Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURIYET 14ŞUBAT1993PAZAR
DIZIYAZI
Ali Sirmen, Uğur Mumcu'nun gözardı edilen yönünü açıkladı
Tutarh, gerçek bîr demokrat
Zsıanbul. Hukuk Fakültesı
öğrencıleri bir münazara için
Ankara'yaT Hukuk Fakültesi'-
ne giderler. İstanbullular'in ko-
nuşmaalan arasındadır Alı
Sirmen. L'ğur Mumcu ise An-
kara Hukuk Fakültesi Öğrencı
Derneği'nin başkanıdır. İlk kez
burada tanırlar birbirlerini. 12
Mart döneminde Yeni Ortam-
da aynı sürelerde yazmaya baş-
larlar. Mumcu hapısteyse Sir-
men yazar, Sirmen hapisteyse
Mumcu.
Mehmet Barlas, Cumhun-
yet'ten aynhnca. Nadir
Nadi, Alı Sırmen'e birlikte ça-
lışma leklifınde bulunur. Bu gö-
rüşmede sık sık yineler Nadir
Nadı, "Uğur'u da almak istıyo-
rum". Sirmen 74'te, Mumcu ise
75'te Cumhuriyet'te yazmaya
başlarlar
Evlen de birbirine yakındır.
Yazdıklannı, birbırlenne oku-
Mumcu ile
Sirmen
arasındaen
ufak bir
görüş aynbğı
yada
anlaşmazlık
yaşanmamış.
Sirmen'e göre
Mumcu, eşı
bulunmaz bir
araştırmaçı,
mizah yazan.
turlar, bu arada da eğlenirler.
Sirmen. aralannda en ufak
bir anlaşmazlık. üzücü bir olay
yasanmadığını söylüyor Mum-
cu'yla. Eşi bulunmaz bir araştı-
rmaçı, mizah yazan dışardan
bakıldığında kavgaa göriilsede
son derece yumuşak, keyifli. şa-
kacı bir Uğur Mumcu'yu an-
latıyor. Bir de anlatımlar sırası-
nda gözardı edilen bir yönü var
• Laikliği savunurken, yoksul ve garip
müslümanlara uygulandığına inandığı
163. maddenin kaldınlması için verdiği
mücadele, PKK terörüyle birlikte ikinci
sınıf vatandaş uygulamalan na gösterdiği
tepki, CMUK kapsamına DGM dava-
lannın da alınması istemi hep bu
tutarlıhğın ürünü.
A R K A D A Ş L A R I
UĞUR MUMCU'y ü
A N L A T I Y O R
Mumcu'nun. Sirmen"e göre O
da tutarlı bir demokrat olması.
Laikliği savunurken, yoksul ve
ganp müslümanlara uygu-
landığına inandığı 163. madde-
nin kaldınlması için verdiği mü-
cadele. PKK terörüyle birlikte
ikinci sınıf vatandaş uygulama-
lan na gösterdiği tepkı. CMUK
kapsamına DGM davalannın
da alınması istemi hep bu tu-
tarlıhğın ürünü.
5irmen, bir yaasında, "Ki-
taplan ne kadar yaşarsa
Uğur Mumcu da o kadar ya-
rirken, "Çizmeyi aşmış" tanı-
mını kullanıyor. Altan'ın eleşti-
rilerine şöyle yanıt veriyor Sir-
men:
"Marksıstlik, askeri darbele-
n yapanlann başbakan ve ba-
kanlanna çanak tutmaksa,
şar" diyen Çetin Altan'ı eleşti- Mumcu, öyledeğildi.
Marksistlik gözlerim kör
oluyor diye araya birilerini so-
kup cumhurbaşkanı affıyla
dışan çıkmaksa, öyle biri de de-
ğildı. Uğur'un yazılan. toplu-
mun ve devletin çarpıklıklanru
ortaya çıkanyordu. onun için
münferit olaylar denilemez.
24 kitabının her biri araş-
tırma şaheseridir. Tümüyle ya-
şanan olaylardan oluşan Sakın-
calı Pıyade'sı eğer 12 Mart Fa-
şızminin maskaralıklannı değil
de İtalyan faşizmıni, Hitler na-
zizmıni anlatsaydı. dünya çapı-
nda bir eser olurdu."
Mumcu ile Sirmen Yeni ortam'da aynı zamanda yazmaya başladılar. Mumcu hapisteyse Sirmen yazar, Sirmen hapisteyse Mumcu.
Sandalcı, Mumcu'yu, mancınıktan atılan bir taş olarak değerlendiriyor, hızh, aceleci ve enerji dolu
Fasulye tabağuunSandalcı, Mumcu'nun öldürülmesinden Türk
aydının ın ders çıkarması gerektigine inanıyor.
Ortak payda Mumcu'nun ölümüyle ortaya
çıkmıştır. Sağcısı da solcusu da biraraya gelmiştir.
Üzerine ölü toprağı serpilmiş denilen kitleler de
hareketlendi.
çıkan dostuçağın sahibi Uğur Mumfiu*-
dur. İşte, böyle başlar dostluk.o
günden sonra da hıç kesintisiz
sürer.
M
EmOGalip Sandalcı
i 3 izin hiç, fasulye tabağın-
dan çıkan dostunuz oldu mu?
Sizın değilse bile Emıl Galıp
Sandalcı'nın böyle bir dostu
var. 1972 yılında. Mamak Ce-
zaevi'nin. penceresiz, tüm ha-
vayı kondora açık kapıdan
alan, arka hücrelerinden birin-
dedir Sandalcı. Dığer hücre ve
koğuştakılerle konuşmak ya-
sakür. Kapının önünden, taru-
dık, tanımadık birileri gelir, ge-
çer o kadar. Bir öğle yemeği sı-
rasında, Sandalcı'nın sırtı ka-
pıya dönüktür. Üzerinde "Bo-
ğaziçi" yazan, kağıttan bır uçak
uçar. fasulye tabağının ıçine ko-
nar. Sandalcı ve arkadaşlan.
Denizler asılmasın diye Boğazı-
çi uçağını kaçırmaktan suçlu-
durlar ya. Sonradan öğrenilirkı
umcu'nun, Tercüman
Gazetesı yazarlanndan Nazlı
Ihcak'la atıştığı dönemdir. Fey-
yaz Tokar, devreye gjrer, bu atı-
şmanın önlerunesi için, Nadir
Nadi'nin evinde bir toplanü dü-
zenlenir, iki tarafın katılacağı.
Toplantıdan bir gün önce
Mumcu , telefonla konuşur Ib-
cak'la. Sandala'nın evinden.
Ibcak'm ne dediğmi bılmez
Sandala ama Mumcu. şu yanıtı
verir:
"Biz de soylu sayılınz Saym Ilı-
cak. Akşemsettin soyundan ge-
linz. Benım kardeşim albino-
dur." \
Albino. saçlann beyazlığının
adıdır. Mumcu. bunu bir soylu-
luk ünvanı gibı sunar Ilıcak'a.
•
A stanbul'a gelişlerinde ço-
ğunluk Sandalcı'da kalıyor
Mumcu. Banyoda elektnkli
traş makınası için priz buluna-
mıyor, priz bulunan yerde de
ayna. Hepsinin biraraya getinl-
mesı. hem zahmetli. hem de eğ-
lenceli bir ış. Gözlükleri ve çiz-
gili pijamasıyla gözlerinin
önünde Sandala'nın. Mumcu'-
Gencay Şaylan, Mumcu'nun başkayerlerden edinmesimümkün olmayan bilgileri verdiğinisöyiedi
Mesleğinin zirvesindeki gazeteci
G encay Şaylan, Uğur
Mumcu'yu anlatıyor. "Gazete-
cibk dünyanın en ciddi ve so-
rumluluk yükü en ağır mesle-
ğidır" türünden bir yargı çok
kişide bır abartma izlenimi
uyandırabib'r. Bir çok kişi, her
mesleğin en az gazetecilik ka-
dar ciddi olduğunu ve sorumlu-
luk gerektirdiğini ileri sürebilir.
Ömeğin bir tıp doktoru. insan
yaşamından daha ciddi sorum-
luluk yükleyen bir
iş alanı olmadığını
tartışabıhr.
\J azetecinin,
gazetecilik mesle-
ğinin, o gerçekten
dayanılması ya da
taşınması çok zor
olan sorumluluğu,
toplumu bilgilen-
dirme, ınsanlara
içinde yaşadıklan
evrerun gerçek yü-
zünü göstenne
misyonu olarak
tanımlanabilir. Bu
misyonu gerçek-
leştirmek, yani in-
sanlara gerçeği
gösterip o gerçeği
yorumlamak hiç
kolay bir iş değıl-
dir
Mumcu'nun hemen hemen her yaasında okuyucu bilgilendirilmekte, bildiği
sandığı olgular ile ilgili yeni bilgiler edinmektedir. Kısaca altını çizmek gerekir-
se, onun yazılan Türk basınında orijinal bilgi kaynaği'şlevi görmektedir.
gerekmektedır.
Gazeteciler toplumun bir
parçasıdırlar. yani diğer bütün
insanlar gibi içinde yaşadıklan
evreni ve o evrenin gerçeğini
algılarken bır düzene koyarlar.
Bu düzene koyuş gjrişimıni kı-
saca dünya görüşü olarak tanı-
u ğur Mumcu'nun da,
ıçenğj son derece bebrginleşti-
rilmiş bir dünya görüşüne sahip
olduğu bilinmektedir. O, mes-
lek yaşamınm hiç bir dönemin-
kuşkusuz burada kastedilen
husus sadece Uğur'un elınde
olan bilgiler değildir; herkesın
belli bir uğraş sonunda elde
edebileceği bılgılerden söz edil-
mektedir. Ancak bunu okuyu-
cuya ulaştırmak için belli bir
bilgi birikimıne sahip olmak ve
gilı genel yorumlar yapabılir,
bu konularda kolaybkla yargı-
lar formüle edebilır. Hatta bu
tür yargı ve değerlendirmeler ile
tarihi açıklayan kuramsal mo-
deller kurmaya kalkabılir. Böy-
le çok sayıda örnekten söz edi-
lebilmektedir.
Ama bana göre, yorum ve
yargılar ancak bunlarla ilgili
gerçekhğin bilgısinin üzerine
oturduğu zaman mesleki mü-
kemmeliyet ortaya çıkabilmek-
tedir. İşte bunu ba-
şarabilrnesi için ga-
zetecinin bilgili ve
bırikimli, cesur, öz-
verili, dürüst ve
calışkan olması ge-
rekır.
Çünkü genel yo-
rum yapma ya aa
kuramsal öneriler
formüle etmek ko-
laydır, ama gerçek-
liğin bilgisini ortaya
çıkarmak son dere-
ce zorlu bir iştir.
Yukanda tanımla-
maya çabşüğım ki-
şilik özellikleri yanı-
nda bir kuyumcu ti-
tizlıği \e sabn ile
çahşmayı gerektinr.
u
ni, özverib' obnayı, cesareti, dü-
rüstlüğü ve sonsuz bir çalışma
şevkini gerektirir. İşte Uğur
Mumcu'yu mesleğinde zirveye
çıkaran, bana göre "bir numa-
raya" yükselten süreç onun bu
özelbklere sonuna kadar sahip
olmasıdu".
Uğur Mumcu'nun, mesleki
saygmhk ve tanınma açısından
Türkiye sınırlannı aşan, kendı-
ni bütün dünyaya kabul ettiren
gazetecibğinin sımnı onun bu
kişilik özelliklerinde aramak
" Gencay Şaylan ve Uğur Mumcu birlikte.
mlamak olanaklıdır. Her gaze-
tecinin, her insan gıbi bir dünya
görüşü vardır ve bunun aksı
mümkün değildir. Her gazeteci,
toplumu bılgilendirirken algı-
ladığı gerçeği kendı dünya go-
rüşünün süzgeanden geçırerek
yorumlar. Günlük gazetelere
bir göz aüldığında, Türkiye'de
"köşe yazan" olarak tanımla-
nan gazetecilerin genel olarak
gazete ya da ajanslardan aldı-
klan haberleri okuyucu ıçın yo-
rumladıklan görülebilmekte-
de "tarafsız"' olma iddiasmda
bulunmamış; aksine, savundu-
ğu dünya görüşünü her fırsatta
son derece açık ve çekici bir dil-
le ıfade etmiştir.
Ama öyle sanıyorum ki Uğur
Mumcu'yu mesleğinde bir nu-
mara yapan, onu hiç abart-
masız çağının en önemh gaze-
tecilennden biri haüne getiren
özelbği, yorum yanında okuyu-
cuya, yani topluma başka yer-
lerden edinmesi mümkün ol-
mayan bilgileri vermesidir. Hıç
çalışmak gerekmektedir. Uğur
Mumcu'nun hemen hemen her
yazısında okuyucu bilgilendi-
rilmekte, bildiği sandığı olgular
ile ilgib yeni bilgiler edinmekte-
dir. Kısaca altını çizmek gere-
kirse, onun yazılan Türk
basınında onjinal bilgi kaynağı
işlevi görmektedır.
•
A nsanlar ve toplum; ka-
çakçıbk, gizli örgütler. terör,
kara para, yolsuzluk, laıkbk,
demokrasi gibi kavramlarla il-
ğur Mum-
cu'yu yakından ve
kışısel olarak tanı-
yanlar çok sevgılı bir dostlannı
yitırmişlerdir. Onun sıcakbğını.
insanallığım. hatırşinasbğını,
esprisıni, güvenilirliğini ve se-
vimbbğini her zaman hasretle
arayacaklardır.
Ama toplum ve toplumu bil-
gilendinne mesleğj yen asla dol-
mayacak bir büyük öğretmenı-
ni, ustasını yitirmiştir.
Bu kaybın toplumsal maliye-
tı, korkanm düşündüğümüz-
den çok daha büyük olacaktır.
nun Ankara'daki evinde de. ça-
lışma odasmda, Sandalcı için
birdivanvardır Sık sık yapılan
çağnlar, bir türlü yerini bul-
maz. "Eskidi" der Mumcu. "
Senin dıvan eskidi".
Mumcu'yu, mananıktan atı-
lan bir taş olarak değerlendiri-
yor Sandala. hızb. aceleci,
enerji dolu ve bu enerjisine he-
def arayan bir insan. Güldal
Hanım'la evlihğj en büy'ük
şansı, abartılmamış bir sevgi
bütun aileyı saran. Gazeteci ol-
masa, kendısını sayıb mizah
yazarlan arasına sokabilecek
bir espn yeteneği. Öyleki, Sakı-
ncab Pıyade'yı henüz kaleme
almadan önce yaşadıklannı
anlatüğında. gübnenin ötesin-
de, yerlerde sürünür dinleyen-
ler. gözlennden yaşlar gebr.
Çok eleştıreni vardır Mumcu'-
nun. Bazı eleştirilerden San-
dala'ya yönelir onun adına.
Sürekb sa\xınur.
"Her fıkrinı savunduğumdan
değil" diyor Sandala, "Bır tek
ölçü vardı benim için. Köşe ya-
zarbğının bazı kurnazbkîan
vardır. Bır yerlere çatarken, bir
yerlen de arkaruza abrsınız.
Zorda kaldığınızda bu arkanı-
za aldıklannız korur sizi.
Uğur'da bu yoktu işte. bodos-
lama gıderdı herşeyin üzerine".
ç
LJ andala, Mumcu'nun öl-
dürülmesinden Türk aydının
ders çıkarması gerektigine ina-
nıyor. Ortak payda Mumcu'-
nun ölümüyle ortaya çıkmışür.
Sağcısı da solcusu da biraraya
gelmiştir. Üzerine ölü toprağı
serpilmiş denilen kitleler de ha-
reketlendi. Neden. Türk aydını
işte bu sorunun yanıtını ara-
malı şimdi ve kendisine düşeni
almalı bu yanıttan. Sandala'-
nın üzgünlüğü bunlarla sınıriı
değil. "
12 Eylül döneminde otuz, hatta
doksan güne uzayan. hastane-
lik eden gözalülann sonunda
Mumcu'nun ilgisi vardır. Vefa-
b. saygılı. hatır sayan bir dost-
tur. Eşini.dostunu görmeye za-
man bulamadığı zamanlarda,
hasta olduğunu duyduğu tanı-
şlannı arar.
Insanlarla ilişki kurması ko-
laydır, şeytanı deliğinden
çıİcartır, denilenlerdendır. San-
dala, konuşmasının sonunda
Mumcu'nun öldürülmesinın
Kemalistlerle dincileri karşı
karşıya getirecek sonuçlara
vanlmasından duyduğu en-
dişeyi dile getınyor. Bir de
denilıyor ya, bir Uğur gider.
bın Uğur gelir. O kadar kolay
değil. Bu ülkede çok Uğur ye-
tışmiyor.
Yarın:Hüseytn
Ersoy, Doğu
Perlncek
veErcümentUlay
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Vur Patlasın, Çal Oynasın!
15 Aralık 1992 salı günü çıkan "Aslan Hemşerim!..'1
başlıklı "Ankara Notları'nın boyle geniş bir yankı uyan-
dıracağını doğrusu kestirememiştim. Hangi sanatçıyı,
ressamı görsem,
- Ellerıne sağlık! diyordu.
Içımden üzuluyordum da, yazının konusu bir hemşe-
rımdi Bir köylü çocuğu; Hadım ılçesinin "Ç" köyünden,
yoksul mu yoksul bir aılenın çocuğu. ivriz Köy Ensti-
tüsü'nde okumuş Dayısı, "Ç' de çok sevılen köy kâtibi
"Kâtip Mehmet' yardımcı olmuş okumasına. "Kâtip
Mehmet'i şöyle boyle anımsıyorum. Köyde, yazı işleri-
ne bakan, hemen herkesi tanıyan, ağzı laf yapan bir kişi
gibi belleğimde kalmış Kâtip Mehmet sonra Izmir'e
göçmuş, orada birlikte iş yaptığı "Taşkenf'li bir hemşe-
risi, başına keserle vurarak oldürmüş!
"Aslan Hemşerim", İvriz Köy Enstitüsü'nde pek lyi bır
ad bırakmamış, arkadaşlarının anlattıklarına göre. De-
dım ya, yazının yankıları yeni bilgiler getiriyor Sonra,
Gazi Eğitim yılları, resım öğretmenliği. Köy Enstitüsü'-
nde okuduğunu pek söylemez.
Ancak, "Aslan Hemşerim" oralarda duracak değildir.
Türkıyede yükselmenin, ayakta kalmanın gizıni bul-
muştur Çok tanıdığın olacak, onlar seni koruyacak.
Kımdir bunlar^ Hemen herkes. "Faruk Abi" -bu Faruk
Sükan-, "Emin Abi" -bu da Emın Bilgiç- "Emel Hanım"
-Emel Korutürk-, "Haluk Bey" -Haluk Bayülken- "Nazlı
Hanım" -Nazlı Ecevit- koltuğunu korumak için kimler
araya sokulmak istenmemiştır ki?
Talip Apaydın'ı gördüm yolda
- Aslan Hemşerim'i okudum. dedı. Aynen öyle, beni de
iyi günlerimde selamlar, kötu günlerimde kaçar'
1978-79'larda, "Aslan Hemşerim" görevinden alını-
yordu, alındı da. Bakın nasıl?
Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı'yd\. "Aslan Hem-
şerim"in başında bulunduğu genel mudurlükte, bir ba-
sım işinde yolsuzluk olduğu saptanmıştı. Başbakan da
Bülent Ecevit "Aslan Hemşerım "ın o zaman. görevden
alınması kararlaştırıldı. "Aslan Hemşerim" boş durur
mu hiç, durmadı. Nazlı Ecevıt'ı buldu. Ama, bu Ecevit'e
bır yarar sağlamazdı, etkisi olmazdı Yerine de, Mahmut
TaliÖngören düşünülmüştü. Ancak burada Ecevit olaya
sıcak bakmadı. Ongören'le aralannda ne geçmişti Ece-
vit'in? Sonunda bulundu. Ahmet Taner Kışlah'nın Hacet-
tepe'den tanıdığı Guven Etkin getırilecekti Kışlalı, ka-
rarnameyi Çankaya'ya gönderdı. Bu kez, Cumhurbaş-
kanı Fahri Korutürk ımzalamıyordu. Araya Emel Hanım
mı girmişti, ne olmuştu? Araya daha çok Genel Sekreter
Bayülken girmekteydi. Bu ara bır şey oldu, Fahri Koru-
türk iki ay mı ne rapor aldı Yerine Sırn Atalay bakıyordu,
oSenato Başkanıydı. Kışlalı, ona çıktı, kararnameyi im-
zalamasını istedi Atalay:
- Kusura bakmayın, dedi, Fahri Korutürk giderken rica
etti; yalnız bu kararnameyi imzalamamamı istedi! imza-
layamam.
Sonunda, Başbakan Ecevit bır formul buldu. "Aslan
Hemşerim"i, "Başbakanlıkdanışmanlığı" gıbı birgöre-
ve atadı, kendi isteğiyle olmuş gibi oldu; iş tatlıya bağ-
landı, "Aslan Hemşerim" görevinden böyle alındı. Ama
bitmedi. Ecevit, birkaç ay sonra iktidardan duştu. ikinci
MC kuruldu. Kültür Bakanlığına TevfikKoraltan, Müste-
şarfiğa Emin Bilgiç geldiler. "Aslan Hemşerim'ın abile-
ri işbaşındaydı. Yeniden görevine döndü. 12 Eylül gele-
cek, "Asker Abi'leri tavlamak, "Aslan Hemşerim" için o
denli güç olmayacaktı. Yaşar Çallı'nm yaptığı "Kenan
Bey" resımlerını sergıledin mi, bu iş biter miydi?
ANAP döneminde işler iyı gitti Ne de olsa 12 Eylül
uzantısıydı işler, DYP-SHP ortaklığı kurulurken mayna-
yadönüşürgibiydi. Ama, ı-ıhh FikriSağlar, kesinkafası-
na koymuştu, "Aslan Hemşerim'i görevinden alacaktı.
Hakkındaçok söylentiler vardı, bunlar ayyukaçıkmıştı.
"Hoca Ali Rıza" gıbi ressamların tabloları ortada yok-
tu. Burada söylüyorum, kim "Aslan Hemşerım"den
armağan tablo aldıysa, bunlar "çalıntı" olabiiir. Hemen
getirip bakanlığa teslim etmelidır..
Osmanlı'dan beri gelen bır söz nasıl yaygındırtoplum-
da.
- Yemeyen insan iş yapmaz! Yiyecek kı, iş de görsün!
"Aslan Hemşerim"i okumuş bir savcıyla konuşuyor-
dum:
- Biz karı-koca onlarm çok ifadesini aldık! dedi.
Fikri Sağlar da bır şey yapamayacaktı; bu kez "inönü
Vakfı", yani Özden Toker mi girmişti araya, ne bileyim?
Hinthorozu, benim bildiğim, böyle işlere çok bozulurdu
ya, ne oldu''
Bir yandan müfettiş raporları uyutuluyor, bir yandan
davalar sürüyor, söylentiler göklere çıkıyor; "Aslan
Hemşerim" yerinde oturuyor. Belki de içinden kıs kıs
gülüyor!
- Şu DYP-SHP iktidan bir çökse, "ANAYOL" mu ne ku-
rulsal Ya da hiç değilse Kültur Bakanı Sağlar bir istifa
etse.. Oh, gel keyfim gel, vur patlasın çal oynasın!
Kültür Bakanı Sağlar'ın Resim-Heykel Müzesi'nde
verdiği yeni yıl kokteyline gıtmiştim. Çok kalabalıktı,
kimler yoktu ki? Azerbaycan Kültür -onlar "Medeniyet"
diyor- Bakanı Polat Bülbüloğlu da gelmişti. Kapıda kimi
görsem iyi? "Aslan Hemşerim' karşımda! Koşar gibi
geldi, elimı sıktı; nereye gideceğimi bilemiyorum...
- Oğlum, Mustafa Bey'in pardösüsünu alın!
Verir miyim? Hızh hızlı vestiyere yürüdüm. Odacı yeti-
şemedi. bıraktı yakamı. Belki de odacıya göz etmişti,
"Bırakgitsin!" demişti..
"Aslan Hemşerim'i bir daha görmedim, yerin dibine
geçer gibi dolaştım koca salonda...
Uğur Mumcu öldürülmüş; kimin umurunda, kimin de-
ğil?..
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ İnsanlara mutluluk ve
zenginlik getirdiğine ina-
nılan mitolojik kuş...
Yankı. 2/ Mevki, ma-
kam... Eski bir Hint tan-
nsı. 3/ Seryum elementi- 4
nin simgesi... Hamam. 4/
Gözlen görmeyen... En
çok. 5/ "Bî-baht olanın
bağına bir katresi düş-
mez/ - yerine dürr ü gü-
her yağsa semâdan" (Zi- 8
ya Paşa). 6/ Harman g
yerindeki tahılın taş ve
toprakla karışık kalıntısı... Bas-
ton. 7/ Teçhizat... Güzel sanat. 8/
Malezya halkına özgü bir tür öl-
dürücü delılık... Kızıldeniz'in ku-
zeyindeki yanmadanın adı. 9/
Yargı... Bektaşi dervışi.
YLKARIDAN AŞAGIYA:
l/"Aksakalbbir- Hiçbilmezki
hal nice Emek vermesin haccaBir
gönül yıkar ise" (Yunus Emre)...
Aüf \ ılmaz'ın bir filmi. 2/ Faiz..
Maksim Gorki'nın bir romanı. 3/
Tüy, kıl... Sert. siyah ve ağır bir tahta. 4/ Hatıra... İri taneb be-
zelye, 5/ Büyük debkli kaîbur 6/ Engebe... Hararet. 7/ Bircins
iri at... Uğraş. 8/ Müslümanlıkta mezhep kuran kimse... San-
mak eylemi ya da sonucu; zan. 9/ Hz. Nuh'un oğlu Sam'dan
türedıklerine inanılan ve aralannda dil yakınlığı bulunan çeşitli
kavimlenn toplandığı kol... Pirinç ve şekerkamışından elde edi-
len bir tür rakı.