Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL1992 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Bahaullah'ın 100. ölüm yıldönümü olan 1992'yi 'kutsal yıl' ilan ettiler:
ağııııızm cliııiBalıailik
BAHAİLİK NEDİR,
BAHAİLER
KİMLERDİR?
ŞENAY KALKAN
ümdüstri tasanması olan Fulya Vekiloğlu'nun annesi
Iraklı, babası Türk. Fulya 15 yaşına gelince annesinin dini
olan Bahailiği seçmiş. "Çünkü" diyor "Okuyup
araştırmalanm sırasında mantığımın kabul etmediği hiçbir
şey olmadı. Hiç bir zaman yalnızlık hissetmedim"
JVimya mühendisi olan Işık Celme'nin de annesi Bahai. Işık, Bahailiği seçme
nedenini şöyle anlatıyor: "Bahailik bence çağımızın dini. İlkelerine bakıldığı
zaman da bu anlaşılır. Ömeğin, bugün bütün dünyanın istediği banşı, birliği
Hazreti Bahaullah yüzyıl önce söylemiş."
•1-
Bahailer'in bu yılki yaz kampı Bod-
rum'da yapıhyor. Kampın tam adı,
"Bahai Dini 1992 Bodrum Yaz Kampı".
Kampa gideceğimizi duyanlar, "din" ile
"yaz kampı"nı pek bağdaştıramadıkla-
nnı, müstehzi müstehzi "iyi taliller" dile-
yerek belirtiyorlar. Doğrusu )Az de biraz
tedirginiz. En büyük karasızlığı yanımı-
za alacağıımz giysileri seçerken yaşıyo-
ruz. Ne de olsa bir din mensuplannın
kampına kaulacağız. Kararsızlık ve te-
dirgjnliğimiz Bahai dini hakkındaki bil-
gimizın kitaplarda yer alanlarla sınırlı
olmasından da kaynaklanıyor. Bu, duy-
gular içinde otobüse biniyoruz.
AUahuebha
Bahailerin özel olarak tuttuklan bir
otobüsle çoğunluğunu gençlerin ve or-
ta yaşlılann oluşturduğu kadınh-
erkekli 35 kişiyle Bodrum'a doğı a yo-
la çıkıyoruz. Otobüsün içi cr ıl avıl.
Selamlaşmalan dışında otobüstekile-
rin bir din grubu oldugunu beiirtir hiç
bir şey yok dikkatimizi çeken. Giysiie-
ri, halleri tavırlanyla sanki birbirini ıyi
tanıyan kalabalık bir grup taıile gıdı-
yormuş gibi. Şimdilik tek fark otobüse
binenlerin içerdekilere "AUahuebha"
demeleri. Bahailer'in "Esselamüna-
Ieyküm"ü bu. Türkçesi "Allah nur-
lulann nurlusudur."
Bir süre sonra gençlerden biri oto-
büsün ortasına gelerek elindeki kitap-
tan yolculuk duası okuyor. Çok kısa
süren dua sessizliğinin ardından oto-
büs yine "tatil" havasına bürünüyor.
Duayı okuyan 5 yıl önce Romanya'-
dan Türkiye'ye gelmiş bir Bahai. Adı
Metin. Kimya mühendisi olan anne-
siyle birlikte İstanbui'da yaşıyor.
Dünyadaki bütün Bahailer birbirle-
riyle ilişki içinde olduğu için Metinler
de İstanbul'a gelir gelmez hemen bu-
radakı Bahailerle tanışmışlar. Saatler
ilerledikçe yolcular yavaş vavaş uyku
pozısyonlanna giriyorlar. Önce mızı-
kasıyla yerli-yabancı şarkılar çalarak
uyumak üzere olan gençleri canlandır-
maya çalışan Metin, umudunu kesin-
ce şoförün yanındaki muavin koltuğu-
geçerek, şoföre Bahailiğin
erkek eşitliği, eğitimin ni savunuyor. Zaten ilkelerine, savu- haullah yüz yıl önce söylemiş. Sonra, Fulya ve Işık, Bahai olmalan nede-
nulanna bakıldığı zaman da bu görü- bahailiğin kadın-erkek eşitliğıne, çev- niyle "kendilerini yalnız hissetmedik-
lür. Bugün bütün dünya ülkelerinin, reye bakışı, eğitime verdiği önern de lerini. yeni bir yere,çevreyeuyumsağ-
bütün insanlann istediği, sağlamaya benim Bahailiği seçmemde, Bahailiğe layamama gibi bir sorunlannın
çalıştığı birlik-beraberliği Hazreti Ba- manmamda büyük etken." olmadığını" söylüyorlar. önce Fulya
rasi, kadın
önemi gibi..
Sohbete yan koltukta oturan Işık da
katıhyor: "Bahailik bence çağımızın
dini. Banşı. dünya insanlannın birüği-
BAHAİLİK NEDİR?
na ne
HZ. ABDÜLBAHA-Bahai Dini'nin kunıcusu Bahaullah'ın oğlu ve Bahai tophonunun yönedmi ile kutsai öğretilerini açıkiamaya yetkili kişi.
anlaüyor: "Örneğin ben geçen yıl Ka-
nada'ya gittim ve bir yıl kaldım. Gi-
derken, ablamın yanına gidiyor olma-
ma karşın biraz tedirgindim. Çünkü
dil bilmiyordum veyepyeni birçevreye
girecektim. Ama Kanada'daki Bahai-
lerle tanıştım hemen ve sanki hepsiyle
oldugunu, Bahailerin kimler olduğu-
nu anlatmaya başlıyor.
Nasıl Bahai oldular?
Biz de, hem yaz kampına katılma-
mızı sağlayan hem de onlarla geçirece-
ğimiz günler boyunca bir tür rehberli-
ğımızı üstlenen Fulya'yla (Vekiloğlu)
konuşuyoruz. Fulya'nın annesi Iraklı
ve Bahai, babası ise Türkiyeli ve Müs-
lüman. Annesi babasının dinine, geçti-
ğimiz yıllarda ölen babası da annesi-
nin dinine kanşmamış. Fulya büyü-
dükçe, çocukken annesinden, akraba-
lanndan duyduğu Bahailiğin ne
oldugunu araştırmaya başlamış ve 15
yaşından sonra da Bahai olmuş. En-
düstri tasanmcılığı okuyan Fulya Ba-
hailiğe hem kalben hem mantıken
inandığını söylüyor. "Çünkü" diyor
:"Okuyup araşürmalanm sırasında
mantığıma ters gelen ya da yanıünı
bulamadığım hiç bir şey olmadı. Ba-
hailik'te fanatizm yok. Din, tamamen
inananla Tann arasındaki bir mesele.
Aynca Bahailiğin temel ilkelerini bü-
tün kalbimle ve mantığımla benimşe-
dim. Zaten her biri bugün bütün in-
sanlığın özlediği, kendi yaşamlannda
ve dünyada kurmaya çalıştıklan haya-
tı özetliyor. İnsanlar arasında aynmcı-
lığın olmaması, dünyada banşın sağ-
lanması, çevrenin korunması, demok-
Bahaullah kurdu, oğju yaydı
BaşlarkenBahai dini, tran'da Bahaullah
(Baha'ullah-Tann'nın Nuru) adıyla ta-
nınan Mirza Hüseyin Ali tarafından
kuruldu. Bu dine inananlara "nur" ve-
ya "ıhtişam" anlamına gelen Bahai
deniyor.
20Ekim 1819yılındaŞiraz'dadoğan
Seyyid Ali Muhammed, henüz 25 ya- -
şmdayken (2i Mayıs 1844)"kendısın-
den sonra gelecek büyük Zat'ın yolunu
haarlamak için gönderilen müjdecinin
kendisi olduâunu" iddia etti. Bab (Ka-
pı) diye anılan Seyyid Ali Muhammed'-
in kısa sürede tanınmaya ve görüşleri
kabul gormeye başlayınca tutuklandı.
9 Temmuz 1850-
de de Tebriz'de kurşu-
na dizildi. 12 Kasım 1817"de Tahran'-
da doğan ve Bab'ın inananlanndan olan
Bahaullah (Mirza Hüseyin Ali) 1863'-
te Bağdat'ta bir toplantı düzenleyerek,
Bab'ın geleceğini haber verdığı kışinın
kendisi oiduğunu ilan etti. Ancak
Bab'ın üzerinde olduğu gibi Bahaul-
lah'ın üzerinde de Iran'da büyük bir
baskı vardı. Bahaullah ve bazı inanan-
lan önce tutuklandı ardından da sür-
gün edildi. Bahaullah aılesıyle ve bazı
yakınlanyla önce İstanbul'a geldi, ar-
dından da Edırne'ye geçti. Edirne'den
de Sultan Abdülaziz'in fermamyla
Akka'ya sünildü. Oradakı yaşammı
kısmen bir kalede kısmen de kent için-
de gözalunda geciren Bahaullah 1892'-
de de vefat etti.
Vasiyetnamesinde en büyük oğlu
Abdülbaha'yı Bahai toplumunu yö-
Bahailik le ilgilibilgileribukonuda
yazümış kitaplardan,
ansiklopedilerdeyer alan
yazûardan ve bizzaı Bahai'lerin
öndegelen k ifüeriyle yaptığvmz
konuşmalardanderledik, Gerek
kitaplardan eldeettiğinuz gerek
görüşlerine başvurduğumuz
Bahai'lerin verdiği bilgiyegöre
bugün dünyadaki Bahai'lerin
sayısını bilmek mümkün değil.
Çünkü 15 vaşuıı aşmamışkişiler
"Ben Bahai'yim "dese bile tescü
edilemedikleriiçin istatistiklere
gıremiyor. Aynca hemen hergün
venitescillerolduğu için bunları
anında öğrenebilmek ve birsayıya
ulaftnak mümkün olamıyor. Yinede
1989 Haziran ındayapılan bir
derlemeyegöreogünekadar 5
milyon kişi Bahaiolarak tescil
olmuf.
netmeye ve Bahai yazılannı açıkiama-
ya yetkili kıld;. Abdülbaha da 1908'e
kadar Akka'da göz hapsinde kaldık-
tan sonra Hayfa'ya yerleşti. 28 Kasım
1921 "de Hayfa'da vefat eden Abdülba-
ha, torunu Şevki Efendi'yi Bahai'lerin
reisi ve ayetlerin açıklayıcısı olarak ta-
yin etti. Şevkı Efendi, yaşamı boyunca
Bahai öğretilerinin yayılması, Bahai
yönetim düzeninin kurulması. Hayîa'-
daki Bahai mabet ve bahçelerinin inşa-
sı, onanlması ve düzenlenrnesi, Bahai
eserlerinin Ingilizceye çevrilmesi için
uğraştı. 4 Kasım 1957'de de Londra'da
vefat etti.
Bahai inancı
Bahai'ler. Bahaullah'ın, Hazreti İsa,
Hazreti Muhammed, Zerdüşt ve Buda
gibi Tann'nın zuhur ettiği kutsal kişile-
rin en sonuncusu olduğuna, öğretiieri-
nin çağımıza yeni bir u.ıınsal düzen
getireceğine inaruyorlar. Bahai'lere gö-
re Bab, kendisinden de büyük birinin
geleceğjni bildiren bir öncüydü, Baha-
ullah kendini Tann'nın zuhuru üah
edince Bab'ın öngörüşü gerçekleşti.
Bahai inancının üçüncü önemli kişisi.
Bahaullah'ın en büyük oğlu Abdülba-
ha, onun öğretilerinin eksiksiz uygula-
yıcısı ve yanılmaz yorumcusudur.
Bahai'liğin kutsal metinleri bu üc
önemli kişinin yazı ve konuşmalann-
dan oluşur.
Bahai'lere göre büyük dinlerin kuru-
culan, Tann'nın kendilerinde zuhur
ettiği kişilerdir ve insan soyunun adım
adım eğitilmesini amaçlayan Tannsal
planın aracılandır. Görünürdeki kimi
farkblıklara karşın büyük dinler ayru
gerçeği öğretirler. Bahaullah'ın özel
görevi, dinlerdeki aynlığın üstesinden
gelmek ve evTensel bir inanç yaratmak-
tır.
StRECEK
birlikte büyümüşüm, ayru şeyleri ya-
şamışım gibi kaynaştım. Hiç yalnıilık
hissetmedim. Çünkü aynı şeylere ina-
nıyorduk, aynı ilkelerle yaşıyorduk ve
aynı amaca yönelmiştik. Başka ülke-
lerde doğmuş. büyümüş olmamız,
başka dillerde konuşuyor olmamız so-
run olmadı."
Bir örnek de Işık anlatıyor: "Biz
ekim veya kasım ayında Ankara'ya
yerleşeceğiz. Hiç biryabanalık çekme-
yeceğim. Çünkü orada da çok sevdi-
ğim Bahai arkadaşlanm var. Sadece
Istanbul'daki arkadaşlanmı özleyece-
sm^
Giiçlü toplumsal
organizasyonlar
Bahailerin toplumsal organizasyon-
lan çok güçlü. Dünyanın neresinde
olursa olsun bütün Bahailer arasında
iletişim sağlanabiliyor. Bunu yerel ve
ulusal mahfiller(>önetim merkezleri)
aracılığıyla gerçekleştiriyorlar. Aynca
birbirlerine yakın olanlarlar her ay dü-
zenlenen "19.gün ziyafetleri"nde,
uzak olanlar da her yıl düzenlenen yaz
ve kış kamplannda bir araya geliyor.
Bütün baskı gören, bu nedenle de içine
kapanan gruplar da olduğu gibi Ba-
hailer de birbirleriyle çok yakın ilişki-
de ve dayanışma ıçindeler.
StRECEK
Insan, iklimdeki kaymanın da sorumlusu•3-
Son yıllarda dünyada izlenen, böl-
gesel ani iklim değişikliklerinin kesin-
likle güneş sistemindeki dönme ve
yörünge hareketlerindeki bir sapma
açısından kaynaklanmadığını belirten
Ank.Üniv. Fen. Fak. Astronomi ve
Uzay Bilimleri Bölümü'nden Prof.
Dr. Osman Demircan, "İzlenen iklim
değişikliklerinin sebebi, insan eliyle
oluşturulan, bölgesel atmosferik kır-
lenmelerdir" diyerek çok önemli bir
sonucu vurguluyor.
İst. Üni. Fen Fak. Öğr. Üy. Doç.
Dr. Yavuz Çotuk ise ozon konusun-
da, insanlığın çok duyarlı, tedbirli
davranması gerektiğine dikkati çeke-
rek şu hatırlatmada bulunuyor:
"Ozon, havadan 1.6 kat daha ağır bir
gaz olarak bilinen, yeryüzünde 100
ppb (rnilyarda 100 kısım) oranından
daha yüksek değerde bulunursa, bitki-
lerin yapraklannda fotosentezi engel-
leyerek, ölümlerine sebebiyet veren
belli bir oranı geçince de (milyonda
Qı-Q2 kısmı) solunum sistemi ve göz
zarlan üzerinde tahribat yapabilen bir
gazdır. Ancak. bu belli sınırlar üstün-
de, canlılara zarar veren ozon, yerden
40-50 km. yükseklikte oluşturduğu bir
tabakayla, ultraviyole ışınlannın geniş
bir bandının, yeryüzüne ulaşmasını
engellemekte, adeta süzmektedir. Ult-
ELDEN
GİDEN
DÜNYAMIZ
GûlÖzbay
ravivole bu süzgeçte QıQ formülü diye
bilinen süreçte parçalanmakta ve bı-
limsel deyişle yıkılmaktadır. Ozonun
bu şekilde yıkılması, yine Qı ve Q'nun,
birleşmeleri şeklinde gerçekleşen ya-
pıyla dengelenmektedir. Ama, geçen
yıllarda, yıkıma neden olacak, başka
kimyasal maddelerin atmosfere salın-
masıyla atmosferdeki ozon dengesi,
gene ozonun aleyhine değişmeye uğra-
mıştır. İşte. bu dengeyi bozan, insan
eliyle ozon dengesini sarsan gazlann
bazılan şunlardır: Klorlu ve florlu ba-
sıt karbon bileşikleri ile azot oksitler...
Aynca, elde edilen enerjide hâlâ, bü-
yük payı olan fosil yakıtlar (petrol,
kömür) kullanımıyla büyük miktarla-
ra ulaşan azot oksitlerle. sanayide itici
ve uçucu olarak kullanılan klorlu ve
florlu gazlann atmosfere kanşmala-
nyla, binlerce ozon molekülünü par-
çalayabilecek, insan eliyle oluşan bir
yok edici güç meydana gelmektedir."
Ozonun kurtarılması,
insanlığın kurtarılmasnlir
Ozon tabakasının kendi doğal yapı-
sının, bu insan eliyle gerçekleştirilen
kirliliği bertaraf edemediğini. önce
Güney yanküre üzerinde saptanan,
sonra da her iki kutup üzerinde yayı-
lan ozon seyrelj.—^ım. giderek,
"Ozonsuz bir atmosfere" dönüşme
eğilimi gösterdığını vurgulayan bilim
adamlan adeta S.O.S. veriyorlar.
Prof.Dr. Osman Demircan ile. İst.
Üni.Fen Fak. Astronomi Blm. Öğre-
tim Üyesi ve İ.Ü. Gözlemevi Araştır-
ma ve Uygulama Merkezi Müdürü
Prof.Dr. Dursun Koçer, birlikte şu
mesajı iletiyorlar: "Ozon tabakasının
zayıflaması, belki de yok olması, tüm
ekosistemler üzerinde gayet olumsuz,
hatta yok edici etkiler yaratacakür.
Örneğin USA Çevre Koruma Ajansı'-
na (EPA) göre Amerika üzerindeki
ozon miktan 1978'den bu yana % 4-5
oranında azalmıştır. Bu değer, Ka-
nada'da, İsviçre'de ve Kuzey Rusya'-
da % 8 civanndadır. Aynca, Dünya
Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre 2.C50
yılında, deri kanseri vakalannda, bü-
yük oranlarda artış görülecekür. Öte
yandan, azot oksitler karbonlu bile-
şikler ve partikül miktannın artışı,
atmosferin ısı tutma kabiliyetini ço-
ğaltmaktadır. Atmosferin ısınması
demek ise tropikal bölgenin genişle-
mesi, bütün iküm kuşaklannın. her iki
yankürede, kuzeye ve güneye kayma-
sı, doğal ekosistemlerin altüst olarak,
uyum sağlayamaması demektir. Önle-
nemeyen ısınmanın hıana bağlı ola-
rak, hayvanlar yeni alanlara göç eder-
lerken, birçok bitki türü, bu ısınma
hızına yetişemeyerek yok olacaklar-
dır. Hastabk etkeni virüsler, bakteri-
ler, bitki ve hayvan parazitleri ise
ozonun seyrelmesi neticesinde, dünya
üzerindeki yatay ve düşey dağılırnlan-
nın genişleyeceği, kuvvetle tahmin
edilmektedir. Yani artan ısı, zararlı
canlılann dağıhmlannı hızlandıracak-
tır.
İlk kez 1928 yılında General Mo-
tors'un kimyagerleri tarafından keşfe-
dilen klor-flor-hidrokarbon gazı,
önceleri soğutucu bir gaz olarak kulla-
nıürken daha sonra itici gaz kimliğin-
de. sprey, deodorant, üra$ köpüğü,
soğutuculara ve mobilya cilalanna ka-
dar girmişür. Klor-flor-hidrokarbon
gazının, güneş ışınlan altında, bünye-
sindeki klor atomlannı bıraktığını, bı-
rakılan bu atomlann ise üç atomlu
ozonu, iki atomlu oksijene çevirdiğini
saptayan bazı ülkeler (başta ABD),
gazın itici bazda kullanımını yasakla-
dığmı ifade eden uzmanlar, tümüyle
yasaklanmadığı takdirde 2000'li yılla-
nn ilk yansında, üst stratosfer tabaka-
sının ozonlannın önemli bir bölümü-
nü kaybedeceğini, sadece Avrupa
Topluluğu ülkelerinde (yılda) üretilen
800.000 bin ton klor-flor-hidrokarbon
gazına "dur" demenin zamanının ge-
çirilmemesini sıkı sıkıya öğütlüyor.
BİTTl
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Hinthorozuyla Konuşmalar: (5) ı
Ne Dedüer, Neler Okkı?
Hinthorozu Erdal Bey'in başdanışmanlarından Fikret
Ünlü, bir ara bana şöyle dedi:
-CHP kurultay delegelerinin katıldığı Istanbul toplantı-
sında, Ankarada yapılan CHP il başkanları toplantısında,
CHP Genel Yönetim Kurulu üyelerine oybirliğiyle üç görev
verildi. Bunu da Genel Yönetim Kurulu üyeleri, tümüyle
kendileri geldiler, Erdal Bey'e söylediler, dediler ki: "Efen-"
dim, bize üç görev verildi, 'Altını çizerek söylüyorum' dedi
Erol Tuncer, 'oybirliğiyle verildi' nedir bunlar? j
1- Üçüncü parti olmayacaksınız! dediler. 2- Koalisyona;
zarar vermeyeceksiniz! 3- Birleşmeyi CHP çatısı altında;
sağlayacaksınız!
Şimdi bu beyler, bir, üçüncü parti oluyorlar bu görevleri-
ni yapmıyorlar. İki, üçüncü parti oiunca, koalisyona zarar'
veriyorlar! Üç, partileri CHP çatısı altında birleştiremiyor-!
lar! Kime karşın birleştiremiyorlar? 'Ben, herçatı altında,'
uzayda da olsa, birleşmeye hazırım!' diyen Erdal Inönü'ye
karşın birleştiremiyorlar. Erdal Inönü, Bana somut öneri
getirin' diyor, daha bugüne değin, somut öneri gelmedi.
'CHP çatısı altına gelin!' diyorjar, CHP çatısı altına gelme-
nin yolu yok ki. Partiyi feshetse SHP, partin yok ortada.
Ecevit, bunu bi'diği için "DSP'ye gelin!" dedi. il başkanları-
nın kendilerine, oybirliğiyle verdiği görevi yapmıyorlar,.
keyfi davranıyorlar. Ellerine geçen fırsatı değerlendiriyor-'
lar!"
Yemekte, çatal bıçak sesleri, fıskiyenin hışırtısı, müziğin
yansıması, arasında Erdal Bey konuşuyor ağır ağır:
-... Bütünleştirmek, bütünleşmek tek başına bir amaç di-'
ye alınamaz. Bütünleşecek, sonra ne olacak? Iktidar ola-I
caksın ve halka hizmet edeceksin, programını gerçekleşti-'
receksin, neyse amacın onu yapacaksın. Bütünleşmek,
ona yardımcı olursa, faydası var. Bir de bütünleşirken,
amaca faydası var mı, yok mu ona dikkat etmek lazım. Ta-
bii, bu bizim kurultaylarımızda düşünüldü bu hikaye, yani
biz kurultaylarımızda, her zaman "bütünleşmek iyidir" di-
ye hep söyledik. Başka şeyler de söyledik. Ve kurultaylar
bazı heyetleri seçtiler. Onlara inanarak seçtiler. Gene öyle
bir durum var. Yani parti birtakım insanları seçecek, onla-
ra güvendiği için. Iktidara gelmek ve iktidarda güvendiği
kişilerin işler yapacağına güvenerek. Biz o meseleyi göz-!
den uzak tutamayız. Birtakım kişisel meseleler var, işte.'
Birtakım gruplaşmalar, şunlar bunlar. Yani, öyle bir uzlaş-
ma yaptık ki, bütünleşme oldu. Aslında tabii, birleşme de
olmaz zaten, yani dediğim şekilde, doğru dürüst Dir yöne-
tim olmayacak grupla, zaten birleşse de olmaz. Onun için,!
bu baktmdan belki söylediğimin fazla bir anlamı yok. Ama,!
bunları da düşünmek zorundayız yani. Tuhaf şeyler söyle-;
yen, çok daha ileri şeyler söyleyenler var; Bu şekilde bir-;
leşeceğiz' filan; tabii bir şey çıkmaz, zaten... ;
- Ne gibi tuhaf şeyler? i
- örnek vermeyeyim, bunun yorumunu herkes yapıyor,!
anlaşma tek başına amaç değil. Böyle özetleyeyim... !
- Efendim, sizden başka da bunu benimseyen yok. örne-;
ğin, "Adalet Partisini canlandıralım" diyen bir DYP yok!!
"MSP'yi canlandıralım, eskileri canlandıralım" diyen;
yok... ;
I
- DYP'nin durumu açık, Adalet Partisi'nin devamı. ;
- Tamam, siz de CHP nin devamısınız! |
- Biz de aynı, tabii bizde lider karışıklığı var, yani (Kahka- {
halar benim!) Son genl başkan, şimdi başka partide oldu-;
ğu için orada bir karışıklık oluyor, gövde ıle baş ayrı olu-;
yor. Gövdeye mi gideceğiz, başa mı gideceğiz aynlığıj
oluyor... ;
(Erdal Bey'in Başdanışmanı Güneş Gürseler, Ecevit'in.
12 Eylül'den sonra Partinin başkanlığını bıraktığını, o dö-;
nemde partileşmeye karşı oldugunu anımsatır; Hinthoro-'
zu sürdürüyor konuşmasını) ;
- Demek ki yapılacak şey, Başkan bırakıp gittiğine göre'
gövdenin bir araya gelip tekrar baş bulmasıdır, iktidarai
gelmesidir. !
- Tekin İleri Dikmen'le bir konuşma yaptım ben, nasıl'
buldunuz? I
- Okudum, guzeldi! !
- O bazı şeyler anlattı, ama sonra anlattı, ben onları yaz-!
madım; Ismet Paşa, CHP kurultayını olağanüstü kurultaya!
çağırdığı zaman, Ecevit çok tepki gösteriyor. O zaman ge-,'
nel sekreterlikten ayrılmış. (Ecevit, o kurultayda kaybede-
ceğini sanıyordu), şöyle diyor; "Bu, Erdal'ın babasına
yakışmaz!" diyor. (Kahkahaların çoğu benim)
-Aaa!
- Ecevit yani, "Bunu yapmak (Olağanüstü Kurultay top-
lamak) Erdal'ın babasına yakışmaz! diyor. Sizi o denli ya-
kın buluyorki...
- Yok canım, dememiştir öyle şey!
- Evet, evet! Tekin Bey söyledi bana. "Bu, Erdal'ın baba-
sına yakışmaz!" (Kahkahalar)
- Şimdi de tersini söylüyor! "inönü'nün oğluna yakış-
maz!" diyor...
-Efendim, iktidarlailişkileriniz nasıl? iktidarortağınızla?
- Gayet iyi!
- Bir o iyi galiba! (Toplu kahkahalar)
- Yani, iktidar kolay bir şey değil; programları gerçekleş-
tirmek için biraz zaman ister. Kalan zamanda kanunları
yapacağız...
(Hinthorozuyla konuşmalar, CHP kurultayı öncesindej
yapıldı.) j
BULMACA
SOLDAN SACA:
1/ Bir dokuncaya
karşıhk olarak veri-
len para, mal gibi
şey. 2/ Şalvann üstü-
ne giyilen ve önde
uzun iki parçası olan
giysi... Uzaklık an-
latmakta kullanılan
söz. 3/ "Çok önem-
li kişi" anlamında
uluslararası kısalt-
ma... tki bağlantı
parçasını birbirine
yakın olarak ekle-
mekte kullanılan
özel parça. 4/ Bir
yanşın belirli uzaklı-
ğı kapsayan bölümlerinden her biri...
Bir nota. 5/ Yurdumuzun bir bölü-
müne verilen ad. 6/ Adın durum ek-
lerinden biri... Trabzon'daki
Meryemana Manastuı'na verilen bir
başka ad. 7/ Briçte bir löveyi üstün
bir kâğıtla almayıp daha asağı bir kâ-
ğıtla alma... Halk müziğirıe özgü telli
bir çalgı. 8/ Bir yöne eğilmiş... Der-
viş selamı. 9/ Hindistan'da oldukça
yaygın olan bir din... Atmaca, do-
ğan. .
YUKAREDAN AŞAĞIYA: 1/Kötü yola düşen kadın. 2/ Alkol-I
süz içki, meşrubat... Babanın erkek kardeşi. 3/ Bir yanşın bas-
lama anı... Eğik olarak kesilmiş kenar. 4/ Bir gıda maddesi...
Silah, zırh gibi savaş aracı. 5/ Evcil bir geyik... Irak'ta bir kent..1
6/ tnsanı istenmeyen seçeneklerden birini izlemeye zorlayan so-J
run... Bir nota. 7/ Hızlı yüzmek için ayağa geçirilen araç. 8/
Bir cetvel türü... Tekke edebiyatı şür türlerinden biri. 9/ İçinde
yabancı bir öğe bulunmayan, muilak... Ünlü şair Özdemir AsaP
ın soyadı.