Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 ARAUK1993 PERŞEMBE
12 DUNYADAN
Fransa'nınpoligamlan:Afiikalılar• Fransa'dayaşayan Afrika kökenliler arasındayaygın • Poligami sonucu, belediyenin kiraya verdiği 6 kişilik
olançokeşlilik,hükümetyetkilüerincetoplumsalbiryara dairelere yerleşen bir ailenin nüfusu 30'a kadar ulaşıyor.
olarak değerlendiriliyor ve önü alınmak isteniyor. Erkekler kanlannı doğurganlık yeteneğine göre sıralıyor.
B
ugûn Fransa, yıllardır göz
yumduğu poligamiyi, ailelerin
bir araya toplanmasmı sını-
rlandırarak kısıtlamaya çalışıyor
İnsan haklannm doğduğu bu ülkeck
binlerce kadın. kocalannın esiri ve or
binlerce çocuk kendi haline bırakıla-
rak kötü yola düşmüş durumda. SIA.
sunulan bu anket, Fransa'daki pohg.
mik ailelerin yaşantısını biraz ols^
gözler önüne seriyor.
Fildişi Sahilleri ülkelerinden Sene-
gal'ın dışındakı diğer tüm ülkeler poli-
gamiyi yasal sayıyor ve hatta destekli-
yor. Buralarda artan oranlar da ister
istemez Fransa'ya göçeden aileleri et-
kiliyor. Aynea 1975'ten ben göçtnen-
lerin ailelerini yanlanna alabılme iznı.
80 olan Afrikah sayısını 300 bine
çıkardı. Bu nüfusun çoğunluğunun
kadınlardan ve çocuklardan oluşması
da dikkat çekiyor.
Fransa'ya yerleşrrüş her 2 Afrikalı
aileden birinin çok eşliliğe dayandığını
düşünürsek, karşı karşıya olduğumuz
durumun ciddiyeüni anlayabıLriz.
Olaylann büyüklüğünü gösterebilmek
için Paris'teki bir apartmanda yaşa-
yan 49 Afrikalı aileden 40'ının poli-
gam olduğunu söylemek yeterli.
Buna bağlı olarak ailelerin yerleşim
şartlannın da uygun olduğu pek söyle-
nemez. îki, en fazla üç odalı dairelerin-
de, alt alta, üst üste yaşıyorlar. Irkçılık
yüzûnden kendilerine büyük daireler
bulamadıklan doğru. Ancak. bu kor-
kunç yaşam şartlannı sadece az para
kazanmalanna ya da ırkçıhğa bağla-
mak doğru olmaz. Bu durumun en
önemli sebeplerinden biri de, dairele-
rin en fazla 4çocuk banndıracak şekil-
de yapılmış olması. Belediyelerin 6 ki-
şilik bir aileye kiraladığı dairede, bir
süre sonra 30 kişi yaşıyor. Bu da bele-
diye başkanlannın Afrikah aileleri
reddetme sebebini açıklayabilir.
Poligami: Bir zengiıüik unsuru
Bazı kimseler. poligaminin bir kül-
tür unsuru olduğunu savunuyor. An-
cak konuştuğum kadınlar, pek de bu
unsurun erdemlerinden bahsetmiyor-
lar.
Birinci eş ile koca arasındaki yaş far-
kı genellikle 15 iken, diğer eşlerîe 20 ya
da 30'a çıkabiliyor. Bu toplamlann
antifeminizm derecesinin ve cinsiyetler
arasındaki eşitsizliğinin bundan iyi
göstergesi var mı?
Konuştuğum kadınlann üzerine
ikinci bir eş getirildiği zaman 14 ile 16
ya^lan arasındalarmış. Evlendikleri
zaman ise 9 ile 12 yaşlanndalarmış.
Koca isterse, kansını hicbir kanıt gös-
termeden ihanetle suçlayıp boşayabi-
lir. Ama koca kansını aldaursa, kadın
boşanamaz.
Bu kadınlann hiçbiri, kocalannı se-
verek evlenmemişler. Adam da âşık ol-
madığını söylüyor. Aralanndan bi-
rine, "Aynı zamanda birden çok kadm
sevüebilir mi" diye sordum. Bana ver-
diği ccvap ise. "Evlilik gibi önemJi bir
meseiede aşkm ne işi olabilir," oldu.
Bazen adam, çok cşliliğin gerekçesi
olarak ekonomik nedenler sayıyor.
"Ailede ne kadar çocuk ohırsa, çalışa-
cak o kadar kol oJur" diyor. Bazıîan ise
soyun devamı için gerekli olduğunu
söylüyor. "Ilk kanm bana sadece kız
evlat verdi. Üstelik birden çok kadına
sahip olmak, bir zenginlik belirtisi.
Herkes o zaman 'Hem o zengin!.. Hem
de tam bir erkek', der."
Afrikalı göçmenler latil için ülkele-
rine döndüklerinde. Fransa'daki du-
rumlan ne olursa olsun, cepleri para
dolu oluyor ve "satüacak kızları" olan
aileler için çok çekici bırer aday olu-
yorlar.
Kadınlara, erkeklik gücünü dışa vu-
ran bir madde olarak bakıyorlar.
"Kadralar kendilerini tek sandılar
nu, saprtryoriar." Erkekle kadın ara-
sındaki ilişki küçümseme ve egemenük
ûzerine kurulmuş. Kadınlann benimle
konuşabilmeleri için önce kocalannın
eve dönüşünü, sonra da izin vermeleri-
ni bekledım.w
Bu kuralı çiğneyen kadı-
nu diğer eş kocaya bitdirir ve o da ceza-
landırır,"
Taksi şoförü olan bir Afrikah'ya,
poligaminin kadınlann geüşmesini
sağlayıp sağlamadığını sorduğumda,
"Tabü ki" dedi. "Kendikrini tek san-
dıkları anda sapıtıyorlar. Birden fazla
olduklannda, terbiyeli ve uysal davran-
mak zoruodalar. Sapıtırlarsa, başka bir
kaduüa daha ortak olmak zonında ka-
lacaklarmı bUdiklerinden sakinleşiyor-
lar." Buradaki "sapıtmak" sözcüğü-
nün anlamı ise sadece ve sadece "ian-
sLz dtşarı çıkmak, fazla para harcamak,
küstahlık etmek veya kafa tutmaya ça-
lışmak" gibi olağan durumlan kapsı-
yor. Adama, başka yararlan var mı
diye sorduğumda, sıralamakta hiç du-
raksamadı. "Daha az yemek, temizük
\apıyorlar \e böylece benimle daha çok
ilgileııivorlar'*.. Son olarak da kanla-
nndan hangisini yeğlediğini sordum.
"Birinin, ötekilerden daha iyi çabşttğT
yanıtını aldım. Bu "çalışmak"tan an-
laşılması gereken bir tek şey var: ''Da-
ha fazla çocuk doğurmak"...
Doğurganlık topluluklarda o kadar
önemli ki, kadınlar arası rekabetin bir
unsuru oluyor. Tabii, erkeğin kanlan-
na para vermesi söz konusu bile değil.
Kadınlardan birinin dedıği gibi, "bü-
tün paralanm başka bir eş almak için
biriktiriyor".
Klasık bir "poligam ailenin" gelirle-
rinden, giderlerini düştükten sonra er-
keğin elinde 11.250 frank (yaklaşık 28
milyon TL) kalıyor ve bunu da ederi
10 ile 40 bin frank arasında değişen
genç kızlardan birini alabilmek4çin bi-
riküriyor. Bu nedenle kadınlar, koca-
lannın zenginleşmesinden çok korku-
yorlar ve onu mümkün olduğunca
harcamaya zorluyorlar. Ama nafile!
LePoint
Meksika, 68 katüanum sorguhıyor
Yüzlerce öğrencinin yaralan-
dığı, yaşammı kaybettiği iki
bin kadannın da göz altına
ahndığı Tlatelolco katliamj
dosyası, yirmi beş yıl sonra
Gerçeği Araştırma Komisyo-
nu tarafından tekrar günde-
me getirildi.
Tarih: 2 ekim 1968
Yer: Meksiko'nun Tlatelolco meyda-
nı.
Binlerce ögrenci meydanda toplan-
mış gösteri yapıyor. Birden olaylar
patlak veriyor. Sonuç yüzlerce ölü,
yüzlerce yarah.
Bu kanlı olaylann üzerinden tam
25 yıl geçti. Ve dosya hala kapalı.
Olaylarla ilgili tüm bilgjler ve sorum-
lular bugün bile devleün gjzli arşivle-
rinde gizli.
Eylül ayında yirmi kadar Meksika-
h aydın tarafından kurulan Gerçeği
Araştırma Komisyonu 1968 olayla-
nyla ilgili bir rapor hazırladı. Rapor-
da yüzlerce öğrencinin yaşammı kay-
bettiği Tlatelolco meydanındaki olay-
lar sırasında güvenlik güçlerinin bir
soykınm gerçekleştirdiği belirtildi. Bu
soykınmla ilgili belgelerin aradan yir-
mi beş yıl geçmesine karşın devlet ta-
rafından açıklanmadığına dikkat ce-
küdi.
Anayasa değiştirilmeü
Raporda, 1929'dan beri iktidarda
olan PRInin (Kurumsal Devrimci
Parti) işbirliğıne girmeyerek. bu olay-
larla ilgili arşivlere girilmesine izin
vermediği behrtiliyor ve insan haklan
örgütlerinin bu olaylar üzerine eğil-
mesinin gerekliliği vurgulanıyor: "Bu-
gün, insan haklan örgütkri Meksika
halkına karşı işlenen suçlar üzerinde
bir soruşturma açmak zorunluluğu
içindedir.'' Komisyon aynca, arşiv-
lerin kuüanılmasıyla ilgili anayasa
maddesinde değişik yapılmasını. de-
mokratik ülkelerde olduğu gibi en
geç 25 yıl sonra olaylarla ilgili arşiv-
lere girilmesine olanak sağlanmasını
istiyor.
Koctan ve çocuklar
Tarih 2 Ekim 1993. Yer: Tlatelolco (üç kultür) meydanı. Öğrenciler 25 )il önceki katliamı laneüiyorlar.
Tlatelolco katlima hakkında hala
kesin bilgiler bulunmuyor. Ölü sayısı,
değişik kaynaklara göre 10 ile 325
arasında değişirken. yüzlerce yaralı
ve iki bin dolayında kişinin göz altına
ahnmasıyla ilgili kesin bir kanıt yok.
Komisyon sadece 38 ölünün kimliği-
ni belirleyebilmiş durumda.
Komisyon aynca olaylarla ilgili
resmi açıklamalan da reddediyor.
Resmi kaynaklar olaylann temelinde,
OlimpiyatOyunlannın alınmasını en-
gellemek isteyen komünist ve yabancı
kaynaklı komplonun bulunduğunu
belirtiyor. Raporu hazırlayanlar bir
komplo olduysa bunun yetkililer ta-
rafından yapıldığmı belirtiyor. İlk öğ-
renci hareketlerinden 2 ekimde ya-
pılan katliama kadar tüm kışkırtma-
lann yetkiülerin ıstekleri doğrultu-
sunda geliştiğine dikkat çekiyorlar.
Raporda, 50'ye yakın tanıkla yapılan
görüşmelerden sonra hükümet ajan-
lannın gençlerin ıçine sızarak onlan
şiddet eylemlerine gjrişmeleri için kış-
kırttığının ve esas aır- n demokratik
özgürlüğü ve üniversitelerin özerkli-
ğini sanınmak için oluşan öğrenci ha-
reketlerinin amaanı saptırmak için
bu ajanlann öğrencilere silah vermek
önerisinde bulunduğunun belirlendi-
ğj belirtiyor.
Komisyon aynca zamanın yöneti-
mini iki yüzlü olmakla da suçladı.
Yöneticilerin bir yandan öğrencilerle
diyaloğa girmek ister gibi gözükür-
ken diğer yandan da katliamı en ince
aynnüsına kadar planladıklannı or-
taya koyan delilleri (olaylar sırasında
5 ila 15 bin arasındaki asker ve poli-
sin, 300 arhh aracın ve helikopterle-
rin varlığı) ortaya koydu. Aynca
olaylann başlamasma neden olan atı-
şın meydanın üzerinde dolaşan bir
helikopterden değil, meydana hakim
bir yerde bulunan Dışışleri bakanhğı
binasının on beşinci katından yapıldı-
ğı belirtiliyor.
Bu rapora tepki gösteren Savunma
Bakanı General Antonio Bazan olay-
larla ilgili bir filmi yayınladı. Filmde
ilk ateş açanın siviller olduğu ve gü-
venlik güçlerinin onlara karşılık ver-
diği görülüyor. Komisyonla Meksika
yönetimi arasındaki gerginlik sürer-
ken tartışmalann birçok gerçeği orta-
ya çıkaracagı umuluyor.
Mısır'daşeriatçılardanyenisaldırı
Şiddet eylemleriyle turizm sektörünü baltalayan köktendincilerin asıl hedefı iktidar
Şeriatçdann asılhedefı polisler,
Kıptiler ve resmi görevliler. Ancak,
turistlereyöneliksaldınlar çok
büyûk tepki topladığı içinonlara
saldın düzenliyorlar.
A
la aydır turistlereyönelik saldınlara ara
%eren şeriatçılar, geçtiğimiz pazartesi günü
bir turistotobüsünükurşun yağmuruna
tuttular. Geçen yıldan başlayarak turizm sanayiini
baltalaraaya yönelik saldınlannı sürdüren Mısırh
köktendincilerin son eylemleri 8 Avusturalyah ve 8
Mısırlıan yaralanmasına yol açtı.
Mısır İçjşlen Bakanlığının bildirdigine göre,
kimliğj belirlenemiyen üçkişi 18 Avusturalyalı
turisti tîşıyan turist otobüsüne saldırdı. Turistler,
eski Mi9r'da bulunan Kıpti Kiliselerini ziyaret
eüneyi amaçhyorlardı. Saldırganlann attığı
patlayıalardan biri otobüsün içine düştüğünden
iki turist ağır şekilde yaralandı. Olaya tanık olan
birMısırh, saldırganlann peşine düşen turistlerin
kovalamaca sonunda yaralandıklanru beh'rtti.
Oysa, tümçabalarakarşın teröristlerkaçmayı
başardı. Yakınlarda bulunan bir kafede oturan
turistlerde paüayıcılardan fırlayan şarapnel
parçalanndan yaralandılar. Kifnhğinin
açıklanmasını isterniyen bir görgü tanığı
saldırganlardan birinin otobüs şoförünü kurşun
yağmuruna tutarken, diğerinin otobüseel
bombalan attığmı ileri sürdü.
Geçtiğimiz temmuz ayından beri eylemlerine ara
veren militanlar, bu ay içinde güney Mısır'da
bulunan bir polis karakoluna saldırarak 18 kişinin
ölümüne neden oldular. Bu sonuç teröristlerin
amaçlanndan vazgeçmediğini, eskisinden daha
kararlı bir şekilde eylemlerine devam edeceklerini
gösteriyor. Köktendınciler, iktidarda bulunan
Hüsnü Mübarek yönetimini devirip, yerine İran
yönetimine benzer şeriatçı bir düzen getirmeyi
hedefliyor.
Mısır hükümeti saldınlardan etkileruniyor;
devrilmek bir yana sarsılmıyor bile. Ne var ki,
terör son 21 ayda 230kişinin ölümüne, yaklaşık
bin kişinin de yaralanmasına yol açtı. Bu gidişata
sonvermek amacıyla hükümet teröristlere karşı
çok sert önlemler almaya başladı. Ülke çapında •
başlaülan terörist avı sonucunda bugün 8 binden
fazla Müslüman milis gözaltına alındı. Mısır
hükümeti İnsan Haklan derneklerinin tutuklulara
işkence yapüdığı iddiasını kabul etmedi.
Mısır'da bu yıl 29 köktendinci asılarak idam
edildi. Dolayısıyla 1993 yılı.yüzyıldıren fazla
idamın gerçekleştirildiği yıl olarak tarihe geçecek.
Köktendinciler, genellilde polislere. Kıptilere ve
resmi görevlilere saldınyor. Turistlere yapılan
saldınTann daha az olmasına karşın, turizm
sanayii büyük yara aldı. 1992'de Mısır'a gelen 3
milyon turist 4milyar dolar gelir sağlamıştı. Oysa
bu yılki turist sayısının geçen yılkinin yansı kadar
olacağı bekleniyor. Kızıl Deniz kıyısındaki Sina
yanmadasmda bulunan tatil köylerinin dışında,
tüm turistik bölgelerin yan yanya boş kaldığı
belirtiliyor.
YusufM.İbrahim
Poligaminin
gerçek
kurbanlan
Polıgam bir aile ortamında, kadı-
nlar arasında normal ilişkiler
kurulması olanaksız. Aralan-
nda hem de sürekli olarak bir "soğuk
M»aş"ın sürüp gitmesi doğal. Genel-
likle ilk eşe, diğer kadınlann geleceği
haber bile verilmiyor. Sadece, bir gün
kocasınm eve erkenden gelip mobil-
yalann yerini değiştirerek çocuklann
odasını boşaltmasından anlıyor.
Her kadının adamla gece>i geçinne
sırası var. Buna göre yatağı paylaşma-
yan da, yemek pişirmek, çamaşır yıka-
mak, çocuklara bakmak gibi sıradan
ev işleriyle uğraşacakür.
Bu nedenle kadınlar rekabetle her
türlü hileyi mübah sayarlar. Bunlann
en masumlan, iyi yemek pişirmek, gü-
zel kokular sürünmek ve afrodizyak
bitkiler kullanmak şeklinde. Bazı-
lannın biraz daha ıleri gjderek büyüye
başvurduklan da bilinmekte.
Bunlar da fayda vermediğinde, so-
ğuk savaşm zaman saman sıcağa dö-
nüştüğü de olur. Artık kavgalarda, ka-
natasıya ısırmak, diş kırmak, parmak
doğramak olağan sayılabilir. Ama.
bazen de gerçekıen faciaya varan öf-
keler patlamakta. Bir kezinde, biri ku-
masına öyle sinirlenmiş ki yeni doğan
bebeğini pencereden dışan fırlatmış.
Çocuklar birer tutsak
Afrikalılann kendilerinin de söyle-
dikleri gibi, "poligami sadece kadı-
nlann esareti değil". Ayru zamanda
çocuklar için de mutsuzluk kaynagı.
Bahk istifı yaşadıklan evlerinde. okul
yasak. Kavga ve gürültüden uzak ol-
mak için çoğu. boş zamanlannı sokak-
larda geçinyor. Ev kaçaklan pek çok.
En iyi durumdaki çocuklar, 3 odah ev-
lerde yaşayanlar. Genellikle onlann
uyuyabilecekleri bir odalan var.
Kadıniararası rekabet, doğal olarak
çocuklara da yansıtılıyor; birbirlerinin
çocuklanndan nefret ediyorlar ve on-
larla ilgilenmemek için çareler bulu-
yorlar.
Çocuklann okulda başanlı olabil-
meleri. babalannın evde bulunması ve
koruyueu kanatlannın altına almasıy-
la mümkün. Ama böylesine rastla-
manın hemen hemen olanaksızlığmı
da belirtmek gerekir. Anneler ise ço-
cuklann eğitimini üstlenecek kapasite
ve birikimden yoksunlar. 15-16 yaşı-
nda evlenmiş bu kadınlar Afrika'nın
küçücük köylerinden alınıp getirili-
yorlar. Okulun önemini kavramama-
lan bir yana, okumazlığın sorun ol-
masına bile akıl erdiremiyorlar. Bu ne-
denle de okuyabilen çocuklannın, hat-
ta kızlannın bile kaçıncı smıfa gjttiğin-
den haberleri yok.
Kadın çalışmak istediğinde, genel-
likle kocası karşı çıkıyor. Korkusunun
nedeni, kazandığını ona vermemesi.
Ama. öte yandan birinin çalışması, si-
gorta demek. Bu da bu tür oîanaktan
yoksun, çalışmayan ikinci kadının, eş
olarak sigortalanması demek. Ancak,
bu durumda da rekabetin aşılması zo-
runlu. Çünkü bu kez de ötekı kadına
kötülük olsun diye çalışmak istemiyor
kumalar...
Fransu devleünin yaptığı "çocuk
yardımı" poligaminin artmasına ne-
den oluyor. "Bu yardun bu tür ailelerin
çok işine yanyor, çünkü sadece çocuk
yaparak sağlâra bir gelir elde etmeieri
mümkün/' diyor bazı Afrikah kadı-
nlar. Bazılan "yardnnm'' 5 çocuğa ka-
dar yapılmasını savunurken, bir bölü-
mü de sonraki eşten çocuklara yapı-
Imamasını istiyor. Le Point
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
KimtePin Koymına Girdin?
Türk Devrim Kurumu'nun Ismet Paşa'nın ölüm yıldönü-
mû dolayısıyla düzenlediğı toplanbda, Hikmet Şimşek,
Inönü'nün müziğe olan yakın ilgisini anlatıyordu. Şimşek,
1945'ten sonra, Ankara Ctevlet Konservatuvarı öğrencisi
ıken tamdığı İsmet Paşa için özette şunlan söyledi.
"- Bütün önemli konserlere gelirdi. O zaman, Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrası, böyie düzenli kon&erler ver-
mezdi; arasıra verirdi. Bu konserlerin hiçbirini kaçırmadığı
gibi, öğrenci konserlerine de gelirdi. O, öğrencilerle söyle~
şir, gereksinmeleri üzerîhde son derece hassasiyetle du-
rur; çünkü çok büyük sıkıntılar ıçindeydik, keman teli bile
yoktu. Çok iyi hatırlanm, bir kemancının kemaniölinin sağ-
lanması için uğraşlar verdiğinı. Bu konserlerde, temsiller-
de çok ilginç sahneler de olurdu. O zaman, çoksesli müzi-
ğin çok fazla izleyıcisi yoktu Türkiye'de. Konservatuvann
400 kişilik salonu bile zar zor dolardı. Ismet Paşa'nın gele-
ceği rıafta/ar. eğer salon dolmayacaksa, polisler, konser-
vatuvann önünde dolaşır, şöyle üstü başı düzgün, kravatlı
kışilerin kollarına girip, yan zor yan tatlılıkla içeri sokarlar,
salonu doldururlardı. Bir seferinde -o zaman Tatbikat Sah-
nesi de oradaydı- bir komedi oynanıyor, oyunda çok argo
sözcükler de sövieniyordu. ismet Paşa'ntn çevresindeki
'erkan' müthiş huzursuz. Rahmetli büyük komedyen Ertu$-
nıl İlgin de, üzerine basa basa söylüyordu bu argo sözcük-
leri. Bazı hayvan adlarmı, hatta bazı küfüre yakın sözcükle-
n. Bir askerlik dersı hocamız vardı, binbaşı; sa/onda arka-
da deli danalar gibi dolaşıyordu, ne yapacağını bilmeden...
Ismet Paşa, inanılmaz bir sükûnet içinde gülümseyerek,
hatta, kahkaha atarak izliyordu...
Ismet Paşa'nın müzik sevgisi nerden geliyor, nerden
kaynaklanıyor? Ben, dünya müzik tarihinde yer alacak bir
belge okuyacağım. Atatûrk'ün bir ölüm yıldönümünde,
CSO nun verdiği bir konserin broşürüne şöyle bir yazı gön-
dermişti İsmet Paşa:
'Atatürk'ün ayrıldığının yıldönümünde O'nun güzel sa-
natlara düşkünlüğünü, musiki alanırvda gerçek degeriyle
canlandırmak ısterım. Büyük Atatürk, doğuştan müzik ile il-
giliydi. O'nun, müziğin toplum hayatında enerji verici, in-
sanlığın asıl zevklerini besleyici tesirlerini bitirdi. Kendisi
güzel sesiyle misaller verır, hep ilgi uyandmrdı. Ve bu şe-
kilde örnek sergıler, herkese müzıkten teselli ve hayat ara-
masını teşvik ederdi. Batı tekniği üzerine müzik istidadımı-
zi (yatkınlığımızı) millet olarak gelıştirmemiz lüzumuna
inanırdı. Temel ölçüde, Batı teknığini, milli müzik hayatımı-
za sokmak için konservatuvar açması, Batı'dan muktedir
hocalar getirmesi ve içinde yetişen genç sanatçılann ko-
runması ve teşvik edilmesi bakımından milletimize gerçek
bir örnek ve ögretmen olmuştur. Batı müziği teknığinin mil-
letin bütün hayatında öğreticı ve ınsanları mesleklerinde ve
her alanda yaratıcı bir kuvvet olarak yetiştırme tesırinde,
Atatürk'ün anlayışına iyice uymuş bir insan olarak, müzıkte
çalışan sanatkârlarımıza, millı eğıtimimıze büyük ödevler
düşmekte olduğunu daima hatırlatmak isterim. Şımdiye ka-
dar alınan neticeler çok ümit vericidir. Ancak, bilmeli ki,
Garp tekniğindeki müziği tanımak, tanıtmak, onun zevkini
tattırmak ve bu teknik üzerinde Türk milletınin milli çizgile-
rini bulupyerlestirmek, yeni müzik sanatkârlanmızın ödev-
lerı arasındadır. Onlann başansına yardımcı olmak hepi-
mizin ödevıdir, borcudur. Müzik eğitimi, çok dinlemek ve
sebat etmekle geltşebılir. Bu gerçeği hiç unutmamak ve hiç
karşı koymadan, yılmamak gerekir. Atatürk'ün ölüm yıldö-
nümünde, bu düşünceleri söylemek tırsatını bana verdiği-
niz için teşekkür ederim.' "
Hikmet Şimşek, ismet Paşa'yı anlatırken bir yerde şöyle
dedi:
"50 yaşından sonra. viyoionsel öğrenmeye kalktı. %ır-t
kından sonra saz çalıyor' derler... Onun hocası, dünya ça-
pında bir viyolonselistti. Hitler'den kaçıp, Türkiye'ye gel-
mışti, bizim için bir kazanç olarak; onu dinledikten sonra,
viyoionsel dersleri almaya başladı. ingilizce derslerint de
aym zamanda sürdürüyordu. DavM Zirtün'/e biryün konu-
şuyorduk, dedim ki:
- Bu yaştan sonra öğrenilebilir mi? David Zirkin,
- imkân yok! dedi, çünkü, her şeyden önce, nzyolojik bir
olay; parmaklar işlemez!
- E, bunu söylemediniz mı ismet Paşa'ya?
-SÖyledim!
- Peki ne cevap verdi?
- Ben de biliyorum. demiş gülerek. bu yaştan sonra viyo-
ionsel öğrenilemeyeceğinı, çalgı oğrenilemeyeceğinı.
Ama. çok sevdiğim müziği, müziği çıkaran bir çalgıyı elle-
mek, dokunmak istiyorum; kucağıma almak ıstiyorum!
Böyle bir olayı, ben dünyayı dolaşıyorum, çok çeşitlı yer-
lerde sordum; dünya yüzünde örneği o/mayan bir olay bu.
Bütün dünyaya örnek oluşturacak bir olay..."
•••
1993'ün son günlerinde, basının yüz vermediği tlginç top-
lantılar izledım. Türk Dil ve Tarih kurumlarının on yıl önce
kapatılmalanndan sora, 1993'te ne durumlara geldiğini öğ-
rendim. Dil Kurumu kapatıldığı zaman, "Kımlerin Koynuna
Girdin?" diye bir "Ankara Notları'' yazmıştım, Karacoğ-
lan'dan esinlenip-. "Kimlerin koynuna girdin öpmeye kıya-
madığım..."
Atatürk Kültür Dil-Tarih Yüksek Kurulu Başkanlığı'na ge-
tirilen tarih profesorü Yaşar Genç, öğrenciliğinden beri
MHP eğilimli bir kişi mıymiş? Atatürk Araştırma Merkezi
Başkanlığı'na getirılen Bayram Kodaman. bir Abdülhamtt
uzmanı mıymiş ne? Ispartalı mıymiş? Onun yardımcılığına
da Azmi Süslü getinlmiş. O da mı Ispartalı? MİT'e bağlı bir
kuruluşta mı çalıştı, 1983ten beri? Bir de Kâzım Yaşar Kop-
raman var. 1971'lerde, Mısır'dayken, orduya hakaret ettiği
savıyla mahkemeye mi verilmış?
1994, ona sevgiyle bakanlara kutlu olsun!
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Akciğerlerdeki küçük
hava keseciklerinden her
biri... İskambilde bir kâ-
gıt. 2/ "Ne — yaş döker,
ne âşık ağlar • Tarihe ka-
nştı eski sevdalar" (Fa-
ruk Nafız Çamlıbel)...
Kumaş ya da derinin cila-
lanması. 3/ Bir gjysinin 6
iki yanını birleştirmeye j
yarayan kanca... Püskür-
tü. 4/ Notada durak işa- 8
reti... Çoğu kez. 5/ Yusuf g
Ziya Ortaç tarafından
yayımlanan, Türkiye'nin en uzun
ömürlü mizah dergisi. 6/ Yiğit.
kahraman... Eski Mezopotamya
halklannın ilkbaharda kutladıkla-
n en önemli bayramı. 7/ Necati
Cumalı'nın, bir adı da "Tütün Za-
manı" olan romanı. 8/ Bazı diller-
de ad ve eylem çekimlerinde iki kişi
yada nesneyı göstermek için kulla-
nılan tekil ve çoğvüdan farkh nice-
lik... Omurlan birbirine birleşüren
ana madde. 9/ Yapılan, seslerin
yansımasmı hesaplayarak ve düzenleyerek inşa etme sanatı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Avrupa kökenli Yahudiler'e verilen ad. 2/ Asya'da bir ülke...
Kirliliği gösteren iz. 3/ "Çok önemli kişi" anlamında uluslara-
rası kısaltma... Duvar lambası. 4/ Doğu Anadolu'da bir göl...
Uluslararası Çahşma Örgütü'nün simgesi. 5/ Kısa ve ince gaga-
h, siyah bacaklı bir deniz kuşu. 6/ Bir nota... Uyanık, gözü
açık... Türk resim sanatında önemli bir grubun ad olarak be-
nimsediği harfın okunuşu. 7/ Bir sorun için halkın karusının
belirmesi amaayla yapılan oylama. 8/ Ağn Dağı'na verilen bir
başka ad... Stronsiyum ekmentinin simgesi. 9/ Aşk... Yatay.