27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19ARALIK1993PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER 395'edoğru... Roma İmparatorluğu'nun gerileyiş ve çöküşü durdurulabilir miydi acaba? Kimdi bu çöküşün sorumlusu, ya da sorumlulan? HÜSNÜA.GÖKSEL E dvvard GibboıTın. "Roma İmparatorluğu'nun Geri- leyiş ve Çöküş Tarihi" adlı üç ciltlık başyapıtını hemen hemen herkes bi- lir. Bu yapıtta. alışılmış- lığın tersine, olaylann geçtıği yılın tari- hi metin içinde değil de. olayın geçtiği sayfanın yukansında sol üst köşeyc yaalmışür. Belki ke kitabın yazıldığı zamanın yöntemi bu idi; bilemem. Birinci cildin ilk sayfasının sol üst köşesinde(İ.Ö. I0O)yazılı. Yazarkita- bında, Roma İmparatorluğu'nun İsa'- dan Önce 100 yıhndaki durumuna kısaca değinerek hemen Antoninüs'ler Dönemi'ne geviyor ve şöyle diyor: "Her şeyden önce imparatoriuğun bu mutlu dönetnindeki pariak dunununu betimleyeceğiz. Sonra da Marcus Au- relus'un ölümünden başlayan ve gerile- yişie çöküşe eşlik eden hal ve koşuUarı ele alacağız. Bu öyle bir süreçtir ki, her zaman anımsanmaya değer ve dünya- nın bütün uluslan için geçerli olabilir." Okudukça sayfalann sol-ü'st köşe- sındeki tarihten olaylann geçtiği za- manı izliyordum. Kitabın ortalannda İ.Ö. 300 tarihi başladı. Bunu görünce tuhaf bır duyguya kapıldım, heyecan- landım. İsa'dan sonra dördüncü yüz- yılın sonlan yalnız Roma İmparator- luğu'nun değil, dünya tarihinin de bir dönüm noktası idi. Bu yüzyılın sonun- da ne olacağını ben biliyordum, ama okuduğum sayfadaki olaylann içinde olan imparatorlar, komutanlar, sena- törler ve yurttaşlar bilmiyorlardı. Birinci cilt İsa'dan sonra 324. yılda bitti. Hemen ikinci cildi okumaya baş- ladım. Sayfalan cevirdikçe olaylar ve yıllar akıp eidiyordu. (İ.S. 330), (İ.S. 340), (350...360...380...390...). Ve İm- paratorluk çöküyordu. Kimse farkın- da değjldi bunun. olaylann içinde, hatta başında olanlar bile farkında de- ğıldi. Ama ben biliyordum beş yıl son- ra ne olacağıru. Bu geçen yıllar içinde zaman zaman umut kıvılcımlan, hatta umut alevleri parlamıyor değildi.. Ama saman alevleri idi bunlar. Ve yıl İsa'dan Sonra 395"Roma dünyasınm halklan, sevinç duyarak Teodosius'ıın yönetimi altına girdiler". Teodosius'un varlığı umutdolugünle- re işaret sayılıyor, daha uzun yıllar vereceği hizrneti ile İmparatoriuğun tarihini değiştireceği bekleniyordu. Fakat dört ay sonra ölümcül bir has- talığa tutuldu imparator. Teodosius ölüyordu. "Kamuoyu, belki de kamu yaran, imparatoriuğun iki hükünıdar arasında bölüştürülmesini doğnı bul- maktaydı. Arcadius ve Honorius, Ro- ma ve Konstantinopolis tahtlarına geci- rildikr." "Teodosius'un bükümdarlıği zama- nında Romalıların şatafatlan ve alış- kanlıkları utanç verici durumda idi. Bunun ulusal zenginlikten ileri geldiği savunulamaz. Halk geçim sıkıntısı çe- kerken, aşın harcamalar. her vunıp harman savurmalar, saçma sapan sa- vurganlıklar bir tür tasasızlık ve umut- suzhıktan doğan bir da\ ranıştı. Zaman- larıoı yaşıyordu Romalılar". Günlerini gün ediyoriardı. görkemli sirk oyunla- n ile oyalanıyorlardı. Teodosius da böyle görkemli sirk oyunlan izledigi bir günün gecesinde son nefesini verdi. Pekiyi. yok muydu bu gıdişi önce- den gören? Benim. kitabı okurken say- falann sol-üst köşesindeki tarih 395'e yaklaştıkça duyduğum heyecanı du- yan. tasalanan yok muydu o dönemde yaşayan Romalılann arasında? Vardı elbet. olmaz olur muydu! Ama onlar "bozguncuydular, kara haberciydiler, huzur kacıncı, belki de satümış vatan hainleri" idiler. Kimse kulak asmadı onlann uyanlanna. Roma Imparatorluğu'nun gerileyiş ve çöküşü durdurulabilir miydi acaba? Kimdi bu çöküşün sorumlusu, ya da sorumlulan? Durdurulamazdı. Sorumluluğu da bir ya da birkaç kişiye yüklenemez bu sonu belli gidişin. Bir imparator. bir komutan. birkaç senatör, birkaç kon- sül tarih sahnesine çıkartılıp da işte bunlar diyedamgalanamaz. Doğudan batıya. kuzeyden güneyc Roma Impa- ratorluğu'nu oluşturan tüm halklar sonımludur bu sonuçtan. Türkiye'nin bu gününden, tüm Türkiye Cumhuri- yeti yurttaşlan ile birlikte benim de sorumlu olduğum gibi. Kendime soruyorum. sorumluluğu- mu anyorum: Acaba ben ne yaptım, ya da ne yapmadım da Türkiye bu günkü duruma geldi? Uzun süredir yazamıyordum. Çü- rümüş kadavra gibıydi ortam ve olay- lar zinciri... Nercsinden tutsam dökü- lüyordu. Her gün her yerden çeşit çeşit. çelişkili eleştiriler. uyanlar geli- yordu. O sıralarda ben de bir yazı ta- sarladım. Başlığı "Alo! Devlet Nerde- sin?" olacaktı bu yazımın. Bir genç arkadaşıma anlattım tasanmı. Böyle bir y azı size yakışmaz dedi arkadaşım. Gerçekten de kişileri suçlamakla. her- kesin bildiğı olaylan sıralamakla neyi düzeltmeyi umuyordum? Birçamurlu suya benzemişti Türkiye. Çalkantılar zaman zaman bu çamurlu suyun di- bindekileri yüze çıkanvordu. Varsılı ile yoksulu ile. namuslusu ile namus- suzu ile. hırsızı ile uğursuzu ile. kadını ile erkeği ile. genci ile yaşlısı ile. basını ile, medyası ile, üniversitesi ile bu ça- murlu suyun içinde çalkalanıp duru- yor Türkiye. Kurnazlığın zeka. sahte- karlığın başarı. "'showman"liğin dev- let adamlığı. yalancılığın erdem sayıl- dığı Türkiye... Roma Imparatorluğu"- nun parçalandığı gün teselliyi sirk oyunlannda arayan imparator gibi. uîusal onurunu Galatasaray'ın şampi- yonluğunda arayan Türkiye... Her kademedeki cehalet bulutlannın gök- yüzünü kapladığı bu güzelim ülkede geleceği için bir ışık göremeyen umut- suz gençliğın şeriat bezirgânlannın. PKK avcılannın, mafyalann eline. ya da akıl almaz bir vurdumduymazlık içinde ömrünü har vurup harman sa- vurduğu Türkiye... Ve öyle bir Türki- ye ki. bir Başbakan Danıştay'ın bir kararına karşı "Gerekirse bir maddelik bir kanun hükmünde kararname çıka- rır bu kararı bozarun" diyor da ne par- tisinden. ne parlamentodan, ne muha- lefetten. ne basından biri çıkıp "Hanı- mefendi, bu sözleriniz bir devleti devlet yapan Yasama, Yürütme, Yargı güçle- rinin bir elde toplanması anlamına gel- mez mi?" diye sormuyor. Dört yıl önceki bir yazımın son sa- tırlannı anımsadım yine: "Çatırdama- ya kulaklarımızı tıkarsak Cumhurbaş- kanı'nın çalışma masasındaki 16 bay- rağa bir 17. bavrak cklenir ve günün birinde Edward Gibbon gibi bir tarihci üç ciltlik bir kitap yazan Türkiye Cum- huriyeti'nin -Kısa Süren- Yükseliş ve Çöküşü Tarihi" (1). 1) Türkiye!.. Ncrdc" Ncrcyc'" - Cumhuriycı. 3! Ağustos 19X4. ARADABIR FEVZIÇAMLI Ankara Barosu Avukaîlarından Değişen Dünya, Nûfus Artışı Dünya değişıyor. Değişim, küresel bir dünya yaratma yolunda hızla ilerlerken; yerleşik, tutucu kültürel ve toplum- sal değerler yanında bağımsızlık / egemenlik gibi yüzyılla- ra dayalı anlayışları da zorluyor. Değişimle bir yandan, klasik vatandaşlık, vatan, sınır. gümrük, para birimleri, ser- maye yatınmları vb. kavram ve anlayışlar yerlerini yeni kavram ve anlayışlara terk ederken; bir yandan daçokulus- lu devletler, yayılan bu yeni kavram veanlayışların etkisiy- le ulusal renkler düzeyindeyeni yeni devletlere bölünüyor- lar. Değişim, çağın harikası sayılan yeni iletişim (medya) teknolojileri sayesinde, dünyanın dört bir ucuna ulaşmada hiçbir engel tanımıyor. Dünyanın bir ucu, öbür ucuna "kom- şukapısı" sanki... Değişen dünyanın gündeminden hiç düşmeyen bir sorun da hızlı nüfus artışı ve yol açtığı şorunlardır. ûzellikle, 1950'li yıllardan başlayarak ekonomik ve sosyal koşullarm iyileşmesi nedeniyle çocuk ölümlerinin azalrnası, ortalama yaşama süresinin uzaması, yüksek doğum oranları, dün- yamızı adeta bir nüfussal (demografik) patlama ile karşı karşıya bırakmıştır. Öyle ki, tarih öncesi dönemde on mil- ' yön, milattan sonra üç yüz milyon, 180Cnerin sonunda bir •mHyar do^ayında olan dünya nüfusu, 1950lerde 2.5 milya- ra? 1960larda 3 milyara. 1990larda ise 5.5 milyara yüksel- mıştir. Nüfussayıcılar (demograflar), dünya nüfusunun 2000li yıllarda 7 milyara, 2025 yılında ise 11 milyara yükse- leceği tahminlerini yapmaktadırlar. Paylaşılan ortak kaygı; bu nüfus patlamasının, dünyanın ekonomik kaynaklarını eritip tüketeceği, dünya nüfusunun beslenme sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağı noktasında odaklaşmaktadır. Gerçekten, günümüzde, her yıl 100 milyon dolayında ar- tan dünya nüfusu ürkütücüdür Bu artışın % 85'i kalkınmak- taolan ülkelerle, -özellikle- geri kalmış ülkelerde meydana gelmektedir. Bu, her yıl dünya genelinde 100 milyon artan nüfusun, 85 milyonunun geri kalmış ülkelerde doğduğu an- lamına gelmektedir Yıllık % 4-6 dolayında seyreden bu nüfus artış oranı, bu ülkelerin % 3 dolayında olan yıllık be- sin artış oranı ile karşılaştınldığında, özellikle geri kalmış, kalkınmakta olan bu ülkelerin, gelecekte bir besin sıkıntısı ile karşı karşıya kalmaları gerçeğini gündeme getirmekte- dir. Doğal olarak, hızlı nüfus artışı; besin maddelerinin sağ- lanrnası yanında, barınma (konut), altyapı, sağlık, eğitim, iş edinme/sağlama (istihdam), gelir bölüşümü, çevrenin ko- runması vb. alanlarda gerçekleştirilecek kalkınma ve yatı- nm programları üzerinde baskı yapmakta, bu programla- rın geri itilmesine ve uygulamalarının geciktirilmesine / zorlaşmasına neden olmaktadır. Siyasal istikrarsızlık, hızlı kentleşme, gecekondulaşma, bu sonuçları yaratan köyden kente göç de hızlı nüfus artışının yol açtığı başka şorunlar- dır. Göçler nedeniyle yok olan kültürel ve tarihsel miras ile yüksek enflasyon oranı da, hızlı nüfus artışı yaşanan ülke- lerin ortak özellikleridir. Kötü ve sağlıksız yaşam koşulları, kötü ve yetersiz beslenme, eğitimsizlik, cahillik, yoksulluk, iç savaşlar, hastalıklar, kötü çevre koşulları, ortalama ömür kısalığı, çocuk ölüm oranı yüksekliği, hızlı nüfus artışı içinde bulunan ülke bireylerinin paylaştığı değişmez yazgı olmaktadır. Bu noktadan hareketle, nüfus politikaları oluşturan Ku- zey Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde, yıllık nüfus artış oranının %1'lere indirilmiş bulunduğu günümüzde; az ge- lişmiş ülkelerde, hâlâ içgüdüsel dürtülerin güdümünde bulunan nüfus artışının, başka bir anlatımla döl bereketi- nin, tanrısal irade eseri olduğu olgusu bir kadermişçesine paylaşılmaktadır. Türkiye de. hızlı nüfus artışının olumsuz etkilerinden na- Bİbini alan ülkeler arasındadır. 1927 yıimda yapılan ilk nü- fus sayımında 13.6 milyon dolayında olan nüfusumuz, 1990 sayımında56.5milyonayükselmiştir. İki nesilinyaşadığı bu 63 yıl içinde, nüfusumuz dört kattan fazla artmıştır. Ülkemi- zin nüfusunun 2020 yılında 92 milyona yükseleceği; bu ba- şarının(!) ülkemizi Avrupa'nın en çok nüfusa sahip birinci, dünyanın ise 17. ülkesi olmadüzeyineyükselteceği tahmin edilmektedir. Türkiye'de, nüfus planlaması konusu, ilk kez 1965 yılında yasal düzenleme konusu yapılmıştır. Yani, o tarihe kadar teşvik edilen nüfus artışının denetim altına alınması için politikalar oluşturmaya, 1965 yılında başlanmıştır. Ancak, alınan önlemlere karşın, artan işsizler ordusu, öğrenci sa- yısı 100e ulaşan sınıflar, bir yıl sonrasına randevu alınan hastaneler, tıkanan yargı. yıllarca sürüncemede kalan da- vadosyaları. üniversite kapılarından geri dönen milyonlar- ca genç, ahlak erozyonunu yaşayan birtoplum (hırsızlıklar, yolsuzluklar, rüşvet vb.) yoksulluk nedeniyle yok edilen or- manlar. miras ve aıle bolünmesi nedeniyle küçülen, göç nedeniyle boş bırakılan evler. tarlalar. bağlar, bahçeler, tü- ketilen, tahrip edilen doğal çevre, tıkanan trafik, yetersiz kalan altyapı, doruklara varan gürültü, hava kirliliği.. gözü- müzün önündeyken, oluşturulan politikalann başarılı, ye- terli olduğu elbette söylenemez. Görünen gerçek, hızla artan nüfusun, beraberinde hızla artan sorunlar getirdiğidir Artık, iktisatçılar ve demograf- lar, az ama nitelikli, az ama gönenç içinde, az ama yaşadığı doğaya saygılı, az ama uzun ömürlü bır nüfusu; çok ama niteliksiz, çok ama yoksulluk içinde, çok ama yaşadığı do- ğayı süratle yok eden, çok ama kısa ömürlü ve sağlıksız bir nüfusa tercih etme noktasında birleşmektedirler. Ülkemiz- de nüfus artışının yol açtığı sorunlar ve çözüm yolları bir başka yazının konusudur. TARTIŞMA Türkiye ekonomisinde tanmın ağırlığı urtuluş savaşından çıkmış. yorgun ve ekonomisi çökmüşbir vatan ve dünyaya kendini kabul ettirmeye çalışan genç bir Cumhuriyet. Cepheye top mermisi ta§ıyan kağrular tarlaya, üretim alanlanna yöneliyordu. Ve Mustafa KemaJ Atatürk, "Vlilli Ekonominin Temeli Ziraattir" diyordu. Fabrika bacalanndan yoksun 70 >ıl önceki Türkiye'de en büyük dayanağımız topraklanmızdı ve 13 milyon nüfusun, lOmilyonuköylüidi. Bu çiftçi topluluğu en ilkel yöntemlerle yaptığı zıraatle hem kendini hem de 3 milyon şehirliyi besliyordu. Geçen zaman içinde. ülke kalkınması planlanırken "yalnız tanraa dayanmak*" elbettekı doğnı olamazdı ve "sanayi kalkmması asla bir kenara itüemezdi". Nitekim öyle oldu ve Türkiye sanayi kolunda büyük atılımlarvaptı. Ancak ne var ki. "taronda yeni tekmkler beldenen düzeyde ve hızda" gcliştinlemedi, sürekli olarak "tanmdan başka kesimkre ka>nak aktanldı". Halbuki ileri ülkelerde. "geüşmiş bir sanayi yaıunda geUşmiş bir tarım" görmekteyiz. Kalkınma dengeli biçimdesürdürülmüştür. Güzelim verimli tarım topraklannı gözlerimizi kırpmadan ''fabrika arsası yapma hatasını" çok çok işledik. "Tanmı ilkel ve verimsiz üretim yöntemlerinden kurtarmak". dış ülkelerle rekabet edecek teknik düzcye yükseltmek ve en önemlisi "düşük maliyetli. yüksek kaliteli" üretim yapmak ve ekonomik yapıda tanma "olması gereken ağırlığı vermek" ülke yönetiminde sorumluluk taşıyanlann görevi olmalıdır ve bu görev "tutarlı ve sürekli bir politikaya" dayanmalıdır. Tanmda teknik gelişmeli ve tanmda çalışan nüfus azaltılmalıdır. Ancak bu "ahırını tarlasını terkedip". gccekondu "kentli olmaya çalışma" biçiminde olmamalıdır. Miras yolu ile aşın küçülen arazilerin "verimli işletme ölçüsüne" çıkanlması. "kazanciı üretim" çizgisinin yakalanması ile gerçekleşebilir. Bunlar Türk tanmının'temel sorunlarından" birkaçıdır. Bunlar üzerinde düşünmek hepimizin görevi olmalıdır. Prof.Dr. Reşit Sönmez PENCERE 'Temiz toplum' görecelik içermez... S on günlerde kamuoyunun gündeminegelcn yolsuzluk haberleri, konuya taraf olan-olmayan kimi "güç" sahibi insanlann kopardıklan vaveyla: medyada. geçmişc oranla daha büyük gürültüyle dile geldi. Aslında bir özlem olarak sade yurttaştan bürokrata, demokratik kitleörgütü yöneticisinden politikacıya kadar herkes, "temiz toplum, temiz siyaset" kavramlannı dilc getirdi. Tam bu noktada bizim de bir önerimiz var: Temiz toplumun yaratılması için siyasilerimizin. öncelikleadalet, eğitim. sağlık veekonomi konulannda partilerüstü anlayışla asgari müştereklerde uzlaşmaları gerekmektedir. "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini şiar edinen çağdaş toplumumuz için özellikle dış politikada bir aynılık. ortak paydalaraltında çıkarlanmızın savunulması söz konusu ise. yukanda sıraladığımız temel konularda da kesinkes bir "söylem ve eylem" birliği gerekmektedir. Adalet. eğitim ve sağlık konulannda kimi insanlann akıllanna geleni fıkir sanmamalannı öğütlemekteyiz. Bu anlanıda özellikle kitleörgütlerinin konuyu incelemesinde. göriiş üretmesindeyarar görmekteyiz. Odamızın. bızi doğrudan ilgilendiren ekonomi korusundagörüşlerinıisc Atatürk'ün hirdeyişiyle aktarmak ıstiyorum: "F.niyi iktisatçılar muhasebecilerdir." 1 Yukanva aldığımız sözün yol göstericiliğine inanan odanıız. bugünegelirkençok sorunla karşı karşıya kaldı. Biriki satırla da olsa. yaşadığımız gerçeğe değinerek "temiz toplum"l.ı ilişkilendirmek istiyorum.. Bildiâiniz eibi. İngiltere 1870. Fransal,S8I.ABD1886. Hollanda 1895. Almanya 1899. İsviçre 1941. Arjantin 1^45. BrezilvaveMeksikal946. Hindistan 1949. Yunanistan 1950. Nijerya I955\ıllannda muhasebemesleğine yasal çerçeveçizerken. ülkemizde ise maalesefl3Haziraıtl989 tarihindeyasallaşmışlır. Böylesineönemli bırmesleğin yıllarca yasallaşmaması gerçekten düşündürücüdür. Ülkemizde muhasebeci. «de birifadeyle; işletmelerin kayıtlannı tutan. beyannameleri düzenleyen ve işletme sahipleriyle devlet arasında bir kamu görevini üsılencn kişıdir. Gelişmiş ülkelerde ise muhasebeciler; bu işlemlerin yanı sıra. işletme sahip ve y öneticilerine nıali durumlan hakkında raporlar düzenley ip 3.şahıslaradoğru\egüvenilir bilgiler\ermektedirler. Ülkemizde işletmelerin + %90'ı işletme esiisı ile kayıtlannı tutmakta. yaklaşık bir mily on kişi de göıürü esasa tabi olduklanndan dcfter tuımamaktadırlar. Bugünöyle bir noktaya gelinmiştir ki. belge düzeni yok denecek bir seviyedeolup, naylon fatura çığ gibi hüyümektedir. Bir yandan götürülük.diğer yandan kayıt dışı ekonomi. genc biryandan işlelmeesası ile tutulan muhasebenin çokluâu \ e öte yandan da hay at standardı esası. vergi sislcmimizin beyanesasını yok etmiştir. Çünkii sonuçlara baktığımızda. hay at standardı csasına göre bcy an cdenlerin %98"ı hayaı standardı matrahının alıından beyan edilmekledir. Dığcr yandan ise toplanan\crgilerin büyük bir bölümü kesinti yoluyla toplanmaktadır. Maliye Bakanlığı'nın y ayımladığı istatistik tablolannı incelediğimizde gelinen nokta. ürkütücü düzeydedir. Gelir vergimizin vergi gelirleri ıçindekipayı 1991 yılında 0 o42.4'tür. Toplanan gelir vergisinin ise %82.6'sı kesinti yoluyla toplanmaktadır. Kısaca, toplanabilen vergi kadar da vergi kaçağı söz konusu.. Toplanan verei aelirlerinin GSMH içindeki pay ı ise 1989 yılında °o29olup.ÖECD ülkeleri arasında isesonuncu sıradadır. Vergi cenneti olarak görülen ülkemizde. artık tüm kesimler bu tanımlamadan rahatsızlık dııy maktadır. Temiz toplum istiyorsak. her konuda açıklık politikası izlenmeli... Özellikle mali konularda. ilgili olanlardan ilişkisi olanlara kadar herkes mutlaka. ama mullaka yaptığı hcrişin hcsabıııı bir gün verebileceğinden haberli olarak davranmaiı... Herkesin alnı ve vicdanı ak olmalı... Toplumsal ahlakın bu denli erozy ona uğradığı bir başka dönem y aşanmadı. Ya da bi/ sade yuruaşjarduyınuyorduk. görnıüy orduk ya da inanmıyorduk... Ama artık herkesin vicdanına b?tması gereken birgerçeklik ortamı yaşıyoruz... Temiz toplum isıiyorsak. her yurttaş asgari müşıereklerde birleşmeyi. birleşcbilmek kadar. bunun yanı sıra. fikir üretmeyi görev bilmeli... Biz muhasebeci ler, mali müşavirler; bu konuda. loplumsal duy arlılık adına her zeminde bulunmaya ve fikir üretmcyehazınz. Yahya Ankan İSMMMO Başkanı Assos'ta 60 bin m2 şahane deniz manzaralı ağaçlıklı kelepir tarla. Tel: 0 286 2127049 - 2177828 Gece: 2175564 Çanakkale bölgesinde 50dönümden 1000 dönüme kadar tapulu büyük araziler. Fiyat:5binila20binTLm2 Tel: 0 2862127049 - 2177828 Gece: 2175564 Machintosh'u operator bazında hızlı ve problemsiz kullanabilen, Quark XPre&s ve Design Studio'ya hakim, her tür siyah beyaz basm ilanının üstesinden gelebilecek, iyi pikaj yapabilen, sorumluluk sahibi İlgilenenlerin 240 84 74 - 233 97 38'den Nursen Demir'e başvurmaları rica olunur. Pera Reklamcılık ve Halkla İli^kiler Abide-i Hürriyet Cod. 281/8 ŞıVi Arka Bahçedeki Mostra.."/4r/cabaArçe"deyimi,siyasalsözlükte, ABD'ningüne- yinde kalan kara yazgılı Latin Amerika ülkeleri için kulla- nılır. VVashington bu bahçeyi istediği gibi tohumlar, gübreler, keyfine göre eker ve biçer... Peki, ya Küba?.. Oneoluyor?.. Kübadevrimiolağanüstü bir olaydı; bu yüzden dünya- da az kalsın nükleer savaş patlayacaktı. • "YeniDünyaDüzeni'nde bu işlerin değiştiğini varsa- yabilir miyiz?.. Sosyalist blok yıkıldıktan ve Sovyetler dağıldıktan son- ra dünya Zemzem suyuyla mı yıkandı?.. Liberal ve öz- gür bir ortama mı kavuştu?.. Mal, emek ve sermaye dolaşımı gerçekten serbest olacak mıdır?.. Emperya- lizm sözcüğü tarihe mi gömüldü?.. Peki. dünyamız bu kadar şenlikli, serbest, liberal ol- duysa. yamacındaki küçük Küba'yı, Amerika, neden ambargo, abluka, kuşatmayla boğmak istiyor?.. Denebilirki: - Yeni Dünya Düzeni'nin kendine özgü koşulları var; uymayan yok edilecek!.. Topla, tüfekle. füzeyle değil; ama, ekonomik silahlarla yaşamı söndürülecek... Finans imparatorluğu, gezegenimizi gerçekten birah- tapot gibi sardı, ideolojisini az gelişmiş entellerle, tatlısu aydınlarına aşılıyor, dur durak bilmiyor. önüne ne engel çıkarsa buldozer gibi ezip geçiyor, amacına doğru yürü- yor... Ne var ki kendi yapısında açmazını da taşıyor... • Yeni Dünya Düzeni'nin söylendiği gibi olmadığını bir- kaç yıllık deneyimle anlamadık mı?.. Mostrası meydanda!.. Azerbaycanla kuracağımız ve işleteceğimiz piyasa- da bizi serbest bıraktılar mı?.. Bakü'yle ne güzel anlaş- mıştık... Hazar petrollerini aramada, taramada, çıkar- mada. arıtmada, boru hatlarıyla pazarlamada, Turan'ın doğalgazını Anadolu'ya taşımada eski Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey'le al takke ver külah işi pişirmemiş miydik?.. Neoldu?.. Meğer serbest pazar dedikleri lâfı güzaf imiş; Rusya bizim Bakü'de tezgâhımızı kurduğumuzu görünce küp- lere bindi, Kafkasya'yı birbirine kattı. Ermenileri, Azer- baycan'ın üstüne sürdü, Elçibey'in defterini dürdü, yeri- ne geçen Aliyev de petrol ve doğalgaz tasanmlarını rafa kaldırdı, Türkiye'ye dirsek çevirip dümeni Moskova'ya kırdı. Yeni Dünya Düzeni, yoksa var imiş, ya ki yok imiş, bir söylence mi?.. • Rusya diyor ki; - Kafkasya ve Turan, benim arka bahçemdir, buralara kimseyi sokmam... VVashington ne söylüyor; - Rusya haklıdır!.. Biz "Yeni Dünya Düzeni'nin lunaparkaynasında "Tu- ran rüyası" görürken birdenbire "Moskof Kâbusu" bas- tırınca ayvayı dişlemeye başladık. AT'ın, NAFTA'nın, GATT'ın ve matın düzenlediği tez- gâhta kolayı bulupçağımızın katı gerçeklerini unutarak, Batı kodamanlarının attığı nutukları Allah kelâmı sayıp kamuoyuna pazarlayan yağdanlıklarla al takke ver kü- lah politikacılarınegemenleştiği Türkiye'de gözleraçıldı mı?.. Açılamaz... "Yeni Dünya Düzeni"n\n mostrası, Kafkasya'da, bur- numuzun dibinde kuruldu; ama biz burnumuzun dibini görmeyiz; çünkü gözlerimiz Atlantik'in öteki yakasında- dır. TEŞEKKÜR Aile büyüğümüz SELMA ARTUN'un tedavisinde bü>-ük rol oynayan. Hv.Alb. Prof Dr. Haluk Kaplan, Jandarma Yzb. Dp Dr. Ahmet Kıral, Yrd.Doç.Hv.Tbp.Kd.Yzb. Ömer Arpacıoğlu. Tbp. Ütm.Osman Rodop, Tbp. Ütm.Hakan Bayraktar, Tbp. Ütm. Feridun Çiili, Baş Hem. Hayriye Akgûl, narkozekibi ve tûm Haydarpaşa Asken Hastanesi Personeli'ne teşekkürû borç biliriz. ARTLTNAİLESİ ÇUKOBİRLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1. Birliğimizin M.E.T. personeli bir yıl süre ile şart- name uyannca taşıttırılacaktır. 2. İhale 30.12.1993 günü saat 14.00'te Adana Mer- sin karayolu üzerinde ve Adana'ya 19 km. mesafede bulunan Genel Müdürlüğümüzde yapılacaktır. 3. Şartname. mesai saatleri dahilinde ve bedeli mu- kabilinde Birlik Muhasebe Müdürlüğü'nden temin edilebilir. 4. İhaleye iştirak edeceklerin yeterlib'k belgesi ala- bilmeleri için 27.12.1993 günü saat 17.00'ye kadar şartnamede belirtilen belgelerle birlikte Birük İkmal Müdürlüğü'ne başvurmalan gereklidir. 5. Yeterlilik alanlann, ihale gün ve saatinde teklif mektubu ile ilgili evrakı İhale Komisyonu'na verme- leri ve yetkililerini ihalede hazır bulundurmalan şart- tır. 6. Birliğimiz İhale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta, kısmen veya tamamen dilediğine vermekte serbesttir. SATILIK 92 BROADVVAY 31.000Km. 130.000.000 TL.-326 53 93 SATILIK 92ŞAHİN 32618 26 NİHAL GÜRES Paıntings Light 13-26Arahk The Marmara Sergi Salonu (Resimbaşına 1 kaloridenaz)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle