Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURIYET 23MAYIS1993PAZAR
12 DIZIYAZI
'DosyalarÖztürkmen'inodasındaydı
9
| M | ^ 1 •Kunak:"Benozamandosyalanniçeriğinigörmedim. Elimidahi sürmedim. diye konuştu Kunak, Kamer
MHLİ
• Kunak:"Ben o zaman dosyalann içeriğini görmedim. Elimi dahi sürmedim.
Bir üstüm tarafından dosyalar muhafaza edildi, tutuldu. Dosyalan BüJent
Öztürkmen muhafaza etti."
DPTde 1984'ten 1990'a ka-
dar Teşvik Lygulama Başkanı
ve Müsteşar Yardımcısı olarak
görev yapan Fahrettin Kunak,
Hayali Ihracat Komisyonu'-
nda verdiği ifadede, "Bir suç iş-
lendiğini bilmiş olsaydım zaten
ileri sürûlen firmalarla hiçbir il-
gisinin olmadığjnı belinen Ku-
nak, firmalarla ilgılı dosyalann
Bülent Öztürkmen'de olması
nedeniyle kendısinin inceleme
olanağının olmadığını söyledı
ve öztürkmen tarafından imza
T LJ N C A Y K ISI
şimdiye kadar gereğini yapar- yetkisinin elinden ahndığını an-
dım"' dedi. Hayali ihracat yapa- lattı.
rakhaksız kazanç sağladıklan DPTde müsteşar yardımcı-
sıyken 8 Şubat 1990 tarihinde
Washington Büyükelçib'ği'ne
planlama müşaviri olarak ata-
nan Fahrettin Kunak, ifadesin-
de, "DPT'nin kamuoyunda ha-
yali ihracat diye isim takılan
İconuyla ılgisı, esasında 1987 yı-
hnda başhyor. Bundan önceki
yıllarda Planlama Teşkilatı'nın
bu konularla alakası yoktur"
-10-
Müşteşar Tîgrel
suçlaıııalaıı reddetti
SEVİM ERTEMUR
Hayali ihracatla Ogili soruştur-
malar somında, eski Bakan Yusuf
Bozkurt Özal'ın da aralannda
bulunduğu 18 üst dûzey bürok-
ratla birlikte "Devleti zarara uğ-
rattığı" iddiasıyla suçlanan ve
hakkında 3 yıla kadar hapis ce-
zası istemiyle dava açılrnası iste-
nen DPT eski Mûsteşan Ali Tig-
rel, bu suçlamalan reddetti.
Kendi döneminde "şaibeli
olan hiçbir firmaya ödeme ya-
pılmadığını" belirten Tigrel, "Be-
nim dönemimde bu fırmalarla il-
gili dosyalann hıçbiri de zaman
aşırruna sokulmadan ilgıli yerlere
gönderildi. Hatta bu finnalar,
DPTde çalışan bazı arkadaş-
lanmıza bu yüzden baskı bile
yaptılar" dedi. Tigrel, hayali ih-
racatla ilgili soruşturmada "he-
def saptınldığını" öne sürdû.
Hayab ihracata kanştığı belir-
tilen firmalara ödemelerin 1984
yüından 1987 yılı sonuna kadar
yapıldığına dikkat çeken Tigrel,
1988 ocak ayında DPT Müste-
şarbğYna getirildiğini söyledi.
DPTnın suç ile ilgili işlem yapa-
cak bir kurum olmadığını vurgu-
layan Tigrel. sözlerini şöyle sür-
dürdü
"Müstaşar olur olmaz, önüm-
de 350 dosya buldum. Aynı dö-
nemde göreve başlayan diğer ar-
kadaşlanm dahil hiçbirimizin bu
dosyalar hakkında bilgısi yoktu.
Hemen dosyalan ınceledik ve
sınıflandırdık. Başbakan özal'ın
genelgesi olayı kilitlediği içın Ba-
kan Yusuf Bozkurt özal'dan
'olur' aldık ve bellı bir sırada dos-
yalan işlem yapacak ilgili ma-
kamlara gönderdık. 1988 sonuna
geldiğimizde DPTde hiçbir şüp-
heh dosya kalmamıştı. Ama, on-
dan sonra dosyalar gönderildiği
yerlerde ne oldu onu bilemem. O
da benim sorumluluğumda de-
gü"
Tıgrel, fırması hayali ihracatla
suçlanan bazı ünlü işadamlannın
DPT çahşanlanna baskı yaptı-
klannı da belirterek şunlan söyle-
di:
"Bazı tanınıruş işadamlan-
mızla ilgili olarak, bunlann dos-
yalannın işlem yapdmak ûzere
savcıbklara, Merkez Bankası'na
gönderilmesi çalışmalan sırası-
nda arkadaşlanmıza baskılar
oluşmuş. Bunlar bana iletildi, an-
cak hiç kimse yazıh olarak bun-
lan bana vermedi. Hatta bir ûnlü
ışadamımızla ilgili raporu ben
imzalamıştım, haliyle elemanlar-
da bu konuda bir cekingenHk
vardı. O dosya ıle ben ilgılenmiş-
tim. Direkt bana olmadı ama, bu
konularda baskılar olmuş. Ben
bu konuda hakikaten her şeyı
göze almışüm. Bu dosyalar
DPTnin üzerinde bir yük halın-
deydi. Bunlann belli bir süre ve
hukuksal çerçevede, ortahğı toza
dumana bulamadan yapılması
gerekiyordu. Çünkü gerçek ihra-
catcılarda vardı.
Onlara zarar verilmemesi, öde-
melenn yapılması gerekiyordu.
Sakin ve doğru şekilde görevimi
yaptığıma inanıyorum."
AM Tigrel Fahrettin Kunak
Yazacıoğlu: Sorumlu DFFdir
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun hayali ihra-
cattan sorumlu tuttuğu bürokratlar o
dönemdeki gelişmelerden haberdar
olmadıklannı. bu konudaki tüm sorumlu-
luğun DPT'de olduğunu söylüyorlar. İhracat
eski Genel Müdürlerinden Yaşar YazKioğlu
hayali ihracat dosyalannın tümünün DPT'ye
gönderildiğini söyledi.
Yazıcıoğlu komisyona ifade verirken kendisini
özetle şöyle savundu:
"DPTden bize; o, Devlet Planlama'nın, onlar
inceleyecek. Malıye Bakanhğı'na ınükal etti-
recek. Malıye Bakanhğı kendi; onun da tabii
bir durumu var, murakıplan vardır, onlar da
inceleyecek. Yani, DPT kalkıp da işte şunlan
Mahye Bakanhğı'na gönderiyorum, Mah'ye
Bakanlığ) bunları sizinceleyin...
Dosyalan intıkal ettiriyoruz Devlet
Planlama'ya, Devlet Planlama'nın bunu
ayarlaması lazım. Devlet Planlama'nın,
Hazine'nin diğer birimleriyle karşıhkh
yazışması gerekir."
diye konuştu Kunak, Kamer
Genç'in, "Raporlar 1984-
1985'te size geliyor, siz 1988'de
bu raporlan ortaya çıkarmışsı-
nız" sözleri üzerine de bu ra-
porlan hiç görmediğini söyledi.
Kunak, Bülent Öztürkmen'in 2
Nisan 1987 tarihli yaasıyla im-
za yetkisinin elinden ahndığını
ve bu nedenle pek çok dosyada
imzasının bulunmadjğını belirt-
ti. İmzasının bulunduğu dosya-
lann da "sorunsuz dosyalar"
olduğunu vurgulayan Kunak,
"Vergi iadesi yapılmaan diye
de bir çok dosyada imzam bu-
lunmaktadır" diye konuştu.
Kunak, o dönemde cıkan ba-
zı kararnamelerin zamanında
kendilerine ulaşmadığını da an-
lattı. Kunak, "Genelgelerle
yapılan işlemlerin, 'satış fatura-
sı yok, imalatçı faturası yok, bu
bir suç unsuru ise Maliye Baka-
nı gitşin onun peşine düşsün,
ama siz yine de buradan mükel-
lefe, vergi iadesinı yapın vatan-
daşa', bu anlama geliyor değil
miT sonısunu da, "Bu anlama
geliyor" diye yanıtladı. Kunak
hayali ihracaün yoğunlaştığı
1986-87 döneminde suçlanan
firmalara ait dosyalann çoğunu
görmediğini belirterek şunlan
söyledi.
"Dosyalann ben o zaman
içeriğini görmedim. Elimi dahi
sürmedim; çünkü başka bir teş-
vik bir üstüm tarafından dosya-
lar muhafaza edildi, tutuldu ve
yazılı bir talimat var. Dosyalan
Bülent Öztürkmen muhafaza
etti. Dosyalar Öztürkmen'in
odasında veya kontrolünde tu-
tuldu." Kunak komisyon üyele-
rinin hayali dosyalannı incele-
yecek bir uzman heyetinin bu-
lunup bulunmadığını sorusuna
ise şu karşıhjb verdi:
_ "Var ama, o olay kanşık.
Önce gelen, Hazine'des gelen
162 dosya var ve ondan sonra
diğer taraftan intikal eden bir-
talcım dosyalar var. Bu dosya-
lar da yine uzmanlara intikal
ediyor, birtakım incelemeler
yapıhyor, bir kısmına ödeyin
deniyor, ödemeyin deniyor, ama
bunu söyleyen, buna karar ve-
ren kişi müsteşar yardımcısı.
Dolayısıyla bildiğim kadanyla
bir Sayın Yıısuf özal'dan olur
ahnıyor, arkasından bir Başba-
kan'dan olur ahnıyor."
SevgiliUğur
MUMCU
Yeni Ortam'daki yazılanndan
başlayarak bugüne kadar gelen
değişmezçizgin ve kararlı,
korkusuz Kemalist
düşüncelerin veeserlerin
seninle özdeşleştirdi bizi.
Ne istediler, amaçlan neydi
sana byan bu hainlerin. Sana
yapılan bu kahpe ve kalleşçe
suıkastın. senin ve Atatürkçü
düşüncemn sonu olacağını
zannediyorlarsa yanılıyorlar,
aksine senin ve Atatürkçü
düşüncenin daha da
güçiendiğini, o hainlerin ise
sonlannın başlangıcı olacaktır.
Sana neden kıydılar? Din adına
mı? Eğer öyleyse ki öyledir.
Kendüeriyle çelişki içindeler.
Hani İslam dininde adam
öldürmek yoktu, hani terör
yoktu, hani AUah'ın verdiği
canı yine Allah alırdı. Bunlar o
hainlerin bayrak edindiği
fikirler değil mi? Ey gafıller, ey
din adına cinayet işleyen
insanhk düşmanlan, siz Uğur
MUMCU'>oı bedenen yok
etmiş olabilırsiniz. Fakat onun
fikirlerinden oluşan selin
önünde duramayacaksmız. O
sel ki Atatürkçü, çağdaş-laik
düşünce seli, sizi ve arkanızdaki
teokratik hevesier besleyenleri
boğmaya yetecektir. Ama sizin
gibi kahpece öldürerek değil,
düşünceleriyle boğacaknr.
Sevgili Uğur MUMCU, sana
kıyanlara yüzbinlerce defa
lanetler yağdınyorum.
Yokluğun acı veriyor, içimiz
sızhyor, ama başımız dik,
yüreğimiz senin yaktığın
Atatürkçü ve çağdaş
dûşünceyle dopdolu olarak
senin fıkirlerini yaşatacağız.
Senin manevi huzurunda
saygıyla eğıbyorum ve rahat
uyu; iyi, dürüst, namuslu,
cesaretli örnek insan UĞUR
MUMCU diyorum.
tsnail Demir
O N B I N L E R
ICIN YAZDI
Vurdibine
dünyanın
Yakahm meşaleleri,
Aydınlatalım yürekleri.
"Gelecek mutlu, gelecek
güzel"
Masal bile, biraz inanıhr
obnah...
Kara tehlike her yöreyi
sarmışken,
Bunca umarsızlık, bunca
aymazlık varken;
Masal bile, bu~az daha
inanılırolmah...
İyice uyanmak için, kaç
mum söndüriilecek?
Kaç Mumcu verilecek
toprağa?
Sevgiyi şişeye koyup, denizin
dibine atmışlar.
Kinleri, ölümleri
kuşanmışlar.
Bombalarla geliyorlar,
kalemlerin üstüne.
Ey ahab!
Aç gözlerini uyan,
Koru kalemini,
Korugeleceğini...
Talat Akay
UĞUR
MUMCU
Uğur Mumcu ölmedi,
ölemez
Herkesin kalbinde O.
Derdi ki: Cesurolan bir
defa,
Cesur olmayan bin defa
ölür.
VeO bir defa öldü.
Mumcular ölmez,
Ölürse bile ardından bir
Mumcu daha doğar.
Tükenmez Mumcular,
Tükenemez.
Bir Mumcu dünyaya bedel
gibidir,
Mumcu öldüğü zaman
dünyada ölmüş gibi olur.
Suskunluk çöker O'nu seven
ailede,
tnanamaz öldüğüne.
O'nu yüreğinde yaşatır,
Yüreğınde kalır,
yüregindeki büyük adam
yaşar, ölmez.
Bir defa ölmek cesurluktur,
Bir defa öl Mumcu.
Herkesin yüreğindesin,
Yüreklerden
düşmeyeceksin.
Cesurluğa devam et,
Bir defa öl Mumcu,
Bir defa.
Gizem Ergüder / Gürsoy
Kolejitlkokul3.Sııııf
öğrencisi
Sakmcalı
Piyade, sen
rahat uyu
Sakıncalı Piyade, seni
kaybetmenin acısını hala
vüreğimde duyuyonım. O pazar
gününü hav atım bo\ıınca hiç
unutamayacağundan emin
olabflirsin. Senin vahşice
dnzenlenmiş bir suikaste kurban
gjttiğini öğraıince, sanki
bedenimden bir parça
koptuğunu hissettün. Sanki bir
an düşünemez hale geldim.
Bötün kalbimle inanıyorum ki
Uğur Mumcu, senin
düşüncelerin,fikirlerin,yiyJiğin
yo(, yuzyıllar boyu ayakta
kalmavı başaracak. Öyleoiması
dagerek.Bizler liirkinsanları
olarak senin çizdiğin yolu ve
diğer değerti a> dınlarunızı
konıyacağız. Seni kutlamak
istiyorum L ğur Mumcu. 52 yıl
bo>ıınca derookrasi uğruna
herşevi yaptın; hiçbirgûçseni
yıhnramadı; düşünceterini,
fıkirlerini, görüşlerini soylemene
mani olamadı. Böyle şerefli bir
52 yıl geçirmek. herşeve rağmen
yılmamak her insanın harcı
değildir. Ne mutlu sana Uğur
Mumcu. böyle güzel. şerefli bir
yaşama sahip olduğun için.
Şiddetle, kan dökerek, dini alet
ederek insanları susturmaya
çaltşanlar yanıldıklannı bir kez
daha gördûler. KimbUirdaha
kaç tane Üçoklar, Dursonlar,
Mumcular yetişecek? Belki
yüzlerce. belki binlerce.
Görsünler Tfirk gücûnü,
birbirine sıkı sıkı kenetlenmiş
Türk insanlannı. Ama onlar
bunu göremezler. Çünkü onlar
bunu göremeyecek kadar körler.
Bu insanhk suçunu işkyenlere
insandemek icimden gefaniyor.
Çünkü insan dediğin bu suçu
işleyecek kadar adi olamaz;
insan dediğin göz> aşı döker,
üzülür, sevinç gibi duygular
Yaznna son verirken, 'Sakıncalı
Piyadesen rahat uyu' demek
istiyorum.
HandeToprak / Ataköy
Muhittin Cstündağ İLköğretim
Okulu Orta 2. Sınıf Öğrencisi
Sevgili
UğurAmca,
Seninle, o uğursuz 24 Ocak
1993 Pazargünü öğle vakti,
annemin çığlığı ile tanışüm.
- Eyvah!.. Uğur Mumcu'yu
vurmuşlar.
Ve anneciğimin durmak
bilmeyen gözyaşlan...
Ölümü, annemi, en az
babamın ölümü kadar üzen,
kimdi bu Uğur Mumcu? Sen
kimdin? Annemden bana
seni anlatmasmı istedim.
Günlerce dinledikçe,
izledikçe, okudukca
Atatürk'ümle özdeşleştin.
Seni tanıdım, seni öğrendim,
seni çok sevdim.
Seni tanıtacağun, seni
öğreteceğim, seni
yaşatacağun.
Dünya varoldukça, Ata
emaneti laik Cumhuriyet'i,
dede emaneti gazetemizi
yaşatacağız.
Söz veriyoruz. Rahat uyu!..
MehmetAliDilsizoğlu/
İshakağa İlkokulu 5-B Suufı
Adına Beykoz-İstanbul
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUlNLARI YILMAZ ŞİPAL
Duüara haklarını verelim
Sosyal Sigortalar Yasası'nın 60. maddesinde öngörülen, "Yaş-
bhk Aylığından Yararlanma Şartlan"nı yerine getiren sigorta-
lılara, yaşhbk aylığı bağlanmaktadır.
Çalışan sigortabnın (koşullar yeterliyse) ya da emekhsinin ölü-
mûnde, geride kalan gerek erkeİc, gerek kadın dul eşlere de yasa
gereği dul aybğı bağlanır.
Sosyal Sigortalar Kurumu'nca bağlanan yaşlıhk, dul ve yetim
ayhklan, iki ayn ödeme toplamından oluşur. Bu ödemelerden
büı yaşbhk ya da dul ve yetim aybğı adı altında ödenir. Bu ay-
lıklar, sigortahnın prim ödeme gün sayılan. sigorta primine esas
kazanç ortalamalan ile emekb olduklan tarihte yaşlan (kadın 50,
erlek 55 yaştan sonraki yaşlar) gözönüne ahnarak belirlenmiş
derece, kademe ve göstergelere göre değişik oranlarda bağlanır.
İkinci ödeme, sosyal yardun zamnu adı altında yapılmaktadır.
Bvıödeme ise bugün için ve her yaşbbk aybğı alan sigortabya, 975
bin lira olarak ödenmektedir.
Bu sosyal yardım, dul ve yetimlere, dul ve yetim sayısına göre
pkaylaştuıhr.
Sosyal Sigortalar Yasası Ek Madde 24'te, sosyal yardım zam-
mmın ödeme koşullan belirlenmiştir. Bu koşuUardan biri de "İki
ayn sigorta kolundan veya iki ayn dosyadan gelir veya aylık
alanlara, en fazla ödemeye imkan veren bir dosya üzerinden sos-
yal yardım zammı ödemesi" yapıhnasıdır.
Sigortadan yaşhbk aybğı alan kan ya da kocadan biri öldü-
ğünde, geride kalan kadın ya da erkeğin almakta oldugu ayhgın,
"Dul eşine %50'si, çocuğu bulunmayan dul eşine %75'i" bağlan-
maktadır.
Örneğin, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan her ikisi de alt sınır
aylığı olan 1 mılyon 563 bin 448 lira alan eşlerden birinın ölü-
münde, geride kalan dul eşe, gerçekte bu aybğın %50'si olan, 781
bin 724 lira değil. %18'i (onsekiz) olan 294 bin 224 lira bağlan-
maktadır. Çünkü, hesaplamada %32 oranında ve 487 bin 500
bra sosyal yardım zammı yok sayıhnaktadır.
TC Emekli Sandığı'ndan aykk alanlara da aynı koşullarla öde-
nen sosyal yardım zammı uygulamasına, 4 yıl önce, 30 Haziran
1989 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan, 375 sayılı Yasa Hük-
münde Karamame ile son verilmiştir. Sosyal yardım zammının
yerini, taban aybk almışür. Taban ayhğmın da aynı karamame
ile dul aybklanna yansıması da sağlanmıştır.
Her ikisi de TC Emekb' Sandığı'ndan alt sınır aybğı olan, 1 rril
yon 969 bin 808 lirayı almakta olan kan ya da kocadan biri öldü-
ğünde, geride kalan dul eş bu aybğın %50'si olan 984 bin 808 li-
rayı kesintisız olarak alabilmektedir.
Aynj ülkede sosyal güvenliğı sağlayan iki ayn kurumdan biri,
(TC Emekü Sandıgı) %50 dul aybğı bağlarken, diğeri (Sosyal Si-
gortalar Kurumu) %32 eksiğiyle ve % 18 orandan dul aybğı bağ-
lamaktadır.
Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan dul ayhğının yanı sıra sosyal
yardım zammmdan da bilmeden yararlanan büyük çoğunluk-
tan, bu sosyal yardım geri istenmektedir. Aldıklan aybklarla ge-
çinemeyen on binlerce dul, milyonlarca liralık bilmeden aldıklan
bir borcun altına sokulmuştur.
Dullara yapılan, ileriye ve geriye dönük bu haksızlığı. kısa sü-
rede çözümleyelim ve zamanında hak olarak verilmesi gerekir-
ken bugün karşılanna borç yükü olarak çıkan bu ödemeyi, yasal
düzenleme ile sırtlanndan alahm.
Geliniz, bu küçük hesabı kapataüm ve dullara almalan gere-
ken haklannı verelim.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKd
Strasbourg'ta..
Strasbourg'ta Ataç'ın yakın arkadaşlarından emekli
profesör Louis Bazin'le tanıştım. Nasıl şakacı bir adam;
eşi Bayan Nicheline de öyle. Yani, öyle dediğim, o da
kocası gibi şakalar filan yapmıyor, ama candan demek
istedim. Louis Bazin'i anlatırken, Server Tanilli, benim
sayrı bir Ataççı olduğumu bildiğinden mi ne, öyle dedi:
- Louis Bazin'le konuş, o Ataç'ın yakın arkadaşıdır.
Louis Bazin, önce son durumunu anlatn: Emekli profe-
sör olduğu için, haftada bir Paris'te üniversiteye gidip,
dersler veriyormuş, ama iş paraya gelince ı-ıh! Para
önemli mi canım, elin kiri! Universitede ders vermenin
onuru yok mu? Sadun Aren de, Ânkara'da, emeli olduk-
tan sonra, bir fakülkede derse gider, ancak aldığı para
taksi parasını karşılamazdı. Olsun!
Louis Bazin, Ataç'ı anlatıyor şimdi:
- Bir gün, diyor, Nurullah Ataç'a, "Zat-ı aliniz" dedim,
bana "Eşşoğleşşek"deö\\
Söyleşi tatlanıyordu. Ataç'ı bir gün Louis Bazin, çok
suratı asık görmüş:
- Hayrola, demiş, ne oldu? Neden suratın asık?
- Hiç sorma, diye karşılık vermiş Ataç, bugün çok kötü
bir şey yaptım!
- Ne yaptınız, öyle bağışlanmayacak bir şey mi?
- Çok kötü bir şey yaptım, çok!
- Ama, beni meraklandırıyorsunuz, ne yaptınız?
- Bugün yazımda, çok kötü bir şey oldu!
- Yoksa, Arapça bir sözcük filan mı kullandınız, ona
üzülüyorsunuz? Sizin her yazınızda Arapça, Farsça, kö-
kenli birkaç sözcük bulunur!
- Onlar bir şey değil, ne yaptım biliyor musun? Yazıda
"ve"kullandım, 'Ve'1
Ataç, gerçekten öyleydi, "ve" yerine "ile" kullanır,
ama o "ve"yi kesinlikle yazılarına sokmazdı. "Ve"yi kul-
lanmamak da bana Ataç'tan kaldı! Hiç kullanmamaya
çalışırım, onun yerine bir virgül koyuveririm!
Louis Bazin, 1940lı yıllarda bulunmuş Ânkara'da.
Kendisi dilbilimci olduğu için, zamanın dilcileriyle bağ-
lar kurmuş, dostlar edinmiş onlardan. Strasbourg'a ge-
lirken, ömer Asım Aksoy'u aramıştım, uyuyordu. Uyan-
dırmalarını istemedim. Bir diyeceği olup olmadığını
soracaktım. Tanilli'ye selam yollayacaktı, onu biliyo-
rum. 96 yaşında, ömer Asım Bey, yeni bir ameliyat ge-
çirdi. lyileşti şimdi, turp gibi! Rauf inan, 88 yaşına bas-
mış. İki yıl sonra doksan, daha çocuk mu sayılır! Rauf
Inan'ın sağlıklı yaşamının sürmesini dilerim. "Öğret-
men Dünyası", İnan için bir özel sayı çıkarmış, Tanilli
1
-
nin evinde gördüm. Kutladım içimden "Öğretmen Dün-
yası"r\ı da...
Louis Bazin, Nazım Hikmet'i de tanıyor. Nazım Hik-
met'in sürgün yıllannda, Sovyetler'de, Paris'te birkaç
kez birlikte olmuş, toplanblara katılmış onunla. Herkes
bucak bucak Nazım'dan kaçarken o yıllar, Nazım demek
onların sıcak dostluklarına sığınmış.
Strasbourg'ta bir yandan Starsbourg Üniversitesi
Türk Etütleri Enstitüsü'nün Nazım Hikmet'in sanah üze-
rine düzenlediği bilimsel toplantıyı izlerken, bir yandan
dö, yakın doslarıyla konuşmaya çalışıyordum onun.
Bunlann başında Avni Arbaş geliyordu. Avni Arbaş, top-
lantıda, bildirisini sunan Cevat Çapan'ın kara kalem
portresini çizerken, ben de Nazım'ın onun için yazdığı
"Avni'nin Atlan"n\ geçiriyordum belleğimden. Avni Ar-
baş'ı yıllarrJjr tanırdım, severdim de, şöyle bir yarım
saatçik bile oturup konuşmuşluğum yoktu onunla...
- Istanbul'a bir geldiğinde ara ne olur? diyordu. Bir
ayağı Paris'te, bir ayağı istanbul'da gibiydi.
Nazım Hikmet'in alçakgönüllülüğünü anlatjyordu.
Ününü hiç mi hiç kullanmamıştı Avni Arbaş'a göre. Sev-
ket Süreyya ile ilişkilerine bakıyorum da Nazım'ın, ba-
ğışlayan, hoşgören cinsinden de değilmiş hani diye
geçiriyorum içimden...
- öy'eydi, diyor Avni Arbaş, gerçekten çok alçakgönül-
lüydü. Paris'e bir geldiğinde, yanında Vera da var, tele-
fon etti:
- Sana geliyoruz! diye.
- Gelmeyin! dedim. Uç katı çıkma sen, ben geliyorum...
- Boş ver, dedi, geldi. Üç katı çıkmışn. 1962-63 yılbaşıy-
dı. Oyılbaşını birlikte geçirdik. Bir daha görmedik,oyılın
haziranında öldü.
Nazım, 3 Haziran 1963'te öldü. Ahmed Arif'in ölümü 2
haziran. "Haziranda ölmekzor"ya Ahmed Arif, çok sev-
diği Nazım'a öylesine yakın ölmüş işte.
Strasbourg'a bu üçüncü gelişimmiş; ben sayısını
unuttum, Bal Kırdar'lann evinde, Saadet Ersin söyledi.
Saadet kara bir kız, Sivasfı. 1985-86'da mı ne ilk geldi-
ğimde, Saadet'le tanışmışız, bana sorunlarını anlatmış,
ben de yazmışım!
- Bari, biryararı oldu mu yazdıklanmın?
- Oldu, olmaz olur mu? Gittiğimiz yerde gösterdik,
"Bakın Ekmekçi de yazdı bizim sorunumuzu, biz haklı-
yız!" dedik, çözüldü sorunumuz...
Belleğimden uçup gitmiş, o zaman yazdıklarım. Böyle
olaylarla karşılaşınca seviniyorum; hoşuma gidiyor.
Louis Bazin'in eşi Bayan Nicheline Bazin, toplantya
katılanlardan imza topluyor, Pertev Naili Boratav'a se-
lam götürecekmiş bu imzalarla. Ne güzel şey!
BULMACA
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/Boyalann inceltüme-
sinde kullanılan sıvı... Bir
şeyin doğru olduğunu be-
lirtmek için yapılan işa-
ret. 2/ Eğrilmekte olan
yün, keten gibi şeylerin
rutturulduğu, bir ucu ça-
tal değnek... Otlak. 3/
Tombul Teyze ve Sıska
Dayı, Çömez gibi tiplerin
yaraüası olan ünlü kari-
katürcümüz... Bir iümiz.
4/ Yineleme sonucu ka-
zanılan yatkınlık. 5/
Kumar oynatanın kazançtan aldı-
ğı pay... Sosyolojide bir kabile ya
da boyun bölündüğü iki ya da da-
ha çok parçadan her biri. 6/ Uzun
süre cinsel ihşkiden uzak kaldığı
için aşın istek duyan kimse. 7/
Yol... Sürdürme, devam ettirme.
8/ Katışıksız... "Benim adım dertli
— / Suyum akar yalap yalap /
Böyle emreylemiş Çalap / Derdim
yardu- inilerim" (Yunus Emre). 9/
İnce kabul ya da ince deri... GJemi-
lerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Evde ya da odada saygıdeğer kişilerin oturduğu baş köşe...
Hastalık. 2/ "İrianda Cumhuriyet Ordusu"... Tarlalarda açılan
su yolu 3/ Havadaki su buhan... Sığır sürüsü. 4/ Tıp dilinde
"bere" anlammda kullanılan sözcük. 5/ İnce talaş... VenH'nin
ünlü bir operası. 6/ Dört tekerlekli bir binek arabası. 7/Çit yai>
makta kullanılan büyük kazık... Bir çeşit İngiliz birası. 8/ lri
taneli bezelye... Büyükbaş hayvanlara verilen ortak ad. 9/
"Mihneti kendine zek etmedir âlemde — / Gam u şâdi-i felek
böyle gebr böyle gider" (Ragıp Paşa)... Esknmde bir karşüaşma
türü.