Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20MART1993CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
BağaziçiLisesi
Kitap Gunleri
• k~ültür Servisi Özel
Boiazıçı Lisesı'nde
Reıberlik Servisi ve
Kü:üphanetilik Kolu
işbrliği ile 29 mart-9 nısan
taıiılen arasında bir kitap
şeniği düzentendı. Jale
S ancak. Kürşat Başar, .Vlario
L-e>i.Salim R. Rırkpınar.
Osnan Şahin. Öner Vağcı,
E>tr>gu Asena, Pınar
Y ılnazer, Buket l zuner,
Erdal Atabefc, Nermin'
Bezmen. Tank Dursun K.,
Gühen Day loğlü'nun
katJacakları söyleşi ve imza
gûnlerinin yanı sıra Ortıan
Velfy i 4nma Günü >e Sunay
Akn ve Akgün Akovanın
katılacaklan bir şıır günü
düzenlenecek. Etkinhkler,
Ayazağaköyü Yolu Özel
Boğaziçı Lisesi Konferans
Salonu'nda
gerçekleştınlecek.
Can Yöcel
Ortaköy'de
• KiltÜT Senısi
Türtive'de k urulması
düşünülen nüklecrsantralın
yapımına karşı bir
kampanya başlatan Nükleer
Karşıtı Platform'un içinde
yer alan Nükleer Santrala
Hayır İstanbul Grubu.
etkinliklcnnı 21 Mart 1993
Pazargünüsaat 13.30'da
Ortaköy'de. şairCan
Yücd'ın katılacağı bir
şiir-sohbet toplantısıyia
sürdûrüyor. Bu arada
NiikJeer Karşıtı Platform.
nükleer santrala karşı imza
kampanyasını da tüm
Türkıyeçapında sûrdürüyor.
Teröp
Karikatürleri
Sergisi
• KültürServisi Karikatürcüler
Derneğı'nin. Uğur
Mumcu'nun anısına
düzenlediği Terör
Karikatürleri Sergısi bugün
açılıyor. Demek.sergiyle
ilgili bir açıkiama yayımladı:
"Biz, basın içinde ya da
dışında ürün veren
karikatürcüler, bu kez son
basın şehidı Uğur Mumcu
anısına bir araya geurdiğımiz
sergjmızle terörü bir kez
daha lanetliyoruz. Kimi
çıplak şaırlere. kimi dekolte
ressamlara ve ıçcamaşın
defılelenne "gerekli" ilgiyi
göstercn basınımız, bu kez
bır parça ilgiyi bize de
gösterirdileğındeyiz."
Karükatürcüler Derneği
Merkezi'ndeaçılacak sergi
15 n>«,ana kadardevam edecek.
Genco Erkal'tfan
Bir Delinin
Hatıra Defteri
• Kûltür Servisi Genco Erkal,
Gogolün BırDehnınHatıra
Defteri' adlı oyununu yırmi
beş yıl sonra, 27 marttan
itibaren Kenter
Tiyatrosu'nda sahnelemeye
başlayacak. Ülkemizde
sahnelenen ilk tek kişilik
oyun olan'Bir Delinin
Hatıra defteri" ılk kez 1965
yılında Ankara Sanat
Tiyatrosu'nda oynanmış.
Genco Erkal'a yılın en iyi
oyuncusu ödülünü
kazandımıştı. Cengiz
Tunçtan ın dilimize çevirdiği
ve Genco Erkalın uyarlayıp
yönettiği oyunun özgün
müaklerinı MeteSakpınar
yaptı. Sahne tasanmı Duygu
Sagıroğlu, giysılerinin ıse
Sevim Çavdar tarafından
hazırlanan 'Bir Delinin
Hatıra Deften' yalnız dört
hafta sahnelenecek.
Madame
Buttepfly
Filibe'de
• Kûltür Servisi
tstanbul Devlet
Opera ve Balesi Müdür ve
Genel Sanat Yönetmeni
Yekta Kara, Filipe (Plovdiv)
Operası'run çağnlısı olarak
Bulgaristan'a gitti. Sanatçı
Filibe Operası'nda G.
Puccini'nın "Madame
Butterfly" operasını sahneye
koyacak. 1992-93 sezonunda
İstanbul Devlet Opera ve
Balesi'nde sahneye koyduğu
G. Donizetti'nin "Don
Pasquale"veU.
Gıardano'nun "Andrea
Chenier"operalan büyük
ilgyle izlenen Yekta
Kara'nın sahneleyeceği bu
yeni opera nisan ve mayıs
aylannda başta Brüksel
oîmak üzere Belçika ve
İspanya'nınçeşitli
kentlerindeo\nanacak.
'Alabalık ' adlı öyküsüyle bu yılki Haldun Taner Ödülü'nü alan Erhan Bener:
Sevm hüzünlü de olsa güzelAHUANTMEN
Geçen vıl "Aşk-ı Muhabbet Sevda"
adlı kitabıyla Yunus Nadi Yayım-
lanrruş Öykü Ödülü'nü kazanan Er-
han Bener. bu kıtaptaki •"Alabalık" adlı
öyküsüyle kısa bir süre önce Haldun
Taner Öykü Ödülü'nü de aldı. "Aşk-ı
Muhabbet Sevda"da. hep sevgi öyküle-
n var: Bener'in ilk kez bir kitapta top-
ladığı bu öykülcr. oldukça da hüzünlü.
İkı farklı seçid kurulca ödüllendirilmiş
olmaktan keyif alan Erhan Bener.
edebiyatJa nasıl "yaşadığınr" anlattı...
-I959"da Hazine Genel Müdür
Yardmıcılığı, 1%3'te Paris Büyükelçiliği
Maliye Müşaviri. 1966'da Hazine Genel
Sekreterliği Kambiyo Kontrol Dairesi
Başkanlığı... Ve bu böylece gldiyor. Asun-
da edebiyattan bu kadar uzak bir mes-
lek sahibiyken. yaşamınızı bu kadar ede-
biyatla içiçe geçirmeniz nasıl oldu?
Aşk- Muhabbet Sevda-
adlı kitabıyla Yunus Nadi
Öykü Ödülü'nü alan Be-
ner, bu kitapta yer alan'A-
labalık' öyküsüyle de Hal-
dun Taner Öykü Ödülü'-
nü kazandı.
Sanıyorum bu, Türkfye'deki aydı-
nlann genel koşullanndan kaynakla-
nan birşey. Türkiye'de sanatçının, özel-
lıkle de edebiyatçının, sanatıyla geçin-
mesı hemen hemen olanaksız. Benim
babam lise öğretmeniydi. Benim edebi-
yatçı olmamı her zaman desteklemiş bır
insandı, ama hep söylediği şey. kendi
başımın çaresıne bakmak zorunda ol-
duğumdu. Babam beni lisede okuttu,
ama üniversitedc okutacak parası yok-
tu. Lıseyi bitirdiğırn yıllardı. o zaman
ünıversıteye gjrmek için sınav yoktu. bir
tek Mülkiye sınav la öğrenci alırdı çün-
kü aynı zamanda parasız yatılı bir
yüksekokuldu. Ben de parasız yatılı
okuyabilmek ıçın Mülkiye'nın sınav-
lanna girdim ve kazandım.
-Neden maliyeyi seçtiniz?
Mülkıye'ye gırdığım zaman yazarhk
devamedıyordubıryandan. Hattaoza-
manlar yıne Yunus Nadi Ödülü'ne bir
öykümü yollamıştım, ön seçıci kurulun
değerlendirmesıyle yayımlanmıştı
Cumhuriyet'te. Dediğim gibı. bir yan-
dan yazmaya devam edivorum. bıryan-
dan da vazarlıkla en uvumlu meslek ne
olabilirdıye düşünüyorum.
-Aslında yazarlık ön plandaydı...
Evet. Yalnız o sıralar bıraZ solcuy-
dum. yani ştmdi de solcuyum ama o za-
mankı daha bilinçsiz, bilgısızce solcu-
Iuktu. Biz hümanistliği solculuk san-
mışız daha çok. işte halkını sevmek,
halkının sorunlanna duyarh olmak gi-
bi...Ben de düşündüm. halkıma en ya-
mak istemedim çünkü Türkiye'de bir-
şeyler yapmak ıstiyordum. Dolayısıyla
teîc secenek maliye oldu .
-Romanlarınız. kendi yaşamınızdan
kopuk olmayan. hatta izler taşıvan ki-
taplar. Bir yazar için daha mı elverişli
böylesi?
Mesleğim nedeniyle çok dolaştım ve
bunun yazılanmda yankılan çok yararlı
oldu. Daha sonra hazinedekı çalışmala-
nm nedeniyle Paris'te. hesap uzmanıy-
rarlı olacağım meslek, idarecilik. Böyle-
ce Anadolu'da görev alır. halkla içıçe
yaşayıp yardım edebilirdim. Fakat
48-49 yıllannda benim solculuğum ıyicc
ayyuka çıkmaya başladı. zaten 195Ö'de
de tuıuklandım. Mülkıye'de son sınıfa
geldım, hariciyecı. idareci ya da malıye-
cı mi olacağım, karar vermek zorunda-
yım. Benim gönlümde idarea olmak
var ama bu solculuğum yüzündcn ne
kaymakam ne vali yaparlar. önemsiz ış-
lerde sürünür gidenm. Hancıyecı de ol-
ken de Bclçıka'dd yaşudıın \ anı top-
lam sekız yılım yurtdışında geçti. Bu
arada Hindıstan'dan Amenka'ya kadar
\e Avrupa'nın neredeyse tümünü gör-
düm. Bunlar. yazara yenı ufuklar açan
şeyler. Örneğin "Alabalık" Pans'ıe ge-
çiyor.
-Siz önce şiirle başlamıssını/. 1948'de
yay ımlanan ilk kitabııuz "Seslcr", bir şiir
kitabı.
İlk kıtabım bır şiir kitabı ama ben
aslında çok once roman yazmaya baş-
ladım. Çocukuğumda rom'ancı olmayı
isterdim hep. Ağabeyimle (Vüsat O. Be-
ner) yazdıklanmızı hep anneme okur-
duk. Hatta bir anım var. öykülerimden
birinde bir adamı anlatmıştım. bir işi
var ama ne olduğu belli değjl. birtakım
ihtiyaçlan var, sonra kalkıp yüznuma-
raya gidiyor. annem çok şaşırmıştı.
Daha o zamanlar Orban Veli şiirlerini
yazmamıştı...
-"Aşkn Muhabbet Sevda" ilk öykü Id-
tabınız ama yıllardır öykö yazıyorsunuz.
Yine de daha çok romanı yeğleyen bir in-
sansuıız...
Aslında 'Alabalık' öyküsünü ben
başlangıçta roman diye düşünmüştüm.
Ama onu roman diye yazsaydım yo-
ğunluğunu kaybedecekti. öyküye ek-
leyeceğim birşey kalmamıştı. Hem belki
güzelliğj de gıdecekti. Bazen de tam tersi
oluyor. "Kedı ve ölüm" ve "Baharla
Gelen"i önceleri öykü olarak tasarla-
Oevgi. kaljcı ve uzun sü-
reli değil. Insan o hüznü
bile bile yine aşık oluyor,
sonunda hep hüsran var.
Sevgi eskiyince, güzellikler
kaybolmamalı. Sonradan
düşmanlık yaratılmamalı.
mıştım, hatta öykü olarak yazmıştım
da. Kesin sınırlarçizmek çok zor bu ko-
nuda.
-Romanlarmızda sevgi hep ön planda.
Ama doğrusu hep umutsuz, kopuk, hü-
zünlü sevgtler...Nereden geiiyor bu hü-
zün?
Sevgi denen şey, insanlar arasında
zannedildiği kadar kalıcı, uzun süren
birşey değil. Yavaş yavaş gücünü yitiri-
yor. bır süre sonra alışkanlıklarla sür-
dürülmeye çabşıüyor. Ondan sonra ya-
vaş yavaş ölmeye mahkum. Bu. sevgi-
nin güzelliği yok anlamına gelmfyor...
İnsan o hüznü bile bile yine aşık oluyor,
sonunda o hüsran, o hüzün hep var.
Bclki ınsanlann bilemedikleri şey. sevgı-
lerin eskiyip, ölmesiyle insan ilişkilerin-
de güzellıklerin kaybolmamasını sağJa-
yamamak. Sevgi duymuşsa, sonra düş-
man haline gelıyor...Ben o tarafını pek
yazmak istemedim, kitaplanmda hüznü
verdim ama hüzünden sonra gelen o ga-
rıp düşmanlığı biraz gözardı ettım. Sevgi
güzel birşey. sonunda hüzün olsa bile...
Marsilya'daki başanbtoplu gösterinin ardından Paris'te 150 fılmlik gösteri gerçekleşecek
MEHMETBASLTÇU
PARİS - Sinema gûnlerinin.
haftalannın ya da festıvalleri-
nin başanlan arasında genellik-
le düzenlı bır ekip çalışması ya-
tar. Ancak her başannın te-
melinde kuşkusuz bazı kişısel
girişimlenn öncülüğü de vardır
Bu ıki unsur birleştiğınde ise hiç
beklenmeyen başanlann elde
edilmesı doğal değil midir?
Elbette kı doğaldır ve sevin-
diricidir.
Fransa'da. Paris'ten sonra en
büyük kent olan Marsilya'da
gerçekleştirilen ve on beş gün
süren Türk fılmleri toplu göste-
nsınin gördüğü yakın ılgi. işte
bu tür bir başannın simgesıydı.
Söz konusu etkinlığin en önem-
li yan etkilerinden biri de şu
oldu: Basındaçıkan olumlu ta-
nıtıcı yaalar bölgede yeni istek-
ler doğurunca, Marsilya'da
gösterilen on iki Türk fılmmden
bazılannın önümüzdeki hafta-
larda hem Korsika Adası'nın
Bastıa kentinde bır sınemada.
hem de AIp dağlanndakı ünlü
Napolyon Yolu üzerinde bulu-
nan Digne kentindeki bir festi-
valde programlanmalan kesin-
lik kazanıyordu...
Sözünü ettiğımiz başannın
aslı nedir? Nasıl gerçekleştiril-
mıştir?
Türk sinemasına ilgi
İlk başıa. Marsılya gibi yak-
laşık yüz elli bin Ermeni asıllı
Fransız vatandaşının yaşadığı
bir kentte, Türk kültür ve sana-
tmın, hiçbir tatsız olaya zemın
hazırlamadan tanıtılmış olma-
sıdır.
İkinci başan. fılmlerimizin
programlandığı Alhambra Si-
neması'nda. daha önce başka
ülke sınemalanna ya da Anto-
ıçuı devlet destem gereknioni gibı ünlü yöneimenlenn
filmlerine aynlan toplu gösten-
lere oranla Türkfilmlerininor-
talama ıki kat daha fazla izleyı-
ci çekmış oimasıdır. Yaklaşık
yedi yüz seyircınin, televizyon
başından kalkıp. kentın uzak
bır ucundaki bu salona Türk si-
nemasını tanımaya gclmiş ol-
malan küçumsenemeyecek bır
olaydır.
Başannın üçüncü unsuru ise.
organizasyonun sağlam birçatı
Türk Marsilya dakıbaşannın ça-ve belirgin bır biçımdc Türk Marsilya'dakı başannın ça-
dostu olsun ya da olmasın, bazı pını büyülterek Pans'e taşımak
kuruluşlarla işbirlığine gıdile-
rek, Dışişleri ve Kültür bakan-
lıklanmızın da yardımlanyla
gerçekleşıinlen bu toplumsal
göstennın resmı bir program
nıteliği taşımasmın getireceği
sakıncalar gidenlmıştı. Aynca,
bu çok başlı organızasyon saye-
sinde daha geniş bir izjeyıci kıt-
lesine seslenme olanağı bulun-
muştu.
da mümkün. Hem de. Türk si-
ncmasını sekscn yıllık geçmışiy-
le ele alarak çok daha geniş bir
bıçimde tanıtma olanağı sağla-
yacak olan bir öneri. yıllardır
Kültür Bakanlığımızın ve diğer
ilgililenn kapısının önünde
bekleyip duruyor. Üstelik Pa-
ris'te. Beaubourg Kültür Mer-
kezi'nde aylarca sürecek biret-
kinlık söz konusu.
Marsilya'da 12 Türk fılminden oluşan toplu gösteride 'L çurtmayı V urmasınlar' da yer akh.
altında gerçekleştirilmiş olma- Sonuç olarak, özelliklc Tür- Merkezin sinema bölümü ta-
sındankaynaklanmaktaydı. Bu
etkınliğın temeli. sağlam bir si-
nema bilgisi ve kültürü olan
Marsilya başkonsolosumuzSa-
yın Taylan Izmırli'nın isteğı ve
öncü çabalanyla atılmıştı...
Ermeni tezlerinin ağırlıklı ol-
duğu bir kentte Türk sanatını
ve kültüriinü sinema aracılığıy-
la tanıtmayı dileyen bu güzel
çabanın gerisinde işte bu kişisel
.girişim bulunmaktaydı. Daha
sonra, Marsilva Beledivesi'vle
kiye'den kaynaklanan bazı ge-
cikmelere ve aksamalara karşın
Füruzan ve Yusuf Kurcenli'nın
konuk olarak katıldıklan ve ız-
leyıcılerle sohbet ettikleri on beş
günlük etkinlik hem başanyla
gerçekleştiriliyor hem de yuka-
nda sözünücttiğimizyeni başa-
nlara zemın hazırlayarak nok-
talanıyordu.
Paris'te. 150 Türk fılminden
oluşacak dev gösteri ne zaman
gerçekleşecek?
rafından düzenlenen bu tür
kapsamlı toplu gösterilerin yan
etkıleri olağan olarak çok daha
büyük boyuüarda gerçekleşi-
yor. Basındaki yankılan yalnız
ulıtsal çapta olmakla kaJmıyor.
uluslararası alanda Avrupa'nın
bile dışına laşıyor.
41 toplu gösteri
Beaubourg'daki sinema et-
kinliklerini sayılanyla kısaca
tanıtmakta yarar var. 1978 yi-
lından bu yana, kültürmerkezi-
nin sinema danışmanı görevıni
yürüten Jean-Loup Passek ta-
rafından tam 41 toplu gösteri
düzenlenmiş.
Bakanlıklann sessızliği
Yüzü aşkın filmin ortalama
üç ay boyunca gösterildıği bu
etkinliklere koşut olarak.
tanıtılan ülke sinemasına ya da
fılmleri gösterilen yönetmenin
sanatına ilişkin ciddi ve doyu-
rucu kitaplar da yayımlanıyor.
Bu koleksiyonda. bir bölümü
ödül de kazanmış olan. her biri
iki yüzer ya da üç yüzer sayfalık
tam 32 kitap çıkmış: Macar si-
neması, Hint sineması, İtalyan
sineması, Gürcü sineması.
Küba sineması, Polonya sine-
ması... Ançak Türk sineması
hala yok! Üstelik, dünya piya-
sasında, Türk sinemasından
aynntılanyla söz eden ne
Fransızca ne de İngılizce bır ki-
tap bile bulunmuyor!
Şimdi, tam beş yüz filmden
oluşan Kanada sinemalan (3
Şubat / 7 Haziran 1993) var sı-
rada; daha sonra ise Ermeni si-
nemasının örneklerini izlcyece
ğiz Beaubourg'da!
Fransızlann sürekli istekleri-
ne, Paris büyükelçiliğimizden
yazılan olumlu önerilere karşın
bakanhklanmtzdan nedense
hiç ses çıkmıyor!
Kaldı ki, ortalama yüzde elli
bin izleyicinın göreceği bu çok
önemli program için Türkiye'-
den beklenen, toplu gösteri so-
nuçlandıktan sonra geri verile-
cek olan altyaalı kopyalann
haarlanması! Türk sine-
masının özlediği kitabın basım
masraflannı bile Fransızlar
karşılayacaklar... Daha ne söy-
lemeli, ne yazmalı ki? İnsan
utanıyor.
Marcello Masrroianni
'Olağanüstü değilim,
sadeceşanslıyım'
Kültiir Senisi- Champs- El-
ysees'de Cesar ödülleri gecesi.
Paris'in Oscarlan az sonra sahip-
lerini bulacak. Dev oyuncu Mar-
cello Masfroianni de uzun \e ba-
şanlı kariyerini Lgion d~hon-
neur'Ie süsleyecek.
Alkışlar arasında. Fransa Kül-
tür Bakanı Jack Lang. ödülii
Marcello Mastroianni'ye veriyor
\e ünlü oyuncuya iltifat ediyor :
"Klasik İtalyan erkeği ripini
unutturan görkcmli ovuncu."
Masrroianni de kendini hıta-
mayıp aklındakileri sıralamaya
başlıyor; '*İnsanlann sevgisini,
saygKinı görmek beni mutlu edi-
yor. Yalnız, >ergi ödediğün ve
bunlannbakanlanncebine gittiği
ülkemde saygı görmü>otıııtı."
Sonra birden toparlanıyor,
Lang'a dönerek, "îln'fatını/a te-
şekkür ederim, ama sö>lediğini/
gibi olağanusrii değilim. Sadece
şanslıyım" diyor.
Ertes gün Mastroianni'nin
sözleri İtalyan basırunda birinci
sayfalarda yer alıvor; ünlü ak-
törün iilkede yaşanan kokuşmuş-
luğu Fransa'da sahnede dile getir-
mesi tartışılıyor.
Dino Risi, MastrrHanni'nin
yanında yer alırken şunlan söy-
lüyon 'Sincma günlük yaşamın
bir parçası, Marcello bu ülkeran
oyuncusu. Onun sahnede söyle-
diklerini btirön İlaha konuşuyor.
O halk adına konuşuyor."
Mauro Bolognini be Mastroi-
anni'yi hiç böyle görmediğini söy-
lüyor : "Marcello demeçlerinde
hiç bu kadar sert olmamıştı.
Sanyim sanatçıya İtalya dışında
ne kadar önem verfldiğini gördü
«e kendini tutamadı."
Törende Mastroianni'ye en
çok yöneitilen sorulardan biri de
Tarzan'ı ne zaman oynaya-
cağıydı. Vfastroianni basaida
çıkan haberleri yalanlayarak
Tarzan konusunda bir çalışması
olmadığını açıkladı gazetecilere.
Mastroianni beş yıl önce bir der-
gideki soyleşisinde Tarzan'ı Si-
birya'da canlandırmak istediğini
söylemişti:
"Canlandırmak istediğün Tar-
zan, Hoüyvtood'unkine benzeme-
yecek. Tarzan'ın Afrika yerine
Sibirya'da yaşamasuiı istiyorum.
Adaleleri zay ıf. hafıf göbekli, çita
yerine bir ayıvla gezen, Ceyn ye-
rine Moskova metrosunu süpüren
kalın bacaklı bir kadına benzeyen
biriyle beraber olsun. Arada sıra-
da da rofnati/malan azsm.1
*
1948'de Sefiller'le başlayan si-
nema serirteninde Marcello
Ma.srroianni hep ilginç filmlerde
rol aldı. Dolce Yita'yla uluslara-
rası ümi yakaladıktan sonra fl
Bell'Antonio. İtalyan Lsulü Bo-
şanma, Sekiz Buçuk. İtalyan
Lsuhl Evliük, Casanova 70. Al-
lonsanfan. Özel Bir Gün, Siyab
Gözler gibi filmlerle zirvedeki ye-
rini sağlamlastırdı.
Marcello Mastroianni
Fransızlardan Altın Palmiye de
kazanmıştı. Cesar ödülleri töre-
ninde sahneden inerken Mastroi-
anni hayranlarına şöyie sesleni-
yordu: "Rol yaparken eğleniyo-
rum. Sinemavı hayal dünyasııida
bir ge/inriyc benzetiyorum. Hepi-
ni/i bu gezintiye bekliyoruro."
Helen Hayes 92 yaşında öldü
Broadway'in 80 <
}ollıkonuruKültür Senisi- Amerikan tiyatrosunun en eski kadın oyuncu-
lanndan Helen Hayes, geçen çarşamba 92 yaşında öldü. Geçen
hafta hastaneye kaldınlan Hayes'in kalp yetmezliği sonucu öl-
düğü bildinliyor.
10 Ekim 1900'de VVashıngton'da doğan Hayes henüz beş
yaşındayken çıktığı ilk profesyonel rolle sahne hayatına baş-
ladı. Bırçok radyo. televizyon ve film çalışmalan da olan sa-
natçı. 80 yıllık oyunculuk kariyenne iki Oscar. bir Emmy. iki
roman ve bir otobıyografı sığdırdı. 1981 yılında The Kennedy
Center Honors tarafından "ömür boyu başan" ödülünc değer
görülen Hayes aynı zamanda ABD Hazine bölümünün verdiğı
altın madalyayla onurlandınlan 10 sanatçıdan biri. Broadvvay'-
deki iki tiyatroya da sanatçının adı verilmışti.
1926'da oyun yazan Charles MacArthur'la evlenen sanatçı-
nın kocasının ölümüyle sonlanan 28 y ıllık evliliğinden olan oğlu
James MacArtur da bir televızyon.
sinema ve tiyatro sanatçısı.
En büyük başansını 1935 yılında
Broadvvay'desahneyeçıktığı'Victo-
ria Regina"-daki Kraliçe Viktorya
rolüyle yapan sanalçı ilk oiarak heş
yaşında "The Royal Family"de
Prens Charles rolünecıktı. 1947'de
"Happy Birthday" (Mutlu Yıllar).
I958'de "Time Remembered"
(Anımsanan Zaman) adlı oyundak
rolüyle ve 1980'de de ömürbovu h
şanşı için üç Tony ödülü olan H.
ycs'in rol aldığı dığer önemli oyun-
lararasında BernardShaw'un"Cae-
sar ve Cleopatra" adlı oyunu. Tenesse VViliams'ın "The Glass
Menagerie" (Cam Kınklan), Frank Craven'ın "Anımol King-
dom" (Hayvan Krallığı). "What Every Woman Knows'\
"Candle in The Wind" sayılabihr.
Film çalışmalan da bulunan ikı Oscar'lı oyuncu. senaryosu-
nu kocasının yazdığı. sinemadaki ilk rolü olan "The Sın Of
Madelon Claudet" (Madelon Claudetun Günahı -1931) adlı
filmle en iyi kadın oyuncu. 1970'deçevrilen "The Airport"(Ha-
vaalanıladlı fimdekı rolüyle de en iyi yardımcı kadın oyuncu
Oscar'ına değer görüldü. 1920'lerin ortalanna doğru Broad-
vvay'in en çok aranan oyuncusu haline gelen Hayes'ın 1955'te
Fıüton Tiyatrosu'na adı venldi. Ancak tiyatro otel yapılmak
üzere 1982'deyıkılınca. bıryil sonra 1983'te sanatçının adı"The
Little Theatre "a (Küçük Tıyatro) venldi.
Ailesi yanında uykudayken hayata gözlerini kapayan Hayes,
tiyatronun eskisı gibi olmadığını. oyun yazarlannın birçok eko-
nomik zorluklarla karşı karşıya geldiklen ıçın yazarken kısı-
tlandıklannı söylüyordu
Yorgun Savaşçı ve Devlet Ana'da nesnel gerçeklikleri tartışmalı karton tiplerle 'bilimsel roman' yaratmayı amaçlamıştı
Kanal Tahir'in keyfi tarih yorumu veçarpıtılmış tarih bilgisi
SEMfH GÜMCŞ
Bir romandan çok Kemal Tahirin ideotojik-
tarih anlayışını yazınsal yazı yoluyla iletmenin
bir biçimi olan Yorgun Sataşcıromanı,metnine
bağımlı kıldığı televizyon dizisinin de başan-
sızlığına yol acmış görünüyor.
Yaşadığı yıllarda olduğu gibi, Yorgun Savaşçı
dizisinin televbyonda gösterime girdiği şu gün-
lerde de çe\resinde iki 7it kutup oluşturacak mı
Kemal Tahir? Düşünsel değişim eğrisinûı ka-
rarsızlıklar gösterdiği bir kültür ortamının Ke-
mal Tahir romanını ne denli çö/ebildiği de hala
belli değil gini. Sö/gelinıi, bir /amanlar aslında
Kemal Tahir'de olmayan nitelikleri onda gören
Hilmi Yavıız. Kemal tahir üstüne yazdığı ya/ı-
lardaki düşüncelerini hala koruyor mu? Yazarı-
nm keyfî tarih yorumunun ve çarpıtılmış tarih
bilgisinin yansırıcısı olarak. ancak işlevsel dü-
zeyde alınabilecek olan 'Kemal Tahir romanı'
için. "Kemal Tahir Czerine" adlı yazısında şöyle
diyordu Hilmi Yavuz:
"Kemal Tahir'de ise, romanla bilgi arasındaki
bağıntı. rastlantısal ve ilineksel bir aktarım de-
ğil, foplunıa ve insana ilişkin somut tarihsel ger-
çekliklerin roman gerçekliğine dönuştürülmesi-
ne ilişkin bir bağıntıdır; somut gerçekliğin ripler-
de, durum ve edimkrde içselleşmif oimasıdır.
Kemal Tahir'de bilgi aktarılmaz; bilgi, tiplerde
ve durumlarda içselleşir.
" Kemal Tahir'in, sözgetimi bu düşüncelerin
başlıca nesneleri olabilecek Norgun Savasçıve
Devlet -Vna romanlarında. nesnel bilgi ile roman
arasında kurduğu bağıntımn rasJİantısal «e ili-
neksel olmadığına; bilgi aktarmadığına; somut
tarihsel gerçekliği yazınsal gerçekliğe dönüşrür-
düğüne; tarih bilgilerini ve o somut gerçekliği ro-
man kişilerinde ve yazınsal metinde içselleştir-
miş olduğuna bugün hala inanmak olanaklı
mıdır? Kemal Tahir tam da bunlann fersini
yapmışken! Sonunda yazınsal eleştirinin değil
de, ideolojik tartışmaîarın nesnesine dönüşen.
öznel tarih yorumuna yenik düşen romanlar
yazdığı apaçık ortadayken...
•'Türklerin altın çağf'nın ardındayken
Marksçılıktan Türk-İslamcılık kuyusuna düşen;
Osmanlı devlen'nin kuruluşunu ya da İfh'hafçı
komplolanyla yıkıldığım öne sürdüğü impara-
torluk yıllarını savunurken, sınıflarüstü gördüğü
Doğu toplumlarının devletini adil devlet olarak
gören; devlet uğruna tuplumdan, toplum uğruna
da bireyden vazgeçmeyi öneren... duşuncelerinin
dürtüsüyle, tarihsel ve toplumsal olgulann düpe-
düz kurama uydundması anlamında çabalar
içinde olmustur Kemal Tahir.
Devleti aşkın bir değer olarak gördüğü için,
Doğu despotizminin yanında ver almakran yfik-
sünmüvordu. Devlet Ana'da sözgelimi, Os-
manlılann toprak kazanmak için yüriittükleri
talanı. ettikleri haksızlıklan satumırken, yeri
geldiğinde tarihi çarpıtmaktan kaçınmıyordu.
Kemal Tahir. V orgun Savaşçı ve Devîet Ana'-
da. nesnel gerçeklikleri tartışmalı, yazınsal ger-
çeklikleri ise olmay an karton tiplerle, Türk top-
lumunun farihsef köklerine ilişkin temelli savlar
getirmeye kalkışmıştır. Tabii bu arada her iki
romanda da, bir romanın yazınsal vapısınca ke-
senkes dışarlanacak türden tarih bflgilerini yer
yer üst üstc yığarak, kendi kuramına ve "bilim-
sel roman" anlavışına uygun bir yol açmaya
çalısmıştır.
Tahir Alangu. Selahattin Hilav, Halit Refığ,
Hilmi Yavuz ve pek çok avdının geçmişte övgü-
lerle değerlendirdikleri \ orgun Savaşçı ve Dev-
let Ana. aslında çağdaş Türk romanının iki ba-
şansız örneğidir! Bir zamanlar, Marksçılığın te-
mel önermelerini yineleyişi bile, Kemal Tahir'in
ne denli önemli bir Marksçüık yorumcusu oldu-
ğuna verilmişti.
Şimdi bu yargılann tümüyle eskimiş, aşılmış
olduğunda birleşilecektir sanınm.
Türk romanının Mai ve Siyah ve Aşk-ı Mem-
mı'dan Eylül'e. Kiralık Konak ve Sodom ve Go-
more'den N eşil Gece'ye, Kuyucaklı Yusuf ve İçi-
mizdeki Şeytan'dan l ç İstanbul'a. Fahim Bey
ve Biz'den Huzur'a, önemli bir dönemini bütün
bütüne yadsıyışının da Kemal Tahir'i kurtara-
madığı ve bu romanları aşmasmı sağlayamadığı
belirtilebilir.