Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAVFA CUMHURİYET 14MART1993PAZAR
HABERLER
Ayşe Çelik, 'otobüs korsanf değil, yalnızca 'otobüs şoförü'; ama İETT atamasını yapmıyor
Km ılcnu'skaıhıı şofor obnaz(SyelBERATGÜNÇIKAN
Gazetelerde. boy boy fotoğ-
rafı yer ajdı, "Atama karan gel-
meyen ÎETT şoförü kadın.
otobüs kaçırdı." Kırklanna
doğru, kendı halinde. çamaşın
yeni bitirmiş, birazdan mutfa-
ğa, yemek pişirmeye girivere-
cekmiş gibi bakışlanyla bir
kadın, Ayşe Çelik. Toplum,
alışkın. "Çek uçağı Küba'>a"
diyenleri duymuş. ucuz vveslern
fılmlerinde altın yüklü tren ka-
çırmalan görmüş ama yine de
yadırgıyor. bir kadın otobüs
kaçırsın. üstelik İstanbul'da.
önce. "kaçırma" değerlen-
dirmesine karşı çıkıyor Ayşe
Çelık. Amacı kendisini. yaptığı
işi kanıtlamak. Öyle ya. ağır va-
sıta ehliyetini almış. İETT'nin
yaalı sözlü sınavlannı kazan-
mış. direksiyon sınavında tekle-
memiş, psiko-teknık sınavında
da asabi olmadığını, elinin aya-
ğınının titremediğini kanıtla-
mış. Iki ay da Rumelihisan-
ndan Beşiktaş'a. Taksimden
Eminönü'ne direksiyon salla-
mış. Sıra atamayi beklemeye
gelmiş ama bir türlü karar çık-
mamış. Birileri devreye girmiş.
Çelik'e neden atanmadığmın
yanıtı verilmiş. "İyi bir şofor
değil, sirurli veellen ütriyor".
Onca sınavdan geçtikten
sonra. ağınna gilmiş bu gerekçe
Çelik'in. Genel Müdürlükten.
"Gel. görüşelim" çağnsı alınca.
serde kadınlık da var ya. "Ya-
par mıyım. yapamaz mıyım.
görün bakalım" demiş. Bağlar-
başı garajından bır İkarus al-
mış. düşmüş yola. Kalabalıkla-
n. yoğun trafiği aşacak, Kara-
köy'e, genel müdürlüğün
önüh'e hiç çiziksiz, falsosuz, tek
hamlede park edecek. Çıkıp.
Ayşe iki çocuk annesi. Kocası öğretmen. Evde yaptığı takılarla para kazanmaya çalışıyor. 'İstediğini yapan kadm'ı Fransa'dayken tanımtş, Ağır v asıta kullanmak
zor iş ama o başarabileceğini kanıtlamak istemiş. Almış ehliyetini, girmiş sınavlara. Kazanmış ama kadın olduğu için atamasını yapmamıslar. 8 Mart kadınlar
giinünde atlamış tek başına otobüse İETT Genel Müdürlüğü'ne gidecek. Ama polis boş bir belediye otobüsünün direksivonunda bir kadın görûr de bırakır mı? O
da erkek, şaşırmış. Şofor Ayşe de 'otobüs korsanlığı'ndan gözaltına alınmış. (Fotoğraflar: H AYRETTİN SAĞAN AK)
müdürün yanına soracak. "Ba-
şansız olsam. buraya kadar. o
kalabalık trafiği aşıp gelebilir
miyim?". Boğaz Köprüsü'nü
ortaladığında polis düdükleri
düşünü bölüvermiş Çelik"in.
Boş bir belediye oıobüsü ve di-
reksiyonda bir kadın. "Amirle-
rim beni bekliyor" dese de din-
letememiş polislere, "Amirlerin
buraya gelsin" demışler. Polis
telsizinden ismi geçmiş, günler-
den de 8 Mart, Dünya Kadınlar
Günü ya. gazetecıler fırsatı ka-
çırmamış. poz poz görüntülevi-
vermîşler.' Gühüh' mariâ Ve
öneminden habersiz değil Ayse
Çelik, Genel Müdürlüğe gitme
günü olarak özellikle seçtiği bir
gün. Başansını gösterırken. ka-
dınlığından dolayı yaşadığı a>-
rımcılığı kınavacak. Otobüs
kaçırma suçundan gözaltına
alınıp Altunizade Karakolu'-
nda gecelemiş Çelik, ertesi gün
de salıverilmis.
Bır kadının aklına nereden
gelir. ağır vasıta ehliyeti almak.
sonra da otobüs şoförü olmayı
hedeflemek?
Kastamonu. Çatalzeytinli
Ayşe Çelik 1955doğumlu. Ka-
rabük'te'sanat bKulümTbitiro'i-'
ğinde. henüz 16 yaşında\ken
memleketlisi bir öğretmenle ev-
lcndırilmiş. L>un bir sürc
küçük yerlerde yaşamışlar. Ko-
ca öğretmenliklc. Ayşe de ta-
nmla uğraşmış. Karasaban
kullanmışj. harman atmış, çift
sürmüş. llkay'la Sınan'ı doğur-
muş. Onları karyolanın bacak-
lanna bağlamış. suya gitmiş.
Çocuklardan biri haslalandı-
ğında, sırtlanıp on dört kilo-
metrc yürümüş. 1983'de eşi
Türk okullannda çahşmak üze-
re geçici görevlc Fransa'nın
Nancy kentine gönderilmiş.
Ayşe de ikr çocuğuyla hir1i*ttc
ona katılmış. Beş yıl boyunca
evde oturmuş, dil öğrenmeye
çalışmtş. Sırf bu yüzden de
Türkler'den. Türkçe'dcn uzak
durmuş.
Beşınci yılın sonunda, yine
çocuklanyla bırlikıe Türkiye'ye
dönmüşler. Aileden kalan mi-
rasla bır cv almışlar ama para-
sal sıkıntılar da başlamış. Ço-
cuklann sayısı dörde çıkmış.
Kimselcrc göstermek isteme-
miş parasızlığını. Evde çiçek,
seramik hediyelik eşya yapma-
ya başlamış. Yinede yetmemiş.
Fransa'da gördüğü "Yapmak
istediğini yapan kadınlar'dan.
bindiei otobusün kadın şofö-
ründen etkilenmişhkle ağır va-
sıta ehliyeti almaya karar ver-
mış.
Ağır vasıta ehliyelini almak.
sınavlan kazanmak da yeımc-
miş ışte. Şimdı. evınde habcr
bekliyor Ayşe Çelik. "Gel. ışine
başla". İsmini vermeye yanaş-
madığı kocasının öfkesini yatış-
tırmaya çalışıyor bir yandan
da.
Kocası. utancından öğret-
menler odasma girememekten
şikayetçi ama çocuklar. anne-
nin çalışmasından yana. Çün-
kü, bilgisayar ve bisiklet düşle-
rinin gerçekleşmesi buna bağlı.
Türkiye-A T
iüşküerinde
sıcakgünler
ANKARA (Cumhuryet Bü-
rosu) - AT ile ilişkilerde yeni
bir dönem başlıyor. AT Ak-
denız Masası Başkanı Sir Le-
on Brittan, Başbakan Yar-
dıması Erdal tnönü'ye gön-
derdiğı mektupta, Türkiye'-
nin AT ile gümriik birliğine
gjtmesinin olumlu karşılandı-
ğını belirterek çalışmalan yü-
rütecek bir komite oluşturul-
ması için acil toplantı talebin-
de bulundu.
Dışişleri Bakanlığfndan edi-
nilen bilgiye göre. Türkiye'nin
de bağlı olduğu AT Akdeniz
Masası Başkanı Sir Leon Brit-
tan'ın İnönü'ye yazdığı mektup.
9 mart sak günü Ankara'ya
ulaşü. Mektupta, Türkiye'nin
AT ile gümrük birliğine gitmesi
isteği olumlu karşılanarak. bu
çalışmayı yürütecek daimi ko-
mitenin çahşma şartlanrun okış-
turulması için en kısa sürede bır
toplantı yapılması önerikü. Dı-
şişleri Bakanlığınca. önceki gün
ATye gönderilen bir telgrafla,
öneriten toplanürun önümüzde-
ki hafta yapılması önerikü.
Avrupa Topluluğunun mek-
tubundan. patent yasası konu-
sunda ise "baskı" çikü. Kaynak-
lardan edinilen bilgiye göre,
İnönü ve Türk hükümeti ile da-
ha önce yapüan görüşmelerde.
patent yasasuıın çıkarümasının
istendiği ve hükümetin de bu
konuda soz verdiği hatirlatıla-
rak bu yasal düzenlemenin vakit
geçirilrneden yapılması gerektiği
bildinkü.
Dışişleri yetkilileri. patent ko-
nusuna mektupta yer verilme-
siyle. "patent yasaa çıkarsa.
gümrük birliğine gideriz" gibı
bir mesajın anlaşılmaması ge-
rektiğini, ancak. ATnin patent
konusuna verdiği önemi göster-
diğini bildiriyorlar.
ATden, "Gümriik Bırlığı
Yönkndirme Komitesi" oluştu-
rulması için yapılan davet, Tür-
kiye-AT ılişkileri açısından aül-
mış en önemli adım nitetiğini
taşıyor.
Dışişleri çevreleri. gümrükle-
nn sınrlanmasını yürütecek olan
Yönlendirme Komıtesi'nin ku-
rulmasından sonra, Dışişleri
Bakanlığı'nın, Türkiye'nin önde
gelen sanayici ve işadamlannın
toplanüya çağnlacağıru belirti-
yorlar.
Oıta Asya Türkiye'den sorulur
Fransız Prof. Laidi: Avrupa açısından Orta Asya'daki istikrarTürkiye'nin sorumluluğunda olmalı
ABD'li strateji uzmanı Snyder: Orta Asya için Türkiye ile ekonomik alanda işbirliği yapmalıyız
HALUKGERAY
ANKARA - Türkiye, kendisini Batı ile
Orta Asya cumhuriyetleri arasında bir
köprii olarak görerek, bölgede önemli
roUer oy nay abileceğini düşünüyor. Bu
yaklaşıma Batı'nın vanıtı ne olabilir?
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye gele-
rek konferanslar veren iki araştırmacının
Türkiye ve Orta Asya konusuna yakla-
şımları. ABD \e Fransa'nın bölgeye duy-
duğu ilginin bir göstergesi. Fransız Profe-
sör Zaki Laidi ve Amerikan Ulusal
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü görevli-
si Jed Snyder'ın yaklaşımları. -her ne
kadar iki araştırmacı da kendi adlanna
konuşuyorlarsa da- Avrupa ve ABD mer-
kezli çözümlemelerin oldukça farklı ola-
bileceğini gösteriyor.
Fransız Kûltür Merkezi'nin faau'yetle-
ri çerçevesinde Ankara'ya gelen Siyasal
Bilimler Enstitüsü l luslararası İlişkiler
Profesörü Zaki Laidi, Cumhuriyet'e
yaptığı açıklarnada Avrupa açısından
Orta Asya'daki istikrann Türkiye'nin
"sorumluluğu" altında olması gerektiğini
söyledi. Avrupa Topluluğu'nun Orta As-
ya konusunda "hemen" Türkiye ile bir
diyalog başlatması gerektiğini savunan
Laidi, Türkiye'nin çeşitli bölgeler konu-
sundaki tarihi bilgisinin önemine dikkat
çekerek, "Eğer Avrupa, Bosna-Hersek
kri/i başiadığında Türkiye'ye danışsay-
dı, belki de olaylar böyle geüşmezdi"
dedi.
Laidi, Türkiye'nin, soğuk savaş yüla-
rında ABD ile olan ilişkileri nedeniyle is-
tediğini yapamadığını belirterek, soğuk
savaşm gündemden çıkmasından Tür-
kiye'nin kazançlı çıktığını dile getirdi.
Laidi, Türkiye'nin Orta Asya'da etkili
olmasınm aynı olmasa bile bu cumhuri-
yetlerk dil ve kültürdeki benzerlik, göre-
ce olarak bölgenin refah Süzeyi en yük-
sek, Orta Asya'nm en isrikrarlı ülkesi
olması gibi nedenlerden de kaynaklandı-
ğını Delirtti.
Türkiye'nin bu rolü, eliodeki kaynak-
lar nedeniyle tam anlamıyla yapıp yapa-
mayacağınm tartışılması gerektiğini söy-
leyen Laidi şöyle konuştu:
"Muhtemelen düny ada hiç bir ülke bu
kaynaklara sahip değil. Bu nedenle glo-
bal bir çaba gerekiyor. Hedef güç \e ger-
cekleştirmek için zaman gerekiyor.
Türkiye'nin fırsatı var."
ABD Başkanlarından George Bush'un
danışmanlığını da yapmış olan Jed
Snyder, Amcrikada "hayati" önemde
bulunan bazı stratejik bölgelerin gerçek-
ten öyle olup olmadığını değerlendiıme
eğiliminin güç kazandığına dikkat çeke-
rek, "Bence Orta Asya ABD için hayati
bir bölgedeğildir" dedi.
Türk Amerikan DerneğTnin davetlisi
olarak Ankara'ya gelen Snyder, Ameri-
kalılann soğuk savaştan sonra düny ada
daha fazla rol oynayarak •'taahhütleri-
nin" artmasını istemediğini söjleyerek,
"Taahhüt vermeyi engellemenin en iyi
yolu, taahhüt verilmeyecek şartlann
oluşmasKİır" dedi. Snyder, ABD açısın-
dan Orta Asya için en iyi şartlar konu-
sunda da şunları söy ledi:
"Birincisi, Orta Asya cumhuriyetleri
ekonomilerinin çok zayıf olduğunu gözö-
nüne alarak bireysel ordular oluşturma
yoluna gitmezler. Kazakistan'uı önerdiği
gibi kendi aralannda konfedarasyon ku-
rarak, genel güvenliklerini sağlamalı ve
Rusya ile işbiıiiğini geliştirirler. Pahalı
olduğu için nükleer silahlanma yoluna da
girmezler. Ayrıca. bölgede bir silahtan
anndırüma, özellikle Rusya-l krayna
arasında, ABD'yi rahatlatacaktır."
Türkiye'nin rolü konusunda Snyder,
ABD ile Türkiye'nin Orta Asya'da bir-
ükte işbirliği yapmaları gereken asıl ala-
nm ekonomi olduğunu belirterek şöyle
konuştu:
•'ABD ekonomisi hâlâ yüzde 50 Suudi
Arabistan'dan gelen petrole bağımlıdır.
Oysa Türkmenistan ve bu cumhuriyetler-
de bu kaynaklar bulunuyor. Türkiye ve
ABD bu konuda işbirliği yapmalı, ABD
kongresi de daha fazla yafırım karan al-
malıdır."
Snyder, ABD ile Türkiye arasında Or-
ta Asya'da güvenlik alanında işbirliği
olanaklarının. ABD-Türkiye ilişkilerin-
deönümiizdeki dönemdeçıkabilecek bazı
rahatsızlıklar nedeniyle de güçlü bir ola-
sılık olmadığını vurgûladı. Bu olası rahat-
sızlıkları. Snyder, ABD'nin Kürt devleti
kurulmasına karşı çıkmayacağı, Bosna'-
daki hareketsizliği, Türkiye'nin ATye
tam üyelik isteğine gereken desteği vere-
meyeceği gibi öngöriilerine dayanarak
yaptığını sözlerine ekledi.
ABD^cleıı, Bosııa'da anlaşmaya destek
l.U. kimliğimi ve İETT
pasomu kaybettim.
Hükümsüzdur.
ALP ÜÇOK
VARŞOVA-ANKARA (AA)
- ABD yönetimi, "Bosna-Her-
sek'te imzalanacak bir banş
anlaşmasınm uygulanmasınm
güvence altına alınması'" yö-
nündeki Türkiye ve Bosna-
Hersek'in talebini kabul ederek
bu konuda elinden geleni yapa-
cağını vaat etti.
ABD Dışişleri Bakanı VVar-
ren Christopher, Dışişleri Baka-
nı Hikmet Çerin'i perşembe
gecesi telefonla arayarak
"Bosna-Hersek'te taraflann
imzalayacaklan bir banş anlaş-
masının uygulanması için Was-
hington'ın elinden geleni yapa-
cağını"' taahhüt etti.
Dışişleri Bakanı Çetin, Var-
şova'da bulunduğu sırada yap-
tığı görüşmeyeilişkin açıklama-
sında, "Christopher'a, Bosna-
Hersek'e bır an önce banşın
gelmesi için ABD'ye çok önem-
li bir rol düştüğünü" söylediği-
ni belirterek "O da görüşüme
katıldığını, imzalanacak bir an-
laşmanın uygulanmasınm
önemli olduğuna inandığını,
anlaşmanın bir an önce uygu-
lanmasınm yararlı olacağını ve
imzalanmasından sonra bunun
uygulanması için gerekli ön-
lemlerin alınmasından yana
olduklannı söyledi" dedi.
Bu gelişmenin, Bosna-Her-
sek yönetimını bır banş anlaş-
masına imza koymaya daha da
yaklaştırması bekleniyor.
Christopher ile yaptığı görüş-
menin çok yararlı olduğunu ifa-
de eden Çetin, aynca Karabağ
ve Somali konulannı da ele al-
dıklannı kaydetti.
Christopher'ın görüşme iste-
mindeki en önemli amacın "İki
dışişleri bakanı arasında düzen-
• ABD Dışişleri Bakanı
Warren Christopher,
Dışişleri Bakanı Hikmet
Çetin'i perşembe gecesi
telefonla arayarak
"Bosna-Hersek'te
taraflann
imzalayacaklan bir banş
anlaşmasınm
uygulanması için
Washington'ın elinden
geleni yapacağını"
taahhüt etti.
li temaslann sağlanması" oldu-
ğunu kaydeden Çetin, şöyle
dedi:
"Sayın Christopher. Türkiye
ve ABD'nin iki dışişleri bakanı-
nın bütün konularda danışma
ve işbirliği yapmalannın yaran-
nı dile getirdi. ABD'nin yeni
yönetimi, Türkiye ile çok yakın
işbirliği sürdürmek istemekte-
dır. İki ülke arasındaki ilişkiler,
sağlam temellere dayanmakıa-
dır. Bu girişimi. işbirliğının art-
tınlarak, geliştırilerek devam
etmesine verdikleri önemin bir
ifadesi olarak değerlendiriyo-
rum."
Karabağ
Dışişleri Bakanı Çetin. Azer-
baycan ve Ermenistan çatışma-
sının sona erdirilmesme yönelik
çabalara ilişkin son gelişmeleri
dedeğerlendirirken "Rusya Dı-
şişleri Bakanı Andreı Kozirev
ılc Bakü ve Erivan'a yapmayı
planladıkları ortak gezinin ze-
mininin hazır olduğunu" söyle-
di.
Her iki başkentte. Rusya ile
birlıkte hazırlanacak ortak bır
belgenin götürüleceğini belirten
Çetin, Türkiye'nin yürüttüğü
politikanın iki ana başlık altın-
da toplanabileceğinı kaydetti.
Çetin, bunlardan birincisi-
nin, "Savaşın durması ve ateş-
kesin sağlanması" olduğunu
vurgularken "Ermenistan'ın iş-
gal ettiği Azeri topraklanndan
çekilmesi, iki ülke arasında uy-
gulanmakta olan ambargonun
kalkması ve bu aşamalann ter-
cihan AGİK gözlemcileri tara-
fından kontrol edılmesi" şek-
lindeki önlemlerin alınmasının,
ateşkes sağlanması için gerekli
olduğunu belirtti.
Çetin, ikinci ana başlığın ise
AGİK gözetimindeki görüşme-
lerde tıkanıklıklara yol açan.
"Karabağ'ın gelecekteki statü-
sü" sorunu olduğunu kaydetti.
Çetin, "Siyasi statü konusunun
tartışmalanna bugün girilirse,
konu bir çıkmaza, bir aynntıya
girebilir" dedi.
Çetin. Rusya ılc orlak girişı-
meatfcn, "Şımdi alcşkcsi sağla-
yacak ve Minsk'c gidilmesinı
sağlayacak asgari koşullan ye-
rinc gctinncyc çalışıyoruz" şck-
lınde konuştu.
Aybar bağırıyordu
'Asıl vatan haini
haddini bilmeyenler'
BEHZATŞAHİN
Masa "U" şeklinde. Etrafın-
da oturan 15 kadar insan, bu-
güne uzanan -ve henüz sonuç-
lanmayan- bir mücadelenin
tohumlannı attı. 12 Kasım
1987'ydi. Baro Han'daki Çatı
Restaurant'ta. Nâzım Hik-
met'i tanıyan/tanımayan dost-
lan, ozanın yurttaşhk hakkı-
mn elde edilmesi için ne yapıla-
cağıru görüşüyor. Güneşin
sofrasında, dostlar konuşuyor.
Mehmet Ali Aybar alıyor sö-
zü:
"Memleketimden İnsan
Manzaralan'nın, Kurtuluş Sa-
vaşı Destanı'nın şairine vatan
haini demek kimin haddine.
Ama bizde haddini bilmeyen-
ler çok. Asıl vatan haini bu gi-
bilerdir."
Bu toplantıyla başlayan
"Nâzım Hikmet'e Yurttaşlık
Hakkı" mücadelesı. ozanın
ölümünün 25"inci yıldönü-
münde. 3 Haziran 1988'de
"Başbakanlık Yüksek Maka-
mına" verilen dilekceyle fiilen
başladı. Samiye Yalünm'ın
avukatlan Halıt Çelenkt Me-
tin Şekercioğlu, Bilgin Inanç
ve Atilla Coşkun, dilekçede şu
görüşlere ver verdi:
Türklerinsimgesi
"Müvekkilemiz Samiye
Yalünm, büyük Türk ozanı
olarak ün yapmış Nâzım Hik-
met'in kızkardeşidir. (..)Nâzım
Hikmet dünyada Türk ulusu-
nun bir simgesi olmuştur.
Dünya onu, Türk ozanı olarak
tanıyor. Kendisi de şiirlerinde
Türkiye'ye olan hasretini ve
bağlılığını öteden ben dile ge-
tirmiştir. Bugün geldiğımizi
söylediğimız çağdaş. demok-
ratik düşünce düzeyinde Nâ-
zım Hikmet'in Türk vatandaşı
sayılmaması sadece müvekki-
lemiz Samiye Yaltmm için de-
ğil, tüm halkımız için de acı
verici bir durumdur. Bu ger-
çekler ve hukuksal durum gö-
zönüne alınarak yeni bir ka-
rarname ile haksız olan Türk
vatandaşlığından çıkanlma
karannın kaldınhp, Nâzım
Hikıtıet'e Türk vatandaşlığı-
nın verilmesini hükümetten ta-
lep ediyonız.
Gereğinin taktirini ve sonu-
cun tarafımıza tebliğini saygıy-
la arz ederiz."
Turgut Özal'ın başbakanlık
yaptığı sırada verilen bu dilek-
çeye yanıt gelmedi. 60 gün için-
de Başbakanlıkın yanıt ver-
memesi. istemin reddi anlamı-
na geliyordu. Bunun üzerine
avukatlar 30 Eylül 1988de
Danıştay Başkanlığj'na başvu-
rarak, "Nâzım Hikmetin va-
tandaşlıktan çıkanlma karar-
namesinin ortadan kaldınlma-
sına ılışkin isteği reddeden
Başbakanlık işleminin iptaüne
karar verilmesini" istedi. Da-
nıştay ise. "Açılan davanın
görev yönünden reddine ve
2577 sayılı yasanın 15'inci
maddesi 1/a fıkrası uyapnca
dava dosyasının Ankara İdare
Mahkemesi'ne gönderilmesi-
ne" 24 Ekim 1988'de oy birli-
ğiyle karar verdi.
Ankara 2"nci İdare Mahke-
mesi'nde ele alınan davada,
Başbakanlık Hukuk Müşavir-
liği mahkemeye bir yazı gön-
dererek. davada Başbakanhk'-
ın hasım olmasını gerektirir bir
durum sözkonusu olmadığını,
işlemin İçişleri Bakanlığı'nı il-
gilendirdiğini belirtti. Kendile-
nnin taraf olmadığını belirten
Başbakanlık Hukuk Müşavir-
liği, yine de görüş bildirmekten
de kaçınmadı: \
Çirkin iddialar
"Nâzım Hikmet Ran'ın
kendisi, yaşadığı süre içerisin-
de vatandaşhktan ıskat karan-
na karşı herhangi bir kanun
yoluna başvurmamış ve bu
hakkını kullanmarruştır.
Bir iptal davasında başta
aranacak dava şartlanndan bi-
risi menfaat ilişkisidir. Dava
açma yönünden bir menfaat
ilişkisinden söz edebilmek için
bu ilişkinin meşru, kişisel ve
aktüel olması gereklidır. Bu
konuda pekçok emsal yargı
karan bulunmaktadır.
Vatandaşlık hakkırun şahsa
bağlı haklardan bulunması ne-
deniyle bu konuda doğacak
uyuşmazlıklarda dava açma
hakkı münhasıran esas hak sa-
hibine ait olacaktır. Bu hakkın
akrabalara intikal etmesi söz-
konusu değildir. Bu itibarla
kızkardeşinin laraf olamaya-
N.AZIM HİKMET
YURTTO
NASIL CIKAR
cağı ve dava açma yetkısınin
bulunmadığı açıkur.
(..)Sonuç; yukanda açıkla-
nan gerek usule gerek esasa
ilişkin itirazlanmız muvacehe-
sinde haksız ve hukuki mesnet-
ten yoksun olarak açılan dava-
nın reddine, yargılama giderle-
rinin davaa üzerinde bırakıl-
masına karar verilmesini arz ve
talep ederim. İsmail Akınal-
tuğ. Başbakan adına. Müste-
şar Yardıması."
Samiye Yaltınm'ın avukat-
lan. bu iddialar üzerine mah-
kemeye verdiklen dilekçede,
Başbakanbkın bazı iddialan-
nın "'Kaba, çirkin ve üstelik
Başbakanlık makamının say-'
gınlığına gölge düşürücü nite-
likte" olduğu belirtilerek. şu
görüşlere yer verildi:
"(..)Başbakanbk. Nâzım
Hikmet Ran'ın, yurttaşlıktan
çıkarma karanna karşı kanun
yoluna başvurmadığı gibi, 403
sayılı Türk Vatandaşlığı Ka-
nunu'nun geçici 2'nci maddesi
gereği olan vatandaşbğa kabul
isteğiyle hükümete başvurma-
dığını söylemektedir. Başba-
kanlığın bu cevabını ciddiye
alabilmek mümkün değildir.
Çünkü, bilindiği gibi, vatan-
daşhktan çıkarma karan Nâ-
zım Hikmet'e bildirilmemişü
(hatta bildirilmemesi kararlaş-
tınlmışü). Bu duruma göre,
Nâam Hikmet'in, kendisine
bildirilmemiş bir karara karşı
kanun yoluna gitmesinden söz
etmek ya da kanun yoluna
başvurmamış olmasını savun-
ma olarak ileri sürmek ne denli
ciddi bir davranıştır?
(..) Müvekkilemiz Samiye
Yaltınm'ın davada menfaat
ilişkisinin bulunmadığı iddiası-
nı ise, dar bir hukuk anlayışı-
mn ürünü olarak görüyor ve
katılmıyoruz. Bilindiği gibi,
idari yargı uygulamasında
'menfaat' yalnızca maddi de-
ğil, manevi anlamda da ele
alınmaktadır. Uygulamada,v.e
öğretide çok açık bir şekilde
belli olan bu görüşlerden ötürü
idarenin yanıünı hukuksal de-
ğerden yoksun ve dar kapsam-
lı buluyoruz.
Büyük Türk şairi nâzım
Hikmet, hiçbir ciddi, hukuki
değeri olmayan ve herhangi bir
dayanağı bulunmayan bir şe-
kilde yabana bir devletin emri-
ne girmekle suçlanmıştır. Hat-
ta hiç gerek olmadığı halde
Başbakanlık dilekçesinde de
'vatan hainliği' anlamında suç-
lamalara yer venlmiştir! Böy-
lesıne ağır suçlamalara muha-
tap olan bir ağabeyın kızkar-
deşi nazıl olur da bu olaydan
etkilenmez ve manevi bağlantı
ıçınde bulunmaz?
Ozanın vasiyeti
gercekleşmedi
(..) Başbakanlık, davanın
süresi içerisinde açılmadığını.
işlem tarihınin üzerinden 37 yıl
geçmiş olduğunu iddia etmek-
tedir. Bu iddia dava konusu
olayı kavrayamayan bir man-
tığın ifadesi olduğu için yanlış-
tır. Çünkü, Danıştay karann-
da da belirtildiği gjbi, davamı-
zın konusu idari makamlarca
vaktiyle gerçekleştirilmiş olan
hukuka aykın bir işlemin kal-
dınlması için yapılan başvunı-
nun reddi davasıdır. Başba-
kanlık, müvekkilemizin hakkı
istemini reddederken hukuka
aykın ve 'kötü' bir taktir kul-
lanmıştvr."
Sonunda Ankara İkinci İda-
re Mahkemesi, 27 Eylül 1991'-
de karan açıkladı. "Türk Mil-
letı Adına hüküm veren
Ankara İkinci İdare Mahke-
mesi'nce gereği görüşüldü:
(..) Bakılan davada, davacı
şair Nâzım Hikmet Ran'ın
Türk vatandaşlığından çıkanl-
masına ilişkin Bakanlar Kuru-
lu karannın kaldınlarak, Nâ-
zım Hikmet Ran'a Türk va-
tandaşlığı verilmesi yolundaki
başvurusunun reddine ilişkin
işlemin iptalini istemekteyse
de. vatandaşlık şahsa bağlı
haklardan olduğundan ve bu
konuda doğacak uyuşmazlık-
larda dava açma hakkı mün-
hasıran esas hak sahiplerine ait
bulunduğundan, davacının
dava konusu işlemle menfaat
ilişkisinin bulunmadığı sonu-
cuna varmıştır."
Mustafa Taşar hakkında
ağabeyi adına dava acabilen
Samiye Yaltınm, bu kez dava-
ya taraf görülmedi. Ozanın
"Vasiyet"i de henüz gercekleş-
medi:
"Yoldaşlar ölürsem o gün-
den önce yani,/ -öyle gibi de
görünüyor-/ Anadolu'da bir
köy mezarlığına gömün beni/
ve de uyanna gelirse.ı tepemde
bir de çınar olursa/ taş maş da
istemez hani."
Bİ'ITİ