Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7ŞUBAT1993PA2AR
14 DIZI
ARKADAŞLARI
UĞUR
MUMCU'YU
ANLATIYOR
-ı-
SUNUŞ
Sevgili Uğur Mumcu üzerine
son iki hafta içinde çok şey
yazıldı. Biz bu yazı dizimizde
onun gündelikyaşamı, çocukluk vegençlikyıllarına ilişkin
bilinmeyen yönleri üzerinde duracağız.
Yakınları, arkadaşları meslektaşları, mahalle ve okııl
arkadaşları onu kendi gördükleri ve bildiklerigibi anlata-
caklar. Buradan Uğur Mumcu 'nun bir yaşamöykiisü de
çıkarılabilir. Biz anlatılaıj^abir şey katmadık yalnızca
anlatılanları aktardık.
Uğur Mumcu siyasi tarihimizin ve basın tarihimizin bir
parçası olma özelliğiyle de önemlidir.
Nasıl bir ortam içinde yetişti, cezaevlerinde, sakıncah
piyade olarak askerde nelerle karşılaştı ve bir insan olarak
arkadaşlarıyla nasıl bir bağı vardı.
Bu özellikle'ri bu larihin bir paçasıdır. Bu anılar demeti,
Onun yasammı araştırmak isteyenlere önemli bir kaynak
oluşturacaktır.
Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu:
DemireFm lıalk tarafiııdaıı taıııiîiııasım sağladı
Uğur doğduğu zaman, "Ben
ne olacağım?" demiştim. "Senin
kardeşin" demışlerdi. 26 yıl,
Uğur ile aynı odada yaşadım.
Yaşamımm yansını beraber ge-
çirdik. Bütün çocukluk hastalı-
klannı önce ben kapardım. Ku-
lak rahalsızhğım, görme
zayıflığım nedeniyle, bana ağa-
beylik yapardı. Beni korurdu.
Kazaklanma ortaktı. İki kardeş
ayn a>n kitaplan alır. önce bıtir-
me yanşına gırerdik. Uğur, çok
gûzel resım yapardı. Solakü.
Yaası çirkindi. ama resmi çok
güzeldi Arkadaşgrubunuçabuk
edinirdı. Oyun ve arkadaş gnı-
bunda espride lıderdı. Tek tut-
kusu. kitaptan sonra, iyi-güzel gi-
yinmekti.
Futbolda az daha profosyonel
olmak üzereydı. Kaleci Turgay'a
hayrandı. Galatasaray takımını
tutardı. Bacaklara dalardı. Bir
keresınde bu yüzden çatlak ya da
kınlma oldu. 1 ay yatağa çakılı
kaldı. Futbol hayatı. öyle bitti.
Siyasete ilgisi, benim yüzüm-
den oldu. Babam ve annem, "Sen
kafasına soktun" diye kızardı.
Ben ve ablam, 29 nisan olaylan-
na. 27 mayıs öncesındeki öğrenci
hareketleri, beraber katıldık. Ab-
lam bir gün sürdürdü. Ben. 27
mayısa kadar devam ettim., O sı-
rada Beyhan Hukuk'ta. ben Si-
yasal'da. Uğur lisede. Babam,
beni başıma daha fazla iş açı-
Imasın diye Burdur'a getimi. Ben
Burdur'a gittiğim gün, 27 mayıs
oldu. Babam, beni gönderdi.
Döndüğümde Uğur, o günden
itibaren siyaset ve toplumsal
olaylarla ilgılenmeye başladı.
Babam, onun tstanbul Teknik
Üniversitesi'ne girmesini istedi.
Bahçefi'deki ev yapılırken, Uğur,
inşaatın bıtimine kadar işçi gibi
çalıştı. Babam, ondaki çizim ve
mühendislik yeteneklerini görün-
ce. Isıanbul Teknik Üniversitesi'-
nin sınavına gönderdi. Uğur,
İstanbul'dan hukukçu olarak
döndü. Babam şaşırdı, fakat be-
nimsedi. Hukuk derslerini çok
severdi. İlk büyuk denemesini,
Deneme Lisesi Okul Başkanlığı'-
nda yaptı. Kaybetti. Yaptığı
veda konuşmasında. "Mumcu"-
nun mumu söndü" dedi. Ama
sönmedı.
Lisede, Dumlupınar Deni-
zaltısı battığı zaman şehit düşen
askerlerden etkilendi. Ayhan
Ünalp'in "Teğmenim" şiıri vardı.
"Senin gözlerin yeşildi" diye baş-
layan şiıri ezberledi. Fen şubesin-
de olduğu halde, birçok şiiri ez-
berlemişti. Şiir günleri yapılırdı.
Şairlerin kendıleri. devlet sanatçı-
lan şiir okurdu. OnJara aboney-
di. Bir tiyatro sanatçısı gibi. şiirle-
ri ezbere okurdu. Belleğinde
100-150 şiiri tutması, herkesi
hayrete düşürürdii. Yazmadan
çoİc, hilabete önem venrdi. Şiir ve
felsefeyle ilgüenirdi. çok pedago-
jik bir dili vardı.
Futbol, şiir, resim. edebiyat,
çok sosyal bir arkadaşhk ya-
şamıyla lise geçti. Evlenene kadar
İuzlann çok ilgisini çekerdi.
Yakışıkh. çok iyi giyınir, spor ya-
par. espirili, çok güzel konuşur-
du, güzel bir ses tonu vardı. Etki-
leyiciydi. Kızlar arası rekabete
konuydu Uğur.
Üniversitede
ders çalışırken,
Fanık Erem'in
"Ceza Huku-
ku" kitabında
ceza iıukukjı-
nun felsefesi
anlatılıyordu.
Onu çalışırken,
zevkle ezberler-
di. Ceza huku-
ku dersini çok
sevmişti. Sonra
öğrenci derneği
başkanlığına
seçildi. Ondan
önce, hukuk fa-
kültesi birinci
sınıfta münaza-
racılığa başladı.
Münazaralar-
da o yıl, sıruf-
lannın ekibi
okul birincisi oldu. Sınıflar ve
okullar arası münazara yanşma-
lan olurdu. 4'er kişilik ekipler ve
bir başkanlan vardı. Katıhmcı-
lar. belli bir zaman içinde bırer
kere konuşurlardı. Ekip başkan-
lan, 4 konuşmacıya yanıt verir-
lerdi. Jüri, en iyi hatip ve ekibi se-
çerdi. Önce okul takımı olarak,
sonra da üniversite birincisi oldu-
lar. Üniversitelerarası yanşmada
da birinci oldu. tlk toplumun
dikkatini çekişi. o zaman oldu.
Ankara Hukuk Fakültesi ekibi.
İstanbul Hukuku da yendı. Mü-
nazara ekip başının hem fikren
dolu olması, hem de hiçbır ko-
nuşma kusuru olmaması gereki-
yor. Dinleyenlerden en çok alkış
alanlar puan alıyor.
Ona etkim, siyasete ilgj duy-
masında oldu. Bir etkim de Uğur
münazaralarda gelışince, "Sen
konuşurken, belli sloganlan öne
çıkanıyorsun. Halbuki bunlan
somut biçimde açıklamak gerek-
li. Gel. evde tartışalım" derdim.
örnegin köy enstitülerini
tartışmıştık. Onun belgesel yöne
gitmesınde. böyle etkim oldu.
Herhangı bir slogan ya da savu-
nulan değerin yaşamda, pratikte
ne anlama gcldıgıni iki kere iki
dört gibi kanıtlamadıkça kullan-
ma. Bir sloganı karutlamak
lanm. Özelden genele gitmek ge-
rekir diye onu eleştirirdim.
O arada 27 mayısın ilerici ve
çağdaş Türkiye'sini hedefleyen
Anayasa hazırlanıyordu. Uğur, o
hareketin devam etmesini istedi.
Ben TÎP ile CHP arasmda bocalı-
yordum. Bunlardan birisinin se-
giç karşısmda AP Genel Baş-
kanlığına adaydı. Kadri Erogan,
AP'li. "Bu memleket plan değil,
pilav istiyor" dedi. Bu sözlere
tepki olarak, "Planlı Ekonomi"
açıkoturumunu yaptı. O açık
oturuma. Süleyman Demirel gel-
di. Demirel, herkese kendini çok
sevdirdi. "Elbette plan..." diye
başlayan bir konuşma yaptı.
Basın. çok tuttu. Yaptığı o ko-
nuşma, Demirel'in toplum tarafı-
ndan sevilmesini ve tanınması-
nda katkı sağladı.
Öğrenci Demeği Başkanlığı'-
nda yaptığı veda Genel Kurulu'-
na katıldım. Bütün ekipler,
Uğur'a evet diyordu. Ama, ekibi
zayıftı. tlk defa devletle başı, öğ-
Uğur Mumcu ağabeyi Ceyhan Mumcu ile birlikte.(1967)
çim yoluyla gitmesi gerektiğıni
savunuyordum. O, ulusal Kurtu-
luş Savaşı'nı yapmış olan Türk
ordusuna güveniyordu. 1965'den
1970'e kadar bu görüşlerini sür-
dürdü. Siyasal yöntem seçimi-
mizde farkhlığımız vardı.
Farklılıkta, benim görüşüme
karşı küçümseme duymadı.
1971'e kadar Kemalist Devrimci
görüşleri devam ettı.
Sonra Uğur'u üniversiteye
Mümtaz Soysal kazandırdı.
Uğur'un ününü, Hukuk Fakül-
tesi dışına taşırdı. O zaman öğ-
renci derneği başkanı olan, cemi-
yetçilik yapanlar sınıfta kalırdı.
Uğur'un öğrenci derneği baş-
kanlığında. münazara dönemi
sona erdi, acıkoturumlar dönemi
başladı. Her hafta bir yurt, in-
sanlık sorununu, uzmanlannı ge-
tirip konuşturdu.
Demirel, o zaman Sadettin Bil-
rencı derneği başkanlığı göre\i
nedeniyle belaya girdi. 141-142-
163'le ilgili büyük bir toplantı dü-
zenledi. İlk kez Türkiye'de tartı-
şmayı, Hukuk Fakültesi öğrenci
derneği gündeme getırdi. Emni-
yette, kısa bir süre gözaltına ahp,
"Yapma. Bu açıkoturumu ya-
parsan. bürokraside istikbalini
kaybedersin" şekünde tath-sert
bir uyan yapıldı. Tansiyonu çok
yüksek, çok gergm bir tarttşma
vapıldı. Mehmet Ali Aybar. Uğur
Alacakaptan katıldı.
Sağ kesim, açıkoturumu sa-
bote etmek için, organize gelmiş-
tı. Gerilim yaşandığı halde, bir
olay olmadı. Uğur. o açıkotu-
rumiara sadece kendi inandığı
görüşte olanlan değil, tez-antitez
görüşlerini savunacak kişileri
çağınrdı. Serbest tartışma adetıni
getırdi. Tabu konularda Uğur'un
öğrenci derneği başkanlığında
Hukuk Fakültesi, Siyasal'ın önü-
ne geçti.
Deneme Lisesi Mezunlan Der-
neği'ni kurduk. Aydın Güven
Gürkan ile benim aramda müca-
dele oldu. Dernek başkanlığmı.
ben kazandım. 2. yıl. Uğur'u
aday gösterdim. 3 yıl. AydınGü-
ven Gürkan ve Doğu Perinçek se-
çildi. Fakülteyi bitirdiğınde
Mumtaz Soysal, Tahsın Bekir
Balta'yı Uğur'u asistan alması
ıcin etkiledi. Yabana dil için
Londra'ya gitti Babam, o konu-
da çok tiıizdi. Bir yıl Londra'da
lisan eğitımı gördü.
Uğur döndüğünde, bırçok üni-
versıte Uğur'a İngiltere'de dok-
tora yapma önerisi yaptı. Bir pro-
fesör. burs
önensı için An-
karaya kadar
gddi. Ama
L ğur, dokto-
rasını Türki-
yc'de, ., >ap-
manın daha
doğru ola-
cağınıdüşündü
ve bu önenleri
reddetti. Zen-
gin olma şans-
lannı tepti.
İlki. her öğren-
cınin gıpta ede-
ceği bir bursu
reddetti.
Yön Dergısi
Yazan CemaJ
Reşit Eyüboğ-
lu'nun yanında
avukatlık stajı
yaptı. Öğrenci
demegınden sonra. Yön Dergi-
si'nde yazmaya başladı. ilk
yazısı, "Ayakkabıdaki sömürü"-
ydü. "Bir kişi bir çift ayakkabıda
20 lira kazık yerse, ... kişi, ...
ayakkabıda, ... kadar kazık
yer..." diye başlayan bir yazıydı.
Bir sektördeki sömürüye ilişkin
Yıl 1965. Biz aynlıncaya kadar.
bütün yaalannı bana okurdu.
Fıkri değil, espri ve sloganı
eleştiriye göre değiştirdiği olurdu.
Uğur'u etkilemek için. en iyi yol
espn yapmaktı. Sevdiği birespiri,
onu etkilerdi. Birisi ona sevgi ve
espriyle yaklaşırsa, keskinlikJere
hedefolmazdı. Üniversitede asis-
tanlığa devam etti
Tahsin Bekir Baita'nın asistanı
Mukbil Özyörük, Adıl özkol ve
Uğur Mumcu'ydu. O ekip. önce
?ok kaynaşan bir ekip görünü-
mündeydi. Uğur, o arada üniver-
sitede profosörler kurulunda
Uğur Mumcu'nun ablası Beyhan Gürson:
Uğur doğduğunda piyangodan para çıkmışb
Yıl 1942. Babam, Tapu Kadastro Fen
Amiri olarak Kırşehir'e tayin olmuştu. Kı-
rşehir'de sıtma var. Dereler akıyor. Annem
de sıtnıadan rahatsız. yatıyor. Lğur'un do-
ğumuna yakın günlerde hasta. Hastanede
doğm uzmanı yok. Beledjye ebesi doğumu
yaptınyor. Kırşehir'de elektrik, tnazotla
çalışıyor.
Gece 23.00'de elektrik kesiliyor. Sıcak
bir vaz günü (22 ağustos). Akşam, Kadast-
ro'dan misafır gelmiş. Fatma aMa diye bir
kız var evde. Ceyhan'la ben kücüğüz. An-
nem divanda uzanıy or. Hafif hafif doğum
sancısı başlanıış. Misafir gidene kadar, belli
etroemiş. Misafir gidince, babamı ebeye
yollamış. Babam, e>"sahibinin eşi Zehra
hanımı evde. annemin yanında bırakarak,
ebeye koşmuş. Sokaklar karanlık, toprak.
Babam, ebenin evıne gidiyor. Ev, yüksek
duvariı bir babçe içinde. Ebe yaşlı ve tek
gözü az göriiyof, körebe de deniyor. Ba-
bam, babçe kapısını çalıyor, ebe uyanmı-
yor. Komşular uyanıyor. 'Ebe, binu önce
doğıımdan geldi. Herhalde derin uykuda'
diyoriar. Babam, bahçe duvarından atlıyor.
Ebeyi uyandırıvor.
O arada, evide Uğur ebe gelmeden do-
ğuyor. Ev sahibi Zehra hanım telaşlanıyor.
Balkona çıkıp. 'bekçi, bekçi' diye sesleni-
yor. O sırada, babam, ebeyle birlikte, vız vız
diye öten fenerle sokağın ucunda görünü-
yor. Zehra hanım, Oğlunuz oldu' diye ses-
lenince babam, 'Uğurdur' diyor. O günter-
de, doğumdan birkaç gün önce babam ve
arkadaşları birlikte milli piyango bileti alı-
yor. Ortak alınan bilete, 2 bin 500 lira para
çıkıyor. 500'er lira paylaşalıyor. Daha son-
ra babam, Kırşehir'den Ayvalık'a, sonra da
Ankara'ya tayin oldu. 1943'de Ulus'ta
orurduk. Bahçeüevler'e 1953'de geldik.
Ulus'ta şûndiki Modertı Çarşı'nın olduğu
yerde Devrim ilkokuiu var. Lğur Devrim ıl-
kokulu'nda okurken, Bahçelievler'e
taşındık. Uğur, Bahçeli İlkokulu'na nakle-
dildi. İlkokuMa çahşkandı. Tarihi kişilerin
resimlerini yapardı.
İlkokuiu bitirince, Bahçeli Ortaokulu'na
devam etti. O sırada Deneme Lisesi açıldı.
Eve çok yakındı. Futbol oynardi. Kaleciydi.
Babam uzun zaman teftişte olduğu zaman-
larda, arkadaşlan Bİık çalarak onu çağırır,
o da hemen giderdi. Lise 2. sınıftayken, kar-
nesine bir siirii zayıf geldi. Annem kızıyor.
Bir gün, annem ağladı. Lğur, 'Üzülme, kur-
tanrun' dedi. 3 dersten ikmale kalmıştı.
Geçti. Annem, ders çaltşsın, sokağa
çıkmasın diye, koltuğu salon kapısıran önu-
ne çeker, clinc örgiisiinü alır, otururdu.
Lğur da, üf, püf diyerek dolaşırdı. L'ğur ile
Ceyhan, gece geç saatlere kadar okurlar.
Babam da. "Oğluni uyuyun, gözleriniz bo-
zulacak' derdi. Çocukluğunda, saçları sarn
ya yakın, lüle lüleydi. L'zun zaman annem,
saçlannı kesmedi. Benim giysilerimi giydi-
rirdi. Bir gün, kapının önünde oynarken. kız
sanmışiar. Geldi. "Bana "tız' diyoriar. Saç-
lanmı kesin" dedi. Saçlannı kesrirdi. Son-
ra, bu olayı anlatırken. "Ben tızken, şöyle
obnuşru" derdi. 29. sokakta otunıyorduk.
Babam, onun teknik adam, mûhendis ol-
masını istedi. Yurtdışında okumasını isti-
yordu. Lisede, bu yüzden fen bölümünü seç-
ti. O dönemde, her fakültetin sınavına giri-
liyordu. İstanbul'a, Teknik Üniversite'nin
sınavına girmek üzere gitti. İstanbul'da ede-
biyat, hukuk imrihanlanna girmiş. İstanbul
Hukuk Fakültesi'ni kazanmış. O arada,
ben mezım oldum.
O sene, Feridun adlı bir arkadaşmın an-
nesi, bizim İstanbul'da evimiz var. İstan-
bul'da okusunlar demiş. O zamanki Anka-
ra Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Akif Erginay'dı. Babamın isteği üzerine,
Erginay'a. "Benim kardeşim. İstanbul Hu-
kuk Fakültesi'ni kazandı. Ancak, ailemiz
burada. Onu Ankara'ya nakledelim" de-
dûn. O arada ihtilal olmuş. Anayasa profe-
sörii Kubalı, Anayasa'yı hazırlıyor. Lğur.
onun öğrencisi olmak isriyordu. Kaydını ge-
tir dedik. On karış surarla, ama bizim iste-
ğimize uyarak kaydını getirdi.
İlk defa. en genç öğrenci derneği başkanı
oldu. O arada ağabeyi Ceyhan, Siyasal'da.
Uğur Hukuk Fakültesindeokuyor. Bir gün,
kapıya bir dilenci geldi. Ayakİarı şişmişti.
Bize, kangren gibi göriindü. Lğur, adamı
arabaya koydu. Hastaneye götürdü. Tedavi
ettirdi. Deneme Lisesi'nde, İhsan diye bir
arkadaşı var. İhsan'ın, çok sert bir babası
var. İhsan'a deri bir yelek alınmış. Uğur ve
başka arkadaşları, postaneye gidip, telgraf
çekiyorlar. Gece 02:3O'da kapı çalınıyor.
Telgrafta, "*\'eleğini güle güle giy" yazıyor.
Babası, sulu arkadaşları var diye İhsan'ı dö-
vüyor.
Demirel, AP Genel Başkanlrğı'na aday.
Uğur, öğrenci demeği başkanı. Hukuk Fa-
kültesi'nin altındaki yemekhanede bir ko-
nuşma y apılacak. İlk defa L ğur getirmiş. O
da gelmiş. O da konuşınuş, ilk defa adı öyle
duyuluyor. Asistanken askerlik yaşı geldi.
Ertelemek istedi. Doktora tezi bitmeden,
askere çağırdılar. \edeksubay olarak
İstanbul'da piyade okuluna gitti. Subay
olamadan sakıncalı piyade, er çıkarttılar.
Dava devam ederken, tahliye edildi. Ağn
Patnos'a gönderdiler. Telefonla aradığımız
zaman. birkaç kez revirde dediler. Tam te-
şekküllü bir hastaneye kaldınlması için,
Milli Savunma Bakanı'na telgraf çektik.
Bunun üzerine, Erzurum Devlet Hastane-
si'ne yattı. Daha sonra. Ankara Gülhane'ye
naklettiler. Orada. boş bir paşa odasına
yatıımtsjar. Hademe bakmış, "Paşam. ra-
hatsızlığınız nedir?" demiş. Saçları traşlı ol-
duğu için, "Saçkıran" diye yanıt vermiş. Li-
sede tarihi piyesler düzeıilerdi. O piyeslerde
başroUerde, kahramanları oynardi.
asistan temsılcisıydi. Öğrenci
temsilcıliğıni de bu kurula soktu.
Fanık Erem, Uğur'a anlatmış. O
da bana anlattı. Cevdet Sunay,
Cumhurbaşkanı. 'Bu asistanı
üniversiteden uzaklaşün' dıyor.
Fanık Erem de, Cumhurbaş-
kanının hukuk müşaviriydi. Fa-
ruk Erem. "îdare Hukuku'nda
asistan olmasına karşın L'ğur.
Ceza Hukuku'nu benden'iyi bi-
iir" dedi. Bu sırada Doç. Mukbil
özyörük, Uğur'un "Memurin
Muhakematı" başbklı tez konu-
sunu değıştirdı. O da, Özyörük'-
ün Uğur'la birlikte tutuklan-
masını engelleyemıyor.
Uğur. 180derecefıkrindendö-
nen adamlar için, kullanılıp. atı
Imak anlamında "•Selpak" deyi-
mini kullanırdı. Hayaıta en bü-
yük korkusu ve duyarlı olduğu
konu, oydu. Sonra tam yeni do-
çentlik tezine hazırlanırken. tu-
tukJandı. Avukatlık stajını yapüğı
sırada Mııammer Aksoy, Uğur'a
hazır bir yazıhane ve müçteri ota-
nağı sağladığı halde, 1 sene avu-
katlık yapan Uğur, asistanlık
yapmayı tercih etti.
İlk ihanet, Mukbil Özyörük.
İkinci ihanet. Erol Cansel ve Sey-
fullah Edız'in. Erol Cansel,
Uğur'un asistanken, bastı-
rmasıyla dekanlığa seçildi. Ama
tutuklandığı zaman. ikisi de
Uğur aleyhinde tanıklık yaptı.
Tutuklanması sırasında Uğur'u
ihbar eden, Av. Can Özbay'dı.
Öğrencilere komünizm propa-
gandası yaptı diye ihbar etti.
Derslerinde. ayakta yer bulun-
mazdı. Deneysel ders veriyordu,
teonkten çok. Asistanken. ordu-
dan tasfıye edilen emekli subay-
lann sonınlanyia ilgilendi. Uğur
tutukluydu. Hakım değıştırerek.
Uğur'un mahkumiyeti sağlandı.
Uğur'un tutuklu kalması için.
bütün ceza maddeleri tarandı.
Ondan sonra Sakıncalı Piyade
oldu. Uğur'un mahkumiyetinde-
ki ilk temyiz dilekçesini ben yaz-
dım.
Uğur'un tutuklanması, Mülki-
ye'deyken avukat olma karannı
vermemı sağladı. Askerlikte sakı-
ncalıydı. Hastaydı, doktor yok-
tu. Milli Savunma Bakanı tlhami
Sencer'e telgraf çektik. "Tarih ve
biz. ona bir şey olursa. hesabını
soranz" diye. Aynı gün Hatice
Babacan da, eski bir Milli Savun-
ma Bakanı'nın gelinıymış, öl-
müş. Ağn Patnos hastanesine
kaldırdılar, apar topar Uğur'u.
Yurtsever doktorlann yanlış te-
davisınden, ileri safhada über
tarusı koydular. Oradan Gül-
hane'ye nakledildi Önce er ko-
ğuşuna koydular. Emekli gene-
raller ziyaret edıyor, sonra gene-
ral koğuşuna. Sonra, iyi oldu
diye eönderdiler.
1973'de CHP en güçlü parti
olunca. Uğur'un üstündeki
baskılar azaiuldı. Yön, sıkıyöne-
timde kapatılınca. Kemal Bisal-
man'ın Ortam gazetesıne geçti,
Günlük köşe yazılan yazıyordu.
Bir süre sonra, Albay Turgut
Akın, Seka'ya emir verdı. Ortam
kapatıldı. Yeni Ortam olarak
haftalık çıktı. O arada Uğur tu-
tuklandı. Tahliye yerine gazete
temsilcileri geldi. Âltan Öymen
geldi. ANKA'yagirdı. ANKA'da
ilk İsmail Cem ile birlikte. 'TRT
Hukuku, Bağımsız ve Özerk
TRT Nasıl Olmalı?"araştı-
rmasını yaptılar Sonra da Yahya
Demirel'in "Mobilya Yolsuzlu-
ğu". 1977 seçimlerinde Bülent
Ecevıt, Uğur'a, kontenjandan
Ankara mılletvekılliği teklif etti.
O, Emin Değer ve Altan öymen'i
onerdi Hiçbir zaman tabıi ölüm-
le ölmeyeceğini biliyordu. 1973-
1974'de, bunun mahzunluğunu
yaşıyordu. Sonra da iyi bir aile
babası oldu.
VARIN:
BERİNNADİ
ÖCAL BENİNGTAN
HALİT ÇELENK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Korkanlar...kvustralya'da Sydney kentinde bir genç, annesine:
- Anne, dedi, ben artık camiye gitmek istemiyorum!
- Neden oğlum?
- Uğur Mumcu'yu öldürenler, islamcı örgütlerdenmiş!
Avustralya'dan, Sydney'den Ankara'ya dönüyorum;
Singapur Hava Yolları'yla Singapur'a dek geliyoruz,
oradan Türk Hava Yolları uçağına bineceğiz. Singapur'-
un içini gezemedim. izin ahp, dışarı çıkma olanağı var-
mış birkaç saatlik bekleme süresinde. Neme gerek, yite-
rim miterim ne olur ne olmaz. Singapur'u gezen bir
arkadaş anlattı; Singapur'da, yolda belde sakız çiğne-
mek yasakmış, cezası da ağırmış. Acaba, sakızı çiğner-
ken patlatıyorlar filan da ondan mı? öyle değilmiş; sakız
çiğneyenler, yollara atıyorlarmış çiğnenmiş sakızı, ha-
valar hep sıcak olduğundan, sakız asfalta yapışıyor,
oradan ayakkabılara bulaşıyor, bir türlü de temizlene-
miyormuş. Kimi adamlar için "Sakız gibi yapıştı, bırak-
mıyor!" deriz. Ülkeye yıllardır sakız gibi yapışan kimi
cinayet örgütlerinden, din sömürücülerinden, laiklik
düşmanlarından nasıl kurtulacağız? Şimdi herkes, bunu
konuşuyor...
Singapur'da THY uçağına bindim, çook uzun bir yo-
lum var. Singapur Hava Yollan'nın hizmeti, bizimkinden
daha iyiydi doğrusu. Onlar, hostes kızlarayemek ne ver-
miyorlar mıym/ş? Tombullaşmasınlar diye mi? Nasıl da
güzel gülüyorlar insanın yüzüne?
Yol uzun, yanımda Muzaffer Oruçoğlu'nun, Melbo-
urne'da imzalayıp verdiği son kitabı "Tohum" var, onu
okuyorum. Bu arada, THY'nın yayımladığı "Skylife"
(Gökte Yaşam) adlı dergisini karışbrıyorum. Daha önce-
leri, yolculuklarda bu dergide, Yaşar Kemal'le, Abidin
Dino'yla, Adalet Ağaoğlu'yla yapılmış konuşmaları oku-
muştum. ilginçti. Bu sayısında da Rıfat llgaz var, o da
güzel. Bir de, bir yazı daha: "Türkler Neden Domuz Eti
Yemez". Tamam, dedim benim konum!" Türkçesiyle
birlikte, Ingilizcesi de var. "Domuz eti"y\e ilgili bölüm
şöyle bitiyor:
"... Göçebe toplumlar yerleşik toplumların çok rahat
ve tembelceyaşadıklarma inanmışlar, bu yargı onları ve
onlann yeme-içme geleneklerini küçümsemeye kadar
varmıştır. Yerleşik toplumların küçümsenen 'zevk'/er/
arasmda domuz da yerini almıştır. Bu arada domuzun
kendi yavrusunu yiyecek kadar obur' ve 'hunhar' bir
hayvan oluşu; eşini kıskanmadığı inanışı da bu hayvan-
dan ve etinden uzak durulmasına yol açmıştır..."
Lisede, bir Fransızca öğretmenımiz vardı, adı Arif Bu-
dak'tı. Fransızca dişi adların başında bulunan 7a"yı,
inceltmesiz okuyan arkadaşlanmıza:
-Sensin la! derdi. "La'değil, "/â'okuyacaksın!
Bunu yazana, domuz denli temiz hayvan olmadığını
nasıl anlatmalı. Pisiiğinin üzerine oturmayan tek hayva-
nın domuz olduğuna nasıl inandırmalı? Domuz eşini kıs-
kanmazmış da, onun etini yiyenler de, eşlerini kıskan-
maz olurlarmış. Bu da taa Altıkulaç'tan beri Diyanet'te
söylenir dururdu. Bunlara ne demeli? THY'nin uluslara-
rası hava yollarında seferler yapan uçağında, böyle
şeylerin yeri olmalı mı? Domuz eti yiyenier uçmayacak-
lar mı bu uçaklarla?
1
Kimin ne hakkı var, insanları satır
arasmda küçük düşürmeye? Bağnazlıkları kıracak, yok
edecek yerde körüklüyor muyuz ne? Avustralya'da gitti-
ğim yerde sofraya domuz eti geliyordu; şöyle diyorlardr.
- Öyle çok yazdın ki, seni ancak domuzla ağırlayabili-
riz diye düşündük! Gülüşüyorduk...
Uğur Mumcu geliyordu usuma:
- Sen dört ayaklt domuzlah yazıyorsun, ben iki ayaklı-
larla uğraşıyorum! Aynı şeyi yapıyoruz...
"K" ilinde imam-hatip lisesinde, bir öğrenci gazetele-
re bakıyordu. Uğur Mumcu'nun cenaze töreniyle resim-
ler vardı gazetelerde. Öğretmeni, öğrencinin gazete
okumasına sevindi:
- Aferin, dedi, gazete okuyorsun ne güzel!
- İyi oldu öldürüldüğü! dedi öğrenci.
öğretmen, öğrenciye çıkıştı:
- Nasıl söylersin böyle bir sözü?
İmam-Hatip'te öğrenciier böyle mi yetişiyorlardı?
Harp Okullarına da böyle mi gireceklerdi?
Uğur'un cenaze töreni günü, Ibni Sina sayrıevinin bir
bölümünde, sayrılar sıra bekliyorlardı. Bayanların eşle-
ri de gelmişlerdi. Bu sıra söz Uğur Mumcu'ya geldi.
Kara sakallı biri:
- Hak etmiştir belki! demez mi?
Sırada bekleyen bir öğretmen, kara sakallıya sordu:
- Siz, yarasayı bilir misiniz? Hani kuş gibi uçar!
- Evet!
- Yarasaların ışıkta gözleri incinir. Uğur Mumcu'nun
nesinden incindiniz?
Sakallı, kuyruktan çıktı, arkalara geçti.
Yeni geldim, bilmiyorum; hangi camide, Uğur
Mumcu'yu öldürenler kınandı? Bilen varsa bana açıkla-
sın. Camiler, iyiden iyiye mi "siyaset alanı" oldu, din
sömürücüleri için? içişleri Bakanı Ismet Bey, ele geçen-
leri, geçmeyenleri -açıklayabildiğince- açıkladı. Gazete-
lerde resimleri gören bir bayan, bunlardan birini tanıdı;
Çengelköy'den komşularıydı; Sivas'ın Hafik ilçesinden;
Refahçıydı! Uğur Mumcu öldürüleli beri, Necmettin
Hoca'yı da, Şevket Kazan'ı da bir telaş sarmış gibi geldi.
Fehmi Koru hazretleri zaten buralarda yok muymuş?
Iran'da ateş de bacayı sarıyor mu ne? Gözler "dinci"ci-
nayet örgütlerinin eğitildiği Iran'da...
Örhan Asena, "UğurMumcu için"şu dizeleriyazdı:
"Çekirdek paramparça olur/Ölümü aştın?/Yüzbinle-
rin yüzbinlerin üstünde/Bayraklaştın.
Birgün elbet toprak olacaktı/Naçiz vücudun/Vurdular,
bir iken/Milyon oldun.
Gördüm peşinden giderken/Nasıl kavramlaşır insan/
Gün ışığıydın, süzülüyordun/Yağış yağış bulutlar ara-
sından.
Işığa kurşun işler mi hiç?/Kurşun işler mi hiç akla?/
Sen ey yurdumun yüz akı/Kararıp kaldık, bizi akla."
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Turkiye'den göç eden
Yunanlılann oluşturdu-
ğu bir müzik türü. 2/
Emeller. istekler... Hazır.
3/ Evlilik bağıtı... "İrlan-
da Cumhuriyet Ordusu".
4/ Paylama... Brezilya-
nın plaka işareti. 5/ Franz
Kafka'nın tanınmış bir
romanı. 6/ Tuzağa düşü-
rülen şey. . İkiyüzlülük.
7/ İnce perde ya da ince
örtü... Bir otomobil mar-
kası. 8/ Takımada...
Asya'da bir ülkc. 9/ Ünlü kişilerin
cinsel yaşamlannı gözetleyip fo-
toeraflayan eazetecilere \erilen ad.
YLKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Nâzım Hikmet'in soyadı... Çift-
lik uşağı. 2/ Bir tembih sözü... Bir
gcminın başka bir gemıden ya da
kıyıdan açılması. 3/ Türk müziğin-
dc bir dizinin ışlcniş biçımine veri-
lcn ad . Şarkının scrl bir biçimde
vıırguhındığı disko müzik üslubu.
4/ Bir tür ;>por ceket... Bir nola. 5/ Gınlmesı yabanaya yasak olan ve
kuisal tutulan yer. 6/ Uzakhk ışaretı... Eskıden hük'ümdara aynlan
gemı. 7/ Kuçük erkek kardeş... Ham ıpcğı iplik veibnşim durumuna
geıiren kımse. 8/ Çok su ıçen.kimse . Bir ilacın bir kezde ya da bir
gıiııde alınması gereken mıktan 9/ Tcllı balıkçıl. tsyankâr.