Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 OCAK 1993 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
DÎZÎ 13
YEŞİLYURTTAN
STRASBOURG'A
B i r d ı ş k ı
yedirme öyküsü
CELAL BAŞLANGIÇ
-1-
I.Buluşma saati gelmişti.
Dışanda yağmur, karanlık, bir
de soğuk var.
Elektrikler biraz önce kesildi.
Otuz kişilik yer sofrasından, geriye
tabaklardaki artık kalmıştı. Sıynl-
mış kuzu kemikleri ve pirinç tane-
lerine, solgun mum ışıği vuruyor-
du.
GünJerdir yaşananlar, denn çiz-
gilerc dönüşüp sofranın çevresin-
dekı herkesın yüzüne yapışmıştı
gölgegölge. SuskunJuğun sesi ege-
mendi; ıç çekme, öksürük tesbih
şakırtısı. çakan çakmak. sönen
çakmak...
Yeşilyurt köylüleri bekhyordu.
Soğuk bir karanlıktaydılar mutla-
ka. İyice büyümüştür korkulan.
Kalkmak gerekiyor.
- Bengıdnorum.
• Sankı boşluğa düşmüştü bu ses.
GözJer gizliden gizliye birbirine
değdi.
-Beklebırdakika...
Bu Cizre Belediye Başkanı Ta-
hir Vesek'ti. Belli ki gecenın bu sa-
atınde evinden bir kişinin tek ba-
şına dışan çıkması, onu tedirgjn
ediyordu.
Yemek boyunca ayakta dikilip
duran ınce uzun gence parmağinın
ucuyla belli belirsiz bir ışaret yaptı.
Fırlayıp çıku kapıdakı.
Dışanda yağmur. soğuk, bir de
karanlık vardı. Tahir Vesek cama
doğru uzattı elini:
Sorgulamalar, sankikamuoyuyoklamasıydı. Referandumda, seçimde kuHanüan oy sonduyordu
Devletin gücü, neyin öcünüahyor?
Cizre'nin karanlık sokaklarmda insanlan korku bekliyordu. Bir anlamda korku, krallığını ilan etmi
- Şimdi gide-
• Dış kapı açıldı.
Çevredekiler kartal
bakışlı; elleri kabzaya bir
solukta uzanacak kadar
tetikte. Yağmur, soğuk.
bir de karanlık. Hâlâ
bekliyordur Yeşilyurt
köylüleri. îlri koldan iki
insan kümesi, elektrik
direkierinin diplerinden
karanJığa doğru daldı.
bilirsin. İşin bı-
tince çocuklar
seni geri getirir
Sakın sokaklar-
da yalnız gez-
me...
Oda geniş bir
avluya açılıyor
Avlunun çevresı
kale gibi yüksek
duvarlarla çev-
rili. Amansız bir
kan davasının
ürünü bu duvar-
lar. Avludan dış
kapıya kadar uzun bırkondorvar.
Hergirintide fiîinta boylu birgenç
bekliyor.
Dış kapı açıldı. Çevredekiler
kartal bakışL; elJen kabzaya bir
solukta uzaoaeak kadar tetikte. -
Yağmur, soğuk. bir de karanlık.
Hala bekliyordur Yeşilyurt köy-
lüleri.
İki koldan iki insan kümesi,
elektrik direkierinin diplerinden
karanlığa doğru daldı. Bir "U" bi-
çiminde sarmışlardı çevremi. Ce-
ketlerinın yırtmacı, bir kabza ka-
lınlığında açılmışu. Soğuğa ve yağ-
mura bir de karanlık eklenınce. or-
talık olduğundan da ürkünçleşi-
yordu.
Hedefbüyüyordu
- Arkadaşlar. gelmenize gerek
yok. Ben gıderim. Şu anda oldu-
ğundan daha fazla hedefte değil
miyiz?
"U "nun sol başındakı. gruba
egemendi:
- Merak etme. Görmesı gere-
kenler zaten görmüşlerdir bia. Sen
işini yap. Biz bekJeriz.
öyle yerler ve öyle anlar vardır
ki, insan kendine "Burada ne işim
varT' diye sormadan edemez. Işte
Cizre'nin karanlık sokaklannda.
su birikintilerinin üzerinden atlaya
atlaya yürürken. soğukla beraber
bu soru da dönüp duruyordu ha-
vada:
- Burada ne
işim var?
II. Güneydo-
ğu'da büyüK bir
gözaltı dalgası
yaşaruyordu.
Yerel seçimlere
birkaç ay vardı.
Bölgenın hemen
her yanından yo-
ğun gözalü ha-
berleri gelmeye
başlamıştı.
1989'a, Güney-
dogu gözaltılarla
giriyordu. Gün-
düzleri gazete-
nin, geceleri evin telefonu susmu-
yordu bir türlü. Silvan'dan Siirt'e,
Batman'dan Cizre'ye uzanan bir
çizgiden, süreklı gözaltı haberleri
geliyordu. İki ortak özellik vardı
gelen haberlerde. Binncisi. gözaltı-
na alınanlar arasında sekiz-on
yaşında çocuklar bulunuyordu.
Ikincisi de gözalüna alınanlann
neredeyse tümü SHP yönetıcisı,
üyesi ya da seçmeniydi.
Gözaltına alınananlara yönelti-
len sorular da iJginçti:
- Referandumda ne renk oy kul-
landın? Oyunu neden SHP'ye veri-
yorsun?
Sanki bir tür kamuoyu yokla-
ması yapılıyordu. Ancak bu "'Gü-
neydoğu usulü" olduğu için "de-
nekier'" gözaltına ahnarak gerçek-
leştiriliyordu.
O günlerde yöredeki bazı görev-
lilere göre Kürt kökenlı SHP'lıler-
le PKK'lılar arasında pek fark
yoktu. Birinin liden Ankara'da
oturup tatil günleri İstanbul'a gidi-
yordu. Diğerinin liden ise Şam'da
oturup, tatilini Bekaa'da geçın-
yordu.
Güneydoğu"da bu gözaltı dalga-
sı yaşanırken SHP'de de "Görev-
den alma" dalgası vardı. 1989'un
Ocakında, Batman'dakı SHP'liler
değişik bir yöntemle görevden
alındılar
25 Mart Yerel SeçimJeri'ne bir-
kaç ay kaldığı için SHP Batman
İlçe örgütü bir "seçim korrutesi"
kurmuştu.Bu komitede görev
alanlar evlerinden, işyerlerinden,
kahvelerden toplanmaya başladı-
lar birer ıkışer. Dikkat çeken nok-
ta, gözalüna alınanlann hem
SHP'b olması. hem de "seçim ko-
mıtesi"nde görev almasıydı.Artık
iş espriye dökülmüştü:
- Hep genel merkez görevden
alacak değil ya, bu kez de polıs gö-
revden alıyor seçılmış SHP yöneti-
cılerini...
SHP'nın Batman İlçe Başkanı
Sahh Aktan'dı. Bölgede "gözaltı
dalgası" başlayınca.Salihındete-
lefonlan sıklaşü:
- Bugün SHP'nin iki yönetım
kurulu üyesıyle, yirmi üç üyesinı
gözaltına aldılar...
Ertesi gün bir telefon daha:
- Gözalüna almalar sürüyor.
Dün gece alınanlar arasında bir
yönetim kurulu üyesiyle otuz
SHP'Ii var.
Telefon eden yine Salih Aktan'-
dı:
- Yeni gözaltılar var. İki yöne-
tim kurulu üyemizle on beş üyemiz
daha gıtti...
Artık sor-
marun zamanı
gelmişti:
- Salıh. senın
dışında yönetim
kurulu üyesi
kaldı mı dışan-
da?
Telefonun
öbür ucunda
uzun bir süre
sessiz kaldı Sa-
lih. Belli kı ka-
fasından şöyle
bir saydı SHP'-
nin Batman İlçe
Yönetim Kurulu üyelerinı. Neden
sonra konuştu:
- Sahi yahu, dışanda tek kalan
yönetim kurulu üyesi benım. parti-
nin.
" "Saîıh Aktan"ı uyarmalrydı r
- O zaman hemen bir avukat ar-
kadaşına haber ver. Bu gece de
senı gözaltına alırlarsa, o beni ara-
sın...
Ertesi gün telefon eden, Safih
Aktan'ın avukat arkadaşıydı. Dün
gece de Salih'i gözaltına almışlar-
dı.
III.
9 Ocak 1988 tarihli Cumhuri-
yet'te bir haber:
"Siirt'te 57 SHFli gözalünda "
Tam biryıl sonra, 11 Ocak 1989
tarihli Cumhuriyet'te, neredeyse
aynı haber:
"Batman'da 50 SHP'li gözalün-
da."
Bu yıllarda Batman, Sürt'in ilçe-
sı. 1988'deki "Gözaltındaki SHP'-
liler" olayını. o tarihte Sıirt Valisı
olan Selami Teker şöyle açıklamış-
ü :
- Gözalünda SHP'liler varsa. bu
tesadüften kaynaklanıyor...
Tam bir yıl sonra Batman'da
yaşanan gözaltı olayını, 1989'un
Siirt Valisi Atilla Koç da şaşılası
benzerlikte bir tümceyle açıkla-
mışü :
- Gözalüna alınanlar arasında
SHP'lılenn bulunması tesadüftür
SHP'nin Güneydoğu'ya bir he-
vet gönderme-
si,böylesi"tesa-
düflerin" yöre-
de biraz fazla
üstüste gelmesi
sonucu gerçek-
leşti. Diyar-
bakır'a inen
ucakta SHP
Merkez Yürüt-
me Kurulu
CvesiHalilAk-
ytiz, Manisa
Milletvekili Er-
doğan Yetenç
ve Mardin Mil-
letvekili Ad^an
Ekmen vardı. SHP heyetının ilk
durağı Silvan oldu. İlçe binasını,
gözaltına alınanlann yakınlan
doldurmuştu. Herkes bir gözalü
öyküsü anlauyordu.
Silvan'dan sonraki durak Bat-
man 'dı. SHP heyetinin ilk ışi. Bat-
man Kaymakamı Ali Ülger'e uğ-
ramak olmuştu. SHP'lilerin Kay-
makam Ülger'den ıstediği. gözalu-
ndaki Uçe başkanlan Sajıh Aktan'ı
görmekti. Kaymakam Ülger, mil-
letvekillerini umursamaz bir tavır-
la konuşuyordu:
• Öyle yerier ve öyle anlar
vardır ki, insan kendine
"Burada ne işim var?" diye
sormadan edemez. İşte
Cizre'nin karanbk
sokakiarmda, su
birikintilerinin üzerinden
atlaya atlaya yürürken.
soğukla beraber bu soru
da dönüp duruyordu
havada: Burada neişim
var?
Kaymakam kendindenemin
- İlçe başkanınız gözaltına alın-
maz diye bir kural yok. Herkes gö-
zaltına alınır. Siz yolda gezerken
hiç kimse sıze "Buyrun, ifade ve-
rin" çağnsında bulunmaz.
Heyet başkanı Halıl Akyüz, bi-
raz da tehdit kokan bir anlatımla,
Kaymakam Ülger'i ıkna etmeye
çalışıyordu
-Gözaltındaki ilçe başkanımızı
göstermezseniz, Salıh Aktan'ın iş-
kence gördüğü izlenimı uyanacak
bizde. Bunu da Türkiye ve dünya
kamuoyunaaçıklayacağız Hiçde-
Dörtyıbhr sürüyor "Yeşilyurt
köylüierine dışkıyedirme''
davası. 1989'un ocak ayuıda
Cizre'debaşladı dava. Oradan
Ankara 'ya taşınâıbir ucu, diğer
Güneydoğu'da olağan
uygıdanudararasınagirmişti,
kolayaçıklanabilirdi. Amaikinci
savları, tûyler ürpertîciydi.
Yeşilyurtköylüleri' Bize insan
Metnurin Muhakematı
hakktndaki kânun nedeniyle ilçe
idarekurulu ileil idarekurulu
arasındagidkngelen dosya,
Ankara dangönderilen
İnsan Hakları Komisyonu na
kadar gitmesine yolaçtı.
Çünkü verilenkarar vehukuki
yapılanma nedeniyle "dayak
atma'savı,Türkiye'deki .
mahkemelerde davakonusu
olamadı, Bunun üzerinede
Strasbourg 'a kadar gitti.
Yeşilyurt sadece bir örnek. Bir
yanıyla bölgedekihukuki
6////^} Y/^//VZf/buııoktayü,işteböyiegeBndi
ucu da Strasbowg 'a.
İkisavı vardt Yeşilyurt
köylülerinm:
Birincisi "Bizdövüldük, işkence
gördük"diyorlardı. Haydibu,
pbliğiyedirildi"diyorlardı.
Açüan soruşturmalar, verilen
görevsizlikkararları,
OlağanüstüHalBölge
Vaâliği'nin hukukiyapısı ve
müfettişler... Vesonuç:
"Dayak vardv ama dışkı
yedirme yoktur."
İşte bu karar, Cizre 'de başlayan
davanm Strasbourg'dakiAvrupa
Korku ve dayağınfotoğrafi
İdii girişinde bir genc pantolonunun paçasını dizine
doğru sıyırryor. .Mardin Milktvekili Adnan EkmenV
"Bak işte" di>or, "postallannın burunlarıvla
vurdular. Bacağımda morarmadık yer kalmadı."
Beyaz çorabııun üzerinde halka halka beürgin
morluklar \ar. Birden farkına varıyor dayak tan
yakınan genç. Vlillervekillerinin yantsıra çevrede
gazeteciier de var. Onun paçasını sı\ ırmış durumunu
deklanşör şakırtıları arasında görüntülü>orlar.
Paniğe kapılıyor birden. Sağ eli> le gazetelerdeki gibi
gözterine bant atıyor. Avucuyla sımsıkı kapatrv or
gözlerini. Ortaya insan olarak utanılacak bir görfintfi
çıkıyor. Gazeteci için ise "Korku ve dayağuı müthiş
birfotoğrafı."(Fotoğraf CENGİZ MUMAY)
ğilse birkaç metreden, ı'ıem de hiç
konuşmamak koşuluyla görmek
ıstıyoruz gözaltındaki SHP'lıleri.
Kaymakam Clger, yapuğı işten
emindi:
- Yapılan işlem yasaldır.
Bu sözler, Mardin Milletvekili
Adnan Ekmen'i kızdırdı:
- Buradaki insanlar, bazı görev-
hlere göre, potansıyel suçludur.
Hatta gözaltındakilerin sorgula-
malan sırasındakı suçlamalar, ge-
nel başkammız Erdal Inönü'ye ka-
dar gidiyor. Biz buradan sorgu-
lama sırasında gözaltındakilere iş-
kence yapıldığı inanayla aynli-
yoruz. Mecbs kürsüsünden bunu
Türkiye ve dünya kamuoyuna açı-
klayacağız.
Bu sözler-
den pek etki-
lenmişe ben-
zemiyordu
Baunan Kay-
makamı.
SHP heyeti
pek bir sonuç
alamadan
aynldı kav-
makamlık-
tan. Sırada SHP ilçe bınasındaki
toplantı var.
Büyük bir kalabalık bekliyor
milletvekillerini. Binada bulunan-
lar. kocaman gözenekleri olan bir
eleğin üzerinde dururcasına tedir-
gindıler.Usulca konuşuyorlar,
sanki görünmemek için çeİcetleri-
nin içine büzülüyorlardı. Üzerinde
durduklannı duyumsadıklan ele-
ğin gözenekleri, bitmek bilmeyen
gözaltı dalgasıydı Yüzlerinden,
polisteki yakınlan için duyduklan
endişe, belki de bu geceyansı alınıp
götürülme korkusu. çızgi çızgi akı-
yordu.Sanki göriinmez birel, koca
eleği şöyle bir sılkeleyınce, kör ka-
ranlıkta evler basılacak, uykula-
nndan fırlayan insanlar, gözleri
bağlanarak bilinmez yerlere götü-
rülecekti.
Kimi torununun, kimi kızının,
gelinin. oğlunun nasıl gözalüna
alındığını anlatıvordu. Sanki koca
Batmanin hemen her evinden bir
ya da birkaç kişi gözaltına ahnmış-
ü. Herkes yana yakıla bir tümce
ulaştırmaya çalışıyordu Ankara'-
dan gelenlerin kulaklanna:
Partiye gelmeyelim
- Hergün bıa yakalayıp goture-
ceklerse, biz bir daha partiye gel-
meyelim.
- Gözaltına alınanlann on beş,
yirmisi işçi. Şimdi de otuz gün işe
gelmedikleri için işten aülacaklar.
• Dükkânm arabk kapısmdan girdim. îçeride^kiz kişi
oîuruyordu. ŞekizideYeşilyurtlu. HasipKaplan'm bana
İdil'deverdiğidilekçenin fotokopisini uzattılar: "Okudun
tnu bunu?.." Karanbkta bir daha yüzlerinebaktım.
Okumuştum ama inanamıyordum. Üstünebasa basa
sordum: "Sizeinsanpisliği mi yedirildi?" Sekizi birden
kafasını saîladı: "Evet, hepimize birden insan pisliği
yedirümiştir."
Çok arkadaşımız var bu yolla işten
aülmış.
- Daha konuşmak istiyoruzama
korkumuzdan konuşamıyonız.
- Gazeteciler yazm bunu, polis
korkusundan sokaklarda dolaşa-
mıyoruz.
- Siz gjdin. görürsünüz, birkaç
gün içinde nezarethaneler yıne do-
lacak.
Toplantıda bulunan Siirt Baro-
su Başkanı Zeki Ekmen, salonda-
kıleri yaüştırmaya çalışıyordu:
- Savcılan işkenceye karşı du-
yarlı olmaya çağınyoruz. Konuya
insan haklan açısından bakıyoruz.
Bu kötü uygulamalar hangi parti-
nin hangi üyesinin başına gelirse
gelsın, yine aynı tavn koyacağız.
Bölge insanı bir yandan korku-
yor, bir yandan da yaşadığı olayla-
n mizaha dönüştürüyordu. öykü-
leri hep gözalü üzerineydı. Fırsat
buldukça anlatıyorlardı.
İşlediği belirgin bir suçu yoktu.
Ama gözaltına alınmışü bir kez.
Gözleri bağlı olduğu için karşısın-
dakı sorgucuyu göremiyor, sesini
duyuyordu yalnızca:
- Söyle bakalım ne yapün?
Şöyle bir düşündü; birşey yap-
mamışü. Arkasından gelecek da-
yaktan korksa da bir anlığına ce-
saretıni topladı ve "'Birşey yapma-
dım vallah" yanıünı verdi. Bekle-
dıği tokat gelmemişti. Sorgucu dü-
şünüyor olmalıydı. Ortada belir-
gin bir suç olmadığı için, soru sor-
makta güçlük
çekiyordu anla-
şılan. Sonunda
sorgucu. kararlı
bir sesle emir
\erdi:
- Bana ha-
\ atını anlat.
Belki birşey
>apmışsındır.
Bundan ko-
lay ne vardı!
Başladı anlatmaya:
- Köyde doğdum, köyde büyü-
düm. Yedi yaşından beri, afeder-
sin, çobanUİc yapıyorum...
Atatûrk de çoban
Daha sözünü bıtirmemişti kı,
dünya başına yıkıldı. Yediği toka-
djn şiddetiyle sandalyeden düştü.
Sorgucu çok kızmış, bağinyordu:
- Ulan çobanlık ayıp mı?
Atatürk de çobanlık yapmıştı.
SHP eğilimli bir köy imamının
ağızına, gözalündayken bazı gö-
revlilerce rakı dökülmüştü. Anlatı-
lanlara göre imam, zaten gızliden
gizliye rakı ıçıyordu. Biraz da zıya-
fet gibi olmuştu. suyu bile zor bu-
lurken ağzına rakı dökülmesı. An-
cak ımam, başına gelen bu olayı
mahkemelerde görüşüldü ve
sorumlusu mahküm oldu. Ancak
ilçeidarekurulundançkan karar
"dışkıyedirmeyok "biçiminde
olduğu için, Türkiye'deki
yakın çevresindeki kişıler dışında
kimseye anlatamıyor, "Köyde bir
daha arkamda namaz kılmazlar
da işimden olurum" diye. Sadece
kendisine sorulan bir soruyu ak-
tanyordu :
- Erdal İnönü solcudur.Babası
da camileri kapatmışü. Sen ne bi-
çim imamsın?
Batmaniılarda gözalü öyküsü
çok. Ancak İdil'de ve Cızre'de de
bekJeyenler var. Batmanlılan gö-
zaltı öyküleri ve korkulanyla baş-
başa bırakıp yola çıkıyoruz.
1989'un ocak ayı. Güneydoğu'-
da günlük güneşlik bir kış havası
var. Paltolan atmış, ceketle kazak-
la geziniyor insanlar. İdil girişinde
konvoy ıslıklar,
alkışlarve"zılgıt-
lar'İa karşılanı-
yor. Günlerdir
yaşadıklanndan
bunalmış insan-
lar, beklediklen
kurtancı gelmış
gıbı karşılıyor
SHP'ülen.
Yirmi kadar
genç koşuyor
yanımıza. Kimı-
nin kafacı, kimı-
nin gözü pat-
lamış. Yana
yakıla anlatıyor-
lar başlanna, gözlerine gelenleri.
Yollar kesilmiş, kim varsa araç-
lann direksiyonunda, aşağı indiril-
miş. Yumrukla,tekmeyle, dipçikle
bir güzel dövülmüşler. Yaka paça
karakoti g6turûtmüşler. Yaklaşık
yirmi saat süren ikinci bir "sopa
faslı"ndan sonra, sorgusuz sualsiz
sabverilmişler.
SHP Merkez Disiplin Kurulu
Üyesi de olan İdilli avukat Hasip
Kaplan kalabahktan aynlıp yanı-
ma geliyor. Elinde iki dosya var.
Yörede yaşanan ban olaylara iliş-
kın belgeler bulunuyor dosyalar-
da. İki sayfalık elJe yazılmış bir di-
lekçe de var Kaplan'ın bana ver-
dikleri arasında. İşte bu dilekce,
beni daha sonra Cizre'nin karanlık
sokaklanndan Yeşilyurt köylüie-
rine doğru götürecek.
• Bölgeden sürekli gözalrı
haberleri geliyordu. îki
ortak özellik vardı gelen
haberlerde. Birincisi, , •
gözaltına alınanlar
arasmda sekiz on yaşında
ordu.
na
alınanlann neredeyse
tümü SHPyöneticisi. üyesi
ya da seçmeniydi.
Batı tipi demokrasi
Herkes gözalünı ve işkenceyi
aniauyor. Baskıya, dayağa, gözal-
üna, işkenceye ilişkin öyküler bit-
mek bilmiyor. Silvan ve Batman'-
dan sonra üzerimize İdil'in de
ağırhğı çöküyor.Bır iç sıkıntısıyla
Cizre'ye doğru yola çıkıyoruz.
Konvoyumuz biraz daha uzamış.
Ancak daha sonra an-
laşılacak ki, bizım buralarda dinle-
diklerimiz, Cizre'de yaşananlara
göre solda sıfır kalıyor. Ne brlelim,
meğer Cizre'ye göre Silvan'da,
Batman'da. İdil'de İskandinav ül-
kelenndeki gibi baü tipi demokra-
si varmış da bi-
• O günlerdeyöredeki
bazı görevlilere göre Kürt
kökenliSHP'îilerle
PKK'lılar arasında öyle
pek önemli farklar yoRtu.
Birinin lideri Ankara'da
oturuptatil günleri
îstanbul'a gidiyordu.
Diğennin lideri ise Şam'da
oturup tatilini Bekaa'da
geçiriyordu.
am haberimiz
yokmuş.
IV. İdil cad-
desinden gelen
polis aracı, yo-
îun soluna ya-
naşü. Kapılan
açan resmi giysı-
li iki polis, tam
araçlanndan
inerken capraz
ateşe tutuldular
Günün tam
ortasıydı. 13
Ocak 1989'da...
Saat 13.25...
İki kişiydi ateş edenler. Cizre'de
bir yıldır süren "kaldınmüstü ci-
nayetleri"nııı bir benzeriydi. İki te-
tikçi, on dörtlü tabanca. yakın me-
safeden çapraz ateş...Ancak bir
farkla ki, bu kez öldürülenler ıh-
barcılar değil, polistı.
İşte bu olay, birdönüm noktası
olmuştu Cizre'de. İki polisin öldü-
rülmesıyle, ilçede büyük bir ope-
rasyon ve gözalü dalgası başladı.
Mahalleler tutuldu. gjnşler çı-
kışlar yasaklandı. Çarşıya ancak
"ekmek alabilecck küçük çocuk-
lar" gidebildi. Büyük bir gerginlik
yaşanıyordu Cizre'de. Bir yandan
operasyon sürüyor, evlerin kapıla-
n kınlıyor. ıçerdekiler dövülüyor,
kimi gözaltına ahnıyor, diğer yan-
dan da halkın tepkisı gıderck artı-
yordu. Geceleri "ilan edılmemiş
bir sokağa çıkma yasaği" uygula-
nıyordu. Anlatılanlara göre, gö-
zaltına alınanlann sayısı üç yüzü
aşmıştı.
Böyle bir ortamda girdi SHP he-
yetı Cizre'ye.
Cizreliler. Belediye Başkanı Ta-
hir Vesek'in evınde toplanmış.
yapılanma açısından iyibir
örnek. Ancak başka bir yanıyla
da "Güneydoğu dabunoktaya
nasılgetindi?''sorusuna verilen
iyi birycmıt.
günlerdir yaşadıklanru anlaüyor-
lardı. Mahalle aralannda operas-
yonlar, evlerde dayak, gözalünda
elektrik vermeler. hamile kadınla-
ra tazyikli su sıkmalar, üçenin dört
bir yanında patlayan silahlar...
Yeşilyurt köylüleriyle sözleşti-
ğim dükkanı anyordum. Tahir
Vesek'in evinden birlikte çıküğım
gençler de bir bir bakıyorlardı ka-
ranlığın gölgesindeki tabelalara.
Biri "Tamam, buldum" dedi,
"Kent Gıda Pazan..."
Beni getiren gençlere "Siz bekle-
meyin artık" dedim, "Ben geri dö-
nerim." Biraz isteksiz, gittiler.
Dükkanın aralık kapısından
gırdim. İçeride sekiz kişi oturuyor-
du . Sekizi de
Yeşilyurtlu.
Hasip Kaplan'-
ın bana idil'de
verdiği dilekçe-
nin fotokopisini
uzatular
- Okudun mu
bunu?
Okumuştum
ama, inanıür
gibi degildı. Dı-
lekçe önümde
duruyordu.
Mumun titrek
ışığmda, gör-
dükleri daha bir
inanılmaz geliyordu insana:
"Cumhuriyet Savalığı'na
Müşteki: Abdurrahman Müş-
tak. Kamil Müştak.Abdullah
Gündoğan, Bahattin Müştak.
Sanıklar: 14-15 Ocak 1989 günü
Yeşilyurt köyüne gelen güvenlik
kuvvetleri.
Suç: Efrada suimuamele, işken-
ce.
Olay: 1) 14-15 Ocak 1989 gece
saat 02.00de Cizre'ye bağlı Ye-
şilyurt köyümüz, jandarma. ko-
mando, özel üm ve diğer güvenlik
güçlennce sanlmışür. Sabaha doğ-
ru köy yakınında bir eşek ve iki
sıpa karalü olarak göriilmüştür,
açılan ateş üzerine eşek yaralan-
mıştır.
2) Köye giren güvenlik görevli-
leri ise köyden üç kişinin kaçüğun
söyleyerek tüm köylüleri kadın er-
kek biraraya toplamışlardır. Evler
aranmış. hiç bir suç unsuru bulu-
namamışür. Kadınlann tek tek
ağızlan açılarak bakılmış, üstleri
aranmış,tüm erkekler yüzükoyun
yere yatınlmışür. Burada sürekli
olarak. Siz PKK besliyorsunuz,
düşmansıruz, bu köyü yıkacağız
denilerek her türlü küfür edilmiş-
tır. Köy muhtanna, sen devletin
değil, PKK'nın muhtansm denil-
miş, yere yaünlan köylünün sırtın-
da, karda kjşta saatierce güvenlik
güçleri gezmiş, kaba dayak atıl-
mıştır.
3) Muhtar Abdurrahman Müş-
tak, Amcası Kamil Müştak, Ab-
dullah Gündo-
ğan ve Bahatün
Müştak soruş-
turmaya
ahnmış, saatier-
ce dayak atıla-
rak yaralanmış-
lardır.
4) Çevreden
insan pisliği
toplatılarak,
muhtann am-
cası Kamil
Müştak'a. zor-
]a, tek tek, yaşlı
genç demeden,
pislik ağızlanna verilmiştir. Daha
sonra bu insan pisliği, Kamil Müş-
tak'ın oğlu olan Bahatün Müş-
tak'a zorla babasımn ağzına verdi-
rilmıştir. Yaşlı olan Kamil Müştak
yaralanmıştır. Abdurrahman
Müştak yaralanmış, Abdullah
Gündoğan yaralanmıştır.
5) 15 Ocak günü köylü bırakıl-
mamış, şikayet etmeleri önlenmiş,
Kamil Müştak ve Ahmet Kaya ya-
lınayak karda yedi kılometre öte-
deki Cizre ilcesine götürülmüştür.
6) Köyde hiçbir suç unsuru bu-
lunmadığı halde, her türlü aşağı-
lık, yakışıksız ve yasalara aykın
olarak bize suimuamelede bulu-
nulmuş, işkence yapılmışür."
Karanlıkta bir daha yüzlerine
baküm. Okuduklanma inanamı-
yordum. Üstüne basa basa sor-
dum:
- Size insan pisliği mi yedirildi?
Sekizi birden kafasını salladı:
- Evet, hepimize birden insan
pisliği yedirilmiştir.
SÜRECEK