23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 KASIM1993 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DUNYADAN Su,Ortadoğu'yusavaşasürüldeyebilir O rtadoğu'daki en önemli çatı- şma nedeni petrolün yerini artık su alıyor. Körfez'deki ilk petrolün 1932'de Bahreyn'de fışkı- rmaya başlamasından bu yana böl- gedeki ülkeler. bir parça çöl toprağı elde etmenin onlara yeni servetler kazandıracağı umuduyla sınırlar arasında sürekli anlaşmazlığa düş- tüler. Ortadoğu'nun sonınlan artık de- ğişiyor. Bölgedeki sınırlann çoğu belirlendi, petrol yataklannın hari- talan çıkartıldı ve miktan tam ola- rak bilinemeyen su kaynaklanrun aksine toplam petrol rezervleri kesin olarak hesaplandı. NATO'nun gü- ney kalesi olan Türkiye'den Hint Okyanusu'na bakan Umman'a ka- dar tüm Ortadoğu ülkeleri artık yeni yeni fılizlenmekte olan endüst- rilerinin gereksinimlerini nasıl karşı- layacaklan ya da her yıl doğan mil- yonlar için içme suyunun nasıl bulu- nacağı konusunda endişelenmeye başladılar. Tüm bu ülkeler, üç büyük ırmak sistemine ya da yenilenemeyen "fo- sil sularTndan oluşmuş çoİc büyük boyutlu yeraltı kaynaklanna güve- niyor. Suyun nasıl bölüştürüleceği konusunda bugüne dek pek çok an- laşmaya vanldı. Bölgenin yukan- smda yeralan ülkeler. ırmaklann akışını kontrol etme hakkının ken- dilerinde olması gerekıiğine ınanır- ken, askeri yönden daha güçlü olan aşağıdakiler buna karşı çıkmaya ha- arlar. Filistin ile Israil arasındaki. Arap- larla İsrailliler arasında banş olasıb- ğını gündeme geuren anlaşma, bir yandan da istikrarsızlığa yol açacak gibi gözüküyor. Araplar. ortak bir düşman karşısında kendi anlaş- mazlıklannı en aza indirgemeye çalışıyorlardı. Bu sınırlamanın orta- dan kalkmasıyla, uzun zamandır bastınlan düşmanlıklann çok yakı- nda yeniden açığa çıkabileceğinden korkuluyor. Su, şimdiden savaşlann çıkmasın- • Filistin'le İsrail arasında vanlan antlaşma, İsrail ile Arap dünyası arasındaki bütün sorunlara son verecekmiş gibi görünüyorsa da, uzun bir süre boyunca ortak bir düşman karşısında birleşen Arap ülkeleri, şimdi su için birbirlerine girmeye hazır. da, politikalann değişmesinde ve it- üfaklann taraflannın belirlenmesin- de rol oynadı bile. 1964 yılında dü- zenlenen bir Arap zirve konferansı- nda, Ürdün'ü besleyen kaynaklann. yani İsrail'i su gereksinimini karşıla- yan belli başlı kaynaklardan yoksun bırakarak Araplar arasında pay- laşünlmasına karar \erildi. İsrairin bunu insan haklanna bir saldın ola- rak karşılayacağını bildirmesine karşın proje için çalışmalar baş- latıldı. Çalışmalann tümünün Arap iilkelerinde ya da tarafsız topraklar- da yürütülmesine karşın. çatışmalar ve hava saldınlan başladı. İsrail'in Suriye'ye yönelttiği hava saldınlan Araplar'ın bu projeden vazgeçmele- rine neden oldu. ISedat, İsraiPin isteğini kabul ediyor Araplar ve İsrailliler 1973 yılında yeniden savaşmaya başladılar. Bu sefer Mısır Devlet Başkan'ıEnver Sedat. İsrail'i banş anlaşması masa- sına oturmaya zorlamak için Arap ordulannı kullanmayı amaçlıyordu. O tarihte isteğini başaramamasına karşın. 1979 yılındaki Camp David görüşmelerinin ardından Henry Kjssinger'in yardımıyla İsrail'le bir banş antlaşması yapılmasıru sağla- dı.. İsrail ve Mısır komiteleri antlaş- manın aynntılannı belirlemek ama- ayla biraraya gelirken İsrailli dele- geler, su projeleri konusunda işbirli- ği yapılması gerektiğini önerdiler. İsrail, Nil'in suyunun yüzde l'inin bir boru hattı aracılığıyla Necefe verilmesini istiyordu. Enver Sedat. İsrairin isteğini kabul etti. Ancak Nil'in neredeyse mistik bir önem ta- şıdığı Mısır'da bu karann yol açabi- leceğı kanşıklığı dikkate almamıştı. Mısır sılahlı kuvvetlerinin en birinci görevi, tüm Mısır'ın hayat kaynağı sayılan Nil'i korumak ve savun- makur. Ordunun Enver Sedat'ı iktidar- dan indirmek amaayla harekete geçtiğinin CIA tarafından öğrenil- mesi, planlann bozulmasına neden oldu. Sorguya çekilen Savunma Ba- kanı'nın, Mısır'da "îsrafl'in Nil'i çalmasına engel olacak" bir darbe- nin yapılması halinde, ordunun hü- kümete sadık kalmayabileceğini söylemesi, Sedat"ı suyu paylaşma karanndan vazgeçirdı. ITürkiye'nin eline geçen fırsat Türkiye ise. yakın zamanda su- yun akışını kontrol etmesini sağla- yacak bir fırsat yakalayarak, düş- manlar arasında hayret verici bir it- tifakın doğmasını sağladı. 1990"ın ocak ayında Fırat'm akışını kesti. Suyun kesilmesinin resmi nedeni. yeni Atatürk Barajı'nı doldurmak şeklinde açıklanırken. gerçekte Devlet Başkanlan Hafız el-Esat'ın Güneydoğu Anadolu'daki Kürtlere yardım etmeyi sürdürmesi halinde neler olacağını Suriye'ye göstermek amaçlanıyordu. Fırat'ın Suriye'ye akışının durdu- rulması. Irak'ta da su kısıntısına yol açtı. Türkler. bu planı yaparken Su- riye ve Irak arasında sürrriekte olan düşmanlığı göz önüne alarak her- hangi bir sorun çıkmayacağını dü- Şili APEC'e girebilecek mi? Onbeş Pasifik ülkesi lideri bu hafta Seattle'da ticaret ve bü- yûme konulannı tartışmaya hazırlanırken, Pasifik Kıyısı'nın Şi- li'ye dek uzatıhp uzatılamayacağı konusu hem APEC'i hem de Clin- ton yönetimini bölmüş durumda. Tartışmanın kökenleri, coğrafi konumlanıştan kaynaklanmıyor. Tartışma daha çok Latin Amerika'- nın en dinamik ekonomisi olan Şili'- nin Asya Pasifik Ekonomic Birlik forumuna (APEC) ahnmasının bu ülkeye yeni bir yükselme mi sağla- yacağı, yoksa yalnızca Uzak Doğu Asya ile ABD arasındaki ilişkileri tanımlamaya çalışan bir örgütün dikkatini yanlış yöne çevirmeye mi yarayacaği konulannda dönüyor. ŞuTnin üyeliğine yandaş olanlar. ülkenin son ekonomik reformlan, 1992'deki yüzde 10.4'lük büyüme hızı ve benimsediği görece açık pa- zar politikalannın, onu Latin Ame- rika için bir ömek haline dönüştür- düğünü söylüyorlar. Gruba üyeliği- nin bu siyasalara yaraşan bir ödül olacağjru ifade ediyorlar. Bir yetkili "Ekonomileri için çok emek harcadılar. Bunu hak ettiler" diyor. Ancak. başta Avustralya olmak üzere grupta yer alan bir dizi ülke ile, etkin bir yapıya sahip olan devlet bakanhğma bağlı Uzak Doğu ve Pasifik ilişkileri Bürosu'nun baş- kanı Winston Lord örgütün öncelik- le Asya. Okyanusya ve Kuzey Am- kerika arasındaki ticareti geliştırme- yi amaçladığını söyleyerek bu fikre karşı çıkıyor. Batıda yer alan çok fazla ülkenin üyeliğinin kabul edil- mesi halinde, örgütün dikkatinin dağüması riskinden kaygı duyuyor- lar. Amerikan yetkilileri geçenlerde Şili başkanı Patricio Aylxin tarafı- ndan gönderilen temsilciye. Clinton yönetiminin Şili'nin üyeliğini des- teklemek için grupta lobi etkinliğin- de bulunmayacağını açıkladılar. Dışişleri Bakanı Warren Cristop- her, temsılci olarak gönderilen Şili Malıye Bakanı Alejandro Foxley'e, Seattle toplantısında Şili'nin başvu- nısunu desteklemek yönünde görüş birliği oluştuğu takdirde, ABD'nin de destek vereceğini söyledi. Ancak. Amerikah yetkililer yönetimin bu tür bir görüş birliğini oluşturmak için hiçbır şey yapmayacağını söyle- yerek Şili'nin üyelik yönündeki umutlannı kırdılar. İsmınin açıklanmamasında ısrar eden Şiüli bir hükümet yetkilisi, " Bu yıl APEC'in ev sahipüğini yapan ABD, bu konumu nedeniyle ta- rafsızJığnı koruyor" dedi. Şili'nin başvurusu reddedilmekle birhkte, sorun yönetimi ikiye böldü. Ulusal Güvenlik Konseyi men- şuplanyla Doğu Asya ve Pasifik İşleri Bürosu, Şili'nin kabul edilmesi konusunda ABD'nin tarafsız kal- ması gerektiğini savunurken. Mali- ye BakanıLIoyd Bentsen ile ABD ti- caret temslcisi Mickey Kantor yöne- timin etkin bir biçimde Şili'nin yanı- nda yer alması gerektiğini düşünü- yor. APEC dışişleri ve maliye bakan- lan, yapüklan toplanüda örgütün Meksika ve Papua Yeni Gine'nin yaptığı başvuruîan incelediği bildi- rildi. Ancak, bazı üyeler örgütün yalnızca dört yaşında olduğunu ve bu iki ülkeden sonra yönünü belirle- yinceye değin artık başka üye kabul etmemesi gerektiğini düşündükleri biliniyor. Peru ve Rusya gibi diğer ülkeler örgüte duyduklan ilgiyi dile getirmekle birlikte. Şili gibi resmi bir başvuruda bulunmadılar. Avustralya'nın ABD'deki büyü- kelçisi Donald Russel. "Bütün bunlar icinde önemli olan nokta, üyelik sonı- nunu APECi bir araya getiren özgün temalar kaybotmayacak biçimde çö- zebilmemiz. Eğer tek ölçüt ülkeniz- deki yüksek bir ağaçtan Pasifık'i gö- rebilmeniz olursa. bu APECe üyelik için yeterli bir neden değildir " dedi. Steven A.Hobnes İngiltere'nin anasız babasız çocuklan en zor günlerini vahşi kapitalizm yıllanııda geçirmişti. Çocuklankimevlatedinecek? Haber Merkezi- Geçtiğimiz günlerde İngıliz hü- kümeti tarafından evlat edinme yasalanyla ilgili olarak yayımlanan resmi broşür en önemli konu- ya, yani kimlerin evlat edinebileceğ^ konusuna açıklık getirememesi nedeniyle eleştiriliyor. Orta- ya çıkanlan taslak. gerçekte kimlerin evlat edin- melerine izin verilebileceği gibi son derece zor bir soruya net bır yanıt veremiyor. İngiliz hükümeti. kırk yaşlanndaki anne baba- lann evlat edindiklen çocuklann yetiştirilmeleri ve bakımlanna büyük katkıda bulunabılecekleri- ni kabul ediyor olsa da, evlat edinme işlemlerini yürüten sosyal güvenlik görevlilerinin, başvuran- lann yaşlan konusunda verme yetkisini eîlerinde tutmalanna izin veren yasayı değiştirmek için herhangi bir girişimde bulunmuyor. Yasa, birlikte yaşayan ancak evli olmayan he- teroseksüel çiftlerin evlat edinmelerini yasaklar- ken, yalnız anne-babalara ya da birlikte yaşayan homoseksüel çiftlere gerekli izni tanıyor. Yayı- mlanan broşür, tek bir anne ya da babanın evlat edinmesi konusunda yalnız kadınlann çocuğa verebileceği bağlıhktan sözediyor. Birlikte yaşayan çiftlenn evlat edinmelerine ge- tirilen yasağa gerekçe olarak ise evli olmayan ki- şilerin mahkemeye başvurmadan aynlabilmeleri gösteriliyor. Bu da çocuklann hakkını koruyacak herhangi bır resmi kurumun aracı olmaması anlamına ge- liyor. Tüm bunlar hükümetin bir çocuğun sağhklı bir gelişme için en iyi ortamı "anne ve ba- banın bulunduğu dengeli ve uzun süreli bir ilişkide" bulabileceği şeklındeki bakış açısına ters düşü- yor. IMFRus ekonomisine el attı itMenlc 23 eylülde, Boris Yeltsin'in parla- mentoyu kapatmasından iki gün sonra, IMF'nin Genel Mü- dürü Michd Camdessus sistemsel geçişin kolaylaştınlması adı altında Rusya'ya verilmesi planlanan 1,5 milyar dolarlık yardımıu ikinci bö- lümünün, gelecek yıldan önce veril- memesi gerektiğini, çünkü Rusya'- nın yükümlülüklerini yerine getir- mediğini belirtiyordu. Gerçekten de milletvekilleri geçtiğimiz yaz, sana- yinin özelleştirilmesıni yavaşlatan, yabana bankalara kısıtlamalargeti- ren, sosyal giderler ve sübvansiyon- lar icinde kesinti yapılması olasıhğını sınırlayan bir yasayı onayladı. Böylelike, IMF'nin ve uluslararası alacaklılann isteklerine uygun düzenlemelerin gerçekleşe- bilmesi için. parlamentonun kapatı- Imasın gereği doğdu. Itktidar uygun bulduğu bütçeyi uygulavacak Boris Yeltsin 21 eylülde parla- mentoyla ilgili karannı açıklama- dan önce G7'yi oluşturan ülkelerin Moskova büyükelçilerine bunu ha- ber vermişti. Yani söz konusu ülke- ler karann yükümlülüğünü üzerleri- ne aldı. 21 eylül karannı, geçen mayısta IMF'yle imzalanan antlaş- ma öngörülen koşullara bağlı eko- nomik düzenlemelerin gidişini hı- zlandıracak önlemler dalgası izledi. Maliye Bakanı Boris Fiodorot'a göre. parlamentonun kontrolünden kurtulan iktidar. uygun bulduğu bütçeyi uygulayabilecek. Parlamentonun kapatılması ka- rannın açıklanma tarihi olan 21 ey- lül oldukça iyi bir seçim olarak orta- ya cıkıyor. Çünkü bu tarihi izleyen günlerde Rusya için çok önemli gö- rüşmeler yapılacaktı: Boris Fiodo- rov, 25 eylülde Washington'da G7"- nin maliye bakanlanyla bir toplantı- ya katılacaktı: Dışişleri Bakanı And- rei Kozirev ABD Başkanı Bill Clin- ton'la görüşüyordu: IMF'nin ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantısı 28 eylül olarak belirlenmişti ve 30 eylülde ticari bankalara olan ve 90 gün ertelenen 27.5 milyar dolarlık borcun ödeme vadesi doluyordu. Bir ekim ise, IMF'nin Rusya'ya yardım karannı almak için belirledi- ği son tarihti. Parlamentonun kapanmasından sonra, G7, son gelişmelerin. re- formlann uygulanması yolunda Rusya'ya yardım edeceğini umdu- ğunu belirtti. Bu cesaretlendirici açı- klamalara karşın IMF, Rusya ya kredi venlmesı için gerekli olan yeşil ışığı yakmadı. Viktor Geraçenko merkez bankasının başındayken para poliükasım kontrol ediyordu. Kriz sırasında Moskova'da bulu- nan IMF heyeti Camdessus'a süb- vansiyonlan düşürmek ve krediyi kontrol etmek için hükümet tarafın- dan açıklanan planlann yeterli ol- madığmı bildirdi. Bununîa birlikte düzenlemeler yeni bir evreye girer- ken, Rus devleti de gittikçe IMF'nin ve uluslararası finans kurumlanrun hiyameyesine girmeye başladı. Hü- kümetin ekonomik düzenlemeler merkezinin başkanı Sergei \ assiliev IMF'yi hükümetle sıkı ilişki icinde çalışmaya davet etti Boris Yeltsin'- in darbesi savunma bakanlığındaki ve merkez bankasındaki bölünmele- ri ve muhalefeti önleyememekle bir- likte ultra liberallenn hükümet üze- rindeki kontrollerinı güçlendirme- lerine olanak sağladı. Ekonomik kararlar etkisini ça- buk gösterdi. Örneğin ekmek dağıtım şirketindeki düzensizlik ek- mek fıyatlannın yüzde 3001e 400 arasında artmasına neden oldu. Bu anormal arüş 1992'de alım gücünün yüzde 86'sını kaybeden halkın sırtına yeni bir yük bindirdi. Bunun ardından. kazanç oranlannın arttınlması karan alındı. Bu yeni karar önümüzdeki aylarda sanayi sektöründe ifiaslan körükleyecek. Boris Fiodorov tarafından öneri- len mali sistem dezenlemeleri IMF'- nin ve Dünya Bankası'nın borç- landındığı üçüncü dünya ülkelerine uygulanan recetenın aynısı. Reçete- de cumhuriyetlerin ve bölgelerin malı özerkliği ve öncelikle federaJ hükümetin finans kaynaklannın kredilerin geri ödenmesi için yön- lendirilmesi öneriliyor. Askeri sanayi kompleksinin bü- yük bölümünü yöneten savunma bakanı ekonomik alanda önemli bir rol oynuyor. NÂTO ve Batılı savunma bakan- lan tarafından tartışılan değişik dönüşüm programlan. bu komp- leksi yıkmayı ve Rusyarun dünya pazannda bir rakip olmasını engel- lemeyi amaçlıyor. Askeri malzeme- ler. uçaklar. yüksek teknoloji alan- lanndaki üretim kapasitesinin yıkı- Imasıyla. bilimsel bilgiler ve patent- ler batılı kapitallerin hizmetine geçe- cek. Bunun en somut örneği ATT- &Bell laboratuvarlan karma bir şir- ket kururak Moskova Genel Fizik Enstitüsü'nün bır laboratuvannı aldı. McDonell Douglas'sa Meka- nik Araştırmalar Enstitüsü'yle ben- zer bir antlaşma imzaladı. MichelŞosudovski şünüyorlardı. Ancak ortak bir düş- man karşısında birleşen iki ülke bir anda eski düşmanlıklan unutarak basın ve yayın organlan aracılığıyla Türkiye'ye suçlamalar yöneltmeye başladı. Her iki ülkenin askeri lider- leri silahlı bir misilleme için planlar yapmaya başladılar. Bunun üzerine, kesintinin bir ay sürmesi planlanmı- şken, ırmak üç hafta sonra doğal akışına bırakıldı. Türkiye, şimdilık GAP projesinin sadece yansını tamamladı. GAP ta- mamlandığında Suriye'ye akan su- yun kalite ve miktannda da değişjk- likler olacak. Tüm Baü ittifakı, Tür- kiye ve Suriye arasında çıkabilecek bir savaştan etkileneceği için. ABD'li ve Avrupah planlamaalar olası sonuçlar üzerinde çalışıyorlar. Fırat üzerindeki tüm projeler ta- mamlandığında Türkler, Dicle'nin akışını kontrol altına almayı planlı- yor. Bu. Irak üzerinde doğrudan bir etkiye yol açarak Suriye ve Irak ara- sında yeniden bir ittifak oluşmasına neden olabilir. INil'e yöneiik gizli tehditler Dıcle-Fırat havzası, sadece Tür- kiye'nin doğusunda sürdürülmekte olan aa bir savaşa değil, aynı za- manda iki büyük ırmağın birleşerek Körfez'in ılık sulanna kanştığı Şatt- ül-Arab bölgesinde de sessiz bir kı- yıma sahne oluyor. Saddam Hüse- yin'ın mühendisleri bölgede Basra'- nın kuzeyindeki bataklıklan kurut- mak için "ûçûncü bir ırmak" kurdu- lar. Bugün Mısır, tüm Ortadoğu ülke- leri- icinde en ılımlı ve yardıma en hazır olanı sayılıyor. Ancak o da en azmdan diğer ülkeler kadar yaşam- sal kaynaklannı korumak için güç kullanmaya hazır. Ülke, Etiyopya'- nın dağlık bölgelerinde kurulmakta olan barajlann Nil'in akışını etkile- mesinden korkuyor. Mısır. hepsinin ötesinde İran'la gıtgide daha iyi ıliş- kiler içıne gırmekte olan Sudan'dan dolayı endişelenıyor. Mısır, Sudan'a kanşmasını sağlayabilecek en ufak bir bahaneyi bile kullanabilecek du- rumda. Nil'in akışına yapılacak res- mi olmayan herhangi bir müdahale kusursuz bir bahane olabilir. Nil'e yöneltilmiş daha güncel bir tehlike ise. komşu Libya'da Kad- dafi'nin yapürdığı "İnsan Yaprnıı Büyük Irmak". Büyük bir boru hat- tı, ülkenin daha seyrek nüfuslu gü- ney bölgelerindeki 120 kuyunun su- yunu çok daha sık nüfuslu olan ku- zey bolgelerine taşıyor. Bazı bid- rologlara göre bu kaynaklann çok çabuk tüketilmesi Nil'de sızıntıya yol açabilir. Mısırhlann en büyük korkusu bu yapılanlann Nil akıntı- lannı baüya, Libya'ya yöneltebile- cek olması. I Tehlikeli çözüm I önerileri Teoride Araplarla İsrailliler ara- sındaki banş su konusundaki reka- bete son verecek. Ancak suyun ban- şı engellemesi de olası. Konuya iyimser acıdan yaklaşanlar, Orta- doğu'da genel bir banşa kavuşulur- sa Arap parasının ve İsrail teknolo- jisinin birleşerek deniz suyunu tuz- dan antacak biryöntem bulunabile- ceğine inanıyor. Ancak ne yazık ki, kötümserler çoğunlukta. Ürdün Krah Hüseyin, bir daha asla İsrail'le savaşa girmeyeceklerini, girerlerse bunun tek sebebinin su olacağını be- lirtti. Birleşmiş Milletler Genel Sek- reteri Butros Gali, bölgede cıkacak bir sonraki savaşın su yü- zünden olacağı konusunda açıİcça uyanda bulundu. Gelişmelerin en ürkütücü olanı ise. bölge ülkelerinden birinin lideri- nin ülkesinin su gereksinimlenyle il- gili yaptığı bir yorum: "Elimizde ka- lan suyla idare etmeye çalışmaktansa küçük bir sa> aşa girmenin ekonomik açıdan daha kazançiı olup olmaya- cağını hesaplamak zorunda kala- cağmuz günİer gelebiür." John Bulloch Independent on Sunday Başkan Bill Clinton'ın miki fareli kravatlan Bill Clinton, bir Beyaz Saray muhabirinin üstündeki Mic- key Mouse desenti kravatı gördükten sonra. kravatlann üre- ticisi "Atlas Design" adlı İsveç fır- masına tam 36 tane Disney de- senli kravat sipariş etti. Herald Tribune yazan, "Bir tanesi ta- mam da," diyor "36 tane de nesi?" • Uçak kazalannın nedenlerini anlamakta kullamlan kara kutu- lann otomobillere de takılması tartışılıyor. Gerçek rengi turuncu olan ku- tular arabalarda hız, sol- lamalar, farlann, sinyal lambalannın ve frenlerin loıllanımı ile tarih ve saat gibi bilgileri yazımlayacak. Sigorta şirketleri kara kutunun konmasından yana. Bu şekilde kazalann nedenlerinin daha ko- lay saptanabileceği gibi, bunun kimi durumlarda sürücünün suç- suzluğunu kanıtlamanın tek yolu olduğu kanısındalar. Karşıtlan ise, istatistiklerin her sürücünün 25 yılda bir kaza yap- ma olasılığı olduğunu söylediğine göre, her birinin maliyeti 600 do- lan bulan kutulann sürücülere çok büyük bir yük getireceğiru belirtiyorlar. v • Geçenlerde Dublin'in yerel rock istasyonunda yayınlanan bir prezervatif reklamında genç bir aktrisin güzel bir aşk gecesini can- landırması, İrlanda'da kurumsal- laşmış tutuculuğun zayıf- lamasının müjdecisi olarak yo- rumlandı. Hükümetin önümüzdeki mayı- stan itibaren prezervatif satışının masının yetkilileri, "İrlanda'da geniş çaplı prezenatif satışı benöz çok yeni. Bu yüzden reklam- lanmızın özellikle genç ve cinsel olarak etkin kişiler arasında pre- zervatif kullanımının yaygınlaş- ması sürecini hızlandıracağını umuyonız" dedi. artık eczanelerle sınırh kalmaya- cağını açıklaması üzerine, Kato- lik Kilisesi'ne bağlı dört pisko- pos, AIDS çağında prezervatif reklamının dikkatsiz sekse, dola- yısıyla ölüme çağn çıkardığına işaret ederek, "fnsanlar prezerva- tiflerin güvenli seks sağladığına inanarak ölecekler" dediler. Ülke çapındaki satışı yılda yedi milyona ulaşan prezervatif fir- Avrupa Birliği çeşitli açılardan gerçekleştiyse de, yapılan bir araşürma, Avrupa'da üst düzey yöneticilerin aldığı ücretlerin ül- keden ülkeye çok büyük farklıh- İdar gösterdiğini orta- B ya koydu. İsviçre ve Almanya'daki yöneti- cilerin ücreti Yunanis- tan ve İrlanda'dakilere oranla yüzde 80 daha fazla alım gücüne sahip. İngiltere'deki yöneticiler Avus- turya, Belçika, Fransa, îtalya ve İspanya'dakilerin gerisinde kalı- yor. 24 ülkeyi içeren tablonun en altındakilerse, yüksek vergiler ve hayat pahalılığının hüküm sürdü- ğü Kuzey ülkelerinin yöneticileri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle