Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21ŞUBAT1993PAZAR
8 PAZARYAZILARI
Yüce dağlaıııı ıııeıııleketiııcle bir geziııtiKarlı dağlar yûksek. Çok yüksek. Dün-
yanın en yüce dağlan Annapurna South
(7200 m), Hinnchuli (6400 m) ve Machha-
puchhare (7000 m) ile göz göze Tibet asıllı
Chamyoung. Sırtında 25 kg. yûk tırmanı-
yor. Peşınde iki yabancı. Ulkeyi gezmeye
gelmişler. Onlann eşyalanm taşıyor, onla-
ra Nepal'ın yeşil ormanlannı, sulan, gür
akan nehırlenni, yükseklerden düşen çağ-
layanlannı. dağ yamaçlanndakı basamak
pirinç tarlalannı ve yûce dağlannı gösten-
>or.
O sabah yola çıkmışlardı şirin Fewa gölü
kı\ısındakı Pokhara'dan. Dharapus üze-
rinden Landrung'a gidiyorlardı. Trekking
yapıyordu peşindeki iki yabana. Tüm haf-
ta boyunca onlarla birlikte olacaktı. Ti-
bet'ten kaçıp. Nepal'a geldiği günden bu
yana dağlarda köyden turist yükü taşıyor-
du. On beş yıldır. Okuması yazması yoktu.
Tek odalı evinde kansı ve üç çocuğu eline
bakıyordu. Turistleri gezdire gezdire öğ-
rendiği İngilizce son yıllarda oldukça işıne
yanyordu. Şımdı eline eski gûnlere oranla
daha çok para geçıyordu. Günde 5 dolar.
Pokhara'dan nehir kıyısından yürüyüp,
Phediye varmışlar, 900 metreden 1800
metreye iki saatte tırmanmışlardı. Sırt çan-
talan ağır olmayan iki yabana pek zorlan-
mamışü. Kısa bir limonlu çay molasından
sonra Dhampus'a doğru yükselmeye de-
vam ettiklerinden Machhapuchhare tekrar
karşılanna dikilivermışu. Tahta dağevleri
ve yeşil pirinç tarlalan arasmdan kişiyi bü-
yûleyen bir görûnüşü vardı bu yüce dağın.
Kutsaldı Nepal insanı icin. Bugüne dek
hiçbır dağa doruğuna ulaşamamıştı.
Dhampus'da güzel bir yemek molası
verdiler. Yemekten sonra biraz kestirdiler.
Sonra neşeyle yola koyuldular. Güzel köy-
lerden geçtiler. Pirinç tarlalannda çalışan
ya da bambu kesen canayakın insanlarla
NEPAL
sohbet ettiler. Kocaman
ağaçlann gölgesinde yü-
rüdüler. İki saat sonra
Landrung'a vardıklan-
nda akşam oluyordu
1800 m. yüksekte. Güneş
Annapurna South'un ar-
kasında ağır ağır kaybo-
luyordu.
Ertesi sabah kahvaltı- ^ ~ ^ ^ ~ ~ ~ ~
ya oturduklannda ise kıpkırmızı bir dağ
vardı karşılannda. Doğan güneşin renkle-
rindç, O gün yolculuk Chornrong'a (2000
m.) idi. Once nehir vadisine inecekler. son-
ra yine yükselecekJerdi. Zor bir yürüyüş
onu ve peşindeki iki yabancıyı bekliyordu.
Akşamüstü Chomrong'a ürmandıklan-
nda bitkin, fakat mutluydular.
Ertesi sabah kariı dağlarda yine bir renk
çoşkunluğu vardı. Doğan güneşin kızıUı-
ğında inanılmaz renklere bürünmüştü do-
AHMET
ARPAD
ruklar. Annapurna base-
camp'e doğru yola koyul-
dular. Pirinç tarlalan arası-
nda 2500 m.'ye yükseldiler.
Yemek molası verdıklerini
Khuldi'de dağ polisı. Ilın-
ku'dan öteye gitmemeleri-
ni önerdi. Kampa ulaşan
yola cığ düşmüştü. Ye-
^^^™^™^~ mekten sonra 3 saat yürü-
yüp, konaklamağa karar verdiler.
Küçük dağ evinin mutfağında akşam ye-
meğinden sonra iki yabana onunia iskam-
bil oynadı. Gürül gürül yanıyordu ocak.
Sohbete daldıiar. Chamyoung onlara gün-
lük yaşamırun sorunlannı anlattı. NepaT-
de üç çocuğu birden okutmanın olanak dışı
ojduğunu söyledi. Fakat o ne yapıp yapıp.
hiç olmazsa birinci sınıfa başlayacak bü-
yük oğlunu adam edecekti. İlkokulundan
sonra mutlaka özel İngılız lısesine verecek-
ti. Devlet okullannı bitirenlerin başanya
ulaşması bu ülkede hemen hemen olanak-
dışıydı. On beş yü önce anne ve babası ile
Tibet'ten Nepal'a kaçtıklannda mutlu bir
yaşama gittikJerini sanmışlardı. Son 40 yıl-
da ülkelerini terkeden 1 milyondan fazla
Tibet'lınin tek kazana hür bir yaşam ol-
muştu. Burada hiç olmazsa Çin boyundu-
ruğunda yaşamıyorlardı. Ancak kraliyet-
ten demokrasiye gecme aşamasında olan
Nepal'de yaşam savaşı vermek de oldukça
zordu.
Sabah kahvaltısını dağ evinin terasında
yapülar. Yüce Himalayalar'ın gökyüzünü
delecekmış gibi 7 bin metrenin üzerine > ük-
selen bu üç dağı ile burunu buruna oturu-
yorlardı. Bu tepelere ürmanmak, onlan çe-
pecevre dolaşmak mümkündür. Beş bın
metrenin üzerine çıkan yollarda yürümek,
karlan ve buzullan aşıp, tekrar vadiye ın-
mek tam 3 hafta sürüyordu.
Dönüş yolunda Ghandrung'dan (1900
m.) geçtiler. Son günde de Chandrakot
(1400 m.) üzennde Phedi'ye, oradan da
Pokhara'ya indiler. O gün tüm yol boyun-
ca katır kervanlanna rasüadılar. Yüzlerce
beyaz katır sırtlannda yük torbalan kuzey-
baüya doğru dağlara tırmanıyordu. Ne-
pal'in Tibet sırunna, Jomosom üzerÛK
Mustang Kraliyeti'ne gidiyorlardı. Katır-
larla dağ köylerine mal götüren tüccarlann
en son durağı Mustang, Nepal sınırlan
içinde idi. Yabanalann çok zor izin alarak
ve 500 S vıze ücreti karşılığı girebildigi kra-
liyetin başkentı Mustang'ı cevreleyen sur-
lann kapılan hergece kilitleniyordu.
Ertesi sabah 14 kişilik ucakta sadece iki
yolcu vardı. Chamyoung onlara el salladı.
Küçük uçak sıs bulutlannı delip yükseldi.
Pencerelerden Hımalaya'lara doyum ol-
muyordu. Dünyanın çatısı bu yüksek dağ-
lar Katmandu'ya kadar eşhk etti onlara.
PoıtekizlileiTiı
son keşfi turizmBir yanına Atlas okyanusunu
bir vanına Akdeniz'i alan Por-
tckızın ünlüdenizcisi Vascode
Gama yüzyıllar önce dünyayı
dolaşmış, yeni yerler keşfetmiş-
U. Vasco de Gama'dan başka
bırçok kaşıf çıkmış Portekiz'de.
Bu kaşıfler deniz yoluyla dün-
yayı dolaşarak dünyanın düz
tepesi şeklinde olmadığının bi-
Iınmesıne yardıma olmuşlar.
Şımdiki Portekızliler de son
olarak kendı ülkelenni keşfet-
mişler, modern kaşifleri, tunst-
leri ülkelerine getirenin yolunu
bulmuşlar. Clke nüfusundan
fazla tunstin geldiği Portekiz'de
başanlı bir turizm politikasının
uygulandığı turistik merkezlen
gezince bile anlamak olası.
1983 seçimlerinden sonra en
çok oyu alan Sosyalist Parti,
çoğunluğu sağlayamayıp hükü-
meti kuramayınca, Sosyal De-
mokrat Parti ile koalisyon hü-
kümeti kurdu. Soares baş-
kanlığındakı hükümet, 8 aylık
(540 gün) acil sorunlar prog-
ramını başlattı. Bu alanda aü-
lan adımlarla Portekiz 4 Ocak
1986'daATyeahndı.
1983 yılında kurulan bu koa-
lisyon hükümeti, dar boğazdan
kurtulup ekonomiyi düze cı-
karmak için bir şeyi keşfetti:
T r i " \{ l I
1985 yılında Portekiz'e giren
MP Travel acentesi, bugün
yılda 350 bın Alman müşterisi-
nı bu ülkeye getiriyor. Ülkenin
güney sahilleri, en çok ziyaretçi
çeken bölgesı. Algarve eyaleti
tatil köyü, otel ve villalarla dolu
bir bölge yatak kapasitesi 8 bın
olan bölgede çevre açısından
çok az hata yapılan bölge ülke
yöneticilen, Avrupa'nın tu-
nzmde söz sahibi olan komşu-
lan İspanya'nın hatasını gördü-
ğünden Avrupa'nın turizmde
söz sahibi olan komşusu İspan-
ya'nın hatasını Portekiz de yap-
mayarak sağlıklı bir tunzmin
CARVOEIRO
BÜLENT
ECEVtT
temellerini atmjşlar.
MP'nin konuğu olarak geldi-
ğimiz Portekiz de Algarve böl-
gesinde Carvoeiro kasabasında
kalıyoruz. Burası Kemer ya da
Fethiye'ye benziyor. Kasa-
banın merkezinde Smilers Bar'-
da oturuyoruz. Rehberimiz
Andrea'nın burayı tercih et-
mesinin nedeninı girince an-
ladık. Meğer 1554 yılında kor-
san Kara Ahmet'in Portekiz
kıyılanna gelip ıle Portekiz keş-
finı yapanlardan olarak tarih
kitaplanna geçmiş.
Bann bınası eski bir yapı,
40-50 yıllık olduğu söyleniyor.
Ehıvara çizilmiş tablo Türk
Korsan Kara Ahmet'in Carvo-
eiro ya geldiğini anlatıyor.
"Korsan Türk Kara Ahmet"
olarak üst yazısı bulunan tab-
loda kuru kafa şekilli korsan
bayraklı gemiler var.
Andrea bann sahibinden
edindiği bilgileri aktanyor.
Tabloyu yapan Horacio adh
bir Afrikalı bu binayı yapıp an-
nesini oturtunıpkendisi Afrika
kıyılanndaki Cabo Verde adb
bir adaya geri dönmüş. Ya-
şamını da burada devam ettir-
miş. Portekiz sömürgesi olan
bazı adalar Afrika kıyılannda
bulunuyordu. Sömürgecilik
bittiğinde de Portekiz'e gelmek
isteyenler getirilmış, yerleşme-
lerine olanak tanınmış.
10 milyon nüfuslu Portekiz,
geleceğini turizme bağladığı or-
tada. Bunda da başansını ülke-
ye gelen turist sa>ısından bütün
dünyaya gösteriyor. Günümü-
zün gezginleri tunstler Porte-
kiz'i keşfetmişler. Dansı Türk
turizminin başına...
Insanolmanınzamaııı
Dünyaca ünlü Rio Karnavalı'na önceki gün
start verildi. Belediye Başkanı Cesar \1a-
ia'nın kamaval kralına kentin anahtannı teslim etmesiyle başlayan kutlamalar ayın 24'üne
dek tüm hızı ve çılgınlıklarıyla sürecek.- Dünyanın birçok yerinden turist çeken Rio Kamavalı
çdgınlıklara ve taşkınlıklara varan kutlamalara dönüşüyor.(Fotoğraf:REUTER)
Stockholm merkezine git-
mekte olan metroda benim bu-
lunduğum vagona bindi.
Kadının yaşı 70'i aşkındı. Başı-
nda, eflatun renkli bir bere
vardı; elinde de büyük bır çan-
ta. Karşımdaki koltuğa oturdu.
Yuvarlak çerçeveü ve kalın
camlı gözlüklennın ardından
sımsıcak bana ve yanındaki
Hindistanlı kadına baktı.
Yaşh kadın "Bugün cömert
bır günüm'' dedi, "şanslısınız!"
Çıkanp bir dergi uzattı. "Beda-
va dağıtıyorum."
Dergiyi, abşagelinmiş boyu-
tu farklı olduğu halde hemen
tanıdım. "Bızim İnsanlar" adh
ve İsveç Sol Kadınlar Derneği
tarafından çıkanlan aybk der-
giydi.
Bana uzattığı dergiyi teşek-
kür ederek aldım. Aynca dergi-
yi tanıdığımı belli eder bir şeyler
söyledim. Yanımdakı Hintli
kadın, ona uzatılan sayıyı al-
madı. "Bende var" dedi, bozuk
İsvecçcsiyle. Yüzündeki kur-
nazca gülümsemeden yalan
söylediğini anladım. Ardından
yaşh kadının yüksek sesle ko-
nuşmasından sonra doğan ya-
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
pay sessizliğin bilincine vardım.
Vagondan çıt çıkmıyordu.
Kadın giderek artan bir şaş-
kıniıkla "Başka dergı isteyen
yok mu" diye sordu ve gözlen-
ni, bakışlannı kaçıran yolcula-
nn üzerinde gezdirdi. "Para is-
temiyorum, bir önceki sayı,
ama yeni sayıhr yine de" dedi.
Hintli kadın sordu.
"Dergin değersiz miT' ve ek-
ledi, "Neden bedava veriyor-
sun?"
"Dergirn çok değerli" diye
yanıt verdi yaşh kadın. Gözle-
rinde behren üzüntüyü görebib-
yordum. "Yıllanmı bu dergiye
verdim, tüm ınsanlann iyibği
icin."
Vagondaki sessızlik sürüyor-
du. Yaşb kadın, çantasmdan
son sayısı olduğunu söylediği
dergiyi çıkartü. "Bunu satmak
Alkışlarlageçti kocabir yaşamPerdenin kapanmasıvla bir
alktş rufanı kopuyor. Ojuncular
izle>idkri selamlıyor. TÛfan bü-
yiiyor. Gercı arük Moskova tiyat-
roün eskisi gibi dolmayor. Âma
aUuşlar sanki hiç azatananuş gibi.
Aklûna Komünist Partisi'ııin eski
kongreteri geliyor. Konuşmalar
kadar alkışiar da zaman alırdı
kongreienie.
Leningrad t'ni>ersitesi'nde st-
navlara hazırlanırken kongreierde
yapdan konuşmalan neredeyse ez-
berierdik. Ders kitapiannuzda,
Brejne>'in >e öteki parti yöneti-
cilerinin konuşmalannın arasında
ve sonunda sık sık parantez içinde
şu cümkler yer alırdı:
ş
"Yoğun alktslar."
"Bir tufana doaüşen yoğnn ve
sürekli alkıştar."
Fakültede l mayıs. 7 kasım gibi
önemli gûnkrde dekanın, faküHe
parti sorumlusunun, komsomol
sekreterinin konuşmalan öğren-
cikrin •'yoğım >e sürekli" alkı-
şlanyla karşılanırdı. öndeki şak-
şakçıiann yüz ifadeieri ckkü ve so-
rumluydu. \rkadakikr şamata
yaparak alkış tutarlardı. Ama
hem öndekiler, hem de arkadaki-
ler, konuşnıacının mevkiine gore
gâcünü ayarladıklan alkıslannı
aksatmazlardı. Okııllarda, işyer-
lerinde, örgütkrde hep aynı tablo
vardı: Alkışlar, yoğun alkışiar.
Ailuşlama eykmini dmıyada en
çok seven halk beriıalde bu diye
düşünürdüm sık sık.
MOSKOVA
Derken Brejnev öldü. Yerine
Andropot geldi. Onu Çernenko a-
ledi. Sonra da Gorbaço\. Liderier
sürekli değişiyordu. Baki kalan al-
kışlardı. Yoğun ve sürekli alkı-
şlar...
Başmdan beri tarihi tabiolar al-
kışlarla çerçevetenhordu. Alkı-
şiarla onaylanıyordu diktatöriük
yasalan. Alktşiarla selamlamyor-
du başka ölkeleri işgal karariarL
Demokratik özgürtukleri kısıtla-
manm gerçekleri alkışiar eşiiğiade
açıklanıyordn.
Düşünce yoktu. Alkış vardı.
Şinidi güzel bir oyundan sonra
tiyatro emekçilerini alkışlamak-
tân daha doğal bir şey olmazdı ta-
bii. Buna tepki göstermenin, huy-
Ianmanın alemi yoktu. Belki de
benim tepkim "anti-alkış" bir
komplekse dönüşmüştü. Bir za-
manlar benim de alktş üreticileri
arasında bulunmamdan kaynak-
ianan bir kompleks.
Ama ne yapayun, sevmiyonnn
iki etin ses çıkaracak biçimde bir-
birine vvnıbnasuı. Bana politik
oyunlan, ucuz potitikacıları dü-
şundüriiyor bu iş. Söyleoen söz ya-
lan veya boş da olsa, alkış istenen
yerde ses yüksehiliyor. Güçlû bir
vnrgu yapilıp sözcöğün son hecesi
coşkuyta kalabalığa fırlatıhyor.
Vee...aUuş!...
Ben bu yazıyı yazarken evimde
yaşlı bir Rus usta tamir yapıyordu.
Ona anlattım bu konuyu. Sessizce
dinledi, ara sıra gözJenni yumarak
destekledi beni.
- Evet, dedi, gercekten de alkı-
şlarla geçti koca bfar yaşam. Ama
bundan böyle politikacuara alktş
malktş yok. Yalnızca söigü var
onlar için!
İşte böyle! Alluş yoksa sövgü
var. Sanki ikisinden birini seçmek
şart
Keşke bütün in^aniar sakin ve
düşönerek düılemesini bflseter.
Alkışsız ve sövgusüz...
zorundayım" dedi. O zamana
dek dudaklannda baştan savıa
bir gülümsemeyle kadını izle-
yen karşımdaki orta yaşh, san-
şın adam lafa kanştı:
"Kaça?"
Kadın derginin tutannı söy-
leyince, adam hafif bir ıslık çal-
dı:
"O çok pahalı!" dedi, "bir bi-
ra parası."
Vagonda gülüşmeler duyul-
du. Yaşlı kadın, bu zamanda
dergi çıkarmanın çok pahabya
patladıgjru söyledi. Hintli be-
nim canımı sıkan gülümsemesi-
ni sürdürerek sordu.
"Öyleyse neden uğraşıyorsu-
nu? Günlük gazeteler yetmiyor
mu?"
Yaşh kadın, karşıbk verdi.
"Neden soluk aîıyoruz? Ne-
den acıkıyoruz? Birisinin böyle
işleri yapması gerek. Herkes bir
başkasından beklerse sorumlu-
luk almayı, kimse bır şey yap-
maz."
Karşımda. kadının yarunda
oturan yaşh Isveçli yeniden lafa
kanştı.
"Bunlann zamanı geçti ar-
uk" dedi.
Kadın, dergisini çantasma
geri sokmadan önce bir kez da-
ha sordu:
"Yeni sayıyı da mı kimse iste-
miyor?" Çıt çıkmadı. Eski sayı-
yı alan tek ben olduğum için,
gözler benim üzerimdeydi. Bir-
şey engelledi beni. "Ver bir ta-
ne, bir bira az içerim" diyeme-
dim. Tren durmak üzereyken
ayağa kalktı yaşb kadın ve an-
cak o zaman yanındaki adama
yanıt verdı:
"İnsan olmanın zamanı asla
geçmez."
Sonra başı önünde, kocaman
çantasını zor taşıyarak vagon-
dan çıktı. Eflatun renkli beresi,
içeri girmekte olan yokulann
ardında kayboldu. Tren yeni-
den hareket edince, elimdeki
dergiyi okşamakta olduğumun
bilincıne vardım. İçim sımsı-
caktı.
Hiçbir şey için çok geç olma-
dığını bir kez daha anlamışüm.
Bir de çaresizlik ölse!
Sevgili
YAMAN OKAY
çok özleyeceğiz.
FUL
TANITIM
Ailemizin can dostu, değerli sanatçı, sevgili
YAMAN OKAY'ı
kaybetmenin büyük acısı içindeyiz. Meral'e,
kederli ailesine başsağlığı ve sabır dileriz.
Zeynep, Levent, Mine, Ahmet
PİRİŞTİNA
Acı Kaybımız
Deli gönüllü, iyi insan, iyi yurttaş, değerli
sanatçı arkadaşımız
YAMAN
OKAY'ı
genç yaşta yitirmenin derin üzüntüsü
içindeyiz. Ailesine, sanatçı dostlanna,
izleyicilerine başsağlığı dileriz.
BUGAYYAPIM .
YAMAN'ımızı
kaybettik.
ANKARA SAN AT TtYATROSU
Düşündükçe seni, içimizde dağ gülleri açacak.
Bu kadar çabuk bitirilmez işler
Her gün iki yanımıza uzanacaksın...
Neferliğin, ustalığın gücümüz olacak.
Seni çok özleyeceğiz..
Yönetim Kurulu üyemiz
Sevgili
Yaıııan OKA Y'ımızı
kaybettik.
Tüm sevenlerin ve sanatçı dostlann başı sağolsun.
ÇASOD
Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği
İLAN
CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESİ
1987 969
Da\ acı Kanber Aslan ıle davalılar Mustafa Tümünürkan ve Ark. arasın-
daki taksım davasının venlen karar gereğince;
Davahlardan Nenman Kaya ve Fatma Kantar tüm aramalara rağmen
buiunamadıgından ilanen leblıgat yapılmas/na karar ıcnlmışlır.
Da\a konusu Ceyhan ılçesı G Ö Paşa Mahallesı. 424 ada. 7 parsel sa-
yılı taşınmazın davabnın yokluğunda satışına karar venlraış olup ış bu
ılan karar >enne geçmek üzere 7201 sayılı kanunun 28 maddesı uyannca
ilanen teblığ olunur 10.2 1993
Basın: 46308
Sevgili ve güzel
YAMAN da
gitti. Onu hiç unutmayacağız.
Hayal Kahvesi
Değerli sanatçı arkadaşım,
Dostum, kardeşim
YAMAN
OKAY'ı
kaybetmenin büyük üzüntüsü
içindeyim. Tüm sanat ailesine ve
dostlanna başsağlığı dilerim.
FATMA GİRİK
Şişli Belediye Başkanı
Kardeşimiz, dostumuz sanatçı
YAMAN
OKAY'ı
kaybettik; üzüntümüz sonsuz. Tüm
dostlan ve sanatçı arkadaşlanna
başsağlığı diliyoruz.
Şeref GÜR, Figen GÜR, Orhan
ÇAĞMAN, Tank AKAN, Zeki
OKTEN, Güler ÖKTEN, İsmet
KAZANCIOĞLU, AM
ÖZGENTÜRK, Erol ÖZKÖK