25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28ARALIK1993SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Bilgive sanatın insancapaylaşımı DENIZILGAZ Boğaziçi Ünhersitesi samına alan bir terim olması. Devlet bir güzellik varalan. söze. çızgıye. de- şıhk. yalnız 1989 yılında Amerika Bir- Planlama Teşkilatı'nın yedinci Beş sene ya da cısme kendi yorumunu ön- leşık Devletleri'nde 77 bın. Japonya'- . . . . , , „ , . . , , ,. . Yıllık Kalkınma Planı'na katkıda bu- cekilerden farklı bir biçimde getiren, da 55 bin. Orta Avrupa"da 30 bin urkıyede fikır ve sanat mıras kalmış olan lOOyılhkIhtıra Be- | u n m a k amaayla bugünlerde çalışma- yarattığı o ürün üzerinde bir hak sahi- patent alınmış. İnsan aklının bir ka>- eserlennı her turlu bu- ratı Kanunu nun yanı başında yer ala- , a n m t a mamlamak üzere olan 60'ın bi olur. Yasalarla kısıtlanmış bir süre nak olarak değerlendirilişinin en güzel luşlan ve duşunce urun- rak. yuksek teknolojı çagının çok ü s l ü n d e k i ^ a komisyondan bin ıçin, patent genellikle 20 yü.esersahibi olan Fıkri Mülkiyet Hakları Özel İhti-T• lerini. bu haklan koru- B yan uluslararası ılke ve - ^ ^ " kurallara ve çağa uygun bir biçimde. ülkenin gereksınimlerini göz önüne alarak koruma zorunlulu- ğu. bugün atılması çok önemli adım- lardan birini oluştunıyor. Sanayi alanındaki buluşlar olsun, yaratıcı öbür düşünce ürünleri olsun, bunlar toplumun hizmetine ancak ya- sal düzenlemeler çerçevesi içinde su- nulduğunda hem eser ya da ürün sahi- bine, hem de onu kullananlara gerçek- ten yararlı kıhnabilir. 16 Eylül 1993 tarihli Resmi Gazete. kanun hükmünde bir kararname ile Türkıye'nın de bir Patent Enstitüsü'ne kavuşmuş olduğunu açıkladı. Yeni Patent Yasası, Meclis"in gündemine gelmeyi beklerken, enstitü halen yü- riirlükte olan ve Osmanlı İmparator- luğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne önemli gereksinimlerine yanıt verme- ye çahşacak. Amaçlananın ne kadar gerisinde kaldığı. "ölü doğmuş bir bebek" olup olmadığı tartışılsa da. Patent Enstitü- sü olumlu bir başlangıç olarak karşı- mızdadır. Bıreylerden ve işletmelerden gelecek istekler bu enstitüyü giderek daha verimli düzeylere çıkartacaktır. Önemli olan, Türkiye'de kişilerin ken- di haklarının bilincinde olmalan, on- lan önemsemeleri. savunmalan ve kullanmalan. Dünyada yaklaşık 500 yıllık tarihi olan fikri haklar konusu. Türkiye'de bir Türkçe terime kavuşma çırpınışlan içinde. İngilizce'de, Intellectual Pro- perty, Türkçe'de. fîkri ve sınaî haklar olarak belirtilmesinin nedeni. yaratıcı düşünce yapıtlannın her türünü koru- masınm yanı sıra. patent. ticari marka gibi ürünlere ilişkin konulan da kap- sas Komtsyonu'nda her şeyden önce bu konudaki kavram karmaşasına son vermek için çaba gösteriliyor. En değerlı enerji kaynağı olan insan aklının değerini kavramış, onun geliş- tirilmesini. çoğaltılmasını yasalarla destekleme yolunu seçrniş olan ülkeler "geüşmiş ûlke" statüsüne ulaştılar. Bu ülkeler. ürettikleri yeni bilgileri sınırla- n içinde hapsetmenin kimseye bir ya- rar sağlamayacağını da biliyorlar. Çünkü düşünce ürünleri. ancak evren- sel bir sistem içinde değer kazanabilir. Yaratma hakkına sahiplik Bilgi. beceri ve sanatlann ancak sü- rekli bir etkileşim içinde olmalanyla yeniliklere doğru kapılar açılabilir. Ama herhangi bir maddeye yeni birşe- kil veren, bir işlerlik kazandıran. yeni haklan ise ömür boyu ve ölümden sonra yetmiş yıl için bir koruma geti- rir. Dünya bu konuda çoktan anlaşmış. Türkiye ise şu anda tek başına temel anlaşmalann dışında kalmış ülke du- rumunda olmanın sancısını yaşıyor. İnsan Haklan Evrensel Bildirisi.bü- tün insanlann bilginin ve kültürün ser- best dolaşımında pay alma hakkı olduğunu belirtiyor (Md. 27). Yüz yılı aşkın bir geçmişi olan Pa'ris ve Beine Anlaşmalanyla ve bunları izleyen öbürleriyle insan aklıntn yarattığı her türlü bılim, edebiyat ve sanat eserleri ile ilgıli olarak doğacak bütün maddi ve manevi yararlar, korunma altına alınmış. Ülkemizi öbür ülkelerle kıyaslayan sayılar ise oldukça şaşırtıcı. Son 15 yıl- da Türkiye'de alınan 600 patente kar- örneğini ise ABD'de, yıllık cirosu 600 milyon dolann üstünde olan ve 8000 kişı çalıştıran Batelle Enstitüsü oluştu- ruyor: Bu kuruluşun yaptığı iş, yeni fıkirleri satın almak ve pazarlamak. Bütün bunlar yaratıcılığın özendiril- mesi için çok önemli konular. Oysa Türkiye'de tekstil, iç mimarlık, deko- rasyon, seramik ve bütün öbür tasa- nm sanatlannda yapıt haklanyla ilgili sorunlar yaşanmakta. Tekstil tasanm- cısına iş olanağı verilmez, ya da yarat- tığı tasanm korunmazsa, üsteiik teks- til üreticileri yurtdışından desenleri haksız olarak kopyalamayı sürdürür- lerse. Türkiye dış piyasalarda y ükselen bir grafık izleyebilir mi? Edebiyat yapıtlan alanında ise, yur- tiçinde korsan kopyalama gibi utanı- lacak girişimlerin vanı sıra. uluslarara- sı düzeyde Türkiye'nin alnında kara • (Arkası 15. Sayfada) PENCERE ARADABIR RAHMİKUMAŞ Eski Trabzon Milletvekili Onu Arıyoruz... O kimdir? O, bir halk çocuğudur. Bu yönüyle onun ya- şamı sıkıntılar denizinde geçmiştir. Ama o, sıkıntılarla boğuşurken elde ettiği başarıların tadını dorukta yaşa- mıştır. Öyle ki öğrenim yaşamında, ortaokul aşamasın- da. daha açıkçası Sıvas Askeri Rüştiyesi'nin son sınıfın- da kalmıştır. Ama ondan sonra da okuduğu her sınıfı birincilikle geçmiştir. O, yüzbaşı olarak etkin yaşamına başladığmda. dönemin Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa'nm ilgisini çekmiş, bu nedenle Yemen'e git- miş, sonra da Savaş Bakanhğı'nın müsteşarlığına geti- rilmiştir. Osmanlı imparatorluğu'nda geçen yaşamında imrenilen bir görüntüsü olduğu gibi, Türkiye Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti döneminde de kıskanılan bir ba- şarı çizgisi tutturmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında Ge- nelkurmay Başkanı oluşu, Batı Cephesi Komutanlığı, savaşın bitiminde Lozan'a başdelege olarak gitmesi hep kıskanılmış ve çekiştirilmiştir. O, Başkahraman dan sonra gelen bir kişi olarak Bü- yük Saldın'nın. Mudanya Ateşkesi'nin. saltanat ve halı- feliğin kaldırılışının, Lozanın, Ânkaranın başkentoluşu- nun, Cumhuriyet'in duyuruluşunun, Türk demokrasisi- nin kuruluşunun altına imza atan bir büyük devlet adamıdır. Gücünün doruğunda iken gerçek gücün savaş alanla- rından alınan kahramanlıktan değil, barış döneminde halka hizmet yapıp onun onayını almaktan geçtiğini gö- recek ölçüde halka saygısı olan bir kişi olduğundan ken- disi ülkeye çok partili siyasal yaşamı getirme onurunu yaşamıştır. Ama o zaman da yurt hainliği bile söylen- miş, düşmandan kurtardığı yerlerde taşlanmış, ama ulusuna olan inancını hiç yitirmemiştir. Ona altın destan yazanların, sonradan sırtlanlar gibi uludukları hiç unutulmamalıdır. Bunu günümüzün politı- kacıları çok daha iyi bir biçimde anlamalıdırlar. Kendile- rini övenlerle bir arada olan bu politikacılar, bırakalım, kendilerini yerenlere anlayış göstermelerini, iyi niyetle yapılan uyarılardan bile rahatsızlık duyarak yanlış yap- maktadırlar. Onu çok partili siyaset yaşamında "adam yetiştirme- me ' ile de suçladılar. Oysa bu suçlama yersizdi, daya- naksızdı. Çünkü, örneğin. Barutçu'yu Feyzioğlu'nu, Erim'i Ecevrt'i ve daha nicelerini o yetiştirmedi mi? Şimdikiler kimleri yetiştirdiler? O öyle bir politikacıydı ki, uzağı görürdü. Diyelim ki bu bir yetenek işi. Ama o aynı zamanda ülkenin parasını kendi parasından daha değerli bularakdavranırdı. Oysa şimdikiler. "Devletmalıdeniz.yemeyendomuz"düşün- cesini kılavuz edinmişler. O öyle bir devlet anlayışına sahipti ki kendi bakanını bile Yüce Divan'a gönderecek önergeyi kendisi yazmıştır. Deniz BakanıTopçu İhsan- ın suçluluğu da onu haklı çıkarmıştır. O, benzinin sudan ucuz olduğu. enflasyonun %5 dolayında bulunduğu 1961-1965 yıllan arasındaki başbakanlığı dönemindeya- kıttan biriktirim (tasarruf) olsun diye makam aracı Chev- rolet'yi bırakıp Opel'e binecek ölçüde kamu malını namusu gibi koruyan biriydi. Bir de bugünün politikacı- larının yaşadığı savurganlığı düşününce. bu söylediğim, bir masal gibi geliyor insana. Bütün bunların nedeni cnun arkasında, Yusuf Ziya Ortaç'ın Akbaba'da yazdığı gibi "Terzi İzzet"in ceketinin olmayışıdır. Onun arkasında babası da yoktu, baba lar da yoktu. Çünkü o ' 'bulanık zamanı, bir daha ele geçmez bir fırsat sayan eski batakçı çiftlik ağası ve elinden gelse soluduğumuz havayı ticaret malı yapmaya yeltenen gö- zü doymaz vurguncu tüccarlan" yoksuldan çok sevme- diği gibi, hiç sevmemiştir de. Çünkü o, ülkeyi yirmi beş ya da otuz zenginin ülkesi olarak görmek istememiştir. O öleli yirmi yıl oldu. Son yirmi yıl içinde gördüğümüz olumsuzluklar onu daha çok aratır olmuştur bize. Tanrı ondan ışığını eksiketmesin. O, İsniet İnönü'dür İsmet İnönü'nün Ölümünün 20. Yıldönümünde BEKLENEN KİTAP ÇIKTI DEMOKRASİMİZİN İSMET PAŞAU YILLARI (1944-1973) Dizinin 7. ve son cildi İSMET PAŞA'NIN SON YILLARI (1965-1973) Yazan: Metin TOKER BİLGİ YAYINLARI BÜTÜN KİTAPÇILARDA DEMOKRASİMİZİN İSMET PAŞAU YILLARI (1944 -1973) DİZİSİNİN KITAPLARI 1. TEK PARTİDEN ÇOK PARTİYE (1944-1950) 2. DP-NİN ALTIN YILLARI (1950-1954) 3. OPYOKUŞAŞAĞI (1954-1957) 4. DEMOKRASİDEN DARBEYE (1957-1960) 5. YARISİLAHUYARIKÜLAHU BİR ARA REJİM (1960 -1961) 6. İNÖNÜ'NÜN SON BAŞBAKANLIĞI (1961-1965) 7. İSMET PAŞA'NIN SON YILLARI (1965-1973) 3 lstB*tarmi2 tutan kadar posta ya da damga puk, göndermız Memelî gAndenlı 3 Lutten gv»i yayın kataojtınuzı; istaynz 55000 65000 60000 75000 65000 55000 100000 Kıt^ç.laıa % 25 ınıintT* BİLGİ YAYMEVt Mey-Hy« CadO«6ı, Nc 46 A YernşcPr 06420 ANKARA Tol ıO-3l?|431 8122-4341271-4344998-4344999 Fa«s 10-312)43177 5» KİTftMVt Saka^aOacBMi No e Kız,*ı - 06420 ANKAFU T» 10-312143441 06-4344'07 FaW (0-3121431^58 34360 • ISTAM8UL 97 Fahs (0-2121527 4119 Baoâi> Caades r4c 1 9 ' 2 T&> ,0-212) 5225201 - 5 2 6 sevdiklerinize ve kendinize edin. Terminator 2, Kuzuların Sessizliği, Uyanışlar, Seni Seviyorum Rosa gibi filmler ve Emmanuelle gibi benzersiz diziler... Hepsi bu yılbaşında CINE5'te! CINE5 aboneleri, yalnız yılbaşında değil, bütün yıl bu şöleni yaşayacaklar. Yıl boyu çok özel filmler, süper prodüksiyonlar, üç büyüklerin maçları... Hepsi CINE5'te. Üsteiik reklamlarla kesilmeden, bölünmeden. Bu yılbaşı farklı bir yılbaşı olsun: Kendinize, sevdiklerinize gerçekten özel bir armağan seçin. Hemen bir AEG-Telefunken yetkili satıcısına gidin, CINE5'e abone olun, CINE5'i dostlarınıza armağan edin. Atın Profesörleri Doçentleri İçeriye... Her yerde pıtrak gibi üniversite açılıyor; çeşitli illerde- ki sözde üniversiteler doğuruyor, yavruluyor, ürüyor, türüyor; bir profesör, bir mühür, bir de bina!.. Al sana bir üniversite!.. Ama bilim üretimi ne âlemde?.. TÜBİTAK Başkanı Prof. Tosun Terzioğlu bir katı ger- çeğin altını kimbilir kaçıncı kez çizdi: "- Teknoloji ithal edebiliriz: ama, bilimi ithal edeme- yiz. Bilimselliğe fazla inanan bir ülke değiliz. Araştırma ve geliştirmeye sabrı olan insanlar değiliz. (...) Bilimde kötü olup da öteki alanlarda iyi olunabileceğini sanmı- yorum."(Cumhuriyet27 Aralık1993) Birbiriyle bütünleşen düşün-bilim-sanat özgüriükleri- ni içimize sindiremedik. • Abant Üniversıtesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fikret Başkaya 20 ay hapis yatacak.. Niçin?.. Doçent Başkaya'nın yazdığı "Batılılaşma. Çağdaşlaş- ma, Kalkınma veParadigmanın İflası"adlı kitaptakifikir- lerTMK'nın (Terörle Mücadele Kanunu) 8'inci maddesi- ne aykın sayılmış; Istanbul 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, doçenti mahkûm etmiş, Yargıtay da kararı onaylamış. Başkaya, kitabın ceza- landırılmasının "bilim çev- relerinin yerine yargmın geçmesi" anlamına geldi- ğini belirterekdiyorki: "- Bilim adamma 'kitap yazma' demek, fınncıya 'ekmek yapma' demeye benziyor." • Peki, bu karanlık süreç ne zaman sona erecek? Kitapları yasaklamaktan, yazarları ve bilim adamla- rını mahkûm etmekten ne zaman vazgeçeceğiz?.. Yaz, yaz, yaz, bir şey de- ğişmiyor; 21'inci yüzyılın eşiğine geldik dayandık, Türkiye fikir özgürlüğüne kavuşamadı, bu gidişle ka- vuşacağı da yok!.. Sanayi burjuvazisi oluşmadan, iş- çi kitleleri gelişmeden, demokrasiye açılmaya ça- lışan çoğu ülkede yaşanan dram, kuşaklar boyu sürdü geldi. Bugün "çoğunluğu fikir özgürlüğüne karşıt" bir parlamentomuz var. Demokrasiyi tam anlamın- da benımseyen sol partile- rin toplam oyları yüzde 25-30'u ancak buluyor. 'Merkez sağ partiler'' sayı- lan DYP ile ANAP oylarının toplamı yüzde 50yi aşıyor; ama. bu merkez sağın, Batı'nın siyasal sözlüğün-' deki merkez sağla bir ilişki- sı yok!. Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz, çağdaş uy- garlığın benimsediği fikir özgürlüklerine karşıdır- lar.. Ama onların da sağında RPvar... Refah Partisi, şeriata dö- nük bir dünya görüşünün sıyasetini üretiyor. Parlamentonun yapısı, yüzde 70'iyle fikir özgürlü- ğüne yabancılaşınca Türki- ye bir hukuk devleti olamı- yor; kanun devleti çerçeve- sınde kalıyor. Kanunları- mız, daha Türkçesiyle yasalarımız, fikir özgürlük- lerini budayan yasaklarla doludur. Yargıçlar bu yasa- lara göre kararlar alıyorlar; ülkede bir yandan sözüm ona üniversiteler açılırken ote yandan bilim adamları, yazdıkları kitaplar yüzün- den hapishaneyi boyluyor- lar • Medyada bir de acıklı guldurü oynanıyor.. Parlamentonun yapısı ortadayken demokrasiyi engelleyen bostan korkulu- ğunun bürokrasi" olduğu söyleniyor; toplumsal sınıf- lar es geçiliyor. Hedef tahtası bürokrasi!.. Peki yasaları çıkaranlar kımler?.. Demokratikleş- meyi rafa kaldıranlar kim- ier? DYP ile ANAP demokra- siye karşı dururken özgur- luklerı hayata geçirmek olanaksızdır. llk kadın Baş- bakanımızm demokrasinin D'siyle ilgisi yok; ANAP Ge- nel Başkanı Mesut Yılmaz'- ın Tansu Çiller'den farkı yok!.. Ne var ki her iki lider de medyanın baş tacıdır; çün- kü medya, tekelci serma- yenin uzantısı... Kendi özel kanalınız! BıigıvebaşYuruiçm: 0-212 2318383veyaÛCRETSİZ 0800 2116042 DEVRIM ŞEHÎDİ ÖGRETMEN KUBİLAY Kemaltstün 4. baa 30.000 (K.DV içinde) Çağdof Yayuılan Tûrkocağı Cad. 19-41 Cağaloğlu-İstanbul Ödemeügöoderilroez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle