23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURIYET 23MAYIS1993PAZAR 12 DIZIYAZI 'DosyalarÖztürkmen'inodasındaydı 9 | M | ^ 1 •Kunak:"Benozamandosyalanniçeriğinigörmedim. Elimidahi sürmedim. diye konuştu Kunak, Kamer MHLİ • Kunak:"Ben o zaman dosyalann içeriğini görmedim. Elimi dahi sürmedim. Bir üstüm tarafından dosyalar muhafaza edildi, tutuldu. Dosyalan BüJent Öztürkmen muhafaza etti." DPTde 1984'ten 1990'a ka- dar Teşvik Lygulama Başkanı ve Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapan Fahrettin Kunak, Hayali Ihracat Komisyonu'- nda verdiği ifadede, "Bir suç iş- lendiğini bilmiş olsaydım zaten ileri sürûlen firmalarla hiçbir il- gisinin olmadığjnı belinen Ku- nak, firmalarla ilgılı dosyalann Bülent Öztürkmen'de olması nedeniyle kendısinin inceleme olanağının olmadığını söyledı ve öztürkmen tarafından imza T LJ N C A Y K ISI şimdiye kadar gereğini yapar- yetkisinin elinden ahndığını an- dım"' dedi. Hayali ihracat yapa- lattı. rakhaksız kazanç sağladıklan DPTde müsteşar yardımcı- sıyken 8 Şubat 1990 tarihinde Washington Büyükelçib'ği'ne planlama müşaviri olarak ata- nan Fahrettin Kunak, ifadesin- de, "DPT'nin kamuoyunda ha- yali ihracat diye isim takılan İconuyla ılgisı, esasında 1987 yı- hnda başhyor. Bundan önceki yıllarda Planlama Teşkilatı'nın bu konularla alakası yoktur" -10- Müşteşar Tîgrel suçlaıııalaıı reddetti SEVİM ERTEMUR Hayali ihracatla Ogili soruştur- malar somında, eski Bakan Yusuf Bozkurt Özal'ın da aralannda bulunduğu 18 üst dûzey bürok- ratla birlikte "Devleti zarara uğ- rattığı" iddiasıyla suçlanan ve hakkında 3 yıla kadar hapis ce- zası istemiyle dava açılrnası iste- nen DPT eski Mûsteşan Ali Tig- rel, bu suçlamalan reddetti. Kendi döneminde "şaibeli olan hiçbir firmaya ödeme ya- pılmadığını" belirten Tigrel, "Be- nim dönemimde bu fırmalarla il- gili dosyalann hıçbiri de zaman aşırruna sokulmadan ilgıli yerlere gönderildi. Hatta bu finnalar, DPTde çalışan bazı arkadaş- lanmıza bu yüzden baskı bile yaptılar" dedi. Tigrel, hayali ih- racatla ilgili soruşturmada "he- def saptınldığını" öne sürdû. Hayab ihracata kanştığı belir- tilen firmalara ödemelerin 1984 yüından 1987 yılı sonuna kadar yapıldığına dikkat çeken Tigrel, 1988 ocak ayında DPT Müste- şarbğYna getirildiğini söyledi. DPTnın suç ile ilgili işlem yapa- cak bir kurum olmadığını vurgu- layan Tigrel. sözlerini şöyle sür- dürdü "Müstaşar olur olmaz, önüm- de 350 dosya buldum. Aynı dö- nemde göreve başlayan diğer ar- kadaşlanm dahil hiçbirimizin bu dosyalar hakkında bilgısi yoktu. Hemen dosyalan ınceledik ve sınıflandırdık. Başbakan özal'ın genelgesi olayı kilitlediği içın Ba- kan Yusuf Bozkurt özal'dan 'olur' aldık ve bellı bir sırada dos- yalan işlem yapacak ilgili ma- kamlara gönderdık. 1988 sonuna geldiğimizde DPTde hiçbir şüp- heh dosya kalmamıştı. Ama, on- dan sonra dosyalar gönderildiği yerlerde ne oldu onu bilemem. O da benim sorumluluğumda de- gü" Tıgrel, fırması hayali ihracatla suçlanan bazı ünlü işadamlannın DPT çahşanlanna baskı yaptı- klannı da belirterek şunlan söyle- di: "Bazı tanınıruş işadamlan- mızla ilgili olarak, bunlann dos- yalannın işlem yapdmak ûzere savcıbklara, Merkez Bankası'na gönderilmesi çalışmalan sırası- nda arkadaşlanmıza baskılar oluşmuş. Bunlar bana iletildi, an- cak hiç kimse yazıh olarak bun- lan bana vermedi. Hatta bir ûnlü ışadamımızla ilgili raporu ben imzalamıştım, haliyle elemanlar- da bu konuda bir cekingenHk vardı. O dosya ıle ben ilgılenmiş- tim. Direkt bana olmadı ama, bu konularda baskılar olmuş. Ben bu konuda hakikaten her şeyı göze almışüm. Bu dosyalar DPTnin üzerinde bir yük halın- deydi. Bunlann belli bir süre ve hukuksal çerçevede, ortahğı toza dumana bulamadan yapılması gerekiyordu. Çünkü gerçek ihra- catcılarda vardı. Onlara zarar verilmemesi, öde- melenn yapılması gerekiyordu. Sakin ve doğru şekilde görevimi yaptığıma inanıyorum." AM Tigrel Fahrettin Kunak Yazacıoğlu: Sorumlu DFFdir Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun hayali ihra- cattan sorumlu tuttuğu bürokratlar o dönemdeki gelişmelerden haberdar olmadıklannı. bu konudaki tüm sorumlu- luğun DPT'de olduğunu söylüyorlar. İhracat eski Genel Müdürlerinden Yaşar YazKioğlu hayali ihracat dosyalannın tümünün DPT'ye gönderildiğini söyledi. Yazıcıoğlu komisyona ifade verirken kendisini özetle şöyle savundu: "DPTden bize; o, Devlet Planlama'nın, onlar inceleyecek. Malıye Bakanhğı'na ınükal etti- recek. Malıye Bakanhğı kendi; onun da tabii bir durumu var, murakıplan vardır, onlar da inceleyecek. Yani, DPT kalkıp da işte şunlan Mahye Bakanhğı'na gönderiyorum, Mah'ye Bakanlığ) bunları sizinceleyin... Dosyalan intıkal ettiriyoruz Devlet Planlama'ya, Devlet Planlama'nın bunu ayarlaması lazım. Devlet Planlama'nın, Hazine'nin diğer birimleriyle karşıhkh yazışması gerekir." diye konuştu Kunak, Kamer Genç'in, "Raporlar 1984- 1985'te size geliyor, siz 1988'de bu raporlan ortaya çıkarmışsı- nız" sözleri üzerine de bu ra- porlan hiç görmediğini söyledi. Kunak, Bülent Öztürkmen'in 2 Nisan 1987 tarihli yaasıyla im- za yetkisinin elinden ahndığını ve bu nedenle pek çok dosyada imzasının bulunmadjğını belirt- ti. İmzasının bulunduğu dosya- lann da "sorunsuz dosyalar" olduğunu vurgulayan Kunak, "Vergi iadesi yapılmaan diye de bir çok dosyada imzam bu- lunmaktadır" diye konuştu. Kunak, o dönemde cıkan ba- zı kararnamelerin zamanında kendilerine ulaşmadığını da an- lattı. Kunak, "Genelgelerle yapılan işlemlerin, 'satış fatura- sı yok, imalatçı faturası yok, bu bir suç unsuru ise Maliye Baka- nı gitşin onun peşine düşsün, ama siz yine de buradan mükel- lefe, vergi iadesinı yapın vatan- daşa', bu anlama geliyor değil miT sonısunu da, "Bu anlama geliyor" diye yanıtladı. Kunak hayali ihracaün yoğunlaştığı 1986-87 döneminde suçlanan firmalara ait dosyalann çoğunu görmediğini belirterek şunlan söyledi. "Dosyalann ben o zaman içeriğini görmedim. Elimi dahi sürmedim; çünkü başka bir teş- vik bir üstüm tarafından dosya- lar muhafaza edildi, tutuldu ve yazılı bir talimat var. Dosyalan Bülent Öztürkmen muhafaza etti. Dosyalar Öztürkmen'in odasında veya kontrolünde tu- tuldu." Kunak komisyon üyele- rinin hayali dosyalannı incele- yecek bir uzman heyetinin bu- lunup bulunmadığını sorusuna ise şu karşıhjb verdi: _ "Var ama, o olay kanşık. Önce gelen, Hazine'des gelen 162 dosya var ve ondan sonra diğer taraftan intikal eden bir- talcım dosyalar var. Bu dosya- lar da yine uzmanlara intikal ediyor, birtakım incelemeler yapıhyor, bir kısmına ödeyin deniyor, ödemeyin deniyor, ama bunu söyleyen, buna karar ve- ren kişi müsteşar yardımcısı. Dolayısıyla bildiğim kadanyla bir Sayın Yıısuf özal'dan olur ahnıyor, arkasından bir Başba- kan'dan olur ahnıyor." SevgiliUğur MUMCU Yeni Ortam'daki yazılanndan başlayarak bugüne kadar gelen değişmezçizgin ve kararlı, korkusuz Kemalist düşüncelerin veeserlerin seninle özdeşleştirdi bizi. Ne istediler, amaçlan neydi sana byan bu hainlerin. Sana yapılan bu kahpe ve kalleşçe suıkastın. senin ve Atatürkçü düşüncemn sonu olacağını zannediyorlarsa yanılıyorlar, aksine senin ve Atatürkçü düşüncenin daha da güçiendiğini, o hainlerin ise sonlannın başlangıcı olacaktır. Sana neden kıydılar? Din adına mı? Eğer öyleyse ki öyledir. Kendüeriyle çelişki içindeler. Hani İslam dininde adam öldürmek yoktu, hani terör yoktu, hani AUah'ın verdiği canı yine Allah alırdı. Bunlar o hainlerin bayrak edindiği fikirler değil mi? Ey gafıller, ey din adına cinayet işleyen insanhk düşmanlan, siz Uğur MUMCU'>oı bedenen yok etmiş olabilırsiniz. Fakat onun fikirlerinden oluşan selin önünde duramayacaksmız. O sel ki Atatürkçü, çağdaş-laik düşünce seli, sizi ve arkanızdaki teokratik hevesier besleyenleri boğmaya yetecektir. Ama sizin gibi kahpece öldürerek değil, düşünceleriyle boğacaknr. Sevgili Uğur MUMCU, sana kıyanlara yüzbinlerce defa lanetler yağdınyorum. Yokluğun acı veriyor, içimiz sızhyor, ama başımız dik, yüreğimiz senin yaktığın Atatürkçü ve çağdaş dûşünceyle dopdolu olarak senin fıkirlerini yaşatacağız. Senin manevi huzurunda saygıyla eğıbyorum ve rahat uyu; iyi, dürüst, namuslu, cesaretli örnek insan UĞUR MUMCU diyorum. tsnail Demir O N B I N L E R ICIN YAZDI Vurdibine dünyanın Yakahm meşaleleri, Aydınlatalım yürekleri. "Gelecek mutlu, gelecek güzel" Masal bile, biraz inanıhr obnah... Kara tehlike her yöreyi sarmışken, Bunca umarsızlık, bunca aymazlık varken; Masal bile, bu~az daha inanılırolmah... İyice uyanmak için, kaç mum söndüriilecek? Kaç Mumcu verilecek toprağa? Sevgiyi şişeye koyup, denizin dibine atmışlar. Kinleri, ölümleri kuşanmışlar. Bombalarla geliyorlar, kalemlerin üstüne. Ey ahab! Aç gözlerini uyan, Koru kalemini, Korugeleceğini... Talat Akay UĞUR MUMCU Uğur Mumcu ölmedi, ölemez Herkesin kalbinde O. Derdi ki: Cesurolan bir defa, Cesur olmayan bin defa ölür. VeO bir defa öldü. Mumcular ölmez, Ölürse bile ardından bir Mumcu daha doğar. Tükenmez Mumcular, Tükenemez. Bir Mumcu dünyaya bedel gibidir, Mumcu öldüğü zaman dünyada ölmüş gibi olur. Suskunluk çöker O'nu seven ailede, tnanamaz öldüğüne. O'nu yüreğinde yaşatır, Yüreğınde kalır, yüregindeki büyük adam yaşar, ölmez. Bir defa ölmek cesurluktur, Bir defa öl Mumcu. Herkesin yüreğindesin, Yüreklerden düşmeyeceksin. Cesurluğa devam et, Bir defa öl Mumcu, Bir defa. Gizem Ergüder / Gürsoy Kolejitlkokul3.Sııııf öğrencisi Sakmcalı Piyade, sen rahat uyu Sakıncalı Piyade, seni kaybetmenin acısını hala vüreğimde duyuyonım. O pazar gününü hav atım bo\ıınca hiç unutamayacağundan emin olabflirsin. Senin vahşice dnzenlenmiş bir suikaste kurban gjttiğini öğraıince, sanki bedenimden bir parça koptuğunu hissettün. Sanki bir an düşünemez hale geldim. Bötün kalbimle inanıyorum ki Uğur Mumcu, senin düşüncelerin,fikirlerin,yiyJiğin yo(, yuzyıllar boyu ayakta kalmavı başaracak. Öyleoiması dagerek.Bizler liirkinsanları olarak senin çizdiğin yolu ve diğer değerti a> dınlarunızı konıyacağız. Seni kutlamak istiyorum L ğur Mumcu. 52 yıl bo>ıınca derookrasi uğruna herşevi yaptın; hiçbirgûçseni yıhnramadı; düşünceterini, fıkirlerini, görüşlerini soylemene mani olamadı. Böyle şerefli bir 52 yıl geçirmek. herşeve rağmen yılmamak her insanın harcı değildir. Ne mutlu sana Uğur Mumcu. böyle güzel. şerefli bir yaşama sahip olduğun için. Şiddetle, kan dökerek, dini alet ederek insanları susturmaya çaltşanlar yanıldıklannı bir kez daha gördûler. KimbUirdaha kaç tane Üçoklar, Dursonlar, Mumcular yetişecek? Belki yüzlerce. belki binlerce. Görsünler Tfirk gücûnü, birbirine sıkı sıkı kenetlenmiş Türk insanlannı. Ama onlar bunu göremezler. Çünkü onlar bunu göremeyecek kadar körler. Bu insanhk suçunu işkyenlere insandemek icimden gefaniyor. Çünkü insan dediğin bu suçu işleyecek kadar adi olamaz; insan dediğin göz> aşı döker, üzülür, sevinç gibi duygular Yaznna son verirken, 'Sakıncalı Piyadesen rahat uyu' demek istiyorum. HandeToprak / Ataköy Muhittin Cstündağ İLköğretim Okulu Orta 2. Sınıf Öğrencisi Sevgili UğurAmca, Seninle, o uğursuz 24 Ocak 1993 Pazargünü öğle vakti, annemin çığlığı ile tanışüm. - Eyvah!.. Uğur Mumcu'yu vurmuşlar. Ve anneciğimin durmak bilmeyen gözyaşlan... Ölümü, annemi, en az babamın ölümü kadar üzen, kimdi bu Uğur Mumcu? Sen kimdin? Annemden bana seni anlatmasmı istedim. Günlerce dinledikçe, izledikçe, okudukca Atatürk'ümle özdeşleştin. Seni tanıdım, seni öğrendim, seni çok sevdim. Seni tanıtacağun, seni öğreteceğim, seni yaşatacağun. Dünya varoldukça, Ata emaneti laik Cumhuriyet'i, dede emaneti gazetemizi yaşatacağız. Söz veriyoruz. Rahat uyu!.. MehmetAliDilsizoğlu/ İshakağa İlkokulu 5-B Suufı Adına Beykoz-İstanbul ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUlNLARI YILMAZ ŞİPAL Duüara haklarını verelim Sosyal Sigortalar Yasası'nın 60. maddesinde öngörülen, "Yaş- bhk Aylığından Yararlanma Şartlan"nı yerine getiren sigorta- lılara, yaşhbk aylığı bağlanmaktadır. Çalışan sigortabnın (koşullar yeterliyse) ya da emekhsinin ölü- mûnde, geride kalan gerek erkeİc, gerek kadın dul eşlere de yasa gereği dul aybğı bağlanır. Sosyal Sigortalar Kurumu'nca bağlanan yaşlıhk, dul ve yetim ayhklan, iki ayn ödeme toplamından oluşur. Bu ödemelerden büı yaşbhk ya da dul ve yetim aybğı adı altında ödenir. Bu ay- lıklar, sigortahnın prim ödeme gün sayılan. sigorta primine esas kazanç ortalamalan ile emekb olduklan tarihte yaşlan (kadın 50, erlek 55 yaştan sonraki yaşlar) gözönüne ahnarak belirlenmiş derece, kademe ve göstergelere göre değişik oranlarda bağlanır. İkinci ödeme, sosyal yardun zamnu adı altında yapılmaktadır. Bvıödeme ise bugün için ve her yaşbbk aybğı alan sigortabya, 975 bin lira olarak ödenmektedir. Bu sosyal yardım, dul ve yetimlere, dul ve yetim sayısına göre pkaylaştuıhr. Sosyal Sigortalar Yasası Ek Madde 24'te, sosyal yardım zam- mmın ödeme koşullan belirlenmiştir. Bu koşuUardan biri de "İki ayn sigorta kolundan veya iki ayn dosyadan gelir veya aylık alanlara, en fazla ödemeye imkan veren bir dosya üzerinden sos- yal yardım zammı ödemesi" yapıhnasıdır. Sigortadan yaşhbk aybğı alan kan ya da kocadan biri öldü- ğünde, geride kalan kadın ya da erkeğin almakta oldugu ayhgın, "Dul eşine %50'si, çocuğu bulunmayan dul eşine %75'i" bağlan- maktadır. Örneğin, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan her ikisi de alt sınır aylığı olan 1 mılyon 563 bin 448 lira alan eşlerden birinın ölü- münde, geride kalan dul eşe, gerçekte bu aybğın %50'si olan, 781 bin 724 lira değil. %18'i (onsekiz) olan 294 bin 224 lira bağlan- maktadır. Çünkü, hesaplamada %32 oranında ve 487 bin 500 bra sosyal yardım zammı yok sayıhnaktadır. TC Emekli Sandığı'ndan aykk alanlara da aynı koşullarla öde- nen sosyal yardım zammı uygulamasına, 4 yıl önce, 30 Haziran 1989 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan, 375 sayılı Yasa Hük- münde Karamame ile son verilmiştir. Sosyal yardım zammının yerini, taban aybk almışür. Taban ayhğmın da aynı karamame ile dul aybklanna yansıması da sağlanmıştır. Her ikisi de TC Emekb' Sandığı'ndan alt sınır aybğı olan, 1 rril yon 969 bin 808 lirayı almakta olan kan ya da kocadan biri öldü- ğünde, geride kalan dul eş bu aybğın %50'si olan 984 bin 808 li- rayı kesintisız olarak alabilmektedir. Aynj ülkede sosyal güvenliğı sağlayan iki ayn kurumdan biri, (TC Emekü Sandıgı) %50 dul aybğı bağlarken, diğeri (Sosyal Si- gortalar Kurumu) %32 eksiğiyle ve % 18 orandan dul aybğı bağ- lamaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan dul ayhğının yanı sıra sosyal yardım zammmdan da bilmeden yararlanan büyük çoğunluk- tan, bu sosyal yardım geri istenmektedir. Aldıklan aybklarla ge- çinemeyen on binlerce dul, milyonlarca liralık bilmeden aldıklan bir borcun altına sokulmuştur. Dullara yapılan, ileriye ve geriye dönük bu haksızlığı. kısa sü- rede çözümleyelim ve zamanında hak olarak verilmesi gerekir- ken bugün karşılanna borç yükü olarak çıkan bu ödemeyi, yasal düzenleme ile sırtlanndan alahm. Geliniz, bu küçük hesabı kapataüm ve dullara almalan gere- ken haklannı verelim. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKd Strasbourg'ta.. Strasbourg'ta Ataç'ın yakın arkadaşlarından emekli profesör Louis Bazin'le tanıştım. Nasıl şakacı bir adam; eşi Bayan Nicheline de öyle. Yani, öyle dediğim, o da kocası gibi şakalar filan yapmıyor, ama candan demek istedim. Louis Bazin'i anlatırken, Server Tanilli, benim sayrı bir Ataççı olduğumu bildiğinden mi ne, öyle dedi: - Louis Bazin'le konuş, o Ataç'ın yakın arkadaşıdır. Louis Bazin, önce son durumunu anlatn: Emekli profe- sör olduğu için, haftada bir Paris'te üniversiteye gidip, dersler veriyormuş, ama iş paraya gelince ı-ıh! Para önemli mi canım, elin kiri! Universitede ders vermenin onuru yok mu? Sadun Aren de, Ânkara'da, emeli olduk- tan sonra, bir fakülkede derse gider, ancak aldığı para taksi parasını karşılamazdı. Olsun! Louis Bazin, Ataç'ı anlatıyor şimdi: - Bir gün, diyor, Nurullah Ataç'a, "Zat-ı aliniz" dedim, bana "Eşşoğleşşek"deö\\ Söyleşi tatlanıyordu. Ataç'ı bir gün Louis Bazin, çok suratı asık görmüş: - Hayrola, demiş, ne oldu? Neden suratın asık? - Hiç sorma, diye karşılık vermiş Ataç, bugün çok kötü bir şey yaptım! - Ne yaptınız, öyle bağışlanmayacak bir şey mi? - Çok kötü bir şey yaptım, çok! - Ama, beni meraklandırıyorsunuz, ne yaptınız? - Bugün yazımda, çok kötü bir şey oldu! - Yoksa, Arapça bir sözcük filan mı kullandınız, ona üzülüyorsunuz? Sizin her yazınızda Arapça, Farsça, kö- kenli birkaç sözcük bulunur! - Onlar bir şey değil, ne yaptım biliyor musun? Yazıda "ve"kullandım, 'Ve'1 Ataç, gerçekten öyleydi, "ve" yerine "ile" kullanır, ama o "ve"yi kesinlikle yazılarına sokmazdı. "Ve"yi kul- lanmamak da bana Ataç'tan kaldı! Hiç kullanmamaya çalışırım, onun yerine bir virgül koyuveririm! Louis Bazin, 1940lı yıllarda bulunmuş Ânkara'da. Kendisi dilbilimci olduğu için, zamanın dilcileriyle bağ- lar kurmuş, dostlar edinmiş onlardan. Strasbourg'a ge- lirken, ömer Asım Aksoy'u aramıştım, uyuyordu. Uyan- dırmalarını istemedim. Bir diyeceği olup olmadığını soracaktım. Tanilli'ye selam yollayacaktı, onu biliyo- rum. 96 yaşında, ömer Asım Bey, yeni bir ameliyat ge- çirdi. lyileşti şimdi, turp gibi! Rauf inan, 88 yaşına bas- mış. İki yıl sonra doksan, daha çocuk mu sayılır! Rauf Inan'ın sağlıklı yaşamının sürmesini dilerim. "Öğret- men Dünyası", İnan için bir özel sayı çıkarmış, Tanilli 1 - nin evinde gördüm. Kutladım içimden "Öğretmen Dün- yası"r\ı da... Louis Bazin, Nazım Hikmet'i de tanıyor. Nazım Hik- met'in sürgün yıllannda, Sovyetler'de, Paris'te birkaç kez birlikte olmuş, toplanblara katılmış onunla. Herkes bucak bucak Nazım'dan kaçarken o yıllar, Nazım demek onların sıcak dostluklarına sığınmış. Strasbourg'ta bir yandan Starsbourg Üniversitesi Türk Etütleri Enstitüsü'nün Nazım Hikmet'in sanah üze- rine düzenlediği bilimsel toplantıyı izlerken, bir yandan dö, yakın doslarıyla konuşmaya çalışıyordum onun. Bunlann başında Avni Arbaş geliyordu. Avni Arbaş, top- lantıda, bildirisini sunan Cevat Çapan'ın kara kalem portresini çizerken, ben de Nazım'ın onun için yazdığı "Avni'nin Atlan"n\ geçiriyordum belleğimden. Avni Ar- baş'ı yıllarrJjr tanırdım, severdim de, şöyle bir yarım saatçik bile oturup konuşmuşluğum yoktu onunla... - Istanbul'a bir geldiğinde ara ne olur? diyordu. Bir ayağı Paris'te, bir ayağı istanbul'da gibiydi. Nazım Hikmet'in alçakgönüllülüğünü anlatjyordu. Ününü hiç mi hiç kullanmamıştı Avni Arbaş'a göre. Sev- ket Süreyya ile ilişkilerine bakıyorum da Nazım'ın, ba- ğışlayan, hoşgören cinsinden de değilmiş hani diye geçiriyorum içimden... - öy'eydi, diyor Avni Arbaş, gerçekten çok alçakgönül- lüydü. Paris'e bir geldiğinde, yanında Vera da var, tele- fon etti: - Sana geliyoruz! diye. - Gelmeyin! dedim. Uç katı çıkma sen, ben geliyorum... - Boş ver, dedi, geldi. Üç katı çıkmışn. 1962-63 yılbaşıy- dı. Oyılbaşını birlikte geçirdik. Bir daha görmedik,oyılın haziranında öldü. Nazım, 3 Haziran 1963'te öldü. Ahmed Arif'in ölümü 2 haziran. "Haziranda ölmekzor"ya Ahmed Arif, çok sev- diği Nazım'a öylesine yakın ölmüş işte. Strasbourg'a bu üçüncü gelişimmiş; ben sayısını unuttum, Bal Kırdar'lann evinde, Saadet Ersin söyledi. Saadet kara bir kız, Sivasfı. 1985-86'da mı ne ilk geldi- ğimde, Saadet'le tanışmışız, bana sorunlarını anlatmış, ben de yazmışım! - Bari, biryararı oldu mu yazdıklanmın? - Oldu, olmaz olur mu? Gittiğimiz yerde gösterdik, "Bakın Ekmekçi de yazdı bizim sorunumuzu, biz haklı- yız!" dedik, çözüldü sorunumuz... Belleğimden uçup gitmiş, o zaman yazdıklarım. Böyle olaylarla karşılaşınca seviniyorum; hoşuma gidiyor. Louis Bazin'in eşi Bayan Nicheline Bazin, toplantya katılanlardan imza topluyor, Pertev Naili Boratav'a se- lam götürecekmiş bu imzalarla. Ne güzel şey! BULMACA 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/Boyalann inceltüme- sinde kullanılan sıvı... Bir şeyin doğru olduğunu be- lirtmek için yapılan işa- ret. 2/ Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin rutturulduğu, bir ucu ça- tal değnek... Otlak. 3/ Tombul Teyze ve Sıska Dayı, Çömez gibi tiplerin yaraüası olan ünlü kari- katürcümüz... Bir iümiz. 4/ Yineleme sonucu ka- zanılan yatkınlık. 5/ Kumar oynatanın kazançtan aldı- ğı pay... Sosyolojide bir kabile ya da boyun bölündüğü iki ya da da- ha çok parçadan her biri. 6/ Uzun süre cinsel ihşkiden uzak kaldığı için aşın istek duyan kimse. 7/ Yol... Sürdürme, devam ettirme. 8/ Katışıksız... "Benim adım dertli — / Suyum akar yalap yalap / Böyle emreylemiş Çalap / Derdim yardu- inilerim" (Yunus Emre). 9/ İnce kabul ya da ince deri... GJemi- lerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Evde ya da odada saygıdeğer kişilerin oturduğu baş köşe... Hastalık. 2/ "İrianda Cumhuriyet Ordusu"... Tarlalarda açılan su yolu 3/ Havadaki su buhan... Sığır sürüsü. 4/ Tıp dilinde "bere" anlammda kullanılan sözcük. 5/ İnce talaş... VenH'nin ünlü bir operası. 6/ Dört tekerlekli bir binek arabası. 7/Çit yai> makta kullanılan büyük kazık... Bir çeşit İngiliz birası. 8/ lri taneli bezelye... Büyükbaş hayvanlara verilen ortak ad. 9/ "Mihneti kendine zek etmedir âlemde — / Gam u şâdi-i felek böyle gebr böyle gider" (Ragıp Paşa)... Esknmde bir karşüaşma türü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle