Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14ARALIK1993SALI CUMHURİYET SAYFA
DUNYADAN
Ui
' zun süreden beri politikanın
dışmda kalan Amerikan sen-
dikalan için yeni bir umut
ışığı doğdu. Dünyadaki ekonomik
koşullann zayıflatüğı sendikalar,
Clinton'un seçilmesiyle tekrar güç
kazanmaya başladı. Beyaz Saray'ın
hazırlamakta olduğu iki reform girişimine -biri
sağhk reformu. diğeri Kuzey Amerika Serbest Tica-
ret Antlaşması- bazı sendikaalar katılacak. bazıla-
nysa karşı çıkacaklar. Clinton'ın sendikaalann
haklannın korunmasını isteyişi bile, bu alanda de-
ğişimin işareti sayıhyor.
Reagan ve Bush yönetimleri. Amerikan sendi-
kacılığına pek hoşgörülü davranmamışlardı. Sen-
dikalara katılanlann sayısı azalırken, onlann poli-
tik etkinlikleri ve ücretlilerin alım gücü de düştü. Bir
yıl öncesine kadar sendika sorumlulannın moralleri
o kadar bozuktu ki. Beyaz Saray'a en muhafazakâr
Demokrat'ın seçimi bile onlar için bir umut ışığı
oluşturacaktı.
AFL-CIO'nun resmi açıklamalan, Clinton yöne-
timinin ilk aylarda kaydettiği en ufak gelişmelere
sendikacılann dört elle sanlmalannın nedeniydi.
Böyle bir dunımda alınan en ufak önlem bile bek-
lenmedik bir zafer etkisi yaratacaktı.
1935 (2. New Deal yılı) ve 1980 yıllan arasında
sendika ve fırma başkanlan. ilişkilerinin türiine iliş-
kin bir karara vardılar: Yaptıklan görüşmeler, iş-
yerlerinde patronlann otoritesini sarsmadan kalkı-
nmayi destekleyecek bir maaş artışı sağlayacaktı.
Sistemi eleştirmekten vazgeçen ama aynı zamanda
ona ilerici bir sosyal akım aşılamaya çalışan sendi-
kaalar. her iki partınin de savunduğu Keynesçi gö-
rûşü benimsemişlerdi.
Ama 1970 yılından itibaren. sendikalar neolibe-
ralizm ideolojisine ve uygulamalanna karşı koy-
mak durumunda kaldılar.
Carter'ın Demokrat yönetimi, yıne Demokrat
olan Kongre'nin onayıyla "iş dünyasını"i. enflasyo-
ABD sendikacdığınaumut ışığına karşı mücadele uğruna feda etti. Bu uygulamala-
ra, Reagan ve Bush yönetimleri daha etkin yakla-
şımlar getirdiler: Vergılerin düşürülmesi zengin ke-
simin işine gelirken. yöneümde, televızyonlarda ve
iletişim kuruluşlanndakı kargaşa. endüstriyel oli-
gopolleri zayıflattı: "pasiF' liberalleşme (var olan
sosyal kurallann çiğnenmesine teşvik), sosyal gü-
venlik kuruluşlannın otoritesini yok denecek kadar
azalttı: "gereksizve önemsiz" kâğıtlann çoğalmasını
engellemek için küçük firmalann hastalık ve iş ka-
zasına karşı aldıklan önlemler azaltıldı.
IReagan'ın
olumsuz mirası
1980'deki hava kontrolcülerinin grevi. Amerikan
sendikacılığının güçsüzleşmesini hızlandırdı. Baş-
kan Reagan, tüm müzakereleri reddederek grevci-
lerin tümünü işten çıkarttırdı. Gerçekten de bun-
lann iki büyük hatası oldu: Ilki, grev haklannın ol-
madığını unutmak. ikincisi ise bir önceki yıl AFL-
ClO'dan aynlıp Reagan'a oy vermeye teşvik eden
bir sendikaya bağlı olmak!
11400 kişinin işten çıkanlması. endüstriyel ilişki-
lerin sertleştiğine alâmetti. Bu grevi izleyen birçok
grev (1983 vel990'daGreyhound.89'da'Conünen-
tal Airlines. 89-90'da Pittston Coal). çalışanın ye-
nilgisiyle sonuçlanıyordu: İşten çıkarmalar. çalışma
kontratlannın kişiselleşmesi. şirketin vavaşça iflas
ettirilmesi... Cumhuriyetçi başkanhnn yaptığı ata-
malar sonucu. çalışma hakkını savunması gereken
yönetim. patronlann isteklerini kaydeden bir kabi-
ne halini aldı.
LEMOIVDF
diftlomatüfiıe
Ama sendikalann gücünü kaybetmesi sadece Be-
yaz Saray'ın ve Kongre"nin ultra liberal tutumlann-
dan kaynaklanmıyordu. Ekonominin uluslararası
olmasıyla, ulusal gelirin yüzde 70'i ya dışanya ihraç
ediliyor ya da dış rekabete maruz kalan şirketler ta-
rafından üretiliyordu. Bir sendikaya üye olanlann
çoğu da bu rekabete maruz kalmış sanayilerin (oto-
mobil. demir. serospacial) ücretlileri idi. Bunun yanı
sıra, eğitimin ve yerel yönetimin dışında en çok ge-
lişme gösteren alanlarda ve bölgelerde sendikalaş-
ma oranının az olduğu gözlemlenmiştir (bilgisayar
ve hizmet sektörleri, güney eyaletleri).
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
(NAFTA) işçi hareketine bır darbe daha indirdi.
AFL-CIO bunun "ücreti iyi olan rşlerin Mcksika'ya
kavdırılmasına ve Amerikan endüstrivel bölgelerinin
birer hayalet şehire dönüşmesine sebep olacağını"
söylemişti. ÜstelıkMeksıkahükümetideAmerika-
da yaşayan ve amaa. oradaki küçük ve orta boy şir-
ketleri ele geçirip daha sonra bunlan Meksika'ya
yerleştirmek olan Meksikalı bir topluluğun varlığını
kabul etmiş durumda. Bu isteklerinin sebebi de
Meksika'daki maaşlann çok düşük olması ve çalı-
şma süresinin. sendikal haklann ve çevre koru-
maalığının çok az düzenlenmiş olması. Üstelik
NAFTA'nın hiçbir mekanızması sosyal koru-
macılığa ya da maaşı düşmüş. işi yok olmuş ücretli-
lerin korunmasına yönelik değil. Gelecekteki bu or-
tak pazann esas amaa. ABD"de hala kontrol al-
tında tutulan sermayenin serbestçe dolaşarak gücü-
nü arttırması.
Haklan tehdit edilen, yaşamından şüphe duyan
Amerikan işçi hareketi, 1992 secim kampanyasına
umutsuzluğun verdiği bır enerjiyle katıldı. Her za-
man Cumhuriyetçiler'i destekle\en kamyoncular
ve hava kontrolcüleri sendikalan bile Bay Clinton'-
ın adaylığı için bir oldular. Hiçbir şey esirgenmedi:
Teleenformatik sayesinde. AFL-CIO'nun 13 mil-
yon üyesi seferber edildi. Ancak. sendikacıhğa kötü
bakılmasından ve Demokrat adayın sendikalara
bağımlı olduğu sanısına yol açılmaması kaygısı-
ndan ötürü. bu seferberlik gizli tutuldu. Clinton,
kullanılan oylann yüzde 43'ünü aldıysa da aıleden
en az bır kişinin sendikalı olduğu merkezlerde ovla-
nn yüzde 60'ını topladı.
ISendikacılardan
Clinton'a destek
Aslında. seçmen kitlesine ve iktidann bilançosu-
na bakılacak olursa Bay Clinton o kadar da "işdün-
yasınıngerçekdostu"değıl. 1978denben Arkansas
Valisi Clinton, sendikacı geleneği olmayan güney
eyaletinin güzelliklerinı överek oraya yerleşmesini
istediği fırmalan çekmeyc çalışmıştı: Plastik eşya
üreten bir fabrikaya umulmadık bir kredi vererek.
yapılan greve dayanmasını ve ücretlilerin fabri-
kanın şartlanna uymasmı sağlamıştı. Veen önemli-
sı. 1988'den ve Bay Dukakis'ın başansızlığından
beri güttüğü politika, "kategorileşmiş çıkar" prensı-
bini benimseyen sendikalardan. kendisini ve parti-
sını mümkün olduğunca ayn tutmaktı.
Muhafazakâr Demokratlar'ın
"Demokratik leadership'"ı Clinton. iş
dünyasının desteğiyle birlikte hanr-
ladığı programda önceliği bütçe açı-
ğının kapanmasına, ticari liberaliz-
me ve bastıncı ceza politıkasına ver-
di.
Halbuki, secim kampanyası esnasında ve ilk ka-
rarlan dolayısıyla Clinton. sendikalara yaklaşmış
görünüvordu. Hazine ve bütçe sorumluluğunu. biri
muhafazakâr, diğeri ılımlı olan iki Demokrat'a (Bay
Lloyd Bentsen ve Bay Leon Panetta) devrettıği bir
gercek. Ancak. ekonomı konsevinın başkanlığını ve
çalışma bakanlığının yönetimini soî ideolojiye
yakın iki üniversiteliye. (Bayan Laura Tyson ve Bay
Robert Reich) verdi. Her ikisinin de Başkan'la olan
yakın ilişkılen, uzun süreden beri savunduklan ılke-
lere gençlik aşıladı: Amerikan endüstrisinin rekabe-
tini kızıştıracak, devlet tarafından desteklenen en-
düstriyel politikayla. formasyona ve araştırmaya
yönelik harcamalann arttınlmasıyla "iyi para geti-
ren mesleklerin" düzeyinin korunması amaçlandı.
Ancak, Senato'daki Cumhuriyetçiler'in engelle-
meleri, Başkan"ın canlandırma politikasını parça-
ladı. Yatınmlann arttınlmasi politikasma gelince. o
da bütçe açığımn kapatılmasına verilen önceliğın ve
şırketlenn daha fazla vergı vermeyı reddetmesırun
bır kurbanı olacağa benziyor.
Ama sendikalar için zayıf da olsa umut ışığı var.
Öncelikle. Cumhuriyetçiler'in polıtikalanna karşı
çıkabılmek için birlikte çalışmayı öğrendiler. İkinci
olarak da liberal ekonomistler, "organize ticaret"
fıkrini, altyapı yatınmlannı. devletın ekonomiye
kanşmasını savunarak ultraliberalızme saldmvor-
lar. Clinton. bütün sözlerini yerine getirmeyi denese
bile iş dünyasının zorluklanna çare bulma gücüne
sahip değil. Daha şimdiden bütçeyı kısıtlamak du-
rumunda.
Anthony Daley
Pans evsizlerine uyku tıüumu
P
aris'te akşam kafeler ka-
panıp, şehir sessizliğe gö-
müldüğünde, Pierre Jean-
not'u. Austerlitz İstasyonu'nda.
tren beklerken bulabilirsiniz.
Özel bir yere gittiğinden değil.
00.58 Etampes treni. onun kışlık
evidir. Tren güneye doğru. sallana
sallana yol alırken. Jeannot
uyumaya çalışır. Bu saatte kapılar
acık olduğundan. bilet almadan ge-
çebilmektedir. Etampes treninde
dördüncü kışını geçiren Jeannot,
"Gelenler geneüikle aynı insan-
lardır" diyor.
Ne Jeannot'nun ne de arkadaşla-
nnın derbeder. serseri bir kılıklan
var. Aksine, üstleri başlan oldukça
düzgün. Ancak Fransa gibı, düzen-
li olarak istatisüklerin tutulduğu
bir ülkede bile, bu ınsanlar resmi
kay/ıtlar üzerinde görünmüyor.
Üçü Paris'te olmak üzere, on
kişinin soğuk yüzünden öldüğü ül-
kede, kapı önlerinde. metroda. ga-
rajlarda uyuyan evsizler, ciddi bir
sorun olarak kendini göstermeye
başladı.
Aslında, bu vicdan muhasebele-
ri, tatille soğuğun buluştuğu her kış
yaşanıyor. Ancak, işsizliğin >r
üzde
12"lere varması, ekonominin pek
de iyi bir tablo çizmemesi ve göç-
men akını yüzünden, bu aralık ayı-
nda, yoksullann içinde bulunduğu
koşullann kötülüğü kendisini daha
erken gösterdı.
Yardım dernekleri, çorba araba-
lannı harekete geçirdi. bannaklar
daha önce saptanan tarihten üç
hafta önce oluşturuldu. İki yeralü
istasyonunu evsizlere kamp olarak
ayıran kent aynca hamamlarda
bedava banyo olanağı da sundu.
IFransa bu sorunu
çözemez mi?
Polis, > aklaşık 2 milyon nüfusluk
kentte. evsiz sayısımn 9 bini buldu-
ğunu, bir yerde yaşamakla birlikte
"çok kötü dunımda''' olanlann sayı-
sırun 15 bine ulaşlığını söylüyor.
Fransa'daki evsizlerin sayısı kesin
olarak bilinmemekle birlikte. yar-
dım gruplan ülkede 400 bin insanın
evsiz olduğunu tahmin ediyor.
Bütün ülkede yoksullann sözcü-
sü olarak kabul edilen Rahip Pier-
re, geçen hafta yaptığı konuşmalar-
da. >ine hükümete olan öfkesinı
kustu: "Sorunun asıl nedeni şu,
Fransa'da bir milyon ev eksiği var.
Bu soruna çare bulabilecek araçlara
sahip olan bir ülkede, evsizlik sonı-
nun çözümlenmemesi bir suctur."
Başkalan da. ailenin çözülmesin-
den. göç akışından. kimilerinin hu-
zur bulduğu köy yaşamının sona
ermesinden söz ediyor.
Paris'in ışıl ışıl sokaklan bile. ge-
cenin kör karanlığında bütün çcki-
ciliklerini yitiriyor. Madame Cad-
desi'nde. uzun zamandır öyle yaşa-
dıklan belli iki adam, bir apartma-
nın ginşınde uyumaya çalışıyor.
"Niye bir bannağa gitmediniz"
diye soruyoruz. "Hayır asla git-
mem" diyor uyku sersemi bir ses.
Sonra battaniyesinin altındaki
küçük beyaz teriyeri gösterip ekli-
yor: "Köpeğimi kabul etmezler. Cç
yJdır birbirimizden hiç aynlmadık."
1
Başında derin bir yarası olan öte-
kisi de "Ben de arkadaşımla bir-
likteyim, biz burada kalıyoruz" di-
yor.
Yardım örgütlen sokak insan-
lanna uyku tulumu da dağıüyor.
Micheline Godard, "Pek çok kişi
u\ku tulumlarını satıyor. ama bazı-
larına uyku tulumu verirken bazn
larma vermemezlik edemeyiz.
İnsanlan yargılamak bizim işimiz
değjl" diyor.
Şimdi yeni evleri istasyona girer-
ken, çıt çıkmıyor. İkisi de. trende
geçirilecek sıcak. değerli saatlerin
bilıncinde, suçlamalara hedef
olmamanın yolunu iyice öğrenmiş.
Mariise Simons
Kamulaşürmaya karşıintihar gjrişimi
A
tina'da kent içi ulaşımı sağ-
layan özel otobüs şirketleri,
hükümete karşı giriştikleri
eylemlere şimdilik son verdiler.
Hükümetin ulaşım sistemini "ka-
mulaştırma" çabalanna karşı oto-
büs sahiplerinin başlattıklan ortak
eylem, iktidardaki Sosyaüstlerin
zararlann ödeneceğine ilişkin söz
vermeleri üzerine sona erdi.
Atina'da ulaşımın durma noktası-
na gelmesiyle günlük yaşam felç
oldu.
Olavlar, özel otobüs sahiplerin-
den Eftimiyos Kalopitas'ın son ge-
lişmeleri protesto etmek amacıyla
intihar girişimine yol açtı. Kalopi-
tas, otobüs garajının çatısına çıka-
rak. tabancasıyla intihar etme teh-
ditlerisavurdu.
Kalopitas'ı niyetinden vazgeçir-
mek kolay olmadı.
The Guardian
Imzasız mektuplar gönderen kişilere Fransızcada 'Karga" deniyor.
Kargalannçoğunluğukadınmış
K
alın sesi, jüri üyelerinin de
mahkemedeki dinleyecilerin
de tüylerini ürpertti. Salonu.
kimliği belirsiz bir varlığın tehdidi
doldurmuştu. Herkes ürküyordu.
Genellikle yakınlanndan seçtiği
kurbanlannı, telefonla rahatsız,
mektupla tedirgın, dedikoduyla re-
zil eden; insanlann onurlanyla oy-
nayarak, yaşamlannı karartan ve
hatta ölümlerine neden olan bu zayıf
ve korkaklann bütün gücü işte ora-
daydı.
Genellikle korkak ve sapıklar
tarafından gönderilen küfür. tehdit
ve iftiralarla dolu binlerce mcktubu
önemsemek saçmalık gibi
görünebilir. içerikleri birbirinin
benzeri, ucuz, kötü, çirkin, bayağı,
tutarsız sadakatsizlik, ihanet ve
aldatma öyküleriyle dolu. Ama bu
imzasız yazılar, bu kimliksiz sesler,
pek çok insanın mutluluğunu. onu-
runu ve yaşamını mahvetti.
"Leş Kargalan"' sadık ve inatçı-
dırlar. Yıllarca. kuytularda giz-
lenerek, kötülük saçar... Belirsiz
kimliklerini ceza korkusundan uzak
tutmanm tadını sonuna kadar çı-
karabilirler.
Grafolog Giles Giesner. "Karga"-
nm, sapına kadar alçak" olduğunu
söylüyor. "Kötü kalpli ve kıskanç!"
Genellikle "Karga"lık. hayal
kınklıklanndan sonra ortaya
çıkıyor. "Çünkü" diyor Giesner:
"havat, bekledikleri, özledikleri,
istedikleri şeykri getirmiyor."
Guillaume, 20 yaşında ve sürekli
Tele-Radyo Restoran'a giden bir kı-
za aşık. Ama, kız onu önemsemivor.
Bunun üzerine Guillaume'un öç
duygulan kabanyor. Önce. telefon
faslına başlıyor. Açık-saçık lafiarla
kıa iyice bunaltıyor. Sonra. kurban
değıştirerek, restoran sahibine takı-
yor. Yanlış siparişler veriyor. Resto-
rana. hiç ısmarlanmamış mallar tes-
lim ettıriyor. Her akşam, orada
bulunmayan müşteriler adma taksi
çağırtıyor. Ortada yangın yokken,
itfaiye çağınyor. Ölmayan bahçe
için bir kamyon gübre göndertiyor.
Ve bunlarla da yetinmeyip. restoran
sabihinin sapasağlam annesıni, ace-
le gömme isteğiyle "Cenaze Alayı"nı
harekete geçiriyor. Telefonlara
dinleme cihazlan takılmasa. kimbi-
lir daha neler yapardı?
Çoğunlukla. bu gibiler, >aşlılar
arasından çıkıyor. Çünkü 20 yaş,
bcklentilerin gcrçekleşme. 30 ise,
yeniden başlayabilme umudunu
ayakta tutuyor. Ama 40'ından son-
ra insan, sertleşiyor.
"Korkaklaria alçaklar, hiçbir za-
man doğrudan saldırmaz" dıyor Dr.
Roure; "Her zaman karanlıkta kal-
mayı yeğlerler''.
"Leş Kargalan" hakkında az şey
bilinmesi ve onlar üzerine hiçbir kri-
minoloji kitabının yazılmamasının
nedeni de sadece "kafestekilerin"
yani yakalanabilen "en saflannın"
tanınmasıdır. Asıl tehlikeliler. ken-
dilerini
de ne-
denlerini *de
çok iyi gizliyorlar.
Onlann gizli birer
alçak
ve
kötü kalpli ol-
duklannı sövlemiş-
tik. Buna, genellikle dişi
ve kurbanın yakın çevre-1
sinden olduklannı da ek-
leyebiliriz. Dişi oluşlan
sizi irkiltmesın. L'zmanlarl
kesinlikle kadm düşmanı
değiller ama. hepsı
yakalayabildiklen "Karsa- ,
lann" çoğunun kadın oldu-
ğunda birleşivorlar. "Bunun ne-
deni, erkeklere göre hareket
imkanlarının daha sınırlı olması-
nda aranabilir" dıyc oncnyori
Gilles Giesner. Üstelik. kadı-|
nların erkeklerden daha fazla
"dedikodu" yaptığı yaygındır.
Dişi ve komsu oluşlan, kur-
ban ve aileshle yakın ilişkiler
içinde bulunmalannı sağlıyor.
Böylelıkle, çok özel sırlara bile
ortak edildiklenni düşünmek
yanlış olmaz. Soruşturma yapan-
lann bulgulannın büyük bir oranı
bu durumu doğruluvor. Bu nedenle
de. böylesine yakın insanlann "Leş
Kargası"na dönüşmelen için çok iyi
nedenlerinin bulunması gerekiyor.
Jean, kansının kendini aldattığını
bildiren ilk imzasız mektubu aldı-
ğında. çevresinde bır araştırma yap-
tı. "Kansının sevgilisine özel şeyler de
yaptığım". anlatan 11 .'sine güldü.
Ama, 20. gelir gelmez. uzmanlara
danışmaya karar verdi. Yapılan
araştırmalar, "Karga"nın. en yakın
arkadaşın, aile dostu kansı olduğu-
nu ortaya çıkardı. Bir başka olayda
ise, kurban zengin ve kültürlü. "Kar-
ga", bir mağaza sahibinin kıskanç
kansıydı.
Karga hikayesi. aslında zavallılı-
ğın seyir defteri olmaktan öteye git-
mez. Ellerinde kimliği belirsiz sesler.
yazanı bilinmez sözcükler. iğrenç
darbclerden ibaret silahlar ve kin-
den başka duygulan kalmayan acı-
nası kişilerin şarkısıdır da denilebi-
lir.
Anoııim, kindar. tehlikeli: İşte ieş kargalan!
Psikiatr Dr. Louis-Paul Roure,
"Karga"nın başat özelliğini "hareketin
sürekli tekrarlanması" olarak ta-
nımlıyor. Kimliği belirlenmediği sürece
mektup ya da telefonlannın sayısı
artar. Amacı, karşısındakini ala-
bildiğinekaygılandırmak.. ama
kendisi sürekli karanlıkta
kalmaktır. Adını da bu
özelliğinden alıyor. Her
zaman kötülük ve
ölümün simgesi olan
bu kuşlar. uğursuz
sayılmazlar mı?
LEPOINT
Ya&yı konuşturma sanatı: Grafolofi
Telefonu kullanmadığı zaman,
"Karga" cinayet aracı olarak
yazısımbırakıyor.
Bu durumda bütün sorun, o
vaznı konuşlurmakta. Bu da,
"grafolog" denilen yazı ıızman-
larının görevi. Bazı durumlarda.
"Karga", kurbamnm lanıdığı biri
değildir ve yazı şeklini değişlirnıe
gereğini duymaz; grafolog
"Karga"nın psikolojik poriresini
çizebilir ve kişiliği hakkında
önenıli bilgiler verebilir (yaşı, cin-
siyeti, özellikle de kültürel ve en-
lelektüel düzeyiniyaklafik olarak
çıkartabilir).
Ama genelde. mektuplarm sa-
lıibi. çeşitli yöntemler ııy-
gulayarak yazısını tanınımız hale
getirir.
Böyle bir durumda bile farkı-'
nda o/madan önemli ipuçları
bırakır. Yazı uzmanları, yazıda
kişiyi ortaya çıkaracak başka
özellikler (harflerinyazılışı. kale-
nıin üzerine yapılan baskı...)
ararlar. Bu çeşitliyazış biçimleri-
ni nornıal vazıda inctievıp,
mektuptaki vaznia kaışılaştırı-
rlar ve büyük benzerlikler duru-
munda kinıliğini tespit ederler.
Françoise Rousselle
ABD: Kentlerde öliim tarkılan
A
merika kentleri buralarda
yaşayan insanlar daha zeki
olmadığı sürece daha güvenli
yerler olamayacaklar. İlk olarak
herkesin şunu anlaması gerekiyor:
Amerika daha önce hiç yaşamadığı
bir bunalımla yüz vüze. Suç
oranının yükselmesinden kaynakla-
nan bir iç bunalım bu. Eskiden
yalnızca gangsterler birbirlerini öl-
dürmek için silah kullanırlardı. O
günler ne kadar da masum. nere-
deyse pastoralmiş!
Şimdi gansterler yizyonlannı ge-
nişletmış durumda. Ölüm tarlalannı
çok genış yaşam alanlanna dek
uzattılar. Potansiyel hedefleri bu
alanlarda hareket eden herkes. Bu
alanlar, uyuşturucu gelirlerinin elde
edildiği yerler. İşte yeni Amerikan
terorizminin kaynağı.
Ve ardından. kent sakinleri silah
suçlan hakkında düşündükleri za-
man mendillerini ceplerinden çıkar-
mak zorunda kalacaklar. Burada
başa çıkılması gereken kişiler yanlış
yönlendirilmiş çocuklar ya da tele-
vizyondaki gangsterler gibi caka sa-
tarak yürüyen "sokak Uderleri" de-
ğil-
Colombia Eyalet Konseyi üyesi
John Ray sorunu doğru bir düzeyde
ortaya koyuyor: "Bu kabadayılar iş
falan aramıyorlar. Bir işleri var; ve
tam gün çalışıyorlar; bu işten de iyi
para kazanıyorlar. Uyuşturucu satı-
yorlar, silah kaçakçılığı yapıyorlar,
çalıyorlar ve soygun vapıyorlar.
İnsan yaşamına karşı hiç saygıları
yok ve kışkırtma olsun olmasın sizi
öldürüyorlar."
Başkan Bill Clinton, siyah Ameri-
kalılara suçlulann insan haklan ha-
reketinin değerinin düşmesine yol
açtıklannı söyledi. Ra\ . böyle bir
bağlantı >apmanın bile hareketi kir-
leteceğini söyledi. Başkandan bö\ le
duygusal bağlantılar japmaktan
vazgeçmesini istedi.
Silah ve uyuşturucu kaçakçılannı
katıller olarak lanımlamak. iş ve
eğitim olanaklan arayan gençlere
bu fırsatlann tanınmasına bir engel
oluşturmamalı.
Tersine. kendilerini gırişime
adamış olanlarla cinayete adayanlar
arasmdaki duygusal ve siyasal çizgi
kesin olarak çizılmediği sürece, sa-
vaş kuşaği dışında yaşayan Ameri-
kalılar tarafından bu ikisi aynı kate-
goriye konulmaya devam edecektir.
Bu. tutuculann ve suçlulann bir za-
feridir. Kamu güvenliğinı sağlamak
için. kentli Amerikalılar fedcral hü-
kümete güvenmeyi bir tardfa
bırakıp kendi yerel ve eyalet yetkili-
lerine dönmeleri doğru olacak. Silah
lobisi hala çok güçlü. Ulusal politi-
kacılarsa hala korkak.
Herkes belediye başkanlannın
suçu tek başlanna durduramaya-
cağmı biliyor. Ancak. Nevv York
belediye başkanı Rudolph Giuliani-
nin seçilmesinin nedeni. birçok in-
sanın onun Nevv York kentinin gü-
venliği için mücadele etmeye hazır
olduğunu düşünmeleri olmuştu.
İşe gayet iyi başladı: Suçlulan
okul çevrelerinden uzak tutacak bir
güvenlik kordonu oluşturmak ve
uyuşturucu satıalannın tutuklan-
masını sağlamaya söz verdi.
Silahlı suç işleyenler için özel bir
hapishane yararlı olabihr. Uyuştu-
rucu bağımlılığını engellemeye yö-
nelik tedavi. uyuşturucu kullandığı
belirlenen tüm suçlular için zorunlu
olmalı. «