19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MAYIS1993 PAZARTESİ CUMHUKİYET SAYFA EKONOMI 11 DÜNYADAN KISA KISA Napoli iflas etti • Ekonomi Servisi- Italya'daki yolsuzluklardan fazlasıyla etkilenen Napoli kenti, 1 milyar400milyon borçla iflas etti. Napoli Şehir Konseyi'nin iflas karannı ilan etmesi üzerine Cumhurbaşkanı Oscar Luigi Scalfaro, kentin mali durumunu incelemek ve yönetmek için bir maliyeci atanacağını açikladı. Aralannda Hıristiyan Demokrat ve Sosyalistlerin de bulunduğu çok sayıdaki kent yöneticisi, kendi seçim kampanyalan için Napoli'ye aynlmış fon ve kaynaklan kullanmakla suçlanıyor. Çek işvereni zorda • Ekonomi Servisi - Çek Cumhuriyeti'nde işverenlerin zor dunıma düşmesi, yeni devletin ekonomik poütikasındaki önceliklerin değişmesine yolaçü. Çek hükümeti, 'makro ekonomik planlann uygulanmasından önce özel sektöriin uluslararası alanda rekabet gücünün yûkseltilmesi gerektiğine' kararverdi. Bunun sonucu olarak da Çek işverenleri için parasal destek sağlayacak 'yardımseverler' aranmaya başlandı. Yatırımlar dûşünce • Ekonomi Servisi- Fransa'da yıl başından bu yana geçen dönem içinde, yatınmlann gerilediği gözleniyor. Bunun temel nedeni olarak 'iş çevrelerinin yaünmlar konusundaki güvenini yitirmesi' gösteriliyor. Fransa'da işbaşındaki merkez-sağ hükümet, faiz oranlannın düşürülmesinin yatınmdan kaçan iş çevrelerini yüreklendirebüeceği ınananda. Madencilerin tehdidi • Ekonomi Servisi- Birleşik Maden Işçileri Sendikası, ABD'dekikömür madenlerindeki çalışma koşullannın düzeltilmemesi durumunda, greve gidecekleri tehdidinde bulundular. özellikle iş güvencesi olmayan ve sözleşmesiz çalıştınlan işçilerin iş güvenliği açısından çok tehlikeli durumda oldugunu açıklayan sendika yetkilileri, 'Grev karan ahrsak, bunun kapsamı çok geniş olur' demektehdegeri kalmıyorlar. Kamyonlar kazalı • Ekonomi Servisi -AT çerçevesinde, kamyon üreticilerinin uğradıklan zararlar, Fiat'ın kamyon üretim birimi Iveco'nun 3 milyar 350 milyon dolar yeni yatınm yapmasını zorunlukıldı. Bu yatınmJa, yeni üretilecek kamyonlann uluslararası pazarlardaki rekabet şansını arttıracağına inanılıyor. Birleşmenin faturası tahmin edildiğinden ağır oldu Almanya'dadertbitmiyor• Almanya Doğu'da demir-çelik işçilerinin grevleriyle yeniden gündemde. Ülke coğrafi olarak birleşti, ancak toplumsal ve ekonomik olarak bütünleşemedi. • Batı ile Doğu arasındaki ekonomik uçurum birleşmenin üzerindenl.5yıl geçmesinekarşın henüz kapanmadı. MURATARIN Almanya birleştiğinden bu yana başı ekonomik sorunlar- dan kurtulmuyor. Her geçen gün Avrupa'nın merkezinde süper gûç olmaya aday Al- manya imajı biraz daha uzak- laşıyor. Doğu Almanya'nın getirdiği yük. ekonomik dur- gunluk, birbiri ardı sıra gelen grevier, yabana düş- manlığmm tırmanışı güçlü Al- manya idealini iyice güçleşti- riyor. Oysa Doğu Bloku'nda ko- münizmin çökmesinin ardın- dan gözler Almanya üzerinde odaklanmıştı. Doğu Avrupa ülkeleriyle sının olması Al- manya"nın bu pazarlara ha- kim olma şansını kolaylaştın- yordu. Gerçekten de bu ülke- lerle belirli bir seyir izleyen ekonomik ilışkiler duvarlann yıkılmasıyla hızla gelişti. Al- man yaünmalar, Polonya'ya, Çek ve Slovak cumhuriyetle- rine, Macaristan'a sermaye akıtmâya başladı. Beklentiden uzak Bütün bu olumlu gelişmeler bir yana, iki Almanya'nın bir- leştiği 3 Ekim 1991'den sonra gerçeklerle beklentilerin birbi- rinden çok uzakta kaldığı gö- rûldü. Komünist blok içinde önemli bir yeri olan Doğu Al- man ekonomisinin Batı'yla kıyaslanamayacak bir du- rumda oluşu işlerin sarpa sar- masma yol açtı. Batı Almanya, Doğu'nun kalkınması için para akıtma- ya başladı. Batı, Doğu'nun kendi refah düzeyine ulaş- masmı sağlayabileoeğinden emin gözüküyordu. Ancak Doğu bir para yutma makine- sine dönüştü. Almanya'nın sorunlan ekonomiyle sınırlı kalmıyor. IG Metall Sendikası Başkam Steinkühler, Doğu'daki demir-çefik işçileri için Bab'daki öcrederi tstiyor. Kimi işpeşinde, kimirefah Almanya, geçen pazartesi gûnünden itibaren yeni bir grev dalgasıyla karşı karşıya. Clkenlnen büyük sendikası IG'Metall, Doğtı Almanya'da 60 yıldan bu yana yaşanan ilk grevi başlattı. Grevin kökenindel991 yıhnda yapılmış biranlaşma yatıyor. Anlaşmaya göre, demir-çelik sektöründe Doğu'daki ücretler üç yıl içinde Batı'daki düzeve çıkartılacakb. Bu y»11 nisandan geçerli olmak ûzere yüzde 26oranmda zam yapılması gerekiyordu. Ancak işveren sendikası Gesamtmetall bu antlaşmayı tek yanlı olarak bozdu. Ardmdan grevier patlak verdi. 1991'de ücretlerin öç yıl içinde eşitlenmesini öngören anlaşma yapıldığı zaman hükümet bunu destekletnişti, çünkü aksi halde Doğu'dan Batı'va büyük bir göç yaşanmasından endişe ediyordu. Ancak bugân patronlar yüzde 9 bir artış teklif ediyor. IG Metall Sendikası Başkam Franz Almanya, bu kez Doğu'daki grevlerle gündemde. Steinkühler, fiyaüarda boğu'nun Batı'yı bemenhemen yakaladığmı (kiralar hariç) belirtiyor. Patronlar ise Doğu'daki fabrikalarda üretkenliğin Batı'ya göre ücte birdüzeyinde kaldığını belirterek eroeğin toplam mâliyetinin Batı'yagöre yüzde 70 daha fazla oldugunu savunuyor. Doğu " Almanya'da metai koiunda çalışan işçilerin ücretlerinin Batı'dakilerin ücte ikisine eşit. Bu oran inşaat sektöründe yine ücte iki, otomotivde > an yanya, memurlarda ise yüzde 40 civarında. Demir-çeliğin dışındaki sektörler 1991*de böyle bir antlaşma > apmadı. Bu nedenle hepsi yüzde 9-10 civanndaki zamlan kabul etti. Bu yeni grev dalgası Doğu Almany a'daki kargaşı açık bir biçünde sergiliy or. Yüzde 40'a yaklaşan bir kesim iş bulamazken, işlerini koruma şansına sahip olanlar Batı'dakilerin kazandığmm yüzde 70'ini ahnayı beğenmiyor. Kısacası kimi iş peşinde, kimi refah. Ülkenin iki toplumu arası- ndaki gelir uçunımu toplum- sal dengelere yansıyor. Orne- ğin yabana düşmanbğı, Na- zizmin yükselişi olarak kendi- sini gösteriyor. Almanya bu bunalımh gûn- leri içinde her geçen gün biraz daha batan bir gemiyi andın- yor. Yılbaşmdan önce, bu yıl için yüzde 0.5 ile 1 arasmda bir büyüme hızı umuluyordu. Ancak şimdi ekonominin yüzde 1.5 küçüleceğj tahmin ediliyor. Bütün sorunlann temelinde Doğu'ya kaynak aktanmı yatıyor. Para akışı bütçe açıgını ve enflasyonu pompa- ladı. Bu noktada Bundesbank devreye girerek enflasyona karşı kemerlefi sıkma politi- kası uyguladı. Kısa vadeli fa- izler yüzde 10'un üzerine çıkartıldı. Bundesbank'ın sıkı para politikasının bugüne kadar başansız kaldığı söylenebilir. Enflasyonun yuzde 3'ün altı- na çekümesi hedefleniyordu, ancak alınan bütün önlemlere karşın yüzde dört civarında seyrediyor. tşsizlik tınnanıyor Ekonomik durgurduk iş- sizliğin 3.5 milyona tırman- masına neden oldu. Geçen yıla göre beş yüz binlik bir artış var. Ekonomistler, Doğu Al- manya'daki kalkınmanın sür- dürülebilmesi için ilk hedefm Batı Almanya'da durgunluk- tan çıkılmasını sağlamak olması gerektiğini beürtiyor. Büyümeyi sağlamanın bedeli bütçe açığının biraz daha ge- nişlemesi. Aslında 1991'de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 3.2'- sine eşit olan açık, geçen yıl yüzde 2.8'e indirilmişti, ama hem Baü'ya, hem Doğu'ya para pompalanması açığı ye- niden büyütecek. Alman hükümeti öteki ge- lişmiş ülkeler gibi çareyi vergi- lerden elde edilen gelirin arttınlmasında anyor. Bu aradaz yüksek faiz politi- kasıyla Avrupa'da durgunluk üreten Bundesbank, hem ülke içindeki, hem ülke dışındaki baskılar nedeniyle faizleri aşağı çekmeyi sürdürüyor. Lombard faizi geçen #yın so- nunda yüzde 8'in altına indi. Bundesbank, indirimleri hep gönülsüz gerçekleştiriyor, an- cak ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında bankanın başka çaresi yok gibi gözüküyor. Grev dalgası Bütün bu olumsuz tablo içinde toplusözleşmelerdeki tıkanmalar hükümetin top- lumsal banşı sağlarna çaba- lanru olumsuz etkiliyor. Ge- çen y\U IG, Metall Sendikası Batı'daki İşçiler için greve git- mişti. Bunu kamu sektöründe çalışanlann grevi izlemiş ve ülke on gün süresince felç ol- muştu. Şimdi ise Doğu'daki hoşnutsuzluğun içinde yine IG Metall Sendikası'na bağb demir-çelik işçileri geçen pa- zartesiden itibaren grevlere başladı. Almanya'nın bir zamanlar gıptayla bakılan istikrarlı ekonomisine yeniden kavuş- ması daha oldukça zaman alacak gözüküyor. MKKEZ BANKASIKURLARI 7NUYB.MI 1ABODo(an 1 Alman Marto 1AvustralyaDolan 1 AvusturyaŞilini 1 Beiçika Frangı IDanimarkaKronu IFinMarkkası IFransızFrangı IHollandaFlorini 11sveç Kronu ilsvıçreFrangı 100 hatyan Lireti UaponYeni IKanadaOofan INorveç Kronu ISterlin i&ArabistanRiyali ıMz UJ| 9774.41 6174.62 GftflOÛfl0009.90 87Bİ0 300.11 160870 1810.41 1830.41 5496.49j 1338.78 6868.87 668.56 88.62 7689.12 1463.46 1531651 2606.86 unş 9794.00 6186.99 6903.79 879.96 300.71 1611.92 1814.04 1834.08 5507.51 1341.46 6882.64 669.90 88.30 7704.53 1466.39 15347.20 2612.88 IHKTtF «Uf 9764.64 6168.45 6786.63 87732 297.10 1592İ1 1792.31 1828.58 5490.99 1325.39 6862.00 661.87 87.30 7573.78 1448.83 15301.19 2567.76 unş 9823.38 6205.55 692130 88260 301.61 1616.76 1819.48 1839.56 5524.03 1345.48 6903.11 671.91 87.07 7727.64 1470.79 15393.24 2619.92 Management Trainees GESBANK Esbank is seeking young and ambitious professionals to be trained intensively for 6 months vvithin the head office. QUALIFICATIONS • University degree or students of senior class in Economics, Business Administration, Finance in English. •Turkish citizenship. •Maximum age 26. • No military service obligation or minimum 2 years postponement. ADVANTAOES • Contemporary, dynamic and pleasant vvorking environment that revvards achievement and offers promotion. • A challenging and highly revvarding banking career. Applicants should forv/ard a C.V. along with a photograph, address and phone number by June 7. 1993 to the following address: ESBANK T.A.Ş. Personel ve Eğitim Müdürlüjü Mesrutiyet Cad. No: 141/1 TEPEBAŞI, 80050, Istanbul Eligible appliccnts wıll be informed of the dates of English proficiency tests to be held in Istanbul and Ankara, and aptitude tests to be held in İstanbul. Successful candidates will be invited for an intervievv at a later date All applıcatıons vvrll be held ın strıct confidence ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Gösterge Serbest piyasa ekonomisinin katıksız savunuculan fiyat- ları temel gösterge sayar. Çoğu kez, piyasalann ne öiçüde serbest olduğuna bakılmaksızın fiyatlar, tiim ekonomik ka- rar ve davranışların belirleyici olarak kutsallaştırılır. Fiyat değişimleri genel düzeyde, ya toptan ya da tüketici fiyatları biçiminde derlenir. Her ikisi de birbirine yakrn eği- limler gösterir. Bununla birlikte toplumsal ekonomik çö- zümlemelerde tüketici fiyatlan, niteiiği, gereği, çok daha yaygın olarak kullanılır. Tüketici fiyatlan, geçen ayın verilerine göreson biryılda ortalama yüzde 59 artmıştır. Bu oran, enflasyon konusun- daki beklenti ve öngörülere göre oldukça yüksektir. Hükü- metin, genel fiyat artışlarının bir göstergesi sayılan ulusal gelir indirgeyicisinin bu yıl yaklaşık 11 puan azalacağı, 1992'de yüzde 62.1 den 1993'te yüzde 51 e düşeceği bek- lentisi de öyle anlaşılıyor ki tutmayacaktır. Burada iki ek noktanın daha altı çizilmelidir. Birincisi. bu yüzde 59 ortalama artışın alt başlıklarının durumudur. Or- talamanın içinde yer alan, sağlık ve kişisel bakım fîyatla- nndaki arbş yüzde 71.6'ya; kira ve yakacak fiyatiannı içe- ren konut alanındaki fiyat artışı da yüzde 70.1 düzeyine çıkıyon ortalamanın çok üzerinde bulunuyor. Kira, yaka- cak ve sağlık, kuşkusuz dar ve sabit gelirlilerin önemli tü- ketim konularıdır. Enflasyon, her zaman olduğu gibi dar ve sabit gelirlileri ortalamanın çok üzerinde vuruyor. ikinci nokta, son aylarda kamu kesimi fiyat artışlarının çok sınırlı bir düzeyde bırakılmaları ve buna karşın enflas- yon oranının yüksekliğidir. Bu yılın ocak-nisan döneminde özel sektörün fiyaöannın yüzde 22.7 arttığı görülüyor. Ka- mu kesimi fiyatlan ise yalnızca yüzde 9.8 oranında artmış- tr. Kuşkusuz, kamu kesimi fiyatlan siyasal nedenlerle baskı altnda tutulmasaydı genel enflasyon oranı çok daha yüksek olacaktı. Fiyat artışlannda bu nedenle önemli bir erteleme söz konusudur ve bu olgu gelecek aylarda kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. öbür koşullar düzelse bile enflasyon oranında yükselme kaçınılmaz görünüyor. Enflasyon konusunda asıl kaygı verici boyut, siyasal or- tamdan kaynaklanıyor. Öyle anlaşılıyor ki cumhurbaskan- lığı seçimi sonrasında da siyasal belirsizlik sürecek ve kasım 1993'te iktidar partisinin yeni genel başkanını seç- mesine dek açıklık kazanamayacaktır. Kasım sonrası da 1994 martında yapılacak genel yerel seçimler nedeniyle siyasal ortam inişli çıkışlı bir çizgi gösterecektir. Siyasal belirsizlik ise yalnızca tekelci piyasa yapılarını çok iyi kul- lanan özel girişimlere yarar sağlar. Onların karlannı ve fi- yat göstergelerini yukarıya çeker. Bu nedenle son fiyat göstergeleri, yalnızekonomik değil siyasal açıdan da sağlıklı bir gelişmenin, daha doğrusu enflasyon oranlannın düşeceginin izini taşımıyor. • • • Cumhurbaşkanı adayı Sayın Demiref siyasete ifk başla- dığı günlerde, ülkenin mor binlik banknotlaria tanışması- nın üzerinden çok süre geçmemişti. Bilindiği gibi gecen- lerde 500 binlik banknotlar dolaşıma sürüldü. Oldu olacak, cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bir milyonluk bank- notlar da bastrılırsa "vatana millete" çok büyük bir hizmet- yapılmışolur. Ulkemizde üst düzey siyasete soyunanlar ya da siyaset- te bir sıçrama yapmak isteyenler yollarının VVashington'- dan geçtiğini iyi bilirler. Orada yalnız Beyaz Saray yok, Ûünya Bankası'nın ve IMF'nin merkezleri de bulunuyor. Ancak günümüzde VVashington'a uzanmak gerekmiyor. Çok gelişen iletişim olanakları yeterli etkileşimi sağlıyor. Cumhurbaşkanı adayının geçen hafta yalnızca ABD'li ba- sın ve yayın organlannın temşilcilerini çağırarak basın top- lantısı yapması büyük bir eksiğin giderilmesini sağlıyor. • • • Belki bilirsiniz, İkinci Dünya Savaşı yillarında Ingiltere Başbakanı Churchill Beyaz Saray'a çok sık gidermiş. Yine böyle bir ziyareti sırasında, bir sabah banyodan çınlçıplak çıkarken ABD Başkam Roosevelt ile karşılaşmış. Roose- velt tekerlekli sandalyesini hızla sürüp uzaklaşmaya calı- şırken Churchill arkasından sesleniyormuş: Başkan, neden kaçıyorsun? ingiliz Imparatorluğu'nun ABD Başkam ndan saklayacak nesi var? • • • Işsizler, işçiler ve memurlar enflasyonun yükünü çekiyor. Onlar için fiyat göstergeleri bilinen ve yaşananın yuvarlak bir anlaümından başka bir anlam taşımıyor önemli olan, siyasal ortamın bu toplum kesimlerinin çıkannı da göz önünde tutacak doğrultuda işlemesini sağlamaktır. DUNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA En Uzun Durgunluk Dünya ekonomısi 1990'dan beri ge- rek şiddeti gerekse de yaygınlığı ile 1930'lardan bu yana en şiddetii res- sesyonunu yaşıyor. Neo liberal ekonomistlere göre ressesyon eko- nomik dalgalanmalann (iş devreleri- nin) geçici bir aşamasıdır ve serbest piyasanın olagan mekanızmaları eninde sonunda yeni bir ekonomik canlanmaya yol açarlar. Yapısal de- ğil devrevi bir istikrarsızlıkla karşı karşıya olduğumuzu düşünen bu aşırı lyimser yaklaşım, gerçekte dûnya ekonomisinin karşı karşıya olduğu durumun vehametini göz ardı ediyor. Başını kuma gömüyor. Ressesyon 1929'dakinden daha şiddetli bir borsa krizinden iki sene sonra 1989/90'da ilk önce ABD ve Ingiltere'de başladı, kısa zamanda Ispanya, italya, Jsveç gibi Avrupa ül- kelerini etkisi altına aldı. Durgunluk 1992'de Avrupa para krizine yol açt ve AT ülkeleri birleşme sürecini tehli- keye soktu. Şu sıralarda otomotif yan sanayiinde AT ülkeleri arasmda de- rinleşen ticari rekabet AT serbest pa- zarını da tehlikeye sokmak üzere. 1992 yılında Japonya ve Almanya da ressesyona girdiler. Yeni Fransız hükûmetinin tahminlerine bakılırsa Fransa da bu yıl ressesyona girecek. Bu gelişmelerden, 1979/82 ressesyo- nundan daha yaygın ve uzun bir istik- rarsızlıkla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. 1979-82 ressesyonu da 1974-76 ressesyonundan daha şid- detli daha yaygın ve uzun olmuştu. Demek ki 1970lerin başından beri git- tikçe şiddeti artan bir ekonomik dal- galanmalar ve ressesyonlarla karşı karşıyayız. Beş merkez ülkesinin (ABD, Japon- ya, Almanya, Fransa, Ingiltere) top- lam ortalama büyüme oranlarına bakınca son ressesyonun bir özellığı daha olöuğunu görüyoruz. Bu ülkele- rin toplam ortalama büyüme oranları 1988 den beri tam 5 yıldır, sürekli azalıyor. Bir önceki en uzun, sürekli, ekonomik yavaşlama 1968-71 arası- nda (4 yıl) yaşanmışdı. 1968-1971 dö- nemi ile 1988 sonrası dönemdeki bu iki ekonomik yavaşlamayı karşı- laştırınca farklılığın sadece uzunluk- larından kaynaklanmadığı görülür. 196&-71 yavaşlaması % 6.56lik bir büyüme hızıyla başlar ve % 3.7 gibi oldukça yüksek bir büyüme hızında biter. Ekonomik yavaşlama 1988'de yavaşlama ise % 4.5 gibi daha düşük bir platodan başladı ve 1992'de 1.1'e kadar geriledi. ABD deki ekonomik toparlanmanın ak- sadığını, ingiltere'de ve Avrupa'da başlar. The Economist dergisi, 28 Aralık 1974tarıhli sayısında, 1970'ler- de başlayan dönemi "Çöküşten kim sağ çıkacak" başlıklı bir makale ile karşıladı. "Good By Boom" alt başlığı ile devam eden bu makale "Tarihin en büyük ekonomik boom'u bitti. Şim- di dünya capında bir ressesyonun en şiddetli iki yılına giriyoruz. Can kurta- ran simitlerinizi hazır ediniz" çağrısı ile yeni birdönemin başlangıcını "res- men" ilan ediyordu. 1970'lerden beri eğilimsel olarak gerileyen sabit ser- maye yatırımları ve hızla artan bütçe açıklan ve kamu borçları, 1950-60'lı yallarda, artık bir daha gerı gelmeye- İki farklı dönem Umtftnmn n1951-73 4.44 15.2 62 7.6 3.1 74-92 1.9 4.9 1.55 1.8 -0.2 1951-73 3.9 2.9 52 7.2 2.9 74-92 2.9 10.5 2.4 2.2 1.4 1951-71 4.6 1.5 9.7 2.5 2.6 74-92 6.8 2.3 7.7 4.9 8-2 ABO Japonya Fransa Almanya Ingiltere Kavnak: OECD Economic Outlook'dan (çeşitliyülar) hesaplandı. ! *) Orıalama yülık büyüme (%) kamu açıklarının faiz oranlannın düş- mesini ve genel ofarak ekonomik to- parlanmayı geciktirmekte oldugunu, en son raporlara (Wall Street Journal, 7 nisan) göre Almanya'da 1994'de başlaması beklenen toparlanmanın tehlikeye girdiğine, Fransa'nm resse- yondan kaçamayacağının anlaşıldığı- na bakarsak gerilemenin 1993' de de devam edeceğinı düşünebiliriz. ûy- leyse II. Dünya Savaşı sonrasının en uzun ressesyonunun aynı zamanda en uzun ekonomik yavaşlama ile de cakıştığını söyleyebiliriz... ikinci Dünya Savaşı sonrasının ekonomik manzarasına bakınca, 1970'lere kadar olan dönemle, 1970 sonrası dönem arasmda çarpıcı bir farkhlık görülür. (Tablo) 1970'lere ka- dar oldukça istikrarlı birşekildebüyü- yen bellibaşlı merkez ülkeleri ekono- mileri 1970'den sonra yavaşlamaya ceği dûşünülen ressesyonların 1970'- den sonra, tekrar ve şiddetlenerek geri gelmesi The Ecoanomist'i haklı çıkaracaktı. Durgunluk mu, kriz mi? 1970 öncesi ve sonrası arasındaki bu farkların yanı sıra özellikle 1980'- lerde hızlanan bir seri gelişme dün- yanın çehresini bir fırtına hızıyla de- ğiştiriyor. Bilgi işlem ve haberleşme teknolo- jisini etkileyen bir mikro elektronik devrimi bir taraftan globalleşmeyi hızlandırırken aynı anda demirçelik, kömür, omototive, matbaacılık gibi geleneksel sanayileri hatta hizmet sektörünü allak bullak ediyor, işsizliği görülmemiş boyutlarda arttırıyor. Böylece ekonomik ve hatta politik is- tikrarsızlığı derinleştiriyor. Merkez ülkeleri arasmda ticari rekabet arth- kça ekonomik bloklaşma şekilleniyor ve bloklar arası ticaret savaşlannın önlenemez hale geleceği an gittikce yakınlaşıyor. Ekonomik politika alanı- nda, neo liberalizm işlevsizleşirken yerine neyin geleceği bilinemiyor; bu ise genel bir belirsizliğe yol açıyor. Bu arada neredeyse 10 yıldır sesini çıkartmayan sendikalar giderek to- parlanıyor ve ışsızlığe karşı ve ücret artışları için mücadeleye atılıyorlar. (Almanya, ingiltere, Isveç, İtalya, Ispanya vb) Bualtüstoluşlarvegerginliklerglo- bal politika alanında da kendini gös- teriyor. Doğu Avrupa'nın çöküşü ile ortaya yeni uluslararası politik den- gesızlikler ve bir liderlik sorunu çıkıyor. Son üç yılda 16 yeni ülke olu- şuyor. Ve bunlar arasmda etnik/din savaşları patlıyor. Sosyal politik zelzelelerin sayısı gittikce artıyor. Bir taraftan Rusya'da bıtmek bilmeyen bir ekonomik çöküş ve her an bir fela- ket beklentisi, Körfez Savaşı; Yugos- lavya savaşı ve etnik kathamlar, Hin- distan'da Hindu Müslüman çab- şması, Orta Afrika'da açlık ve iç sa- vaşlar, bir türlü çökemeyen Güney Afrika rejımi... Diğer taraftan bu so- runlardan bunalarak "bugünkü za- mandan" kendini soyutlamaya çalı- şan bireylerin giderek mistik, irrasyo- nel çözümlerin vaat ettiği "hayal ürü- nü zamanlara" yönelmesi ve böylece hızla yükselen, dini sektler, Islami ha- reketler, Almanya, Fransa, İtalya ve Doğu Avrupa'da hortlayan faşizm... Böyle bir ortarnda durumu izah et- mek için kullanılan ressesyon veya durgunluk kavramları yetersizleşi- yor. Krizin hızlanan ve şiddetlenen is- tikrarsızlık ve belirsizlik ortamı içinde gittikce hızlanan ve görünür hale ge- len köklü değişiklikJer olarak tarif edi- lebıleceğinı göz önüne ahrsak ister istemez bugün geçici bir dalgalanma ile değil, 1970'den beri gittikce derin- feşen global bir ekonomik ve politik krızle karşı karşıya olduğumuzu ka- bul etmek gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle