Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK1993 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Tasarruf yelpazesinde karar almak...
HİKMET KURNAZ Bankacı-İktisatçı
P
ara e\Tensel yapısı ile ulu-
sa] ve uluslararası finans
piyasalannda sürekli ha-
reket halindedir. Elden ek
dolaşmaktan hoşlanır.
Cimrinin elinde sıkılır, de-
ğer yitirir. Bu yüzden "elde" kalmaz.
Doğası gereği her hareketinde karto-
pu gibi büyümek ister. Doğrusu para
iki yüzlüdür. Bir yüzüyle cesur, öbür
yüzüyle ürkektir. Hem daha fazla geiir
hem daha fazla güven peşindedir.
Temelde risk esprisine dayanan fı-
nans piyasasında, giderek kurum ve
araçlann çeşitlenmesine koşut karar
almak zorlaşmakladır. Büındiğı üzere
fınansal karar, ekonomide beklenliyi
içeren bir kestirmc (tahmin) eylemidir.
Ozünde, eylemsel bir düşünce süreci-
dir. Yalnız, karar "kemiyetin keyfiye-
te" (sayının niteliğî) matematik üstün-
lüğü olarak düşünülemez. Çünkü,
ekonomide beklentiyi doğuran değiş-
kenlerin büyük bir bölümü; sosyai ve
siyasal olmak özellikleriyle ölçülemez
yapıdadır.
A. Camus, Veba adh yapıunda bir
kent hakkında en doğru karann, "ora-
daki insanlann nasıl calıştıkıannı. na-
sıl seviştiklerini ve nasıl öldüklerini"
öğrenmekten geçtiğini söyler. Gerçek-
te. finans piyasasını tanımak için: sis-
temde yer alan her bir kuruluşun yö-
netici ve çalışanlanyla nasıl çalışlık-
lannı. nasıl kazandıklannı. nasıl har-
cadıklannı ve nasıl uyuduklannı bil-
mek gerekir. Oysa. "kenti" tanımak.
ustalık gerektirir. Bu nedenle. bu yazı
kuramsal ve gözlemlenebilir bilgiler
cerçevesınde finans piyasasında karar
almanın ekonomi disiplininden uzak-
laşarak "casino" benzeri algılanması
çekincesinin önünegeçebilmek çabası-
dır.
Finans piyasası. toplumlann piyasa
ekonomisine evriminin bir ürünüdür.
tktisadi bir olgudur. Piyasa güçlerine
dayalı bir ekonomide tasarruf sahiple-
ri ile yatınmalan buluşturan iktisatsal
ve hukuksal düzenlemeler, sistemi ta-
nımlar. Piyasanın varlık nedeni, ser-
maye birikımi oluşumuna katkı sağla-
mak üzere mevcut tasarruflan ekono-
minin yeniden kulanımına sokmak su-
retiyle toplumun tasarruf ve üretim
gûcünü çoğaltmaktır. Bu doğrultuda.
ekonomide tasarruflan sisteme çeke-
bilmek, en uygun kullanımını ve dağı-
lımını sağlamak. toplumu yeniden ta-
sarrufa inandırmak için önoelikle, fi-
yat sistemine karşı duyarlı yapılanma-
ya gerek vardır.
Uzun yıllar etkinlikten uzak yapısı
ile mali sistemimiz neredeyse ban-
kacılıgımızla özdeşleşmiştir. Nitekim
bu yıllarda, bankalar ülkede yaratılan
mali tasarruflann üçte ikisinden faz-
lası üzerinde "faiz narh"ı yoluyla ege-
menliğini sürdürmüştür. 1980'li yılla-
ra doğru dünyada esen liberaileşme
rüzgârlan ülkemizi deetkiledi. Ekono-
mide kısmi denge politika arayışlan ile
yeniden yapılanma hedeflenmiştir.
Para politikasında etkinlik ve denetim
sağlamak için göreli etmen (faktör)
kıthklannı yansıtıcı bir fıyatlama doğ-
rultusunda bir sıra düzenlemelere gi-
dildi. Sonunda, vanlan noktada yeni
yeni kurum ve araçlar sisteme katı-
lmaktadır. Tasarruflann her geçen
gûn banka mevduatı yanında risk
primleri farklı yeni yatınm araçlan ile
taruşuklan görülmektedir. Doğrusu
hareketliliği (mobilitesı) giderek artan
tasarruflann aktif kıyametler arasmda
dağıhmını belirleyen en önemli etken,
sağlanan geiındir.
Bugün iyi ya da kötü toplumun son
on yıldır "ekonomize" edilmesi para-
lelinde tasarruflar düne göre daha bir
temkinlidir. Temkınli olmak, piyasa
ekonomisinin temel koşullanndan
sayılan "mükemmel bilgi akımı"
eksiklığinde önemli bir etkendir. öyle
ki, kuramsal (teorik) olarak risk arttı-
kça daha fazla gelır elde etmek
olasıdır. Bu nedenle risk primi. elde
edilecek gelirin büyüklüğü ile değil, bu
geliri elde etmek için üstlenilen riskin
öbür seceneklere göre göreli küçüklü-
ğü ile ölçülmelidtr. Tanımlandığında,
riskfiili.gelirin beklenen gelirden sap-
ma olasıhğıdır. Kendini. değişik şekil-
lerde duyumsatır. Faiz, piyasa, sektör,
enflasyon, geri ödenmeme, politik de-
ğişiklik bunlardan banlandır. Do-
layısıyla. karar sürecinde söz konusu
riskleri çeşitli yatınm araçlannda geli-
re göre ayarlayabilmek belli düzeyde
bilgi ve beceri gerektirir. Dahası, fızik-
sel üretim ve parasal boyutu iştikrarsız
bir ekonomi de gereklidir.
Çoğu zaman olaylar. görünüşleriyle
olguyu açıklamada yetersizdir. Ço-
ğunluk için ekonomiİc kavramlar ya-
banadır. Enflasyon, bütçe açığı, döviz
rezervi, emisyon hacmi. büyüme hızı,
yaünmlann dışalımla (ithalatla) karşı-
lanma hacmi, ödemeler bilançosu gibi
göstergelerden ekonominın durumu
hakkında yorum yapmak zordur. An-
cak, zaman ve mekân kısıtlayıcı koşu-
lunda, iktisadi yasalann yansızhğında
sanılanın tersine, bazı temel ekonomik
göstergelerden sonuçJan kestirmek
mümkündür. Buna göre öncelikle. si-
yasal iktidann ekonomiden beklenti-
leri nelerdir. öğrenilmelidir.
BekJentileri gerçekleştirmede kul-
lanacağı araç ve politikalan ile gerçek-
leşmeler yakından izlenmelidır. Do-
layısıyla, bütçe ve programlarda ön-
görülen parametreler ve sapmalar ka-
rar sürecinde hesaba katılmalıdır. Fa-
kat denilebilir ki siyasal kaygılarla
ekonominin nesnel koşullanndan
uzak hazırlanan bütçeler, birer resmi
hesap tutarsızlığı belgeleri olarak ras-
yonel karar alma sürecini bozar. Doğ-
rudur. Ancak, beklenünin nesnel et-
kenlere dayandığı kadar, öznel olduğu
da unutulmamalıdır. Her şeyden önce
bütçe yapısı. ekonomide faiz oranlan-
nın gidişi hakkında ipucu sağlayacak-
tır. Türk mali sisteminde, fonlann
hangi piyasada toplanacağını belirle-
yen biricik değişken de faizdir.
Tasarruflan farklı nsk pirimlerinde
saklama k'urum ve araçlan ile çeşitle-
nen Türk finans piyasasında, ekono-
mik değişkenleri ihmal eden her karar
bir fatura ödemek zorunda kalabilir.
Bu nedenle, hiç değilse kişi karar al-
madan önce gelir büyüklüğünü. gelir
elde etme arabğını, tüketım hacmini,
eğilimlerini. gelirinin tüketime dönme
süresini belirlemelidir. Her ne kadar
ekonominin beklemeye tahammül
göstereceği istikrardan uzak yapısı
mali sistemde para ve sermaye piyasa-
sı araçlanru aynı zaman aralığında bu-
luşturmuş olmakla birlikte; bu, tasar-
ruflann vade, bölünebilme ve piyasa
aynmlaşma yapısını seçme kolayhğı
getirecektir. Daha sonra kişi deneyim-
leriyle tarudığı risk üstlenme karakte-
rini, tahammül derecesini ve kâr hırsını
ölçmelidir. Hareketle risk tabaruna
göre piyasa ve likidite tercihi şekillene-
cektir.
tktisadi, siyasi ve sosyai etmenler-
deki değişmeİerin amaç işlevlerini etki-
leme süreleri piyasalar arasında
farklılık gösterir. Döviz, altın ve hisse
senedi piyasalan gecikmeden tepki
vermesine karşın, banka faizlerinde
değişikliklere karşı tepki belli bir ge-
cikme sonrası görülür. Ekonomide,
hızlı alt-üst oluşlann olduğu finans sis-
teminde piyasa geçişkenljği yüksek
olan tasarruf araçlan secimi önem ka-
zanır.
ARADABİR
Dr. NÎHAT KAYA
Bakırköy Ruh ve Sinir Has. Hastanesi
Özel TV'lep,
Şiddet ve Cinsellik
özel TV'lerin "denetimsiz" ve "sansürsüz" yayın yap-
maları demokrasimizin gelişmesi için kamuoyunca
olumlu karşılandı. Fakat şiddet ve cinsel içerikli sahne-
lerin yoğun olduğu programların özellikle. çocuklan ve
gençleri olumsuz yörtde etkileyeceğı konusunda "uz-
man" görüşleri de ağırlık kazandı.
Örneğin şiddet ve cinsellik içeren filmleri izleyen ço-
cuklarda korku olabilir, akılları karışabilir diyen Prof. Dr.
Atalay Yörükoğlu'nun bu düşününe (fikrine) koşut ola-
rak Prof. Dr. özcan Köknel de şöyle demektedir "Şiddet
ve cinsel içerikli filmler çocuklan olumsuz etkileyebilir.
Cinsellik çağına gelmiş çocuk bu tür filmleri izledikten
sonra daha saldirgan olabiliyor..." Aynı konuda Milli-
yet'in Eğitim Servisi'ne: "Vurdulu kırdılı ya da seks film-
leri, toplumumuzun aile ve bireyleri için sakırtcalıdır. Bu
tür filmler, tam özdeşleşme ve modern öğrenme çağı-
ndaki küçük çocuklan saldırganlığa, dengesiz ve uyum-
suzluğa, erken bir seksüel ilgiye yöneltir. Bunlar psiko-
pat kişilik gelişimini hazırlayan faktörlerdir" diyerek psi-
kolog Füsun Ataç da olaym değişik boyutuna dikkatçek-
mektedir... Bu kuramsal saptamaları destekleyen birçok
araştırma vardır. 19Şubat1992tarihliCumhuriyetGaze-
tesinde, Ingilteredeki bir yatılt okulda yapılan araştı-
rma sonuçları verilmektedir. Araştırma 13-16 yaş grubu
arasında yapılmış. Çocuklar iki gruba ayrılarak bırinci
gruba 15 gün süreyle yalnızca komik ve sosyai filmler
izlettirilmiş. Ikinci gruba ise bol şiddet içeren filmler sey-
rettirilmiş. Yapılan testler sonucunda, birinci grupta
hoşgörü, tartışma, iletişim ve gülme düzeyi, ikinci grup-
ta ise sözel ve fiziksel saldırganlık düzeyinin yüksek ol-
duğu saptanmış.
Doç. Dr. Haluk Yavuzer'in Ana-Baba ve Çocuk kitabı-
nda, H. J. Eysenck ve E.B. Nias, "Seks, Şiddet ve İletişim
Araçlan" adlı yapıtlarından aldığı çarpıcı bir başka ör-
nek şöyle: "Karanlık sokakta bir genç kızı sıkıştıran
gençler, onun ırzına geçtikten sonra yoldan geçen üç
adamın da bu genç kızla ilişki kurmasını engellememiş-
ler ve sonunda kızı öldürmüşler.
Gençlerin evinde yapılan aramada, olayda uygula-
nan yöntemi içeren kanlı cinsel suçu işleyen porno ka-
setler ele geçmiştir Bu da işlenen bu suçta, porno film-
lerin etkili olduğunu göstermektedir." (Sayfa, 173,174)
Görüldüğü gibi psikiyatristler. psikologlar ve peda-
goglar; şiddet ve pornografik içerikli yayınların, yarının
büyükleri olan çocuk ve gençlerin ruh sağlıklarını olum-
suz yönde etkilediklerı hususunda ortak görüşe sahip-
ler. Yapılan araştırmalar da bu görüşleri destekler nite-
liktedir.
- Kişilik örgütlenmesi tamamlanmamış çocuk ve genç-
ler, şiddet ve seks sahneleriyle kişiliğini saldırgan (ag-
resif) ve cinsel sapkınlıklar, aşırılıklaryönündegeliştirir.
Pornografik yayınlar erişkinliklerin evlilik ve başka ya-
şantilarında da çeşitli uyumsuzluklara sorunlara yol
açar. Ahlak ve değer kaybına neden olur...
Dikkat edilmesi gerekenler:
• TRT ve özel TV'ler çocuk ve gençlere yönelik prog-
ram yaparken ya da satın alırken mutlaka psikiyatrist,
psikolog ve pedagoglardan oluşan bir uzmanlar heyeti-
ne danışmalılar.
• insanlara tatmin olabilecekleri ortama göre uyarı
verilmelidir. Batı normlarına göre hazırlanmış cinsel
içerikli programlar bizim toplumsal değer yargılarımı-
zla bağdaşmadığından; bireysel ve sosyai hayatdenge-
sizlikler, çelışkiler, sorunlar doğurmaktadır.
• Tarihsel ve toplumsal yargılarımızla bilimsel ger-
çekler ışığında çocuk ve gençlerimize cinsel eğitim ve-
rilmelidir. Mevcut tabular ve yanlış inanışlar toplumun
bütün sosyai kurum ve kuruluşların ortak çabalanyla
aşılmalıdır. Tabuları yıkıyoruz diye toplumsal dinamik-
leri sarsıcı yayınlardan kaçınılmalıdır.
• Cinsel ve şiddet temalarının işlendiği filmler geç
saatlere kaydınlmalıdır. Pomografik yayınlar kitle ileti-
şim aracı olan TV'lerden verilmemeli, kişisel tercihlere
bırakılmalıdır. (video kaseti alıp izleme gibi...)
• Aile bireyleri (bilhassa büyükler) çocuklara iyi bir
model olmalı. Bütün vaktini TV başında geçirmemeliler.
Programlarda seçici davranmalılar.
OKURLARDAN
iimdi daha iyi
öayın Cumhuriyet çalışanlan; gazetemizi iki yıldır
beğeniyle okuyorum ve birkaç satırla bazı isteklerde
bulunmak istiyorum.Bence insanlar, özellikle Cumhuriyet
okurlan, izleyeceği televizyon programının kalitesine.
içeriğine ve türüne göre aynm yaptığı için gazetemizin TV
sayfasındaki programlann; belgesel, sinema. açıkoturum,
eğlenceprogramlanvb. başlıklarhalindesunulmasınındaha
güzel olacağını düşünüyorum. Eğer bu şekilde
hazırlanmayacaksa şimdiki sayfa düzeni daha iyi.
L'ğurCılvarhoğlu
TARTIŞMA
Dış politikada kararlılık
ış politikada,
yetkilive
sorumlu
makam olan
Dışişlennin
belirli bir
konudaki değerlendirmesi
dışında, devlet ya da hükümei
adamlannın birbiri ileçelişkili
açıklamalarda bulunmamalan
gereği. çok önemli birkuraldır
ve bu kurallanndışındaki
tutumlann zararlan kolay
kolay onanlamaz. Bu tür
çelişkilitutumlarve
açıklamalar, karşı tarafta, haklı
olarak, bu konuda kararsız,
ikircıkli ve kendi içimİ7de
tartışmalı olduğumuz
kuşkusunu uyandınr. Onlara
avantaj sağlar...
Bu konuda, yakm gecmişle ılgilı
çok önemli bir ömek
verebiliriz: 1985yılında,
Bulgaristan Halİc Cumhuriyeti,
orada yaşayan soydaşlanmıza
Jcarşı, çok sert ve yoğun
sindirmeveeritmeeylemlerine
başladığı zaman -olup
biteceklerden çok evvelden
haberdar edilmiş olmasına
rağmen- Ankara'nın
reaksıyonu, Bulgarlan, bu
işteki kararlılığımıza
inandırmaktan uzak
kaldı.Tarafimızdan bu
trajediye verilen yanıtlar,
başlıca üç ayn kaynaktan ve üç
değişik ve çelişik türden oldu.
a)"'7O milyon olunca öç
alacağız"
b)'"Bütün soydaşlanmıza
kollanmız açıktır"
c)"Kapsamlıbirgöç
anlaşması'nı görüşmeye
hazınz'" denildi.
'a' yanıtının değerlendirmesini
yapmayacağu. 'b' yanıtındaki
gerçekçilik herhalde Bulgarlan
da kuşkuya yöneltti. 'c"
yanıtında sözü geçen
"Anlaşma", 1969yılında
yürürlüğe giren. ikisi de geçerli.
Martın
(ILLUSTRATION AMERICAN SHOWCASE)|
biri Türkçe öbürü Bulgarca
metinlerdeki çelışkiler
yüzünden, uygulamada birçok
aksakhklara yol açan ve amaa
"parçalanmış aileleri
birleştirme'" olan işlevini
gerçekleştırmekten uzak kalmış
bir girişimin, "Müzakere"
Milyarhk kitaplar
sözünü duymak bile istemeyen
Bulgar tarafına önerilmesi idi.
Sonuçsuz kaldı. Oysa ki,
Bulgaristan'daki Türk
soydaşlan hakkında,
Ankara'nın, karşı tarafa.hiçbir
dönemdeçelişkilj sinyaller
vermemesigerekirdi. 1985'te
-^»- •—. azının
^ ^ f başliğından
% / sakın kitaplann
^ T milyarlarca
• basıldığı.
-J^~ saüldığı ya da
devletin yazara ve yayıncıya
destek kredisi verdiğini
sanmayın. Bizde devlet hayali
ihracatçıya milyarlan verir
üzerine de bir bardak soğuk su
içer. O ayn. fakat sıra kitaba
geldi mi milyarlarca lirahk ceza
yenr.
İlkokul öğrenalerinin çıkardtğı
kitabı sakıncalı bulup kapatır.
Bunu da öğrencilerin iyiliğj için
yapar. Çünkü bunlar böyle
devam ederlerse ileride
"sakıncalı çocuk" olurlar.
25Aralıkl992tarihli
Cumhuriyet ve Özgür Gündem
gazetelerinin birinci sayfalanna
manşet olan "Kitaba rekor
ceza" ve "Kitaba milyarlık ceza
ve hapis" haberlerini içim
burkularak okudum.
Daha ne zaman anlayacağız
kitaplann Türkiye'yi bölmeye
gücünün yetmeyeceğini.
Şimdiki hükümete halkımız
"Demokrasi, basın özgürlüğü.
insan haklan, şeffaflık" vaat
ettiği için görev
vermiştir.Halkınuz hükümeün
almış olduğu sorumluluğu
yerine getirmesini bekliyor.
KütüphanelerGenel Müdürii
Sevgili Hocam Prof. Dr. Tülin
'Savunucu avukat'a sorular.
S
ayın Yaşar
Aydoğan'ın. 19
Arahk 1992
günü. bu
sayfada
yayımlanan
"Savunucu Avukat Olabilme
Hakkı" başlıkh yazısını ilgiyle
okudum ve bu yazıyı yazma
gereği duydum. Sayın
Aydoğan, yazısında, Adalet
Bakanlığı'nca hazırlanan yeni
Avukatlık Yasa Tasansı'mn bu
haliyle yasallaşmasının. büyük
bir "haksızlık ve çclişki"
doğuracağını belirtiyordu. Bu
satırlan okuyunca kendisine
hak verdim. Çünkü ben de aynı
düşünceleri taşıvordum.
Getirilen yasa tasansıyla
devlet, kendi okulunda
yetiştirdiği ve dıploma verdiği
öğrencilere güvenmeyip sınav
koyuyor, aynca adayda
"yanında suj yaptığı avukat
tarafından ahlaklı bulunmak"
gibi birtakım ölçütü belli
olmayan "erdemler!"
aranıyordu. Aynca baro
tarafından yapılacak sınavda.
birtakım adam kayırma ve
yolsuzluklar olmayacağmı kim
garanti edebilirdi? Böylesine
geniş çaplı sınavlarda, bazı
haksızlıklann olması acaba
önlenebilir miydi?
Hitlerdönemi Almanyası'nın
kanunlannı anımsatan bir
takım "torba maddeler'iedolu
bu yasa tasansı için Sayın
Aydoğan'ın, "Haksızlık ve
çelişki" doğuracaktırdemesi
gayet doğaldı. Ancak gelin
görün ki yazının devamını
okuyunca. Sayın Aydoğan'ın
bu sözcüklerle benim
düşündüklerimi kastetmediğini
anladım. Kendisi. idare ve vergi
mahkemelerinde görev
alanlann birçoğunun SBF
mezunu olduğunu, bu kişilerin
bu konularda ihtisas yapmış
olduklanndan bunun dogal
olduğunu belirtiyordu. Öyleya
madem öyleydi SBF mezunlan
avukatlık da yapabilmeliydiler.
Bir süre önce var olan ve Sayın
Aydoğan'a göre hukuk
fakültelerinceengellenen. SBF
mezunlannın fark derslerini
vererek hukuk fakültesini
bitirme ve avukatlık yapabilme
haklan bu tasanyla geri
verilmeliydi. Eğer bu hak geri
verilmezse asıl büyük
"haksızlık ve çelişki" burada
doğacaktı!
Son günlerde bu konu, belli
çevrelerce, ısrarla kamooyunun
gündemine sokulmaya
çalışılıyor. SBF'Iilerdiyorlar ki
"fark derslerini vererek biz de
hukukçu olalım." Sayın
Aydoğan'm da istediği gibi bu
gerçekleşse bile niye sadece
SBFliler? İktisadi ve idari
bilimler fakültesinin öğrendleri
de aynen SBF'liler gibi bu
hukuk derslerini alıyorlar.
Madem böyle bir uygulama
bu olumsuz tutum süregeldi.
Sorun. Doğu Avrupa'da esen
fırtınanın. Jivkov'u da
devreden çıkarması sayesinde,
kendi kendini çözüme
ulaştırmıştır.
Yukarda sözü edilen olumsuz
tutum, son yıllarda birçok,kez
tekrar olundu. Aynntılan, olup
bitenleri yakından izleyen
herkesçe bilinen bu
örneklerden bazılan şunlardır:.
Kıbns..
. Kürt'ler, Federe Kürt devleti
ve bununla ilgili konular..
. Azerbaycan ile Ermenistan
arasındaki süregelen çatışma
karşısındaki tutumumuz.
. Bosna faciasında,
kıpırdamaya hiç de niyetli
olmadığı açıkça görülen
taraflann. örneğin Çekiç Güç
ya da Somali gibi konulardakı
istekJerine-şu bize ne yararlar
sağladığıbirtürlü
saptanamayan- "Sadık
Müttefık" çizgısinde hemen
olumlu yanıt vermekteki
aceleciliğimiz.
Bu dönemde, sık sık kendimizi
övmek, yüceltmek
Türkiye'nin birdenbire, "Orta
boy" bir devletten, "Büyük
Devlet"mertebesine"terfi "
ettiğini içeren demeçler vermek
adeta moda haline geldi. Oysa
ki, gerçek bu olsa bile, bunu sık
sık yinelemekle, bu sava
inanmak için kendimizi
şartlandınyoruz inancı
uyandırabiliriz, dış ülkelerde...
Dünyarun önemli bir bölgesini
öOOyılyönetmişbir
imparatorluğun, "seyyiat ve
sevabı ile" mirasçısı olan
Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu
rür övünmelere gereksinimi
olduğunu sanmıyonız.
YavuzGör
Emekli Elçi
Sağlamtunç, Ankara Adnan
ÖtükenİlHalk
Kütüphanesi'nin kuruluşunun
70. yıl dönümü nedeniyle bir
koriferans vermiş ve "sanki gizli
birelin kütüphanelerin
gelişimini engelledigini"
söylemiştir.
Şeffaf hükümetin Sayın Kültür
Bakanı'na duyurulur.
Ali Fuat Kartal
Kütüphaneci
yapılacak, fark derslerini
vererek avukat olmak, Sayın
Aydoğan'ın deyimiyle onlann
da "en doğal hakkı" değil mi?
İnsan, ister istemez bu
istemlerin alünda yatanlan
merak ediyor. Acaba gerçekten
söylendiği gibi ülkemizde
hukukçu formasyonuna sahip
kişileri arttırarak
demokratikleşmemize ve sivil
toplumun oluştunılmasına
katkıda bulunmak mı yoksa bir
takım kişisel çıkarlar mı? Hatta
hatta sevgili SBF'lilerin çok
eskiden beri süregelen, o
meşhur, hep diğerlerinin
üstünde olmak ihtiraslan mı?
Süleyman Coşkun
A.Ü. Hukuk Fakültesi
PENCERE
DUYURU
"TARTIŞMA "sütunlarındayayımlanmasını
istediğinizyazıların, çift aralıklı olaraksayfanın
tekyûzüne yazılmasmı ve 250 kelimeyi
geçmemesinisaygıyla bilginize sunarız.
Dokuz...
Oğuz Han halkına verdiği 'toy' için 900 at, 900 bin ko-
yun kestirmiş, koyun derisinden 99 havuz yaptırmış, 9'-
una rakı, 90'ına da ağzına kadar kımız doldurtmuş.
"Neden 90'ına rakı, 9'una kımız doldurtmamış?" diye
bir soru akla gelebilir; ama, söylencelerin kurgusuna ili-
şilmez: demek ki Oğuz Han kımızı rakıdan çok seviyor-
muş ya da o dönemde Türkler "Tekel İdaresi"n\ kura-
mamışlar..
Türklerin 9 sayısına eğilimleri var, atalarımız 9'u yeğ-
liyorlar; 9a tutkunlukyaratılış öyküsündede görülüyor:
Bir zamanlar 9 tanrı varmış, bu 9 tanrı 9 dallı bir ağaç
yaratmış, sonra bu dallardan 9 oymak üretmişler..
işte biz Türkler, Hazretı Adem ile Havva'dan gelme-
dik, 9 dallı ağaçtan türedik...
At binen, ok atan, yıyeceğı eti atın eyerinin altında sak-
layan, kurtlarla oynaşıp "köpek Çinli"\er\e savaşan,
çadırda yaşayıp sudan kaçan atalarımızdan bir bölüğü
de 99 evren ve 99 tanrıya inanırlarmış..
Oymak beyinin çadırına giren Türk, hemen 9 kere ye-
re diz vurup saygısını dile getirirmiş..
insan ıskeletinin 9 ekten ya da 9 düğümden oluştuğu-
na inanırmış atalarımız: Baş, bel, diz, topuk, ayak bileği,
omuz, el bileği, dirsek, avuç..
9 sayısıyla al takke ver külah yakınlığımız çok eskidir.
•
Peki,9nedir?
Yanıt: Sekiz artı bire 9 denir.
Sakın bu ne biçim yanıt, demeyin, sayıların ne olduğu-
nu yanıtlamak çok güçtür. "Bir nedir?" diye sorulunca
çoğumuz apışıp kalırız; nedir "1"? Bir, birdir canım..
9tanebir9eder
Türkün 9'a sevgisi, tutkusu diline vurmuştur; ne güzel
deyimlerimiz var 9 üzerine..
9körünbirdeğneği..
9doğurmak..
9 babalı..
9canlı.
9 yorgan eskitmiş karı.. 9 ayın çarşambasını bir araya
getiren herif..
Adı çıkmış 9'a, inmez 8'e..
•
Atalarımızın 9'a tutkusu, Göktürklerin 9'a bağlılığı,
şimdi özel televizyonlara vurdu. Mini etekli, ince belli,
silikon memeli, yeme de yanında yat, konuşma da ağzı-
nı şapırdat türünden sunucular, sabahın köründen gece-
nin zifiri karanlığına kadar ekrana çıkıp yineliyorlar:
-900 900 999a bir telefon..
Gazeteyi açıyorsun, bir hatun:
- 900 909 909da bekliyorum..
Televizyonda 9lardan kurtulmak için kanal değiştir-
menin de umarı yok. Hangi kanala gecsen 9'lar peşin-
de..
-900999900..
-900 900 909..
Atalarımız gibi 9 kez diz dövmek yerine, 9 kez başınızı
dövseniz nafile.
Kimisi de 9'lu telefonlardan yakınmıyor: 900'lü numa-
rayı düşürdü mü, tamam...
Para mı, para..
Seks mi. seks..
At binen, ok atan, çifte su verilmiş kılıcını belinde taşı-
yan, kurtlarla oynaşıp itlerle dalaşan atalarımızın 9 lu
tutkusu; piyango, lotarya, aşk, seks, köşe dönmece, ku-
mar, bedavadan yaşamak üzerine kurulu düzenimizde
9 ayın 9 çarşambasını bir araya getirdi; 9 babalılar, 9 ko-
calılar, 9 köyden kovulmuşlar, 9 yorgan eskitmişler top-
lumsal yaşamın doruğunda göbek atryorlar; günde kaç
kez göbek atıyorlar diye sormayın, 900, 909, 999 ya da
benzeri bir numaraya telefon edin de başınız 9 kez göğe
ersin..
CUMHURİYET
KİTAP
KULÜBÜNDEN
ARM AĞANLI KİTAPKAMPANYASI.
ÜYE OLAN VE OLMAYAN HERKESE,
TÜM OKURLARA...
1-15 OCAK 1993
%35'e varan indınmler... 150000- T.L.'ya kadar artnagan kıtap
Cumhuriyet Kitap KulübüTaksım Mağazaırazda (Istiklal Cad.
Zambak Sokai 4/1 Fransız Konsolosluğu yanı) dilediğiniz
kitabı seçin, armağan paketinizi ve silıpnz hediyenizi alın.
Cumhuriyet Kitap Kulûbû, Çağ PazarlanM A.Ş.
Isbklal Cad. Zambak Sokak No.: 4/1 Taksim
Tel.: 252 38 81-82
ACLAN URAZ
"
«Child Workers"
FOTOĞRAF ALBÜMÜ
(Siyah beyaz)
1987 -1992
KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÖTESİ
Mabmut Makal
20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaytnkm Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbu/
ödemdi göaderilma.