Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16MART1993SAU
12 DIZIYAZI
Turgut Özakman Anlatıyor
Yorgun
Savaşçı'nın
gızlı oykusu
-2- GÖKHAN AKÇURA
• Macit Akman o günü
şöyle anlatıyor: "Bu arada
filmin son işlemleri
yapılırken, Ünite Müdürü
Sami Şekeroğlu, TRT
Genel Müdür Yayın
Yardımcısı Behçet Devay'ı
İstanbul'dan arayarak
filmin nakil esnasında
kaçınlacağını ihbar etti." Macit Akman
• Macit Akman, Shov
TV'de yaptığı açıklamada,
fılmi askerden kurulacak
bir kurulun denetlemesini
istediğini söylemiyor.Bu
hususu atlayıp sözü,
sivillerin de bulunduğu son
kurulabağlıyor.
Kısacası kamuoyunu
aldatıyor.
' 'KonseyEgeUlennbaskısıattındaBu arada tepkiler de devam etmek-
tedır. Filmin denetlenmesi ıçin kuru-
lan ve benım de yer aldığnn kuruldaki
albaylardan bıri, 'Konsev'in, Egelilerin
baskısı altında olduğunu' söylemiştı.
Savın Halit Refiğ ıse bu durumu özctlc
şövle anlatıvor
"Sol, 'Aman bunu >aptırma\ ın, gös-
termeyiıT diyor; sağ, 'Aman bunu gös-
termeyin, komünistin eserini >akın'
diyor. (..) Hatta bir ara bu işe sendika-
iar da alet edildi.(..) Kemal Tahir'in
varisleri de 'Aman bunu göstermeyin'
diyorlar. (..) Kemal Tahir Vakfı'nın
yöneticileri bile > akfı zi> arete gelen as-
kerlere. 'Biz \akıf olarak bu filmin gös-
terilmesine karşrvız' diyorlar. Yakfın
bir vöneticisi bana 'Filmin yakılmasın-
da galiba bizim de bir sebebiyetimiz
oMu' dedi. (Milliyet Y.Süsö>, H.
Refiğ'le Tatil Sohbeti 23 Şubat 1986.
Aynca, Milliyet, fiimin yönetmeni H.
Refiğ Yazıyor adlı dizi yazının 13 Şu-
bat 1986 günlü bölümü). Sayın Macit
Akman da tepkik-rte iigili durumu şöy-
le aktarmaktadır:
"Göreve başladığımda filmin çekimi
sürmekteydi. l ğraşacak > ığınla sonın
vardı. Fakat birdenbire ilgimi Yorgun
Savaşçı ûzerine çeken olaylar patlak
vermeve başladı. Kendimi ağır bir bas-
kı altında buldum. Öldürme tehditleri
bile yapılıyordu. Filmin çekiminin dur-
durulmasını iste\ en mektup ve telgraf-
lann ardı arkası kesilmiyordu. Aynı
yazıların bazı bakanlıklara. Konsey
Genel Sekreterb'ği'ne, Başbakanlık'a
gönderildiği haberlerini de alıyor-
dum." Hürriyet, 4 Kasım 1985.
Bu tepkiler bıtmemiştir. Radyo-
Televizyon Yüksek Kurulu üyelerine.
bu arada bana da yollanan. aynca
TRT Yönetım Kurulu üyelenne de
ycllandığını sandığım ımzasız, 15 Şu-
bat 1989 günlü bir mektup bunun bir
örneğıdır. Onun fotokopısini de veri-
yomm.(BeIge No.l)
Panikleyen panikleyene
Olaya \ön veren bu aşamayı. Sayın
Halit Refiğ'den dinlevehm:
"Birisi telefonJa Enstitü Müdürû
Sami Şekeroğlu'na. Yorgun Savaşçı*-
nın bir video bandı karşılığı 20 milyon
teldif ermiş. Sami Şekeroğlu durumu
TRT'ye, onlar da Başbakanlık'a inti-
kal ettirmişler. Başbakanlık'tan gelen
etnirierle sıkı giivenJik tedbirieri alındı.
Tedbiıierden biri üniversite biriminde
bulunan negatiflerin kasalara kilitlen-
mesi. özel muhafızlann huzurunda ka-
salardan çıkarılıp işlenmesi. Oteki ted-
bir, ses kayıtlannın kesinlikle, ses ka-
yıtlarının yapıldığı İstanbul Televiz-
vonu'ndan çıkarılmaması. Bmlece
dün> ada örneği olmav an bir fılm çalış-
ması yapıyoruz. Ses biir binada hazırla-
nıyor, gönintü başka bir binada. (..)
Filmin etrafında birtakım garip ağlar
örülmekte olduğunu sezivordum. (..)
TRT Gen. Md. Yardımcısı Behçet De-
vay'ın filme 35 mm. kopya bastırmak
istemediği bana söyleniyor. (..) Lniver-
site Rektörii Prof. Muhteşem Giray'-
ın. muhtemel bir tehiike üzerine defa-
larca dikkatini çekme>e çalışıvorum.
Bir büirkişi topluluğuna gösteriİmeden
filmin TRTve teslim edilmemesini ri-
teslim edeceğimi bildirdim." (Milliyet,
Ek. 26 Şubat 1986).
Anlaşılıyor ki, daha işlemler bitme-
mış. ses ve görüntü birîeştirilip filme
henuz son biçımi verilmemış bile.
Ama Sayın Şekeroğlu, bu aşamada,
paniğe kapılarak ya da bu sıkıntılı iş-
ten bir an önce kurtulmak için filmin
negatif ve pozitiflerini hemen teslim
alması için TRTyi zorluyor. Çeşitli
baskılar. tepkiler ve söylentilerden bu-
nalmış olan TRT üst yönetimi de pa-
niğc kapılıyor.
Sayın Macit Akman o günü şöyle
anlatıyor:
"Bu arada filmin son işlemleri yapı-
lırken Cnite Müdtirü Sami Şekeroğlu,
di. (12 Mayıs 1983) Füm, TRT Genel
Müdüriüğü'ne ulaşınca, filmi.TRT Ku-
rumu dtşından da katılacak ve bu konu-
da yetişmiş insanlar marifetiyle denet-
letmek ve öyle karar almaktı." Shov
TV'., 32. Gün, Sn. Macit Akman'ın
açıklamalan. 20Temmuz 1992
Yaşayan kıdemli birkaç yayıncıdan
biri olarak, şunu söylemek istiyorum.
Eğer TRT Genel Müdürü . biraz tec-
rübelı yayıncı olsaydı. bu mesleğın bit-
mez tukenmez cilvelerini bilir, işi ikin-
ci sınıf bir macera filmine döndürmez-
di. Sanki yayına hazır bır filmi, nor-
mal şartlar altında teslim almış gibi
her şeyden önce denetim yollannı dü-
şünüyor. Oysa paniğe kapılmadan ,
Halit Refiğ: 35mm'lik kopya basılmaktan kaçılması beni kuşkulandınyordu.
ca ediyorum. başına her türlü belanın
gelebiİeceğini anlatmava çalışnorum.
(..) Filme 35 mm'lik kopva basılmak-
tan kaçımlması beni kuşkulandın-
yor.(..)" Milhyet, Ek. 26 Şubat 1986.
Bu olayı bır de Sayın Sami Şekeroğ-
lu'ndan dınleyelım:
"Filmin 20 milyona videoculara satı-
lacağına dair bir ihbar aldım. Zaten zor
şartlar icindevdik, rahat çauşamıyor-
duk, bir de bu sıkuıtı başiamıştı. TRT G.
Md. Yardımcısı Sayın Behçet Devay'ı
aray arak böyle bir ihbar aldığunı, her ih-
timale karşı tedbir için kendilerinin de
hazDİıklı olmalarını bildirdim. filmin ses
kuşaklarının kesinlikle enstirti\e gönde-
rilmemesini. filmin kopyalarını da noter
huzurunda, gönderecekleri bir görevüye
TRT Genel Müdür Yayın Yarduncısı
Behçet Devay'ı İstanbul'dan aravarak
filmin nakil esnasında kaçırılacağını ih-
bar etti. Bu ihbar bana ulaşınca hemen
Başbakanlık'a gittim ve Devlet Bakanı
Savın İlhan Öztrak'la durumu incele-
yip üniversiteye bir yazı hazırladık. Bu
yaztda verilen direktifler >e alınması
emredilen tedbirler açıklandı." (Maat
Akmanın Anılan. s.20)
Açıklamalar arasındaki çelişkiler il-
ginç, değil mi? Neyse, biz hikayemize
devam edelim.
Sayın Macit Akman, olayın de-
vamını da şöyle hıkaye ediyor:
"Fimûn ses ve görüntü kopyalan,
ayn ayn kuryelerle ve olağanüstü as-
keri önlemler altında Ankara'ya getiril-
fılırun son şeklinı alması ıçın gerekli
teknık ortamı hazırlamasj. bunun için
de dızınin yöneımeni Sayın Halit Re-
fiğ ile ilişkiyi koparmaması. tersine
sürdürmesi beklenirdi. Bunun yerine,
yanm yamalak filmin nasıl denetle-
neceğıni hesapüyor.
İşin acısı. denetim işlemı, bazı TRT-
cilerin uyanlanna rağrnen, yasal yo-
lundan saptınlacak, ikinci hal çaresi
tercıh edilecektir. Sayın Macit Akman,
yasal ve doğal olan birinci yolu neden
secmedığini şöyle açıklıyor:
"Bu yöntemlerin TRT açtsından fay-
da ve mahzurlan, çok ince detaylara
varmcaya kadar incelendi ve 'a'
şıkkının (yasal ve doğal yol) uygun ol-
mayacağına karar veriİerek, Başba-
kanlık'a. 'b' ştkkı (ikinci hal çaresi)
çerçevesinde gerekh' teklif yapddı."
Macit Akman'ın Anılan, s.21
Dönemeç
Sayın Macit Akman, konuyu en üst
karar organı olan TRT Yönetim Ku-
rulu'na bile götürmeye gerek görme-
den, 31 Mays 1983 gün ve 3601-709-
1767 sayılı bir yazı ile Başbakanlık'a
başvuruyor ve 'Genelkurmay ve MilB
Güvenlik Konseyi Genel Sekreteriiği U-
gililerinden kurulacak bir heyet tara-
fından tetkiki' ile Yorgun Savaşçı'nın
yayını konusunda karar alınmasıru
istiyor.
Yorgun Savaşçı'nın akıbetini, işte
bu yanlış tercih ve yasal yetkiden se-
bepsiz feragat belirlemiştir.
Kamuoyunu aldatma
Sayın Macit Akman, Shov TV'de
yaptığı açıklamada, fılmi askerden
kurulacak bir kurulun denetlemesini
istediğini söylemiyor. Bu hususu atla-
yıp sözü, sivillerin de bulunduğu son
kurula bağlıyor. Kısacası kamuoyu-
nu aldatıyor.
O zamanki Ankara Televizyon
Müdürü Sayın önder Ulay, Televiz-
yon Dairesi Denetim Müdürü Ahan
Kmal, Televizyon Dairesi Başkan
Yardıması Sayın Teoman Ertan, Te-
levizyon Daire Başkanı Sayın Kerim
Aydın Erdem konuşur ve bana özel
olarak söylediklerini kamuoyuna da
açıklarlarsa, bu tercihin çarpıcı îçyü-
zü de gün ışığına çıkacaktır.
Dizinin seyredilebilmesi için TRT-
de, ses ve görüntü kopyalan videoda
birleştirilerek ilk yayın kopyası hazır-
lanır.
Filmin yönetmeni Sayın Halh Re-
fiğ bu konuda şöyle diyor:
"Ortada seyredilebilecek bir kopya
yok. Bir ses bandı, bir de ses-görüntü
u>umu yapılmak için basıunış 16 mm'-
lik renkli iş koptası var. Bu malzeme-
den Ankara'da bir videoband çıkanla-
cak, ilgililer de Yorgun Savaşçı'yı
böyle seyredebüeceklerdir." (Milliyet,
Ek". 25 Şubat 1986)
TRT Genel Müdürü'nün başvunı-
su üzerine, Milli Güvenb'k Konseyi
Genel Sekreterliği'nce oluşturulan üç
albaydan kurulu bir heyet, 10-13 ha-
riraıi 1983'te, diziyi TRTce hazırla-
nan video banttan seyrediyor.
Sürecek
Mumcu için
Dostlann arasındayız. gü-
neşin sofrasındayız.
O, Uğur Mumcu. Bizden
biri. Anadolu'yu, bu mem-
leketi sevenler
için. çocuklannı sevenJer
için, büyüklerini sevenler
için,
kadmlannı ve erkeklerini
sevenler için ve demokrasi-
ye inananlar için, bilime,
aydmlığa. se\giye. mutlulu-
ğa. hele hele bir de kavganın
haklısına inananlar için,
haklılığa ve aykınhğa yakın
olanlar, fazla seviJmemeyi
dahi göze alanlar için bir
madolyondur o.
Bir yüzü var olan cesur ulu-
sa! kişiliğı ve karşı çıkışı.
diğer yüzü üreten, paylaşan.
sömürüyü unutmaya çalı-
şan. mutlu, doğurgan, ın-
sanlann aynası. Sevgiden
yoksun, talancı
Haramiler. onu aramızdan
kalleşçe aldılar.
Tarihın bu düzleminde ya-
şayıp. tarihi yaratan bızler
ne yazık
ki üzülüyoruz. Üzülmeden
yaşamayı, yürümeyi ve yö-
netmeyi henüz öğreneme-
dik.
Demokrasiyi. laıklik ve üre-
tim ve paylaşım ve de sevgi
adına halkımıza başınız sa-
ğolsun derken. bu ve buna
benzer olaylan
hiç yaşamamış gıbi cesur,
kararlı ve atılgan olmayı,
O'nu güneşe gömmeyi teklif
edivorum.
VeBAydm
O N B I N L E R
ICİN YAZDI
Düşüncedüşmanlan kahrolsun
"Seni susturmaya çalıştılar ve
hayvanca katlettiler. Ama
:senin kitaplannda, yazılannda
bizlere ulaştırmaya çalışüğın
gerçekler ve düşünceleri artık
haykırarak herkes bağınyor.
Sanıyorum onbinJerce insanı
katletmeye çalışacaklar. Ba-
kalım
ne yapacaklar?"
Devrim Karasûleymanoğhı
"UğurAbi
Seni dünyanın en korkak in-
sanlan öldürdü. Öyle ki seninle
yüz vuze. j'ürek yureğe çarpış-
mayı göze alamadılar.
Korkakça.gizlice
öldürmeyi planladılar.
Ama öldürdüler mi yoksa,
silahlan geri mi tepti bilmiyo-
rum. Çünkü bunu zaman
gösterecek. Her aydın, demok-
rat, yiğit insan ardından belirli
Cumhuriyet
gazetesine
Değerli gazeteciler, toplumumu-
zun ve Türkive'nin uyaiuk
savaşçüan, siz değerli bir ya-
zaruuzı, Türk Milleti vılmaz
bir evladını, Atatürkçü düşünen
bir büyük adamını.
kahramanını kaybetti. Sizin
şahsmızda milktiniin bütün
insanhk âleminin ve basınmuzm
bu büyük acKinı
paylaşıyorum. Hepimizin başı sa-
ğoîsun.
Mumcu'yu öldürenlerin dış mih-
raklann uşağı, vatan
hainleri olduğundan hiç şüphem
yok. Biz vatandaşlar olarak.
siz değerli basınımız olarak gön-
lümiıze düşen bu ateşi hep kor
halinde tutaJım ki, hep uyaiuk du-
ralım, hep biıieştirici
oiahm, yeni ateşlerde yanma-
yabm. Çağrım bütün basınunıza,
bütün politikacılara. bu vatanı
korumakla görevli tüm
insanlara.
M.İrfan Ülkü
Bu bir bayrakyarışıdır, yeııileri devrahr
Uğur Mumcu'nun öldurülmesini haürlatan
her şey gözlenmı
dolduruyor. Bir yakınımı kaybetmiş gibiyim
Tüm demokratlar
bır dostunu yitirdi. Hepimizin başı sağolsun.
Bizleri bir araya gelerek dayanışmamız ve
bazı gerçekleri görmemiz için yeni cinayetle-
rin gerekmeyeceğıni umuyorum. Artık yeter
bu son olsun. Ülkenın aydınlanna ve devlet
adamlanna buradan seslenmck
istiyorum. Siyasi görüşlen ne olursa olsun,
lütfen, sadece
doğrudan. gerçekten, bılimden ve akıldan
yana olun. Kişisel
çekişmelerle zaman kaybetmeyin. Çünkü bu
ülkenın sabn kalmadı Boşa zaman geçirerek
ve kaınuovoınu yanıltarak tarih
önünde sabık duruma dûşmeyin. Bilgjnızi,
becerinizi. sabnnızı. hoşgörü ve sevginizi yeni
Uğur Mumcu anayetlerinin olmayacağı tam
demokratik bir Türkiye'yi
kurmak ıçın kullanın. Uğur Mumcu'nun ölü-
müyle bır araya gelme
eğilimi gösteren düşünce sahipleri, lütfen ey-
)em bırliğinj de gerçekleştırelim. Bazı çıkarcı-
lar tarafından verilen
tavızlere seyirci kalmayalım Keşke Uğur
Mumcu öldürülmeden
onunla birlikte olabılseydik.
Sevgili Uğur Mumcu
Kır çicekleri kadar doğal ve gerçek.
Bir sabah yeli gıbi senn ve uyancı,
Gün ışığı kadar aydmlık ve sıcak,
Bir pınar gibi berrak ve akıa
Adera Görgülü
İzmir MTA çaltşanlarmm Mumcu
antsına açtıkları ve gazetemize ilet-
tikleridefterdede,
Jeoloji Mühendisleri Odası tzmir
Şube Başkanı Hulusi Sankaya tep-
kilerini şöyle
dile getiriyor
"...Güzel insan; senin açtığm yolda
da yeni yeni savaşçılar yetişecektir,
hem de en yoğun saldınlar, hatta
canına
kastedenler olsa bile. Bu bir bayrak
yanşıdır,biri bırakır ya da haince
bıraktınlır, yenileri devralır. Huzur
içinde
yat. Gözün arkada kalmasın. düşün-
ce ve ilkelerin de\ am edecektir. Her-
kes karınca karannca üzerine düşen
görev ve
sonımlulukları yerine getirecektir.
Tüm dostlann başı sağolsun."
" flk gencliğimin düşünce dünyası
Mumcu'nun yazdarıyla
aydınlandı, filiz verdi, yeşerdi..." diye
yazma>a başlayan
ServetTorun,
öfkesini vurguladıktan sonra umut
dohışu
sözlerle bitiriyor \azdıklannı:
"Bu güzel ülke senin gibi güzel insan-
lar yetişrirecek kadar güçludnr...
Atatürk'ün ve Mumcular'ın ışığuun
hiç sönmemesi
dileğiyle seni kalbimize gömdük."
bir süre tepki gösteriyor. Son-
ra...
Eğer aydın geçinenler ne zaman
birlik olup güçlerini ortaya
koyarlarsa o zaman büyük olay
olur. Bu korkak, iki yüzlü,
şerefsiz insanlar bir daha bu ey-
lemi yapmaya cesaret
edemeyecekler. Bu insanlan
yok etmek bizim elimizde.
Haydi aydınlar, demokratlar
Mumcu, Emeç,Üçok,pursun
ve nice aydınlar hep birükte bu
kahpe, yüreksiz, insanhk
niteîiklerini taşımayanlan yok
edelim. Güzel ve mutlu bir Tür-
kiye'ye."
Hidayet Ç n
"Dilerim Uğur Mumcu'nun
ölümü toplumun duyarsızlığını
gidermesinde son uyan olur.
Kaülleri lanetliyorum."
ŞükranÇiriş
"Okumayı ve anlamayı. tabii ki
düşünmeyi seninle Cumhuri-
yefte
öğrendjk. Ölümün şekli önemJi
değil. önemli olan düşünceleri
yaşatmak. Düşünceye düşman
olanlar kahrolsun."
Yi>anbaş
" Sevgili Uğur Mumcu,
Ben bir anneyim. Oğluma
aydmlık bir gelecek istiyorum.
Senin gibiler olmayınca bu
aydınük geleceği biier kura-
cağız. Inaruyorum ki üzerimiz-
deki ölü toprağı senin ölümünle
kalkü.
Senin yılmadan yerine getirdi-
ğin görevleri biz yapacağız. Her
şey 'toplumsal mutluluk' için.
Nurıçındeyat."
Serap Aksoy ve Leyla Yemce
"Bu alçak cinayetleri işkyenler
şunu bilmeli ki, bizleri
Atatürk devrimlerinin ışıklı yo-
lundan ayıramayacaklar.
Kahrolsun şeriat. Kahrolsun
Faşizm. Türkiye hiçbir zaman
mollalar, şeyhler, tarikatçılar
üikesi olmayacak. Uğur
Mumcu bedensel olarak öldü,
fakat düşünceleri nesilden nesi-
le yaşayacak. Demokrasimiz ve
laiklik sonsuza dek yaşayacak.
Daha nice Mumcular, Emeçler,
Üçoklar Ipekçiler gelecek.
Yannlar bizim. Biz Atatürk
gençleriyız. Pes
etmeyeceğjz."
Gürkan Günen
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKO
Emil'i Yaşatmak...
Kimileyin, "Yazıp çizdiklerimizin bir yararı oluyor mu?
Yoksa boşuna mı uğraşıyoruz?" düşündüğüm olur. Bir
yararı olduğunu öğrendiğimde sevinirim. 4 mart günü
çıkan "Zorla Oruç Tutulur mu?" başlıklı "Ankara Not-
ları"nda, Alaşehir'de Atatürk büstünün bir yıl önce yıkıl-
dığını, bir türlü yapılmadığını yazmıştım. Yazı çıktıktan
sonra, büstün yapımına başlanmış, işçiler harıl harıl ça-
lışıyorlarmış.
Aynı yazıda, Bingöl'de Sağlık Meslek Lisesi'nde, olup
bttenleri yazmıştım. öğrenciler baskılar altında oruç tu-
tuyorlardı, oruç tutmayanların sayısı otuz kadardı. Onla-
rın ötomü göze aldıkları söyleniyordu. "Ankara NotlarT'n-
da olay ortaya dökülünce, oruç tutmayanlann sayısı
seksene çıktı. Bingöl'den bir mektup aldım, yazdıklarımı
doğruluyor; özetle şöyle diyor mektubu yazan:
"Sayın Ekmekçi,
Her gün kahroluyorum, ölüyorum, ülkemin geleceğin-
den endişe duyuyorum. Atatürk adına yola çıkanlann
Türkiye'yi nereye getirdiklerinı düşününce. çıldırıyo-
rum. Öyle bir ortam yaratıldı ki, herkes birbırinden kor-
kar hale geldi. Zira insanların can güvenliği bile yok.
Sözü uzatmadan yazdığınız Bingöl Sağlık Meslek L.İ-
sesi'ne geleyim: Aslında, 1986 yılından ben sistemli,
ama yavaş bir dinsel eğitim başladı. Ama, son ıki yılda
her şey çığırından çıktı. Çünkü kale içinden fethedıldi.
Artık gizliliğe gerek kalmadı. öğrenciler, derste etütler-
de ve boş zamanlarında ellerınde Saidi Nursi'nin, Gaz-
zali'nin, Necip Fazıl'ın kitapları, dinsel içerikli dergiler,
Fethullah ve fimurtaş'ın kasetleriyle dolaşıyorlar. Bir kı-
sım öğrenciler -özellikle yoksul ve zeki olanlar- cumar-
tesi ve pazar açık olan medreselere götürülüp beyinleri
yıkanarak militan yetiştirilmekte. Nurculuk ve Hizbullah-
çılık serbest olarak yapılmaktadır
Okulda Atatürk'ten söz etmek cesaret ister Onun için
ağıza alınmayacak sözler soylenmektedir. Bunlara göz
yumulmaktadır..
Ramazan nedeniyle oruç tutmayan öğrenciye köpek
muamelesi yapılmaktadır. Oruç tutmayanların, namaz
kılmayanların kafalarının kesilıp çöplüğe atılması gere-
kir' denilmektedir. ilerici öğrenciler dövülmekte, sövül-
mekte, en kötü insan yerine dahi konulmamaktadır.
Akşamları dışarıdan imam getirilip, okul mescidinde
-aslında camidir- teravih namazı kılınmakta, sahurda
yüksek sesle ilahiler çalınmaktadır. Cuma günleri son
dersler yapılmamaktadır. Oruç için akşamları iki etût-
den biri, sabahki ise tümüyle kaldırılmıştır.
Okul kütüphanesine, demirbaş defterinde olmayan bi-
ni aşkın kitap, (malum çevrelerden) bağışlanmıştır. Kan-
dil gibi gecelerde, mescitte toplantılar yapılmaktadır.
Ben o kitapları okuyunca, insanlığımdan utanıyorum.
Körpecik beyinler kinle beslenmektedir.
Bir kısım öğrenciler, aileleriyle bağlarını tamamen ko-
parmışlar, yarı ve ara tatillerinde, medreselerde barın-
dırılmaktadırlar...
Sayın Ekmekçi, bugüne değin olduğu gibi bundan
sonra da kaleminizin tüm insanların özgürlüğü ve mut-
luluğu için yazacağına olan inancım tamdır.
En derin saygılarımı sunarım."
Aydın Engin, Elazığ-Tunceli-Erzincan-Erzurum illerini
dolaşıp döndü. Alevilerin, Kürt-Alevilerin yoğun olduğu
illerde,dinsel bastalardanaazrmş. Örneğin. birElazığ-
da, Erzurum benzeri dinsel baskı yok gibiymiş.
Kırşehir'de bağnazlığın izi yok desem yeri. İnsanlar
öyle hoşgörülü ki Uğur'u anlatırken, Uğur'un "Sen dört
ayaklı domuzları yazıyorsun, ben iki ayaklıları" sözünü
andım. Nasıl alkışladılar, görmeliydiniz. Onlara Bektaşi
fıkralan anlattım. Hacıbektaş orada değil mi? Nevşehir'e
bağlı ama, Kırşehirliler, Hacıbektaş'ı kendilerinden bel-
lerler. Yunus Emre'nin gömütünün Kırşehir'de olduğu-
nu saptamışlar. Yunus Emre günleri burada da düzenle-
niyor.
Cuma sabahı, Istanbul'a Emil Galip Sandalcıyı uğur-
lamaya gittik, MahmutTali Öngören'le. Istanbul'daTeş-
vikiye Camisi'nde gördüklerim ilginçf. Cami
avlusu kalabalık mı kalabalık. Emil'in tabutunun üzerin-
de, öyle Arapça marapça yazılı bir örtü ne yok; sade bir
örtü var.
Yakın dostlarından biri, sayrıevine Emil'in cenazesini
almaya gittiğinde. oradaki imam:
- Yıkanacak mı? diye sormuş...
- Elbette' yanıtını alınca, rahatlamış.
"Emil" adını, ona ailenin yakınlarından olan, çok se-
ven, yazın adamı ozan Ali Ulvi Elöve (1881-1975) öner-
miş. Emil'in karşılığını sözlüklerde bulamadım. ömer
Asım Aksoy'a sordum.
-Şemsettin Sami de, Ferit Devellioğlu'nun sözlüğünde
yok. Yalnız Mütercim Asım, Arapça'dan çevirdiği söz-
lükte "Emil"in karşılığının "uzun kum yığını" anlamına
geldiğini yazıyor Bir de "Tarama" dergisinde, Emil
"nüve" (çekirdek) diye geçiyor.
Emil Galipyakınlarınaadının "metanet" yani dayanık-
lılık anlamına geldiğini söylermiş. Bir de "yumuşak"
anlamına gelirmiş ki Emil sinirlendiği zaman "Adın da
yumuşak sözde" diye takılırmış yakınları.
Emil Galip, öylesine dürüst, alçakgönüllü bir kişiydi ki
ben insan onuruna böylesine saygılı az insan gördüm.
Evine gelip hırsızlık yapan biri bile, ikinci kez elini kolu-
nu sallayarak girebilirdi eve; hiçbir şey olmamış gibi.
Cami avlusunda tutucu kişiler, "Müslümanlıkta alkış
yok" diye bağırdılar. Biz onlara aldırmadan, Emil'i alkış-
larla uğurladık. Emilleri yaşatacağız...
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Fazıl Husnü Dağlarca -
nın bir şiir kitabı. 2/ Cze-
rinde sayı saymaya yara-
yan boncuklar bulunan
dikdörtgen biçiminde
tahta levhacık... Eski Mı-
sır'da güneş tannsı. 3/
Mimarlıkta sahın anla-
mında kullanılan söz-
cük... Dördüncü zaman- 7
da kuzey bölgelerinde
yaşamış fosil fil. 4/ Şarkı, 8
türkü... Derviş selamı... „
Sıkıntı verme. üzme. 5/
Osmanlı ordusunda albaya karşı-
lık olan rütbe. 6/ İlişkin, değgin...
Bangladeş'in para binmi. 7/ "Ke-
nann dilberi nazik de olsa — ola-
maz" (Nami). 8/ Şık, lüks ve göste-
rişh giyim tarzı... Yabana. 9/ Bır
yapıt ya da yazının son bölümü...
Bir cetvel türü.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ 1989 Antalya Film Festivali'n-
de Halit Refiğ'e "en iyı yönetmen"
ödülünü kazandıran film... Bir şe-
yin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret. 2/ tspanyol
besteci Albeniz'in en tanınmış yapıtı... Baryumun simgesi. 3/
Sergen... Burun iltihabı. 4/ tlkel bir silah... Şah İsmail'in şiirle-
rinde kullandığı mahlas. 5/ İçine alma. kapsama... Yerme. 6/
Bir peygamber... Tanntanımaz. 7/ Çorba gibi yıyeceklerelezzet
kazandırmak için un ve yağla yapılan sos 8/ Divan şiirinin öl-
çüsü... İskoç erkeklerinin giydığı İusa eteklik. 9/ Kazak başkan-
lanna verilen ad.