Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21ŞUBAT1993 PAZAR
12 DIZIYAZI
DOĞU DÜNYASININ
BÜYÜK
DÜSÜNÜRÜ
İBN SİNASonja- Burchard Brentjes
2 Ö2ügüi
Üstad,vezir• Kendisinden Aristoteles'in eserlerini tefsir
etmesini rica edince, şöyle dedi:"Böyle bir işe
girişecek vaktim yok. Ama istersen, bana doğru
geldikleri kadanyla bu ilimleri, karşıtlanyla
polemiğe ve hesaplaşmaya girmeden açıklayan bir
kitapyazayım."
• İbn Sina'run takdire değer husSîyetlerinden biri
de, yeni bir kıtabı başından sonuna kadar
okumamasıydı; kendisine hizmet vearkadaşlık
ettiğim 25 yıl içinde böyle yaptığını görmedim. Zor
böJümleri ve karmaşık sorunlan arayıp çıkanyor ve
yazann bu konuda nedediğine bakıyordu.
-3-
Sonradan Rey'e taşınan üstad, orada
prenses Seyyide ile oğlu Mecd
ud-devie'nin hizmetine girdi.
Prensesleoğlu, üstadın ününü
aldıklan mektuplar vasıtasıyla
duymuşlardı. O sıralar Mecd
ud-devle ağır bir meiankoliye
yakalanmıştı ve üstad da onu
iyileştırmeyeçalıştı. İlmül Ahire
(Eskatoloji) kitabını orada kaleme
aldı. Hilal ibn Sadr ibn Hasan'ın
öldürülmesinden veordunun
bozguna uğramasından sonra Şems
ud-devlenin Bağdat'tan gelerek şehri
kuşatüğı ana kadar Rey'de kaldı.
Ancak gelişen olaylar onu önce
Kazvin'e. oradan da Hemedan'a göç
etmeye ve Kadranoğullannın
hizmetmegirerek onlann işlerini
idareeuneye zoriadı. Şems ud-devle,
üstadın burada olduğunu duyunca
hemen sarayına çağırdı, çünkü sancılı
bir hasialığa yakalanmıştı. Allah'ın
inayetiyle onu iyileştirdikten,
kendisini hediyelere boğduklan
sarayda 40 gün 40 gece kaldıktan
sonra evine döndü. O günden itibaren
artık emirlerin sofrasında yer
alnordu. Emır, Unarlarla
(Hüsameddin Ebu Şevk Faris ibn
Muhamnıed ibn Aıuıaz) savaşmak
üzere sefere eıktığı zaman, üstad da
kendisine katıldı. Ancak Şems
ud-devle kaçmak ve Hemedan'a
çekilmek zorunda kaldı. Kısa süre
sonra vezirliğe geıirmek için üstadı
aradılar. Görevi kabul etti, ama ordu
içinde ona karşı bir ayaklanma patlak
\ erdi: evini kuşatular, kendisini
zindana aüp malını mülkünü
yağmalayarak elındekı her şeyi alıp
goıürdüler. Askerleremirden,
ûsi.dın asılmasını istiyorlardı, ama
emir onlan yatıştırmak ıçin sadece
vezirlikten uzaklaştıracağını söyledi.
Üstad 40 gün boyunca Ebu Sa'd ibn
Dabduk'un (şeyh Ebu Sa'd ibn
Dahd > ıe\ındegizlendi. Ancak Şems
ud-devle yenıden sancılanınca onu
aray.p bulmalannı emretti. Bunun
üzenne üstad saraya gitti ve emır de
kendisinden özürdiledi. Emiri
iyileştirmeyeçalışan üstadı saygıyla
karşıladılar, hatta tekrar vezirliğe
getirdiler
İlim ve eğlence
O sıralar kendisinden Aristoteles'in
eserlerini tefsir etmesiniricaetmiştim.
Bana şöyle cevap vermisti: 'Böyle
büyük bir işe girişecek vaktim yok.
Ama istersen. bana doğru geldikleri
kadanyla bu ilimleri, karşıtlanyla
polemiğe ve hesaplaşmaya girmeden
açıklayan bir kitap yazayım: bunu
seve seve yapanm." Tabii ki buna raa
olmuştum. Sonradan "Şifa" adıru
verdiği kitabının fızik bölümüyle işe
başladı. Ogünlerde "Kanun'un
birinci cildini bitirmişti. Her gece
evinde öğrenciler toplanıyordu. Ben
"Şifa' kitabını, bir başkası da
"Kanun"u değışerek okuyorduk.
Bitirince de şarkıcılar geü'yor, dört
başı mamur bir şölen tertip
ediyorduk. Ancak okuma
toplanülannı yalnızgeceleri
yapabiliyorduk, çünkü üstad
gündüzleri emirin hizmetindeydi ve
hiç vakti olmuyordu.
Bu durum bir süredevam etti, sonra
Şems ud-devle, Tanm seferine çıku:
ama şehre yaklaştığında tekrar
sancılandı, üstelik düzensiz
yaşamaktan gelen başka hasialıklar
daeklendi buna. Çünkü üstadın
tavsiyeleriru dinlemek istemiyordu.
Öleceğınden endişelenen askerler onu
bir tahtırevanla Hemedan'a taşıdılar;
ama emir yolda öldü.
Böylece Şems ud-devle'nin oğlu.
emirlik rnakamına geçti. Vezirük
görevini tekrar alması için üstada
ricada bulundular, ama o reddetti.
Ala ud-devle'ye gizlicegönderdıği
mektuplarla, ondan kendisini
hizmetine almasını rica ediyordu.
Üstad bu arada Ebu Galib el-Artar ın
(baharat taciri) evinde
gizlenmekteydi. Kendisinden "Şifa"
kitabını bitirmesiniricaettim. Bunun
üzenne Ebu-Gaüb'den kağıt kalem
istedi ve onun getirdiği yaklaşık 160
sayfa tutanndaki kağıda, temel
sorunlann başlıkfannı yazmaya
başladı. Tek bir kitaba ya da özgün
metne bakmadan. daha çok
yazmaya devam etti. Kalebentte
"Tedvir-i L'mur" kitabını, "Hayy ibn
Yakzan"risalesinive "Sancı"
kitabını kaleme almıştı. Hemedan'a
geldikten hemen sonra da "Kalp
Hastalıklannın Devası" kjtabını
yazdı. Bu minval üzere birkaçyıl.
geçti; bir taraftan Tac ül-Mülk de
üstadı kazanmak için kendisine
vaatlerde bulunuyordu. Ama bir ara
Işfahan'a gitmek için fırsat çıktı.
Üstad, kardeşi, ben ve 2 köle, derviş
kıbğmda gizlice şehri terk ettik ve
gözden kaçmış aritmetikle ilgili bazı
müşahedelerden ve müzıkteki bazı
sorunlardan duyduğu kuşkulan
Euklidelkitabındaizharetti. Şifa
kitabı, Botanik ve Zooloji hariç,
bitmışti. Bu iki bölümü, Ala
ud-devle'nin Şapur'a taşındığı
yıllarda yolda yazdı. Seyahat
sırasında aynca "Halas" kitabını da
kaleme almıştı. Ala ud-devle'ye
iltihak eden üstadı, emır her zaman
sofrasında ağırlıyordu ve hatta Ala
ud-devie Hemedan üzenne yüriidüğü
İbn Sina'ya ait fbranice bir metinle biriikte kuBandan eczane resmi ("Tıp Tarihi
hafızasından ve ezbere bütün temel
sorunlan kağıda dökmesi iki gün
dahi sürmemişti. Sonra bunlan
önüneçekti ve eline kalemi alarak her
sorun için bir tefsir yazmaya başladı.
Birgünde 50 sayfa yazmış, zooloji ve
botanik dışında, neredeyse fızik ve
metafızik konulannı bitirmişti.
(Sonra Mantık'a başladı ve bir
bölümünü kaleme aldı.) Ama üstadın
Ala ud-devle ile yazışmasına içerieyen
Tac ül-Mülk. onu suçlu bularak her
yerde aratmaya başladı.
Düşmanlanndan birinin ele
vermesinden sonra yakalanarak
Fardağan adında bir kalebente atıldı.
Orada yazdığı bir şıirde .öyle
diyordu:
Gördüğün gibi iceri girdiğim ne
kadar belli,
Ama tekrar dışan çıkacak mıyım, işte
buçokşüpheli...
Zindanda bile
Zindanda 4 ay kaldı. Sonra Ala
ud-devle, Hemedan üzerine
yürüyerek orayı zaptetti. Tac
ül-Mülk kaçarak üstadın bulunduğu
kalebente sığındı. Ama Ala ud-devle
Hemedan'dan çekilince Tac ül-Mülk
ile Şems ud-dev le'nin oğlu
Hemedan'a döndüler ve üstadı da
beraberlerinde götürdüler. Burada
bir Şii'nin evine yerleşen üstad, "Şifa"
kitabının Manük bölümünü
İsfahan yakınlanndaki Tabaran'a
ulaşük. Yolda büyük sıkıntılara
katlanmak zorunda kalmışük.
Burada bizi üstadın dostlan ile emir
Ala ud-devle'nin yakınlan karşıladı,
üstada yeni elbiseler getirdiler, bir
merasim arabası tahsis ederek
kendisini Kunkanbad'da Abdullah
ibn Babi'nin evine yerleştırdiler ve
bütün ihtiyaçlannı karşıladılar.
Burada Ala ud-devle'nin sarayına
giden üstada herkes layık oiduğu
saygıyı gösterdi. Emir Ala ud-devle
cuma akşamlan kendisinin de hazır
bulunduğu felsefe toplantılan tertip
etmişti; buraya değişik görüş ve
düşüncedeki bilginler davet edilmişü.
Üstad da toplantılara kaülıyordu ve
nezaretiyle
vazifelendirdi.
Müşahedelerde
bugün de görülen
ufak tefek
eksikliklerin
sebebi, çoğu
hangi ilim söz konusu olursa olsun
kimse onün bilgi seviyesine
ulaşamıyordu.
Yolda da yazıyor
1922, Jena)
zaman, üstad kendisine refakat
etmişti.
Ala ud-devle'nin de bulunduğu bir
akşam sohbetinde, geçmişteki
müşahedelere dayanarak hazırlanmış
astronomi cetvellerindeki eksiklerden
sözedildi. Bunun üzerine emir,
üstada bu yıldızlan müşahede
etmesini emretti ve bunun için istediği
kadar harcamada bulunabıleceğini
söyledi. Üstad,
hemen işe başladı
ve beni de
sorunlann büyük
bölümü çözülene
kadar, gerekli
aletlerin imali ve
yardımcı işcüerin
LIBKI Q.VJNQVh
CA.VON1S MtDJClN \f •
A B V A L J P R J N C I P I S
F ! 1 I I S I N AE
Üstad, İsfahan'da "Şifa" kitabının
son bölümü üzerinde çalışıyordu. zaman
Aynca "Mantık" ile "Almagest"i katlanmak
tamarnladıveEuklid,Antmetik. zorunda
Müzik için birer elkitabı kaleme aldı. kaldığımız
Matematik kitaplanna kesinkes meşakkatli
zorunlu gördüğü ilaveler yapıyordu. yplculuklardır.
"Almagest"te, görüş açısının Üstad,
farklılıklannı 10 yeni şekille izah etti. İsfahan'da
son bölümünde de tamamen nev'i "Hikma-i Alai"
şahsma münhasır astronomi kitabını da
nazariyelen önesürdü. Geçmişte kaleme almıştı.
AVICENNAE
U ü f H # f d f c* M -JC'I
V
InT
'Kanun'un I593'te Roma'da yapılan
baskısuıın Latince-Arapça kapağı
Üstadın takdire değer
hususiyetlerinden biri de yeni bir
kitabı başından sonuna kadar
okumamasıydı; kendisine hizmet ve
arkadaşlık ettiğim 25 yıl içinde bır
defa olsun böyle yaptığını görmedim:
daha çok kitaptaki zor bölümleri ve
karmaşık sorunlan arayıp çıkanyor
ve yazann bu konuda ne dediğıne
bakıyordu. Böylece onun ilmi
mertebesını de anlıyordu.
Bir gün üstad, emirle sohbet
ediyordu. Yanlannda Ebu Mansur
el-Cubai de vardı. Dilbilgisiyle ilgili
bir sorun üzerine konuşuluyordu ve
üstad, konu hakkında bütün
bildiklerinı anlattı. Bunun üzerine
Ebu Mansur üstada dönerek dedi ki:
'Sen bir feylesof ve bilgesin, ama
anlattıklannı çekici hale getirebilecek
kadar dilbilgisi (filoloji) kitabı
okumadın." Bu sözler üstadı çok
öfkelendirmişti: 3 yıl boyunca
dilbilgisi üzenne yazılmışeserleri
inceledi. Horasan'dan Ebu Mansur
el-Ashari'nin "Dilbilgisi Eğuimi"adlı
kitabını getirtti. Böylece üstad,
dilbilgisinde de ender rastlanan bir
seviyeye ulaştı. 8 adet kaside kaleme
aldı: bunlar çok az görülen dil
ifadeleriyle doluydu. Aynca 3 kitap
yazdı. Biri tbnel Amid'in, ikincisi
Sabi'nın ve diğen de Sahib'in
üslubundaydı. Bunlann bir arada
ciltlenmesini ve deri kapağmın suni
olarak eskitilmesini emretti. Sonra
emire. kitabı Ebu Mansur
el-Cubai'ye göstermesiniricaetti.
Emir söyleneni yaptı ve şöyle dedi:
'Bu cildi av sırasında çölde buldum.
Şuna bir bak da bana neden
bahsettiğinı anlatıver.' Ebu Mansur
kitabı eline alarak birgöz attı, ama
ıçindekilerden birçoğunu anlamadı.
Bunun üzerine üstad şöyle dedi:
'Kitaptaki anlamadığın yerler
dilbilgisi üzenne yazılmışeserlerinşu
ve şu bölümlennde yeralmaktadır."
Ve üstad belli başlı dilbilgisi
kitaplanndan aklında tuttuğu söz ve
tabirleri zikretmeye başladı. İşittiği
sözler karşısında hayretler içinde
kalan Ebu Mansur. buna bir türlü
inanamadı. Sonra bu makaleleri
üstadın yazdığını ve bunun da bir
zamanlar üstada karşı gösterdiği
saygısızlıktan ileri geldiğiru fark etti.
Hemen özür diledi ve affını rica etti.
SonraJagunlerdeustadAraplisa.nl
adını verdiği birdilbilgisi kitabı ~
kaleme aldı; ogüne kadar dilbilgisi
üzerine böyle bir eseryazılmamıştı.
Ama üstad onu temize çekmedi, bir
müsvette olarak kalan kitabını
ölümünden sonra bir düzene
koymaya da kimse yanaşmadı.
Üstad kendi tatbikatlan sebebiyle tıp
sahasında zengin tecrübeler
kazanmış ve bunlan "Kanun"
kitabına ilhak etmeye karar vermişti.
, Bu maksatla, aldığı
notlan bir araya
getirdi, ama Kanun
Kitabfnı
bitirmeden önce ne
yazık ki notlann
hepsi kayboldu. Bu
müşahedelerden
biri şöyleydi: Bir
gün üstadın başı
ağnyordu. bir
madderün beyin
zanna doğru
yükselmek istediği
kanaatına vardı; bu
sebeple meydana
çıkacak kaşıntılara
karşı
koyamayacağını
düşündü. Bunun
üzerine getirttiği
karlan küçük
parçalar haiinde bir
havluya yaydı ve
başınasardı.
SÜRECEK
-Vrt
D N B I N L E R
İÇİN YAZDI
-21-
Cinayete seyirdkahmlav24 Ocak.saat 14.00
dolaylanndaydı. Okulun
kanünindeydım. Haberi
duyunca donup kaldım, şok
oldum: 'Gazeteci-Yazar Uğur
Mumcu. Ankara'da uğradığı *
bombalı saldın sonucunda öldü."
İnanmak istemiyordum. ama
haber gerçekti.
üazetealerin öldürülmesi
gündemden kalkmayan bir konu
lolarak mı kalacak? Son birkaç
yıJda durmadan gazetecjler
bldürülüyor. Cinayetlerin faili bir
iürlü bulunmuyor. Bazı ileri
gelenler. öldürülen gazetecilerin
bir bölümünü gazeteciden
sayıyor sadece. fki-üç ay önceki
Dalgalanan bayrak: Uğur MumcuUğur Mumcu'nun karanhk eller tarafın-
dan haince kattedilmesi. bardağı taşıran son
damla oldu. Çağdaş, aydınlık, özgürlük dolu
yannlaruruz için toplumumuzun yandan
fazlası ayağa kalktı. Bir anda birleşti, kenet-
lendi. Tünı öfkesini, kararlıLğını tek bir be-
yin, tek bir yürek, tek bir ağız halınde. duy-
mak istemeyen kulaklara haykırmaya baş-
ladı. Haykınşlar sürüyor veartık sanınz dur-
mayacak. Çünkü güçlü bir damla bardağı
taşırdı Taşkın yayıbyor, yayıldıkça büyü-
yor.
Gerçekten gurur verici birgefişrne... Ama
ne yazık ki doğanın yapısındakı çelişki, insan
yaşamının her kesitınde de var. Böyle bir ge-
lişmenın su yüzüne çıkabilmesı için Türk öz-
gür basırunın güçlü ve korkusuz bir kale-
mini. Sevgili Ugur Mumcu'yu yitinnemiz
gereldyormuş. Ancak her çeltşkinin olumlu
bir yönü vardır. Çünkü çelişki doğurgandır;
bedeniyle yitirilen Uğur Mumcu, düşüncele-
riyle, savaşımını verdiği y üce ilke ve değerler-
le, milyonlarca beyinde yaşamaya ve ürünle-
rini vermeye başladı bıle Ne mutlu ona.
Böyle bir ölüm, böyle bir ölümsüzlûk "pek
çok azlar'a nasip olur.
Evet Uğur Mumcu'nun ölumü, bardağı
taşıran son damla oldu, ama taşmak ıçin de-
vınim ıçin hazır bekleyen bır birikim. bir
kaynak zaten vardı. Önünde sonunda bu ol-
gu gerçekleşecekti.
Hiçbır toplumsal olgu. aynenfizıkdoğada
oiduğu gibi durup dururken ortaya çıkmaz.
Mutlaka birtakım önkoşuJlara, belırli bir ön
oluşuma, birikime dayanır. Daha sonra ger-
çek devinimin başlaması için bir kıvılcım >a
da bir damla yeter de artar bile. Bir ba,ka
anlaumla, ön koşullan hazırlanmanuş, oluş-
mamış bir toplumsal olguyu hiçbir zaman
bekleyemezsiniz.
Ne idi Uğur Mumcu'nun uğruna kurban
olmayı göze aldığı o yüoe amaç? Kadınıyla
erkeğiyle insanın özünü doğal ve özgür bir
bıçimde gelişürebılmesine olanak sağlayan
çağdaş yaşama bıçimi değil mi? Daha açık
bir anlaumla, gücünû bilim ve teknolojiden
alan, akılcı. laik, temel hak ve özgürlüklere
dayal', demokratik bır yaşama biçımi. Bu
yaşam biçinıi Türkiye'ye, yüce Atatürk'ün
önderliğinde, Türk toplumunun haklı ve ka-
rarlı savaşımı sonucunda, bir 'Cumhuriyet
devnmi' ile geldi. Bu yaşam biçiminin temel
ilke ve dcğerlen haklı olarak Atatürkçülük
ya da Kemalizm şeklinde dile getirilebilir.
Bunda da şaşıracak ya da yadırganacak hıç-
bir yön yoktur.
Toplumbilimin öncül yasalanndan birisi:
'Ne ekersen onu biçersin". Eğer hiç durma-
dan, bıkmadan. usanmadan Atatürkçülük
ekersek çok daha verimli, bereketlı Atatürk-
çülük biçeriz. Elbette bır topluma daha baş-
ka tohumlar serpmeve çalışanlar da çıka-
caktır. Bu da toplumbilimin öngördüğü
olaylardan binsidir. 1950'lerden bu yana.
Türk toplumuna, miladını geçmış yüzyıllar-
da çoktan doldurmuş, akılcı, laık, demokra-
tik yaşam biçimi ve dünya görüşü ile taban
tabana zıt bir toplumsal modelin temelleri
aulmaya çalışıbyor Toprağı bulan bır kısım
tohumlann baş vermeye başladığı da görül-
mektedır. Şu halde bu noktada Atatürkçü
kesimlere düşen gorev çok daha büyük ve
Musa Antercinayeti belleklerden bulmamakta ısraretmesidir. Bu
silinmedi daha. Basınımıza tutum, cinayetleri işleyenlere
durmadan darbelerindiriliyor, cesaret vermiştir.
gazeteciJerirnizöldürülüyor... /tj^,Şeıraflıktan,demokrasiden yana
Ofke ile hükümeti düşündüm.'-^»^(?) Savın Demirel'e sesleniyorum;
Hükümetin bu cinayetteki suçu yT sosyal demokratlığın savunucusu
hiç deaz değil. Hükümetinbu | (?)Sayınİnönü'yede:İküdannız
cinayetteki suçu. daha önce dönemınde öldürülen
öldürülen gazetecilerin katilkrini gazetecilerin katillerini
bulmadınız. Seyırcı kaldınız
-böyle ola\larda yapılması
gerekeni yapmamak seyirci
kalmak değil mi?- Şunu bilmenizi
isterim ki halkımızın tepesı
atmak üzeredir. Bu pis cınayetin
suçlulannı yakalaup
cezalandırmazsanız, halk
yakanızayapışacaktır. Bu
cinayetin -ve önceki diğer
cinayetlerin- suçortağı olarak sızi
yargılayacaktır. Umanm
üstünüze düşen vazifeyi bu sefer
yerine getirip acımızı biraz
hafifletırsinız. Uğur Mumcu'ya
vapılan kalleşçe saldın, Türk
basınına, Türk demokrasisine ve
laikliğe vapılan bir saldındır. Bu
olayı şiddetle lanıyor ve faillerini
lanetbyorum. Yaama son
verirken Uğur Mumcu gibi, yeri
doldurulamayacak büyük bır
gazeteciyi saygıyla anıyor; Türk
basınına. özgürlüğün
savunucusu Cumhunyet'e ve
düşünoeye saya duyup kardeşçe
yaşamayı heclefleyen tüm
avdınlara baş sağlığ) dilıyorum.
V'ılmaz Şeb
SÜRECEK
anlambdır: Atatürkçü, çağdaş yaşam biçimi
ve dünya görüşü yolunda çok daha bilinçlı,
kararlı ve örgütlü bir mücadele yürütülmeli-
dir. Son yıllarda bu alanda yüksek sesli sa-
vaşım veren çok değerlı bazı düşün adamlan
ne yazık ki peş peşe susturuldu. Ve sankı bu
olaylara toplum yeterli tepkıyi göstermedı,
adeta edilgin kaldı, gibi bir izlenım doğmuş
olabilir. Ama bu durum gerçeğın asıl yüzü
değıldi. Olmadığı da bugün görülmüş oldu.
Sonunda. Atatürkçü yaşam biçiminin ve
dünya görüşünün en seçkın, korkusuz evlat-
lanndan birisi. meslekı ve yazar kişiliğinde
güçlü bir karizma bulunan Uğur Mumcu
acımasızca öldürulür de toplumda Atatürk-
çü kesimler. daha fazla suskun kalabilir miy-
di? Olası değil. Eşyanın doğasma aykın.
Türk toplumu Atatürkçü yaşam biçimine,
bu yaşam biçiminin laıklik başta olmak üze-
re tüm kavram ve değerlerine ne denlı duyar-
lı ve bağlı olduğunu ve bu değerlen yaşaüp
gebştırmeye nasıl kararlı olduğunu Uğur
Mumcu olayı ite tüm dünyanın gözleri önü-
ne sermiştir. Sara Çdik
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Tutsak Edilen Özgürlük...Avustralya'dan döneli yirmi gun oluyor, ama oranın
da etkisinden bir türlü kurtulamadım. Ankara'da Uğur'-
un cenaze töreniyle ilgili öyküleri dinliyorum, Avust-
ralya'da Sydney'den, Melbourne'den telefonların da
arkası kesilmedi. Avustralya'ya yerleşen sanatçı Nihat
Ziyalan'ın sözleri kulağımda çınlıyor:
- Ekmekçi, ben burada özgürlüğümü yaşıyorum.
Evim, eyimin önünde iki arabam, bahçemde havuzum
var. Tek özlemim, Türkiye 'deki dostlarım.
Nihat Ziyalan, Türkiye'deki dergilere şiirler yolladığı
gibi, Sydney'de Türkçe yayımlanan gazeteye de "Kan-
guru Günlüğü" köşesinde yazılar yazıyor. Eşi Nedret
Hanım'la biriikte ceket-gömlek üretip Avustralyalılara
satıyor, yaşamını bunlarla kazanıyor.
Vedat Açıkalın, Avustralya'nın en tanınmış fotoğrafçısı
bir bakıma. Onun çektiği fotoğraflar, Avustralya hükü-
metinin dikkatini çekti; Vedat Açıkalın'a hükümetten yol-
lanan teşekkür mektubunda, Vedat'ın, 2000 yılında yapı-
lacak olimpiyatların Sydney'de yapılması olasılığında
büyük payı, başarısı oiduğu belirtildi.
Vedat Açıkalın, Aydın Engin'in Ödemiş Lisesi'nden ar-
kadaşıymış. Aydın Engin de, Uğur Mumcu gibi lise takı-
mının kalecisiymiş. Aydın Engin'e arkadaşları "Uçan
Bohça "derlermiş...
- Haydi Uçan Bohça! diye tempo tutarlarmış Aydın'a.
Uğur Mumcu'nun arkadaşları Cumhuriyet'te ne güzel
anılaranlattılar.
Uğur'un da Bahçelievler Lisesi'nden bir arkadaşıyla
konuştum, adı Işık Ertan. Uğur'un kaleciliğini ondan duy-
muştum. Uğur'un takma adı "Berbaf'rruş. "Cehennem
Yüzbaşı" gibi hani. Ona dokunanın eli yanarmış, ondan
mı? Çok etkili, sempatik, iğneleyici esprileri yüzünden
almış bu takma adı belki de. Işık Ertan Melbourne'de ya-
şıyor...
Bursa'dan Erhan Olçer'den bir mektup aldım. Avust-
ralya yı soruyor, şöyle diyor özetle:
"Saym Mustafa Ekmekçi.
Yaşadığım 32 yılın yaklaşık yansı kadar bir süredir
okuduğum gazetemde zevkle izlediğim yazılarınızdan
ve Ilhan Selçuk ve rahmetli Uğur Mumcu ile biriikte, dü-
şüncelerimin ve dünya görüşümün sağlamlaşmasında
önemli katkıları olan aydınlatıcı öğretilerinizden dolayı
size içtenlikle teşekkür ederim.
Günümüzde boyutları oldukça büyüyen aşırı milliyet-
çilik ve ırkçılık akımlannın, kültürel miras ve değerlerl-
nin zengin çeşitliliği yok edilmeden, yeryüzünden tama-
men silinmesi ve tüm insanların ırk, din, cinsiyet vb.
smıflamalara sokutmadan, özgür ve eşit yaşamlar sür-
mesi için tüm bireylerin çaba harcamalannı diliyorum.
Biliyorum ve emınirp ki gelecekte bir gün, tüm bu sınıfla-
malardan insan eliyle anndırılmış bir dünyada yaşam
sürecek. Bugun dünyamızdaki açlığın ve mutsuzluğun
tümunün nedeni, insan eliyle oluşturulmuş bu smıflama-
lar (eşitsizlikler) olduğuna göre, kendi yarattığı mutsuz-
luğu yine kendi eliyle yok etmek. insanoğlunun henüz
tam verimıyle kullanmayı ne yazık ki bilmediği aklı saye-
sinde mümkün olabifecektir.
Bugüne değin, aynı dünyayı paylaşan farklı kültürler
ile ilgili okuduklanm ve az sayıdaki yurtdışı (yurdumun
çoğunu görme olanağım oldu) gezileri sayesinde, he-
nüz 3.5 yaşında olan oğluma, ileride sorduğu zaman
yanıtlayabileceğim bir birikime sahip oldum. Ne yazık
ki, okuduklanm gördüklerimden katlarıyla fazla oldu. Kh
sıtlı bir süre üzerinde yaşayacağım bu dünyanın insan-
• farmı ve yaşantttannrtiaha yakmdan görmek ve anla-
mak, dolayısı ile oğluma daha zengin bir deneyim
sonucu edinilmiş göruşlerle yararlı olabilmek istiyorum.
Bu amaçla, değişik ülkelerden yaşantı alışverişi yaptı-
ğım birçok mektup arkadaşı edindim. Bazılarını evimde
konuk ettim, bazılanna konuk gittim.
Ne yazık ki. özgürlüklerimiz kısıtlı olduğundan tüm
dünyayı yaşam alanı olarak kullanmak, değişik insan-
larla yaşam içerisinde istenen sürelerle biriikte olmak
olanaksız. Dünyanın dilediğim bir yerinde dilediğim bir
süre yaşamak, çalışmak, paylaşmak isterdim. Oysa bu
sadece turistik gezi süreleri ile kısıtlı ve tüm anılanmı
oluşturduğum ve çok sevdiğim halde bu topraklarda
bağlı kalmak, özgürlük duygumu hapsetmiş durumda.
Son günlerde heyecanla okuduğum Avustralya gezi
notlannız bana az da olsa bir umut aşıladı. Orada yaşa-
yan insanlarımızla yazışmak ve bu uzak kıtadaki yaşam
koşullan ile ilgili bilgi sahibi olmak istiyorum.
Yazılarınızla alevlenen bu tanıma ve paylaşma arzu-
mu giderebilmek, yeryüzünün bu uzak köşesındeki ya-
şamı anlayabilmek amacı ile sizden bir ricada bulun-
mak istiyorum. Sydney, Melbourne, Canberra ve Bris-
bane'de yaşayan tanıdıklarınızdan uygun göreceğiniz
kişilerin isim ve adreslerini sizden alabilmek ve onlarla
iletişim kurmak arzusundayım.
Çoğunluğu acı ve endişelerle geçen yaşamlanmızda
parlayan ufacık bir umut ışığını, tıpkı yakınlarda alçakça
söndürülen mum ışığının toplumsal bir aleve dönüşme-
si gibi, aydınlatıcı bir aleve dönüştürebilmek isteğimi
kendim ve ailem adına size iletirken, bu konuda yardım-
cı olmanızı diler, bu uzak kıtada yaşayan 'dost' insanla-
rımızla haberleşme olanağmı sağlamanızı rica ederim.
Yazılannızın tüm güzelliğiyle sürmesini diler, yanıtını-
zı heyecanla beklerim."
Erhan Ölçer'in adresi şöyle: Kükürtlü Mah. Kükürtlü
Cad. No: 38/1, Gencal Apt., B Blok D.1,16080-Bursa.
Avustralya'daki, hatta tüm dünyadaki "dost"lardan is-
teyenlerin Erhan ölçer'le bağ kurmalarını gönülden dili-
yorum.
BULMACA
1
~-
2 3 4 5 6 7
I M
1
m\
\m
8 9
c
SOLDANSAĞA:
1/ Ayncalık tanınmış...
Kanşık renkli. 2/ "— be-
lalı şey. fakat uzlet sıkın-
tılı" (Yahya Kemal Be-
yatlı)... Yurdumuzda bir
göl. 3/ Tabaka... Bır cins
kertenkele. 4/ İlave... Ki-
raya verilerek gelir geti-
ren ev. dükkân gibi mülk.
5/ Aruz ölçüsünde kısa
okunması gereken bir he-
ceyi. kalıba uydurmak
için uzatma. 6/ Ana-
dolu'nun kırsal kesimin-
de erkekler arasında düzenlenen
yaren toplantılanna verilen ad...
Notada durak işareti. 7/ Orto-
dokslarda tahta pano üzerine ya-
pılmış her türlü dinsel resme veri-
len ad... İsyankâr. 8/ Nâznn
Hikmet'in soyadı... Saz, kamış. 9/
Anadolu'da kurulmuş eski uygar-
lık... Biçim.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Büyük camilerde son cemaat
yerinin camiye bitişik duvannda
yer alan balon biçiminde küçük çıkma. 2/ Haberci... Aşık ve bil-
ye oyunlannda kullanılan. içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaş-
tınlmış boyalı kemik. 3/ Ağız mukozasında oluşan yüzeysel
yara... Edebiyatta etkiyi çoğaltmak için her şeyi tersini söyleye-
rek alay etme. 4/ Demirin simgesi... Güvenliİc içinde olma. 5/
Alacak ya da borç. 6/ Bir temsilin ya da bir filmin ilk gösteri-
mi... Akdeniz'de, hapishanesi ile ünlü küçük bir Fransız adası.
7/ İşsiz aylak... Telefon sözü. 8/ Metal parlaklığı verilmişderi...
Tutsak. 9/ ödünç verilmiş bir paranın, bir yıldan daha kısa bir
dönem için hesaplanan faizlerinin ana paraya eklenmesi.