15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1EYLÜL1992SAU 12 DIZIYAZI Diş hekkni Nataşa, kızı ve kardeşiyle Split'te mülteci olarak yaşıyor, kocası ise Saraybosna'da Nataşa acı ülkesineiltica etti-7- Gözlerindeki hüzün yakıctydı. Gözle- rine bakmadan, bakamadan konusluk hep. Gözlerinde, bizi, sahip oldukları- nuzdan utandıran bir şeyler vardı. Acı vardı. Kırgınlık. Mülteciydi. Aslında şanslı bir mülte- ciydi. Kalacak yeri ve yiyecek yemeği vardı. Yaşıyordu. Ama mülteciydi. Bu en zor sanatm öçrencisiydi. Onunla, Split'te, kuldığı otelde ko- nuştuk. Gözlerine hiç bakamadan. Söy- lediklerine ekleyecek birşey yok. -Admız nedir? -Nataşa. -Nerede doğdunuz? -Saraybosna'da. 1957yılında. -Mesleğiniz nedir -Diş hekimiyim. - Eğitiminizi nerede yaptınız? -Saraybosna'da. lİk, orta, lise, üni- versite, bütün öğrenimini Saray- bosna'da yaptım. -Nerede yaşıyorsunuz? -Saraybosna'da yaşardım. Şimdi Split'teyim. Split'te bir otelde yaşıyo- rum. Mülteci olarak. -Saraybosna 'dan ne zaman kaçtınız? N,ataşaanlatıyor: Bundan sonra ne olacak? Bilmiyorum. Herşeyimi yitirdim. Evimi, eşyalanmı, umutlarırru, fotoğraflanmı... Belki, yann kocamı da yitirdiğime dair bir haber gelecek. Kendimi geçmişsiz ve köksüz hıssediyorum... Bana aayarak bakan gözlerden nefret ediyorum. Ama en çok ben kendime acıyonım... Özlüyorum. Neyi özlediğimin farkında değilim ashnda. Sadece güçlübirözlem duyuyorum... Sadece direniyorum. İnadına. -16 mayısta. Daha doğrusu Saray- bosna'yı 15 mayısta terk ettik, 16 ma- yısta Split'e vaüdık. Kızım ve kızkar- deşimle beraber. -Kızınız kaç yaşında? -On. Kızkardeşim de 21 yaşında. -Kocanız nerede? -Saraybosna'da. -Hâlâ sağ mı? -Umanm. •Kocanızla her hangibir bağlantı ku- rabüiyor ntusunuz? Nasıl? -Çok ender olarak. En son iki gün önce bir haber aldık. Saraybosna'dan aynldıktan sonra bu ondan aldığımız ilk haberdi. Saraybosna'ya gidip tek- rar Split'e dönen bir gazeteci arkadaşı- mız kocamdan bir mesaj getirebildi. Yûrek burucu mesaj -Nasıl bir mesajdı bu? -Yürek burucu. Jlk olarak iyi şeyler- den bahsediyordu. Yaşadığını söylü- yordu. Yiyecek ve hatta sigara bile bulabildiğinı anlatıyordu. Ancak mektup gıderek hüzünleniyor, ağırla- şıyordu. Sanıyorum, sonuna doğru ağlamaya başlamıştı. Bunu hissettim. Sadece bizi görmek için, birkaç günlü- ğûne bile olsa Split'e gelmek istediğini söylüyordu. O, Saraybosna'da kalmak zorunda. Kocam bir savaşçı değil, gazeteci. An- cak bu savaşın gazetecilere de ihtiyacı var. O, Saraybosna'da kalarak halkı için elinden geleni yapmak zorılnda. -Savaşın ilkgünlerinianlatırmısınız? -Olanlan yeniden hatırlamak rahat- sız edici. Ancak şimdi, üç ay öncesine oranla biraz daha rahatım. Sanınm kabullendim ve gevşedim. Evimiz kentin en tehlikeli bölgele- rinden birindeydi. Sürekli bombardı- KORKUNUN BAŞKENTİ SARAYBOSNA SÎNAN GÖKÇEN duk. Ağınmıza gidiyosdu. Sadece kı- am, 'Fena da değılmiş hani' dedi. Güldük, gevşedik. Aslında kıam ya- ian söylüyordu. Berbat bir şeydi. Saraybosnalı Sırplar Saraybosnalı Sırplardan bahsetmek istiyorum. Çoğu savaşa Çetniklerin safinda katılmayı reddetti. Tehditedil- diler. Baalan öldürüldü. Baalan hâlâ Sırplann toplama kamplannda. Çet- niklerin çoğu Sırbistan Sırplandır. Bi- raz da köylerden gelenler var. da tatil için. Ve bu bir aylar hep çok uzun gelmişti bana. Ve şimdi. bir suçlu gibi kaçacaktım kentimden. Saray- bosna'ya iharet ediyormuşum gibi gel- di bana. Ağınma gitti. Sonunda bir otobüse bindik. Kıam, kızkardeşim ve ben. Kocam bizi uğur- lamaya gelmişti. Gözlerini hiç unuta- mam. Ağlamadım. Geride o kaldığı için aynlık anında ağlamadım. Daha sonra ağladım. Hep aynı şeyi söylüyorum ama, filmlerdeki gibiydi. Olaya dışardan baktığın zaman sanki yeni bir Kazab- lanka çeviriyorduk. Ama fılm değıldi. Bizim başırmza gelmişti. Üç otobüste 400 kişiydik. Kadın ve çocuk. Jki gün berbat bir yolculuk yaptık. Korkuyorduk. Çetniklerin otobüsü durdurmasından, ateş açma- lanndan, bomba atmalanndan kor- kuyorduk. Nihayet Split'e vardık. Artık mülteciydik. Bana hâlâ inanıl- maz geliyor. Ama kabullenmek zo- rundayım. Mülteciyim. Split'e vannca ilk yaptığım ağlamak oldu. Uzun uzun ağladım. Mülteci ol- mak. Korkunçtu. Bu kavram hâlâ beni irkiltiyor. Mülteci gibi davranmamaya çahşıyo- rum. Mülteci olduğumu gösteren bel- geyi çantamın en dibinde taşıyorum. Gerekmedikçe, zorunlu olmadıkça çı- Nataşa, eski Yugoslavya'yı sarsan savaş yüzünden vaşadığı keno, topraklan terkeden 15 milyon insandan sadece biri. A\Tupa'nın çeşitli verlerinde Nataşa'nmkine benzer yüzbinlerce dram yaşanıyor. Hem de bir hiç uğıuıa. Savasın bilancosu Bosna-Hersek'teki savaş, Av- rupa'nın tkincı Dünya Savaşfndan bu yana tanık olduğu en büyük mülteci dalgasını yarattı. 2.5 mil- yon kişi evini terk etti. Bu 2.5 milyon kişiden yaklaşık 1 milyonu, Bosna-Hersek dışına kaç- tı. Bunlardan 500 bini Hırvatistan'- da, 200 bini Almanya'da, 60 bini Avusturya'da yaşıyor. Kalanlar, İsveç, Slovenya ve Makedönya'ya sığınmış durumda. Türkiye'de ise bin müiteci kayıtlı. Bosna Hersek dışına çı^amayan- lar ise daha güvenli bölgelere kaç- mış bulunuyor. man altındaydı. 20 gün boyunca ev- den dışan çıkamadık. Sığınağa bile gidemedik. Cehennem gibiydi. Savaş ilk başladığında Saraybosna'dan ay- nlmam için bazı olanaklar vardı. An- cak hep, 'nasılsa yann biter' diye dü- şündük. Bizim kentimızde, Saray- bosna'da bir savaş olamazdı. Hep bitecek diye umuyorduk. Şunu söylemek istiyorum. Saray- bosnalılar birbirlerini severler. Burada Sırp, Hırvat. Boşnak aynmı yoktur. Saraybosnalı herkes, Sırplann çoğu dahil. kentini savunmaya koşmuştur. Eminim hepsi, savaş bitince tekrar es- kisi gibi birarada yaşamak isteyecek- tir. İnanılmazdı. Yaşadıklanmızın ve hâlâ yaşananlann gerçekten olduğu konusunda zaman zaman şüpheye dü- şüyorum. fnanılmazdı ve dayanılmaz- dı. Hâlâ da öyle. Saraybosna özel bir kenttir. Canlı- dır. Arkadaşlanm arasında kanşık olmayan evlilik yoktur. Ben de dahil. Benim babam Sırp, annem Hırvat, ko- cam Boşnak. Savaş başlayana kadar "ben neyim?* sorusunu hiç sormadım. Kimse de böyle şeylerle ilgilenmezdi. Biz Bosna- lıydık. Saraybosnalı idik. Ya da en faz- la, Yugoslavyab. Savaştan sonra bu soru kafamı kurcaladı. Yerimi belirle- mek ihtiyacı duydum. Kendimi bir ırka bağlı olarak tanımlamayı becere- miyorum. Bunu nasıl yapabilirim ki? Kime ihanet edeceğim. Ben, Bosna- Hersekliyim. Eski Yugoslavya'da savaş başlayın- ca, biz, Saraybosna'da da bir gün sa- vaş çıkabileceğine hiç ihtimal verme- miştik. Söylemiştim, bu kent özel bir kenttir. Ancak o da oldu. İlk ateş Pencereden bakıyordum. Çetnikleri gördüm. Silahlan vardı. Sıyah ünifor- malar giymişlerdi. Ateş etmeye başla- dılar. Savaşın ilk kurşunlan. Kızkar- deşim bağırmaya başîadı: "Ateş edi- yorlar. Saraybosna'da ateş ediyorlar. Işte yaptılar." Yanm saat kadar, ken- dini kaybetmiş gibi bağırdı. Ardından ilk bomba düştü. İnanıl- maz bir şeydi. Saraybosna'ya ilk bom- ba düşmüştü. Doğduğum, büyüdü- ğüm, tüm dostlanmın yaşadığı kentte ilk kez bomba sesi duyuyorduk. İna- nılmazdı. İlk günler hep bir şey bekledik. Bu çılgınlığı durduracak bir şeyler. Olma- dı. Otobüslerimizi, arabalanmızı yok etmeye başladılar. Ve derken ilk ev imha edildi. Sesleri duymuştum. Ama cama gidip bakma- ya cesareüm yoktu. ölüm korkusu değil. Göreceklerimden korkuyor- dum. Kitaplarda okuduğumuz, fılmlerde gördüğümüz şeyler şimdi bizim başı- mıza geliyordu. Aklımın ve yüreğimin bunu kabul- lenmesi mümkün değildi. Hoşgeldin korku Ama, daha kötülerini de gördük. Insanlar öldürüldü, bombalar düştü, evler yandı yıkıldı, kurşunlar sıkıldı. Korkuyordum. Kendim için, kızım için, kardeşim için, kocam. arkadaşla- nm, dostlanm için korkuyordum. Ölümüne korkuyordum. Saraybosna için korkuyordum. Sa- raybosnalı olmayan birinin bu duygu- yu anlaması güçtür. Hep_ söylüyorum. Özel bir kenttir burası. Üzerine titren- mesi gereken bir kenttir. Evden dışan çıkamıyorduk. Yiyece- ğimiz yoktu. Bahçeden ot toplayıp sa- lata yapıyorduk. Bunu kızım akıl etti. Aslında ilk günler ot yemenin şakasını yapıyorduk. Savaşın hemen biteceğine olan inancımız o kadar güçlüydi ki, şa- ka yapabiliyorduk. Her şey kötü bir şaka gibiydi. "E-ef diyorduk, 'Savaş uzun sürerse, biz şanslıyız, bahçemiz- de otlar var, onlan yeriz.' Filmlerdeki gibi. Sonra bir gün gerçekten bu oldu. Yiyeceğimiz bitti. Ot topladık. Salata yaptık ve yedik. Şakasını yapamadık bu kez. Hatırlıyorum. Ottan yapılmış bu sa- latavı yerken kimse kimsenin yüzüne bakamıyordu. Utanıyorduk. Içinde bulunduğumuz durumdan utanıyor- -Saraybosna'dan nasılkaçtınız? -ilk günler hjç kimse bir yere gide- medi. Sonra duymaya başladık. Şu buraya gitti, o şuraya gitti. Ben gıtmek istemiyordum. Hâlâ savaşın her an bi- tebileceğine dair güçlü bir inanç taşı- yordum. Ancak gidenleri duydukça luzıma karşı suçluluk duygusuna ka- pılmaya başladım. Yiyeceğimiz kal- mamışü. Kızım günlerini evin tuyale- tinde geçiriyordu. Evin en güvenli yeri orasıydı çünkü. Düşünsenize, 10 ya- şında bir çocuk. Nelere tanık oluyor. Yine de şanslıydı, başka çocuklan dü- şündükçe. En azından yanında biz vardık. Bomba sesine alışmak Şunu haürbyorum. Bir gece bom- bardıman çok yoğunlaşmıştı. Hepimiz uyanmış, konuşuyorduk. En son kı- zım uyandı ve bize çıkıştı, niye yüksek sesle konuşup onu uyandınyoruz diye. Düşünebiliyor musunuz? Bomba ses- leri onu uyandırmıyordu. Onu uyan- dıran bizim konuşma seslerimizdi. Ve kızım bomba seslerine 10 yaşında alış- u. Her şey kötüye gitti. Hayaümın en zor karannı verdim. Saraybosna'dan kaçmaya karar verdim. Çılgınlığı kal- dıracak gücüm kalmamıştı. Kadın ve çocuklan Saraybosna dışı- na kaçıran bir örgüte kaydımızı yap- tırdık. 'Bekleyin, haber vereceğiz' dediler. Günlerce bekJedik, bir ses çık- madı. Tekrar aradığımızda, bir bom- banın bütün kayıtlan imha ettirdiğini, yeniden kayıt yaptırmamız gerektiğini söylediler. Birkaç gün sonra aradılar ve 'Yann gidiyorsunuz' dediler. Kendimi hiç o anki kadar karmaşa içinde hissetmemiştim. Bir yandan git- mek istiyordum. Ozellikie kızım için gitmek istiyordum. Öte yandan Saray- bosna'yı, kentimi terk etmek ağınma gidiyordu. Kocam, annem, babam ge- ride kalacaktı. Korkuyordum. Gele- cekten, geleceğin belirsizliğinden kor- kuyordum. Hayatım boyunca hiç Saraybosna dışında yaşamamışüm. Bu kentten en fazla bir ay süreyle ayn kalmıştım. O kartmıyorum. En iyi şu sözcük özetliyor duygula- nmı: Ağınma gidiyor. Tüm bu olanlar, olacaklar ağjnma gidiyor. Mülteci olmak ağınma gidi- yor. Muhtaç olmak, üretim dışı kal- mak, çaresiz kalmak ağınma gidiyor. Düşünün, Split'te kendinize göre bir hayat kuruyorsunuz. Ama her an 'Ha- di şuraya gidiyorsunuz' diyebilirler. Hiçbir arunız güvenli ve rahat değil. Hep sıkıntı ve kaygj. Hakbnı vermek lazım. Hırvatİstan bizi çok iyi ağırlıyor. İyi bir otelde kalı- yoruz. Günde üç öğün yemek veriyor- lar. Ama sanki herkes bana bakıyormuş gibi geliyor. Kendimi çıplak hissediyo- rum. Korunmasız ve sayunmasız. Bir de yakıa hasret. llcisi bir araya geldi mi, zaman zaman, 'Artık dayana- mam' dediğim oluyor. Kendimi koy- vermenin sınınna geliyorum. Kızım olmasa belki de yapardım. Yarmdan umit yok Geleceğe dair bir umut beslerruyo- rum. Yanndan bile bir şey beklemiyo- rum. Bundan sonra ne olacak? Bilmiyo- rum. Her şeyimi yitirdim. Evimi, eşya- lanmı. umuılanmı, fotoğraflanmı... Belki, yann kocamı da yitirdiğimedair bir haber gelecek. Kendimi geçmişsiz ve köksüz hissediyorum. Bana acınmasından nefret ediyo- rum. Bana acıyarak bakan gözlerden nefret ediyorum. Ama en çok ben ken- dime aayorum. Aslında şanslıyız. Kalacak bir yqri- miz, üç öğün yemeğimiz biraz da para- mız var. Ve yaşıyoruz. Özlüyorum. Neyi özlediğimin far- kında değilim aslında. Sadece güçlü bir özlem duyuyorum. Mültecilik bir gün biterse, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Her şey kanşık. Bulanık. Bu bulanıklığın hayatımdan gideceğini sanmıyorum. Sadece dire- niyorum. İnadına. En çok da kızım için. Kıama tüm bunlan yapanlan sevmiyorum. •BİTTİ- T.C. tZMİR 6. SULH CEZA MAHKEMESİ Esas Numarası: 1991/719 Karar Numarası: 1991/1712 21.3.1992 tarihinde sanık Kemal Yeraişçi'nin 872 Sokak No: 107 Kestanepazan lzmir adresinde bulunan ijyerinden 'Iran Hurması'n- dan alınan numunenin tahlilinde, hurmaların yumuşamış, ezilmiş, bir birine yapışmış ve kendisine has görünümünü kaybetmiş olduğu ve içinde kurt ölüleri görüldüğünden iğrendirici mahiyette olduğu an- laşılmakla hakkında açılan kamu davasının lzmir 6. Sulh Ceza Mah- kemesi'nde yapılan 7.11.1991 tarihli durujması sonunda sanığınGıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalif hareketi subuta erdiğinden eylemine uyan TCK 396. maddesi gerefince 3 ay hapsine, sanığın kişiliğine göre 647 SK'nın 4/1. maddesi gereğince hapis cezası para cezasına çevri- lerek sanığın 510.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasma, TCK.402/1 maddesi gereğince saruğın cürme vasıta kıldığı meslek sa- nat ve ücaretimn 3 ay süre ile tatiline, lzmir Yenişehir Gıda Çarşısı 1202/6 Sk. No: 42'deki sanığa ait is yerinin 7 gün süre ile kapatılma- sına dair hUküm yargjtayca onanıp kesinleştiginden verilen karar ge- reğince iş bu ilan varakasımn sanığa ait lzmir Yenişehir Gıda Çarşısı 1202/6 Sk. No: 42'deki sanığa ait iş yerinin halkın görülebileceği bir yerinde kapatma sttresi kadar asılmasına, Ankara, lstanbul ve lzmir'de yayımlanan ve tirajı 100 binin üzerinde bulunan savcılıkça uygun gö- rulen bir veya iki gazetede ilanına, ilan masrafının sanıktan alınma- sına dair iş bu hüküm özeti ilan olunur. 11.8.1992 Basın: 35965 JLAN BURSA 1. SULH HUKUK HÂKIMLIĞI'NDEN Sıvas Divriğj ilçesi Zelıhahatun Mahallesi 024/01 cilt 11 sayfa 6 ha- nede nüfusa kayıtlı Hasan ve Sabur'dan olma 1328 d.lu Elıf Çapraz hacir altına alınarak kendisine Bursa Yıldınm ıJçesı Karaağaç Mahal- lesi 018/10 cilt 14 sayfa 1008 hanede nüfusa kayıtlı oğlu Abdullah Çapraz vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basm:36310 T C GAZİPAŞA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Sayı: 1991/567 AJacaklı: Mustafa Görgülü vekili Av. Yusuf Şanlı Gazipasa Borçlu: 1-Cengiz Semerci, 2-Şükrü Semerci, Gürçam Köyü Gazipa- şa. Borç miktan: 12.000.000 TL masranar hariç. Yukanda açık kimligi yazılı borçlulann iş bu borçlan sebebiyle ken- dilerine çıkarılan ödeme emri tebligatı bila tebliğ iade edildiğinden ilanen tebliğine karar verilmiş olup bu ödeme emri tebliğinin gazete- de ilan tarihinden itibaren yasal süreye 10 gtln ilave edilerek 20 gün içinde borcunuzu ödemeniz, takibin dayanağı senet kambiyö senedi niteliğini haiz değilse yine kanuni süreye 5 gün ilave edilerek 10 gün icerisinde ayrıca açıkça bir dilekçe ile icra tetkik merciine itiraz et- meniz, aksi takdirde icra takibindeki senedin sizden sadır sayılacağı ve senet altındaki imzanın size ait olduğuna dair icra takibinin de- vam edeceğinin bilinmesi ve imzanızı haksız yere inkâr ederseniz 1000 TL'den 5000 TL'ye kadar para cezası ile mahkûm edileceğiniz, itira- an kabulüne dair bir belge ibraz etmediğiniz takdirde cebri icraya devam olunacağı, itiraz edilmediği veya borç ödenmediği takdirde 20 gün icerisinde 74. maddeye göre mal beyamnda bulunmanız ila- nen tebliğ olunur. Basın: 49887 İLAN UŞAK 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1991 382 İ991 569 Davacı Tanm Orman ve Köyişlen Bakanlığı vekili Av. Muhlise Gün tarafından davalı Merkez Bırlik Kooperatifı aleyhine mahkeme- mize açılan kooperalıfin feshi ile tasfiyesıne karar verilmesi davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda: Mahkememızden verilen 1991,382 esas, 1991 569 karar sayılı 5.11. 1991 tanhli karan ile davalı kooperaüfin feshıne karar veriÛigınden davalıya karar tebliği yapılamadığı. J ' ~ann davalı kooperatife tebliğ >enne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basuı: 36061 İLAN SÖKE SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1991/457 E. 1992/559 K. Davacılar Mehmet Mehmet Şükrü Onay vekili Av. Necati Gürel, davalı Sûleyman oğlu Mustafa aleyhine Söke Yenicami mahallesi, 110 ada 44 parsel sayılı taşınmazın taraflar arasında taksimi mümkün olmadığından satılmasma karar verilmesi isteğı ile dava acmış, mahkememizde yapılan yargılama sonunda taraflar Adırıa kayıtlı bulunan Aydın ili. Söke ilçesi, Yenicami Mahallesi. 110 ada. 44 parselde. kargir un ve yağ fabrikası vas- fında. 1258.50 m J alanlı taşınmazın taraflar arasında aynen taksimi mümkün omadığından herkes önünde açık arttırma usulü ile satılarak ortaklığınm gıderilmesine. saüş bedeiinin taraflara tapudaki ve mırascılık belgelenndeki paylan oranında verilmesine, 300.000 TL avukatlık ücreti ile 999.000 TL davacılar tarafından yapılan yargılama gıdennın davalı- dan tapudaki payı oranında alınarak davacıya verilmesine 4.6.1992 tarih ve 1991 457-1992 559 sayüı ılamla karar verilmiştir. Davalı Sûleyman oğlu Mustafa'ya daha önce gazete yoluyla ilanen du- ruşma günü ve davetıye tebliğ edildiğinden. karar özetinin de gazetede ilan yoluyla yapılmasına karar venldiğinden. işbu ılanm gazetede ılanının yapılmasından 15 gün sonra davalıya tebliğ edilmış sayılacağı ve ondan 8 gün sonra kesinleceği karar tebliği yerine gecmek üzere ilan olunur. 28.7. 1992 Basın: 36068 İLAN CEYHAN 1. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1980/1544-217 Ceyhan ilçesi Doruk köyü 1076 parsel hakkında mahkememizden verilen 29.6.1990 tarih ve 1980/1544-217 esas ve karar sayılı karan ile davacı Hazine itirazının reddine, taşınmazın davalılar Durdu Meh- met oğlu Ali ve arkadaşlan adına tapuya tesciline dair karan ile da- vacı Hazine vekilinin 6.8.1990 tarihli temyiz dilekçesi ûlü Durdu Mehmet oğlu Ali ve mirasçılarına, Durdu Mehmet oğlu Ibrahim Ce- sur, Durdu Mehmet oğlu Mustafa Özsoy, Mehmet özsoy, Emine Es- kitürk veya mırasçılanna 7201 sayılı yasa uyannca ilanen tebliğ olunur. Basın: 49809 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Hinthorazu'yla CHP Üzerine KonuşmalaM Hinthorozu Erdal Bey'le çoktandır konuşup, görüşeme- miştim. Şurada, burada ayaküstü görüyordum ama, diye- limşöylekarşıhklıoturupsöyleşmiyor, bir yemek yemiyor- dum. Böyle bir olanak, Ankara'da Macunköy'de, Iller Bankası'nın dinlence yerinde gerçekleşti. Bir gece önce evinden aramış, takılmıştım: - Erdal Bey, uzun zamandır bir yemek yiyemedik! - Evet öyle oldu. Bir gün yiyelim; öğle yemeği yesek... Öğle yemeğinden hoşlanmıyordum, akşamları daha iyi oluyordu, istediğimizgibi uzayabiliyordu konuşmalar. öğ- leyin, yemek bitince kalkılıyordu. Macunköy'de biz arka- daşlarlayız, iller Bankası'nın dinlenme yerine havuza girmeye gıtmişiz, bir telefon geldi: - Mustafa Ekmekçi kim? -Benim! - Sizi telefondan arıyorlar! - Efendim, burası Başbakan Yardımcılığı, Sayın inönü, sizinle görüşecek, akşam yemeği için nerede buluşacağı- nızı soruyorlar. Içimden bir muziplik geldi: - Burada buluşalım! dedim, ben onu burada bekliyorum. - Orası neresi? - Iller Bankası dinlenme yeri; çok güzel bir yer! Geldiler; Erdal Bey'le birlikte, Başdanışmanı Güneş Gürseler'le Danışmanı Fikret Ünlü var. Dinlenme yerinde, Hinthorozu'nun geleceğini duyan herkes heyecanlandı. Bizimkiler, Muzaffer Adıgüzel'le Iller Bankası'ndan Ala- ettin Polat: - Siz rahat konuşun, diye yakında bir ayn masada otur- dular. Ben, sofraya oturur oturmaz, lokmayı boğazıııda bırakıp sorumu sordum; o şöyle karşılık verdi: - CHP'nin içinde durum, eninde sonunda ortaya çıkacak, zaten belli de. Partinin (SHP'nin) içinde bir hareket var, o eninde sonunda aynı şey olduğunu gösterecek. - Dün akşam (telefonda) söylediğim gibi, 9 eylüldeki ku- rultay, bir CHP kurultayı değil, bir SHP kurultayı olacakmış da Deniz Baykal yeni bir şans deneyecekmiş kanısı çok kimsede var. Bunu gözardı ediyor musunuz? - Yani, başka şeyler söyleyeyim... - Sıkboğaz etmiyorum değil mi? - Hayır. hayır değil. Şimdi biraz durum farklı. CHP ile SHP ayni şey diyoruz, o doğru da insanlar olarak, şimdi, önde görünen insanlar; CHP'nin son yönetim kurulu, veya, "CHP'yi ayn tutuyoruz!" gibi demeçler veren arkadaşlar, hep birbirlerini tanıyorlar. Bunlar arasındaki rekabetler "Kim ne yapıyor?" filan onların hepsini çok iyi biliyorlar. Bu konular üzerinde bizim kafa yormamıza hiç gerek yok. SHP yeni bir parti, CHP'nin devamı ama, yeni parti havası da vardı onun, yeni insanlar geldi; dolayısıyla, eski reka- betler oradan başka türlü göründü, anfaşılmaz oldu falan ama, şimdiki CHP'nin tutumu öyle değil. Birbirlerini tanı- yan insanlar; onun için onlar aralarında nasıl bir şey yapa- caklar? Bende öyle bir kaygı yahut da bir merak uyandır- mıyor çok, çünkü, birbirlerini tanıyorlar; kendileri karar verirler; en doğvusu neyse onu yaparlar. Çatal bıçak sesleri, bir de havuzdaki fıskiyenin tatlı hışır- tısı arasında, şöyle bir soru daha yöneltsem: - Gelip görüşüyorlar, açıklamalar yapılıyor. Onlardan olumlu birşeyçıkacağı izlenimi var mı? - Henüz, SHP'nin CHP'den başka birşey olmadığını ka- bul etmiş görünmüyorlar. (Oüşüne düşüne konuşuyor, lokmasıra yutuyor.) SHP, CHP kapatıldığı için ortaya çıktı ve iki partiyi de birleştirdi, o zaman DSP yoktu zaten. Dola- yısıyla, CHP'nin devamı olduğunu herkes kabul etti. Başka bir derdi yoktu. Çağdaş oJmak iddiası vardı, yani CHP ka- patılmış olmasaydı bugün, CHP Yönetim Kurulu veya CHP Kurultayı ve CHP'liler kendi adlarıyla çalışsalardı ne ya- parlardı, onu düşünerek, biz de onu yapıyoruz. Bu açıdan, CHP'nin devamı otduğunu söyledik. Kimse aksini söyle- medi. Şimdi, diyorlar ki, CHP'nin adının kullanılması... (Bir yandan ezan okunmaya başlandığı, bir yandan da Erdal Bey, kimi sözcükleri yuttuğu için, sözlerin tam olarak anla- şılamamasından, banda açık geçmemesinden korkuyo- rum; dinliyorum ama usum başka yerde gibi...) CHP adı kullanılamıyordu ama, CHP'liler büyük ölçüde SHP'deydi- ler, o anlayışla çalışıyorlardı. Şimdi CHP ortaya çıkınca, normal olan tabii, bu adın da SHP'ye gene gelmesidir. Ama, yasanın getirdiği çerçeve, son CHP yönetim kurulu karar verecek; bu ad nasıl kullanılacak? Yeni bir parti için- de mi örgütlenecek, bu adı alacak; yahut "Bu adı alacak SHP'dir" diyecekler. Bunu söylemediler. Bunu söyleme- mek, tabii şu anlama da gelir: "Evet siz, CHP kapatıldığı için ortaya çıktınız ama, yani CHP'liler böyle devam etme- meliydi; biz olsak başka türlü yapardık!" - SHP böyle devam etmemeliydi! - CHP böyle devam etmemeliydi; yani, SHP'ye karışa- mazlar da, CHP'nin devamı olduğunu söyleyip duruyoruz, yani "Gerçi öyle dediniz ama, biz olsak başka türlü yapar- dık! Onun için, biz de şimdi çıktık, başka türlü yapacağız!" Bunu söylerler ama, o zaman ayn parti olacak demektir. Neyse, ben bir tartışma havası yaratmak istemiyorum, ya- ni şimdiki havaları o. Tabii, öyle olmasa iyi olur... BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Disiplin. 2/ Bula- şık yıkanan musluk teknesi... Küçük köy. 3/ Yas havalarına uygulanan bir halk ezgisi. 4/ Belirti... Yakışır, yerinde uy- gun. 5/ Bir nota... Ilaç, 6/ II. Abdülha- mit'in sürgüne gön- derildiği Selanik'te ikamet ettiği köşkün adı. 7/ Polkayı andı- nr bir dans... içinde sarkan tokmağının kenarlara vurmasıy- la ses çıkaran madenden araç. 8/ Ha- vagazı lambasının ucu... Tarih önce- sine dayanan efsane 9/ Sinema film- lerinin sanat, eğitim ve genellikle kül- tür amaçlan göz önünde tutularak toplandığı ve korunduğu yer. YUKARIDAN AŞAGlYA 1/ Koyunlarda ve danalarda görii- len tehJikeli bir hastalık. 2/ Muşmu- laya benzer bir yemiş... Otel, tiyatro gibi yerlerde girişe yakm geniş yer. parasız kimse... Buz üstünde kaymak için kullanılan özel ayak- kabı. 4/ Binek hayvanlarının sırtındaki oturmalık... Küçük kü- çük doğranmış et parçası. 5/ Yunan mitolojisinde intikam tan- rıçası. 6/ Bir şeyin içindeki öz... Su. 7/ Italya'da bir yanardağ... Alkolsüz içki, meşrubat. 8/ Bestelenmiş her tür şiire Batı'da ve- rilen ad... Tanrıtanımaz. 9/ Idare lambası. CEYHAN 1. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1990/107-144 Ceyhan ilçesi Isalı Köyü 123 nolu parsel hakkında mahkememiz- den verilen 27.9.1991 tarih ve 1990/107-144 esas ve karar sayılı karan ile davacı Hazrne'run itirazının reddine, taşınmazın davalılar Âşık Ab- dullah mirasçılan ve arkadaşlan adına tesciline dair karan ile davacı Hazine vekilinin 12.3.1992 tarihli temyiz dilekçesi davalı Hasan oğlu Ali mirasçılarına 7201 sayılı yasa uyarınca ilanen tebliğ olunur. Basın: 49803
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle