Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26KASIM1993CUMA
12 DIZIYAZI
-7-
Bir öğretirn izlencesı. teknik açıdan da düşünül-
melidir. Ydlık dökümünü yaptığımız bir öğretim
bütününde hangi konulan öne çıkanp, hangi ko-
nulan geride bırakacağız? Ağırhğı vereceğimiz bil-
gi kollan hangileri olmalıdır? Tûrk yazını (edebi-
yatı) için, bundan 20 yıl önce düzenlenen izlenceler
göz önünde tutulamaz.
Örneğin, çağdaş anlayışla, yaan ekini (kül-
türü), koşuktan çok nesirden yararianılarak veri-
lir.
Bu gerçek. Hasan Ali Yücel'in eğitirncileri ta-
rafından da görulmüştü Ancak, onlar Tûrk
yaarunda, özellikle eski yaanımızda, sınıfa getiri-
lecek nesır metinlerinin yeterli olmadığıru görmüş-
lerdi. Gerçekten de, eski nesnmizden sınıfa geti-
rilecek metinler çok azdır. Dede Korkut ve Evtiya
Çelebi değerinde nesir ustalanmız, bir elin par-
maklan değin değildir dersek, abartmış olmayız.
Yazın uzmanlanmız. büyük bir ıştahla, EbüT-
Hayr-Rumi'nin Saltukname'sıni sınıfa getırmışler.
San Saltuk'un menkıbelermin yer aldığı Saltuk-
name'de, dengesız, bütünlüğü olmayan, düş gücü
zayıf, salt dinsel örgelerin (motıf) egemen olduğu
Ç gerçekdışı anlaülar vardır. Belki, dil açısından dü-
şünülebiür. O da, ortaögretim çocukJannın işi de-
ğüdir.
E D E B İ Y A T T A
GERİCÎLİK
G ÖL GE L E R İ
VECİHİ TÎMUROĞLU
ceyhun Atuf Kansu'nun
yazılannda Türk dili, ırmaklar gibi akar
gözlerde ve kulaklarda... Ama; Ebül Hayr-ı
Rumi varken(!) kim ister çağdaş yazarlann
güçlülüğünü genç beyinlere tanıtmayı?
Oysa bir Dede Korkut, bir Evliya Çelebi
yazın değeri, anlamı ve önemi olan yapıtlar
bırakmıştır geçmişten günümüze. Bir elin
parmaklan kadar azdır o gibiler.
CEYHUN
ATUF KAN-
SU - Cümhu-
riyet döoemi-
nin gerçek
anlamda çağ-
daş ve ilerici
bir yazanydı.
Okul kitapla-
nnda neden
hak ettiği yeri
alamadığı, her
aydını utandı-
ran bir sonı-
dur.
Dışlayın ayclııılaıı; onlar
aydııılatır!
Türk yazınının büyüklüğünü gösterebilmek için, çağdaş yazarlann
Batı'h ustalan aratmayacak yapıtlannın ders olarak okutulması
yeterlidir ama; karanlık beyinlerin denetimindeki Talim Terbiye için,
önemli olan aydınlanma değil, karanlıklannın süreğen olmasıdır
erlerki
İlhan Selçuk, Muzaffer
Erdost "sicilli" olduklan için
yazın kitaplanna
gjrememişlerdir. Ya Orhan
Pamuk ile Adalet Ağaoglu?
Melih Cevdet'in herhangi bir
yapıtının rastgele bir bölümü
bile onun Batı'lı ustalarla eş
değerliliğinin kanıtı değil
midir? İş ki Talim
Terbiyeciler 'çağdaş Türk
yazarlannı' tanıtmaktan
korkmasınlar!
İLHAN SELÇUK - Yüzbaşı Selahattin'i Türk yazınına kazandırdı, cunta döneminde yargı-
landı, işkence göriip hapis yattı. 1971'de Cumhuriyet'in YazıişJeri Müdürii Oktay Kurtböke'yle
biriikte "aydın obnanuT hesabını verdi ve "sci]Mr" gerekçesiyle yazın kitapianna giremiyor...
Y.azın
izlencesinin amacı, dil uzmanı
yetiştirmek değilken: tarikatçılardan
alınan örneklerin salt dilbilimcilerin,
dil uzmanlannm işine yarayabileceği
göz ardı edilmektedir. Sıralannda
oturan gençlerimiz de, "dilleri var
bizim dile benzemez" örneği, boş
gözlerle okuyup, yaandan" ""i
soğumaktadırlar bu örnekleıie
"eğitildikçe"(!)
Ama bugünkü yazmımızda, sınıfa getirilecek
çok değerli metinler vardır. Cumhuriyet dönemi-
nin romanalan. öykücüleri, denemecikri, oyun
yazarlan, söyleşıcileri, röportajcüan, Türkçeyi ev-
rensel boyutlara ulaştıracak yapıtlar vermişlerdir.
Melih Cevdet'in hangi romanından alacağınız bir
ömek, bır Batı romancısının ürününden aşağıdır?
Cahit Kölebi'nin şiır üzerine denemeleri, şiir için
öyle ipuçian verir ki. Etiot'tan hiç de aşağı kalır
yeri yoktur. Oktay Akbal'ın hemen her öyküsü
sınıfa getirilecek düzeydedir. tlhan Selcıık ve Mu-
zafler Erdost, hadı dıyelım sıcilhler. ama Orhan
Pamuk, Adafet Ağaoğlu, Şemsettin Ünlü, Sdçuk
Baran, Necati Güngör, Cemil Çakır ve aklıma he-
men gelmeyen birçok değerli yazanmız, genç ku-
şaklara tarutıhnalıdır.
Okumadan okutulmaz
T
alim ve Terbiye Kurulu üyelerinin Vedat
GünyoTu ve Asm BezircPyi okumadı-
klannı, büyük bir olasılıkla düşünüyorum.
Vedat Günyol varken, yazın izlencesi düzenleyen
aklı başında bir kimse, Ebül Hayrı, Hahloğkı'nu
getirmez sınıfa.
Ceynun Atuf Kansu'nun onca değerli öyküsü,
öylesine güzel masallan vardır ki, Türkçe ırmaklar
gibi akar onlarda. Türkçe'nin durulaşüğı, çevik-
leştıği bu güzel eserler dururken, Fütüvvetnamele-
ri, Battalnameleri, Saltuknameleri okutmak, genç
kuşaklan karanlığa mahkum etmek anlamından
başka bir işe yaramaz.
Yazın izlencesine ahnan tarikatcılann, tarikat
ehiUennin yapıtlanndan. ancak dil uzmanlan ya-
rarlanır. Bunlar. öğrencilerde, yaan sevgisi
uyandırarnaz, karşıtı, ögrencilen yazından uzak-
laştınr. Kitapçılan gezdiğinizde, bugünün gençle-
rinin okumadiklannı görürsünüz. Bunun suçlusu
da, kuşkusuz. yaan izlencelerini düzenleyen tari-
katçılardır.
'Milli göriintü' gülünçlüğü:
T alim ve Terbiye Kurulu, "raiDJ ve manevi"
görüntüsü vermeye büyük özen gösteriyor.
Ne ki, bu görüntünün güldürü öğesi oluş-
turduğunu bilmiyor.
Türk öğrencisine, dünya edebiyatının seçkin ör-
neklerini tanıtarak onlann "dünya kühürü"yle bü-
tünleşrnelerini sağlamayı amaçlıyorlar. Kuşku-
suz, dünyada başka halklar da vardır ve onlar da,
seçkin sanatçılar ve düşünürler yetiştirmişlerdir.
Talim ve Terbiye Kurulumuz, onlan da dışlıyor.
Her şeyin "Türk"e göre düzenlenmesinı, "Türk'e
NÂZIM HfKMET RAN - Kurtuluş Sa> aşı Destanı'nın \e daha nice destanlaşası şiirin y azarına önce > ıllarca hapis sonra da ölümüne dek sûrgün "re-
va göriiMü". Türk vatandaştığına hâlâ kabul edilmeyen Nâzım'uı yapıtlannın okullardaki yazın dersİerinde okutulmamasına şaşmamak gerek.
göre oknayanın dıştanmasın
nı istiyor. tzledikleri
eğıtim poliükası budur
Amaçlan saptayan ve açıklayan karann 21.
maddesi, gerçekten "koınik
M
tir "Dünyaedebiyab-
ndan seçüecek metinler. iyi çevirilerden ve milli köl-
türümüzk ceüşmeyen eserlerden aluur." Bunun an-
lamı, dünya yaanının seçkan ustalannı okutma-
yalımdır. Stendhal'ı, Dostoyevski'yi, ToJstoy'u,
GolgoTü, Shakespeare'ı. Aragon'u. Eluard'ı ve
daha birçok yaraücıyı okutmak sakıncalı olabilir
bu mantıkla.
Bu yazarlann hiçbinsi de, Türk düşmanı değil-
dir. Türk varüğma karşı tavırlan da olmamıştır.
Ama, Hıristiyan Batı'run yaşam biçimlerinı işle-
dikierinden, kendi demokratık ekinlerinın gereği,
bizim ekinimize ters düşcn birçok yaşam biçimini
yanatmışlardır.
Hatta, bizim yaşam anlayışımızı eleştiren dü-
şüncelere de rastlayabıbriz onlarda. Bu nasıl de-
mokrasi anlayışıdır ki, onlan dışlayarak çağdaşla-
şacağız. 22. madde. işi daha da gülünçteştınyor:
"Seçüen metinler yoluYİa milli kültüribnüz. örf ve
adederimiz ve milli menfaatkrimiz benimsetilir."
Bu sözier, nerede süslü bir cûmle görülmüşse,
onun hiç düşünülmeden akndığmın kanıtıdır.
Shakespeare'den hangi soneyi alalım ki, ya da
hangi oyunundan bır sahneyi seçelim ki, Türk
toplumunun geleneklerine, göreneklerine uygun
olsun, onlar aracüığıyla ulusal yararlanmız bes-
lensin.
Bu düşünce, saçma bile değildir. Sadece şa-
şırücıdır.
İnsanı silah yoluyla tehdit etseler, böyle bir
olumsuzlamaya yöneltemezler. Böyle düşünebil-
mek için, birçok İcusuru taşımak gerekir.
fzlenceyi düzenleyenler, ulusal vedinsel değerle-
rimize alabıldığine saygılı olduklanndan, Türkiye
dışındakı Türklerin yarattıklan yaandan örnekle-
re büy\ik değer veriyorlar. Kuşkusuz, onlardan da
örnekler seçilebıür.
Ama Cengiz Aytmatov dışında seçilen bütün
Orta Asya yazarlan ve şairleri sosyalizme karşı.
Çok değerli bir romancı olan Tahaof ahnraamış,
ama ırkçı Aybek ahnmış.
Balkanlar'da yaşayan sanatçılardan da, tek de-
mokrat bulmuşlar: Nimetullah Hafız. Nimetullah
Hafız, şaır, denemecı ve bılim adamıdır. Onun iyi
bır Alevı olduğunu bılselerdi, onu da almazlardı.
öbür seçtikleri, tümüyle antisosyalist.
Soydaş masallan!
Y eni yaan izlencesi, gençlerimian Orta As-
yalı soydaşlanyla kaynaşmalan için, Orta
Asyalı yazarlardan seçüecek metinlerin asıl-
lannın da, çeviri metinlerin yanına konmasını isti-
yor.
Uzmanlanmız, bu yöntemkrle Tûrk lehçeleri
arasındaki yalcınlığı görmüş olacaklar. Bu \anlış,
son Türk Dilleri Kurultayı'nda da görüldü. Bir-
çok değerli arkadaşımız bile, neden olduğunu kes-
tiremiyorum, Gagavuzcayı, Kırgızcayı, Kazak-
çayı vb. kimi Ural-Altay dillerini Türkçenin bir
lehçesi gibi sundular.
Oysa, eskiden beri, bizler. bunlara Türk dilleri
divoruz, ama Türkçenin lehceleri demiyoruz.
Türkçenin bugünkü iki lehçesi Türkiye Türkçesi
ve özbekçedir. Azerice bile Oğuzcanın bir kolu-
dur. Bizim konuştuğumuz Türkçe de, Türkiye
Türkçesi diye bilinen Oğuzcadır.
Kuşkusuz, Türkçe "eğfâm" sözcüğünün
karşıhğında kullanılan "talim terbiye"yi, bizim iz-
lence uzmanlanmız sevmışlerdir.
Arapçanm Orta Asya'ya değin uzanması,
İslamük adına sevindirmişlir onlan. Ama, soru
açık: Kazakçaya bu örneklerle lehçe diyebilir misi-
niz? Bunlar birer dildir. Türk dillerinden birisidir
onlar. Çağdaş eğitim. ırkçılıktan, dincilikten
annmış demokrat ve laık nıtelikler kazanmışnr.
Demokrat bir dünya için demokratik bir eği-
tim, bütün dünya haİkian için zorunludur. Sırp-
Boşnak, Ermeni-Azeri, Filistinli-Yahudi boğuş-
masına insanlık, ancak demokratik bir eğıtımk
son verebilir.
Atatfirk'ün " Eğitim Birliği Yasası", akıkn ve
aydınlanmacı idi. Amaa da, Türkiye gençlerine
insanlık ailesinin bir parçası olduklanru göster-
mekti. Bilimi onun için yol gösterici olarak seçmiş-
ti. Dinsel kafa, yüreklere kin eker. Bilimsel düşün-
ce, insanın züıninde ve yüreğinde büyük insanlık
gülleri yetiştirir.
Türkiye Cumhuriyeti'nın genç insanlannın iri
güller yetiştirmesine engel olmayahm. Hasan Ali
Yücel'in yaan izlencelerinden ömekleri, ıri gülleri
nasıl yetiştireceğimia görelim diye aldık. Onlann
gerçeİcçiliğinden yararlanınız. Türklüğü büyüt-
mek istiyorsanız, çağdaşlaştınnız, Ortaçağ düşün-
cesinden anndınnız." _, .
BİTTİ
KARARÖZETİ
DURSUNBEY SULH CEZA MAHKEMESİ
EsasNo: 1993/66
KararNo: 1993/256
Sanığm kül rruktan fazla un üretmek suretıyle Gıda Maddeleri Tü-
züğu'nün 295-c maddesince takiit veya tağşiş edilmış sayıldığından.
Osman ve Emine oğlu, 1935 D.'lu Dursunbey Çıftçi Mahallesi nüfu-
suna kayıth ve halen Dursunbey Ferah Mahallesi. Taşpazar Sokak
No: 2'de oturur. Dursunbey Un Fabrikası'nı calıştınr Bayrara Altın
hakkında TCK'nın 398, TCK 59, 647 SK. 4, TCK 72, 647 SK. 6 ve
TCK 402/2 maddelerine göre 610.000 TL ağır para cezası ve sanığın
cûrme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinın 3 ay süre ıle tatiline,
aynca 7 gün süre ile işyennın kapatılmasına,
Sanığın mahkemece muşahade edilen geçmişteki hali ve ahlakı te-
mayüllerine göre cezasımn tecili halinde ileride suç işlemekten çekine-
ceği yolunda mahkememıze müspet kanaat geldiğınden. sanığın
cezalannın tecilıne,
Karar kesinleştikten sonra TCK'nın 402/2. maddesi gereğince ka-
rar özetinin gereğinın yapılmak üzere Cumhuriyet Başsavalığj'na
göndenlmesıne 28 9 1993 tarihinde karar verildi.
Basın: 47793
MUSTAFAKEMALPAŞA ASLİYE
HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 992 476 Esas, 993 281 Karar
Davaa Yusuf Dinç vekıli Av. M. Nuri tntepe tarafından davalı
Ayşe Dinç aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması
sonunda;
Hükûm: Açılan davanın kabulü ile Bursa ilı M.Kemalpaşa ılçesi,
Yeniceköyüciltno: 123/01,sayfano: 17,kütuksırano: îrdenüfusa
kayıtlı Şaban ve Ayşe'den olma 26.4.1960 doğumlu Yusuf Dinç ile
aynı yerde nüfusa kayıth Mustafa ve Zeynep'ten olma 15.5.1972 do-
ğumlu Ayşe Dınç'in MK'nın 134. maddesi gereğince şıddetli geçim-
sızlik nedenı ile bosanmalanna, bakiye 7.200 TL. harcın davalıdan
tahsiüne dair karar, davaa vekîünin yüzüne karşı, davalının yoklu-
ğunda Yargıtay yolu açık olmak üzere usulen tefhim kılındı.
Davalı Ayşe Dinç'in adresi meçhulde kaldığından ve tüm aramala-
ra ragmen adresi tespit edilemediğinden, yukanda yanlı hüküm öze-
tinin kendisme ilan yolu ile tebbğıne karar verildiğinden, işbu hüküm
özetinin gazetede ilanını müteakıp >asal süresi icerisinde temyiz edil-
mediği takdirde kesınleşeceğı ilan olunur.
Basın: 52762
ÇATALCA1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1990-95
KararNo: 1993/192
Davaa TEK Genel Müd. vekıli Av Ali Güngör tarafından davah-
lar Abdullah Cevher mirascılan Ayşe Ce\her vs. aleyhlerine acılmış
bulunan tescil davasının yapılan duruşmasının 27.8.1993 gün ve
1993/192 K. sayüı ilamı gereğince;
Çatalca tapusunun Sazlıbosna köy, C-19, S-1861, 1984 parsel nu-
marasında davalı adına kayıth bulunan taşınmazdan can ve mal
emniyetinı temın yönünden enerji nakıl hatü altına ısabet eden 358
m2
"lik saha üzennde Elektnk Kuvvetli Akım Yönetmehği'nin 44.
maddesi gereğince 447 500 lira bedel mukabıhnde davaa ıdare lehme
irtifak hakkının tesciline ve tapuya tescih'ne karar venhniş olup, dahili
dava edilen Sazlıbosna köyünde oturduğu bildinlen Vûksel Erol
(Erali) tüm aramalara rağmen bulunamamış olup, adı geçen Yüksel
Erol'un (Erali) ilan tarihinden ıtibaren 15 gün ıçinde kanun yoluna
başvurması, başvuraıadıgı takdirde hükmün kesınleşmiş sayılacağı
7201 sayıh Tebligat Kanunu'nun 29 ve müteakip maddeleri gereğince
ilanen tebliğ olunur. 9 11.1993
Basın: 47795
ANKARAANKA
MOŞERREF HEKİMOĞLU
Ölfim Öpücflgü
Meclis'te bütçe görüşmeleri sürerken neler anımsıyo-
rum. Anımsıyor ve hüzünleniyorum. Nereden nereye
geldik! Herdalda, her kuruluşta...
Bütçe Komisyonu'nda bir akşam canlanıyor gözüm-
de. Milli Savunma bütçesi görüşulüyor. Savunma Baka-
nı Hasan Işık, yanında Genelkurmay Ikinci Başkanı
Orgeneral Haydar Saltık ve öteki komutanlar. Komisyon
üyelerini, eleştırılerı, önerileri ilgiyle izliyorlar. CHP'li
üyelerin, örneğin Kemal Anadol ve Süieyman Genç'in,
siyasal çizgileri doğrultusunda hayli sivri konuşmalan.
Ama Hasan Işık hoşgörüyle dinliyor, tüm soruları yanırJı-
yor. Bütçesinin, bakanlığının sahibi olduğunu kanıtlıyor.
Yemek salonuna indik görüşmelerden sonra. Evsahibi-
miz Hasan Işık. masada herkesle ilgileniyor; neşeli,
esprili söyleşilerle uzuyor yemek.
Ertesi sabah Hasan Bey'i görüyorum. Başbakan Ece-
vffin yanından geliyor. Istifa ettiğini söyiüyor bana. Ya-
kın dostluğumuza karşın şaşırıyorum. Ama Işık'ayara-
şır bir davranış kuşkusuz. Devlet yönetiminde belli bir
anlayışı, düzeyi var.
O düzeyde olmayanlann davranışı da bugünkünden
farklıydı doğrusu.. Bugüne yorum yapmak kolay değil.
Ikide bır bakanlarm değişeceği söyleniyor. Başarısızlık-
ları öne sürülüyor. Yalnız bakanlar için değil, üst düzey
bürokratlar için de gelişigüzel yazılarla, yorumlarla ka-
muoyu şaşkına dönüyor. Belli görevlerin bilincinde de-
ğiliz galiba, sorumluluklarımızı bilmez gibi davranıyo-
ruz. Kişiler ve kurumları ayırmayı unutabiliyoruz.
örneğin Merkez Bankası. Başka bir ülkede Merkez
Bankası böylesine uzun süre gündemde kalır mı acaba?
Başkanının başbakanla görüşmesi ya da göruşmemesi
sorun olur mu. sorun olduğu zaman banka yıpranmaz
mı? Bakanlar Kurulu'nda değişiklik söylentileri de baş-
ka bir örnek Otel hollerinde, lokantalarda toplantılar.
Bakanlar Kurulu listesi oluşturanlar, listeyi bozanlar;
basında, özel TV'lerde haberler, yorumlar... Değişecek
bakanlar, boşalan koltuğa adaylar boy gösteriyor. O ba-
kanların yerinde olmak kolay değil. Sallanan bir koltukta
rahat görev yapılır mı? Yapıldığını düşünsek inandıncı
olabilir mi? Demokrasi, açıklık, saydamlık demek kuşku-
suz. Ama devlet yaşamının belli bır gizliliği yok mu aca-
ba? Sayın Hasan Işık, Ecevit hükümetinden ayrılacağını
yakın çevresine de hissettirmiyor, hissettirse Bütçe Ko-
misyonu'nda o kadar inandıncı olabilir, bakanlığını öyle
güçlü savunabilir miydi acaba? Davranışı, devlet yaşa-
mında deney birikiminden kaynaklanıyor bence. Deney-
sizliğin faturası da çok pahalı ödeniyor değil mi? Dahası,
yanlışlıkların faturası da hak etmeyen kişilere ödetiliyor
çoğu kez. Acı, ama gerçek, Sayın Başbakan Çilter de-
mokrasiden, çokseslilikten durmadan söz ediyor, ama
öz sesinden başka sese kulak vermiyor galiba. Verse
belli düş kırıklıkları yaşamazdı belki, özellikle dış politi-
kada. örneğin ABD yolculuğunda... Şimdi açıklamalar
yapılıyor, 'Dışışleri bürokratlarıyla Başbakanlık görevli-
leri uyum içinde çalışıyor' deniliyor, ama yaşanan olay-
ları, gazetelere yansıyan söylentileri nasıl yorumlaya-
cağız? Herkes, kafasındaki varsayımlar ya da kişisel
beklentilerle kamuoyu oluşturmaya girişirse sorunlar
çözülmez, daha çok düğümlenir değil mi?
' • • •
Yeni bir deyim var siyasal sözlüğümüzde. Genç bir
dostumdan duydum ilk kez: Ölüm öpücüğü. O genç dos-
tuma, bakanlığından söz edildiğini söyledim, 'ölüm öpü-
cüğü' dedi. Geniş yorumlara yol açan bir deyim değil
mi? öpücük, ama öldürüyor.
Genç dostlarımla Kâzrm Taşkent'ten söz ettik bir ara-
lık. 1950de Demokrat Partı'den parlamentoyagelenler-
den biri de Taşkent. Yapı Kredi Bankası'nın kurucusu.
Hayat Dergisi'nde çalışırken yakından tanıdım onu. An-
kara'dan trene atlamış, soluğu Hayat Dergisi'nde Vedat
Nedim Tör'ün odasında almış bir sabah. Sanayi Komis-
yon u Başkanlığı'ndan istifa ettiğini seyledi. Gerekçesini
de açıkladı. Komisyonu toplantıya çağırıyor, ilk gün kim-
se saatınde gelmiyor, Kâzım Bey uzun süre bekliyor,
ikinci gün gelmeyenler var yine, üçüncü gün de boşluk-
lar olunca Kâzım Taşkent şapkasını alıyor, önce Komis-
yon Başkanlığı'ndan, sonra milletvekilliğinden ayrılıyor.
- Benim çok vaktim yok, çalışmadığım yerde de işim
yok, kalamam, diyor.
Doğrudan dinlediğim bir olay bu. Genç dostlarım hayli
şaşkın dinledi beni. Böyle olaylarbugünyaşanmıyor, di-
ye hüzünlendiler. Acaba yaşanır mı, diye sordular. Ben
deyanıtladım:
- Siz yaşatacaksınız...
Hüznüm giderek derinleşse de umudumu yitirmiyo-
rum.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN ŞAĞA:
1/ Çok iyi yüzücü ve dalı-
a olan bir su kuşu. 2/
Kendisine inarulan kim-
se... Su akan musluksuz
bonı. 3/ Meyvelerinden
çıkanlan yağ kozmetik
sanayisinde kullanılan
bir ağaççık... Rütbesiz as-
ker . 4/Kimliği belirlene- 6
meyen uzay cisimlerine j
verilen ad... Elçihk uzma-
nı. 5/ Bir cetvel türü... 8
Şen, rahat. 6/ Genelhkle g
sevecen ve hüzünlü bir
konu işleyen küçük lirik şiir... Yu-
nan mitolpjisinde, Zeus ile Eris'in
kıa olan tutku tannçası. 7/ Ku-
ran'ı güzel, yüksek sesle ve usulün-
ce okuma. 8/ Bireyler arasında
ortak simgeler sistemiyle gerçek-
leştirilen bilgi ve anlam ahşverişi.
9/ Nâzım Hikmet'in bir oyunu...
Yılanın deri değiştirirken attığı de-
ri.
YOJKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Değerli olmayan maden ya da
taşlardan yapılrnış takı. 2/ Sıtma mikrobunu aşılayan sivrisi-
nek... Lityumun simgesi. 3/ îber Yanmadası'nın en uzun ırma-
ğı... Yemişlerin yenilen bölümü. 4/ Telefon sözü... Yerinde
duramayan kimse. 5/ İranb Mirza Ali Muhammed tarafından
19 rakamının kutsalliğı temeli üzerine kurulan din. 6/ Akdeniz
bölgesinde bır akarsu... Yemek. 7/ Çıplak vücut resmi... Ataa-
lık ile ilgili. 8/ Kokmuş hayvan ölüsü... Bir sanat yapıünda işle-
nen konu. 9/ Üzerine şilte serilerek yatmaya ya da oturmaya
yarayan tahtadan seki.
ANAHTARBAR'DA
SADIKGÜRBÜZ
ÖZEL GRUBU ile
(Sonikigece)
Cuma, Cumartesi akşamlan
22.30'danitibaren
01.00'e kadar
YAZARLAREV EVt'nde
Kuruçeşme 257 67 87/88