15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 EYLÛL1992SALI CUMHURIYET SAYFA KULTUR 11 B sanatçıya Uluslararası Edinburgh Festivali'nde Joan Miro'nun heykelleri sergjleniyor Kennedyödülû I Kültür Servisi - ABD'nin küitüryaşanuna katkılanndan ötürü altı sanatçıya Kennedy Merkezi OnurÖdülleriverildi. 1992 Kennedy Merkezi Onur Ödülleri"ne değer görülen sanatcılar caz müzisyeni Lionel Hampton, sinema oyunculan Paul Nevvman ve Joanne Woodward, bir dönemin ünlü dansçısı ve fılm yıldızı Ginger Rogers, çellıst ve orkestra şetı Mstislav Rostropoviç ve koregraf Paul Taylor. 6 Arahkla Washington'da düzenlenecek ödül töreninden önce Beyaz Saray'da bir resepsiyon verilecek ve Başkan Bush ile eşi Barbara Bush ödüle değer görülen sanatçılan kabul edecekler. Karikatûr yarışması • ANKARA (AA)-Tükeüci K-lavuzu dergisi, tüketicinin konınmasıyla ılgıli karikatûr yarışması düzenledi. Yanşmaya katılmak isteyenler, 15 kasıma kadar dergiye başvurabilecekler. Yanşma sonucu 20 kasımda açıklanacak. Dereceyegiren eserler 23 kasımda basın müzesinde, 7 aralıkta GESAMKültürSanat Merkezi'nde teşhir edilecek. Yanşma karikatürle ilgilenen amatörprofesyonel bütün sanatçılara açık olarak yapılacak. Yazma özgörlüğü • NEW YORK (AP)- Haiüli yazar Jean Mario Paul, 1992 PEN Yazma özgürlüğü ödülü'nü Salman Rüştdü'nün eski kansı Marianne Wiggins'in elinden aldı. 9 Kasım 1991'de hükümet karşıtı gösterilere katıldığı gerekçesiyle hapise atılan Paul, ödülünü aldığı açıklandıktan 2 hafta sonra (29 nisan) serbest bırakılrruştı. De Niro otobüs ŞOfÖPÛ • ATtNA (AA)-Ünlü aktör RobertDe Niro, 'Taksi .oförü' filminden sonra'Bir Bronx Hikâyesi' fılmiiçin agırvasıta ehliyeti peşinden koşuyor. De Niro, ağır vasıta ehliyeti aldıktan sonra filmdeki rolünün hakkını vermek amacıyla otobüs şoförlerinin yaşantısıru daha yakından takip edebilmek için New York'ta otobüs kullanmayı planhyor. 'Edebiyattaki düşler Miro'mınyaşayancaııa\arları AHUANTMEN EDİNBURGH - Uluslararası Edin- burgh Festı\ali tüm hıayla sürerken şe- hirde yer alan onlarca sergi arasmda en çok ilgi çeken, İskoçya Kraliyet Aka- demisi'ne 20 eylüle dek süren Joan Miro heykel sergisi kuşkusuz. Ünlü Katalan ressam Miro'nun sergisinin yanı sıra Edinburgh'da şu sıralar en çok "rek- larru" yapılan plastik sanat etkinlikleri arasında ünlü Iskoç ressam Allan Ram- say, fotoğraf sanatçısı J.Craig Annan ve yine bir ressam, James Pryde'ın sergileri geliyor. Bu arada "Kuzeyli Sanatçılar ve iskoçya - Bir Zerkin Yansıması" ser- gisi de İskoçya Ulusal Galerisi'nde Hals, Vermcer ve Rembrandt gıbi ku- zeyli sanatçılann yapıtlannı bir araya getiriyor. Joan Miro'nun Fransa'dan getirilen heykellerini İskoçya'da görmek herkesı çok hoşnut kıhyor, ama gazetelerde çıkan eleştirilere bakıhrsa, pek tanın- mayan James Pryde için İskoçya Mo- dern Sanatlar Müzesi'nde salonlarca yer aynlması ya da "Hollanda, sanat ve iskoçya" gibi bir konuya özellikle festi- val sırasında yer verilmesı komik' bulu- nuyor. Gazetelerde çıkan elestiriler de 'komik': "Daha neler? Bundan sonra belki 'Picasso: İskoçya günlen' gibi bir sergi de düzenleyebihıler." Bu sergiler bir yana; Miro'nun heykel sergisini görmek, ünlü İspanyol sa- natçının sıcak soluğunu resimlerinin yanı sıra heykellerinde de hissetmek için bir değil, birkaç kez İskoçya Kraliyet Akademisi'ne gidilebilir. Avrupa Sa- natlan Festivali ve Henry Moore Vakfı'run katkılanyla düzenlenen bu geniş kapsamlı sergide yer alan tüm hey- keller, Fransa'daki Maeght Vakfı'ndan geürilmiş. Miro'nun heykeli "ciddi ola- rak" ele alınması da 1964'te Andre Mal- raux tarafından açılan bu vakıf için yaptığı heykellerle başbyor. Miro'nun heykele olan "ilgisi" ise çok öncelere dayanıyor. 1912 yıhnda, Mi- ro'nun La Lonja Güzel Sanatlar Oku- • Unlü Katalan sanatçı JoanNâ Miro'nun > lOO.doğum yılı 1993'te Madrid,Bar- selona ve New York'ta düzenlenecek dev sergilerle kutlanacak. Edinburgh'- daki Miro heykel sergisi isebu kutlamalann bîr ön adımı niteliğinde. lu'nda Gali Fabra'dan aldığı derslere dönmemiz gerekiyor bunun için: "Gali, olağanüstü bir öğretmendi. Şekb "gör- memi' sağlamak için bana bir alışürma yaptınrdı: Gözlerimi bağlar, elime objeler verir- di. Bu objeleri görmeden, yalnızca hısse- derek resimlenni yapmamı isterdi ben- den. Dolayısıyla benim heykele olan il- gim aslında o tarihlere dek uzanıyor." Sanatı üzerine yazdığı yazılardan bi- nnde, Miro, yaşamınm son 15 yıhnda ağırbk verdiği heykelle olan ilişkisini "cinayet"e benzetmişti. Heykeli, resmi- ni öldürmek için yapıyordu. Böyle yazmıştı. Heykel yoluyla, "yaşayan ca- navarlardan oluşan gerçeküstü bir dün- ya" yaratacaktı. Edinburgh'daki sergide, izleyici işte bu fantastik, garip ama buna karşın "tanıdık" yaratıklarla taruşıyor, Miro'- nun "yaşayan canavarlardan" oluşan dünyası, zaman zarnan bakıp da göre- mediğuıüz, ama hep orada olan, küçü- cük aynnülan yansıüyor. "Gerçeküstü resmin ünlü ismi' Mi- ro'yu "resimli dili", kendine özgü o "işa- retler" dünyasıyla tanımak, onun genel- de bronzdan oluşan heykel dünyaana girince, yalnızca yetersiz kabyor. Res- min "ötesine" gitmeyi hep istemış olan Miro'nun heykelle flörtü, 50'li yıllann başlanna rastlıyor, kendini vermesi ise 70'lerine... Sergide yer alan heykelleri- nin tümü, 1960'lar ve sonrasından. Bu heykellerin büyük bir bölümü, ar- keoloji kazısından yeni çıkmış birer bu- luntu gibi; Miro'nun pop art renkleriyle boyadığı öteki heykeller ise tam tersine, olabildiğine yeri ve çılgın bir dünyayı yansıüyor. Ama ne olursa olsun, Miro hep aynı malzemeyi kullanıyor. Her şeyi. Güzel ya da çirkin. Miro için her şey malzeme. Kimi heykellerin ne kadar "kendiliğinden" ortaya çıküğı da Mi- ro'nun heykele bakış açısıyla ilgili ipuç- lan veriyor. Orada burada bulduğu ob- jelerle dolu bir kutu ile Barselona'daki atölyesine gelirmiş Miro, bu sıradan objeleri kendi sihirsel süzgecinden geçir- mek için. Miro'nun bu sihirli incelikli dün- yasını hissetmek -ve anlayabilmek- için belki sanatçının Katalan kökenlerine bakmak gerekiyor. Yine yazılanndan birinde, şöyle anlatmış kendisini: "Biz Katalanlar, şuna inanınz: Eğer havaya sıçramak istiyorsan, önce ayağını yere sağlam basmalısın. Benim zaman zaman yeryüzüne inmem, daha da yükseklere çıkmamı olanaklı kılıyor..." Edinburgh'daki Miro heykel sergisi, gelecek yıl sanatçının doğumunun 100. yılı etkinlikleri için düzenlenecek olan sergileri için bir 'ön adım' sayıhyor. Mi- ro'nun 100. doğum günü, 1993 yılında Madrid, Barselona ve New York'ta ger- çekleştirilecek kapsamlı sergilerle kut- lanacak. Cezayirliyazara 4 idamfermanı' Cezayir'inünlüromanası Raşid Mimuni, Salman Rüşdü ile aynı kaderi paylaşıyor Kültür Servisi - Aylık edebiyat ve sanat dergisi 'Varlık'ın eylül sayısı yayımlandı. 'Edebiyat Nasıl Düşler Görüyor' ana temasıyla haarlanan Varlık'ta bu ayın dosyası 'edebiyattaki düşlere' aynlmış. Dergide Ünsal Oskay, J.L. Borges, Hulki Aktunç, A,alet Ağaoğlu, Sennur Sezer, Li- Kung-Tso'nun düşler üzerine çeşitü yazılan ve öyküleri var. Cem Özer'e hodrî meydan • tSTANBUL(UBA)- Gazeteci yazar Fatih Saraç, "LafLafıAçıyor" programınm sunucusu Cem Özer'e "hodri meydan" dedi. Cem Özer'in Medyum Memiş, Faruk Saraç ve Hülya Işıl ile yapüğı programda İslama saldmldığmı belirten Tatih Saraç, modacı Faruk Saraç'la hiçbiryakınlığı olmadığını da belirterek Cem Özer'in programı sonunda söylediği "Eğer istemiyorsanız örümcek kafahlardüğmelerinizi • kapayın, sütunlannızda yazmayın, hodri meydan" şözlerini hem kınadı hem de Özer'e meydan okudu. THK yarışması • lÜHA-TürkHava Kurumu, 1992 edebiyat, sanat ve bilim eserleri yarışması düzenledi. THK'dan yapılan açıklamada yanşmanın havaalığın önemini anlatmak, havacıbğı sevdirmek ve Türk gençlerini havaalığın çeşitli dallannda yeüştirmek amacıyla düzenlendığı belirlendi. Yanşmaya son katılma tarihi 15 aralık. Şonuçlar 15 şubat 1993 tarihinde açıklanacak. Kültür Servisi - Hint kökenü tngılız yazar Salman Rüşdü'- den sonra Cezayir'in en ünlü romancısı Raşid Mimuni hak- kında da 'idam fermaru' çıkar- tıldı. "The European' gazetesin- den Roger Faügot'nun verdigi habere göre, Cezayir'de İslami Selamet Cephesi'ne (FIS) yakın olarak bilinen birçok camide verilen vaazlarda, 'Hayaün Acısı' adlı romanın yazan Ra- şid Mimuni hedef gösteriliyor. Ama, Roger Faligot'ya bakı- lırsa, Mimuni, 'Şeytan Ayetleri' adlı romanı yüzünden Ayetul- lah Humeyni tarafından hak- kında 'idam fermanı' çıkartılan Salman Rüşdü gibi gizlenerek yaşamak zorunda değil. Fab- got, İslami Selamet Cephesi'- nin, İranh köktenciler gibi dev bir haberalma ağına da, güçlü bir devlet aygıüna da sahip ol- madığını belirtiyor. Mimuni, Cezayir Üniversi- tesi'nde ekonomi profesörü ve çalışmalannı sürdürebiliyor. Ama yine de tümüyle rahat bir ortamda değil. Kendi deyişiyle, öğrencilerinin üçte birini oluş.- turan 'barbus', yani sakallılar, Mimuni'nin derslerini bir tar- Uşmaya dönüştürmeye, Ku- ran-ı Kerim'de sunulduğu biçi- miyle Islam ekonomisini gün- deme geürmeye çabşıyorlar. Mimuni'nin "sakalblar' diye tanımladığı öğrenciler, geçen ilkbaharda seçimler sırasında meydana gelen askeri darbeden sonra yeraltına geçmek zorun- da kalan İslami Selamet Cep- hesi'nin üyeleri. Askerlere, poü- se ve yöneticilere karşı bir terör kampanyası sürdüren İslami Selamet'in hedefleri arasına gi- ren Mimuni, özellikle Devlet Başkanı Muhammed Budiafm öldürülmesinden sonra günlük yaşamında temkinli davranma- ya çalışıyor. Mimuni, Cezayir'deki darbe- den 2 ay önce Fransa'da ya>ım- lanan "Hayatın Acısı' adlı ro- manında, devrik bir diktatörün ölümünden 5 dakika önce yaptığı itiraflan konu almıştı. Ne var ki, romanında, her tür- den diktatörlüğü ağır bir biçim- de eleşüren Mimuni, İslami Se- lamet Cephesi'nin seçimlerde önde gittiği sırada yapüan dar- beyi kınamamış, darbeyi İslam köktencilerinin diktatörlüğüne yeğlediğinı belirtmişti. Mimuni, Cezayir ordusunun, 1960'larda kazanılan bağımsızlık savaşı- nın ruhunu taşıdığını, halkın çı- karlannı koruduğunu söyle- mişti. Mimuni'nin kısa bir süre ön- ce yayımladığı denemenin adı ise, 'Genel Olarak Barbarhk ve Özel Olarak Aşın Tutuculuk Üzerine'. Cezayirli yazann bu denemesinde, köktenci Müslü- manlan ağır bir biçimde eleştir- diği belirtiliyor. Suikasta kurban giden Dev- let Başkanı Budiaf, Mimuni'- nin en sevdiğj yazar olduğunu söylemişti. Mimuni de, Ceza- yir'in De Gaulle'ü olarak nite- ledigi BudiaPın öldürülmesini bir trajedi olarak tanımlamıştı. Ama Mimuni'ye göre, Ceza- yir'in asıl trajedisi, Lübnan'- daki Hizbullah'a benzettiği İs- lami Selamet Cephesi'nin etkin- likleri karşısında Cazayirü aydın- lann gösterdiği cesaret eksikli- ği. Raşid Mimuni, kısa bir süre önce Albert Camus Edebiyat Ödülü'ne değer görülmüştü. 'The European'dan Roger Fa- ligot, Mimuni'nin Cezayir do- ğumlu Camus'nün adını taşı- yan bir ödülü almasını anlamlı buluyor: 'Nobel Edebiyat Ödü- lü sahibi Albert Camus, 1950'- lerde Cezayir'de birbirleriyle çatışan Müslüman ve Avnıpab kesimleri uzlaştırmaya cabala- mıştı.' Struga Şiir Akşamlan'na dünyanın dört bir yanmdan 200 şair katüdı Makedonya 9 dagünlerzor gecelerşiirli • Struga Şiir Akşam- ları'nda Makedonya Cumhurbaşkanı Kiro Grigorov da hazır bu- lundu. Bu yıhn Altın Çe- lenk ödülü Macar şair Ferenc Juhasz'a verildi. TUGRUL TANYOL Sabah Özdemir İnce anyor: "Tuğrul, Struga'ya gitmek ister misin" diye soruyor. Tarihleri- ni öğrendikten sonra gidebile- ceğimi söylüyorum. Aynı gün Makedonya büyükelçisi telefon edip beni davet ediyor. Ardın- dan resrni davet mektubunu abyor, kitaplanmı ve çevrilmesi için beş şiirimi gönderiyorum. Bu arada birkaç telefon konuş- ması yapıyoruz, Makedonya ile. Ama içimde bir huzursuz- luk var. Davet için çok geç ka- bndığını düşünüyorum, sanki bir şeyler yolunda gitmeyecek. Telefonda beni nerede karşıla- yacaklannı soruyorum. Oto- büsle gideceğjm için Üsküp'te Otel Grand'a uğramam söyle- niyor. Ondan sonrası rahat na- sılsa. Makedonya konusunda ne denli cahil olduğumu daha son- ralan fark ediyorum. Yerini şöyle böyle tahmin edebiliyo- rum da sınırlan nasıldır. kom- şulan kimlerdir, bunlardan bü- tünüyle habersizim. Müslüman bir nüfusa sahip olduğunu duy- muşluğum var da bunun kaçta kaçı Türk ve Arnavut? Yolda yanımda 'oturan ve 1970'lerde Türkiye'ye göçen bir Arnavut, beni bu konularda epeyce bilgi- lendiriyor. 16 saatlik yorucu bir otobüs yolculuğundan sonra sabah çok erken bir saatte Üsküp'e vanyoruz. Sora sora oteli bulu- yorum. İçimdeki huzursuzluk beni hakb çıkanyor. Oteldeki görevliler, boş boş yüzüme ba- îuyorlar. Oda isteyip istemedi- ğimi soruyorlar. Oda değil, bil- gi istediğimi söylüyorum, ama Makedonya Cumhurbaşkanı Kiro Grigorov (sağdan üçüncü), Struga Şiir Akşamlan'na kardan şairleri konutunda ağurladı. Grigorov'un resepsiyonuna Nedim Gürsel (sağdan dördüncû) ve Tuğ- rul Tanyol (sağdan ikinci) da katıldı. nafıle. Biraz bekledikten sonra dim ve benimle radyo için prog- STRUGA ŞİİR AKŞAMLARI Gürsel'e plaket Struga Şiir Akşamları, 1962 yılından bu yana her yıl dü- zenü olarak Makedonya'- nın Struga kasabasmda yapıbyor. Festivalde Türk şiiri bun- dan iki yıl önce geniş bir bi- çimde ele ahnmıştı. Bu yıl Macar şair Ferenc Juhasz'a verilen Altın Çelenk ödülü daha önce alan şairler ara- sında Fazıl Hüsnü Dağlarca, W. H. Auden ve'Allen Ginsberg de var. Son üç yıldır, şiire yaptıklan katkı- lardan ötürü yazarlara da Altın Plaket veriliyor. Ge- çen yıl Fransız yazar Edgar Morin'in aldığı Altın Plake- ü bu yıl Nedım Gürsel aldı. Türkiye'ye geri dönmeyi düşü- nüyorum, ama bunu iyi ki yap- mıyorum. Struga'da edinece- ğim dostlan hiç tanıma olanağı bulamayabiürdım yoksa. Bir gayret Struga'run yolunu bulu- yorum ve otobüse binmeyi bir Türkün yardımıyla başanyo- rum. Artık Struga'dayım. Ney- se ki otelde kaydım var. Odama çıkıyorum. Ama aksilikler bu kadarla kalmayacak. Ertesi gün lobide Nedim Gürsel'le burun bunına gebyo- ruz. Büyük bir şaşkınbktan sonra kucaklaşıyoruz. Biraz sonra da bizi dünden beri ara- makta olan Üsküp televizyo- nundan Aleatün Tahir ve Dila- ver Mustafa ile karşılaşıyoruz. Bu iki dost insan bizi bir hafta boyunca bir an bile yalnız bı- rakmıyorlar. Daha sonra Birlik gazetesinden Drita Karahasan ve öteki Türk arkadaşlar geb- yorlar. Emine Emin o gün Ne- ramlar yapıyor, Akattin ve Di- laver de TV için çekim. 80'i yabana 200 şair kadar vanz. O akşam açılış törenleri sonrasında 20 şair Şiir Evi'nde şiir okuyacağız. Şürlerimin çev- ribnemiş olduğunu öğreniyo- rum. Bu beni artık hiç şaşırtmı- yor. Yalnızca, alü ayda yazılan bir şiinn iki saatte çevrilemeye- ceğini söylüyorum. Neyse ço- cuklar beni okumaya ikna edi- yorlar Aleattin acele bir çeviri yapıyor. Şiir evinin duvarlann- da daha önce altın çelenek al- mış şairlerin resimleri asıb. Daha genç bir Dağlarca'nın ya- kışıkh resmi hemen göze çarpı- yor. TV bütün geceyi naklen veri- yor. Zaten bütün bir hafta bo- yunca Struga hep önemli bir yer tutuyor haber bültenlerinde. Makedonya Cumhurbaşkanf- nın hazır bulunduğu kalabalık bir salonda şiirlenmizi okuyo- nız. Ertesi gün Nedim şiire katkı- lanndan dolayı bir altın plaket abyor ve şiirde ulusallık ve ev- renselük konulu bir tartışmaya katılıyor. Ben bir gece önce iç- kiyi fazla kaçırdığımdan, ancak Makedonca kısmma uyanabiü- yorum ve hiçbir şey anlamadı- ğımdan hemen dışan kaçıyo- rum. O akşam Lüksemburg şii- ri gecesi var. Bir sonraki gün Cumhurbaş- kanı'nın konutunda bir resep- siyon var. Bunca işinin arasın- da başkanın edebiyata verdiği önem bizi duygulandmyor. Sı- cak ve sevimli bir insan, halk ta- rafından seviliyor. Biraz sohbet ediyoruz, İştipli olduğunu söy- lüyor. Eskiden ülkede çok daha fazla Türkün olduğunu, göçle- rinin ülkede büyük bir boşluk yarattığını söylüyor. Hiç Türk- çe bilip bilmediğini soruyoruz. Bilmiyormuş. Gülerek şunu ek- liyor. "Küçüklüğümde annem ve babam duymamızı isteme- dikleri bir şey olduğunda Türk- çe olarak 'çocuk var!' derlerdi, bildiğjm bütün Türkçe bu." Son günün programı ise Ohri gölünde bir motor gezintisi, piknik ve akşam rengârenk ışıklandmlmış köprülerin üze- rinden halka şiir okumadan oluşuyordu. Son bölümü biraz teatral buldumsa da halkın şiire ilgisi çok güzeldi. Ha bu arada bu yılki altın çe- lenk Macar şairi Ferenc Ju- hasz'a verildi. Türkiye'de ta- nınmıyor. Sorduğum yabancı şairler de tanımadıklannı be- lirttiler. Macarca ve Makedon- ca şiirlerinden oluşan bir kitap armağan ettiler hepimize. Struga bazı ^yleri düşünme- mi de sağladı. Örneğin, bütün o güç koşullar içinde bu festivali sürdürebilme, bizi ağırlama ve hatta cebimize harçhk koyabil- me özverisinde bulundu Make- donyalılar. Nisa Serezli, Tolga Aşkınerie hep salon peşinde koştu. Nisa Serezli herkesin sevgilisiydi Kalptenmiöldü, salonsuzluktan mı? DİKMENGÜRÜN UÇARER Geçen gün televizyonda "Tatlı Kaçık"ı izlerken şöyle bir düşündüm de, ailede hiç kimse Nisa'nın tek bir oyunu- nu kaçırmamıştır. Eminim yandaki komşu da öyledir, alt kattaki, üst kattaki, kaldın- mın karşı köşesindeki de... Eğitimb-eğitimsiz, genç-yaşlı herkesin sevgilisiydi Nisa Se- rezli. "Şahane Züğürtler" "Tatb Kaçık", "Cennetlik Kay- nana", "Çılgın Amanda", "Nalın- ların Türküsü", "Töre" ve onu zevkle izlediğj- miz, zevkle izle- menin ötesinde her an sıcaklığını duyduğumuz nice oyun... Bu denli halkın JN isa Serezli, kalp yetmezli- ğinden öldü. Ama onun o kocaman, zengin, sevgi dolu kalbini r I yıpratan 64 yaş degl, dilediğince tiyatro yapamamaktı, salonsuzluktu, çaresizlikti. lar pek sık gelmez dünyaya. Geldik- «ierinde de çağ- daşlaşmayı ağız- lara sakız etme- yen gerçekten çağdaş ülkclerde özenle korunur- lar. Onlan tiyat- rodan, izleyici- den kopartmadan, aksine ti- yatro için, seyirci için yaşat- mayı amaçlayan bir kıymet bi- lirlikle korunurlar. Nisa kalp yetmezliğinden öldü. Ama onun o kocaman, zengin, sevgi dolu kalbini yıp- ratan 64 yaş değil, dilediğince tiyatro yapamamakü, salon- suzluktu, çaresizh'kti. Tiyatro- nun cefasını zarif bir suskun- lukla çekmiş bir sanatçıydı Nisa Serezli. Nisa Serezli-Tol- ga Aşkıner Tiyatrosu'nun 20. kuruluş yıbnda söyledikleri bu gerçeğı ne güzel vurguluyor- du: "Aşağı yukan on yıldır sa- lon problemleriyle haşır neşi- riz. İstanbul'da eski binalar yıkılıp yerine iş hanlan, garaj- lar yapılırken, kimse tiyatro salonlannı yaşatmayı akhn- dan geçirmedi! Mesela biliyor- sun Umit Tiyatrosu iki toplu- luk banndınyordu. Yıkıldı, yerine iş hanı yapıldı ve o iki salonun yerine küçük de olsa bir salon konulmadı. Evet, Ümit Tiyatrosu son- rası yaşamımıza geb'nce, sa- lonsuzluktan Ankara'ya gjt- tik. Uzun süre ora- da çalışük. Sonra geldik, Venüs Sah- nesi'ni tuttuk ve Altan Erbulak- Erol Günaydın ekibiyle birlikte iki ayn tiyatro olarak orayı paylaşük. Fakat orasını da Devlet Tiyatrosu aldı! Ardından Dormen Tiyatro- su'yla çahştık üç yıl. Onlar da ikinci bir prodüksiyon düşündükleri için bu yıl bize kiraya vermediler. Ortada kaldık!.. Bir yandan sa- lonsuzlukla boğuş- mak, öte yandan çığ gibi büyüyen ekonomik sorunlar ve kıar kalan bir devlet yardımı. Ha- yat pahahbğına ayak uydu- ramıyoruz... Kiralar, prodük- siyon masraflan, ilan, reklam harcamalan. sanatçılara öde- nen ücretler öyle arttı ki. llk uygulandığı yıllarda devlet yardımının katkısı oluyordu. Hic olmazsa ilk oyunun mas- raflannı karşılıyordu, ama za- manla paranın değeri o kadar düştü ki..." Sonuçta, çevresine pınl pınl ışık sacan bir yıldız zamansız kayıp gidiverdi; bu kadar di- dinmekten yoruknuşçasma... Özürlüler niye sevişmesin? K ll ii y ^ çift Erice Lev\ Klein ve Ken Kroll, özûrlûler için çok yararfa bir kitap y azdılar. Bedensel özürlüler için başanlı ve mutlu bir cinsel yaşamuı yollannı anlatan kitabın adı 'Enabüng Roman- ce' (Aşkı Kolaylaştırmak). Çift kitabı kendi deneyimlerinden yola çıkarak kaleme alnuş. Çûnkü Ken KroO da özüriü. Sağlar'ateşekkür ANKARA(AA)'Sürgün' fil- minin yönetmeni Mehmet Tan- nsever, fılmin bazı bölümleri- nin sansüre takılmasmı engelle- yen Kültür Bakanı'na bir yazı ile teşekkür etti. Kültür Bakanı Fikri Sağlar da demokratikleş- me düşüncesinde samimi olan- lann, karşı düşüncelerin ve özgürlüklerin kısıtlanmasına bile karşı çıkmalan gerektiğini söyledi. Feza Filmcilik'in sahibi ve "Sürgün 1 fılminin yönetmeni Mehmet Tannsever, yaz\- sında şu goruşıere yer verdi: "Çekimini yaptığımız 'Sürgün' fümine denetleme kunıhınun üç sahnesinin sansür edilmesi kaydıyla gösterim izni verilmesi karanndan sonra, denetleme kurulundaki Kültür Bakanlığı temsilcisini görevinden alarak bir sinema fılminin sansür edil- mesine tepki göstermeniz ve daha sonra kişisel gayretleriniz- le fılmimize yönelik sansürü kaldırmanız bizleri son derece mutlu etmiştir. Antidemokra- tik bir karann kaldınlması hu- susunda gösterdiğiniz hassasi- yet için teşekkür eder bu yolda- ki çalışmalanruzda başanlar dilenz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle