20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARAUK1993 PERŞEMBE 12 DUNYADAN Fransa'nınpoligamlan:Afiikalılar• Fransa'dayaşayan Afrika kökenliler arasındayaygın • Poligami sonucu, belediyenin kiraya verdiği 6 kişilik olançokeşlilik,hükümetyetkilüerincetoplumsalbiryara dairelere yerleşen bir ailenin nüfusu 30'a kadar ulaşıyor. olarak değerlendiriliyor ve önü alınmak isteniyor. Erkekler kanlannı doğurganlık yeteneğine göre sıralıyor. B ugûn Fransa, yıllardır göz yumduğu poligamiyi, ailelerin bir araya toplanmasmı sını- rlandırarak kısıtlamaya çalışıyor İnsan haklannm doğduğu bu ülkeck binlerce kadın. kocalannın esiri ve or binlerce çocuk kendi haline bırakıla- rak kötü yola düşmüş durumda. SIA. sunulan bu anket, Fransa'daki pohg. mik ailelerin yaşantısını biraz ols^ gözler önüne seriyor. Fildişi Sahilleri ülkelerinden Sene- gal'ın dışındakı diğer tüm ülkeler poli- gamiyi yasal sayıyor ve hatta destekli- yor. Buralarda artan oranlar da ister istemez Fransa'ya göçeden aileleri et- kiliyor. Aynea 1975'ten ben göçtnen- lerin ailelerini yanlanna alabılme iznı. 80 olan Afrikah sayısını 300 bine çıkardı. Bu nüfusun çoğunluğunun kadınlardan ve çocuklardan oluşması da dikkat çekiyor. Fransa'ya yerleşrrüş her 2 Afrikalı aileden birinin çok eşliliğe dayandığını düşünürsek, karşı karşıya olduğumuz durumun ciddiyeüni anlayabıLriz. Olaylann büyüklüğünü gösterebilmek için Paris'teki bir apartmanda yaşa- yan 49 Afrikalı aileden 40'ının poli- gam olduğunu söylemek yeterli. Buna bağlı olarak ailelerin yerleşim şartlannın da uygun olduğu pek söyle- nemez. îki, en fazla üç odalı dairelerin- de, alt alta, üst üste yaşıyorlar. Irkçılık yüzûnden kendilerine büyük daireler bulamadıklan doğru. Ancak. bu kor- kunç yaşam şartlannı sadece az para kazanmalanna ya da ırkçıhğa bağla- mak doğru olmaz. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri de, dairele- rin en fazla 4çocuk banndıracak şekil- de yapılmış olması. Belediyelerin 6 ki- şilik bir aileye kiraladığı dairede, bir süre sonra 30 kişi yaşıyor. Bu da bele- diye başkanlannın Afrikah aileleri reddetme sebebini açıklayabilir. Poligami: Bir zengiıüik unsuru Bazı kimseler. poligaminin bir kül- tür unsuru olduğunu savunuyor. An- cak konuştuğum kadınlar, pek de bu unsurun erdemlerinden bahsetmiyor- lar. Birinci eş ile koca arasındaki yaş far- kı genellikle 15 iken, diğer eşlerîe 20 ya da 30'a çıkabiliyor. Bu toplamlann antifeminizm derecesinin ve cinsiyetler arasındaki eşitsizliğinin bundan iyi göstergesi var mı? Konuştuğum kadınlann üzerine ikinci bir eş getirildiği zaman 14 ile 16 ya^lan arasındalarmış. Evlendikleri zaman ise 9 ile 12 yaşlanndalarmış. Koca isterse, kansını hicbir kanıt gös- termeden ihanetle suçlayıp boşayabi- lir. Ama koca kansını aldaursa, kadın boşanamaz. Bu kadınlann hiçbiri, kocalannı se- verek evlenmemişler. Adam da âşık ol- madığını söylüyor. Aralanndan bi- rine, "Aynı zamanda birden çok kadm sevüebilir mi" diye sordum. Bana ver- diği ccvap ise. "Evlilik gibi önemJi bir meseiede aşkm ne işi olabilir," oldu. Bazen adam, çok cşliliğin gerekçesi olarak ekonomik nedenler sayıyor. "Ailede ne kadar çocuk ohırsa, çalışa- cak o kadar kol oJur" diyor. Bazıîan ise soyun devamı için gerekli olduğunu söylüyor. "Ilk kanm bana sadece kız evlat verdi. Üstelik birden çok kadına sahip olmak, bir zenginlik belirtisi. Herkes o zaman 'Hem o zengin!.. Hem de tam bir erkek', der." Afrikalı göçmenler latil için ülkele- rine döndüklerinde. Fransa'daki du- rumlan ne olursa olsun, cepleri para dolu oluyor ve "satüacak kızları" olan aileler için çok çekici bırer aday olu- yorlar. Kadınlara, erkeklik gücünü dışa vu- ran bir madde olarak bakıyorlar. "Kadralar kendilerini tek sandılar nu, saprtryoriar." Erkekle kadın ara- sındaki ilişki küçümseme ve egemenük ûzerine kurulmuş. Kadınlann benimle konuşabilmeleri için önce kocalannın eve dönüşünü, sonra da izin vermeleri- ni bekledım.w Bu kuralı çiğneyen kadı- nu diğer eş kocaya bitdirir ve o da ceza- landırır," Taksi şoförü olan bir Afrikah'ya, poligaminin kadınlann geüşmesini sağlayıp sağlamadığını sorduğumda, "Tabü ki" dedi. "Kendikrini tek san- dıkları anda sapıtıyorlar. Birden fazla olduklannda, terbiyeli ve uysal davran- mak zoruodalar. Sapıtırlarsa, başka bir kaduüa daha ortak olmak zonında ka- lacaklarmı bUdiklerinden sakinleşiyor- lar." Buradaki "sapıtmak" sözcüğü- nün anlamı ise sadece ve sadece "ian- sLz dtşarı çıkmak, fazla para harcamak, küstahlık etmek veya kafa tutmaya ça- lışmak" gibi olağan durumlan kapsı- yor. Adama, başka yararlan var mı diye sorduğumda, sıralamakta hiç du- raksamadı. "Daha az yemek, temizük \apıyorlar \e böylece benimle daha çok ilgileııivorlar'*.. Son olarak da kanla- nndan hangisini yeğlediğini sordum. "Birinin, ötekilerden daha iyi çabşttğT yanıtını aldım. Bu "çalışmak"tan an- laşılması gereken bir tek şey var: ''Da- ha fazla çocuk doğurmak"... Doğurganlık topluluklarda o kadar önemli ki, kadınlar arası rekabetin bir unsuru oluyor. Tabii, erkeğin kanlan- na para vermesi söz konusu bile değil. Kadınlardan birinin dedıği gibi, "bü- tün paralanm başka bir eş almak için biriktiriyor". Klasık bir "poligam ailenin" gelirle- rinden, giderlerini düştükten sonra er- keğin elinde 11.250 frank (yaklaşık 28 milyon TL) kalıyor ve bunu da ederi 10 ile 40 bin frank arasında değişen genç kızlardan birini alabilmek4çin bi- riküriyor. Bu nedenle kadınlar, koca- lannın zenginleşmesinden çok korku- yorlar ve onu mümkün olduğunca harcamaya zorluyorlar. Ama nafile! LePoint Meksika, 68 katüanum sorguhıyor Yüzlerce öğrencinin yaralan- dığı, yaşammı kaybettiği iki bin kadannın da göz altına ahndığı Tlatelolco katliamj dosyası, yirmi beş yıl sonra Gerçeği Araştırma Komisyo- nu tarafından tekrar günde- me getirildi. Tarih: 2 ekim 1968 Yer: Meksiko'nun Tlatelolco meyda- nı. Binlerce ögrenci meydanda toplan- mış gösteri yapıyor. Birden olaylar patlak veriyor. Sonuç yüzlerce ölü, yüzlerce yarah. Bu kanlı olaylann üzerinden tam 25 yıl geçti. Ve dosya hala kapalı. Olaylarla ilgili tüm bilgjler ve sorum- lular bugün bile devleün gjzli arşivle- rinde gizli. Eylül ayında yirmi kadar Meksika- h aydın tarafından kurulan Gerçeği Araştırma Komisyonu 1968 olayla- nyla ilgili bir rapor hazırladı. Rapor- da yüzlerce öğrencinin yaşammı kay- bettiği Tlatelolco meydanındaki olay- lar sırasında güvenlik güçlerinin bir soykınm gerçekleştirdiği belirtildi. Bu soykınmla ilgili belgelerin aradan yir- mi beş yıl geçmesine karşın devlet ta- rafından açıklanmadığına dikkat ce- küdi. Anayasa değiştirilmeü Raporda, 1929'dan beri iktidarda olan PRInin (Kurumsal Devrimci Parti) işbirliğıne girmeyerek. bu olay- larla ilgili arşivlere girilmesine izin vermediği behrtiliyor ve insan haklan örgütlerinin bu olaylar üzerine eğil- mesinin gerekliliği vurgulanıyor: "Bu- gün, insan haklan örgütkri Meksika halkına karşı işlenen suçlar üzerinde bir soruşturma açmak zorunluluğu içindedir.'' Komisyon aynca, arşiv- lerin kuüanılmasıyla ilgili anayasa maddesinde değişik yapılmasını. de- mokratik ülkelerde olduğu gibi en geç 25 yıl sonra olaylarla ilgili arşiv- lere girilmesine olanak sağlanmasını istiyor. Koctan ve çocuklar Tarih 2 Ekim 1993. Yer: Tlatelolco (üç kultür) meydanı. Öğrenciler 25 )il önceki katliamı laneüiyorlar. Tlatelolco katlima hakkında hala kesin bilgiler bulunmuyor. Ölü sayısı, değişik kaynaklara göre 10 ile 325 arasında değişirken. yüzlerce yaralı ve iki bin dolayında kişinin göz altına ahnmasıyla ilgili kesin bir kanıt yok. Komisyon sadece 38 ölünün kimliği- ni belirleyebilmiş durumda. Komisyon aynca olaylarla ilgili resmi açıklamalan da reddediyor. Resmi kaynaklar olaylann temelinde, OlimpiyatOyunlannın alınmasını en- gellemek isteyen komünist ve yabancı kaynaklı komplonun bulunduğunu belirtiyor. Raporu hazırlayanlar bir komplo olduysa bunun yetkililer ta- rafından yapıldığmı belirtiyor. İlk öğ- renci hareketlerinden 2 ekimde ya- pılan katliama kadar tüm kışkırtma- lann yetkiülerin ıstekleri doğrultu- sunda geliştiğine dikkat çekiyorlar. Raporda, 50'ye yakın tanıkla yapılan görüşmelerden sonra hükümet ajan- lannın gençlerin ıçine sızarak onlan şiddet eylemlerine gjrişmeleri için kış- kırttığının ve esas aır- n demokratik özgürlüğü ve üniversitelerin özerkli- ğini sanınmak için oluşan öğrenci ha- reketlerinin amaanı saptırmak için bu ajanlann öğrencilere silah vermek önerisinde bulunduğunun belirlendi- ğj belirtiyor. Komisyon aynca zamanın yöneti- mini iki yüzlü olmakla da suçladı. Yöneticilerin bir yandan öğrencilerle diyaloğa girmek ister gibi gözükür- ken diğer yandan da katliamı en ince aynnüsına kadar planladıklannı or- taya koyan delilleri (olaylar sırasında 5 ila 15 bin arasındaki asker ve poli- sin, 300 arhh aracın ve helikopterle- rin varlığı) ortaya koydu. Aynca olaylann başlamasma neden olan atı- şın meydanın üzerinde dolaşan bir helikopterden değil, meydana hakim bir yerde bulunan Dışışleri bakanhğı binasının on beşinci katından yapıldı- ğı belirtiliyor. Bu rapora tepki gösteren Savunma Bakanı General Antonio Bazan olay- larla ilgili bir filmi yayınladı. Filmde ilk ateş açanın siviller olduğu ve gü- venlik güçlerinin onlara karşılık ver- diği görülüyor. Komisyonla Meksika yönetimi arasındaki gerginlik sürer- ken tartışmalann birçok gerçeği orta- ya çıkaracagı umuluyor. Mısır'daşeriatçılardanyenisaldırı Şiddet eylemleriyle turizm sektörünü baltalayan köktendincilerin asıl hedefı iktidar Şeriatçdann asılhedefı polisler, Kıptiler ve resmi görevliler. Ancak, turistlereyöneliksaldınlar çok büyûk tepki topladığı içinonlara saldın düzenliyorlar. A la aydır turistlereyönelik saldınlara ara %eren şeriatçılar, geçtiğimiz pazartesi günü bir turistotobüsünükurşun yağmuruna tuttular. Geçen yıldan başlayarak turizm sanayiini baltalaraaya yönelik saldınlannı sürdüren Mısırh köktendincilerin son eylemleri 8 Avusturalyah ve 8 Mısırlıan yaralanmasına yol açtı. Mısır İçjşlen Bakanlığının bildirdigine göre, kimliğj belirlenemiyen üçkişi 18 Avusturalyalı turisti tîşıyan turist otobüsüne saldırdı. Turistler, eski Mi9r'da bulunan Kıpti Kiliselerini ziyaret eüneyi amaçhyorlardı. Saldırganlann attığı patlayıalardan biri otobüsün içine düştüğünden iki turist ağır şekilde yaralandı. Olaya tanık olan birMısırh, saldırganlann peşine düşen turistlerin kovalamaca sonunda yaralandıklanru beh'rtti. Oysa, tümçabalarakarşın teröristlerkaçmayı başardı. Yakınlarda bulunan bir kafede oturan turistlerde paüayıcılardan fırlayan şarapnel parçalanndan yaralandılar. Kifnhğinin açıklanmasını isterniyen bir görgü tanığı saldırganlardan birinin otobüs şoförünü kurşun yağmuruna tutarken, diğerinin otobüseel bombalan attığmı ileri sürdü. Geçtiğimiz temmuz ayından beri eylemlerine ara veren militanlar, bu ay içinde güney Mısır'da bulunan bir polis karakoluna saldırarak 18 kişinin ölümüne neden oldular. Bu sonuç teröristlerin amaçlanndan vazgeçmediğini, eskisinden daha kararlı bir şekilde eylemlerine devam edeceklerini gösteriyor. Köktendınciler, iktidarda bulunan Hüsnü Mübarek yönetimini devirip, yerine İran yönetimine benzer şeriatçı bir düzen getirmeyi hedefliyor. Mısır hükümeti saldınlardan etkileruniyor; devrilmek bir yana sarsılmıyor bile. Ne var ki, terör son 21 ayda 230kişinin ölümüne, yaklaşık bin kişinin de yaralanmasına yol açtı. Bu gidişata sonvermek amacıyla hükümet teröristlere karşı çok sert önlemler almaya başladı. Ülke çapında • başlaülan terörist avı sonucunda bugün 8 binden fazla Müslüman milis gözaltına alındı. Mısır hükümeti İnsan Haklan derneklerinin tutuklulara işkence yapüdığı iddiasını kabul etmedi. Mısır'da bu yıl 29 köktendinci asılarak idam edildi. Dolayısıyla 1993 yılı.yüzyıldıren fazla idamın gerçekleştirildiği yıl olarak tarihe geçecek. Köktendinciler, genellilde polislere. Kıptilere ve resmi görevlilere saldınyor. Turistlere yapılan saldınTann daha az olmasına karşın, turizm sanayii büyük yara aldı. 1992'de Mısır'a gelen 3 milyon turist 4milyar dolar gelir sağlamıştı. Oysa bu yılki turist sayısının geçen yılkinin yansı kadar olacağı bekleniyor. Kızıl Deniz kıyısındaki Sina yanmadasmda bulunan tatil köylerinin dışında, tüm turistik bölgelerin yan yanya boş kaldığı belirtiliyor. YusufM.İbrahim Poligaminin gerçek kurbanlan Polıgam bir aile ortamında, kadı- nlar arasında normal ilişkiler kurulması olanaksız. Aralan- nda hem de sürekli olarak bir "soğuk M»aş"ın sürüp gitmesi doğal. Genel- likle ilk eşe, diğer kadınlann geleceği haber bile verilmiyor. Sadece, bir gün kocasınm eve erkenden gelip mobil- yalann yerini değiştirerek çocuklann odasını boşaltmasından anlıyor. Her kadının adamla gece>i geçinne sırası var. Buna göre yatağı paylaşma- yan da, yemek pişirmek, çamaşır yıka- mak, çocuklara bakmak gibi sıradan ev işleriyle uğraşacakür. Bu nedenle kadınlar rekabetle her türlü hileyi mübah sayarlar. Bunlann en masumlan, iyi yemek pişirmek, gü- zel kokular sürünmek ve afrodizyak bitkiler kullanmak şeklinde. Bazı- lannın biraz daha ıleri gjderek büyüye başvurduklan da bilinmekte. Bunlar da fayda vermediğinde, so- ğuk savaşm zaman saman sıcağa dö- nüştüğü de olur. Artık kavgalarda, ka- natasıya ısırmak, diş kırmak, parmak doğramak olağan sayılabilir. Ama. bazen de gerçekıen faciaya varan öf- keler patlamakta. Bir kezinde, biri ku- masına öyle sinirlenmiş ki yeni doğan bebeğini pencereden dışan fırlatmış. Çocuklar birer tutsak Afrikalılann kendilerinin de söyle- dikleri gibi, "poligami sadece kadı- nlann esareti değil". Ayru zamanda çocuklar için de mutsuzluk kaynagı. Bahk istifı yaşadıklan evlerinde. okul yasak. Kavga ve gürültüden uzak ol- mak için çoğu. boş zamanlannı sokak- larda geçinyor. Ev kaçaklan pek çok. En iyi durumdaki çocuklar, 3 odah ev- lerde yaşayanlar. Genellikle onlann uyuyabilecekleri bir odalan var. Kadıniararası rekabet, doğal olarak çocuklara da yansıtılıyor; birbirlerinin çocuklanndan nefret ediyorlar ve on- larla ilgilenmemek için çareler bulu- yorlar. Çocuklann okulda başanlı olabil- meleri. babalannın evde bulunması ve koruyueu kanatlannın altına almasıy- la mümkün. Ama böylesine rastla- manın hemen hemen olanaksızlığmı da belirtmek gerekir. Anneler ise ço- cuklann eğitimini üstlenecek kapasite ve birikimden yoksunlar. 15-16 yaşı- nda evlenmiş bu kadınlar Afrika'nın küçücük köylerinden alınıp getirili- yorlar. Okulun önemini kavramama- lan bir yana, okumazlığın sorun ol- masına bile akıl erdiremiyorlar. Bu ne- denle de okuyabilen çocuklannın, hat- ta kızlannın bile kaçıncı smıfa gjttiğin- den haberleri yok. Kadın çalışmak istediğinde, genel- likle kocası karşı çıkıyor. Korkusunun nedeni, kazandığını ona vermemesi. Ama. öte yandan birinin çalışması, si- gorta demek. Bu da bu tür oîanaktan yoksun, çalışmayan ikinci kadının, eş olarak sigortalanması demek. Ancak, bu durumda da rekabetin aşılması zo- runlu. Çünkü bu kez de ötekı kadına kötülük olsun diye çalışmak istemiyor kumalar... Fransu devleünin yaptığı "çocuk yardımı" poligaminin artmasına ne- den oluyor. "Bu yardun bu tür ailelerin çok işine yanyor, çünkü sadece çocuk yaparak sağlâra bir gelir elde etmeieri mümkün/' diyor bazı Afrikah kadı- nlar. Bazılan "yardnnm'' 5 çocuğa ka- dar yapılmasını savunurken, bir bölü- mü de sonraki eşten çocuklara yapı- Imamasını istiyor. Le Point ANKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ KimtePin Koymına Girdin? Türk Devrim Kurumu'nun Ismet Paşa'nın ölüm yıldönü- mû dolayısıyla düzenlediğı toplanbda, Hikmet Şimşek, Inönü'nün müziğe olan yakın ilgisini anlatıyordu. Şimşek, 1945'ten sonra, Ankara Ctevlet Konservatuvarı öğrencisi ıken tamdığı İsmet Paşa için özette şunlan söyledi. "- Bütün önemli konserlere gelirdi. O zaman, Cumhur- başkanlığı Senfoni Orkestrası, böyie düzenli kon&erler ver- mezdi; arasıra verirdi. Bu konserlerin hiçbirini kaçırmadığı gibi, öğrenci konserlerine de gelirdi. O, öğrencilerle söyle~ şir, gereksinmeleri üzerîhde son derece hassasiyetle du- rur; çünkü çok büyük sıkıntılar ıçindeydik, keman teli bile yoktu. Çok iyi hatırlanm, bir kemancının kemaniölinin sağ- lanması için uğraşlar verdiğinı. Bu konserlerde, temsiller- de çok ilginç sahneler de olurdu. O zaman, çoksesli müzi- ğin çok fazla izleyıcisi yoktu Türkiye'de. Konservatuvann 400 kişilik salonu bile zar zor dolardı. Ismet Paşa'nın gele- ceği rıafta/ar. eğer salon dolmayacaksa, polisler, konser- vatuvann önünde dolaşır, şöyle üstü başı düzgün, kravatlı kışilerin kollarına girip, yan zor yan tatlılıkla içeri sokarlar, salonu doldururlardı. Bir seferinde -o zaman Tatbikat Sah- nesi de oradaydı- bir komedi oynanıyor, oyunda çok argo sözcükler de sövieniyordu. ismet Paşa'ntn çevresindeki 'erkan' müthiş huzursuz. Rahmetli büyük komedyen Ertu$- nıl İlgin de, üzerine basa basa söylüyordu bu argo sözcük- leri. Bazı hayvan adlarmı, hatta bazı küfüre yakın sözcükle- n. Bir askerlik dersı hocamız vardı, binbaşı; sa/onda arka- da deli danalar gibi dolaşıyordu, ne yapacağını bilmeden... Ismet Paşa, inanılmaz bir sükûnet içinde gülümseyerek, hatta, kahkaha atarak izliyordu... Ismet Paşa'nın müzik sevgisi nerden geliyor, nerden kaynaklanıyor? Ben, dünya müzik tarihinde yer alacak bir belge okuyacağım. Atatûrk'ün bir ölüm yıldönümünde, CSO nun verdiği bir konserin broşürüne şöyle bir yazı gön- dermişti İsmet Paşa: 'Atatürk'ün ayrıldığının yıldönümünde O'nun güzel sa- natlara düşkünlüğünü, musiki alanırvda gerçek degeriyle canlandırmak ısterım. Büyük Atatürk, doğuştan müzik ile il- giliydi. O'nun, müziğin toplum hayatında enerji verici, in- sanlığın asıl zevklerini besleyici tesirlerini bitirdi. Kendisi güzel sesiyle misaller verır, hep ilgi uyandmrdı. Ve bu şe- kilde örnek sergıler, herkese müzıkten teselli ve hayat ara- masını teşvik ederdi. Batı tekniği üzerine müzik istidadımı- zi (yatkınlığımızı) millet olarak gelıştirmemiz lüzumuna inanırdı. Temel ölçüde, Batı teknığini, milli müzik hayatımı- za sokmak için konservatuvar açması, Batı'dan muktedir hocalar getirmesi ve içinde yetişen genç sanatçılann ko- runması ve teşvik edilmesi bakımından milletimize gerçek bir örnek ve ögretmen olmuştur. Batı müziği teknığinin mil- letin bütün hayatında öğreticı ve ınsanları mesleklerinde ve her alanda yaratıcı bir kuvvet olarak yetiştırme tesırinde, Atatürk'ün anlayışına iyice uymuş bir insan olarak, müzıkte çalışan sanatkârlarımıza, millı eğıtimimıze büyük ödevler düşmekte olduğunu daima hatırlatmak isterim. Şımdiye ka- dar alınan neticeler çok ümit vericidir. Ancak, bilmeli ki, Garp tekniğindeki müziği tanımak, tanıtmak, onun zevkini tattırmak ve bu teknik üzerinde Türk milletınin milli çizgile- rini bulupyerlestirmek, yeni müzik sanatkârlanmızın ödev- lerı arasındadır. Onlann başansına yardımcı olmak hepi- mizin ödevıdir, borcudur. Müzik eğitimi, çok dinlemek ve sebat etmekle geltşebılir. Bu gerçeği hiç unutmamak ve hiç karşı koymadan, yılmamak gerekir. Atatürk'ün ölüm yıldö- nümünde, bu düşünceleri söylemek tırsatını bana verdiği- niz için teşekkür ederim.' " Hikmet Şimşek, ismet Paşa'yı anlatırken bir yerde şöyle dedi: "50 yaşından sonra. viyoionsel öğrenmeye kalktı. %ır-t kından sonra saz çalıyor' derler... Onun hocası, dünya ça- pında bir viyolonselistti. Hitler'den kaçıp, Türkiye'ye gel- mışti, bizim için bir kazanç olarak; onu dinledikten sonra, viyoionsel dersleri almaya başladı. ingilizce derslerint de aym zamanda sürdürüyordu. DavM Zirtün'/e biryün konu- şuyorduk, dedim ki: - Bu yaştan sonra öğrenilebilir mi? David Zirkin, - imkân yok! dedi, çünkü, her şeyden önce, nzyolojik bir olay; parmaklar işlemez! - E, bunu söylemediniz mı ismet Paşa'ya? -SÖyledim! - Peki ne cevap verdi? - Ben de biliyorum. demiş gülerek. bu yaştan sonra viyo- ionsel öğrenilemeyeceğinı, çalgı oğrenilemeyeceğinı. Ama. çok sevdiğim müziği, müziği çıkaran bir çalgıyı elle- mek, dokunmak istiyorum; kucağıma almak ıstiyorum! Böyle bir olayı, ben dünyayı dolaşıyorum, çok çeşitlı yer- lerde sordum; dünya yüzünde örneği o/mayan bir olay bu. Bütün dünyaya örnek oluşturacak bir olay..." ••• 1993'ün son günlerinde, basının yüz vermediği tlginç top- lantılar izledım. Türk Dil ve Tarih kurumlarının on yıl önce kapatılmalanndan sora, 1993'te ne durumlara geldiğini öğ- rendim. Dil Kurumu kapatıldığı zaman, "Kımlerin Koynuna Girdin?" diye bir "Ankara Notları'' yazmıştım, Karacoğ- lan'dan esinlenip-. "Kimlerin koynuna girdin öpmeye kıya- madığım..." Atatürk Kültür Dil-Tarih Yüksek Kurulu Başkanlığı'na ge- tirilen tarih profesorü Yaşar Genç, öğrenciliğinden beri MHP eğilimli bir kişi mıymiş? Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı'na getirılen Bayram Kodaman. bir Abdülhamtt uzmanı mıymiş ne? Ispartalı mıymiş? Onun yardımcılığına da Azmi Süslü getinlmiş. O da mı Ispartalı? MİT'e bağlı bir kuruluşta mı çalıştı, 1983ten beri? Bir de Kâzım Yaşar Kop- raman var. 1971'lerde, Mısır'dayken, orduya hakaret ettiği savıyla mahkemeye mi verilmış? 1994, ona sevgiyle bakanlara kutlu olsun! BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Akciğerlerdeki küçük hava keseciklerinden her biri... İskambilde bir kâ- gıt. 2/ "Ne — yaş döker, ne âşık ağlar • Tarihe ka- nştı eski sevdalar" (Fa- ruk Nafız Çamlıbel)... Kumaş ya da derinin cila- lanması. 3/ Bir gjysinin 6 iki yanını birleştirmeye j yarayan kanca... Püskür- tü. 4/ Notada durak işa- 8 reti... Çoğu kez. 5/ Yusuf g Ziya Ortaç tarafından yayımlanan, Türkiye'nin en uzun ömürlü mizah dergisi. 6/ Yiğit. kahraman... Eski Mezopotamya halklannın ilkbaharda kutladıkla- n en önemli bayramı. 7/ Necati Cumalı'nın, bir adı da "Tütün Za- manı" olan romanı. 8/ Bazı diller- de ad ve eylem çekimlerinde iki kişi yada nesneyı göstermek için kulla- nılan tekil ve çoğvüdan farkh nice- lik... Omurlan birbirine birleşüren ana madde. 9/ Yapılan, seslerin yansımasmı hesaplayarak ve düzenleyerek inşa etme sanatı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Avrupa kökenli Yahudiler'e verilen ad. 2/ Asya'da bir ülke... Kirliliği gösteren iz. 3/ "Çok önemli kişi" anlamında uluslara- rası kısaltma... Duvar lambası. 4/ Doğu Anadolu'da bir göl... Uluslararası Çahşma Örgütü'nün simgesi. 5/ Kısa ve ince gaga- h, siyah bacaklı bir deniz kuşu. 6/ Bir nota... Uyanık, gözü açık... Türk resim sanatında önemli bir grubun ad olarak be- nimsediği harfın okunuşu. 7/ Bir sorun için halkın karusının belirmesi amaayla yapılan oylama. 8/ Ağn Dağı'na verilen bir başka ad... Stronsiyum ekmentinin simgesi. 9/ Aşk... Yatay.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle