Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1EYLÜL1992SAU
12 DIZIYAZI
Diş hekkni Nataşa, kızı ve kardeşiyle Split'te mülteci olarak yaşıyor, kocası ise Saraybosna'da
Nataşa acı ülkesineiltica etti-7-
Gözlerindeki hüzün yakıctydı. Gözle-
rine bakmadan, bakamadan konusluk
hep. Gözlerinde, bizi, sahip oldukları-
nuzdan utandıran bir şeyler vardı. Acı
vardı. Kırgınlık.
Mülteciydi. Aslında şanslı bir mülte-
ciydi. Kalacak yeri ve yiyecek yemeği
vardı. Yaşıyordu.
Ama mülteciydi.
Bu en zor sanatm öçrencisiydi.
Onunla, Split'te, kuldığı otelde ko-
nuştuk. Gözlerine hiç bakamadan. Söy-
lediklerine ekleyecek birşey yok.
-Admız nedir?
-Nataşa.
-Nerede doğdunuz?
-Saraybosna'da. 1957yılında.
-Mesleğiniz nedir
-Diş hekimiyim.
- Eğitiminizi nerede yaptınız?
-Saraybosna'da. lİk, orta, lise, üni-
versite, bütün öğrenimini Saray-
bosna'da yaptım.
-Nerede yaşıyorsunuz?
-Saraybosna'da yaşardım. Şimdi
Split'teyim. Split'te bir otelde yaşıyo-
rum. Mülteci olarak.
-Saraybosna 'dan ne zaman kaçtınız?
N,ataşaanlatıyor:
Bundan sonra ne olacak?
Bilmiyorum. Herşeyimi
yitirdim. Evimi,
eşyalanmı, umutlarırru,
fotoğraflanmı... Belki,
yann kocamı da
yitirdiğime dair bir haber
gelecek. Kendimi
geçmişsiz ve köksüz
hıssediyorum... Bana
aayarak bakan gözlerden
nefret ediyorum. Ama en
çok ben kendime
acıyonım... Özlüyorum.
Neyi özlediğimin farkında
değilim ashnda. Sadece
güçlübirözlem
duyuyorum... Sadece
direniyorum. İnadına.
-16 mayısta. Daha doğrusu Saray-
bosna'yı 15 mayısta terk ettik, 16 ma-
yısta Split'e vaüdık. Kızım ve kızkar-
deşimle beraber.
-Kızınız kaç yaşında?
-On. Kızkardeşim de 21 yaşında.
-Kocanız nerede?
-Saraybosna'da.
-Hâlâ sağ mı?
-Umanm.
•Kocanızla her hangibir bağlantı ku-
rabüiyor ntusunuz? Nasıl?
-Çok ender olarak. En son iki gün
önce bir haber aldık. Saraybosna'dan
aynldıktan sonra bu ondan aldığımız
ilk haberdi. Saraybosna'ya gidip tek-
rar Split'e dönen bir gazeteci arkadaşı-
mız kocamdan bir mesaj getirebildi.
Yûrek burucu mesaj
-Nasıl bir mesajdı bu?
-Yürek burucu. Jlk olarak iyi şeyler-
den bahsediyordu. Yaşadığını söylü-
yordu. Yiyecek ve hatta sigara bile
bulabildiğinı anlatıyordu. Ancak
mektup gıderek hüzünleniyor, ağırla-
şıyordu. Sanıyorum, sonuna doğru
ağlamaya başlamıştı. Bunu hissettim.
Sadece bizi görmek için, birkaç günlü-
ğûne bile olsa Split'e gelmek istediğini
söylüyordu.
O, Saraybosna'da kalmak zorunda.
Kocam bir savaşçı değil, gazeteci. An-
cak bu savaşın gazetecilere de ihtiyacı
var. O, Saraybosna'da kalarak halkı
için elinden geleni yapmak zorılnda.
-Savaşın ilkgünlerinianlatırmısınız?
-Olanlan yeniden hatırlamak rahat-
sız edici. Ancak şimdi, üç ay öncesine
oranla biraz daha rahatım. Sanınm
kabullendim ve gevşedim.
Evimiz kentin en tehlikeli bölgele-
rinden birindeydi. Sürekli bombardı-
KORKUNUN
BAŞKENTİ
SARAYBOSNA
SÎNAN GÖKÇEN
duk. Ağınmıza gidiyosdu. Sadece kı-
am, 'Fena da değılmiş hani' dedi.
Güldük, gevşedik. Aslında kıam ya-
ian söylüyordu. Berbat bir şeydi.
Saraybosnalı Sırplar
Saraybosnalı Sırplardan bahsetmek
istiyorum. Çoğu savaşa Çetniklerin
safinda katılmayı reddetti. Tehditedil-
diler. Baalan öldürüldü. Baalan hâlâ
Sırplann toplama kamplannda. Çet-
niklerin çoğu Sırbistan Sırplandır. Bi-
raz da köylerden gelenler var.
da tatil için. Ve bu bir aylar hep çok
uzun gelmişti bana. Ve şimdi. bir suçlu
gibi kaçacaktım kentimden. Saray-
bosna'ya iharet ediyormuşum gibi gel-
di bana. Ağınma gitti.
Sonunda bir otobüse bindik. Kıam,
kızkardeşim ve ben. Kocam bizi uğur-
lamaya gelmişti. Gözlerini hiç unuta-
mam. Ağlamadım. Geride o kaldığı
için aynlık anında ağlamadım. Daha
sonra ağladım.
Hep aynı şeyi söylüyorum ama,
filmlerdeki gibiydi. Olaya dışardan
baktığın zaman sanki yeni bir Kazab-
lanka çeviriyorduk. Ama fılm değıldi.
Bizim başırmza gelmişti.
Üç otobüste 400 kişiydik. Kadın ve
çocuk. Jki gün berbat bir yolculuk
yaptık. Korkuyorduk. Çetniklerin
otobüsü durdurmasından, ateş açma-
lanndan, bomba atmalanndan kor-
kuyorduk.
Nihayet Split'e vardık.
Artık mülteciydik. Bana hâlâ inanıl-
maz geliyor. Ama kabullenmek zo-
rundayım. Mülteciyim.
Split'e vannca ilk yaptığım ağlamak
oldu. Uzun uzun ağladım. Mülteci ol-
mak. Korkunçtu.
Bu kavram hâlâ beni irkiltiyor.
Mülteci gibi davranmamaya çahşıyo-
rum. Mülteci olduğumu gösteren bel-
geyi çantamın en dibinde taşıyorum.
Gerekmedikçe, zorunlu olmadıkça çı-
Nataşa, eski Yugoslavya'yı sarsan savaş yüzünden vaşadığı keno, topraklan terkeden 15 milyon insandan sadece biri.
A\Tupa'nın çeşitli verlerinde Nataşa'nmkine benzer yüzbinlerce dram yaşanıyor. Hem de bir hiç uğıuıa.
Savasın bilancosu
Bosna-Hersek'teki savaş, Av-
rupa'nın tkincı Dünya Savaşfndan
bu yana tanık olduğu en büyük
mülteci dalgasını yarattı. 2.5 mil-
yon kişi evini terk etti.
Bu 2.5 milyon kişiden yaklaşık 1
milyonu, Bosna-Hersek dışına kaç-
tı. Bunlardan 500 bini Hırvatistan'-
da, 200 bini Almanya'da, 60 bini
Avusturya'da yaşıyor. Kalanlar,
İsveç, Slovenya ve Makedönya'ya
sığınmış durumda. Türkiye'de ise
bin müiteci kayıtlı.
Bosna Hersek dışına çı^amayan-
lar ise daha güvenli bölgelere kaç-
mış bulunuyor.
man altındaydı. 20 gün boyunca ev-
den dışan çıkamadık. Sığınağa bile
gidemedik. Cehennem gibiydi. Savaş
ilk başladığında Saraybosna'dan ay-
nlmam için bazı olanaklar vardı. An-
cak hep, 'nasılsa yann biter' diye dü-
şündük. Bizim kentimızde, Saray-
bosna'da bir savaş olamazdı. Hep
bitecek diye umuyorduk.
Şunu söylemek istiyorum. Saray-
bosnalılar birbirlerini severler. Burada
Sırp, Hırvat. Boşnak aynmı yoktur.
Saraybosnalı herkes, Sırplann çoğu
dahil. kentini savunmaya koşmuştur.
Eminim hepsi, savaş bitince tekrar es-
kisi gibi birarada yaşamak isteyecek-
tir.
İnanılmazdı. Yaşadıklanmızın ve
hâlâ yaşananlann gerçekten olduğu
konusunda zaman zaman şüpheye dü-
şüyorum. fnanılmazdı ve dayanılmaz-
dı. Hâlâ da öyle.
Saraybosna özel bir kenttir. Canlı-
dır. Arkadaşlanm arasında kanşık
olmayan evlilik yoktur. Ben de dahil.
Benim babam Sırp, annem Hırvat, ko-
cam Boşnak.
Savaş başlayana kadar "ben neyim?*
sorusunu hiç sormadım. Kimse de
böyle şeylerle ilgilenmezdi. Biz Bosna-
lıydık. Saraybosnalı idik. Ya da en faz-
la, Yugoslavyab. Savaştan sonra bu
soru kafamı kurcaladı. Yerimi belirle-
mek ihtiyacı duydum. Kendimi bir
ırka bağlı olarak tanımlamayı becere-
miyorum. Bunu nasıl yapabilirim ki?
Kime ihanet edeceğim. Ben, Bosna-
Hersekliyim.
Eski Yugoslavya'da savaş başlayın-
ca, biz, Saraybosna'da da bir gün sa-
vaş çıkabileceğine hiç ihtimal verme-
miştik. Söylemiştim, bu kent özel bir
kenttir.
Ancak o da oldu.
İlk ateş
Pencereden bakıyordum. Çetnikleri
gördüm. Silahlan vardı. Sıyah ünifor-
malar giymişlerdi. Ateş etmeye başla-
dılar. Savaşın ilk kurşunlan. Kızkar-
deşim bağırmaya başîadı: "Ateş edi-
yorlar. Saraybosna'da ateş ediyorlar.
Işte yaptılar." Yanm saat kadar, ken-
dini kaybetmiş gibi bağırdı.
Ardından ilk bomba düştü. İnanıl-
maz bir şeydi. Saraybosna'ya ilk bom-
ba düşmüştü. Doğduğum, büyüdü-
ğüm, tüm dostlanmın yaşadığı kentte
ilk kez bomba sesi duyuyorduk. İna-
nılmazdı.
İlk günler hep bir şey bekledik. Bu
çılgınlığı durduracak bir şeyler. Olma-
dı. Otobüslerimizi, arabalanmızı yok
etmeye başladılar.
Ve derken ilk ev imha edildi. Sesleri
duymuştum. Ama cama gidip bakma-
ya cesareüm yoktu. ölüm korkusu
değil. Göreceklerimden korkuyor-
dum.
Kitaplarda okuduğumuz, fılmlerde
gördüğümüz şeyler şimdi bizim başı-
mıza geliyordu.
Aklımın ve yüreğimin bunu kabul-
lenmesi mümkün değildi.
Hoşgeldin korku
Ama, daha kötülerini de gördük.
Insanlar öldürüldü, bombalar düştü,
evler yandı yıkıldı, kurşunlar sıkıldı.
Korkuyordum. Kendim için, kızım
için, kardeşim için, kocam. arkadaşla-
nm, dostlanm için korkuyordum.
Ölümüne korkuyordum.
Saraybosna için korkuyordum. Sa-
raybosnalı olmayan birinin bu duygu-
yu anlaması güçtür. Hep_ söylüyorum.
Özel bir kenttir burası. Üzerine titren-
mesi gereken bir kenttir.
Evden dışan çıkamıyorduk. Yiyece-
ğimiz yoktu. Bahçeden ot toplayıp sa-
lata yapıyorduk. Bunu kızım akıl etti.
Aslında ilk günler ot yemenin şakasını
yapıyorduk. Savaşın hemen biteceğine
olan inancımız o kadar güçlüydi ki, şa-
ka yapabiliyorduk. Her şey kötü bir
şaka gibiydi. "E-ef diyorduk, 'Savaş
uzun sürerse, biz şanslıyız, bahçemiz-
de otlar var, onlan yeriz.' Filmlerdeki
gibi. Sonra bir gün gerçekten bu oldu.
Yiyeceğimiz bitti. Ot topladık. Salata
yaptık ve yedik. Şakasını yapamadık
bu kez.
Hatırlıyorum. Ottan yapılmış bu sa-
latavı yerken kimse kimsenin yüzüne
bakamıyordu. Utanıyorduk. Içinde
bulunduğumuz durumdan utanıyor-
-Saraybosna'dan nasılkaçtınız?
-ilk günler hjç kimse bir yere gide-
medi. Sonra duymaya başladık. Şu
buraya gitti, o şuraya gitti. Ben gıtmek
istemiyordum. Hâlâ savaşın her an bi-
tebileceğine dair güçlü bir inanç taşı-
yordum. Ancak gidenleri duydukça
luzıma karşı suçluluk duygusuna ka-
pılmaya başladım. Yiyeceğimiz kal-
mamışü. Kızım günlerini evin tuyale-
tinde geçiriyordu. Evin en güvenli yeri
orasıydı çünkü. Düşünsenize, 10 ya-
şında bir çocuk. Nelere tanık oluyor.
Yine de şanslıydı, başka çocuklan dü-
şündükçe. En azından yanında biz
vardık.
Bomba sesine alışmak
Şunu haürbyorum. Bir gece bom-
bardıman çok yoğunlaşmıştı. Hepimiz
uyanmış, konuşuyorduk. En son kı-
zım uyandı ve bize çıkıştı, niye yüksek
sesle konuşup onu uyandınyoruz diye.
Düşünebiliyor musunuz? Bomba ses-
leri onu uyandırmıyordu. Onu uyan-
dıran bizim konuşma seslerimizdi. Ve
kızım bomba seslerine 10 yaşında alış-
u.
Her şey kötüye gitti. Hayaümın en
zor karannı verdim. Saraybosna'dan
kaçmaya karar verdim. Çılgınlığı kal-
dıracak gücüm kalmamıştı.
Kadın ve çocuklan Saraybosna dışı-
na kaçıran bir örgüte kaydımızı yap-
tırdık. 'Bekleyin, haber vereceğiz'
dediler. Günlerce bekJedik, bir ses çık-
madı. Tekrar aradığımızda, bir bom-
banın bütün kayıtlan imha ettirdiğini,
yeniden kayıt yaptırmamız gerektiğini
söylediler. Birkaç gün sonra aradılar
ve 'Yann gidiyorsunuz' dediler.
Kendimi hiç o anki kadar karmaşa
içinde hissetmemiştim. Bir yandan git-
mek istiyordum. Ozellikie kızım için
gitmek istiyordum. Öte yandan Saray-
bosna'yı, kentimi terk etmek ağınma
gidiyordu. Kocam, annem, babam ge-
ride kalacaktı. Korkuyordum. Gele-
cekten, geleceğin belirsizliğinden kor-
kuyordum.
Hayatım boyunca hiç Saraybosna
dışında yaşamamışüm. Bu kentten en
fazla bir ay süreyle ayn kalmıştım. O
kartmıyorum.
En iyi şu sözcük özetliyor duygula-
nmı: Ağınma gidiyor.
Tüm bu olanlar, olacaklar ağjnma
gidiyor. Mülteci olmak ağınma gidi-
yor. Muhtaç olmak, üretim dışı kal-
mak, çaresiz kalmak ağınma gidiyor.
Düşünün, Split'te kendinize göre bir
hayat kuruyorsunuz. Ama her an 'Ha-
di şuraya gidiyorsunuz' diyebilirler.
Hiçbir arunız güvenli ve rahat değil.
Hep sıkıntı ve kaygj.
Hakbnı vermek lazım. Hırvatİstan
bizi çok iyi ağırlıyor. İyi bir otelde kalı-
yoruz. Günde üç öğün yemek veriyor-
lar.
Ama sanki herkes bana bakıyormuş
gibi geliyor. Kendimi çıplak hissediyo-
rum. Korunmasız ve sayunmasız. Bir
de yakıa hasret. llcisi bir araya geldi
mi, zaman zaman, 'Artık dayana-
mam' dediğim oluyor. Kendimi koy-
vermenin sınınna geliyorum. Kızım
olmasa belki de yapardım.
Yarmdan umit yok
Geleceğe dair bir umut beslerruyo-
rum. Yanndan bile bir şey beklemiyo-
rum.
Bundan sonra ne olacak? Bilmiyo-
rum. Her şeyimi yitirdim. Evimi, eşya-
lanmı. umuılanmı, fotoğraflanmı...
Belki, yann kocamı da yitirdiğimedair
bir haber gelecek. Kendimi geçmişsiz
ve köksüz hissediyorum.
Bana acınmasından nefret ediyo-
rum. Bana acıyarak bakan gözlerden
nefret ediyorum. Ama en çok ben ken-
dime aayorum.
Aslında şanslıyız. Kalacak bir yqri-
miz, üç öğün yemeğimiz biraz da para-
mız var. Ve yaşıyoruz.
Özlüyorum. Neyi özlediğimin far-
kında değilim aslında. Sadece güçlü
bir özlem duyuyorum.
Mültecilik bir gün biterse, hiç bir şey
eskisi gibi olmayacak. Her şey kanşık.
Bulanık. Bu bulanıklığın hayatımdan
gideceğini sanmıyorum. Sadece dire-
niyorum. İnadına. En çok da kızım
için. Kıama tüm bunlan yapanlan
sevmiyorum.
•BİTTİ-
T.C.
tZMİR 6. SULH CEZA MAHKEMESİ
Esas Numarası: 1991/719
Karar Numarası: 1991/1712
21.3.1992 tarihinde sanık Kemal Yeraişçi'nin 872 Sokak No: 107
Kestanepazan lzmir adresinde bulunan ijyerinden 'Iran Hurması'n-
dan alınan numunenin tahlilinde, hurmaların yumuşamış, ezilmiş,
bir birine yapışmış ve kendisine has görünümünü kaybetmiş olduğu
ve içinde kurt ölüleri görüldüğünden iğrendirici mahiyette olduğu an-
laşılmakla hakkında açılan kamu davasının lzmir 6. Sulh Ceza Mah-
kemesi'nde yapılan 7.11.1991 tarihli durujması sonunda sanığınGıda
Maddeleri Tüzüğü'ne muhalif hareketi subuta erdiğinden eylemine
uyan TCK 396. maddesi gerefince 3 ay hapsine, sanığın kişiliğine göre
647 SK'nın 4/1. maddesi gereğince hapis cezası para cezasına çevri-
lerek sanığın 510.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasma,
TCK.402/1 maddesi gereğince saruğın cürme vasıta kıldığı meslek sa-
nat ve ücaretimn 3 ay süre ile tatiline, lzmir Yenişehir Gıda Çarşısı
1202/6 Sk. No: 42'deki sanığa ait is yerinin 7 gün süre ile kapatılma-
sına dair hUküm yargjtayca onanıp kesinleştiginden verilen karar ge-
reğince iş bu ilan varakasımn sanığa ait lzmir Yenişehir Gıda Çarşısı
1202/6 Sk. No: 42'deki sanığa ait iş yerinin halkın görülebileceği bir
yerinde kapatma sttresi kadar asılmasına, Ankara, lstanbul ve lzmir'de
yayımlanan ve tirajı 100 binin üzerinde bulunan savcılıkça uygun gö-
rulen bir veya iki gazetede ilanına, ilan masrafının sanıktan alınma-
sına dair iş bu hüküm özeti ilan olunur. 11.8.1992
Basın: 35965
JLAN
BURSA 1. SULH HUKUK
HÂKIMLIĞI'NDEN
Sıvas Divriğj ilçesi Zelıhahatun Mahallesi 024/01 cilt 11 sayfa 6 ha-
nede nüfusa kayıtlı Hasan ve Sabur'dan olma 1328 d.lu Elıf Çapraz
hacir altına alınarak kendisine Bursa Yıldınm ıJçesı Karaağaç Mahal-
lesi 018/10 cilt 14 sayfa 1008 hanede nüfusa kayıtlı oğlu Abdullah
Çapraz vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur.
Basm:36310
T C
GAZİPAŞA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Sayı: 1991/567
AJacaklı: Mustafa Görgülü vekili Av. Yusuf Şanlı Gazipasa
Borçlu: 1-Cengiz Semerci, 2-Şükrü Semerci, Gürçam Köyü Gazipa-
şa.
Borç miktan: 12.000.000 TL masranar hariç.
Yukanda açık kimligi yazılı borçlulann iş bu borçlan sebebiyle ken-
dilerine çıkarılan ödeme emri tebligatı bila tebliğ iade edildiğinden
ilanen tebliğine karar verilmiş olup bu ödeme emri tebliğinin gazete-
de ilan tarihinden itibaren yasal süreye 10 gtln ilave edilerek 20 gün
içinde borcunuzu ödemeniz, takibin dayanağı senet kambiyö senedi
niteliğini haiz değilse yine kanuni süreye 5 gün ilave edilerek 10 gün
icerisinde ayrıca açıkça bir dilekçe ile icra tetkik merciine itiraz et-
meniz, aksi takdirde icra takibindeki senedin sizden sadır sayılacağı
ve senet altındaki imzanın size ait olduğuna dair icra takibinin de-
vam edeceğinin bilinmesi ve imzanızı haksız yere inkâr ederseniz 1000
TL'den 5000 TL'ye kadar para cezası ile mahkûm edileceğiniz, itira-
an kabulüne dair bir belge ibraz etmediğiniz takdirde cebri icraya
devam olunacağı, itiraz edilmediği veya borç ödenmediği takdirde
20 gün icerisinde 74. maddeye göre mal beyamnda bulunmanız ila-
nen tebliğ olunur.
Basın: 49887
İLAN
UŞAK 2. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1991 382
İ991 569
Davacı Tanm Orman ve Köyişlen Bakanlığı vekili Av. Muhlise
Gün tarafından davalı Merkez Bırlik Kooperatifı aleyhine mahkeme-
mize açılan kooperalıfin feshi ile tasfiyesıne karar verilmesi davasının
mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
Mahkememızden verilen 1991,382 esas, 1991 569 karar sayılı 5.11.
1991 tanhli karan ile davalı kooperaüfin feshıne karar veriÛigınden
davalıya karar tebliği yapılamadığı.
J
' ~ann davalı kooperatife
tebliğ >enne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basuı: 36061
İLAN
SÖKE SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1991/457 E.
1992/559 K.
Davacılar Mehmet Mehmet Şükrü Onay vekili Av. Necati Gürel, davalı
Sûleyman oğlu Mustafa aleyhine Söke Yenicami mahallesi, 110 ada 44
parsel sayılı taşınmazın taraflar arasında taksimi mümkün olmadığından
satılmasma karar verilmesi isteğı ile dava acmış, mahkememizde yapılan
yargılama sonunda taraflar Adırıa kayıtlı bulunan Aydın ili. Söke ilçesi,
Yenicami Mahallesi. 110 ada. 44 parselde. kargir un ve yağ fabrikası vas-
fında. 1258.50 m
J
alanlı taşınmazın taraflar arasında aynen taksimi
mümkün omadığından herkes önünde açık arttırma usulü ile satılarak
ortaklığınm gıderilmesine. saüş bedeiinin taraflara tapudaki ve mırascılık
belgelenndeki paylan oranında verilmesine, 300.000 TL avukatlık ücreti
ile 999.000 TL davacılar tarafından yapılan yargılama gıdennın davalı-
dan tapudaki payı oranında alınarak davacıya verilmesine 4.6.1992 tarih
ve 1991 457-1992 559 sayüı ılamla karar verilmiştir.
Davalı Sûleyman oğlu Mustafa'ya daha önce gazete yoluyla ilanen du-
ruşma günü ve davetıye tebliğ edildiğinden. karar özetinin de gazetede
ilan yoluyla yapılmasına karar venldiğinden. işbu ılanm gazetede ılanının
yapılmasından 15 gün sonra davalıya tebliğ edilmış sayılacağı ve ondan 8
gün sonra kesinleceği karar tebliği yerine gecmek üzere ilan olunur. 28.7.
1992
Basın: 36068
İLAN
CEYHAN 1. KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1980/1544-217
Ceyhan ilçesi Doruk köyü 1076 parsel hakkında mahkememizden
verilen 29.6.1990 tarih ve 1980/1544-217 esas ve karar sayılı karan
ile davacı Hazine itirazının reddine, taşınmazın davalılar Durdu Meh-
met oğlu Ali ve arkadaşlan adına tapuya tesciline dair karan ile da-
vacı Hazine vekilinin 6.8.1990 tarihli temyiz dilekçesi ûlü Durdu
Mehmet oğlu Ali ve mirasçılarına, Durdu Mehmet oğlu Ibrahim Ce-
sur, Durdu Mehmet oğlu Mustafa Özsoy, Mehmet özsoy, Emine Es-
kitürk veya mırasçılanna 7201 sayılı yasa uyannca ilanen tebliğ olunur.
Basın: 49809
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Hinthorazu'yla CHP Üzerine
KonuşmalaM
Hinthorozu Erdal Bey'le çoktandır konuşup, görüşeme-
miştim. Şurada, burada ayaküstü görüyordum ama, diye-
limşöylekarşıhklıoturupsöyleşmiyor, bir yemek yemiyor-
dum. Böyle bir olanak, Ankara'da Macunköy'de, Iller
Bankası'nın dinlence yerinde gerçekleşti. Bir gece önce
evinden aramış, takılmıştım:
- Erdal Bey, uzun zamandır bir yemek yiyemedik!
- Evet öyle oldu. Bir gün yiyelim; öğle yemeği yesek...
Öğle yemeğinden hoşlanmıyordum, akşamları daha iyi
oluyordu, istediğimizgibi uzayabiliyordu konuşmalar. öğ-
leyin, yemek bitince kalkılıyordu. Macunköy'de biz arka-
daşlarlayız, iller Bankası'nın dinlenme yerine havuza
girmeye gıtmişiz, bir telefon geldi:
- Mustafa Ekmekçi kim?
-Benim!
- Sizi telefondan arıyorlar!
- Efendim, burası Başbakan Yardımcılığı, Sayın inönü,
sizinle görüşecek, akşam yemeği için nerede buluşacağı-
nızı soruyorlar.
Içimden bir muziplik geldi:
- Burada buluşalım! dedim, ben onu burada bekliyorum.
- Orası neresi?
- Iller Bankası dinlenme yeri; çok güzel bir yer!
Geldiler; Erdal Bey'le birlikte, Başdanışmanı Güneş
Gürseler'le Danışmanı Fikret Ünlü var. Dinlenme yerinde,
Hinthorozu'nun geleceğini duyan herkes heyecanlandı.
Bizimkiler, Muzaffer Adıgüzel'le Iller Bankası'ndan Ala-
ettin Polat:
- Siz rahat konuşun, diye yakında bir ayn masada otur-
dular. Ben, sofraya oturur oturmaz, lokmayı boğazıııda
bırakıp sorumu sordum; o şöyle karşılık verdi:
- CHP'nin içinde durum, eninde sonunda ortaya çıkacak,
zaten belli de. Partinin (SHP'nin) içinde bir hareket var, o
eninde sonunda aynı şey olduğunu gösterecek.
- Dün akşam (telefonda) söylediğim gibi, 9 eylüldeki ku-
rultay, bir CHP kurultayı değil, bir SHP kurultayı olacakmış
da Deniz Baykal yeni bir şans deneyecekmiş kanısı çok
kimsede var. Bunu gözardı ediyor musunuz?
- Yani, başka şeyler söyleyeyim...
- Sıkboğaz etmiyorum değil mi?
- Hayır. hayır değil. Şimdi biraz durum farklı. CHP ile
SHP ayni şey diyoruz, o doğru da insanlar olarak, şimdi,
önde görünen insanlar; CHP'nin son yönetim kurulu, veya,
"CHP'yi ayn tutuyoruz!" gibi demeçler veren arkadaşlar,
hep birbirlerini tanıyorlar. Bunlar arasındaki rekabetler
"Kim ne yapıyor?" filan onların hepsini çok iyi biliyorlar.
Bu konular üzerinde bizim kafa yormamıza hiç gerek yok.
SHP yeni bir parti, CHP'nin devamı ama, yeni parti havası
da vardı onun, yeni insanlar geldi; dolayısıyla, eski reka-
betler oradan başka türlü göründü, anfaşılmaz oldu falan
ama, şimdiki CHP'nin tutumu öyle değil. Birbirlerini tanı-
yan insanlar; onun için onlar aralarında nasıl bir şey yapa-
caklar? Bende öyle bir kaygı yahut da bir merak uyandır-
mıyor çok, çünkü, birbirlerini tanıyorlar; kendileri karar
verirler; en doğvusu neyse onu yaparlar.
Çatal bıçak sesleri, bir de havuzdaki fıskiyenin tatlı hışır-
tısı arasında, şöyle bir soru daha yöneltsem:
- Gelip görüşüyorlar, açıklamalar yapılıyor. Onlardan
olumlu birşeyçıkacağı izlenimi var mı?
- Henüz, SHP'nin CHP'den başka birşey olmadığını ka-
bul etmiş görünmüyorlar. (Oüşüne düşüne konuşuyor,
lokmasıra yutuyor.) SHP, CHP kapatıldığı için ortaya çıktı
ve iki partiyi de birleştirdi, o zaman DSP yoktu zaten. Dola-
yısıyla, CHP'nin devamı olduğunu herkes kabul etti. Başka
bir derdi yoktu. Çağdaş oJmak iddiası vardı, yani CHP ka-
patılmış olmasaydı bugün, CHP Yönetim Kurulu veya CHP
Kurultayı ve CHP'liler kendi adlarıyla çalışsalardı ne ya-
parlardı, onu düşünerek, biz de onu yapıyoruz. Bu açıdan,
CHP'nin devamı otduğunu söyledik. Kimse aksini söyle-
medi. Şimdi, diyorlar ki, CHP'nin adının kullanılması... (Bir
yandan ezan okunmaya başlandığı, bir yandan da Erdal
Bey, kimi sözcükleri yuttuğu için, sözlerin tam olarak anla-
şılamamasından, banda açık geçmemesinden korkuyo-
rum; dinliyorum ama usum başka yerde gibi...) CHP adı
kullanılamıyordu ama, CHP'liler büyük ölçüde SHP'deydi-
ler, o anlayışla çalışıyorlardı. Şimdi CHP ortaya çıkınca,
normal olan tabii, bu adın da SHP'ye gene gelmesidir.
Ama, yasanın getirdiği çerçeve, son CHP yönetim kurulu
karar verecek; bu ad nasıl kullanılacak? Yeni bir parti için-
de mi örgütlenecek, bu adı alacak; yahut "Bu adı alacak
SHP'dir" diyecekler. Bunu söylemediler. Bunu söyleme-
mek, tabii şu anlama da gelir: "Evet siz, CHP kapatıldığı
için ortaya çıktınız ama, yani CHP'liler böyle devam etme-
meliydi; biz olsak başka türlü yapardık!"
- SHP böyle devam etmemeliydi!
- CHP böyle devam etmemeliydi; yani, SHP'ye karışa-
mazlar da, CHP'nin devamı olduğunu söyleyip duruyoruz,
yani "Gerçi öyle dediniz ama, biz olsak başka türlü yapar-
dık! Onun için, biz de şimdi çıktık, başka türlü yapacağız!"
Bunu söylerler ama, o zaman ayn parti olacak demektir.
Neyse, ben bir tartışma havası yaratmak istemiyorum, ya-
ni şimdiki havaları o. Tabii, öyle olmasa iyi olur...
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Disiplin. 2/ Bula-
şık yıkanan musluk
teknesi... Küçük köy.
3/ Yas havalarına
uygulanan bir halk
ezgisi. 4/ Belirti...
Yakışır, yerinde uy-
gun. 5/ Bir nota...
Ilaç, 6/ II. Abdülha-
mit'in sürgüne gön-
derildiği Selanik'te
ikamet ettiği köşkün
adı. 7/ Polkayı andı-
nr bir dans... içinde
sarkan tokmağının
kenarlara vurmasıy-
la ses çıkaran madenden araç. 8/ Ha-
vagazı lambasının ucu... Tarih önce-
sine dayanan efsane 9/ Sinema film-
lerinin sanat, eğitim ve genellikle kül-
tür amaçlan göz önünde tutularak
toplandığı ve korunduğu yer.
YUKARIDAN AŞAGlYA
1/ Koyunlarda ve danalarda görii-
len tehJikeli bir hastalık. 2/ Muşmu-
laya benzer bir yemiş... Otel, tiyatro
gibi yerlerde girişe yakm geniş yer.
parasız kimse... Buz üstünde kaymak için kullanılan özel ayak-
kabı. 4/ Binek hayvanlarının sırtındaki oturmalık... Küçük kü-
çük doğranmış et parçası. 5/ Yunan mitolojisinde intikam tan-
rıçası. 6/ Bir şeyin içindeki öz... Su. 7/ Italya'da bir yanardağ...
Alkolsüz içki, meşrubat. 8/ Bestelenmiş her tür şiire Batı'da ve-
rilen ad... Tanrıtanımaz. 9/ Idare lambası.
CEYHAN 1. KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1990/107-144
Ceyhan ilçesi Isalı Köyü 123 nolu parsel hakkında mahkememiz-
den verilen 27.9.1991 tarih ve 1990/107-144 esas ve karar sayılı karan
ile davacı Hazrne'run itirazının reddine, taşınmazın davalılar Âşık Ab-
dullah mirasçılan ve arkadaşlan adına tesciline dair karan ile davacı
Hazine vekilinin 12.3.1992 tarihli temyiz dilekçesi davalı Hasan oğlu
Ali mirasçılarına 7201 sayılı yasa uyarınca ilanen tebliğ olunur.
Basın: 49803