20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Yeni yıl ne zaman başlıyor? Dünyanın çeşitli yörelerinde kan. gözyaşı ve acüarla geçen 1993 yüından sonra. 1994'ün herkese banş ve mutluluk getirmesini diliyorum. AYDEVAYBAY İşte bu gün de yine buna uyarak. 1994 yılının ilk gününe ayak basıyo- ruz. Bunun. tam geceyansı sayılan saat I2'de (daha doğrusu 24"te) ger- çekleşeceğini düşünüyoruz. Çoğumuz bunun da, tıpkj takvim yılının aylara bölünmesi gibi yapay bir "varsayınTa dayandığının acaba ayırdında mmz? Takvim yılının aylara bölünmesi. hiç değilse "ay yılı'*nın bölümlerini oluş- turan 29.5 günlük "astronomik olgu- ya" öykünüyor. Ama "gece >ansı" dediğimiz saat 24'ten saat "sıfır"a ge- çiş ciddi bir astronomik olguyla bağ- lanülı değil! Gece vaktini "yaklaşık" olarak ıkiye bölüyoruz. Bunun köke- ninin. Roma'da yapılan ve bir günde tamamlanması gereken çok eski bır dinsel tören olduğu söyleniyor. Eski Romahlar buna dayanarak, "geceya- nsı" kavramını icat etmişler ve buna her alanda sıkıca sanlmışlar. Bu ara- da. doğal olarak, hukukta da bunun geçerli olduğu kabul edilmiş. Bu yüz- den Romalı hukukçular arasında çı- kan ilginç bir tartışma da var: Roma hukukunda evlilik ilişkisi iki türlü olu- yor. Birincisine "manus'lu evlilik" de- niyor: bununla. evlenen kadın koca- nın egemenliğine giriyor ve kendi aile- siyle bağı tamamen kopuyor. İkincı tür evlenme ıse "manus'sıız olenme"; B ir "takvim yılı" daha ta- mamlanıyor: 1993"ün 365"inci günü dolunca, 1994'e "takvim" olarak girmiş olacağız. Aslında "gûneş yılı" olarak he- saplarsak 5 saat. 48 dakika ve 46 sani- ye daha geçmesini beklemeliyiz. Ama beklemeye tahammülümüz yok ve bu- nun çaresini de bulmuşuz: 4 yılda bir bu "artıklan" toplayıp. cüce şubata bir gün katarak yanüş hesabı düzeltı- yoruz. Yine de bir kıpırtı kalıyor bu hesapta geriye: ne ki yüzyılda bir onun da icabına bakabiliyoruz. İnsanoğlu- nun. kendini bunca akıllı saymasına karşm. aylara bölünmesi yönünden hiç de "rasyoner göriinmeyen "tak- vim yüı" esasında ayak diremesı şaşır- tıcı değil mi? Dünyamızın güneş çevre- sindeki bir turunu tamamlama süresı- ni tam hesaplayıp. zamanı. daha akılcı bir bölünmeye dayanan bir "takvim"e bağlayamaz mıyız? Bunun üzerinde çaüşanlar, epey "kafa patlatanlar" ol- muş; ama bunlar tarafından gelıştiri- len dizge (sistem) önerilen de hep orta- da kalmış. Böylece. çok akıllıca olma- sa da. sakıncalı da olmayan takvim yılı esasına ve bunun aylara bölünmüş dizgesıne yüzyıllar boyu uyup gıtmi- şiz. bu halde kadın evlenmeye karşın ken- dı ailesine bağk kalıyor ve miras ilişkisi başta olmak üzere. bu türevlilikte. ka- dının "statûsü" kendisi için daha elve- nşli sonuçlar doğuruyor. Yalnız bu çeşit e\ lılıkte kadının her yıl üç tam ge- cesini baba evınde geçirmesi şart. Ge- çirmezse. "manus'suz" evlilik kendilı- ğinden "manus'hı"ya dönüşüyor. >ani kadın kocanın egemenliğine giriyor. Tartışma da bu kuralın uygulanma- sından kaynaklanmış: Başlangıcı ev- lenme tarihine göre hesaplanan bir yılın son üç gecesıni baba evinde geçi- ren kadın. "trinoctium" denılen bu koşulu gerçekleştirmiş sayılır mı? Tar- tışmalar sonunda Romalı hukukçular işte bu sorunu, "geceyarısı" kavramı- na başvurarak olumsuz çözüme bağ- larruşlar: Geceyansından sonra artık yeni yıl işlemeye başlamıştır; şu halde önceki yıl içinde üç tam gece baba evinde kalrna koşulu gerçekleşmemiş- tir! Bıze bugün oldukça gülünç gelen bu tür "yorumlar"ın. biraz da bir toplum- da belirli bir dönemde geçerli olan kurum ve kurallardan kaynaklandığı- nı unutmamamız gerek. Kuralın özü bakımından doğru olup olmadığına bakılmaksızın. sadece ">ar oluşu" veri olarak ahnırsa. uygulamada böyle yo- rumlann yapılması da kaçınılmazdır. 17 yaşındaki çocuklann idam edildıği dönemde iktıdar koltuğunda en tepe- de oturan bir zatın. 1993 yılında. kımı odaklarca yeniden günd'eme getıril- mek istenen ölüm cezası uveulaması ile ilgıli soruya verdiği yanıt da. işte bu türdendir: "Kanunda var" diyor! Sanki sorulan buymuş gibi. O zaman kendi- sıne belkı şöyle bır soru daha sormak gerekirdi: "Darbe yapmak da kanunda mı yazıyordu." Geceyansı kavramı. geceyi ikiye bö- len zaman çızgisi olarak da doğru bir kavram değil. Çünkü "gece", güneşin batışı ile doğuşu arasındaki zaman di- limini anlatıyor. Bizim hukukumuzda gece, başka bırçok ülkelerdeki gibi, ge- nellikle, "gün batımından bir saat son- rası ile güneşin doğuşundan bir saat öncesi arasında kalan zaman parçası" olarak kabul ediliyor. Saat 24 ise. he- men hiçbir gün bunun tam ortasına düşmüyor. Eski dilde "şeb-i yelda" de- nilen yılın en uzun gecesinde bile saat 12 (ya da 24). geceyi tam iki eşit parça- yaayırmıyor. O halde ne yapalım; bu kavramdan ve terimden \az mı geçelim? Bunun olanaksız olmasa bıle. yararsız bır ış olacağını ıtiraf etmeliyız. Toplumsal yaşamdan doğan bir yığın ilişkıde, za- man öğesinin önemlı bır etken olduğu- nu kabul eımiş durumdayız. Paranızı faız getırsın diye bankaya vermışsenız, faiz hesabı "pro rata temporis" kuralı- na göre yapılıy or; yani pararuz banka- da kaç gün durmuşsa. ona göre faiz aiacaksınız. İcra kovuşturmaMna uğ- ramışsanız yedi günde iüraz edeceksi- niz. Zamanaşımı sözkonusu ıse öngö- rülen zamanın dolması ucu ucuna yıl. ay. gün hesabına dayanabılır. Bir de Ingiliz hukukuna özgü ilginç bır za- man ölçüsü var: "Bir yıl ve bir gün." Tıp bilimlerinin yeterince gelişmediği dönemden kaldığı sanılan bu esasa gö- re. yaralama ile sonuçlanan bir haksız eylemın ardından. yaralanan kışi bir yıl ve bir gün geçtiİcten sonra ölürse. yaralayan kimse adam öldürme suçu işlemış sayılmıyor. İngilizler bu kuralı başka alanlara da aktarmışlar. Bura- da bır yıla eklenen bir gün'ün hesabın- da yine "gecejarısı" kavramına baş- vurulması zorunluğu ortaya çıkıyor: 366. günün gecesi saat 12"den sonra. artık "bir yıl ve bir gün'iük süre dol- muş olacaktır. Görülüyor ki. bütün bunlar gözö- nünde tutulursa. toplumsal yaşamın gereklen uy annca. kimi durumda ya- pay ya da keyfi de olsa. zamanı kendi- mize göre "dilimkmekten" vazgeçe- meyız. Onun için güneş yılı'nı dört yılda bır şubata bir gün ekleyerek kı- saltmamızda pratik yönden biryanlış- lık yoktur diyebılirız. Geceyarısı kav- ramı ise tamamen yapay da olsa bır- çok toplumsal ilişkı bakımından gerekli ve çok yararlı bır kavram sayı- lır. Hele eski yıldan yeni yıla geçişte. sevdıklenmızle kucaklaşma \e bir yıl daha yaşamış olmanın se\incini ve mutluluğunu birlikte tatma anı olarak geçmış yılın sonu sayılan "gece vansı'- 'ndan daha uygun bir saat, sanınm düşünülemez. Dünyanın çeşitli yörele- nnde kan. gözyaşı \e acılarla geçen 1993 yılından sonra. 1994'ün herkese banş ve mutluluk getirmesini diliyo- rum. TARTIŞMA Yasama organı ne zaman çalışacak? Y asamagorevı, 1982 Anayasası nın 87. maddesiyle Türkiye Büyük \Iillet Meclisi'ne verilmiştir. Ancak hemen her dönemde Meclis'in gerektıği gibi çalışmadığı ve yasama görevini yerine getirmediği şıkayet konusu edilmektedir. Çok partili siyasi yaşamımızın süregelen bir hastalığı olsa gerek yasama organının çalışmaması. 1982 Anayasası haarlanırken daha önceki dönemlerden kalma Meclis'in çalışmaması hastalığı gündeme getirilmış ve 84. madde anayasaya konulmuştur. Bu maddeye göre; bir ay içinde beş oturuma özürsüz katılmayan milletvekilinin üyeliğinin düşürülmesi gerekir. Ancak anlaşılıyorkıamaç, milletvekilini Meclis'e getırmek değil. yasama orgamnı çalışürmak olmalıydı. Büyük çoğunluğu yüksekokul mezunu olan y asama organımızın. bu kadar kısır ve üretimden yoksun olması acaba nasıl açıklanabilir? Koskoca bir yasama döneminin doğru dürüst bir yasa hazırlanmadan geçirilmesı ne kadar acıdır. Toplumun gelişmesı ile sorunlar ve uyuşmazlıklar artmakta. yasama organı bütün bunİannçokgerisinde kalmak tadır. Bunun içındir ki geçen yasama dönemlerinden -özellikle Özal döneminden- kalmakötübiralışkanbk bugün de sürdürülmektedır. Yasama organı dışlanmakta ve hükümet kanun gücünde kararnameler ile ülkenin ivedi sorunlannı çözmeye uğraşmaktadır. Anayasanm 91. maddesi hükümete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanımıştır. Ama bu yetkı sonsuza kadar kullanılacak bir yetki değildir. Yasama organmın yetkisi bir başka organ tarafından kullanılamaz ki. Yine 91. maddeye göre; kanun hükmünde karamameler, Resmi Gazete'de yayımlandıklan gün yürürlüğe gırerler. Ve aynı tanhte Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulur. Burada abartmayalım ama biraz alaturkahk görünmüyor mu? Yani yasama organının benimsemeyeceği ve yasalaştırmayacağı bir kanun hükmünde kararname yürürlüğe konulacak ve yasalaşmadan yasa olarak hüküm ifadeed'ecek -tabıi olan olduktan sonra- ve Meclis'te yapılan görüşmeler sonunda reddedilen kararnameler Resmı Gazete'de yay ımlandıktan sonra yürürlükten kalkacak. Peki bu arada kazanılan haksız kazançlar ne olacak? Son on yılın uy gulamasına şöyle bır bakarsak bövle onlarca reddedilen -ama birilerine haksız çıkar sağlay an- kanun hükmünde kararname görürüz. Bizim anayasal sistemimizde kuvvetleraynlığı ilkesı benimsenmiştir. Yasama, yargı ve yürütme göre\ leri birbinnden kesinlikle aynlmıştır. Anayasanın 91. maddesıne dayanarak hükümet (yürütme organı) Meclis'i atlayarak sürekli kanun hükmünde kararnameler çıkararak günlük sorunlan yasa ile değil de. bu tür kararnameler ile çözümlemeye kalkışırsa. yasama organının görev alanınagırmışolur. Buiseister istemez bir anayasa suçu doğurur. Yasama yetkisi Meclis'te olduğuna göre Sayın Meclıs. parti ayınmı yapmadan. sorumluluğunun bilincıne vararak. ülkenin çıkanna olan yasalan hazırlayıp yürürlüğe koyrnahdır. Çünkü bu görev kendisine anayasa ile verilmiştir. Böylece kendi görev inin başka bır organ tarafından kullanılmasının önüne geçmış olur. Meclis'in herüyesi. büyük bir seçim savaşmı kazanarak parlamentoya gırmıştir. Ülkenin bağımsızlığına. bütünlüğüne, anayasasına sadık kaîacağına yemın ederek görevebaşlamışlardır. Bızler kendilerinin yeminlenne sadık kalmalannı. onlan seçenleri düşünerek onlann beklentileri doğrultusunda yasalar hazırlayarak yürürlüğü koyma'lannı beklemekteyiz. Kısaca halkımızın kendilerine verdiği vekâlet ile iş gören Meclis üyelerinden görev ve yetkilerinesahipçıkmalannı ıstiyoruz. Av. Erol Türk PENCERE Bir Elmanın İki Yarısı: Çiller ile Yılmaz... Kamuoyu yoklamaları ABD ve AvrupadansonraTür- kiye'de moda oldu; belirli sayıda "denek" üzerine yapı- lan birçalışmayla kitlenin nabzını tutmak olanağı var ve bu işin bilimsel yani azımsanacak gibi değil... Ancak kimı zaman bu çalışmaların "yoklama" değil "yönlendirme" amacına dönük tutulması sakıncalar ya- ratıyor. olayın ciddiyetini yaralıyor. Güncel kamuoyu yoklamalarında ANAP ile DYP yüz- de 20lerde, SHP ile RPyüzde 10larda birbiriyleyarışı- yorlar. Ardından gelen partiler ve kararsızların oluştur- duğu dilimler de yelpazede hatırı sayılacak bir yer kaplı- yor. Yüzde 30'un üzerine çıkan bir siyasal parti yok ve da- ha bir süre olamayacak... Kamuoyu yoklamalarının üç aşağı beş yukarı yansıttı- ğı gerçek, Türkiyenin sağa kaydığını vurguluyor; ANAP ile DYP başa güreşiyorlar. Peki, bu iki partinin farkı ne?.. ikisinin de merkez sağda olduğu söyleniyor; ANAP daha çok büyük kentlerde destek buluyor; DYP'nin taba- nı kırsal kesime doğru yayılıyor. Birinin lideri Çiller.. Ötekının Yılmaz. • Çiller "kadın"olduğu için Mesut Yılmaz'dan dahaçe- kimli bir lidergıbıduruyor; laikliğeönem verençevreler- de bu yüzden tutuluyor; ama, her kürsüye çıkışta, ANAP liderıne taş çıkartacak biçımde yineliyor: "- Kur'an, ezan. bayrak..." Eskıden bu tür nutukları MHP lideri Alpaslan Türkeş atar, hem tepki hem de oy toplardı. Çiller'in bir yandan "Amehkan kültüru" ile yetişmiş bir "liberal"olduğu söy- leniyor; öte yandan Tansu Hanım karşımıza değişik bir söylemle çıkıyor. Neden?.. Amerika'da siyasetın çekırdeğını oluşturan yaklaşım "pragmatizm'dir Peki, pragmatizm nenin nesi oluyor? "Çıkar, para, pıyasa, pazar" üzerine düzenlemiş ser- maye sıyasetinın çerçevesi nasıl doldurulacak? Halk çoğunluğunun hangi eğilim, yönelim ve inanç üzerine bir propaganda ile kazanılabileceği araştırılır; PKK terö- rünün yükseldiği, Türkçülüğün yayıldığı, şoven duygula- rın yoğunlaştığı güncel toplumda "Kur'an, bayrak, ezan " sözcüklerini kullanmak "pratik'te işe yarıyorsa; kullanılır. Çiller bu sözcükleri, bilinçli bir pragmatizm'in başarı güdüsüyle dile getiriyor. Mesut Yılmaz'ın MHP kökenli olduğu soylenir, ANAP'- ın liberal kanadını temsil ettığı ilerı sürülür. Bu ikisi bir- birleriyle çelişmez. Gerçekte Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz arasında politıkacı olarak bir fark yoktur. Çiller'in kırsal kesime dönük DYP'ye yeni bir "imaj" kazandırmak için partiyi "ANAP'laştırmaya" çalışması da pragmatizmin gereğıdir. • "Medya"sozcüğü "basın. radyo vetelevizyon"üzeri- ne kurulu bır kavram.. Ülkemizde medya yasa dışı bir süreçte gelişiyor, te- Arkası 17. Sayfada Bu iki fotoğraf arasında ne fark var? Hiç fark yok... Çünkü Efes size, yaşamın her anında, yılbaşı keyfıni, geleneğini, coşkusunu sunar. Efes'le her yemek, her davet, her buluşma mutlu bir şölendir... 1994'e gırerken "yılbaşı gelenegi"mızı yine Efes'lerle, sürdürelim. Güzel bir dünya, güzel günler diliyoruz... • JHİM'll EXTRA EFES PİLSEN bır Anadolu Endüstn Holdıng kuruluşudut.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle