23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20MART1993CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 BağaziçiLisesi Kitap Gunleri • k~ültür Servisi Özel Boiazıçı Lisesı'nde Reıberlik Servisi ve Kü:üphanetilik Kolu işbrliği ile 29 mart-9 nısan taıiılen arasında bir kitap şeniği düzentendı. Jale S ancak. Kürşat Başar, .Vlario L-e>i.Salim R. Rırkpınar. Osnan Şahin. Öner Vağcı, E>tr>gu Asena, Pınar Y ılnazer, Buket l zuner, Erdal Atabefc, Nermin' Bezmen. Tank Dursun K., Gühen Day loğlü'nun katJacakları söyleşi ve imza gûnlerinin yanı sıra Ortıan Velfy i 4nma Günü >e Sunay Akn ve Akgün Akovanın katılacaklan bir şıır günü düzenlenecek. Etkinhkler, Ayazağaköyü Yolu Özel Boğaziçı Lisesi Konferans Salonu'nda gerçekleştınlecek. Can Yöcel Ortaköy'de • KiltÜT Senısi Türtive'de k urulması düşünülen nüklecrsantralın yapımına karşı bir kampanya başlatan Nükleer Karşıtı Platform'un içinde yer alan Nükleer Santrala Hayır İstanbul Grubu. etkinliklcnnı 21 Mart 1993 Pazargünüsaat 13.30'da Ortaköy'de. şairCan Yücd'ın katılacağı bir şiir-sohbet toplantısıyia sürdûrüyor. Bu arada NiikJeer Karşıtı Platform. nükleer santrala karşı imza kampanyasını da tüm Türkıyeçapında sûrdürüyor. Teröp Karikatürleri Sergisi • KültürServisi Karikatürcüler Derneğı'nin. Uğur Mumcu'nun anısına düzenlediği Terör Karikatürleri Sergısi bugün açılıyor. Demek.sergiyle ilgili bir açıkiama yayımladı: "Biz, basın içinde ya da dışında ürün veren karikatürcüler, bu kez son basın şehidı Uğur Mumcu anısına bir araya geurdiğımiz sergjmızle terörü bir kez daha lanetliyoruz. Kimi çıplak şaırlere. kimi dekolte ressamlara ve ıçcamaşın defılelenne "gerekli" ilgiyi göstercn basınımız, bu kez bır parça ilgiyi bize de gösterirdileğındeyiz." Karükatürcüler Derneği Merkezi'ndeaçılacak sergi 15 n>«,ana kadardevam edecek. Genco Erkal'tfan Bir Delinin Hatıra Defteri • Kûltür Servisi Genco Erkal, Gogolün BırDehnınHatıra Defteri' adlı oyununu yırmi beş yıl sonra, 27 marttan itibaren Kenter Tiyatrosu'nda sahnelemeye başlayacak. Ülkemizde sahnelenen ilk tek kişilik oyun olan'Bir Delinin Hatıra defteri" ılk kez 1965 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu'nda oynanmış. Genco Erkal'a yılın en iyi oyuncusu ödülünü kazandımıştı. Cengiz Tunçtan ın dilimize çevirdiği ve Genco Erkalın uyarlayıp yönettiği oyunun özgün müaklerinı MeteSakpınar yaptı. Sahne tasanmı Duygu Sagıroğlu, giysılerinin ıse Sevim Çavdar tarafından hazırlanan 'Bir Delinin Hatıra Deften' yalnız dört hafta sahnelenecek. Madame Buttepfly Filibe'de • Kûltür Servisi tstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara, Filipe (Plovdiv) Operası'run çağnlısı olarak Bulgaristan'a gitti. Sanatçı Filibe Operası'nda G. Puccini'nın "Madame Butterfly" operasını sahneye koyacak. 1992-93 sezonunda İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde sahneye koyduğu G. Donizetti'nin "Don Pasquale"veU. Gıardano'nun "Andrea Chenier"operalan büyük ilgyle izlenen Yekta Kara'nın sahneleyeceği bu yeni opera nisan ve mayıs aylannda başta Brüksel oîmak üzere Belçika ve İspanya'nınçeşitli kentlerindeo\nanacak. 'Alabalık ' adlı öyküsüyle bu yılki Haldun Taner Ödülü'nü alan Erhan Bener: Sevm hüzünlü de olsa güzelAHUANTMEN Geçen vıl "Aşk-ı Muhabbet Sevda" adlı kitabıyla Yunus Nadi Yayım- lanrruş Öykü Ödülü'nü kazanan Er- han Bener. bu kıtaptaki •"Alabalık" adlı öyküsüyle kısa bir süre önce Haldun Taner Öykü Ödülü'nü de aldı. "Aşk-ı Muhabbet Sevda"da. hep sevgi öyküle- n var: Bener'in ilk kez bir kitapta top- ladığı bu öykülcr. oldukça da hüzünlü. İkı farklı seçid kurulca ödüllendirilmiş olmaktan keyif alan Erhan Bener. edebiyatJa nasıl "yaşadığınr" anlattı... -I959"da Hazine Genel Müdür Yardmıcılığı, 1%3'te Paris Büyükelçiliği Maliye Müşaviri. 1966'da Hazine Genel Sekreterliği Kambiyo Kontrol Dairesi Başkanlığı... Ve bu böylece gldiyor. Asun- da edebiyattan bu kadar uzak bir mes- lek sahibiyken. yaşamınızı bu kadar ede- biyatla içiçe geçirmeniz nasıl oldu? Aşk- Muhabbet Sevda- adlı kitabıyla Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü alan Be- ner, bu kitapta yer alan'A- labalık' öyküsüyle de Hal- dun Taner Öykü Ödülü'- nü kazandı. Sanıyorum bu, Türkfye'deki aydı- nlann genel koşullanndan kaynakla- nan birşey. Türkiye'de sanatçının, özel- lıkle de edebiyatçının, sanatıyla geçin- mesı hemen hemen olanaksız. Benim babam lise öğretmeniydi. Benim edebi- yatçı olmamı her zaman desteklemiş bır insandı, ama hep söylediği şey. kendi başımın çaresıne bakmak zorunda ol- duğumdu. Babam beni lisede okuttu, ama üniversitedc okutacak parası yok- tu. Lıseyi bitirdiğırn yıllardı. o zaman ünıversıteye gjrmek için sınav yoktu. bir tek Mülkiye sınav la öğrenci alırdı çün- kü aynı zamanda parasız yatılı bir yüksekokuldu. Ben de parasız yatılı okuyabilmek ıçın Mülkiye'nın sınav- lanna girdim ve kazandım. -Neden maliyeyi seçtiniz? Mülkıye'ye gırdığım zaman yazarhk devamedıyordubıryandan. Hattaoza- manlar yıne Yunus Nadi Ödülü'ne bir öykümü yollamıştım, ön seçıci kurulun değerlendirmesıyle yayımlanmıştı Cumhuriyet'te. Dediğim gibı. bir yan- dan yazmaya devam edivorum. bıryan- dan da vazarlıkla en uvumlu meslek ne olabilirdıye düşünüyorum. -Aslında yazarlık ön plandaydı... Evet. Yalnız o sıralar bıraZ solcuy- dum. yani ştmdi de solcuyum ama o za- mankı daha bilinçsiz, bilgısızce solcu- Iuktu. Biz hümanistliği solculuk san- mışız daha çok. işte halkını sevmek, halkının sorunlanna duyarh olmak gi- bi...Ben de düşündüm. halkıma en ya- mak istemedim çünkü Türkiye'de bir- şeyler yapmak ıstiyordum. Dolayısıyla teîc secenek maliye oldu . -Romanlarınız. kendi yaşamınızdan kopuk olmayan. hatta izler taşıvan ki- taplar. Bir yazar için daha mı elverişli böylesi? Mesleğim nedeniyle çok dolaştım ve bunun yazılanmda yankılan çok yararlı oldu. Daha sonra hazinedekı çalışmala- nm nedeniyle Paris'te. hesap uzmanıy- rarlı olacağım meslek, idarecilik. Böyle- ce Anadolu'da görev alır. halkla içıçe yaşayıp yardım edebilirdim. Fakat 48-49 yıllannda benim solculuğum ıyicc ayyuka çıkmaya başladı. zaten 195Ö'de de tuıuklandım. Mülkıye'de son sınıfa geldım, hariciyecı. idareci ya da malıye- cı mi olacağım, karar vermek zorunda- yım. Benim gönlümde idarea olmak var ama bu solculuğum yüzündcn ne kaymakam ne vali yaparlar. önemsiz ış- lerde sürünür gidenm. Hancıyecı de ol- ken de Bclçıka'dd yaşudıın \ anı top- lam sekız yılım yurtdışında geçti. Bu arada Hindıstan'dan Amenka'ya kadar \e Avrupa'nın neredeyse tümünü gör- düm. Bunlar. yazara yenı ufuklar açan şeyler. Örneğin "Alabalık" Pans'ıe ge- çiyor. -Siz önce şiirle başlamıssını/. 1948'de yay ımlanan ilk kitabııuz "Seslcr", bir şiir kitabı. İlk kıtabım bır şiir kitabı ama ben aslında çok once roman yazmaya baş- ladım. Çocukuğumda rom'ancı olmayı isterdim hep. Ağabeyimle (Vüsat O. Be- ner) yazdıklanmızı hep anneme okur- duk. Hatta bir anım var. öykülerimden birinde bir adamı anlatmıştım. bir işi var ama ne olduğu belli değjl. birtakım ihtiyaçlan var, sonra kalkıp yüznuma- raya gidiyor. annem çok şaşırmıştı. Daha o zamanlar Orban Veli şiirlerini yazmamıştı... -"Aşkn Muhabbet Sevda" ilk öykü Id- tabınız ama yıllardır öykö yazıyorsunuz. Yine de daha çok romanı yeğleyen bir in- sansuıız... Aslında 'Alabalık' öyküsünü ben başlangıçta roman diye düşünmüştüm. Ama onu roman diye yazsaydım yo- ğunluğunu kaybedecekti. öyküye ek- leyeceğim birşey kalmamıştı. Hem belki güzelliğj de gıdecekti. Bazen de tam tersi oluyor. "Kedı ve ölüm" ve "Baharla Gelen"i önceleri öykü olarak tasarla- Oevgi. kaljcı ve uzun sü- reli değil. Insan o hüznü bile bile yine aşık oluyor, sonunda hep hüsran var. Sevgi eskiyince, güzellikler kaybolmamalı. Sonradan düşmanlık yaratılmamalı. mıştım, hatta öykü olarak yazmıştım da. Kesin sınırlarçizmek çok zor bu ko- nuda. -Romanlarmızda sevgi hep ön planda. Ama doğrusu hep umutsuz, kopuk, hü- zünlü sevgtler...Nereden geiiyor bu hü- zün? Sevgi denen şey, insanlar arasında zannedildiği kadar kalıcı, uzun süren birşey değil. Yavaş yavaş gücünü yitiri- yor. bır süre sonra alışkanlıklarla sür- dürülmeye çabşıüyor. Ondan sonra ya- vaş yavaş ölmeye mahkum. Bu. sevgi- nin güzelliği yok anlamına gelmfyor... İnsan o hüznü bile bile yine aşık oluyor, sonunda o hüsran, o hüzün hep var. Bclki ınsanlann bilemedikleri şey. sevgı- lerin eskiyip, ölmesiyle insan ilişkilerin- de güzellıklerin kaybolmamasını sağJa- yamamak. Sevgi duymuşsa, sonra düş- man haline gelıyor...Ben o tarafını pek yazmak istemedim, kitaplanmda hüznü verdim ama hüzünden sonra gelen o ga- rıp düşmanlığı biraz gözardı ettım. Sevgi güzel birşey. sonunda hüzün olsa bile... Marsilya'daki başanbtoplu gösterinin ardından Paris'te 150 fılmlik gösteri gerçekleşecek MEHMETBASLTÇU PARİS - Sinema gûnlerinin. haftalannın ya da festıvalleri- nin başanlan arasında genellik- le düzenlı bır ekip çalışması ya- tar. Ancak her başannın te- melinde kuşkusuz bazı kişısel girişimlenn öncülüğü de vardır Bu ıki unsur birleştiğınde ise hiç beklenmeyen başanlann elde edilmesı doğal değil midir? Elbette kı doğaldır ve sevin- diricidir. Fransa'da. Paris'ten sonra en büyük kent olan Marsilya'da gerçekleştirilen ve on beş gün süren Türk fılmleri toplu göste- nsınin gördüğü yakın ılgi. işte bu tür bir başannın simgesıydı. Söz konusu etkinlığin en önem- li yan etkilerinden biri de şu oldu: Basındaçıkan olumlu ta- nıtıcı yaalar bölgede yeni istek- ler doğurunca, Marsilya'da gösterilen on iki Türk fılmmden bazılannın önümüzdeki hafta- larda hem Korsika Adası'nın Bastıa kentinde bır sınemada. hem de AIp dağlanndakı ünlü Napolyon Yolu üzerinde bulu- nan Digne kentindeki bir festi- valde programlanmalan kesin- lik kazanıyordu... Sözünü ettiğımiz başannın aslı nedir? Nasıl gerçekleştiril- mıştir? Türk sinemasına ilgi İlk başıa. Marsılya gibi yak- laşık yüz elli bin Ermeni asıllı Fransız vatandaşının yaşadığı bir kentte, Türk kültür ve sana- tmın, hiçbir tatsız olaya zemın hazırlamadan tanıtılmış olma- sıdır. İkinci başan. fılmlerimizin programlandığı Alhambra Si- neması'nda. daha önce başka ülke sınemalanna ya da Anto- ıçuı devlet destem gereknioni gibı ünlü yöneimenlenn filmlerine aynlan toplu gösten- lere oranla Türkfilmlerininor- talama ıki kat daha fazla izleyı- ci çekmış oimasıdır. Yaklaşık yedi yüz seyircınin, televizyon başından kalkıp. kentın uzak bır ucundaki bu salona Türk si- nemasını tanımaya gclmiş ol- malan küçumsenemeyecek bır olaydır. Başannın üçüncü unsuru ise. organizasyonun sağlam birçatı Türk Marsilya dakıbaşannın ça-ve belirgin bır biçımdc Türk Marsilya'dakı başannın ça- dostu olsun ya da olmasın, bazı pını büyülterek Pans'e taşımak kuruluşlarla işbirlığine gıdile- rek, Dışişleri ve Kültür bakan- lıklanmızın da yardımlanyla gerçekleşıinlen bu toplumsal göstennın resmı bir program nıteliği taşımasmın getireceği sakıncalar gidenlmıştı. Aynca, bu çok başlı organızasyon saye- sinde daha geniş bir izjeyıci kıt- lesine seslenme olanağı bulun- muştu. da mümkün. Hem de. Türk si- ncmasını sekscn yıllık geçmışiy- le ele alarak çok daha geniş bir bıçimde tanıtma olanağı sağla- yacak olan bir öneri. yıllardır Kültür Bakanlığımızın ve diğer ilgililenn kapısının önünde bekleyip duruyor. Üstelik Pa- ris'te. Beaubourg Kültür Mer- kezi'nde aylarca sürecek biret- kinlık söz konusu. Marsilya'da 12 Türk fılminden oluşan toplu gösteride 'L çurtmayı V urmasınlar' da yer akh. altında gerçekleştirilmiş olma- Sonuç olarak, özelliklc Tür- Merkezin sinema bölümü ta- sındankaynaklanmaktaydı. Bu etkınliğın temeli. sağlam bir si- nema bilgisi ve kültürü olan Marsilya başkonsolosumuzSa- yın Taylan Izmırli'nın isteğı ve öncü çabalanyla atılmıştı... Ermeni tezlerinin ağırlıklı ol- duğu bir kentte Türk sanatını ve kültüriinü sinema aracılığıy- la tanıtmayı dileyen bu güzel çabanın gerisinde işte bu kişisel .girişim bulunmaktaydı. Daha sonra, Marsilva Beledivesi'vle kiye'den kaynaklanan bazı ge- cikmelere ve aksamalara karşın Füruzan ve Yusuf Kurcenli'nın konuk olarak katıldıklan ve ız- leyıcılerle sohbet ettikleri on beş günlük etkinlik hem başanyla gerçekleştiriliyor hem de yuka- nda sözünücttiğimizyeni başa- nlara zemın hazırlayarak nok- talanıyordu. Paris'te. 150 Türk fılminden oluşacak dev gösteri ne zaman gerçekleşecek? rafından düzenlenen bu tür kapsamlı toplu gösterilerin yan etkıleri olağan olarak çok daha büyük boyuüarda gerçekleşi- yor. Basındaki yankılan yalnız ulıtsal çapta olmakla kaJmıyor. uluslararası alanda Avrupa'nın bile dışına laşıyor. 41 toplu gösteri Beaubourg'daki sinema et- kinliklerini sayılanyla kısaca tanıtmakta yarar var. 1978 yi- lından bu yana, kültürmerkezi- nin sinema danışmanı görevıni yürüten Jean-Loup Passek ta- rafından tam 41 toplu gösteri düzenlenmiş. Bakanlıklann sessızliği Yüzü aşkın filmin ortalama üç ay boyunca gösterildıği bu etkinliklere koşut olarak. tanıtılan ülke sinemasına ya da fılmleri gösterilen yönetmenin sanatına ilişkin ciddi ve doyu- rucu kitaplar da yayımlanıyor. Bu koleksiyonda. bir bölümü ödül de kazanmış olan. her biri iki yüzer ya da üç yüzer sayfalık tam 32 kitap çıkmış: Macar si- neması, Hint sineması, İtalyan sineması, Gürcü sineması. Küba sineması, Polonya sine- ması... Ançak Türk sineması hala yok! Üstelik, dünya piya- sasında, Türk sinemasından aynntılanyla söz eden ne Fransızca ne de İngılizce bır ki- tap bile bulunmuyor! Şimdi, tam beş yüz filmden oluşan Kanada sinemalan (3 Şubat / 7 Haziran 1993) var sı- rada; daha sonra ise Ermeni si- nemasının örneklerini izlcyece ğiz Beaubourg'da! Fransızlann sürekli istekleri- ne, Paris büyükelçiliğimizden yazılan olumlu önerilere karşın bakanhklanmtzdan nedense hiç ses çıkmıyor! Kaldı ki, ortalama yüzde elli bin izleyicinın göreceği bu çok önemli program için Türkiye'- den beklenen, toplu gösteri so- nuçlandıktan sonra geri verile- cek olan altyaalı kopyalann haarlanması! Türk sine- masının özlediği kitabın basım masraflannı bile Fransızlar karşılayacaklar... Daha ne söy- lemeli, ne yazmalı ki? İnsan utanıyor. Marcello Masrroianni 'Olağanüstü değilim, sadeceşanslıyım' Kültiir Senisi- Champs- El- ysees'de Cesar ödülleri gecesi. Paris'in Oscarlan az sonra sahip- lerini bulacak. Dev oyuncu Mar- cello Masfroianni de uzun \e ba- şanlı kariyerini Lgion d~hon- neur'Ie süsleyecek. Alkışlar arasında. Fransa Kül- tür Bakanı Jack Lang. ödülii Marcello Mastroianni'ye veriyor \e ünlü oyuncuya iltifat ediyor : "Klasik İtalyan erkeği ripini unutturan görkcmli ovuncu." Masrroianni de kendini hıta- mayıp aklındakileri sıralamaya başlıyor; '*İnsanlann sevgisini, saygKinı görmek beni mutlu edi- yor. Yalnız, >ergi ödediğün ve bunlannbakanlanncebine gittiği ülkemde saygı görmü>otıııtı." Sonra birden toparlanıyor, Lang'a dönerek, "îln'fatını/a te- şekkür ederim, ama sö>lediğini/ gibi olağanusrii değilim. Sadece şanslıyım" diyor. Ertes gün Mastroianni'nin sözleri İtalyan basırunda birinci sayfalarda yer alıvor; ünlü ak- törün iilkede yaşanan kokuşmuş- luğu Fransa'da sahnede dile getir- mesi tartışılıyor. Dino Risi, MastrrHanni'nin yanında yer alırken şunlan söy- lüyon 'Sincma günlük yaşamın bir parçası, Marcello bu ülkeran oyuncusu. Onun sahnede söyle- diklerini btirön İlaha konuşuyor. O halk adına konuşuyor." Mauro Bolognini be Mastroi- anni'yi hiç böyle görmediğini söy- lüyor : "Marcello demeçlerinde hiç bu kadar sert olmamıştı. Sanyim sanatçıya İtalya dışında ne kadar önem verfldiğini gördü «e kendini tutamadı." Törende Mastroianni'ye en çok yöneitilen sorulardan biri de Tarzan'ı ne zaman oynaya- cağıydı. Vfastroianni basaida çıkan haberleri yalanlayarak Tarzan konusunda bir çalışması olmadığını açıkladı gazetecilere. Mastroianni beş yıl önce bir der- gideki soyleşisinde Tarzan'ı Si- birya'da canlandırmak istediğini söylemişti: "Canlandırmak istediğün Tar- zan, Hoüyvtood'unkine benzeme- yecek. Tarzan'ın Afrika yerine Sibirya'da yaşamasuiı istiyorum. Adaleleri zay ıf. hafıf göbekli, çita yerine bir ayıvla gezen, Ceyn ye- rine Moskova metrosunu süpüren kalın bacaklı bir kadına benzeyen biriyle beraber olsun. Arada sıra- da da rofnati/malan azsm.1 * 1948'de Sefiller'le başlayan si- nema serirteninde Marcello Ma.srroianni hep ilginç filmlerde rol aldı. Dolce Yita'yla uluslara- rası ümi yakaladıktan sonra fl Bell'Antonio. İtalyan Lsulü Bo- şanma, Sekiz Buçuk. İtalyan Lsuhl Evliük, Casanova 70. Al- lonsanfan. Özel Bir Gün, Siyab Gözler gibi filmlerle zirvedeki ye- rini sağlamlastırdı. Marcello Mastroianni Fransızlardan Altın Palmiye de kazanmıştı. Cesar ödülleri töre- ninde sahneden inerken Mastroi- anni hayranlarına şöyie sesleni- yordu: "Rol yaparken eğleniyo- rum. Sinemavı hayal dünyasııida bir ge/inriyc benzetiyorum. Hepi- ni/i bu gezintiye bekliyoruro." Helen Hayes 92 yaşında öldü Broadway'in 80 < }ollıkonuruKültür Senisi- Amerikan tiyatrosunun en eski kadın oyuncu- lanndan Helen Hayes, geçen çarşamba 92 yaşında öldü. Geçen hafta hastaneye kaldınlan Hayes'in kalp yetmezliği sonucu öl- düğü bildinliyor. 10 Ekim 1900'de VVashıngton'da doğan Hayes henüz beş yaşındayken çıktığı ilk profesyonel rolle sahne hayatına baş- ladı. Bırçok radyo. televizyon ve film çalışmalan da olan sa- natçı. 80 yıllık oyunculuk kariyenne iki Oscar. bir Emmy. iki roman ve bir otobıyografı sığdırdı. 1981 yılında The Kennedy Center Honors tarafından "ömür boyu başan" ödülünc değer görülen Hayes aynı zamanda ABD Hazine bölümünün verdiğı altın madalyayla onurlandınlan 10 sanatçıdan biri. Broadvvay'- deki iki tiyatroya da sanatçının adı verilmışti. 1926'da oyun yazan Charles MacArthur'la evlenen sanatçı- nın kocasının ölümüyle sonlanan 28 y ıllık evliliğinden olan oğlu James MacArtur da bir televızyon. sinema ve tiyatro sanatçısı. En büyük başansını 1935 yılında Broadvvay'desahneyeçıktığı'Victo- ria Regina"-daki Kraliçe Viktorya rolüyle yapan sanalçı ilk oiarak heş yaşında "The Royal Family"de Prens Charles rolünecıktı. 1947'de "Happy Birthday" (Mutlu Yıllar). I958'de "Time Remembered" (Anımsanan Zaman) adlı oyundak rolüyle ve 1980'de de ömürbovu h şanşı için üç Tony ödülü olan H. ycs'in rol aldığı dığer önemli oyun- lararasında BernardShaw'un"Cae- sar ve Cleopatra" adlı oyunu. Tenesse VViliams'ın "The Glass Menagerie" (Cam Kınklan), Frank Craven'ın "Anımol King- dom" (Hayvan Krallığı). "What Every Woman Knows'\ "Candle in The Wind" sayılabihr. Film çalışmalan da bulunan ikı Oscar'lı oyuncu. senaryosu- nu kocasının yazdığı. sinemadaki ilk rolü olan "The Sın Of Madelon Claudet" (Madelon Claudetun Günahı -1931) adlı filmle en iyi kadın oyuncu. 1970'deçevrilen "The Airport"(Ha- vaalanıladlı fimdekı rolüyle de en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar'ına değer görüldü. 1920'lerin ortalanna doğru Broad- vvay'in en çok aranan oyuncusu haline gelen Hayes'ın 1955'te Fıüton Tiyatrosu'na adı venldi. Ancak tiyatro otel yapılmak üzere 1982'deyıkılınca. bıryil sonra 1983'te sanatçının adı"The Little Theatre "a (Küçük Tıyatro) venldi. Ailesi yanında uykudayken hayata gözlerini kapayan Hayes, tiyatronun eskisı gibi olmadığını. oyun yazarlannın birçok eko- nomik zorluklarla karşı karşıya geldiklen ıçın yazarken kısı- tlandıklannı söylüyordu Yorgun Savaşçı ve Devlet Ana'da nesnel gerçeklikleri tartışmalı karton tiplerle 'bilimsel roman' yaratmayı amaçlamıştı Kanal Tahir'in keyfi tarih yorumu veçarpıtılmış tarih bilgisi SEMfH GÜMCŞ Bir romandan çok Kemal Tahirin ideotojik- tarih anlayışını yazınsal yazı yoluyla iletmenin bir biçimi olan Yorgun Sataşcıromanı,metnine bağımlı kıldığı televizyon dizisinin de başan- sızlığına yol acmış görünüyor. Yaşadığı yıllarda olduğu gibi, Yorgun Savaşçı dizisinin televbyonda gösterime girdiği şu gün- lerde de çe\resinde iki 7it kutup oluşturacak mı Kemal Tahir? Düşünsel değişim eğrisinûı ka- rarsızlıklar gösterdiği bir kültür ortamının Ke- mal Tahir romanını ne denli çö/ebildiği de hala belli değil gini. Sö/gelinıi, bir /amanlar aslında Kemal Tahir'de olmayan nitelikleri onda gören Hilmi Yavıız. Kemal tahir üstüne yazdığı ya/ı- lardaki düşüncelerini hala koruyor mu? Yazarı- nm keyfî tarih yorumunun ve çarpıtılmış tarih bilgisinin yansırıcısı olarak. ancak işlevsel dü- zeyde alınabilecek olan 'Kemal Tahir romanı' için. "Kemal Tahir Czerine" adlı yazısında şöyle diyordu Hilmi Yavuz: "Kemal Tahir'de ise, romanla bilgi arasındaki bağıntı. rastlantısal ve ilineksel bir aktarım de- ğil, foplunıa ve insana ilişkin somut tarihsel ger- çekliklerin roman gerçekliğine dönuştürülmesi- ne ilişkin bir bağıntıdır; somut gerçekliğin ripler- de, durum ve edimkrde içselleşmif oimasıdır. Kemal Tahir'de bilgi aktarılmaz; bilgi, tiplerde ve durumlarda içselleşir. " Kemal Tahir'in, sözgetimi bu düşüncelerin başlıca nesneleri olabilecek Norgun Savasçıve Devlet -Vna romanlarında. nesnel bilgi ile roman arasında kurduğu bağıntımn rasJİantısal «e ili- neksel olmadığına; bilgi aktarmadığına; somut tarihsel gerçekliği yazınsal gerçekliğe dönüşrür- düğüne; tarih bilgilerini ve o somut gerçekliği ro- man kişilerinde ve yazınsal metinde içselleştir- miş olduğuna bugün hala inanmak olanaklı mıdır? Kemal Tahir tam da bunlann fersini yapmışken! Sonunda yazınsal eleştirinin değil de, ideolojik tartışmaîarın nesnesine dönüşen. öznel tarih yorumuna yenik düşen romanlar yazdığı apaçık ortadayken... •'Türklerin altın çağf'nın ardındayken Marksçılıktan Türk-İslamcılık kuyusuna düşen; Osmanlı devlen'nin kuruluşunu ya da İfh'hafçı komplolanyla yıkıldığım öne sürdüğü impara- torluk yıllarını savunurken, sınıflarüstü gördüğü Doğu toplumlarının devletini adil devlet olarak gören; devlet uğruna tuplumdan, toplum uğruna da bireyden vazgeçmeyi öneren... duşuncelerinin dürtüsüyle, tarihsel ve toplumsal olgulann düpe- düz kurama uydundması anlamında çabalar içinde olmustur Kemal Tahir. Devleti aşkın bir değer olarak gördüğü için, Doğu despotizminin yanında ver almakran yfik- sünmüvordu. Devlet Ana'da sözgelimi, Os- manlılann toprak kazanmak için yüriittükleri talanı. ettikleri haksızlıklan satumırken, yeri geldiğinde tarihi çarpıtmaktan kaçınmıyordu. Kemal Tahir. V orgun Savaşçı ve Devîet Ana'- da. nesnel gerçeklikleri tartışmalı, yazınsal ger- çeklikleri ise olmay an karton tiplerle, Türk top- lumunun farihsef köklerine ilişkin temelli savlar getirmeye kalkışmıştır. Tabii bu arada her iki romanda da, bir romanın yazınsal vapısınca ke- senkes dışarlanacak türden tarih bflgilerini yer yer üst üstc yığarak, kendi kuramına ve "bilim- sel roman" anlavışına uygun bir yol açmaya çalısmıştır. Tahir Alangu. Selahattin Hilav, Halit Refığ, Hilmi Yavuz ve pek çok avdının geçmişte övgü- lerle değerlendirdikleri \ orgun Savaşçı ve Dev- let Ana. aslında çağdaş Türk romanının iki ba- şansız örneğidir! Bir zamanlar, Marksçılığın te- mel önermelerini yineleyişi bile, Kemal Tahir'in ne denli önemli bir Marksçüık yorumcusu oldu- ğuna verilmişti. Şimdi bu yargılann tümüyle eskimiş, aşılmış olduğunda birleşilecektir sanınm. Türk romanının Mai ve Siyah ve Aşk-ı Mem- mı'dan Eylül'e. Kiralık Konak ve Sodom ve Go- more'den N eşil Gece'ye, Kuyucaklı Yusuf ve İçi- mizdeki Şeytan'dan l ç İstanbul'a. Fahim Bey ve Biz'den Huzur'a, önemli bir dönemini bütün bütüne yadsıyışının da Kemal Tahir'i kurtara- madığı ve bu romanları aşmasmı sağlayamadığı belirtilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle