıkçası.
-Neden basit? Daha ileri diye düşün-
düğfin kadm erkek ilişkisi nedir sence?
ÖCALAN - Düşünüyorum, her gün
onun yorumunu yapıyorum. Aşık
olmak, çoğumuzun bilmediği bir hu-
sustur. Birçoğu aşkı çok bireysel bir
duygudur diye tarif eder. Benirnki
daha da farklı. Kadm düzeyinin ya-
ratılması gibi bir sorundur benim
için. Bir aşk olayının veya duygu
olayının gerçekleşebilmesı için taraf-
larinçok yetişkin ohnası gerekir.
Mesela çok güçlü ofanası gerekir.
Güçlü olmayan âşık olamaz.
- Peki âşık nusın?
ÖCALAN-Kadmaâşıkolraakbır
güç meselesi. Ben her zaman açıkça
çözümlemelerde de bulundum. Be-
nimle yaşamaya güç getirebilecek
kadın var rru?
- Bubiraz kendini kadından üstûn gör-
diiğün için olmuyor mu?
ÖCALAN - Gayet Ubii ki kendimi
üstün göreceğim. Ben aptal bir
kadınla nasıl aşk yaşayabilirim.
Çıksın kendine güvenen. Kendine
güvenen kadın, gelsin aşkı benimle
gerçekleştirsin. Mesele o kadar basit
değil. Apo bu konuda kendini kolay
yanıltacak bir adam değil. Bu konu-
daki çözümlemeler sıradan çözümle-
meler falan da değil.
- Bunlar hep genel cevaplar.
ÖCALAN - Şımdi ben herhangi bir
kadınla yatabilirdim. Beni zorlarsa-
nız, istediğim gibi, istedüğim biçimde
yatabilirdim. Bu ciddi birçözüm de-
ğil. Biz kadını daha yüceltici bir tarz-
da ele almahyız. Bu kadın cinsi ezil-
miş gerçekten. Paramparça edibniş.
Hakaret edilmiş. Çok cahil
bırakılmış Bunu aşmak istiyoruz.
- Bunlar genel doğrular.
ÖCALAN - Genel doğrular ama, ge-
rekleri ne kadaryerine getiriliyor?
Köle kadınla aşk yapılmaz. Köle ka-
dınla sevgj bağlan gehştirilemez.
- Savaşan kadm özgür kadmdır. Bir
savaşuı komutasuuz. O zaman köle
obnayan kadınlarla berabersiniz.
ÖCALAN - Ben de sevgıye ışte böyle
yüksek ilgi gösterdığim için savaşan
kadın olayını ortaya çıkaıtmaya çalı-
şıyorum. O benim ne kadar doğru ol-
dugumu gösteriyor. Hiçbirgerillaa,
hiçbir de\Tİmci bu kadar kadım ge-
rillaya katabıldi mı?
- Bu başka birşey. Bu işi çözmez.
ÖCALAN - Çözmediği belU de, bir
tutkuyu.birilgiyı belirtiyor. Canım
kadınistesebenimimkânlanmçokge-
nış, kendi tatminimi bireysel olarak
halletsem, işin altından çıksam ola-
maz mı? Buna yönelmedim
- Tabii ki yönerjcisin, güçlüsün, sana
âşıkolabflecek bir surükadınçıkabilir.
ÖC ALAN - Mümkün değil. Buna
kimse cesaret edemez!
-O zaman burada bir yanhşuk var.
BirerkeğebirkadınâşıkoMuğunusöy-
leyebilmeU.
ÖCALAN - Ben kendimi sunmuşum
da ortalığa, kimse cesaret edemiyor.
Mesela sizin Atatürk için bazılan o
numaralara ve o tutkulara girdi. Be-
nim en değme bayan arkadaşım.
bana bu konuda saygısızlık yapa-
maz. Büyük bağklıklan var.
YARIN: HİÇ BİR KADIN
BANAAŞIKIM DİYEMEZ
O N B I N L E
\
J m m J J J
ICIM YAZDI
Topraklaradeğil, yüı eğiıııizegömdük
Mumcuya
Bir alçak bomba ile topraklara verdiğim
Kabrinde rahat uyu gözlerinden öptüğüm
Özlediğin devrimler olacaktıryakında
Topraklara değil de, yüreğime gömduğüm.
Viuharrem Çakar
Cumhuriyet gazetesi ailesine. ben, eşim ve
yakınlarun Atatürk ilkelerine bağh, laik
düzenden yana vatandaşlanz. Sayın
Uğur Mumcu'ya yapılan cavarhğı bütün
benliğimizle lanctliyoruz. Yapanlara
karşı da korkunç bir nefret duyuyoruz.
Bunuyapanlar bılsınler kı, bu duygulan
paylaşanlararasındahacılarveçok _ .
dindar insanlarda var. Eğer din
duygumuzçok kuvvetli olmasa, bu
yobazlar vecaniler nedeniyle dinden de
ınsanhğımızdan da nefret edecegiz. Bu
canilenn dini alet ederek, dine ne denlı
büyük bir zararverdiklerini bilmelerini
istiyoruz. Soruyoruz, hangi din, hangi
dindar insan böyle bir cınayeti tasvıp
edebilir. Çok taîcdir ettiğımiz ve ha>Tanı
olduğumuzdünya çapındaki bir yaza-
nmızın, destan gibi bir kahramanın ve
eşsiz bir beynin daha heba ohnasını çok
acı ve çok yüz kızartıa buluyoruz.
Sizlere, yakınlanna ve tüm ulusumuza
baş sağlığı diliyoruz.
YüdnVergi
Sayın Uğur Mumcu, senin mücadelen
dünya kurtuluncaya kadar devam
edecek. Rahat uyu.
OğuzTengiz
Sevgili Uğur Mumcu, bizTürkiye'nin
laik ve Atatürkçü insanlan birleşmek için
ne yazık ki ölümünü beklemisiz. Yaşar-
ken üretkendin, yararbydın. Olümün bile
yararlı oldu. (Dilim varmasa da böyle
söylemeye) bıze hep' Aamız büyüktür,
katıller bulunacak' dediler Bu kez hayır.
Hayır. Hayır. En azından 40 milyon
insarun 80 milyon eü yakalannda olacak.
İçimizin aası hiç geçmeyecek.
FiBzOskay
SÜRECEK
Bir güvercin uçuverdi
Uçurdular bir ak güvercini
Gönlümün kafesinden
Uğur ola güvercinim
Razı mısın bu sesimden
Mumlar yaktın karanhğa
Umut ektin bataklığa
Meçhul değilfailin bana
Cumhuriyet düşmanı bir köpek
Ulurken kendini ele verecek
Öldün sandüaryok olunca bedenin
Lakin bilince kazılı sözlerin
Mumlann bin bin yanıyor şimdi
Elden ele meşalelerin
Deyyuslar da laik oluyor şimdi
İnanmazdın görseydin
KadirDeniz
ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL
Âlmanya'da maden
ocağında çalıştım
: Ben 1969 ydında ktsa bir sure (3 ay) sigortalı olarak çalış-
tıktan sonra Almanya'ya işci olarak gittim.
15 yıl Ahnanya'da bir maden ocağında çalıştım.
Türkiye'de maden ocaklannda çalışanlara yıpranma
hakkı tanınıyor.
Ben de Ahnanya'da madende ve yeraltındaçalıştım.
Bu yıpranma hakkı bana da uygulanır mı?
M.D.
YANTT: Sosyal Sigortalar Yasası 60/E maddesi uyarınca:
"E) Sosyal Güvenhk ve Çalışma Bakanlıklannca tespit edilen
maden işyerlerinin yeraltı veya yeraltı münavebeli işlerinde en az
1800 gün çalışmış bulunan sigortalılann, bu işlerdeki pnm ödeme
gün sayılan toplamına dörtte bıri eklerur ve toplamı, bunlann
malullük. yaşlıhk ve ölüm sigortalan primi ödeme gün sayısı ola-
rak kabul edih'r."
Sosyal Sigortalar Yasası'nda. maden işyerlerinin yeraltı işle-
rinde en az 5 tam yıl (1.800 gün) çahşanlann, çalışüklan her tam
yıl için aynca 90 gün de yıpranma payı eklenmesi ve bir çalışma
yılınm 450 gün olarak değerlendirilmesi öngörüünüştür.
Yurtdışmda ve yine maden işyerlerinin yeraltı işlennde çahşan-
lar bu haktan yararlanabihr mi?
Bu sorunun yanıtı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 10.5.1983
günlü 1983/1909 esas ve 1983/2488 sayılı karannda gayet açık
olarak verirmiştir.
(*) (...) Gerçekten, Belçika'da aynı nıtelikteki işyerlerinde çah-
şan sıgortalılara da bu hakkın tanınması yerindedır. Zira, sosyal
güvenlik hukukunun, aynı koşullara sahip şahıslara, eşit bir bı-
çimde uygulanması bu hukuk dahnın temel ilkelerindendir. Tersı
bir yoruma gitmek, Belçika'da çalışan sigortalırun Türkiye'de
aynı nitelikte işyerinin yeraltında çalışan ve yaşlılık aylığı almak-
ta olan sigortalılardan daha az yaşlıhk aylığı alması sonucunu
doğurur.
Gerek Belçika'da gerekse diğer ülkelerde çalışan işçilerimizin
çözümlenmemiş ağır sorunlannın oiduğu, buna rağmen ekono-
mimizin güçlenmesine önemli ölçüde katkıda bulunduklan ger-
çeği inkar edilemez. Esasen sözleşme hükümleri uyannca, Bel-
çika'da geçen sigortalıhk süresi Türkiye'de geçmiş gibi kabul
edilmektedir. (...)
Aynca, Türkiye ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında
Sosyal Güvenlik Hakkında Sözleşme'nin 29. maddesinde de şöy-
le denilmektedir.
"Türk Sosyal Sigorta mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir:
1) Alman mevzuatına göre maden ışletmelerinde yeralünda
geçen prim ödeme süreleri, sözleşmenin 27. maddesi hükümleri
çerçevesi dahilinde. Türk mevzuatına göre erken yaşlılık aylığı-
nın bağlanması için gerekb şartlann mevcut olup olmadığj husu-
sunun tatbikinde, Türkiye'de maden işletmelerinde yeraltında
geçen sürelerle eşdeğer kabul edilir."
(*) Kaynak: Yasa Hukuk Dergisi-AraUk 1984, sayfa 1764/934
A1NKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Ertan Ünver, Hinthorozu'nu Eieştirdi... (4)
Alaysamalı Öneriler...
Geçen "Ankara Notlan'nöa, Ertan Ünver'in eleştirile-
rineçokazyerverebildim. Nedeni, Erdal Bey'leyemek-
te geçen kısa söyleşi idi. Belliydi ki Erdal Bey, çıkanları,
sözcük sözcük titizlikle okuyor. Bunlar da belki bir katkı-
dır demokrasiye, diye düşünüyorum.
Ertan Ünver, eleştirilerini sürdürüyor; bunlar eleştiri-
den çok, inceleme, yarayı açıp deşme. Okurlar, olayı bu
açıdan alırlarsa iyi olur. Konuşmasını şöyle sürdürüyor
Ertan Ünver
- Neden 7994 yerel seçimleh bittikten sonra, önümüz-
deki yıl ağustos ayında, temmuz ayında, yazın "Gelin,
bir kurultay toplayalım, ben bu işi bırakıyorum!" deme-
din, diye önce ben hesap soracağım. Izmir'e geliyor,
karşılamaya gitmiyorum. Çiinkü ben, kendimi büyük öl-
çüde aşağılanmış görüyorum. Ben, Ismet Paşa nın oğlu
değilim. Ben Kahveci Ahmet'in oğluyum. Hiçbir şeye
gereksinimim yok. Ben, dünya ve Türkiye masteri üze-
rinde hobisel bir çalışma yürütüyorum. Seninle o gün,
1988 yılında 21 Ekim günü, Ankara'da "eylüT'de, politi-
kayı bıraktım diye, Doğu Alman Müsteşarı Harry Schnei-
der'le birlikte, kutlama şarabı içmedik mi?
- Evet!
- Neden bırakmıyorum, neden istifa etmiyorum şimdi?
Ben, kaynayan yağlı kazanlann içindeyim. Ne uykum,
ne huzurum kaldı benim. Sonra, ben onun kadarsorum-
lu insan da değilim. 30 yıl yaptım, "eyvallah" deyip gidi-
yordum. Zorla getirdiler beni. Gelecek yıl ayrılacak,
tamam. Yerel seçimlerde başansız oldu, falan. Olurdu!
Bu kadar geniş gören, bu kadar böyle Mevlevi bir hare-
ket içinde olan bir adam, yerel seçimlerde başansız
olacakmış da falan, hayır, öyle şeylerden paniklememe-
li!
- Başkan, konuşman çok sürpriz bir konuşma oldu...
- Neden?
- Bana öyle geliyor. Sanki, gideceğini tahmin ediyor-
muşsun gibi bir yanıt, bir konuşma bekliyordum ben.
- Bak, Almanya'dan bahsettiler; sorduklan soru "Hü-
kümet ne yapacak?", "Hükümet daha önce ne yaptıysa
onu yapacak!" dedi. "Almanya hükümeti birşeyler yap-
mak zorunda" dedi, "Almanya ırkçılığın dünya çapında
bir olay haline geldiğini görmeli, ona göre tedbirler al-
malı, yetmiyor aldıkları tedbirler". Bak şimdi, bunu söy-
lediği zaman, birkaç kez geri a/ıp videoya aldım yüzünü.
"Yahu dedim, bu adam milletvekillipinden de gidiyor!"
Nasılpanik biliyor musun yüzünde? İşin özeti şu: Güney-
doğu, Apo, Kürt davası bilmem ne, ekonomi, enflas-
yon... Toparlayamadı, getiremedi; Almanya... Irkçılık...
Bir baktı, karşısında koskoca Süleyman Demirelin ya-
nm dekarlık donu, bir de başmda "Number 1" şapka!
"Hadi yav, bu iş yürümez!" dedi, bıraktı gitti... Bu kadar
basit.
- Peki Başkan, teşekkür ederim!
Ertan Ünver, aradı telefonla, şöyle dedi-
- Konuşmama eklemem gereken birkaç tane ironik
(aJaysamalı) konu var; birincisi telaşa düşen sosyal de-
mokratlar, bu paniklemeyi, bu telaşı, bu dağınıklığı to-
parlamak için belki olumlu bir hareket geliştirebilirler.
Bir ölçüde öyle bir olay olabilir. Bu kuşkulu bir yarar. En
önemlisi şu: Şimdi olmayacak gibi görünen olacak şey-
leri söyleyeyim; zaten ironikliği burdan kaynaklanıyor.
Birincisi, delegeler toplanır, 11-12 Eylül Kurultaymı iki
yıl erteleyebilir. Çünkü, iki yıl bizim yasal hakkımız var,
olağanüstü kurultayımızı yaptığımız için. iki yıl sonra,
1995 Eylülünde, bu kararı alır kurultay; genel başkan isti-
fa eder. Görürüz efendi gibi; olur yani, olmayacak şey
değil bu!
-Anladım!
- İki, hiçbir genel başkan adayı çıkmaz. Falan filan da,
öyle Diyarbakır çakmağı gibi burnunu göstermesin. Hiç-
bir genel başkan adayı yok, bakalım ne yapacak kurul-
tay? Sosyal demokrasi tabanı, bunu sağlayabiliyor mu
önce? Erdal Bey, istifa ediyor; partiyi buralara getirebil-
di mi önce? Solu birleştirecek, bunları yapacak, haydi
kendisi gittikten sonra, bir karar alıp da, kurultayı ertele-
yecek bir kurultay delegesi düzeyinde, SHP oluşturdu
mu da gidiyor?
Hiç adaylığını koymayacak:
• Buyurun efendim.çenel başkanlık boş! diyebilecek
bir parti, karşısına çıkabilir mi? Bunu yaptı da mı gidi-
yor? Bunlar, üzerinde durulması gereken gerçekten cid-
di konular.
Eleştirileri yankılaryaratan, Erdal Bey'in titizlikle oku-
duğuna kuşku bulunmayan, Ertan Ünver'le yapılan ko-
nuşma sona eriyor. Ironiyi (alaysama) çok seven Ertan
Ünver, konuşmaların sonunda özetle şöyle dedi:
- Özal, çabuk geldi, çabuk gitti! Erdal Bey'inki öyle de-
ğil. Çabuk gelmedi ki Erdal Inönü. Zorla geldi, böyle ol-
du. Çabuk gelen, çabuk unutulur. Ekim ayında ben bile
soracağım, "Yahu, neydi o şişman gözlüktü adamın so-
yadı?" falan diye. Erdal Bey'inki çabuk gelmekten değil,
zorla gelmekten ve zorla yürütmekten. Yemek de yeme-
yiz, konuşmayız da, ama hiçbir zaman saygısızlık yap-
mayız. Biz Erdal Bey'e, timsahın gözyaşları gibi, "iyi ki
gittin" anlamına gelebilecek ağıtsı ironiler yapmıyoruz.
En samimi biziz. Esas onu kullanmayanlar, içten olanlar
biziz...
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Yavuz Özkan'ın. çeşitli .
ödüller kazanmış bir fıl-
mi. 2/ Çok küçük parça- 2
cıklara bölünmüş top- „
rak... Tann'nın varhğjru
ve İslam-dininin doğrulu- 4
ğunu konu edinen bilim. g
3/ Büyük kent serserisi...
Şiirde iki ya da daha çok 6
dizeden oluşan birim. 4/ -,
İçinde anason, sakız gibi
kokulu maddeler olma- 8
yan üzüm rakısı... Hile. g
5/ Kâfı gelmeyen... Deniz
kenannda salaş ve dam gjbi bannı-
lacak yer. 6/ Kendisinden nefret
edilen kimseler için kullanılan bir
sövgü sözü. 7/ Karakter... Kesimi
pantolona benzeyen bir tür şalvar.
8/ "Balkan şehirlerinde geçerken
çocukluğum/Her lahza bir — gibi
hasretti duyduğum" (Yahya Ke-
mal)... Olumsuzluk belirten bir
önek. 9/ Ateş.. Üç ya da daha çok
direği bulunan yelkenli gemilerde
arka direk.
\TJKARroAN AŞAĞIYA:
1/ Muzaffer İzgü'nün bir romanı. 2/ Eski bir Türk saa... Ku-
ran'da bir sure. 3/ Ağırlama... Köpek ve ineklere yedirihnek
için un ve kepekle haarlanan yiyecek. 4/ Danışıklı dövüş... Ça-
re. 5/ Bir renk... Saz ya da kamıştan örülmüş büyük sepet. 6/
Ray arahğı dar olan, arabalan buhar, hayvan ya da insan gü-
cüyle yürütülen küçük demiryolu. 7/ Halk dilinde "ılık" anla-
rrunda kullanılan sözcük... Avrupa'da bir başkent. 8/ Güney
Afrika Cumhuriyeü'nm dörtyönetim bölgesinden biri... Hava
ya da gaz akımlan oluşturmaİcta kullanılan aygıt. 9/ Afrika'da
bir ülke.