Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 KASIM1993 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DUNYADAN
Su,Ortadoğu'yusavaşasürüldeyebilir
O
rtadoğu'daki en önemli çatı-
şma nedeni petrolün yerini
artık su alıyor. Körfez'deki ilk
petrolün 1932'de Bahreyn'de fışkı-
rmaya başlamasından bu yana böl-
gedeki ülkeler. bir parça çöl toprağı
elde etmenin onlara yeni servetler
kazandıracağı umuduyla sınırlar
arasında sürekli anlaşmazlığa düş-
tüler.
Ortadoğu'nun sonınlan artık de-
ğişiyor. Bölgedeki sınırlann çoğu
belirlendi, petrol yataklannın hari-
talan çıkartıldı ve miktan tam ola-
rak bilinemeyen su kaynaklanrun
aksine toplam petrol rezervleri kesin
olarak hesaplandı. NATO'nun gü-
ney kalesi olan Türkiye'den Hint
Okyanusu'na bakan Umman'a ka-
dar tüm Ortadoğu ülkeleri artık
yeni yeni fılizlenmekte olan endüst-
rilerinin gereksinimlerini nasıl karşı-
layacaklan ya da her yıl doğan mil-
yonlar için içme suyunun nasıl bulu-
nacağı konusunda endişelenmeye
başladılar.
Tüm bu ülkeler, üç büyük ırmak
sistemine ya da yenilenemeyen "fo-
sil sularTndan oluşmuş çoİc büyük
boyutlu yeraltı kaynaklanna güve-
niyor. Suyun nasıl bölüştürüleceği
konusunda bugüne dek pek çok an-
laşmaya vanldı. Bölgenin yukan-
smda yeralan ülkeler. ırmaklann
akışını kontrol etme hakkının ken-
dilerinde olması gerekıiğine ınanır-
ken, askeri yönden daha güçlü olan
aşağıdakiler buna karşı çıkmaya ha-
arlar.
Filistin ile Israil arasındaki. Arap-
larla İsrailliler arasında banş olasıb-
ğını gündeme geuren anlaşma, bir
yandan da istikrarsızlığa yol açacak
gibi gözüküyor. Araplar. ortak bir
düşman karşısında kendi anlaş-
mazlıklannı en aza indirgemeye
çalışıyorlardı. Bu sınırlamanın orta-
dan kalkmasıyla, uzun zamandır
bastınlan düşmanlıklann çok yakı-
nda yeniden açığa çıkabileceğinden
korkuluyor.
Su, şimdiden savaşlann çıkmasın-
• Filistin'le İsrail arasında vanlan antlaşma,
İsrail ile Arap dünyası arasındaki bütün
sorunlara son verecekmiş gibi görünüyorsa da,
uzun bir süre boyunca ortak bir düşman karşısında
birleşen Arap ülkeleri, şimdi su için birbirlerine
girmeye hazır.
da, politikalann değişmesinde ve it-
üfaklann taraflannın belirlenmesin-
de rol oynadı bile. 1964 yılında dü-
zenlenen bir Arap zirve konferansı-
nda, Ürdün'ü besleyen kaynaklann.
yani İsrail'i su gereksinimini karşıla-
yan belli başlı kaynaklardan yoksun
bırakarak Araplar arasında pay-
laşünlmasına karar \erildi. İsrairin
bunu insan haklanna bir saldın ola-
rak karşılayacağını bildirmesine
karşın proje için çalışmalar baş-
latıldı. Çalışmalann tümünün Arap
iilkelerinde ya da tarafsız topraklar-
da yürütülmesine karşın. çatışmalar
ve hava saldınlan başladı. İsrail'in
Suriye'ye yönelttiği hava saldınlan
Araplar'ın bu projeden vazgeçmele-
rine neden oldu.
ISedat, İsraiPin isteğini
kabul ediyor
Araplar ve İsrailliler 1973 yılında
yeniden savaşmaya başladılar. Bu
sefer Mısır Devlet Başkan'ıEnver
Sedat. İsrail'i banş anlaşması masa-
sına oturmaya zorlamak için Arap
ordulannı kullanmayı amaçlıyordu.
O tarihte isteğini başaramamasına
karşın. 1979 yılındaki Camp David
görüşmelerinin ardından Henry
Kjssinger'in yardımıyla İsrail'le bir
banş antlaşması yapılmasıru sağla-
dı..
İsrail ve Mısır komiteleri antlaş-
manın aynntılannı belirlemek ama-
ayla biraraya gelirken İsrailli dele-
geler, su projeleri konusunda işbirli-
ği yapılması gerektiğini önerdiler.
İsrail, Nil'in suyunun yüzde l'inin
bir boru hattı aracılığıyla Necefe
verilmesini istiyordu. Enver Sedat.
İsrairin isteğini kabul etti. Ancak
Nil'in neredeyse mistik bir önem ta-
şıdığı Mısır'da bu karann yol açabi-
leceğı kanşıklığı dikkate almamıştı.
Mısır sılahlı kuvvetlerinin en birinci
görevi, tüm Mısır'ın hayat kaynağı
sayılan Nil'i korumak ve savun-
makur.
Ordunun Enver Sedat'ı iktidar-
dan indirmek amaayla harekete
geçtiğinin CIA tarafından öğrenil-
mesi, planlann bozulmasına neden
oldu. Sorguya çekilen Savunma Ba-
kanı'nın, Mısır'da "îsrafl'in Nil'i
çalmasına engel olacak" bir darbe-
nin yapılması halinde, ordunun hü-
kümete sadık kalmayabileceğini
söylemesi, Sedat"ı suyu paylaşma
karanndan vazgeçirdı.
ITürkiye'nin eline
geçen fırsat
Türkiye ise. yakın zamanda su-
yun akışını kontrol etmesini sağla-
yacak bir fırsat yakalayarak, düş-
manlar arasında hayret verici bir it-
tifakın doğmasını sağladı. 1990"ın
ocak ayında Fırat'm akışını kesti.
Suyun kesilmesinin resmi nedeni.
yeni Atatürk Barajı'nı doldurmak
şeklinde açıklanırken. gerçekte
Devlet Başkanlan Hafız el-Esat'ın
Güneydoğu Anadolu'daki Kürtlere
yardım etmeyi sürdürmesi halinde
neler olacağını Suriye'ye göstermek
amaçlanıyordu.
Fırat'ın Suriye'ye akışının durdu-
rulması. Irak'ta da su kısıntısına yol
açtı. Türkler. bu planı yaparken Su-
riye ve Irak arasında sürrriekte olan
düşmanlığı göz önüne alarak her-
hangi bir sorun çıkmayacağını dü-
Şili APEC'e
girebilecek
mi?
Onbeş Pasifik ülkesi lideri bu
hafta Seattle'da ticaret ve bü-
yûme konulannı tartışmaya
hazırlanırken, Pasifik Kıyısı'nın Şi-
li'ye dek uzatıhp uzatılamayacağı
konusu hem APEC'i hem de Clin-
ton yönetimini bölmüş durumda.
Tartışmanın kökenleri, coğrafi
konumlanıştan kaynaklanmıyor.
Tartışma daha çok Latin Amerika'-
nın en dinamik ekonomisi olan Şili'-
nin Asya Pasifik Ekonomic Birlik
forumuna (APEC) ahnmasının bu
ülkeye yeni bir yükselme mi sağla-
yacağı, yoksa yalnızca Uzak Doğu
Asya ile ABD arasındaki ilişkileri
tanımlamaya çalışan bir örgütün
dikkatini yanlış yöne çevirmeye mi
yarayacaği konulannda dönüyor.
ŞuTnin üyeliğine yandaş olanlar.
ülkenin son ekonomik reformlan,
1992'deki yüzde 10.4'lük büyüme
hızı ve benimsediği görece açık pa-
zar politikalannın, onu Latin Ame-
rika için bir ömek haline dönüştür-
düğünü söylüyorlar. Gruba üyeliği-
nin bu siyasalara yaraşan bir ödül
olacağjru ifade ediyorlar.
Bir yetkili "Ekonomileri için çok
emek harcadılar. Bunu hak ettiler"
diyor.
Ancak. başta Avustralya olmak
üzere grupta yer alan bir dizi ülke
ile, etkin bir yapıya sahip olan devlet
bakanhğma bağlı Uzak Doğu ve
Pasifik ilişkileri Bürosu'nun baş-
kanı Winston Lord örgütün öncelik-
le Asya. Okyanusya ve Kuzey Am-
kerika arasındaki ticareti geliştırme-
yi amaçladığını söyleyerek bu fikre
karşı çıkıyor. Batıda yer alan çok
fazla ülkenin üyeliğinin kabul edil-
mesi halinde, örgütün dikkatinin
dağüması riskinden kaygı duyuyor-
lar.
Amerikan yetkilileri geçenlerde
Şili başkanı Patricio Aylxin tarafı-
ndan gönderilen temsilciye. Clinton
yönetiminin Şili'nin üyeliğini des-
teklemek için grupta lobi etkinliğin-
de bulunmayacağını açıkladılar.
Dışişleri Bakanı Warren Cristop-
her, temsılci olarak gönderilen Şili
Malıye Bakanı Alejandro Foxley'e,
Seattle toplantısında Şili'nin başvu-
nısunu desteklemek yönünde görüş
birliği oluştuğu takdirde, ABD'nin
de destek vereceğini söyledi. Ancak.
Amerikah yetkililer yönetimin bu
tür bir görüş birliğini oluşturmak
için hiçbır şey yapmayacağını söyle-
yerek Şili'nin üyelik yönündeki
umutlannı kırdılar.
İsmınin açıklanmamasında ısrar
eden Şiüli bir hükümet yetkilisi, "
Bu yıl APEC'in ev sahipüğini yapan
ABD, bu konumu nedeniyle ta-
rafsızJığnı koruyor" dedi.
Şili'nin başvurusu reddedilmekle
birhkte, sorun yönetimi ikiye böldü.
Ulusal Güvenlik Konseyi men-
şuplanyla Doğu Asya ve Pasifik
İşleri Bürosu, Şili'nin kabul edilmesi
konusunda ABD'nin tarafsız kal-
ması gerektiğini savunurken. Mali-
ye BakanıLIoyd Bentsen ile ABD ti-
caret temslcisi Mickey Kantor yöne-
timin etkin bir biçimde Şili'nin yanı-
nda yer alması gerektiğini düşünü-
yor.
APEC dışişleri ve maliye bakan-
lan, yapüklan toplanüda örgütün
Meksika ve Papua Yeni Gine'nin
yaptığı başvuruîan incelediği bildi-
rildi. Ancak, bazı üyeler örgütün
yalnızca dört yaşında olduğunu ve
bu iki ülkeden sonra yönünü belirle-
yinceye değin artık başka üye kabul
etmemesi gerektiğini düşündükleri
biliniyor. Peru ve Rusya gibi diğer
ülkeler örgüte duyduklan ilgiyi dile
getirmekle birlikte. Şili gibi resmi bir
başvuruda bulunmadılar.
Avustralya'nın ABD'deki büyü-
kelçisi Donald Russel. "Bütün bunlar
icinde önemli olan nokta, üyelik sonı-
nunu APECi bir araya getiren özgün
temalar kaybotmayacak biçimde çö-
zebilmemiz. Eğer tek ölçüt ülkeniz-
deki yüksek bir ağaçtan Pasifık'i gö-
rebilmeniz olursa. bu APECe üyelik
için yeterli bir neden değildir " dedi.
Steven A.Hobnes
İngiltere'nin anasız babasız çocuklan en zor günlerini vahşi kapitalizm yıllanııda geçirmişti.
Çocuklankimevlatedinecek?
Haber Merkezi- Geçtiğimiz günlerde İngıliz hü-
kümeti tarafından evlat edinme yasalanyla ilgili
olarak yayımlanan resmi broşür en önemli konu-
ya, yani kimlerin evlat edinebileceğ^ konusuna
açıklık getirememesi nedeniyle eleştiriliyor. Orta-
ya çıkanlan taslak. gerçekte kimlerin evlat edin-
melerine izin verilebileceği gibi son derece zor bir
soruya net bır yanıt veremiyor.
İngiliz hükümeti. kırk yaşlanndaki anne baba-
lann evlat edindiklen çocuklann yetiştirilmeleri
ve bakımlanna büyük katkıda bulunabılecekleri-
ni kabul ediyor olsa da, evlat edinme işlemlerini
yürüten sosyal güvenlik görevlilerinin, başvuran-
lann yaşlan konusunda verme yetkisini eîlerinde
tutmalanna izin veren yasayı değiştirmek için
herhangi bir girişimde bulunmuyor.
Yasa, birlikte yaşayan ancak evli olmayan he-
teroseksüel çiftlerin evlat edinmelerini yasaklar-
ken, yalnız anne-babalara ya da birlikte yaşayan
homoseksüel çiftlere gerekli izni tanıyor. Yayı-
mlanan broşür, tek bir anne ya da babanın evlat
edinmesi konusunda yalnız kadınlann çocuğa
verebileceği bağlıhktan sözediyor.
Birlikte yaşayan çiftlenn evlat edinmelerine ge-
tirilen yasağa gerekçe olarak ise evli olmayan ki-
şilerin mahkemeye başvurmadan aynlabilmeleri
gösteriliyor.
Bu da çocuklann hakkını koruyacak herhangi
bır resmi kurumun aracı olmaması anlamına ge-
liyor. Tüm bunlar hükümetin bir çocuğun
sağhklı bir gelişme için en iyi ortamı "anne ve ba-
banın bulunduğu dengeli ve uzun süreli bir ilişkide"
bulabileceği şeklındeki bakış açısına ters düşü-
yor.
IMFRus
ekonomisine el attı
itMenlc
23 eylülde, Boris Yeltsin'in parla-
mentoyu kapatmasından iki
gün sonra, IMF'nin Genel Mü-
dürü Michd Camdessus sistemsel
geçişin kolaylaştınlması adı altında
Rusya'ya verilmesi planlanan 1,5
milyar dolarlık yardımıu ikinci bö-
lümünün, gelecek yıldan önce veril-
memesi gerektiğini, çünkü Rusya'-
nın yükümlülüklerini yerine getir-
mediğini belirtiyordu. Gerçekten de
milletvekilleri geçtiğimiz yaz, sana-
yinin özelleştirilmesıni yavaşlatan,
yabana bankalara kısıtlamalargeti-
ren, sosyal giderler ve sübvansiyon-
lar icinde kesinti yapılması
olasıhğını sınırlayan bir yasayı
onayladı. Böylelike, IMF'nin ve
uluslararası alacaklılann isteklerine
uygun düzenlemelerin gerçekleşe-
bilmesi için. parlamentonun kapatı-
Imasın gereği doğdu.
Itktidar uygun bulduğu
bütçeyi uygulavacak
Boris Yeltsin 21 eylülde parla-
mentoyla ilgili karannı açıklama-
dan önce G7'yi oluşturan ülkelerin
Moskova büyükelçilerine bunu ha-
ber vermişti. Yani söz konusu ülke-
ler karann yükümlülüğünü üzerleri-
ne aldı. 21 eylül karannı, geçen
mayısta IMF'yle imzalanan antlaş-
ma öngörülen koşullara bağlı eko-
nomik düzenlemelerin gidişini hı-
zlandıracak önlemler dalgası izledi.
Maliye Bakanı Boris Fiodorot'a
göre. parlamentonun kontrolünden
kurtulan iktidar. uygun bulduğu
bütçeyi uygulayabilecek.
Parlamentonun kapatılması ka-
rannın açıklanma tarihi olan 21 ey-
lül oldukça iyi bir seçim olarak orta-
ya cıkıyor. Çünkü bu tarihi izleyen
günlerde Rusya için çok önemli gö-
rüşmeler yapılacaktı: Boris Fiodo-
rov, 25 eylülde Washington'da G7"-
nin maliye bakanlanyla bir toplantı-
ya katılacaktı: Dışişleri Bakanı And-
rei Kozirev ABD Başkanı Bill Clin-
ton'la görüşüyordu: IMF'nin ve
Dünya Bankası'nın yıllık toplantısı
28 eylül olarak belirlenmişti ve 30
eylülde ticari bankalara olan ve 90
gün ertelenen 27.5 milyar dolarlık
borcun ödeme vadesi doluyordu.
Bir ekim ise, IMF'nin Rusya'ya
yardım karannı almak için belirledi-
ği son tarihti.
Parlamentonun kapanmasından
sonra, G7, son gelişmelerin. re-
formlann uygulanması yolunda
Rusya'ya yardım edeceğini umdu-
ğunu belirtti. Bu cesaretlendirici açı-
klamalara karşın IMF, Rusya ya
kredi venlmesı için gerekli olan yeşil
ışığı yakmadı. Viktor Geraçenko
merkez bankasının başındayken
para poliükasım kontrol ediyordu.
Kriz sırasında Moskova'da bulu-
nan IMF heyeti Camdessus'a süb-
vansiyonlan düşürmek ve krediyi
kontrol etmek için hükümet tarafın-
dan açıklanan planlann yeterli ol-
madığmı bildirdi. Bununîa birlikte
düzenlemeler yeni bir evreye girer-
ken, Rus devleti de gittikçe IMF'nin
ve uluslararası finans kurumlanrun
hiyameyesine girmeye başladı. Hü-
kümetin ekonomik düzenlemeler
merkezinin başkanı Sergei \ assiliev
IMF'yi hükümetle sıkı ilişki icinde
çalışmaya davet etti Boris Yeltsin'-
in darbesi savunma bakanlığındaki
ve merkez bankasındaki bölünmele-
ri ve muhalefeti önleyememekle bir-
likte ultra liberallenn hükümet üze-
rindeki kontrollerinı güçlendirme-
lerine olanak sağladı.
Ekonomik kararlar etkisini ça-
buk gösterdi. Örneğin ekmek
dağıtım şirketindeki düzensizlik ek-
mek fıyatlannın yüzde 3001e 400
arasında artmasına neden oldu. Bu
anormal arüş 1992'de alım gücünün
yüzde 86'sını kaybeden halkın
sırtına yeni bir yük bindirdi. Bunun
ardından. kazanç oranlannın
arttınlması karan alındı. Bu yeni
karar önümüzdeki aylarda sanayi
sektöründe ifiaslan körükleyecek.
Boris Fiodorov tarafından öneri-
len mali sistem dezenlemeleri IMF'-
nin ve Dünya Bankası'nın borç-
landındığı üçüncü dünya ülkelerine
uygulanan recetenın aynısı. Reçete-
de cumhuriyetlerin ve bölgelerin
malı özerkliği ve öncelikle federaJ
hükümetin finans kaynaklannın
kredilerin geri ödenmesi için yön-
lendirilmesi öneriliyor.
Askeri sanayi kompleksinin bü-
yük bölümünü yöneten savunma
bakanı ekonomik alanda önemli bir
rol oynuyor.
NÂTO ve Batılı savunma bakan-
lan tarafından tartışılan değişik
dönüşüm programlan. bu komp-
leksi yıkmayı ve Rusyarun dünya
pazannda bir rakip olmasını engel-
lemeyi amaçlıyor. Askeri malzeme-
ler. uçaklar. yüksek teknoloji alan-
lanndaki üretim kapasitesinin yıkı-
Imasıyla. bilimsel bilgiler ve patent-
ler batılı kapitallerin hizmetine geçe-
cek. Bunun en somut örneği ATT-
&Bell laboratuvarlan karma bir şir-
ket kururak Moskova Genel Fizik
Enstitüsü'nün bır laboratuvannı
aldı. McDonell Douglas'sa Meka-
nik Araştırmalar Enstitüsü'yle ben-
zer bir antlaşma imzaladı.
MichelŞosudovski
şünüyorlardı. Ancak ortak bir düş-
man karşısında birleşen iki ülke bir
anda eski düşmanlıklan unutarak
basın ve yayın organlan aracılığıyla
Türkiye'ye suçlamalar yöneltmeye
başladı. Her iki ülkenin askeri lider-
leri silahlı bir misilleme için planlar
yapmaya başladılar. Bunun üzerine,
kesintinin bir ay sürmesi planlanmı-
şken, ırmak üç hafta sonra doğal
akışına bırakıldı.
Türkiye, şimdilık GAP projesinin
sadece yansını tamamladı. GAP ta-
mamlandığında Suriye'ye akan su-
yun kalite ve miktannda da değişjk-
likler olacak. Tüm Baü ittifakı, Tür-
kiye ve Suriye arasında çıkabilecek
bir savaştan etkileneceği için.
ABD'li ve Avrupah planlamaalar
olası sonuçlar üzerinde çalışıyorlar.
Fırat üzerindeki tüm projeler ta-
mamlandığında Türkler, Dicle'nin
akışını kontrol altına almayı planlı-
yor. Bu. Irak üzerinde doğrudan bir
etkiye yol açarak Suriye ve Irak ara-
sında yeniden bir ittifak oluşmasına
neden olabilir.
INil'e yöneiik gizli
tehditler
Dıcle-Fırat havzası, sadece Tür-
kiye'nin doğusunda sürdürülmekte
olan aa bir savaşa değil, aynı za-
manda iki büyük ırmağın birleşerek
Körfez'in ılık sulanna kanştığı Şatt-
ül-Arab bölgesinde de sessiz bir kı-
yıma sahne oluyor. Saddam Hüse-
yin'ın mühendisleri bölgede Basra'-
nın kuzeyindeki bataklıklan kurut-
mak için "ûçûncü bir ırmak" kurdu-
lar.
Bugün Mısır, tüm Ortadoğu ülke-
leri- icinde en ılımlı ve yardıma en
hazır olanı sayılıyor. Ancak o da en
azmdan diğer ülkeler kadar yaşam-
sal kaynaklannı korumak için güç
kullanmaya hazır. Ülke, Etiyopya'-
nın dağlık bölgelerinde kurulmakta
olan barajlann Nil'in akışını etkile-
mesinden korkuyor. Mısır. hepsinin
ötesinde İran'la gıtgide daha iyi ıliş-
kiler içıne gırmekte olan Sudan'dan
dolayı endişelenıyor. Mısır, Sudan'a
kanşmasını sağlayabilecek en ufak
bir bahaneyi bile kullanabilecek du-
rumda. Nil'in akışına yapılacak res-
mi olmayan herhangi bir müdahale
kusursuz bir bahane olabilir.
Nil'e yöneltilmiş daha güncel bir
tehlike ise. komşu Libya'da Kad-
dafi'nin yapürdığı "İnsan Yaprnıı
Büyük Irmak". Büyük bir boru hat-
tı, ülkenin daha seyrek nüfuslu gü-
ney bölgelerindeki 120 kuyunun su-
yunu çok daha sık nüfuslu olan ku-
zey bolgelerine taşıyor. Bazı bid-
rologlara göre bu kaynaklann çok
çabuk tüketilmesi Nil'de sızıntıya
yol açabilir. Mısırhlann en büyük
korkusu bu yapılanlann Nil akıntı-
lannı baüya, Libya'ya yöneltebile-
cek olması.
I Tehlikeli çözüm
I önerileri
Teoride Araplarla İsrailliler ara-
sındaki banş su konusundaki reka-
bete son verecek. Ancak suyun ban-
şı engellemesi de olası. Konuya
iyimser acıdan yaklaşanlar, Orta-
doğu'da genel bir banşa kavuşulur-
sa Arap parasının ve İsrail teknolo-
jisinin birleşerek deniz suyunu tuz-
dan antacak biryöntem bulunabile-
ceğine inanıyor. Ancak ne yazık ki,
kötümserler çoğunlukta. Ürdün
Krah Hüseyin, bir daha asla İsrail'le
savaşa girmeyeceklerini, girerlerse
bunun tek sebebinin su olacağını be-
lirtti. Birleşmiş Milletler Genel Sek-
reteri Butros Gali, bölgede
cıkacak bir sonraki savaşın su yü-
zünden olacağı konusunda açıİcça
uyanda bulundu.
Gelişmelerin en ürkütücü olanı
ise. bölge ülkelerinden birinin lideri-
nin ülkesinin su gereksinimlenyle il-
gili yaptığı bir yorum: "Elimizde ka-
lan suyla idare etmeye çalışmaktansa
küçük bir sa> aşa girmenin ekonomik
açıdan daha kazançiı olup olmaya-
cağını hesaplamak zorunda kala-
cağmuz günİer gelebiür."
John Bulloch
Independent on Sunday
Başkan Bill Clinton'ın miki fareli kravatlan
Bill Clinton, bir Beyaz Saray
muhabirinin üstündeki Mic-
key Mouse desenti kravatı
gördükten sonra. kravatlann üre-
ticisi "Atlas Design" adlı İsveç fır-
masına tam 36 tane Disney de-
senli kravat sipariş etti. Herald
Tribune yazan, "Bir tanesi ta-
mam da," diyor "36 tane de nesi?"
•
Uçak kazalannın nedenlerini
anlamakta kullamlan kara kutu-
lann otomobillere de takılması
tartışılıyor.
Gerçek rengi turuncu olan ku-
tular arabalarda hız, sol-
lamalar, farlann, sinyal
lambalannın ve frenlerin
loıllanımı ile tarih ve saat
gibi bilgileri yazımlayacak.
Sigorta şirketleri kara kutunun
konmasından yana. Bu şekilde
kazalann nedenlerinin daha ko-
lay saptanabileceği gibi, bunun
kimi durumlarda sürücünün suç-
suzluğunu kanıtlamanın tek yolu
olduğu kanısındalar.
Karşıtlan ise, istatistiklerin her
sürücünün 25 yılda bir kaza yap-
ma olasılığı olduğunu söylediğine
göre, her birinin maliyeti 600 do-
lan bulan kutulann sürücülere
çok büyük bir yük getireceğiru
belirtiyorlar. v
•
Geçenlerde Dublin'in yerel
rock istasyonunda yayınlanan bir
prezervatif reklamında genç bir
aktrisin güzel bir aşk gecesini can-
landırması, İrlanda'da kurumsal-
laşmış tutuculuğun zayıf-
lamasının müjdecisi olarak yo-
rumlandı.
Hükümetin önümüzdeki mayı-
stan itibaren prezervatif satışının
masının yetkilileri, "İrlanda'da
geniş çaplı prezenatif satışı benöz
çok yeni. Bu yüzden reklam-
lanmızın özellikle genç ve cinsel
olarak etkin kişiler arasında pre-
zervatif kullanımının yaygınlaş-
ması sürecini hızlandıracağını
umuyonız" dedi.
artık eczanelerle sınırh kalmaya-
cağını açıklaması üzerine, Kato-
lik Kilisesi'ne bağlı dört pisko-
pos, AIDS çağında prezervatif
reklamının dikkatsiz sekse, dola-
yısıyla ölüme çağn çıkardığına
işaret ederek, "fnsanlar prezerva-
tiflerin güvenli seks sağladığına
inanarak ölecekler" dediler.
Ülke çapındaki satışı yılda yedi
milyona ulaşan prezervatif fir-
Avrupa Birliği çeşitli açılardan
gerçekleştiyse de, yapılan bir
araşürma, Avrupa'da üst düzey
yöneticilerin aldığı ücretlerin ül-
keden ülkeye çok büyük farklıh-
İdar gösterdiğini orta-
B ya koydu. İsviçre ve
Almanya'daki yöneti-
cilerin ücreti Yunanis-
tan ve İrlanda'dakilere oranla
yüzde 80 daha fazla alım gücüne
sahip.
İngiltere'deki yöneticiler Avus-
turya, Belçika, Fransa, îtalya ve
İspanya'dakilerin gerisinde kalı-
yor.
24 ülkeyi içeren tablonun en
altındakilerse, yüksek vergiler ve
hayat pahalılığının hüküm sürdü-
ğü Kuzey ülkelerinin yöneticileri.