15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS1992ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER İstinye Tersanesi ve İistaııbııl Feribotu Denizciliğinıizin onanm soranlannı etkili bir biçimde çözebilmek için yüzer havuzlar, ivedilikle Pendik'ten İstinye'ye geri getirilmelidir. Onlar tek başına birer fabrika gibi çalışabilirler. Şayet birkaç ay daha gecikirsek durduklan yerde paslanacak ve çürüyeceklerdir. Dr.NEZİHH.NEYZİ PEVAPiyasaAraştırmaları Y.K.Başkanı İvedi bir kararla Özal hûkümeti, istinye tersanesini kapattı. O zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz, Cumhurbaşkaru, Ulaştırma Bakanı Ibrahim özdemir, 26 Ağustos 1991 gûnü İstinye'ye gittiler. Öyle bir gösteri yaptı- lar ki, bürokratlar daha fazla dayanamadılar, İstinye tersanesini zorla kapattılar. Aynı gün Haliç tersanesinde bir şehir hattı gemisini de- nize indirdiler. Bir Başbakan, ilk kez Haliç tersanesine geliyordu. Oysa, işten anlayan deneyimü genel müdür ye müdürler, Istinye'nin kapanmasını istemi- yorlardı. Çûnkü biliyorlardı ki, İstinye bütün deniz işletmelerinin gündelik bir gemi hasta- nesi, bir tür 'adl servis'i idi. Haliç ve Camialtı tersanelerine istendiği zaman erişilemez. önünde yeni Galata ve Atatürk köprüleri vardır. Bunlann açılma saatleri bellidir. Her istendiği zaman gemiler girip çıkamaz. Pendik tersanesi merkeze uzaktır ve havuzu çok bü- yük olduğu için her zaman gemi alıp veremez, Pendik bir üretim tersanesi, İstinye bir adl bakım ve onanm tersanesi idı ve önü her za- man denize açık tek tersanemizdi. Tuzla'daki özel öbür tersaneler de üretim tersaneleridir. Bir tane de küçük yûzer havuzu olan Balin tersanesi vardır ki şimdi mali bu- nalım sonucu kapanma durumuna gelmiştir. Anlayacağımız, koca lstanbul şehrinde hiçbir yüzer havuz çalışır durumda değildir. Ancak Taşkızak'ta Deniz Kuvvetleri'nin bir havuzu vardır. İstinye havuzlan Pendik'e çekilmiş ve paslanmaya terk edilmiştir. Çünkü havuzlan çalışüracak derinlik Pendik koyunda yetersiz- dir. Tuzla koyu daha da sığdır, kızaklarda yalnız çeşitli tonajda gemi ve yatlar üretilmek- tedir. İstanbul feribotu neden yandı? Ulaştırma Bakanı ve Deniz İşletmeleri Ge- nel Müdürü açıklamalar yaptılar, fakat yangının gerçek nedenini söylemediler. Birge- minin motor dairesi durup dururken ateş al- maz. Ancak bakjmsızük, ihmal ve pislikten yangın çıkar. Mürettebat içkili gibi ithamlar işin hafıfe ahndığını gösteriyor. lstanbul feri- botu Truva'nın eşidir ve Camialtı tersanesin- de İstanbul'da aynı plan üzenne yapılmıştır. O sıralar Truva gemisi bakımsız bir durumda, Çırağan Sarayı açığındaki şamandırada bo- yalan dökülmüş ve bakımsız olduğu her ha- linden belli, boynu bükük yatmakta idi. Pendik havuzu 300 metre uzunluğunda ve 75 metre eninde büyük tonajh gemilerin üre- tim ve bakımı için kullanılmak üzere yapılmışür. Şimdi içi irili ufakh şehir hattı ge- mileri ile doldurulmuş ve bakıma ahnmıştır. İşi biten gemi derhal hizmete verilememekte- dir. Havuz kapaklan açıldığında bütün gemi- leri beraber dışan çıkarmaya elverişlidir. Bakımı yapılamayan tüm gemilerimizi lstan- bul feribotunun akıbeti beklemektedir. İstinye tersanesindeki bütün makineler oraya buraya dağıtılmışür. Vinçler sökülmüştür. Tersane binalan yıkıaya ihale edilmiştir. Çoğu atelyeler yan yıkık bir durumdadır. Yalnız müdürlük binası yıkımdan kendini kur- tarmışUr. Bu bina ashnda 'DelT Fuat Paşa'nın yahsıdır ve herhalde turistik amaçla kullanilmak üzere saklanmışür. İstinye körfezinin kuzey kjyısı yat limaru ve bağlama yeri olmuş bile. Hatta büyük bir yel- kenli tekne körfezin ortasına bir şamandıra atarak bağlama yeri edinmiştir. Kuşkusuz yakında İstinye tersanesi de bir yat bağlama yeri olacak, İstinye koyu da Tarabya koyuna dönecektir. . * 1912'den beri şeksen yıldır denizciliğimizin hizmetinde olan İstinye İcoyu, derin ve rüzgar- dan korunmab olduğu için yüzer havuzlann açılmasına en uygun yerdir. Sonradan yöreye yerleşen gecekondular ve apartmanlar, so- nunda İstinye tersanesini kapatmayı başarmı- şlardır. Herhalde yat bağlamak onlan ra- hatsız etmeyecektir. Şimdi gelelim koalisyon hükümetine önerilerimizin üçüncüsüne (*): Ne yapıbnalıdır? Denizciliğimizin onanm sorunlannı etkili bir biçimde çözebilmek için, yüzer havuzlar ivedilikle Pendik'ten İstinye'ye geri getirilme- lidir. Onlar tek başına birer fabrika gibi çalışa- bilirler. Şayet birkaç ay daha gecikirsek dur- duklan yerde paslanacak ve çürüyeceklerdir. Bu gibi yüzer havuzlar çalıştıkça hem gemile- rin onanmını yaparlar hem de bakıldıklan için paslanmazlar. Oysa şimdi, milyarhk bir servet heba olmaktadır. Köprüler ve denizciliğiıniz İstanbul'daki iki köprü, Deniz îşletmeleri- ne büyük zarar getirmişlerdir. Boğaz içinde dört yerde feribot işleten Deniz İşletmeleri, zamanla bunlan kaldınnış ve şimdi yalnız Sir- keci-Harem arası hizmet vermektedir. Binnci köprüden önce Kabataş-Üsküdar hattı Deniz İşletmeleri'nin en verimli araba vapuru seferi idi. Yolcu bakımından da büyük bir rahatlık veren bu sefer, köprüden sonra yavaş yavaş iptal oldu. Ondan önce İstinye-Beykoz hattı kalkmıştı. Daha önce de Bebek-Küçüksu ara- ba vapuru seferi vardı. Tabii ki bu trafık koşullannda mevcut otomobil, kamyon ve otobüsü bu sayıda feri- bot ile karşıdan karşıya geçirmek ola- naksızdır. Şunu unutmamak gerekir ki deniz- den çekilen bu araçlar yollan doldurmakta ve bugünkü içinden çıkılmaz trafık karmajjasını yaratmaktadır. Eskiden Kabataş yada Uskü- dar meydanında bekleyen araçlar yakıt kul- lanmadan duruyorlardı. Şimdi motoriar de- yamlı işleyerek, sıkışık yollarda yavaş yavaş ilerleyerek zaman yitiriyor ve yakıt harcıyor- lar. 1991 yılında İstanbul Boğaziçi Köprüsü'- nden toplam 44.341.576 araç geçmiş ve 239 milyar lıra ödemişlerdir. Bu sayının 36.129. 546'sı otomobil ve kalanı otobüs, kamyon ve başka araçlardır. Bir yü öncesi (1990) geçen otomobil sayısı 41.804.252 idi. Demek ki bu sıkışıklık ve beklemeden ötürü bazı oto sürü- cüleri köprüyü kullanmaktan vazgeçmiş ve 5 milyona yakın geçış azalmıştir. Buna karşılık Fatih köprüsünden otomobil geçişi 1990'da 16.621.622 iken 1991'de 22.729.60O'e yüksel- miştir. Bu sayının I990'da 11.514.866'sı oto- mobil olmuştur. 1991'de otomobil sayısı 16. 251.380'e çıkmışür. Demek ki 1991'de yak- laşık olarak otomobiller bir yılda 52 milyon geçiş yapmışlar ve 256 milyar lira köprüye ödemişlerdir. Otolann bir bölümü de İstanbul köprüsünden Fatih köprüsüne kaymıştır. lstanbul trafığini rahatlatmak için kaynak buradadır. Karayollan'nın topladığı bu geli- rin bir bölümü Deniz îşletmeleri'ne aktan- lmalıdır. Bu şekilde deniz taşımacılığını geliş- tirmek için fon oluşturulmuş olur. Bu parayla İstinye'ye yeni, modern bir bakım tersanesi yapılır ve bakunsız kalmış deniz araçlanmıza bir ivedi yardım hastanesi geliştirilmiş olur. PENCERE (•(Önenknmıanılkı bu sütunlarda 20 Nısan 1992tanhınde. ıkıncısı 30 Mayıs 1992 tanhınde yapılmışü. TEŞEKKÜR Tedavim süresince mesleki tecrübelerini esirgemeyerek, gösterdikleri yakın ilgi sonucu dişlerimi eski sağlığına kavuşturan lstanbul Üniversitesi Çapa Diş Hekimliği Fakültesi'nden SaymDr. KORKUD DEMİREL'e ve saym Dr. TARIK TUNCAY'a sonsuz teşekkür ederim. ARZU OSKAY DERSHANE MÜDÜRÜ Dershane deneyimi olan, dinamik, başarılı müdür aranmaktadır. llgilenenlerin saat 10.00,17.00 arası 142 97 30'dan randevu alarak şahsen müracaatları rica olunur. Not: Müracaatlar gizli tutulacaktır. TÂRTIŞMA Ana İHümlepi ÜzerineHer yıl, çoğu az gelişmiş ülkelerde yaşa- yan binlerce kadın, gebelik, doğum ve lo- husalık nedeniyle sonunda ölüm olan bir yola gırmektedır. Toplumsal bazı önlern- İerle kadınlann bu yola girmesi önlenebilir ya da bu yola gırmiş ve ilerleyen kadınlara, sağlık hızmeü ile ılgili önlemlerle, çıkış yol- lan bulunabıür. Ama yolun sonuna ula- şanlar için ne yazık ki artık yapüabilecek hiçbir şey yoktur ve ne acıdır ki her yd, ço- ğu az gelişmiş ülkelerde yaşayan 500.000 ana bu yolun sonuna ulaşmaktadır. Ka- dınlan ölüm yolundan döndürecek önlem- ler ise şunlardır: a) Toplumda, kız ve erkek çocuklar ara- sındaki aynmcıhk ortadan kaldınlmalıdır. Kız çocuklanna da erkek çocuk kadar önem vermcli, iyi beslenmeleri, sağlıklı ol- malan sağlanmalıdır. b) Eğiumin en iyi tedavi olduğu unutul- mamalı, kız çocuklannın örgün eğitimde yerlerini almalan sağlanmalı, en azından temel eğıtimden geçinlmelerine olanak ta- nınmalıdır. c) Kadının ürettiği tek şey "çocuk" ol- mamalıdır. Kadınlara evlenmesi ve arka arkaya çok sayıda çocuk doğurması gere- ken bir canlı gözüyle bakılmamalı, onlann toplum içindeki saygınlığını belirleyen tek özellikleri sahip olduklan çocuklar olma- malıdır. d) Kadınlara, yasa, sosyal, ekonorruk ve politik yönden erkeklerlc eşit haklar tanın- maüdır. e) Ne zaman ve ne sayıda doğum yapa- cagına karar veren kadının kendisi olmah, istenmeyen gebelikleri önlemek için aile planlaması hızmeünı etkib biçimde alabıl- meüdir. 0 Tüm kadınlann gebelikleri boyunca sağlık personeli tarafmdan izlenmelen sağ- lanmalı, doğumlann eğitihniş personel ta- rafından s^ sağhklı koşullarda gerçekleştı- rilmesi için çaba göstenlmelidir. g) Gebelik ve doğum sırasında çıkabile- cek komplıkasyonlu olgulan en çabuk ve sağlıkh biçimde hastanelere sevk edebile- cek taşıma zınciri kurulmalıdır. Ancak ve ancak bu koşullar yerine geti- rildikten sonra bir toplumda ana ölümleri çok ender olarak görülen bir olgu olacak ve doğuma giden analar, Tanzanyalı ana- lann doğuma giderken evde kalan çocuk- lanna veda etmek için söyledikleri: "Ben yeni bir bebek geürmek için denize acıhyo- rum, ama yolculuğum uzun ve tehlikeli olacaktır. Geri dönemeyebilirim, hoşcakal yavrum" sözünü etmek zorunda kalmaya- caktır. Doç.Dr.NazanBügel KÛPtçiL.1908 Meşrutiyeti Türkçülüğün yükseliş noktası oldu; öt\- ceden başlamıştı akım; ama, birden canlandı. Osmanlıcr- lar, lslamcılar;Türkçülerekızıyorlardı. • Süleyman Nazif alay ediyordu: : - Kavuncu, kavun; karpuzcu karpuz; üzümcü üzüm sa- tar; Türkçü de Türk mü satar? Ne var ki alay bir yana, Türkçülük toplumda güçlû rüz- gârlar estiriyordu; Turancılık ve Pantürkizm ile eşanlam- lıydı; gençliği birdenbire sarmıştı; Ziya Gökalp'in adı bay rak gibiydi; her yanda coşku vardı. "Türk Ocağı Marşı",. günlerm havasını yansıtıyor: Türküz, ederiz daim iftihar, Hilkatla başlar tarihimiz var. önde bayrak, elde süngü, kalpte Tanrı, biz, Dünyaya hâkim olmak isteriz, Mabedimiz Türkocağı, kabemiz de yüce parlak, Turan 'dır hep ancak... , Aşağısı idare etmiyordu, Osmanlı Imparatorluğu yerin* Turan lmparatorluğu kurulacaktı. ' Ihtiyat Zabitleri (yedek subaylar) Marşı" da çok ilgirtç: Ihtiyat zabitleri! Yol gorundü kalkın, Gidiyoruz işte, Turan bizi bekliyor... Bir taraftan Kahire, bir taraftan Batum, Kars, Bir taraftan Hint, Afgan, Bir taraftan Farisistan Bizi bekliyor. Birinci Dünya Savaşı'yla Turancılık yıkıldı, Türkçülüğün düşün lideri Ziya Gökalp de değişen gerçeklere göre yerii yorumlar yapmak zorunda kaldı. Mütareke'de fngilizleı*, Gökalp'i Malta'ya sürdüler. Döndükten sonra da yaşarrn kısa sürdü; 1924te öldü Gökalp, gözlerini yaşama kapa- madan önce Diyarbakır mebusuydu. ikinci Dünya Savaşında Türkçülük yine canlanır gibi o£- du. Hitler Almanyası'nın 'Yeni Nizam'tnöa Orta Asya'ya dönük Turancılık hevesleri başladı, ama, bu dönem de çok kısa sürdü. , Türkçülük, bir tür şovenliktir; Türk olmakla, Türkçü of- mak arasında bir ayrım var. . • f Atatürk Cumhuriyeti kurulurken Türkçülük defteri kapa>- tıldı, çağdaş milliyetçiliğin sınırları çizildi; önce CHP'niö programına, sonra da tek partili devletin anayasasına ytf- zılan milliyetçilik, altı ok'tan birisini oluşturuyordu; ama. daha çok kültürel içeriği ağır basan bir ilkedir. Sovyetler Birliği y:-kılınca Orta Asya'daki Türki CumhurH yetler bağımsızlıklarını kazandılar. Anadolu ile Turan arasındaki duvarlarda yıkıldı. Kimile^ ri Turancılık düşlemlerinin canlanacağını umuyor; kimiler) Islamcılık akımlarının Orta Asya'yı saracağını ileri sürü^ yor; kimileri de yeni oluşumlar içinde Osmanlı görkeminj yeniden yaşamanın özlemlerini dile getiriyor. Sanki Birirv ci Dünya Savaşı öncesine dönülmüş gibidir. • Peki, Orta Asya'daki Türki cumhuriyetlerle eşit ilişkilef içinde kültürel, ekonomik, bilimsel alışverişın geliştirilmer si yetmiyor mu? fİle de büyüklük meraklısı mıyız? Çağımız dünyasında 'süper' olmak felsefesi nereden kaynaklanı- yor? Türkocağı Marşı'nın nağmeleri artık geride kalmadı mı? "Önde bayrak, elde süngü, kalpte Tanrı, biz, Dünyaya hâkim olmak isteriz." m Arkosı Sa. 16, Sü. 7'de B Ü Y Ü K B A N K A C I L I K " T A P E R F O R M A N S F A R K I GARANTİ GÂRANTİ İLE YARIŞIYOR. 1992 yılının ilk altı ay sonuçlarına bakıldığında, Garanti performansının ulaştığı başarılı nokta açıkça görülüyor. özkaynaklarını % 71 oranında büyüten Garanti Bankası, güçlü ve güvenilir olma niteliğini daha da pekiştirdi. Aktif toplamında görülen % 87'lik artış ise, sağlıkh ve istikrarlı büyümenin bir göstergesi. Garanti'nin 1992 ilk altı ayhk bilanço rakamlarını dikkatle incelerseniz, bu sağlıkh büyümenin kanıtlarını siz de göreceksiniz. 1 9 9 2 Y I L I N I N İ L K A L T B i l a n ç o A n a K a I e m l e r i 3 0 . 6 . 1 9 9 2 - 3 0 . 6 . 1 9 9 1 AKTİF KASAVEBANKALAR MENKULDEĞERLER MEVDUAT MUNZAM KARŞÜJKLARI KREDİLER TAKİPTEKİ ALACAKLAR QiEÎ) İŞTİRAKLER VE KURULUŞLAR (NET) SABİTKrYMETLER(NET) DİĞERAKTİFLER TOPLAM AKTİFLER PASİF MEVDUAT KULLANILAN KREDİLER DİĞERPASİaER ÖZKAYNAKLAR KÂR TOPLAM PASİFLER D1ŞİŞLEMHACMİ (Milyar $) I AYINDA (Karşılaştımıalı) (Milyar TL) 1992 3.558,6 1.832,9 1.062,2 6.296,7 - 444,6 675,4 . 1.225,3 15.095,7 8.560,7 2.601,3 2.326,9 1.282,4 324,4 15.095,7 3,0 GARA 1991 1.463,8 926,6 608,7 3.479,8 - 309,6 333,2 933,9 8.055,6 4.890,6 1.096,0 1.188,5 749,8 130,7 8.055,6 2,6 NTİ B A N K A S I ÖZET BİLAN Özet K â r - Z a r a r (Karşdaşnnnalı) 3 0 . 6 . 1 9 9 2 - 3 0 . 6 . 1 FAİZGELİRLERİ FAİZGİDERLERİ NETFAİZGELİRİ FAİZD1ŞIGELİRLER FAİZDIŞIGİDERLER GECİKMİŞALAC.KARŞILIĞI KIDEM TAZMİNATIKARŞILIĞI SERBESTKARŞILKLAR VERGİ ÖNCESİ KÂR VFJRGİKARSttJĞI NET DÖNEM KÂRI ÇOSU 9 9.1 (MüyarTL) 1992 1.953,7 -913,1 1.040,6 470,4 -1.045,5 -40,8 -4,0 -51,5 369,2 -44,8 324,4 199t 1.006,8 -555,0 451,8 403,9 -687,7 -15,9 -5,0 _ 147,1 -16,4 130,7 GARANTİ BANKASI "Her müşteri bir yıldızdır"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle