Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 EYLÛL1992SALI CUMHURIYET SAYFA
KULTUR 11
B sanatçıya Uluslararası Edinburgh Festivali'nde Joan Miro'nun heykelleri sergjleniyor
Kennedyödülû
I Kültür Servisi - ABD'nin
küitüryaşanuna
katkılanndan ötürü altı
sanatçıya Kennedy Merkezi
OnurÖdülleriverildi. 1992
Kennedy Merkezi Onur
Ödülleri"ne değer görülen
sanatcılar caz müzisyeni
Lionel Hampton, sinema
oyunculan Paul Nevvman ve
Joanne Woodward, bir
dönemin ünlü dansçısı ve
fılm yıldızı Ginger Rogers,
çellıst ve orkestra şetı
Mstislav Rostropoviç ve
koregraf Paul Taylor. 6
Arahkla Washington'da
düzenlenecek ödül
töreninden önce Beyaz
Saray'da bir resepsiyon
verilecek ve Başkan Bush ile
eşi Barbara Bush ödüle değer
görülen sanatçılan kabul
edecekler.
Karikatûr
yarışması
• ANKARA (AA)-Tükeüci
K-lavuzu dergisi, tüketicinin
konınmasıyla ılgıli karikatûr
yarışması düzenledi.
Yanşmaya katılmak
isteyenler, 15 kasıma kadar
dergiye başvurabilecekler.
Yanşma sonucu 20 kasımda
açıklanacak. Dereceyegiren
eserler 23 kasımda basın
müzesinde, 7 aralıkta
GESAMKültürSanat
Merkezi'nde teşhir edilecek.
Yanşma karikatürle ilgilenen
amatörprofesyonel bütün
sanatçılara açık olarak
yapılacak.
Yazma özgörlüğü
• NEW YORK (AP)- Haiüli
yazar Jean Mario
Paul, 1992 PEN Yazma
özgürlüğü ödülü'nü Salman
Rüştdü'nün eski kansı
Marianne Wiggins'in elinden
aldı. 9 Kasım 1991'de
hükümet karşıtı gösterilere
katıldığı gerekçesiyle hapise
atılan Paul, ödülünü aldığı
açıklandıktan 2 hafta sonra
(29 nisan) serbest bırakılrruştı.
De Niro otobüs
ŞOfÖPÛ
• ATtNA
(AA)-Ünlü
aktör
RobertDe
Niro,
'Taksi
.oförü'
filminden
sonra'Bir
Bronx
Hikâyesi'
fılmiiçin agırvasıta
ehliyeti peşinden koşuyor. De
Niro, ağır vasıta ehliyeti
aldıktan sonra filmdeki
rolünün hakkını vermek
amacıyla otobüs şoförlerinin
yaşantısıru daha yakından
takip edebilmek için New
York'ta otobüs kullanmayı
planhyor.
'Edebiyattaki
düşler
Miro'mınyaşayancaııa\arları
AHUANTMEN
EDİNBURGH - Uluslararası Edin-
burgh Festı\ali tüm hıayla sürerken şe-
hirde yer alan onlarca sergi arasmda en
çok ilgi çeken, İskoçya Kraliyet Aka-
demisi'ne 20 eylüle dek süren Joan Miro
heykel sergisi kuşkusuz. Ünlü Katalan
ressam Miro'nun sergisinin yanı sıra
Edinburgh'da şu sıralar en çok "rek-
larru" yapılan plastik sanat etkinlikleri
arasında ünlü Iskoç ressam Allan Ram-
say, fotoğraf sanatçısı J.Craig Annan ve
yine bir ressam, James Pryde'ın sergileri
geliyor. Bu arada "Kuzeyli Sanatçılar
ve iskoçya - Bir Zerkin Yansıması" ser-
gisi de İskoçya Ulusal Galerisi'nde
Hals, Vermcer ve Rembrandt gıbi ku-
zeyli sanatçılann yapıtlannı bir araya
getiriyor.
Joan Miro'nun Fransa'dan getirilen
heykellerini İskoçya'da görmek herkesı
çok hoşnut kıhyor, ama gazetelerde
çıkan eleştirilere bakıhrsa, pek tanın-
mayan James Pryde için İskoçya Mo-
dern Sanatlar Müzesi'nde salonlarca
yer aynlması ya da "Hollanda, sanat ve
iskoçya" gibi bir konuya özellikle festi-
val sırasında yer verilmesı komik' bulu-
nuyor. Gazetelerde çıkan elestiriler de
'komik': "Daha neler? Bundan sonra
belki 'Picasso: İskoçya günlen' gibi bir
sergi de düzenleyebihıler."
Bu sergiler bir yana; Miro'nun heykel
sergisini görmek, ünlü İspanyol sa-
natçının sıcak soluğunu resimlerinin
yanı sıra heykellerinde de hissetmek için
bir değil, birkaç kez İskoçya Kraliyet
Akademisi'ne gidilebilir. Avrupa Sa-
natlan Festivali ve Henry Moore
Vakfı'run katkılanyla düzenlenen bu
geniş kapsamlı sergide yer alan tüm hey-
keller, Fransa'daki Maeght Vakfı'ndan
geürilmiş. Miro'nun heykeli "ciddi ola-
rak" ele alınması da 1964'te Andre Mal-
raux tarafından açılan bu vakıf için
yaptığı heykellerle başbyor.
Miro'nun heykele olan "ilgisi" ise çok
öncelere dayanıyor. 1912 yıhnda, Mi-
ro'nun La Lonja Güzel Sanatlar Oku-
• Unlü
Katalan
sanatçı JoanNâ
Miro'nun >
lOO.doğum
yılı 1993'te
Madrid,Bar-
selona ve
New York'ta
düzenlenecek
dev sergilerle
kutlanacak.
Edinburgh'-
daki Miro
heykel sergisi
isebu
kutlamalann
bîr ön adımı
niteliğinde.
lu'nda Gali Fabra'dan aldığı derslere
dönmemiz gerekiyor bunun için: "Gali,
olağanüstü bir öğretmendi. Şekb "gör-
memi' sağlamak için bana bir alışürma
yaptınrdı:
Gözlerimi bağlar, elime objeler verir-
di. Bu objeleri görmeden, yalnızca hısse-
derek resimlenni yapmamı isterdi ben-
den. Dolayısıyla benim heykele olan il-
gim aslında o tarihlere dek uzanıyor."
Sanatı üzerine yazdığı yazılardan bi-
nnde, Miro, yaşamınm son 15 yıhnda
ağırbk verdiği heykelle olan ilişkisini
"cinayet"e benzetmişti. Heykeli, resmi-
ni öldürmek için yapıyordu. Böyle
yazmıştı. Heykel yoluyla, "yaşayan ca-
navarlardan oluşan gerçeküstü bir dün-
ya" yaratacaktı.
Edinburgh'daki sergide, izleyici işte
bu fantastik, garip ama buna karşın
"tanıdık" yaratıklarla taruşıyor, Miro'-
nun "yaşayan canavarlardan" oluşan
dünyası, zaman zarnan bakıp da göre-
mediğuıüz, ama hep orada olan, küçü-
cük aynnülan yansıüyor.
"Gerçeküstü resmin ünlü ismi' Mi-
ro'yu "resimli dili", kendine özgü o "işa-
retler" dünyasıyla tanımak, onun genel-
de bronzdan oluşan heykel dünyaana
girince, yalnızca yetersiz kabyor. Res-
min "ötesine" gitmeyi hep istemış olan
Miro'nun heykelle flörtü, 50'li yıllann
başlanna rastlıyor, kendini vermesi ise
70'lerine... Sergide yer alan heykelleri-
nin tümü, 1960'lar ve sonrasından.
Bu heykellerin büyük bir bölümü, ar-
keoloji kazısından yeni çıkmış birer bu-
luntu gibi; Miro'nun pop art renkleriyle
boyadığı öteki heykeller ise tam tersine,
olabildiğine yeri ve çılgın bir dünyayı
yansıüyor. Ama ne olursa olsun, Miro
hep aynı malzemeyi kullanıyor. Her
şeyi. Güzel ya da çirkin. Miro için her
şey malzeme. Kimi heykellerin ne kadar
"kendiliğinden" ortaya çıküğı da Mi-
ro'nun heykele bakış açısıyla ilgili ipuç-
lan veriyor. Orada burada bulduğu ob-
jelerle dolu bir kutu ile Barselona'daki
atölyesine gelirmiş Miro, bu sıradan
objeleri kendi sihirsel süzgecinden geçir-
mek için.
Miro'nun bu sihirli incelikli dün-
yasını hissetmek -ve anlayabilmek- için
belki sanatçının Katalan kökenlerine
bakmak gerekiyor. Yine yazılanndan
birinde, şöyle anlatmış kendisini:
"Biz Katalanlar, şuna inanınz: Eğer
havaya sıçramak istiyorsan, önce
ayağını yere sağlam basmalısın. Benim
zaman zaman yeryüzüne inmem, daha
da yükseklere çıkmamı olanaklı
kılıyor..."
Edinburgh'daki Miro heykel sergisi,
gelecek yıl sanatçının doğumunun 100.
yılı etkinlikleri için düzenlenecek olan
sergileri için bir 'ön adım' sayıhyor. Mi-
ro'nun 100. doğum günü, 1993 yılında
Madrid, Barselona ve New York'ta ger-
çekleştirilecek kapsamlı sergilerle kut-
lanacak.
Cezayirliyazara
4
idamfermanı'
Cezayir'inünlüromanası Raşid Mimuni, Salman Rüşdü ile aynı kaderi paylaşıyor
Kültür Servisi - Aylık
edebiyat ve sanat dergisi
'Varlık'ın eylül sayısı
yayımlandı. 'Edebiyat Nasıl
Düşler Görüyor' ana
temasıyla haarlanan
Varlık'ta bu ayın dosyası
'edebiyattaki düşlere'
aynlmış. Dergide Ünsal
Oskay, J.L. Borges, Hulki
Aktunç, A,alet Ağaoğlu,
Sennur Sezer, Li-
Kung-Tso'nun düşler üzerine
çeşitü yazılan ve öyküleri var.
Cem Özer'e hodrî
meydan
• tSTANBUL(UBA)-
Gazeteci yazar Fatih Saraç,
"LafLafıAçıyor"
programınm sunucusu Cem
Özer'e "hodri meydan" dedi.
Cem Özer'in Medyum
Memiş, Faruk Saraç ve Hülya
Işıl ile yapüğı programda
İslama saldmldığmı belirten
Tatih Saraç, modacı Faruk
Saraç'la hiçbiryakınlığı
olmadığını da belirterek Cem
Özer'in programı sonunda
söylediği "Eğer
istemiyorsanız örümcek
kafahlardüğmelerinizi •
kapayın, sütunlannızda
yazmayın, hodri meydan"
şözlerini hem kınadı hem de
Özer'e meydan okudu.
THK yarışması
• lÜHA-TürkHava
Kurumu, 1992 edebiyat,
sanat ve bilim eserleri
yarışması düzenledi.
THK'dan yapılan
açıklamada yanşmanın
havaalığın önemini
anlatmak, havacıbğı
sevdirmek ve Türk gençlerini
havaalığın çeşitli dallannda
yeüştirmek amacıyla
düzenlendığı belirlendi.
Yanşmaya son katılma tarihi
15 aralık. Şonuçlar 15 şubat
1993 tarihinde açıklanacak.
Kültür Servisi - Hint kökenü
tngılız yazar Salman Rüşdü'-
den sonra Cezayir'in en ünlü
romancısı Raşid Mimuni hak-
kında da 'idam fermaru' çıkar-
tıldı. "The European' gazetesin-
den Roger Faügot'nun verdigi
habere göre, Cezayir'de İslami
Selamet Cephesi'ne (FIS) yakın
olarak bilinen birçok camide
verilen vaazlarda, 'Hayaün
Acısı' adlı romanın yazan Ra-
şid Mimuni hedef gösteriliyor.
Ama, Roger Faligot'ya bakı-
lırsa, Mimuni, 'Şeytan Ayetleri'
adlı romanı yüzünden Ayetul-
lah Humeyni tarafından hak-
kında 'idam fermanı' çıkartılan
Salman Rüşdü gibi gizlenerek
yaşamak zorunda değil. Fab-
got, İslami Selamet Cephesi'-
nin, İranh köktenciler gibi dev
bir haberalma ağına da, güçlü
bir devlet aygıüna da sahip ol-
madığını belirtiyor.
Mimuni, Cezayir Üniversi-
tesi'nde ekonomi profesörü ve
çalışmalannı sürdürebiliyor.
Ama yine de tümüyle rahat bir
ortamda değil. Kendi deyişiyle,
öğrencilerinin üçte birini oluş.-
turan 'barbus', yani sakallılar,
Mimuni'nin derslerini bir tar-
Uşmaya dönüştürmeye, Ku-
ran-ı Kerim'de sunulduğu biçi-
miyle Islam ekonomisini gün-
deme geürmeye çabşıyorlar.
Mimuni'nin "sakalblar' diye
tanımladığı öğrenciler, geçen
ilkbaharda seçimler sırasında
meydana gelen askeri darbeden
sonra yeraltına geçmek zorun-
da kalan İslami Selamet Cep-
hesi'nin üyeleri. Askerlere, poü-
se ve yöneticilere karşı bir terör
kampanyası sürdüren İslami
Selamet'in hedefleri arasına gi-
ren Mimuni, özellikle Devlet
Başkanı Muhammed Budiafm
öldürülmesinden sonra günlük
yaşamında temkinli davranma-
ya çalışıyor.
Mimuni, Cezayir'deki darbe-
den 2 ay önce Fransa'da ya>ım-
lanan "Hayatın Acısı' adlı ro-
manında, devrik bir diktatörün
ölümünden 5 dakika önce
yaptığı itiraflan konu almıştı.
Ne var ki, romanında, her tür-
den diktatörlüğü ağır bir biçim-
de eleşüren Mimuni, İslami Se-
lamet Cephesi'nin seçimlerde
önde gittiği sırada yapüan dar-
beyi kınamamış, darbeyi İslam
köktencilerinin diktatörlüğüne
yeğlediğinı belirtmişti. Mimuni,
Cezayir ordusunun, 1960'larda
kazanılan bağımsızlık savaşı-
nın ruhunu taşıdığını, halkın çı-
karlannı koruduğunu söyle-
mişti.
Mimuni'nin kısa bir süre ön-
ce yayımladığı denemenin adı
ise, 'Genel Olarak Barbarhk ve
Özel Olarak Aşın Tutuculuk
Üzerine'. Cezayirli yazann bu
denemesinde, köktenci Müslü-
manlan ağır bir biçimde eleştir-
diği belirtiliyor.
Suikasta kurban giden Dev-
let Başkanı Budiaf, Mimuni'-
nin en sevdiğj yazar olduğunu
söylemişti. Mimuni de, Ceza-
yir'in De Gaulle'ü olarak nite-
ledigi BudiaPın öldürülmesini
bir trajedi olarak tanımlamıştı.
Ama Mimuni'ye göre, Ceza-
yir'in asıl trajedisi, Lübnan'-
daki Hizbullah'a benzettiği İs-
lami Selamet Cephesi'nin etkin-
likleri karşısında Cazayirü aydın-
lann gösterdiği cesaret eksikli-
ği. Raşid Mimuni, kısa bir süre
önce Albert Camus Edebiyat
Ödülü'ne değer görülmüştü.
'The European'dan Roger Fa-
ligot, Mimuni'nin Cezayir do-
ğumlu Camus'nün adını taşı-
yan bir ödülü almasını anlamlı
buluyor: 'Nobel Edebiyat Ödü-
lü sahibi Albert Camus, 1950'-
lerde Cezayir'de birbirleriyle
çatışan Müslüman ve Avnıpab
kesimleri uzlaştırmaya cabala-
mıştı.'
Struga Şiir Akşamlan'na dünyanın dört bir yanmdan 200 şair katüdı
Makedonya
9
dagünlerzor gecelerşiirli
• Struga Şiir Akşam-
ları'nda Makedonya
Cumhurbaşkanı Kiro
Grigorov da hazır bu-
lundu. Bu yıhn Altın Çe-
lenk ödülü Macar şair
Ferenc Juhasz'a verildi.
TUGRUL TANYOL
Sabah Özdemir İnce anyor:
"Tuğrul, Struga'ya gitmek ister
misin" diye soruyor. Tarihleri-
ni öğrendikten sonra gidebile-
ceğimi söylüyorum. Aynı gün
Makedonya büyükelçisi telefon
edip beni davet ediyor. Ardın-
dan resrni davet mektubunu
abyor, kitaplanmı ve çevrilmesi
için beş şiirimi gönderiyorum.
Bu arada birkaç telefon konuş-
ması yapıyoruz, Makedonya
ile. Ama içimde bir huzursuz-
luk var. Davet için çok geç ka-
bndığını düşünüyorum, sanki
bir şeyler yolunda gitmeyecek.
Telefonda beni nerede karşıla-
yacaklannı soruyorum. Oto-
büsle gideceğjm için Üsküp'te
Otel Grand'a uğramam söyle-
niyor. Ondan sonrası rahat na-
sılsa.
Makedonya konusunda ne
denli cahil olduğumu daha son-
ralan fark ediyorum. Yerini
şöyle böyle tahmin edebiliyo-
rum da sınırlan nasıldır. kom-
şulan kimlerdir, bunlardan bü-
tünüyle habersizim. Müslüman
bir nüfusa sahip olduğunu duy-
muşluğum var da bunun kaçta
kaçı Türk ve Arnavut? Yolda
yanımda 'oturan ve 1970'lerde
Türkiye'ye göçen bir Arnavut,
beni bu konularda epeyce bilgi-
lendiriyor.
16 saatlik yorucu bir otobüs
yolculuğundan sonra sabah
çok erken bir saatte Üsküp'e
vanyoruz. Sora sora oteli bulu-
yorum. İçimdeki huzursuzluk
beni hakb çıkanyor. Oteldeki
görevliler, boş boş yüzüme ba-
îuyorlar. Oda isteyip istemedi-
ğimi soruyorlar. Oda değil, bil-
gi istediğimi söylüyorum, ama
Makedonya Cumhurbaşkanı Kiro Grigorov (sağdan üçüncü), Struga Şiir Akşamlan'na kardan
şairleri konutunda ağurladı. Grigorov'un resepsiyonuna Nedim Gürsel (sağdan dördüncû) ve Tuğ-
rul Tanyol (sağdan ikinci) da katıldı.
nafıle. Biraz bekledikten sonra dim ve benimle radyo için prog-
STRUGA ŞİİR
AKŞAMLARI
Gürsel'e
plaket
Struga Şiir Akşamları, 1962
yılından bu yana her yıl dü-
zenü olarak Makedonya'-
nın Struga kasabasmda
yapıbyor.
Festivalde Türk şiiri bun-
dan iki yıl önce geniş bir bi-
çimde ele ahnmıştı. Bu yıl
Macar şair Ferenc Juhasz'a
verilen Altın Çelenk ödülü
daha önce alan şairler ara-
sında Fazıl Hüsnü Dağlarca,
W. H. Auden ve'Allen
Ginsberg de var. Son üç
yıldır, şiire yaptıklan katkı-
lardan ötürü yazarlara da
Altın Plaket veriliyor. Ge-
çen yıl Fransız yazar Edgar
Morin'in aldığı Altın Plake-
ü bu yıl Nedım Gürsel aldı.
Türkiye'ye geri dönmeyi düşü-
nüyorum, ama bunu iyi ki yap-
mıyorum. Struga'da edinece-
ğim dostlan hiç tanıma olanağı
bulamayabiürdım yoksa. Bir
gayret Struga'run yolunu bulu-
yorum ve otobüse binmeyi bir
Türkün yardımıyla başanyo-
rum. Artık Struga'dayım. Ney-
se ki otelde kaydım var. Odama
çıkıyorum. Ama aksilikler bu
kadarla kalmayacak.
Ertesi gün lobide Nedim
Gürsel'le burun bunına gebyo-
ruz. Büyük bir şaşkınbktan
sonra kucaklaşıyoruz. Biraz
sonra da bizi dünden beri ara-
makta olan Üsküp televizyo-
nundan Aleatün Tahir ve Dila-
ver Mustafa ile karşılaşıyoruz.
Bu iki dost insan bizi bir hafta
boyunca bir an bile yalnız bı-
rakmıyorlar. Daha sonra Birlik
gazetesinden Drita Karahasan
ve öteki Türk arkadaşlar geb-
yorlar. Emine Emin o gün Ne-
ramlar yapıyor, Akattin ve Di-
laver de TV için çekim.
80'i yabana 200 şair kadar
vanz. O akşam açılış törenleri
sonrasında 20 şair Şiir Evi'nde
şiir okuyacağız. Şürlerimin çev-
ribnemiş olduğunu öğreniyo-
rum. Bu beni artık hiç şaşırtmı-
yor. Yalnızca, alü ayda yazılan
bir şiinn iki saatte çevrilemeye-
ceğini söylüyorum. Neyse ço-
cuklar beni okumaya ikna edi-
yorlar Aleattin acele bir çeviri
yapıyor. Şiir evinin duvarlann-
da daha önce altın çelenek al-
mış şairlerin resimleri asıb.
Daha genç bir Dağlarca'nın ya-
kışıkh resmi hemen göze çarpı-
yor.
TV bütün geceyi naklen veri-
yor. Zaten bütün bir hafta bo-
yunca Struga hep önemli bir yer
tutuyor haber bültenlerinde.
Makedonya Cumhurbaşkanf-
nın hazır bulunduğu kalabalık
bir salonda şiirlenmizi okuyo-
nız.
Ertesi gün Nedim şiire katkı-
lanndan dolayı bir altın plaket
abyor ve şiirde ulusallık ve ev-
renselük konulu bir tartışmaya
katılıyor. Ben bir gece önce iç-
kiyi fazla kaçırdığımdan, ancak
Makedonca kısmma uyanabiü-
yorum ve hiçbir şey anlamadı-
ğımdan hemen dışan kaçıyo-
rum. O akşam Lüksemburg şii-
ri gecesi var.
Bir sonraki gün Cumhurbaş-
kanı'nın konutunda bir resep-
siyon var. Bunca işinin arasın-
da başkanın edebiyata verdiği
önem bizi duygulandmyor. Sı-
cak ve sevimli bir insan, halk ta-
rafından seviliyor. Biraz sohbet
ediyoruz, İştipli olduğunu söy-
lüyor. Eskiden ülkede çok daha
fazla Türkün olduğunu, göçle-
rinin ülkede büyük bir boşluk
yarattığını söylüyor. Hiç Türk-
çe bilip bilmediğini soruyoruz.
Bilmiyormuş. Gülerek şunu ek-
liyor. "Küçüklüğümde annem
ve babam duymamızı isteme-
dikleri bir şey olduğunda Türk-
çe olarak 'çocuk var!' derlerdi,
bildiğjm bütün Türkçe bu."
Son günün programı ise Ohri
gölünde bir motor gezintisi,
piknik ve akşam rengârenk
ışıklandmlmış köprülerin üze-
rinden halka şiir okumadan
oluşuyordu. Son bölümü biraz
teatral buldumsa da halkın şiire
ilgisi çok güzeldi.
Ha bu arada bu yılki altın çe-
lenk Macar şairi Ferenc Ju-
hasz'a verildi. Türkiye'de ta-
nınmıyor. Sorduğum yabancı
şairler de tanımadıklannı be-
lirttiler. Macarca ve Makedon-
ca şiirlerinden oluşan bir kitap
armağan ettiler hepimize.
Struga bazı ^yleri düşünme-
mi de sağladı. Örneğin, bütün o
güç koşullar içinde bu festivali
sürdürebilme, bizi ağırlama ve
hatta cebimize harçhk koyabil-
me özverisinde bulundu Make-
donyalılar.
Nisa Serezli, Tolga Aşkınerie hep salon peşinde koştu.
Nisa Serezli herkesin sevgilisiydi
Kalptenmiöldü,
salonsuzluktan mı?
DİKMENGÜRÜN
UÇARER
Geçen gün televizyonda
"Tatlı Kaçık"ı izlerken şöyle
bir düşündüm de, ailede hiç
kimse Nisa'nın tek bir oyunu-
nu kaçırmamıştır. Eminim
yandaki komşu da öyledir, alt
kattaki, üst kattaki, kaldın-
mın karşı köşesindeki de...
Eğitimb-eğitimsiz, genç-yaşlı
herkesin sevgilisiydi Nisa Se-
rezli. "Şahane Züğürtler"
"Tatb Kaçık",
"Cennetlik Kay-
nana", "Çılgın
Amanda", "Nalın-
ların Türküsü",
"Töre" ve onu
zevkle izlediğj-
miz, zevkle izle-
menin ötesinde
her an sıcaklığını
duyduğumuz
nice oyun...
Bu denli halkın
JN isa Serezli,
kalp yetmezli-
ğinden öldü.
Ama onun o
kocaman,
zengin, sevgi
dolu kalbini
r I yıpratan 64 yaş
degl,
dilediğince
tiyatro
yapamamaktı,
salonsuzluktu,
çaresizlikti.
lar pek sık gelmez
dünyaya. Geldik-
«ierinde de çağ-
daşlaşmayı ağız-
lara sakız etme-
yen gerçekten
çağdaş ülkclerde
özenle korunur-
lar. Onlan tiyat-
rodan, izleyici-
den kopartmadan, aksine ti-
yatro için, seyirci için yaşat-
mayı amaçlayan bir kıymet bi-
lirlikle korunurlar.
Nisa kalp yetmezliğinden
öldü. Ama onun o kocaman,
zengin, sevgi dolu kalbini yıp-
ratan 64 yaş değil, dilediğince
tiyatro yapamamakü, salon-
suzluktu, çaresizh'kti. Tiyatro-
nun cefasını zarif bir suskun-
lukla çekmiş bir sanatçıydı
Nisa Serezli. Nisa Serezli-Tol-
ga Aşkıner Tiyatrosu'nun 20.
kuruluş yıbnda söyledikleri bu
gerçeğı ne güzel vurguluyor-
du:
"Aşağı yukan on yıldır sa-
lon problemleriyle haşır neşi-
riz. İstanbul'da eski binalar
yıkılıp yerine iş hanlan, garaj-
lar yapılırken, kimse tiyatro
salonlannı yaşatmayı akhn-
dan geçirmedi! Mesela biliyor-
sun Umit Tiyatrosu iki toplu-
luk banndınyordu. Yıkıldı,
yerine iş hanı yapıldı ve o iki
salonun yerine küçük de olsa
bir salon konulmadı.
Evet, Ümit Tiyatrosu son-
rası yaşamımıza geb'nce, sa-
lonsuzluktan Ankara'ya gjt-
tik. Uzun süre ora-
da çalışük. Sonra
geldik, Venüs Sah-
nesi'ni tuttuk ve
Altan Erbulak-
Erol Günaydın
ekibiyle birlikte iki
ayn tiyatro olarak
orayı paylaşük.
Fakat orasını da
Devlet Tiyatrosu
aldı! Ardından
Dormen Tiyatro-
su'yla çahştık üç
yıl. Onlar da ikinci
bir prodüksiyon
düşündükleri için
bu yıl bize kiraya
vermediler. Ortada
kaldık!..
Bir yandan sa-
lonsuzlukla boğuş-
mak, öte yandan
çığ gibi büyüyen
ekonomik sorunlar ve kıar
kalan bir devlet yardımı. Ha-
yat pahahbğına ayak uydu-
ramıyoruz... Kiralar, prodük-
siyon masraflan, ilan, reklam
harcamalan. sanatçılara öde-
nen ücretler öyle arttı ki. llk
uygulandığı yıllarda devlet
yardımının katkısı oluyordu.
Hic olmazsa ilk oyunun mas-
raflannı karşılıyordu, ama za-
manla paranın değeri o kadar
düştü ki..."
Sonuçta, çevresine pınl pınl
ışık sacan bir yıldız zamansız
kayıp gidiverdi; bu kadar di-
dinmekten yoruknuşçasma...
Özürlüler niye sevişmesin?
K ll ii
y ^
çift Erice Lev\ Klein ve Ken Kroll, özûrlûler için çok yararfa
bir kitap y azdılar. Bedensel özürlüler için başanlı ve mutlu bir
cinsel yaşamuı yollannı anlatan kitabın adı 'Enabüng Roman-
ce' (Aşkı Kolaylaştırmak). Çift kitabı kendi deneyimlerinden
yola çıkarak kaleme alnuş. Çûnkü Ken KroO da özüriü.
Sağlar'ateşekkür
ANKARA(AA)'Sürgün' fil-
minin yönetmeni Mehmet Tan-
nsever, fılmin bazı bölümleri-
nin sansüre takılmasmı engelle-
yen Kültür Bakanı'na bir yazı
ile teşekkür etti. Kültür Bakanı
Fikri Sağlar da demokratikleş-
me düşüncesinde samimi olan-
lann, karşı düşüncelerin ve
özgürlüklerin kısıtlanmasına
bile karşı çıkmalan gerektiğini
söyledi.
Feza Filmcilik'in sahibi ve
"Sürgün
1
fılminin yönetmeni
Mehmet Tannsever, yaz\-
sında şu goruşıere yer verdi:
"Çekimini yaptığımız 'Sürgün'
fümine denetleme kunıhınun
üç sahnesinin sansür edilmesi
kaydıyla gösterim izni verilmesi
karanndan sonra, denetleme
kurulundaki Kültür Bakanlığı
temsilcisini görevinden alarak
bir sinema fılminin sansür edil-
mesine tepki göstermeniz ve
daha sonra kişisel gayretleriniz-
le fılmimize yönelik sansürü
kaldırmanız bizleri son derece
mutlu etmiştir. Antidemokra-
tik bir karann kaldınlması hu-
susunda gösterdiğiniz hassasi-
yet için teşekkür eder bu yolda-
ki çalışmalanruzda başanlar
dilenz."