Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19ARALIK1993PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
395'edoğru...
Roma İmparatorluğu'nun gerileyiş ve çöküşü durdurulabilir
miydi acaba? Kimdi bu çöküşün sorumlusu, ya da
sorumlulan?
HÜSNÜA.GÖKSEL
E
dvvard GibboıTın. "Roma
İmparatorluğu'nun Geri-
leyiş ve Çöküş Tarihi"
adlı üç ciltlık başyapıtını
hemen hemen herkes bi-
lir. Bu yapıtta. alışılmış-
lığın tersine, olaylann geçtıği yılın tari-
hi metin içinde değil de. olayın geçtiği
sayfanın yukansında sol üst köşeyc
yaalmışür. Belki ke kitabın yazıldığı
zamanın yöntemi bu idi; bilemem.
Birinci cildin ilk sayfasının sol üst
köşesinde(İ.Ö. I0O)yazılı. Yazarkita-
bında, Roma İmparatorluğu'nun İsa'-
dan Önce 100 yıhndaki durumuna
kısaca değinerek hemen Antoninüs'ler
Dönemi'ne geviyor ve şöyle diyor:
"Her şeyden önce imparatoriuğun bu
mutlu dönetnindeki pariak dunununu
betimleyeceğiz. Sonra da Marcus Au-
relus'un ölümünden başlayan ve gerile-
yişie çöküşe eşlik eden hal ve koşuUarı
ele alacağız. Bu öyle bir süreçtir ki, her
zaman anımsanmaya değer ve dünya-
nın bütün uluslan için geçerli olabilir."
Okudukça sayfalann sol-ü'st köşe-
sındeki tarihten olaylann geçtiği za-
manı izliyordum. Kitabın ortalannda
İ.Ö. 300 tarihi başladı. Bunu görünce
tuhaf bır duyguya kapıldım, heyecan-
landım. İsa'dan sonra dördüncü yüz-
yılın sonlan yalnız Roma İmparator-
luğu'nun değil, dünya tarihinin de bir
dönüm noktası idi. Bu yüzyılın sonun-
da ne olacağını ben biliyordum, ama
okuduğum sayfadaki olaylann içinde
olan imparatorlar, komutanlar, sena-
törler ve yurttaşlar bilmiyorlardı.
Birinci cilt İsa'dan sonra 324. yılda
bitti. Hemen ikinci cildi okumaya baş-
ladım. Sayfalan cevirdikçe olaylar ve
yıllar akıp eidiyordu. (İ.S. 330), (İ.S.
340), (350...360...380...390...). Ve İm-
paratorluk çöküyordu. Kimse farkın-
da değjldi bunun. olaylann içinde,
hatta başında olanlar bile farkında de-
ğıldi. Ama ben biliyordum beş yıl son-
ra ne olacağıru. Bu geçen yıllar içinde
zaman zaman umut kıvılcımlan, hatta
umut alevleri parlamıyor değildi..
Ama saman alevleri idi bunlar.
Ve yıl İsa'dan Sonra 395"Roma
dünyasınm halklan, sevinç duyarak
Teodosius'ıın yönetimi altına girdiler".
Teodosius'un varlığı umutdolugünle-
re işaret sayılıyor, daha uzun yıllar
vereceği hizrneti ile İmparatoriuğun
tarihini değiştireceği bekleniyordu.
Fakat dört ay sonra ölümcül bir has-
talığa tutuldu imparator. Teodosius
ölüyordu. "Kamuoyu, belki de kamu
yaran, imparatoriuğun iki hükünıdar
arasında bölüştürülmesini doğnı bul-
maktaydı. Arcadius ve Honorius, Ro-
ma ve Konstantinopolis tahtlarına geci-
rildikr."
"Teodosius'un bükümdarlıği zama-
nında Romalıların şatafatlan ve alış-
kanlıkları utanç verici durumda idi.
Bunun ulusal zenginlikten ileri geldiği
savunulamaz. Halk geçim sıkıntısı çe-
kerken, aşın harcamalar. her vunıp
harman savurmalar, saçma sapan sa-
vurganlıklar bir tür tasasızlık ve umut-
suzhıktan doğan bir da\ ranıştı. Zaman-
larıoı yaşıyordu Romalılar". Günlerini
gün ediyoriardı. görkemli sirk oyunla-
n ile oyalanıyorlardı. Teodosius da
böyle görkemli sirk oyunlan izledigi
bir günün gecesinde son nefesini verdi.
Pekiyi. yok muydu bu gıdişi önce-
den gören? Benim. kitabı okurken say-
falann sol-üst köşesindeki tarih 395'e
yaklaştıkça duyduğum heyecanı du-
yan. tasalanan yok muydu o dönemde
yaşayan Romalılann arasında? Vardı
elbet. olmaz olur muydu! Ama onlar
"bozguncuydular, kara haberciydiler,
huzur kacıncı, belki de satümış vatan
hainleri" idiler. Kimse kulak asmadı
onlann uyanlanna.
Roma Imparatorluğu'nun gerileyiş
ve çöküşü durdurulabilir miydi acaba?
Kimdi bu çöküşün sorumlusu, ya da
sorumlulan?
Durdurulamazdı. Sorumluluğu da
bir ya da birkaç kişiye yüklenemez bu
sonu belli gidişin. Bir imparator. bir
komutan. birkaç senatör, birkaç kon-
sül tarih sahnesine çıkartılıp da işte
bunlar diyedamgalanamaz. Doğudan
batıya. kuzeyden güneyc Roma Impa-
ratorluğu'nu oluşturan tüm halklar
sonımludur bu sonuçtan. Türkiye'nin
bu gününden, tüm Türkiye Cumhuri-
yeti yurttaşlan ile birlikte benim de
sorumlu olduğum gibi.
Kendime soruyorum. sorumluluğu-
mu anyorum: Acaba ben ne yaptım,
ya da ne yapmadım da Türkiye bu
günkü duruma geldi?
Uzun süredir yazamıyordum. Çü-
rümüş kadavra gibıydi ortam ve olay-
lar zinciri... Nercsinden tutsam dökü-
lüyordu. Her gün her yerden çeşit
çeşit. çelişkili eleştiriler. uyanlar geli-
yordu. O sıralarda ben de bir yazı ta-
sarladım. Başlığı "Alo! Devlet Nerde-
sin?" olacaktı bu yazımın. Bir genç
arkadaşıma anlattım tasanmı. Böyle
bir y azı size yakışmaz dedi arkadaşım.
Gerçekten de kişileri suçlamakla. her-
kesin bildiğı olaylan sıralamakla neyi
düzeltmeyi umuyordum? Birçamurlu
suya benzemişti Türkiye. Çalkantılar
zaman zaman bu çamurlu suyun di-
bindekileri yüze çıkanvordu. Varsılı
ile yoksulu ile. namuslusu ile namus-
suzu ile. hırsızı ile uğursuzu ile. kadını
ile erkeği ile. genci ile yaşlısı ile. basını
ile, medyası ile, üniversitesi ile bu ça-
murlu suyun içinde çalkalanıp duru-
yor Türkiye. Kurnazlığın zeka. sahte-
karlığın başarı. "'showman"liğin dev-
let adamlığı. yalancılığın erdem sayıl-
dığı Türkiye... Roma Imparatorluğu"-
nun parçalandığı gün teselliyi sirk
oyunlannda arayan imparator gibi.
uîusal onurunu Galatasaray'ın şampi-
yonluğunda arayan Türkiye... Her
kademedeki cehalet bulutlannın gök-
yüzünü kapladığı bu güzelim ülkede
geleceği için bir ışık göremeyen umut-
suz gençliğın şeriat bezirgânlannın.
PKK avcılannın, mafyalann eline. ya
da akıl almaz bir vurdumduymazlık
içinde ömrünü har vurup harman sa-
vurduğu Türkiye... Ve öyle bir Türki-
ye ki. bir Başbakan Danıştay'ın bir
kararına karşı "Gerekirse bir maddelik
bir kanun hükmünde kararname çıka-
rır bu kararı bozarun" diyor da ne par-
tisinden. ne parlamentodan, ne muha-
lefetten. ne basından biri çıkıp "Hanı-
mefendi, bu sözleriniz bir devleti devlet
yapan Yasama, Yürütme, Yargı güçle-
rinin bir elde toplanması anlamına gel-
mez mi?" diye sormuyor.
Dört yıl önceki bir yazımın son sa-
tırlannı anımsadım yine: "Çatırdama-
ya kulaklarımızı tıkarsak Cumhurbaş-
kanı'nın çalışma masasındaki 16 bay-
rağa bir 17. bavrak cklenir ve günün
birinde Edward Gibbon gibi bir tarihci
üç ciltlik bir kitap yazan Türkiye Cum-
huriyeti'nin -Kısa Süren- Yükseliş ve
Çöküşü Tarihi" (1).
1) Türkiye!.. Ncrdc" Ncrcyc'" - Cumhuriycı. 3!
Ağustos 19X4.
ARADABIR
FEVZIÇAMLI
Ankara Barosu Avukaîlarından
Değişen Dünya, Nûfus Artışı
Dünya değişıyor. Değişim, küresel bir dünya yaratma
yolunda hızla ilerlerken; yerleşik, tutucu kültürel ve toplum-
sal değerler yanında bağımsızlık / egemenlik gibi yüzyılla-
ra dayalı anlayışları da zorluyor. Değişimle bir yandan,
klasik vatandaşlık, vatan, sınır. gümrük, para birimleri, ser-
maye yatınmları vb. kavram ve anlayışlar yerlerini yeni
kavram ve anlayışlara terk ederken; bir yandan daçokulus-
lu devletler, yayılan bu yeni kavram veanlayışların etkisiy-
le ulusal renkler düzeyindeyeni yeni devletlere bölünüyor-
lar. Değişim, çağın harikası sayılan yeni iletişim (medya)
teknolojileri sayesinde, dünyanın dört bir ucuna ulaşmada
hiçbir engel tanımıyor. Dünyanın bir ucu, öbür ucuna "kom-
şukapısı" sanki...
Değişen dünyanın gündeminden hiç düşmeyen bir sorun
da hızlı nüfus artışı ve yol açtığı şorunlardır. ûzellikle,
1950'li yıllardan başlayarak ekonomik ve sosyal koşullarm
iyileşmesi nedeniyle çocuk ölümlerinin azalrnası, ortalama
yaşama süresinin uzaması, yüksek doğum oranları, dün-
yamızı adeta bir nüfussal (demografik) patlama ile karşı
karşıya bırakmıştır. Öyle ki, tarih öncesi dönemde on mil-
' yön, milattan sonra üç yüz milyon, 180Cnerin sonunda bir
•mHyar do^ayında olan dünya nüfusu, 1950lerde 2.5 milya-
ra? 1960larda 3 milyara. 1990larda ise 5.5 milyara yüksel-
mıştir. Nüfussayıcılar (demograflar), dünya nüfusunun
2000li yıllarda 7 milyara, 2025 yılında ise 11 milyara yükse-
leceği tahminlerini yapmaktadırlar.
Paylaşılan ortak kaygı; bu nüfus patlamasının, dünyanın
ekonomik kaynaklarını eritip tüketeceği, dünya nüfusunun
beslenme sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağı noktasında
odaklaşmaktadır.
Gerçekten, günümüzde, her yıl 100 milyon dolayında ar-
tan dünya nüfusu ürkütücüdür Bu artışın % 85'i kalkınmak-
taolan ülkelerle, -özellikle- geri kalmış ülkelerde meydana
gelmektedir. Bu, her yıl dünya genelinde 100 milyon artan
nüfusun, 85 milyonunun geri kalmış ülkelerde doğduğu an-
lamına gelmektedir Yıllık % 4-6 dolayında seyreden bu
nüfus artış oranı, bu ülkelerin % 3 dolayında olan yıllık be-
sin artış oranı ile karşılaştınldığında, özellikle geri kalmış,
kalkınmakta olan bu ülkelerin, gelecekte bir besin sıkıntısı
ile karşı karşıya kalmaları gerçeğini gündeme getirmekte-
dir.
Doğal olarak, hızlı nüfus artışı; besin maddelerinin sağ-
lanrnası yanında, barınma (konut), altyapı, sağlık, eğitim, iş
edinme/sağlama (istihdam), gelir bölüşümü, çevrenin ko-
runması vb. alanlarda gerçekleştirilecek kalkınma ve yatı-
nm programları üzerinde baskı yapmakta, bu programla-
rın geri itilmesine ve uygulamalarının geciktirilmesine /
zorlaşmasına neden olmaktadır. Siyasal istikrarsızlık, hızlı
kentleşme, gecekondulaşma, bu sonuçları yaratan köyden
kente göç de hızlı nüfus artışının yol açtığı başka şorunlar-
dır. Göçler nedeniyle yok olan kültürel ve tarihsel miras ile
yüksek enflasyon oranı da, hızlı nüfus artışı yaşanan ülke-
lerin ortak özellikleridir. Kötü ve sağlıksız yaşam koşulları,
kötü ve yetersiz beslenme, eğitimsizlik, cahillik, yoksulluk,
iç savaşlar, hastalıklar, kötü çevre koşulları, ortalama
ömür kısalığı, çocuk ölüm oranı yüksekliği, hızlı nüfus artışı
içinde bulunan ülke bireylerinin paylaştığı değişmez yazgı
olmaktadır.
Bu noktadan hareketle, nüfus politikaları oluşturan Ku-
zey Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde, yıllık nüfus artış
oranının %1'lere indirilmiş bulunduğu günümüzde; az ge-
lişmiş ülkelerde, hâlâ içgüdüsel dürtülerin güdümünde
bulunan nüfus artışının, başka bir anlatımla döl bereketi-
nin, tanrısal irade eseri olduğu olgusu bir kadermişçesine
paylaşılmaktadır.
Türkiye de. hızlı nüfus artışının olumsuz etkilerinden na-
Bİbini alan ülkeler arasındadır. 1927 yıimda yapılan ilk nü-
fus sayımında 13.6 milyon dolayında olan nüfusumuz, 1990
sayımında56.5milyonayükselmiştir. İki nesilinyaşadığı bu
63 yıl içinde, nüfusumuz dört kattan fazla artmıştır. Ülkemi-
zin nüfusunun 2020 yılında 92 milyona yükseleceği; bu ba-
şarının(!) ülkemizi Avrupa'nın en çok nüfusa sahip birinci,
dünyanın ise 17. ülkesi olmadüzeyineyükselteceği tahmin
edilmektedir.
Türkiye'de, nüfus planlaması konusu, ilk kez 1965 yılında
yasal düzenleme konusu yapılmıştır. Yani, o tarihe kadar
teşvik edilen nüfus artışının denetim altına alınması için
politikalar oluşturmaya, 1965 yılında başlanmıştır. Ancak,
alınan önlemlere karşın, artan işsizler ordusu, öğrenci sa-
yısı 100e ulaşan sınıflar, bir yıl sonrasına randevu alınan
hastaneler, tıkanan yargı. yıllarca sürüncemede kalan da-
vadosyaları. üniversite kapılarından geri dönen milyonlar-
ca genç, ahlak erozyonunu yaşayan birtoplum (hırsızlıklar,
yolsuzluklar, rüşvet vb.) yoksulluk nedeniyle yok edilen or-
manlar. miras ve aıle bolünmesi nedeniyle küçülen, göç
nedeniyle boş bırakılan evler. tarlalar. bağlar, bahçeler, tü-
ketilen, tahrip edilen doğal çevre, tıkanan trafik, yetersiz
kalan altyapı, doruklara varan gürültü, hava kirliliği.. gözü-
müzün önündeyken, oluşturulan politikalann başarılı, ye-
terli olduğu elbette söylenemez.
Görünen gerçek, hızla artan nüfusun, beraberinde hızla
artan sorunlar getirdiğidir Artık, iktisatçılar ve demograf-
lar, az ama nitelikli, az ama gönenç içinde, az ama yaşadığı
doğaya saygılı, az ama uzun ömürlü bır nüfusu; çok ama
niteliksiz, çok ama yoksulluk içinde, çok ama yaşadığı do-
ğayı süratle yok eden, çok ama kısa ömürlü ve sağlıksız bir
nüfusa tercih etme noktasında birleşmektedirler. Ülkemiz-
de nüfus artışının yol açtığı sorunlar ve çözüm yolları bir
başka yazının konusudur.
TARTIŞMA
Türkiye ekonomisinde tanmın ağırlığı
urtuluş
savaşından
çıkmış. yorgun
ve ekonomisi
çökmüşbir
vatan ve
dünyaya kendini kabul
ettirmeye çalışan genç bir
Cumhuriyet. Cepheye top
mermisi ta§ıyan kağrular
tarlaya, üretim alanlanna
yöneliyordu. Ve Mustafa
KemaJ Atatürk, "Vlilli
Ekonominin Temeli Ziraattir"
diyordu. Fabrika bacalanndan
yoksun 70 >ıl önceki Türkiye'de
en büyük dayanağımız
topraklanmızdı ve 13 milyon
nüfusun, lOmilyonuköylüidi.
Bu çiftçi topluluğu en ilkel
yöntemlerle yaptığı zıraatle
hem kendini hem de 3 milyon
şehirliyi besliyordu.
Geçen zaman içinde. ülke
kalkınması planlanırken
"yalnız tanraa dayanmak*"
elbettekı doğnı olamazdı ve
"sanayi kalkmması asla bir
kenara itüemezdi". Nitekim
öyle oldu ve Türkiye sanayi
kolunda büyük atılımlarvaptı.
Ancak ne var ki. "taronda yeni
tekmkler beldenen düzeyde ve
hızda" gcliştinlemedi, sürekli
olarak "tanmdan başka
kesimkre ka>nak aktanldı".
Halbuki ileri ülkelerde.
"geüşmiş bir sanayi yaıunda
geUşmiş bir tarım"
görmekteyiz. Kalkınma dengeli
biçimdesürdürülmüştür.
Güzelim verimli tarım
topraklannı gözlerimizi
kırpmadan ''fabrika arsası
yapma hatasını" çok çok
işledik. "Tanmı ilkel ve verimsiz
üretim yöntemlerinden
kurtarmak". dış ülkelerle
rekabet edecek teknik düzcye
yükseltmek ve en önemlisi
"düşük maliyetli. yüksek
kaliteli" üretim yapmak ve
ekonomik yapıda tanma
"olması gereken ağırlığı
vermek" ülke yönetiminde
sorumluluk taşıyanlann görevi
olmalıdır ve bu görev "tutarlı ve
sürekli bir politikaya"
dayanmalıdır.
Tanmda teknik gelişmeli ve
tanmda çalışan nüfus
azaltılmalıdır. Ancak bu
"ahırını tarlasını terkedip".
gccekondu "kentli olmaya
çalışma" biçiminde
olmamalıdır. Miras yolu ile
aşın küçülen arazilerin "verimli
işletme ölçüsüne" çıkanlması.
"kazanciı üretim" çizgisinin
yakalanması ile gerçekleşebilir.
Bunlar Türk tanmının'temel
sorunlarından" birkaçıdır.
Bunlar üzerinde düşünmek
hepimizin görevi olmalıdır.
Prof.Dr. Reşit Sönmez
PENCERE
'Temiz toplum' görecelik içermez...
S
on günlerde
kamuoyunun
gündeminegelcn
yolsuzluk
haberleri, konuya
taraf
olan-olmayan kimi "güç"
sahibi insanlann kopardıklan
vaveyla: medyada. geçmişc
oranla daha büyük gürültüyle
dile geldi.
Aslında bir özlem olarak sade
yurttaştan bürokrata,
demokratik kitleörgütü
yöneticisinden politikacıya
kadar herkes, "temiz toplum,
temiz siyaset" kavramlannı dilc
getirdi.
Tam bu noktada bizim de bir
önerimiz var: Temiz toplumun
yaratılması için siyasilerimizin.
öncelikleadalet, eğitim. sağlık
veekonomi konulannda
partilerüstü anlayışla asgari
müştereklerde uzlaşmaları
gerekmektedir. "Yurtta barış,
dünyada barış" ilkesini şiar
edinen çağdaş toplumumuz için
özellikle dış politikada bir
aynılık. ortak paydalaraltında
çıkarlanmızın savunulması söz
konusu ise. yukanda
sıraladığımız temel konularda
da kesinkes bir "söylem ve
eylem" birliği gerekmektedir.
Adalet. eğitim ve sağlık
konulannda kimi insanlann
akıllanna geleni fıkir
sanmamalannı
öğütlemekteyiz. Bu anlanıda
özellikle kitleörgütlerinin
konuyu incelemesinde. göriiş
üretmesindeyarar
görmekteyiz.
Odamızın. bızi doğrudan
ilgilendiren ekonomi
korusundagörüşlerinıisc
Atatürk'ün hirdeyişiyle
aktarmak ıstiyorum: "F.niyi
iktisatçılar muhasebecilerdir."
1
Yukanva aldığımız sözün yol
göstericiliğine inanan odanıız.
bugünegelirkençok sorunla
karşı karşıya kaldı. Biriki
satırla da olsa. yaşadığımız
gerçeğe değinerek "temiz
toplum"l.ı ilişkilendirmek
istiyorum..
Bildiâiniz eibi. İngiltere 1870.
Fransal,S8I.ABD1886.
Hollanda 1895. Almanya 1899.
İsviçre 1941. Arjantin 1^45.
BrezilvaveMeksikal946.
Hindistan 1949. Yunanistan
1950. Nijerya I955\ıllannda
muhasebemesleğine yasal
çerçeveçizerken. ülkemizde ise
maalesefl3Haziraıtl989
tarihindeyasallaşmışlır.
Böylesineönemli bırmesleğin
yıllarca yasallaşmaması
gerçekten düşündürücüdür.
Ülkemizde muhasebeci. «de
birifadeyle; işletmelerin
kayıtlannı tutan.
beyannameleri düzenleyen ve
işletme sahipleriyle devlet
arasında bir kamu görevini
üsılencn kişıdir.
Gelişmiş ülkelerde ise
muhasebeciler; bu işlemlerin
yanı sıra. işletme sahip ve
y öneticilerine nıali durumlan
hakkında raporlar düzenley ip
3.şahıslaradoğru\egüvenilir
bilgiler\ermektedirler.
Ülkemizde işletmelerin
+ %90'ı işletme esiisı ile
kayıtlannı tutmakta. yaklaşık
bir mily on kişi de göıürü esasa
tabi olduklanndan dcfter
tuımamaktadırlar. Bugünöyle
bir noktaya gelinmiştir ki. belge
düzeni yok denecek bir
seviyedeolup, naylon fatura çığ
gibi hüyümektedir.
Bir yandan götürülük.diğer
yandan kayıt dışı ekonomi.
genc biryandan işlelmeesası ile
tutulan muhasebenin çokluâu
\ e öte yandan da hay at
standardı esası. vergi
sislcmimizin beyanesasını yok
etmiştir. Çünkii sonuçlara
baktığımızda. hay at standardı
csasına göre bcy an cdenlerin
%98"ı hayaı standardı
matrahının alıından beyan
edilmekledir. Dığcr yandan ise
toplanan\crgilerin büyük bir
bölümü kesinti yoluyla
toplanmaktadır.
Maliye Bakanlığı'nın
y ayımladığı istatistik
tablolannı incelediğimizde
gelinen nokta. ürkütücü
düzeydedir.
Gelir vergimizin vergi gelirleri
ıçindekipayı 1991 yılında
0
o42.4'tür. Toplanan gelir
vergisinin ise %82.6'sı kesinti
yoluyla toplanmaktadır.
Kısaca, toplanabilen vergi
kadar da vergi kaçağı söz
konusu..
Toplanan verei aelirlerinin
GSMH içindeki pay ı ise 1989
yılında °o29olup.ÖECD
ülkeleri arasında isesonuncu
sıradadır. Vergi cenneti olarak
görülen ülkemizde. artık tüm
kesimler bu tanımlamadan
rahatsızlık dııy maktadır.
Temiz toplum istiyorsak. her
konuda açıklık politikası
izlenmeli... Özellikle mali
konularda. ilgili olanlardan
ilişkisi olanlara kadar herkes
mutlaka. ama mullaka yaptığı
hcrişin hcsabıııı bir gün
verebileceğinden haberli olarak
davranmaiı... Herkesin alnı ve
vicdanı ak olmalı... Toplumsal
ahlakın bu denli erozy ona
uğradığı bir başka dönem
y aşanmadı. Ya da bi/ sade
yuruaşjarduyınuyorduk.
görnıüy orduk ya da
inanmıyorduk... Ama artık
herkesin vicdanına b?tması
gereken birgerçeklik ortamı
yaşıyoruz... Temiz toplum
isıiyorsak. her yurttaş asgari
müşıereklerde birleşmeyi.
birleşcbilmek kadar. bunun
yanı sıra. fikir üretmeyi görev
bilmeli... Biz muhasebeci ler,
mali müşavirler; bu konuda.
loplumsal duy arlılık adına her
zeminde bulunmaya ve fikir
üretmcyehazınz.
Yahya Ankan
İSMMMO Başkanı
Assos'ta 60 bin m2
şahane deniz manzaralı
ağaçlıklı kelepir tarla.
Tel: 0 286 2127049 - 2177828
Gece: 2175564
Çanakkale bölgesinde 50dönümden 1000
dönüme kadar tapulu büyük araziler.
Fiyat:5binila20binTLm2
Tel: 0 2862127049 - 2177828
Gece: 2175564
Machintosh'u operator bazında hızlı ve problemsiz
kullanabilen, Quark XPre&s ve Design Studio'ya
hakim, her tür siyah beyaz basm ilanının üstesinden
gelebilecek, iyi pikaj yapabilen, sorumluluk sahibi
İlgilenenlerin 240 84 74 - 233 97 38'den Nursen
Demir'e başvurmaları rica olunur.
Pera Reklamcılık ve Halkla İli^kiler
Abide-i Hürriyet Cod. 281/8 ŞıVi
Arka Bahçedeki
Mostra.."/4r/cabaArçe"deyimi,siyasalsözlükte, ABD'ningüne-
yinde kalan kara yazgılı Latin Amerika ülkeleri için kulla-
nılır. VVashington bu bahçeyi istediği gibi tohumlar,
gübreler, keyfine göre eker ve biçer...
Peki, ya Küba?..
Oneoluyor?..
Kübadevrimiolağanüstü bir olaydı; bu yüzden dünya-
da az kalsın nükleer savaş patlayacaktı.
•
"YeniDünyaDüzeni'nde bu işlerin değiştiğini varsa-
yabilir miyiz?..
Sosyalist blok yıkıldıktan ve Sovyetler dağıldıktan son-
ra dünya Zemzem suyuyla mı yıkandı?.. Liberal ve öz-
gür bir ortama mı kavuştu?.. Mal, emek ve sermaye
dolaşımı gerçekten serbest olacak mıdır?.. Emperya-
lizm sözcüğü tarihe mi gömüldü?..
Peki. dünyamız bu kadar şenlikli, serbest, liberal ol-
duysa. yamacındaki küçük Küba'yı, Amerika, neden
ambargo, abluka, kuşatmayla boğmak istiyor?..
Denebilirki:
- Yeni Dünya Düzeni'nin kendine özgü koşulları var;
uymayan yok edilecek!.. Topla, tüfekle. füzeyle değil;
ama, ekonomik silahlarla yaşamı söndürülecek...
Finans imparatorluğu, gezegenimizi gerçekten birah-
tapot gibi sardı, ideolojisini az gelişmiş entellerle, tatlısu
aydınlarına aşılıyor, dur durak bilmiyor. önüne ne engel
çıkarsa buldozer gibi ezip geçiyor, amacına doğru yürü-
yor...
Ne var ki kendi yapısında açmazını da taşıyor...
•
Yeni Dünya Düzeni'nin söylendiği gibi olmadığını bir-
kaç yıllık deneyimle anlamadık mı?..
Mostrası meydanda!..
Azerbaycanla kuracağımız ve işleteceğimiz piyasa-
da bizi serbest bıraktılar mı?.. Bakü'yle ne güzel anlaş-
mıştık... Hazar petrollerini aramada, taramada, çıkar-
mada. arıtmada, boru hatlarıyla pazarlamada, Turan'ın
doğalgazını Anadolu'ya taşımada eski Cumhurbaşkanı
Ebulfeyz Elçibey'le al takke ver külah işi pişirmemiş
miydik?..
Neoldu?..
Meğer serbest pazar dedikleri lâfı güzaf imiş; Rusya
bizim Bakü'de tezgâhımızı kurduğumuzu görünce küp-
lere bindi, Kafkasya'yı birbirine kattı. Ermenileri, Azer-
baycan'ın üstüne sürdü, Elçibey'in defterini dürdü, yeri-
ne geçen Aliyev de petrol ve doğalgaz tasanmlarını rafa
kaldırdı, Türkiye'ye dirsek çevirip dümeni Moskova'ya
kırdı.
Yeni Dünya Düzeni, yoksa var imiş, ya ki yok imiş, bir
söylence mi?..
•
Rusya diyor ki;
- Kafkasya ve Turan, benim arka bahçemdir, buralara
kimseyi sokmam...
VVashington ne söylüyor;
- Rusya haklıdır!..
Biz "Yeni Dünya Düzeni'nin lunaparkaynasında "Tu-
ran rüyası" görürken birdenbire "Moskof Kâbusu" bas-
tırınca ayvayı dişlemeye başladık.
AT'ın, NAFTA'nın, GATT'ın ve matın düzenlediği tez-
gâhta kolayı bulupçağımızın katı gerçeklerini unutarak,
Batı kodamanlarının attığı nutukları Allah kelâmı sayıp
kamuoyuna pazarlayan yağdanlıklarla al takke ver kü-
lah politikacılarınegemenleştiği Türkiye'de gözleraçıldı
mı?..
Açılamaz...
"Yeni Dünya Düzeni"n\n mostrası, Kafkasya'da, bur-
numuzun dibinde kuruldu; ama biz burnumuzun dibini
görmeyiz; çünkü gözlerimiz Atlantik'in öteki yakasında-
dır.
TEŞEKKÜR
Aile büyüğümüz SELMA ARTUN'un tedavisinde bü>-ük rol
oynayan.
Hv.Alb. Prof Dr.
Haluk Kaplan,
Jandarma Yzb. Dp Dr.
Ahmet Kıral,
Yrd.Doç.Hv.Tbp.Kd.Yzb.
Ömer Arpacıoğlu.
Tbp. Ütm.Osman Rodop, Tbp. Ütm.Hakan
Bayraktar, Tbp. Ütm. Feridun Çiili,
Baş Hem. Hayriye Akgûl, narkozekibi ve tûm Haydarpaşa Asken
Hastanesi Personeli'ne teşekkürû borç biliriz.
ARTLTNAİLESİ
ÇUKOBİRLİK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
1. Birliğimizin M.E.T. personeli bir yıl süre ile şart-
name uyannca taşıttırılacaktır.
2. İhale 30.12.1993 günü saat 14.00'te Adana Mer-
sin karayolu üzerinde ve Adana'ya 19 km. mesafede
bulunan Genel Müdürlüğümüzde yapılacaktır.
3. Şartname. mesai saatleri dahilinde ve bedeli mu-
kabilinde Birlik Muhasebe Müdürlüğü'nden temin
edilebilir.
4. İhaleye iştirak edeceklerin yeterlib'k belgesi ala-
bilmeleri için 27.12.1993 günü saat 17.00'ye kadar
şartnamede belirtilen belgelerle birlikte Birük İkmal
Müdürlüğü'ne başvurmalan gereklidir.
5. Yeterlilik alanlann, ihale gün ve saatinde teklif
mektubu ile ilgili evrakı İhale Komisyonu'na verme-
leri ve yetkililerini ihalede hazır bulundurmalan şart-
tır.
6. Birliğimiz İhale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyi
yapıp yapmamakta, kısmen veya tamamen dilediğine
vermekte serbesttir.
SATILIK
92 BROADVVAY
31.000Km.
130.000.000 TL.-326 53 93
SATILIK
92ŞAHİN
32618 26
NİHAL
GÜRES
Paıntings Light
13-26Arahk
The Marmara Sergi Salonu
(Resimbaşına 1 kaloridenaz)