Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27AĞUSTOS1992 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
TürkTiitüıtcülüğü
SaJhipsiz; mi?
JIK gorunumunaeaırıer. Bu
konuda yeterli bilgi birikimiyle "Tütün Eksperleri Derneği"nin tütün
üreücilerimiz adına sürdürdükleri bilinçli çaba ve çalışmalar dışında ülkede acı
bir suskunluk söz konusudur.
Turhan N. ARAL Tütün Eksperi
Şu sıralar ülke tütüncülük gündeminde, bu
sektörün geleceği için umutsuzluk kaynağı bir
karmaşa gözlenmektedir. Çıkarlannı tü-
tüncülüğümüzün hızla bitirilmesinde görenler
ve onlann yerli işbirlikçileri, kamuoyuna yeni
varyasyonlar plase etmeye çalışıyorlar. İnsan
sağlığı-sigara ve genel ekonomi-fazla üretim
ilişkilerini yapay görüntülerle abartarak so-
runlaştıran bu çevreler, çözüm için ülkede tü-
tün tanmının yasaklanması önerisindeler.
Oysa sağlık sorunu, 1964 yılında ABD'de
yayımlanan Terry Raporu' ıle güncel-
leşmiş, tütünün kanserojenliği konusunda
tehlike sinyalleri tüm insanlıga daha o günler-
de verilmiştir. Türk ekonomisinin tüketileme-
yen stoklardan etkilendiği oluşum ve görüşü,
1950'li yıllann ortalannda ülke gündemine
oturmuştur. Ne var ki bu sorunlar o günden
bugüne boyutlannı koruyagelmişlerdir.
Yıllardır bu ülkede bir savaşım süregelir.
Bir yanda tüketim içpazanmızı ele geçirmek
için kendilerine özgü yöntemler izleyen çoku-
luslu sigara yapımalan ve özünde tütün tica-
retini devlet politikası olarak sürdürdüğü bili-
nen ABD, öte yanda bizim yetkili ve etkilileri-
mizce hançerlenen yaralı dev görünümündeki
tütüncülüğümüz ve onun çaresiz, savunmasız
üreticileri. Bilinen odaklarca başlatılan Türk
(Oryantal) tipiiçim zevkinin, yabancı tütün
içim zevkine dönüştürülme çabalan, planla-
nan ölçüde gerçekleşemediği için, son aşama-
da dev tröstlerce yeni atıhmlara ginşilmiştir.
Görülen telaş ve heyecan, sonucu hızlandır-
mayı amaçlayan bilinçsiz eylemlerden örnek-
lerdir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Terry Ra-
poru ışığında, insanhga uyanlannı etkin bir
biçimde sürdürmektedir. Ancak çalışmalar
salt gelişmiş ülkelerde tüketimi etkilerken,
öteki ülkelerde yetersiz kalmaktadır. Bu bir
eğitim, sosyo-ekonomik yapı ve düzen soru-
nudur denebilir. Geçerli, ancak yetersiz bir
görüştür bu. Zira dünya sigara üretiminin
egemen güçleri tavşan-tazı ikiyüzlülüğüyleçe-
şitli ülkelerde üretimi durdurma ve tüketimi
arttırma eylemlerini açıklıkla sürdürmekte-
dirler. Örneğin ülkemizde konuyla ilgili 3694
sayılı Tütün ve Tütün Mamullerinin Zarar-
lannın Önlenmesine Dair Yasa daha ANAP
döneminde çıkanlmışsa da Cumhurbaşkanı
Turgut Özal tarafından veto edildikten sonra,
TBMM Adalet Komisyonu'nda bekletilerek
kadük olmuştur. Komisyon başkanı, oluşu-
mu "üyeler böyle istedi" gerekçesiyle açıklar-
ken, kamuoyunda üretilecek çeşitli yorum ve
yakıştırmalan gözardı etmiştir ki bunlann
gerçekle uyumu bilinmemekle birlikte, ilginç-
tir olayda ABD ve yapımcı çokuluslu sigara
tröstlerinin etkinliği, yaygın söylenti özelliğini
sürdürmeye devam etmektedir.
Tutarsızlıklar
Ülkemizde bu firmalann mavi ışıklı, kov-
boylu, develi, safarili panolan, bazı özel TV'-
lerin "kulüplü, sinemalı" yayınlan, genele
açık her türlü eğlence yerlerine özel araç ve ge-
reçlerle kendilerine özgü reklamlan, topîu-
mun her kesimini etkileyecek biçimde sürüp
gitmektedir. Bu eylemler sözü edilen yasanın
yaşama geçirilememesinin ürünüdür.
Şu tutarsızlığa bakınız; sigara-sağlık soru-
nuyla Türkiye'de tütün üretimi devletçe ya-
saklanacak, buna karşılık onlar içtüketimi
pompalayacaklar. Sonrasında ise, Türkiye tü-
tün dışahmına sürüklenerek, ABD
bağımhhğına bir halka daha eklenecek.
"...Haydi canım sen de"nin tam yer ve za-
manı.
Tütüncülüğümüzde şu sıralar boy atan asıl
sorun, gerçekten stok fazlası tütünlerdir. Ne
var ki dillere dolanan bu olgunun genelleştiril-
mesi, yanılgıdır. Geçmiş dönemle şu son 10
yılın yapısal farkı beürgindir. Bugün sorunun
temelinde salt Doğu ve Güneydoğu tütünleri
yer almaktadır. Doğu bölgemizde son on
yılda olağanüstü bir üretim artışı söz konusu-
dur. 1981 yılında 24 milyon kg. olan üretim
1990 üretim yılında 73 milyon kg.'a yüksel-
miştir. Tüketim ise salt yerli sigara harman-
lanndaki kullanımla sınırlıdır. Yıllık miktar
ARADABIR
Prof Dr. JALE BAYSAL
Ben Çöpçü Olsaydım...
"Resmi istatistiklerinize, fiyat indekslerinize, enflasyon
sayılarınıza göre dört kişilik bir evin geçimi için ne kadar
gerekiyorsa, o kadarını istiyorum" diyen çalışana, "hak-
srzsın" diyemezsiniz.
"Genel müdür bile bu kadar para almıyor, sen de ala-
mazsın" mantığı da yürümez. Genel müdür de hakkını
arasın, memurlar da, doktorlar da, öğretim üyeleri de ara-
sınlar. Onlar eziliyor diye benim de ezilmem gerekmez.
Ingiltere'de işçilerle ilgili ilk yasa şöyle imiş: "Sekiz ya-
şından küçükçocukları, günde on saatten fazlaçalıştırmak
yasaktır".
Yani, patron ya da işveren denen adam, direnen çık-
mazsa, direnene sahip çıkan olmazsa, sekiz yaşından
küçük çocukları günde on saatten de fazla çalıştıracak ka-
dar azgınlaşabiliyor. Bugünkü sekiz saatlik iş günü, hafta-
da iki gün tatil, yaşlılık ve emeklilik sigortaları, grev ve
toplusözleşme hakkı vb. bunlann hepsi adım adım, direni-
lerek, uğraşılarak elde edilmiştir, Gelir dağılımı konusun-
da da çalışanların haklı talepleri sürmektedir.
Rahmetli Prof. Dr. Bülent Tarcan, emeklilik yıllarında
kendisi ile yapılan bir röportajda, emekli maaşı Ne geçine-
mediğinden, para sıkıntısı olduğundan yakınmıştı. Bülent
Tarcan, beyin cerrahı idi. Üniversitede yıllarca ders verdi.
Ayrıca Türkiye'nin en seçkin müzik sanatçılanndan biriy-
di. Emekli maaşı geçimineyetmediyse, bunun hesabıçöp-
çüye çıkarılmaz. Bu toplumda esaslı dengesizlikler var
demektir. Yeni yasalar, yeni düzenlemeler gerekli demek-
tir.
Ancak ben çöpçü olsaydım grevi böyle yapmazdım: Şe-
hirdeki bahçeler, bitkiler sulanmamış. Evdeki kediyi, kö-
peği ya da bakıma muhtaç yaştaki çocukları aç bırakmak-
la, saksıdaki bitkiyi sulamamak, ölmesine göz yummak
arasında fark yoktur. Açık bir şlddet hareketidir bu. Bahçe-
lerin sulanmasına devam edilecekti.
Çöpleri örtmeye, kireçlemeye çalışanlara karşı durul-
mayacak, gündüz örtülen yığınlar (söylenenler doğruysa)
geceleri yeniden açılıp deşilmeyecekti. Tam tersıne, ört-
me, ilaçlama, kireçleme işini grevciler kendileri yapmaya
çalışacaklardı.
Mahallelerde torba dağıtma işini doğrudan doğruya
sendika üzerine alacaktı. Böylece, "Biz insanlara zarar
vermek istemiyoruz, sadece yaşama hakkımız için uğraşı-
yoruz" denmiş olacaktı. Çünkü, tabancayı çekip "ya P
ara
"
nı ya canım" demekle, çöpleri en çirkin biçimde halkın
önüne yığılıp "ya paranı, ya sağlığını' demek arasında da
bir fark yok. Bu da bir şiddet hareketidir. Grevi yukarıda
belirttiğim yöntemlerle yürürlüğe koymak, akıllı bir arka-
daşın söylediği gibi, önce sendikaların düşünmeleri gere-
kenbirşeydi.SonuçtaTürksendikacılığıhiçdeiyibirsınav
vermedi. Olan, bunalan halkla karşı karşıya getirilen çöp-
çüye oldu.
Günümüzde, kamuoyunu karşınıza almamak için iki te-
mel noktada duyarlı davranmak gerekiyor: Şiddetten ka-
çınmakve "insan'asaygı.
T.C.
ADANA 7. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNDEN
ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİ
Dosya No: 1992/3133
Alacaklı: llsaş Ecza Deposu ve Ilaç lmalat San. A.Ş. ADANA
Vekili: Av. R. Günay Ersözluoğlu. Adana barosu avukatlanndan
ADANA
Borçlu: Mehri Bilgen. Menderes Cad. No: 46/B'de Çağlar Ecza-
nesi Sahibi ERDEMLİ
Alacak: 30.095.306.- TL ve icra masraflan
Takip dayanağı: Faturalar ve ekstreler
Alacaklı tarafından aleyhinize açılan icra takibi sırasında adınıza
gönderilen örnek 49'dan ödeme emrinin bila tebliğ iade gelmesi so-
nucu, hakkınızda emniyetçe adres tahkikatı yaptırılmış ve adresini-
zin tesbit edilememesi üzerine ödeme emrinin ilanen tebliğine karar
verildiğinden; buna göre yukarıda yazılı borcunuzu icra masrafla-
nyla birlikte ilanın yayınlanmasından itibaren yasal 7 güne 10 gun
ilaveten 17 gün içinde ödemeniz, borcun tamamına veya bir kısmına
veya alacaklımn takibat icrası, hakkında bir itirazınız varsa yine bu
17 gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, borca itirazınızı yazılı ve-
ya sözlü olarak icra dairesine 17 gun içinde bildirmediğıniz takdırde
aynı müddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunma-
mz, aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bu-
lunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapisle
cezalandınlacagınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icra-
ya devam edileceği ilanen tebliğ olunur. 10 Ağustos 1992
20-30 milyon kg. arasında değişmektedir. Her
yıl büyüyen stoklann artan maliyet girdileri
nedeniyle zaman zaman yok edilmesi zorunlu
olmaktadır. Bununla birlikte genel ekonomi-
yi zorlayan bu durumun. tüketımın arttınl-
ması ve üretimin regülasyonu ile giderilmesi
olanaklıdır. Tüketimle ilgili önlemler ve bun-
lardan alınacak sonuç uzun vadelidir. Önemli
ve ivedi olan üretimin dengelenmesidir. Ülke
gerçeklerine uygun miktar için, üretimin alan
sınırlamasına başvurmak yanlıştır. Kullanıla-
cak ölçüt tartışmalara neden olacağı gibi, üre-
time kapatılacak arazinin denetimi de zor ve
yetersiz kalacaktır. Beklenen sonuca erişme-
nin uygun önlemi, ABD'de uygulanan 'kon-
tenjan düzeniyle' miktar smırlamasıdır.
Tanm BakanJığı'nın denetim ve gözetiminde
üreticiler tarafından oluşturulmuş Tütün
Tanm ve Satış Kooperatifleri'nce, ilçeler,
köyler ve üreticiler bazında verilecek konten-
jan miktannda yapılacak üretim, amacın en
ülküsel çözümü olacakür. Kooperatifler tütü-
nün tanmında olduğu kadar, pazarlamasında
da sorumlu ve yetkiü olacaklan için, bir önce-
ki yılın tüketim miktanna dayalı düzenleme-
de, belli marjın üzerindeki tütün miktan des-
teklenmeyeceği gibi, satışı da engellenecektir.
Bu konuda ülkemizde de çalışma yapılmıştır,
1969 yılında çıkanlan Tütün Tanm Satış Ko-
operatifleri ve Bölge Birlikleri Yasası'nın ön-
gördüğü ana sözleşme 21.7.1974 günlü Resmi
Gazete'de yayımlanmışsa da, egemen çevre-
lerce engellenerek askıya alınıp beklemeye
terk edilmıştir. Oysa yöntemin uygulanmasıy-
la, ülke kadar bölgenin gerçek emek sahibi
üreticilerinin ekonomisine de önemli katkılar
sağlanacaktır. Bugünkü üretim ve satınalma
düzeni, bölgeye özgü feodal yapının doğal so-
nucu olarak, toprak ağalanna olağanüstü
rant yaratmaktadır. Öte yandan bölgede
varhğı bilinen yasa dışı aracı ve toplayıcılara,
terör örgütlerinin çıkar karşılığı sağladıklan
destekle, bu kesimde gerçek üreticinin alınte-
rini sömüren şiddet yanbsı bir güç oluştur-
maktadır. Alınacak radikal önlemlerle, hem
üretim realize edilecek hem de sömürü düzeni
ortadan kaldınlabilecektir. Bu önlemler koo-
peratifleşme koşutunda, tütün alımlannın Te-
kel'ce iç bünyede disipline edilmesini de bir ön-
koşul olarak gündeme getirir. Ancak yaygın
yolsuzluk savlannı salt görevlilerin kişisel çı-
karlanna bağlamak yanılgıdır. Günün olağa-
nüstü koşullannda alımda görevli tüm perso-
nelin her türlü güvenliklerinin etkin biçimde
sağlanması da yolsuzluk savlannı en aza indi-
recek bir diğer önkoşuldur.
Tüketimde artış sağlamaya gelince: Her ne
kadar yapılan resmi açıklamalar, ülke sigara
tükeümini 75 milyon kg. olarak belirliyorsa
da, gerçekte bu miktar, 110 milyon kg. dolayı-
ndadır. Bu miktar Tekel ve DPT kayıtlanyla
belgelidir. Aradaki farkın, kaçak giriş olduğu
açıktır. Bu durum, 1984'te başlatılan
dışahmın kaçınılmaz sonucudur. Kaçak siga-
ra girişinin önlenmesi ve tüketimin yerli siga-
ralara dönüştürülmesi olanak içidir. 1980 ön-
cesi hükümetlerince, gelecek yıllara yansımah
ödenek düzeniyle yapım ve yenilenmesine
başlanan sigara fabrikalan, son sekiz yılda
devre dışı bırakılarak, yanm kalmış yapılany-
la başka amaçlara özgülenmiştir. Oysa sigara
endüstrimize yeni teknoloji alımı ve kapasite
arttınmı için yapılacak yatınmlarla bu tesisler
ülke ekonomisine kazandınlabilir, böylece de
artık değerler sağlanabilirdi. Doğu bölgesi tü-
tünleri sort olarak yabana kökenlidir. Yapı-
sal içerikleri Ameriİcan blend denilen yabancı
içim gustosunu yansıtmaya bir ölçüde elveriş-
lidir. Islah çalışmalan sonrasında, bu tütünle-
rin ağırlıklı olarak yer alacağı harmanlar,
amacın gerçekleşmesini sağlayacaktır. Uzun
yıllar Virjinya ve Börley tütünlerinin gireme-
diği 400 milyon kg./yıl kapasiteli BDT (Rus-
ya) içtüketim pazanndan pay alabilmek,
yapılacak ciddi çalışmalarla mümkün olabile-
cektir
Evet... Ülke tütüncülüğü ve tütüncülerimiz
sahipsizlik görünümündedirler. Bu konuda
yeterli bilgi birikimiyle "Tütün Eksperleri
DerneğT'nin tütün üreticilerimiz adına sür-
dürdükleri bilinçli çaba ve çalışmalar dışında
ülkede acı bir suskunluk söz konusudur. Eğer
bu ülkede bir eski sayın bakan %90'ı yabana
tütünler ve onlann sap vb. kınntılanndan
oluşmuş hannanla yapılmış sigarayı üzerin-
deki "dünyaca ünlü seçkin tütünlerden
yapılmıştır" ibaresiyle kendi halkına bizim si-
garamızdır diye yutturmaktan çekinmiyor ve
bir yeni hükümet üyesi, ortak yapım adı altı-
nda içpazara yöneük yabana sigara üretile-
cek fabrikanın temelini görkemli törenlerle
atmanın vebalini pervasızca üstleniyorsa tü-
tüncülük ve üretici o ülkede elbetteki sahipsiz
demektir. Eğer bu ülkede insanlar satın almı-
yor, yurtdışında haftalarca konuk ediliyor ve
sonra da tütüncülüğümüzün sorunlannı sa-
vunma görüntüsüyle yönetime kılavuzluk
üstleniyorsa, Türk tütüncülüğü sahipsizhkten
öte hançerleniyor demektir. Bunlann üstüne
de bu ülkede tütün sorunlan, iç tüketim pa-
zanmızı ele geçirmek için uğraş verdiği gün
ışığında olan, dünyanın en acımasız ve güçlü
sigara yapımcısının fınanse ettiği toplantılar-
da sözümona tartışılıyorsa, bunun ;-ahipsizlik
ve hancerlenmekten öte ne adı ve ne de anlamı
vardır.
TARTTŞMA
Anayasa Mahkemesi Kararımn Kadınlar İçin Onemi
Anayasa Mahkemesi'nin, eşitsizlik yaratan kimi hükümleri kendili-
ğinden inceleme ve iptal etme yetkisinin olmadığının altı çizilerek ko-
nuyu yasakoyucuya hatırlatmak gereği duyulmuştur.
Günümüz cınsıyetçı toplum yapısının
yalnızca eşitliİcçi bir yaklaşımla, ka-
dın-erkek eşitliğı talepleri Ûe altedilemeye-
ceği düşüncesini taşımakla birlikte, soru-
nun "eşitlik" talebini de içerdiği göz önüne
alındığında. ülkemiz koşullannda bu eşit-
sizliğin en yüksek yargı organınca dile geti-
rilmiş olmasının kadınlar için önemi yadsı-
namaz.
Kararda yer alan kimi tanımlamalarla,
örneğin: "Medeni Yasa'nın evli kadın ve
erkek arasında haklann ve yetkilerin pay-
laşımında tam bir eşitlik sağladığı söylene-
mez. Zira evli kadın evlilik birliğinin daha
sağlıklı olacağı gerekçesiyle bazı hallerde
kocanın egemenliği altına konulmuştur"
(Shf. 8). Ve "M.Y, kocanın aile başkanı ol-
duğunu kabul ederek kan-kocanın aile hu-
kukundan kaynaklanan hak ve borçlannı
bu eksen üzerine oturtmuş, sonuçta koca-
ya kannınkinden farklı ve üstün haklar
tanımıştır" (Shf. 9). Yasanın cinsiyetçi bir
yaklaşım sergiledigi ve erkek.egemen kimi
hükümler taşıdığı açıkça ifade edilmiştir.
"Türk Medeni Yasası'ndaki koca egemen-
liğine dayab aile modeli günümüzde de yü-
rürlüktedir" diyen Anayasa Mahkemesi
topluma önemli bir mesaj vermektedir.
Bu konuda gerekceli kararda farklı hu-
kuk sıstemleri ile karşılaştırmalar yapılmış,
Fransız M.Y'de 1965'te, Almanya M.Y'de
1957'de yapılan degişikliklerle kadın-erkek
eşitliğine aykın hükümlerin degiştirildiği
belirtilmişür.
Bu noktadan hareketle gerekceli karar-
da çok haklı olarak, Anayasa Mahke-
mesi'nin, eşitsizlik yaratan kimi hükümleri
kendiliğinden inceleme ve iptal etme yetki-
sinin olmadığının altı çizilerek konuyu ya-
sakoyucuya hatırlatmak gereği duyulmuş-
tur. "Aile hukukundaki tüm eşitsizliklerin
kaldınlarak eşlerin hukuksal konumlan-
nın anayasadaki tam eşitlik kurahna otur-
tulması yasakoyucunun takdirine düşen
bir görevdir."
Bu konuda bilindiği gibi, kadınlann ses-
lenni yükseltmeye başlamalanyla 1984 yı-
lından beri pekçok taslak haarlanmış,
yazılmış-çizilmiş, ama aradan geçen yıllara
rağmen hiç bir gelişme olmamıştır. Kadın-
lar bunun sebebini merak etmektedir. Bu
taslaklar kadınlann ve kamuoyunun zorla-
malan ıle "dostlar ahşverişte görsün" dü-
şüncesi ile mi yapılmıştır, yoksa diğer
önemli işlenn yanında kadınlarla ilgili ço-
Sayın Demirel'e Acık Mektup
S ayın Başbakan, 30 Temmuz 1992 tari-
hinde gazetelerde yayımlanan "Neyi
satabiliyorsanız satın" başhklı beyanaünız
biz doğa korumacılan için gerçek bir üzün-
tü kaynağı. Sizin gibi dünya çapında yapı-
lan ikınci büyük çevre zirvesine katılmış ve
savunulan fikirleri zaten daha önceden bi-
liyormuş gibi görünen bir devlet adamının
nasıl olup da böylesine hatalı bir fıkir be-
yan ettiğini anlamak mümkün değil.
Tüm gelişmemiş ülkelerde olduğu gjbi
Türkiye zaten kaçak doğa satışlannın ön-
lenemediği bir ülkedir. Gelişmiş Batı ülke-
leri ve ABD, kendi doğal kaynaklannı ko-
rumak için CITES adlı bir sözleşmeye imza
atmışlar, ülkelerindeki doğal stoklardan
tek bir kuş yumurtası, tek bir yaprak dahi
kaybetmemek için kanunlar koymuşlardır.
Nitekim kimse kolay kolay İngiltere'den
bir saka kuşunu Türkiye'ye getiremezken
Türkiye'den sürülercesine kaçak olarak
İngiltere'ye götürebilmekte fakat havaa-
lanında Ingiliz makamlannca yakalanıp
geri gönderilmektedir. Acaba bu ülkeler
bılmediklennden mi kendilenne döviz geti-
rebilecek, kendi yararlanna olabilecek bu
tarz doğa satışlannı önlemektedirler? Aca-
ba neden UNEP, WWF, IUCN, ICBP gibi
dev boyutlu doğa koruma kuruluşlan.
üçüncü dünya ülkelerinin de gelişmiş ülke-
ler gibi yaparak doğal ürünlerin satışlannı
önleme hususunda o ülkelere tavsiyelerde
bulunmaktadırlar? Kaynak ülkelere bü-
yük paralar kazandıran tropikal yagmur
ormanlannın satışına karşı neden kam-
panyalar düzenlenmektedir? Neden fıldişi
ticaretinin, goril satışlannın önüne geçıl-
meye çahşılmaktadır? Türk bilimadamlan
yıllardır neden kardelenlerimizin, yüan-
lanmızın vb. doğa ürünlerimizin satışlan-
na karşı kamuoyunu uyarmaktadır? De-
mek onlar bu tatlı kazanan nimetini bilme-
mektedir.
Hayır, Sayın Başbakan. Gelişmiş ülke-
ler, hatta Umman Krallığı gibi bazı istisna-
lar bile bu tarz saüşlann zarannı çok iyi bil-
mektedır. Dolayısıyla silah ve uyuşturucu
ticaretiyle atbaşı giden saüşlara karşı bir-
likte mücadele etmeye çalışmaktadır. Çün-
kü doğal stoklar satış. yanı ticaret konusu
ğu işte olduğu gibi önemsiz mi görülmüş-
lerdir?
Bu sorunun cevabı, yine gerekceli karar-
da yer alan bir örnek kararla verilebilir.
Kadın-erkek eşitliğinin düzenlenmesi ile il-
gili yasal çalışmalann uzaması üzerine Al-
man Anayasa Mahkemesi 1954 yılında "...
temel haklarla ilgili hükümlerin derhal uy-
gulanması gerektiğine ve bu haklann uy-
gulamasız bırakılmasırun mümkün ol-
mayacağına" karar vermiştir.
Gerekceli karann kadınlar açısından bir
diğer önemli noktası ise, ülkemizde 1985
yılında ımzalanarak yürürlüğe giren "Ka-
dınlara Karşı Her Türlü Aynmalığın Ön-
lenmesi Uluslararası Sözleşmesi"nin ilk
kez "Türk ıç hukuku açısından kanun nite-
liğinde olduğu"nun altının çizilmesi ve söz
konusu 159. md'nin yalnız anayasa ve kimi
uluslararası sözleşmeler değil, söz konusu
sözleşmenin kurallanna da aykın olduğu-
nun tespit edilmiş olmasıdır. Gerekceli ka-
rarda gerek anlaşmanın önsözü gerekse il-
gili 15 2 ve 16/1. g maddeleri geniş bir bi-
çimde ele alınarak incelenmiş ve bu madde-
lerin kimi bentlerine konan çekincelerin
MY 159. md'nin sözleşmeye aykınlığını
dondunnaya elverişli olmadığı ifade edil-
miştir. Böylece sözleşmenin yaşama geç-
mesi konusunda önemli bir adım atılmıştır.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi ge-
rekceli karannın getirmiş olduğu yeni yak-
laşımda. bir yandan yıllardır vermiş oldu-
ğumuz emeklerimizin bir sonucunu göre-
rek sevinç duyarken, diğer yandan kimi ül-
kelerin 1950'lerde yapmış olduğu düzen-
lemelen 40 yıl sonra hâlâ "tartışıyor" ol-
mamızın burukluğunu yaşıyoruz.
Av. SELMA ATABEK
İstanbul Barosu
olduğunda tamamiyle yok olabilmektedir.
Oysa sizin de bilmeniz gerekir ki sizin için
hiç önemi yok gibi görünen bir yılanın, bir
sümüklüböceğin, bir eğrelti otunun doğal
denge içinde "o olmazsa olmaz" denecek
kadar büyük bir işlevi vardır. Örneğin Ben-
galdeş ancak tarlalarda aşın zararb böcek
üremesinden sonra kurbağa tıcaretine bir
sınırlama getirmiştır. Ama biz dünyadaki
bu tıp örneklerden hâlâ ders alamadık an-
laşılan.
Sayın Başbakan. tüm hatalar gibi bu ta-
lihsiz beyanatıruzın da düzeltilmesi müm-
kündür. Zaten korunamayan ve yağmala-
nan Türkiye doğasının daha da sömürül-
mesine karşı bunu durdurmak yönünde
sizlerden hamle beklediğimiz bir devirde
bir de siz bu yanlışlan teşvik etmeyin.
Politikaalann çok iyi vakıf olduğu bir
usulle beyanatınızın içeriğini değiştirirken
hâlâ imzalanmayı bekleyen CITES Sözleş-
mesi'ne taraf olmamız için talimat verirse-
niz biz korumacılan, dolayısıyla Türkiye
doğasını ferahlatmış olacaksınız.
ŞAHİKAERTAN
İstanbul
PENCERE
DOGA YURUYUSU FOTO SAFARI
Saroz Kampı
28-29-30 Ağustos
Gündüz Cteniz+Yürüyüş
Gece Kamp ateşi
Ulaşım Konaklama Rehberlik
T.P. 375.000.-
HARRAN NEMRUT 5-13 Eylül
1.750.000. T.P.
DOĞU KARADENİZ YAYLALARI
1.450.000 T.P.
SATILIK
FOTOĞRAF
MAKİNESİ
Nikon (2 body (siyah),
MD1 motor (5 kademeli),
Vivitar 24 mm (f:2.8)
Tel: 512 05 05'ten 437-439
. .Ha Şövmüşsün.
Ha Övmüşsün...Meğer Batı neymiş?
Mehmet Akif, "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış cana-
var" demişti ya..
Azbiledemiş..
Meclis'teki görüşmeleri, televizyondaki açık)turumla-
rı, basına demeçleriyle son günlerde "bizim politikacıla-
rı" izleyipdinlerken apışıp kalıyorum..
Batı; gaddar, emperyalist, ırkçı, namussuz, "etnikarın-
dırma"denen katliamın mucidi..
Avrupa mı?
Haydi canım sende!.. Türkün ve Müslümanın en büyük
düşmanı Avrupa değil mi!.. Ya Kuveyt için dünyayı ayağa
kaldıran Amerika?.. Bosna-Hersek'te petrol olsaydı Va-
şington ortalığı birbirine katmaz mıydı? Hıristiyanlığın
koşullandırmasıyla beyinleri yıkanmış Batılı ülkelerin kö-
künekibritsuyu..
Emperyalistler!.
Barbarlar!.
Hem koalisyon hükümeti ne duruyor? Bosna-Hersek'e
hemen müdahale etmeli; Kanuni Sultan Süleyman gibi
küffar üzerine sefere çıkmalı; Yavuz gibi bıyık burmalı;
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gibi Viyana'yı kuşatmalı!..
Süleyman Bey bir "ya hey'öese, Mehmetçik Bulgaristan
üzerinden doğru Saraybosna'ya..
Demirel pısırık..
Ya inönü?
Babası da böyleydi; "Türkiye'yi Ikinci Dünya Savaşı'na
sokmayarak milletin erkekliğini öldüren" Ismet Paşa de-
ğil miydi?
Televizyona çıkıp Batı'ya veryansın eden, Avrupa'yı kö-
tüleyen ve Amerika'ya laf atan politikacıların çoğu, dün bu
gerçekleri söyleyenleri komünistlikle suçlayanlardı.
Her uygarlık gibi Batı'nın yapısında da çok boyutlu bir
oluşum süregelir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu bi-
razcık bilenler, Mustafa Kemal'in hem Batı ile çarpışıp
hem Batılılaşmaya yönelmesindeki tutarlı gerekçeyi an-
layabilirler. Batı uygarlığından yana ve Batı emperyaliz-
mine karşı olmak, çağdaşlaşmanın tek yoludur.
Çok uzun bir süreden beri ilerici aydınlarımız bu gerçe-
ği ülkemize yaymaya çalıştılar; ama, biçimsel mantıkla
koşullanmış kafaların kabuğunu kırmak çok güçtür. Eleş-
tirel aklın gelişmediği ve aydınlanma devriminin tam an-
lamında toplum katmanlarına işlemediği ülkelerde, bir
olgunun iki yanını kavramak, sanıldığından da güç oluyor.
Kırk yıldan beri, Batı emperyalizmini suçlayıp, Batı uy-
garlığını savunmaya çalışanların ülkemizde baskı altına
alınması, ufuksuz bir güdüklüğün toplumda egemenleş-
mesine yol açtı.
2000 yılına yaklaşırken değişmiş çok az şey var..
Batı, kendi yapısında bir çelişkiyi taşır; ingilizin Hindis-
tan'a bakan suratında emperyalizmin acımasızlığı,
Londra'ya donük yüzünde parlamentarizmin hoşgörüsü
geçerlidir. Demokrasinin dünyanın en büyük sömürge
imparatorluğunda boy atması bir rastlantı mı?
Hayır..
Eytişimin mantığı, ikiyüzlü uygarlıkların nasıl geliştiğini
açıklayabiliyor.
•
Ne Süleyman Demirel pısırık ne de Erdal Inönü çekin-
gen! Çağımızın dunyasındaki kuvvet dengeleri ve Birleş-
miş Milletler hukuku, Türkiye'nin, Güvenlik Konseyi kara-
rı olmadan, tek başına Balkan seferine çıkmasına olanak
vermiyor. ^
Batı'yı da ne göklere çıkarmalı ne de yerin dibine baör-
malı; olduğu gibi görmeli.
Daha doğrusu eleştirebilmeli..
Eleştirel akıl devre dışında kalınca, ha şövmüşsün ha
övmüşsün, ne fark eder?
BQYUTYAYINLAR[
Gerçek bir olay,
trajik bir öykü:
Parçalanan toplumlar,
parçalanan insanlar,
Kıbns'taki halklan
kuşatan acılar.
Tarihsel, kültürel ve
insani görevini
yerine getiren bir roman:
YASEMİNLER
TÜTER Mİ HÂLÂ?
ALEVALATLI yazdı.
Roman, 216 sayfa, 25.000 TL.
BOYUT
Oba sokak 9/1 Cihangir-İSTANBUL
Tel: 249 87 37-38 Fax: 249 02 18
Odeme kaydedici cihazıma ait
levha kaybolmuştur.
Hukumsuzdur.
FAHRİYE TÖRE
BEHİÇ AK
ÖNİVERSİTEye GİRİŞSI-
NAVINDA BAŞARISIZ OLAN
BAYANIAR: üzûlmeyıniz
I t v e r e n l e r :
•BİR LİSAN İKİ ÜNİVERSi-
TEYE BEDELDİR ." Dıyorlor
İNGlLTERE'de İNGİLİZCE yi gü-
venceli ve ucuzo öflrenin
AU-PAIR A c e n t o m ı z
DERİN'e gslın, sizı Eylül
kurslarına yetiştirelım .
DERİN Limited Şirketi
Mazharpafa Sok. 2/9
fi«>iktat (80700) Istanbul
258 53 42 • 261 43 16 / «7
ÖZEL BORA
SÜRÜCÜ KURSU
89.DÖNEMKAYİTURI
DEVAM EDİYORI
Hafta sonu-Hafta ıçı ve
Akşam Ku-Bian devam ediyor.
USKUDAR: 343 «7 S2-310 92 M
KOZYATAĞL 3S2 47 33
TARABYA: 2S2 M 18