27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK1993 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI r Y S B y ö c B eşi t ra ir e y E AŞ 1 y u sbc d di k L L A r ) u 1 r ü N n Ş n s A G a î ' k I I n a 1 e ü L ç -7. XXI. Ankara'nın Anafartalar semün- deki adliye binası. olağanüstü bir gün yaşıyordu. Yeşilyurt köyü muhtan Abdurrahman Müştak, belli kı "çarşıhk" elbıselerinı giymiş, çevresine hayret dolu gözlerle bakı- yordu. Belki de, 1989'un ocak ayın- da yazdığı ıki sayfalık el yazısı ya- kınma dilekçesinin, üzerinden aylar geçtikten sonra. 1989'un eylülünde böyle bir davaya dönüşmesinin şaş- kınlığını yaşıyordu. Ankara. lstanbul. Mardin, Sürt barolanndan gelen onlarca avukat, SHP'nin değişik eğılımlcnndeki mil- letvekillen, yerli ve yabancı basın mensuplan, Üçüncü Ağır Ceza Mahkenıesi'nin koridorlanna taş- mışu. Bu kalabalığa bir de görevleri- ne uygun telaşlanyla sivil ve resmi polisler katılınca. ortaya. yoldan ge- çenlerin bile "Ne var abi burada?" diye soracağı lürden bir görüntü çıkmıştı. Soranlar, verilebilecek en kısa yanıü alıyorlardı elbette: - Bok yedirme davası... Ve binbaşı geliyor Polısler ikide bir "koridor düzen- lemesi" yapıyordu. Koridorun sa- ğındakileri alıp soluna geçiriyorlar. solundakileri koridorun sağına doğ- ru itiyorlardı. Alınan önlemler ar- f Binhaşıya verilen birytlhapis, U nülyontirapavacezasınaçevrittyor Verilencezalannteciline...• Mahkemede en büyük gerilim, polislerle gazeteciler arasında yaşanıyordu. Alman televizyonunun kamerasını polisler salonun dışına çıkarttılar. Ardından "iyiceçekim yapamaz hale" getirmek için "mevcutlu" olarak salondan uzaklaştırdılar. Sanık binbaşı elinı kaldırsa flaşlar pathyor, kameralann ışıklan üzeri- ne çevriliyordu. Salonda tek başına duran. bir tek binbaşının avukatı vardı. Böyle bir yalnızlık içinde kal- dığını göriincc, lnaan, bazen aleyhi- ne de olsa, hakkında yaz> yazdığı kışi içın üzülüyordu. xxn. Sıra binbaşının sorgusuna gel- mişti. 21 eylülde, yani y eşilyurflu- lann şikâyetinden tam sekiz ay son- ra, binbaşı nihayet mahkemeye çı- kanlabilmışıi. Sorgudaki anlatımı. binbaşının nasıl bir ruh hali içinde Yeşilyurt'a gitüğini çok iyi seriyordu gözler önüne. İşte binbaşının ilk duruşma- daki scrrgusundan baa tümceler: Yeşîlyurtlular, böyle adamlar "Köyde örgûte ait bol mikıarda silah. cephane, doküman ve sığınak olduğunu, yapuğımız soruşturma- dan anladık. Bu nedenle Yeşilyurt köyünde yapacağımız operasyon için, köyün coğrafi durumunu, ör- güısel yapısını, ideolojik yapısını tesbit etmemiz gerekiyordu. Yeşil- yurt köyünde örgütsel suçlardan on dört, diğer suçlardan ise otuz bir sa- nık, adli makamlarda ve sabıka ka- yıtlannda mevcuttur. Bu on dört ki- tınca. herkes aynı saptamada birleş- ti: - Tamam, binbaşı geldi... Orialıkta, tanımı olanaksız bir gerginlik vardı. En çok gerilim de polislerle gazeteciler arasında yaşa- nıyordu. Alman televizyonunun ka- merasını polisler salonun dışına çı- karttılar. Ardından "iyice çekim ya- pamaz hale" getirmek için "mevcut- lu" olarak salondan uzaklaştırdılar. Duruşma başlamak ûzereydi. Gazetecılerin dışında herkes salona alındı. Onlarca basın mensubu dışa- nda kalmıştı. Polisler, bir sağ kapıya gönderiyordu gazetecileri "oradan gireceksiniz" diye; bir sol kapıya... Sonunda gazetecilerin bir bölümü içeri gırebildi. Ancak bazılan dışan- da kalmıştı. Kapıdaki görevliler. kartında yaalı yayın kuruluşunu beğenmediğini, "Sen de gazeteci mi- sin?" diye içeri sokmuyordu. Belli ki davanın birinci sorumlusu olarak gazeteciler görülmüştü polis tarafın- dan. Eliui her kaldırdığında Kendini salona atabilcn gazeteci- ler, kürsünün altına çömelmişlerdi. Sanık bölümünde duruyordu bin- başı. Duruşma salonunda "özel ko- rurna"ya alınmıştı sanki. Çevresi, beli silahJı sivil polislerce sanlmışü. Korumalann gözleri izleyiciler, ga- zeteciler ve avukatlann üzerinde; el- leri, bellerindeki silahta, çevreyi ra- dar gjbi tartyorlardı. _ Binbaşı duruşmaya sivil gelmişti. Üzerinde lacivert takım elbise, mavi gömkk, beyaz puanlı bir kravat var- dı. Sanık bölmesinin arkasındaki iz- leyici koltuklannda SHPli milletve- killeri, yabana konuklar, köylülerin kırk kadar avukatı ve Yeşilyurtlular vardı. Binbaşının tam karşısında da hâkimler ve gazeteciler duruyordu. şinin sayısı fazlalaşabilir. Abdur- rahman Müştak, Kamil Müştak ve köyden belki de tanık olarak dinlen- mesine karar verilen bu kışilenn, emniyette kayıtlan mevcuttur..." "Bu arzettiğim örgüt, köyün ör- gütsel sanıklannın çok olması. yine aynı köyde öğretmenlik görevi ya- pan kişinin 1988 jılı^da köyde can güvenliği kalmadığı nedeniyle ver- miş olduğu dilekçesinde. Yeşilyurt köyünün devlet ve her düzeydeki ki- şilere karşı tavır aldıklannı belirt- mesi..." Amaç, örgütü gizlemek "Yeşilyurt köyünde Kamil ve Ab- durrahman Müştak'ın bu olayda rol oynamasının nedeni. köyün ör- gütsel yapısını ve suçlanru örtmek, Mehmet Müştak ve Halil Müştak'- ın yakalanmasını engellemek, devlet güçlerini devam eden operasyonlar sırasında engellemek maksadını ta- şımaktadır. Operasyonun hemcn ilk gününde şikâyette bulunmuşlardır. Bu köyün örgütsel yapısını örtmek, devlet güçlerini zaafa uğratmak maksadıyla yapılmıştır. Yakalanan Mehmet Müştak'ın ifadesinde, Ye- şilyurt köyünde bütün köylülerin Kürdistan'ı nasıl kuracaklannı ko- nuştuklan, köyde örgütün dışında başka birşey konuşulmadığı, bütün köyün, örgütün vereceği görevi yeri- ne getirmeye hazır olduklan ve ör- güt tarafından verecekleri görevleri yapmakta hazır bulunacaklan ye- ralmıştır..." Binbaşının bu anlatımlanndan da anlaşılacağı gibi, sorgu, savunma- dan çok, "Bunlar zaten teröristtir. Her türlü şeyi yemeyi haketmişler- dir" mantığına. daha doğrusu sa- vunma yerine, şikâyetçileri suçla- maya dönüktü. Binbaşının avukatı da savunmayı • Sonunda gazetecilerin bir bölümü içeri girebildi. Ancak bazılan dışanda kalmıştı. Kapıdaki görevliler. kartında yazüı yayın kuruluşunu beğenmediğini, "Sen de gazeteci misin?" diye içeri sokmuyordu. Belli ki davanın birinci sorumlusu olarak gazeteciler görülmüştü polis tarafından. ••• Yeşilyurt köylülerinin mahkeme kapısında hak arama öyküsü, Türkiye'de iki yıl sürdü. Sakın bu karara bakıp da "Türkiye'de bok yedirmenin ne yargı konusu olacağı mahkeme var, ne de bu suçun cezası var" demeyin. Ne olur ne olmaz... Türkiye'de olmazsa, bunun bir de Avrupa'sı var. aynı mantıkla yapıyordu. Mahke- meye verdiği dilekçede de aypı man- tıgı izliyordu. Dilekçede şikayetçiler bir bir sıralanıp "şecereleri" ortaya dökülüyordu. Bakahm, "Bize bok yedirildi" diyenler. meğer ne suçlar işlemişler. Abdurrahman Müştak: Müvek- kilimi şikâyetinden önce terör hare- ketlerine isminin kanştığını ve adli- yeye intikal ettiğini gösterir delilleri sırasıyla sunmuş bulunmaktayız. Şöyle ki; Abdurrahrnan Müştak, si- yasi örgütlerle ilişki kurmak suçun- dan üç tane eyleminden dolayı hakkında fiş tanzim edilip bunlar- dan birinde PKK örgütüne yataklık ettiği yer almıştır. Aynca, 1984 senesinde adi bir suç- tan hakkında fiş tanzim edilip adlı- yeye sevkedilmiştir. Yine bu şahıs, Cizre'de iki polisin öldürülme olayı- na adlan kanşan Mehmet Müştak ve Halil Müştak'ın amcası olup ye- ğenlerini gizlemek ve yataklık yap- mak suçundan adli mahkemeye sevkedilmiştir. tşte müvekkilimin bu şahıs hakkındaki eylemlerinden dolayı düzenlediği tahkikat evrakı sebebiyle, diğer yeğenlerini de yanı- na alarak, müvekkilime suç isnadın- da bulunmuş ve işkenceden bahisle şikayetleri yağdırmıştır. Müvekkilime iftira Kamil Müştak: PKK'ya yataklık suçundan bir kaç kez mahkemeye sevkedilmiştir. Sırf mahkemeye sev- kedilen eylemlerini örtbas etmek için bu şekilde müvekkilime ıfürada bulunmuştur. Binbaşının avukatının listesi böy- le uzayıp gidiyor ve sonuç olarak şu noktaya vanyor: "Şikayetçilerin iddia ettikleri gibi işkence ve suimuamele gibi bir ola- ym gerçek dışı olup dış mihraklar- dan gelen tahriklerin etkisi altında dallandınlıp budaklandınlmış, ha- yali eylem yaratmak ve milleti gale- yana getirmek maksadıyla, müşte- kilerin yasadışı örgütlere kanşıp kendi suclannı örtmek için kendile- nnı sureti haktan tanıtıp, bu suretle kendilerini haklı tanıtıp temıze çık- mak istedikleri ve bilnetice hudut bölgesinde PKK örgütüne yardım yapmak suretiyle daha serbest hare- ket içinde çalışmak için, şerefli Türk subayı müvekkilim binbaşıyı bölge- den uzaklaşurmayı hedef alarak bu maksatla şikayet ve iddiada bulun- duklan anlaşılmışür..." Mahkeme tutanaklan İşte mantık bu. Burada hemen be- lirtmek gerekiyor ki, yukandaki an- latımlar, olanaklar ölçüsünde aynen ahnmış olup, tümce bozuklukJan bize ait değildir. Bizim de dilimiz bozulmadan mahkeme tutanaklanna gözatmayı sürdürelim. xxra. Mahkemenin en "heyecanlı" un- suru, elbetle "dışkı yedirme" savıy- dı. Ancak llçe tdareKuruluöylesine bir karar vermişti ki, "Dayak var ama dışkı yedirme kanıtlanamıyor" gibi bir anlatım kullanarak işi açma- zasokmuştu. Elbette bunlar llçe İdare Kurulu tarafından kanıtlanacak olsa, mah- kemeye ne gerek v-ırdı! Ama hukuki yapının bir gereği olarak, tlçe İdare Kurulu'nun karan, aynı zamanda davanın iddianamesini oluşturuyor- du. Köylülerin avukatlan, mahkeme heyetinden. "İnsan dışkısını müşte- kilerin ağzına sürüp sürmediğinin binbaşıya sorulmasını" istediler. Mahkeme heyeti savcıya sordu. Savcı da yanıt verdi: Talebin reddine - Bu hususta lüzumu muhakeme karan ile sanığın sıfatı itibanyle açı- lan bir dava olmadığından, talebin reddine karar verilmesi... Mahkemenin "Dışkınm binbaşı- ya sorulup sorulmaması konusun- daki karan: "Cizre İdare Kurulu'nun 8. 3. 1989 günlü lüzumu muhakeme ka- rannın gereği düşünüldükten sonra, birinci paragrafında 'Sanığa isnat edilen ağıza zorla dışkı sürdürüldü- ğünün gerçek olup olmadığının ke- sin şekilde acıklığa kavuşmadığ)' be- lirtikükten sonra, ikinci paragra- fından, müştekileri darp ettiği ka- naatine vanlmakta, TCK 245. mad- desi uyannca tecziyesi için dava açıldığı, görevsizlik karannın 2. pa- ragrafında da aynen 'Ağıza zorla dışkı sürüldüğünün gerçek olup ol- madığımn kesın açıkbğa kavuşma- dığı' cümlesi kullanıldığı ve yine • aynı karann 2. sayfasında Kamil Müştak aracıkğıyla köy okulundan getirtilen insan dışkılannı Kamil Müştak'a buyruk vererek diğer kişi- lere sürdürdüklerinin bahsedılmedi- ğj görülmekte. bu konuda lüzumu muhakeme karannda tavsive yer verilmediği değerlendirilmediği ci- hetle, sanığa sual sorulmasına yer bulunmadığına oy birliğiyle karar verildi... Böyle sonı, sorulamaz İşte Yeşilyurt davasının geldiği nokta; binbaşıya dışkı yedirtip ye- dirtmediği konusunda soru sorula- maz. Hem de mahkeme karanyla... XXIV. Dava böyle sürüp gitü, sekiz ay. Binbaşıya dışkı yedirip yedirmediği sorulamadı bile. Oysa ortahgı ayağa kaldıran sav buydu. Sonunda mahkeme, karar aşa- masına geldi. Birçok konuda huku- ki tartışma \ardi bu davada. Bun- hatta daha da ötelere gıtmesine ne- den olan manuk. Efrada suimuamele Sonunda binbaşı "efrada suimua- mele"den mahkûm oldu. Bunca gü- rültünün, tepkinin ardından, mah- keme şu karan verdi: "Sanığın hareketine uyan TCK'- nin 245. maddesi uyannca üç ay müddetle hapsine ve aynı müddetle memuriyetten mahrumiyetine, TCK'nin 59/2. maddesi uyannca, cezasının 1/6 'sı indirilerek, sanığın iki ay on beş gün müddetle hapsine ve iki ay on beş gün müddetle me- muriyetten mahrumiyetine, 3506 sayıh kanunla değişik 647 sayılı kanunun 4. maddesi uyannca hapis cezasının beher günü, takdi- ren 5 bin liradan paraya çevrilerek; sanığın neticeten 375 bin lira ağır para cezasıyla tecziyesine ve iki ay on beş gün memuriyetten mahrumi- yetine; paranın miktan ve satınalma gü- cü gözönünde bulundurularak ve her taksidi 37 bin 500 lira olmak üzere, on ayda ve o*n eşjt taksitle tah- sile; taksitlerden birisinin zamanında ödenmemesi halinde, kalan taksitle- rin muacceliyet kesbederek defaten tahsiline; Saıuk binbaşıyla tarnk muhtar Binbaşı (solda, sanık bölınesinde) duruşmaya sivil gelmişti. Üzerinde lacivert takım elbise, mavi gömlek, beyaz puanlı bir kravat vardı. Sanık bölmesinin arkasındaki izleyici kol- tuklannda SHP'li mUlervekilleri. yabancı konuklar, köylülerin kırk kadar avukatı ve Yeşilyurrlular var- dı. Binbaşının tam karşLSinda da ha- kimler ve gazeteciler duruyordu. Ye- şilyurt köyü muhtan Abdurrahman Müştak ise (sağda, tanık kürsüsün- de), belli ki "çarşüık" elbiselerini giymiş, çevresine hayret dolu gözler- le bakıyordu. Belki de. 1989'un ocak ayında yazdığı yakınma dilekçesi- nin, üzerinden aylar geçtikten sonra, 1989'un eylülünde böyle bir davaya dönüşmesinin şaşkınuğmı yaşıyordu. (Fotoğraf: CUMHURİYET) lardan bin de binbaşı işkence suçun- dan mı (TCK 243) yoksa efrada sui- muamele (TCK 245) suçundan mı mahkum olacakü? Avukatlar esas hakkındaki müta- laalanna "Olayın insanhk dışıhğı ve iğrençlıği. vereceğiniz karann so- rumluluğunu arttırmaktadır. Vere- ceğiniz karar ya kamu vicdanım bir ölçüde olsun rahatlatacak ya da iş- kencecilere cesaret verecektir" tüm- cesiyle başlıyordu. Vanlan sonuçla ilgili olarak avu- katlar. bir konunun alünı çiziyorlardı: Biz birbüimizi biliriz "Neden müvekkillerin ağız ve yüzlerine insan dışkısı sürüldüğü ol- gusu üzerinde bu kadar önemle du- ruyoruz? Sanığa bu eylemi nedeniy- le aynca ceza verilmeyeceği. sanığın suçunun vasfımn değişmeyeceğini bizler de bibyoruz. Nedeni açıktır. İşkence insanhk suçudur ve iğrençtir. Ancak insanla- nn ağız ve yüzlerine insan dışkısı sürdürerek yedirmek ise, daha da iğ- rençtir. Esasında İlçe İdare Kurulu'- nun dışkı yedirme eyleminin kesin şekilde acıklığa kavuşmadığj kanısı- na varmasmın nedeni de, öyle çok karmaşık değildir. Aksine çok açık- tır. Bu kanıya vanlmasında, insan haklan kavramı ve özünde insan onuru anlayışı değil. yalnızca politik kaygılar etken olmuştur. Bir başka deyişle, devlet 'Benim memurum in- sanlanma insan pisliği yedirmiştir" divememektedir..." İşte belki de olayın bu noktalara. sanığın sabıkasının bulunmayışı, cezasının tecili halinde, müddeti anı- nda ileride ikinci bir suç işlemeyece- ğine kanaat getirilmekle, Sanığa verilen cezalann 647 sayıh kanunun 6. maddesi uyannca tecili- ne..." Karar kesinleşiyor İşte davanın ilk karan bu. Yeşilyurt köylülerinin avukatlan, bu karara itiraz ettiler. Yargıtay ka- ran bozdu. Sonuç olarak, binbaşı- nın aldığı ceza dörtle çarpıldı. Çün- kü dört şikayetçinin işkence raporu vardı. Ağır Ceza'nın verdiği karar, her kişi için ayn ayn uygulandı ve sonuçta karar kesinleşti. Yeşilyurt köylülerinin mahkeme kapısında hak arama öyküsü, Tür- kiye'de iki yıl sürdü. Sonunda bin- başı mahkûm olmuştu. Kesinleşen karara göre. işlediği suça ilişkin ka- rar üç aşamahydı. Birinci aşama: "On iki ay hapis..." İkinci aşama: "Hapis cezasının bir buçuk mil- yon lira para cezasına çevrilmesi..." ...ve üçünçü aşama: "Verilen cezalann tecil edilme- si..." Sakın bu karara bakıp da "Tür- kiye'de bok yedirmenin ne yargı ko- nusu olacağı mahkeme, ne de bu su- çun cezası var" demeyin. Ne olur ne olmaz... Türkiye'de olmazsa, bunun bir de Avrupa'sı var... SÜRECEK Dil eğitimi veren devlet okulları Brunel College of Technology Ashley Down Road, Bristol, BS7 9BU Tel: 9.9.44 272 24 1241 faks: 9.9.44 272 24 9134 Başvuru: David Hughes Canterbury, Christ Church College of Higher Education Carterbury.Kent,CTl IQU Tel: 9.9.44 227 45 84 59 faks: 9.9.44 227 47 04 42 Başvuru: Mandy Hammersley Chıchester College of Technology Westgate Fields, Chichester, WestSussex,PO19ISB Tel: 9.9.44 243 78 63 21 faks: 9.9.44 243 77 57 83 Başvuru: Peter Brown Chippenham Technical College Cocklebury Road, Chippenham. SN15 3QD Başvuru: Mrs. M.G. Waugh City of London Polytechnic Old Castle Street. London. E1 7NT Tel: 9.9.4471 283 1030 faks: 9.9.44 7162328 58 Başvuru: LSCS Faculty Registry Clarendon College of Further Education The Language Centre. 4 Hamilton Road, Nottingham,NG51AV Tel:9.9.44602691198 faks: 9.9.44 602 42 24 57 Başvuru: Doreen Nash Colchester Insütute Sheepen Road, Colchester, Essex,CO3 3LL Tel: 9.9.44 206 76 1660 faks: 9.9.44 206 76 3041 Başvuru: Tony Kidd CoUege of St. Mark and St. John Derriford Road, Plymouth, Devon,PL68BH Tel: 9.9.44 752 77 7188 faks: 9.9.44 752 78 66 22 Başvuru: Rod Bolitho Cheltenham Intemational Language Centre Cheltenham&Gloucester College of Higher Education, Francis Close Hall. Svvindon Road, Cheltenham, Glos, GL50 6DT Tel: 9.9.44 242 53 29 25 faks: 9.9.44 242 53 29 26 Başvuru: Gillian James Coventry Englısh Centre Coventry Technical College, The Butts, Coventry, CV13GP Tel: 9.9.44 203 25 67 93 faks:9.9.44203 520164 Başvuru: Jan Whetstonc Dundee College of Further Education 30 Consütution Road, Dundee, DD3 6TB Tel: 9.9.44 382 291 51 faks: 9.9.44 382 291 51 Başvuru: Alec Edwards Ealing ollege of Higher Education Grove House. 1 The Grove, Ealing, London, W5 5DX Tel: 9.9.44 815795000 faks: 9.9.44 81566 13 53 - Başvuru: John Cleeg Eastboume CoUege of Arts and Technology St. Anne's Road, Eastboume, EastSussex,BN212HS Tel: 9.9.44 323 64 47 11 faks: 9.9.44 323 41 2239 Başvuru: Patrick Birdsall East CardifTs Tertiary College Trowbridge Road, Rumney, Cardiff,CF38X2 Tel: 9.9.44222 7942 26 Başvuru: M.E. Hancock Eaton Hall Intemational Retford, Nottinghamshire, DN22 0PR Tel: 9.9.44777 706441 faks: 9.9.44 777 86 0415 Başvuru: Ann Whitfıeld Filton College Filton Avenue, Bristol, BS12 7AT Tel: 9.9.44 272 69 4217 faks: 9.9.44 272 23 64 50 Başvuru: Sue O'Connell Gloucestershire College of Arts&Technology 73 The Park, Cheltenham, Gloucestershire. GL5O2RR , Tel: 9.9.44 242 53 2128 faks: 9.9.44 242 53 20 23 Başvuru: Paul Burden SÜRECEK POLITIKAVEOTESI MEHMED KEMAL Raui Bey'in (Orbay) anıları yeniden yayımlanıyor. Vaktiyle bu anıları okurken bir şey dikkatimi çekmişti. Belli bir çevrede çok partili demokrasiye karar verildiği zaman Ismet Paşa, Rauf Bey'i Ankara'ya çağınyor, di- yor ki: "Demokrasiye yöneleceğiz, parti kurdurmak istiyo- ruz. HalkPartisi'nin karşısında bir parti gerekli. Muhalif- lerin başına geçip bir parti kursan, gene eskiden olduğu gibi kardeşçe siyaseti yürütsek." Rauf Bey'in yanıtı şöyle oluyor: "Paşam neden siz hep iktidarda oluyorsunuz da biz muhalefette kalıyoruz? Ben bunda yokum." Bütün bu görüşme ve soruşturmalardan sonra Celal Bayar bulunuyor. ismet Paşa'ya politik arenada Şevket Süreyya hep ikinci adam der. Ama birinci adam olmaya çok yakındır. Gazi'yi atlamasın diye ikinci adamlıkta kalır. Gazi, Anadolu'ya çıkmış, örgütlemeye başlamıştır. Is- met Paşa Istanbul'dadır ve kararsızdır Ne yapacağını kesin bilmiyor. O sırada Ordu Komutanı Karabekir Paşa'ya bir mektup yazar: "...işte biz emrimizde hiçbir kimse ve hiçbir şeyle ilgi- lenmeksizin durumu acı ile görüp kan ağlıyoruz. Dua- dan başka elimizden birşey gelmiyor. Malatyalılarbana Malatya mebusluğunu teklif ediyorlar, ne dersin?" öte yandan da Atatürk, Karabekir'e Moskova'ya gide- cek olan delegelerin başına geçmesini önerir. Karabe- kir, ordu komutanlığında direnir. Moskova'ya gidecek olan heyete katılmaz. Bu sırada padişah yanlıları da eksik değildir. Padişah Vahdettin, bir Ingiliz zırhlısına binip kaçarken, "Millet bir sürüdür, ben de onun çobanıyım" demiştir. Bu anımsatıldığında padişah yanlıları gittikçe azalır. Birinci, ikinci cumhuriyettartışmaları yapılırken Ismet Paşa'nın durumu ortaya çıkar. Cumhuriyet'i numarala- mak, Demokratların 14 Mayıs'ta iktidara gelmelerinde ortaya ablmış, pek ses vermemiştir. Sonra bir de 27 Ma- yıs askeri harekatından sonra önerilmiş. ihtilalin lideri Cemal Gürsel de bunlara katılanlardan, Ismet Paşa var gücüyle karşı çıkanlardandır. önerilere karşın fazla yandaş bulmamıştır. Her iki Meşrutiyet döneminde cumhuriyet pek akla gelmemiştir. Belki, meşrutiyetlerde birazdemokrasi dü- şünülmüştür. Ama bunların mumaralarla bir ilgisi yok- tur. Ismet Paşa hep devletten yana olmuştur. Önce devlet var, sonra bu devletin içinde ne yapılacaksa yapılacak- tr. Partili demokrasiye geçilirken arkadaşlarından yar- dım istemesi (Bayar'dan, Mareşal'den) bunun içindir. Ismet Paşa'nın atttan alta gücünü bilenler buna yanas- mamışlardır. Ismet Paşa devlet adamıdır, hiçbir zaman yasaların dışına taşmak istemez. Cumhuriyet'in kurulu- şundan bu yana birçok sorumlu Yüce Divan'a gitmiştir. Bütün uğraşmalara karşın kimse Ismet Paşa'yı Yüce Di- van'a yaklaştıramamıştr. Varlık Vergisi, Muğlalı Olayı. birtakım siyasal cinayetler Yüce Divan yolunu acama- mıştır. Genç bir gazeteciydim. Muğlalı olayını Demok- ratların gündeme getireceğini duymuştum. Bunu Ismet Paşa'ya söylediğımde gülmüş, "Getirsinler bakalım" demişti. Ismet Paşa muhalefetteyken genç gazetecilerle senli benliydi. Kemal Tahir'in notlarını okuyorum, "Ben Inönü'nün Milli Şef olduğu dönemde tam onbif-yıl haksız etaalt- hapiste yattm" der, devlet adamlığını pekiştirir. Şimdiki devlet adamlarına bakıyorum, devletten de, devlet adamlığından da çok uzakta görünüyorlar. Her şeye biraz daha geniş açıdan bakmak gerekiyor, ne der- siniz? BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Platon'un on kıtaplık felsefe diyalogu... Bir no- ta. 2/ Uluslararası Basın Enstitüsü'nün simgesi... Cımri. 3/ Bir şiirde uyak- tan sonra yinelenen aynı anlamdaki sözcük ya da eklere verilen ad... Vücut- ta biriken azotlu madde. 4/ Kişinin dış dünyayla ilişkiyi reddederek kendi iç dünyasına kapanması. 5/ Lantan elementinin simgesi... Avuç içi... Su. 6/ Kadın hapishanesi. 7/ Güney Amerika'da bir ülke... Anlama ye- teneği. 8/ Güneydoğu'da yaşayan yan evcil sığır cinsi... Bir çalgı. 9/ Bir kuruluşun simgesi olan ve ya- kaya takılan ufak nesne... Yaban- YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tolstoy'un tanınmış bir romanı. 2/ Eskrimde bir karşılaşma türü... Spor karşılaşmalannda seyircileri coşturan kimse. 3/ Oyunda ortaya konan parayı iki misüne çıkarma... Alev. 4/ Bazı vakıf kuruluş- lannda yoksullann doyurulması için aynlan ödenek. 5/ Burna çekilen keyif verici toz... Satrançta bir taş. 6/ Tellür elementinin simgesi... Türk müziğinde bir makam. 7/ Küçük ağıl... Nişan. 8/ Gözdeki canlılık... Sarp bölgede kurulmuş Kafkas dağ köy- lerine verilen ad. 9/ Aynı adli ağacın kabuklan çizilerek elde edilen ve eczaalıkta kullanılan recine. BtSMtLKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1979,279,292 Bismil ilçesi. Başhan köyünde kain 107 ve 147 nolu parseUere davacılar Hazine, Emin Aydın ve Şehmus Aslan tarafından davalılar ölü Şerif oğlu Ramazan Çelebi (Tangüner) ile Mehmet Çelebi (Tan- güneT) aleyhlerine mahkememize açılan tespite itiraz davasının yapı- lan açık yargılaması sırasında; Davaülar ölü Şerif oğullan Ramazan Çelebi (Tangüner) ve ölü Mehmet Çelebi (Tangüner) mirasçılannın tüm aramalara rağmen davaya dahil editaıelen içın tebligata yarar açık adreslerinin ve knnler olduğunun tespit edilemediğinden 7201 sayıb Tebligat Kanunu'nun 28 ve devamı maddeleri uyannca duruşmanm atıb bulunduğu01.03. 1993 günü saat 9'da mahkemede bizzat veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksı takdirde yokluklannda dosyadaki mevcut de- lillere göre haklannda karar verileceği daveüye yenne geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 08 01.1993 Basın: 45664 ILAN ÜSKÜDAR ASLİYE 3. HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN EsasNo: 1992'247 Davalı Aysel İbiş vekili tarafından, Ankara, Şentepe, Kayalar Mah. 2115 Sokak No:2'de mukim davalı Fehmi İbiş aleyhine açılan şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davasının dumşmasında. Davalının yukanda yazılı adresıne göndenlen tebügatı bila tebliğ iade edilmiş ve yapünlan zabıta tahkıİcatında da adresi tespit edile- memiş olduğundan ilanen tebliğine karar verilmiş bulunmakla, dava- lı Fehmi tbiş'in 28.1.1993 günü saat 11 00'de bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, HUMK'nın de- ğişik 213 ve 377. maddelen uyannca tebliğ edilen gün ve saatte mah- kemede hazır bulunmadığı takdirde, tahkikat ve yargılamarun yoklu- ğunda devam edıp hüküm verileceğj ve tüm delillerinı 10 gün içerisin- de mahkemeye bıldinp, duruşma gününden evvel toplatması hususu, dava dilekçesi tebliği yenne ve duruşma gününü biklirir tebligat yeri- ne kaim olmak üzere ilan olunur. 4.1.1993 Basın: 183
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle