23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27AĞUSTOS1992 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER TürkTiitüıtcülüğü SaJhipsiz; mi? JIK gorunumunaeaırıer. Bu konuda yeterli bilgi birikimiyle "Tütün Eksperleri Derneği"nin tütün üreücilerimiz adına sürdürdükleri bilinçli çaba ve çalışmalar dışında ülkede acı bir suskunluk söz konusudur. Turhan N. ARAL Tütün Eksperi Şu sıralar ülke tütüncülük gündeminde, bu sektörün geleceği için umutsuzluk kaynağı bir karmaşa gözlenmektedir. Çıkarlannı tü- tüncülüğümüzün hızla bitirilmesinde görenler ve onlann yerli işbirlikçileri, kamuoyuna yeni varyasyonlar plase etmeye çalışıyorlar. İnsan sağlığı-sigara ve genel ekonomi-fazla üretim ilişkilerini yapay görüntülerle abartarak so- runlaştıran bu çevreler, çözüm için ülkede tü- tün tanmının yasaklanması önerisindeler. Oysa sağlık sorunu, 1964 yılında ABD'de yayımlanan Terry Raporu' ıle güncel- leşmiş, tütünün kanserojenliği konusunda tehlike sinyalleri tüm insanlıga daha o günler- de verilmiştir. Türk ekonomisinin tüketileme- yen stoklardan etkilendiği oluşum ve görüşü, 1950'li yıllann ortalannda ülke gündemine oturmuştur. Ne var ki bu sorunlar o günden bugüne boyutlannı koruyagelmişlerdir. Yıllardır bu ülkede bir savaşım süregelir. Bir yanda tüketim içpazanmızı ele geçirmek için kendilerine özgü yöntemler izleyen çoku- luslu sigara yapımalan ve özünde tütün tica- retini devlet politikası olarak sürdürdüğü bili- nen ABD, öte yanda bizim yetkili ve etkilileri- mizce hançerlenen yaralı dev görünümündeki tütüncülüğümüz ve onun çaresiz, savunmasız üreticileri. Bilinen odaklarca başlatılan Türk (Oryantal) tipiiçim zevkinin, yabancı tütün içim zevkine dönüştürülme çabalan, planla- nan ölçüde gerçekleşemediği için, son aşama- da dev tröstlerce yeni atıhmlara ginşilmiştir. Görülen telaş ve heyecan, sonucu hızlandır- mayı amaçlayan bilinçsiz eylemlerden örnek- lerdir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Terry Ra- poru ışığında, insanhga uyanlannı etkin bir biçimde sürdürmektedir. Ancak çalışmalar salt gelişmiş ülkelerde tüketimi etkilerken, öteki ülkelerde yetersiz kalmaktadır. Bu bir eğitim, sosyo-ekonomik yapı ve düzen soru- nudur denebilir. Geçerli, ancak yetersiz bir görüştür bu. Zira dünya sigara üretiminin egemen güçleri tavşan-tazı ikiyüzlülüğüyleçe- şitli ülkelerde üretimi durdurma ve tüketimi arttırma eylemlerini açıklıkla sürdürmekte- dirler. Örneğin ülkemizde konuyla ilgili 3694 sayılı Tütün ve Tütün Mamullerinin Zarar- lannın Önlenmesine Dair Yasa daha ANAP döneminde çıkanlmışsa da Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından veto edildikten sonra, TBMM Adalet Komisyonu'nda bekletilerek kadük olmuştur. Komisyon başkanı, oluşu- mu "üyeler böyle istedi" gerekçesiyle açıklar- ken, kamuoyunda üretilecek çeşitli yorum ve yakıştırmalan gözardı etmiştir ki bunlann gerçekle uyumu bilinmemekle birlikte, ilginç- tir olayda ABD ve yapımcı çokuluslu sigara tröstlerinin etkinliği, yaygın söylenti özelliğini sürdürmeye devam etmektedir. Tutarsızlıklar Ülkemizde bu firmalann mavi ışıklı, kov- boylu, develi, safarili panolan, bazı özel TV'- lerin "kulüplü, sinemalı" yayınlan, genele açık her türlü eğlence yerlerine özel araç ve ge- reçlerle kendilerine özgü reklamlan, topîu- mun her kesimini etkileyecek biçimde sürüp gitmektedir. Bu eylemler sözü edilen yasanın yaşama geçirilememesinin ürünüdür. Şu tutarsızlığa bakınız; sigara-sağlık soru- nuyla Türkiye'de tütün üretimi devletçe ya- saklanacak, buna karşılık onlar içtüketimi pompalayacaklar. Sonrasında ise, Türkiye tü- tün dışahmına sürüklenerek, ABD bağımhhğına bir halka daha eklenecek. "...Haydi canım sen de"nin tam yer ve za- manı. Tütüncülüğümüzde şu sıralar boy atan asıl sorun, gerçekten stok fazlası tütünlerdir. Ne var ki dillere dolanan bu olgunun genelleştiril- mesi, yanılgıdır. Geçmiş dönemle şu son 10 yılın yapısal farkı beürgindir. Bugün sorunun temelinde salt Doğu ve Güneydoğu tütünleri yer almaktadır. Doğu bölgemizde son on yılda olağanüstü bir üretim artışı söz konusu- dur. 1981 yılında 24 milyon kg. olan üretim 1990 üretim yılında 73 milyon kg.'a yüksel- miştir. Tüketim ise salt yerli sigara harman- lanndaki kullanımla sınırlıdır. Yıllık miktar ARADABIR Prof Dr. JALE BAYSAL Ben Çöpçü Olsaydım... "Resmi istatistiklerinize, fiyat indekslerinize, enflasyon sayılarınıza göre dört kişilik bir evin geçimi için ne kadar gerekiyorsa, o kadarını istiyorum" diyen çalışana, "hak- srzsın" diyemezsiniz. "Genel müdür bile bu kadar para almıyor, sen de ala- mazsın" mantığı da yürümez. Genel müdür de hakkını arasın, memurlar da, doktorlar da, öğretim üyeleri de ara- sınlar. Onlar eziliyor diye benim de ezilmem gerekmez. Ingiltere'de işçilerle ilgili ilk yasa şöyle imiş: "Sekiz ya- şından küçükçocukları, günde on saatten fazlaçalıştırmak yasaktır". Yani, patron ya da işveren denen adam, direnen çık- mazsa, direnene sahip çıkan olmazsa, sekiz yaşından küçük çocukları günde on saatten de fazla çalıştıracak ka- dar azgınlaşabiliyor. Bugünkü sekiz saatlik iş günü, hafta- da iki gün tatil, yaşlılık ve emeklilik sigortaları, grev ve toplusözleşme hakkı vb. bunlann hepsi adım adım, direni- lerek, uğraşılarak elde edilmiştir, Gelir dağılımı konusun- da da çalışanların haklı talepleri sürmektedir. Rahmetli Prof. Dr. Bülent Tarcan, emeklilik yıllarında kendisi ile yapılan bir röportajda, emekli maaşı Ne geçine- mediğinden, para sıkıntısı olduğundan yakınmıştı. Bülent Tarcan, beyin cerrahı idi. Üniversitede yıllarca ders verdi. Ayrıca Türkiye'nin en seçkin müzik sanatçılanndan biriy- di. Emekli maaşı geçimineyetmediyse, bunun hesabıçöp- çüye çıkarılmaz. Bu toplumda esaslı dengesizlikler var demektir. Yeni yasalar, yeni düzenlemeler gerekli demek- tir. Ancak ben çöpçü olsaydım grevi böyle yapmazdım: Şe- hirdeki bahçeler, bitkiler sulanmamış. Evdeki kediyi, kö- peği ya da bakıma muhtaç yaştaki çocukları aç bırakmak- la, saksıdaki bitkiyi sulamamak, ölmesine göz yummak arasında fark yoktur. Açık bir şlddet hareketidir bu. Bahçe- lerin sulanmasına devam edilecekti. Çöpleri örtmeye, kireçlemeye çalışanlara karşı durul- mayacak, gündüz örtülen yığınlar (söylenenler doğruysa) geceleri yeniden açılıp deşilmeyecekti. Tam tersıne, ört- me, ilaçlama, kireçleme işini grevciler kendileri yapmaya çalışacaklardı. Mahallelerde torba dağıtma işini doğrudan doğruya sendika üzerine alacaktı. Böylece, "Biz insanlara zarar vermek istemiyoruz, sadece yaşama hakkımız için uğraşı- yoruz" denmiş olacaktı. Çünkü, tabancayı çekip "ya P ara " nı ya canım" demekle, çöpleri en çirkin biçimde halkın önüne yığılıp "ya paranı, ya sağlığını' demek arasında da bir fark yok. Bu da bir şiddet hareketidir. Grevi yukarıda belirttiğim yöntemlerle yürürlüğe koymak, akıllı bir arka- daşın söylediği gibi, önce sendikaların düşünmeleri gere- kenbirşeydi.SonuçtaTürksendikacılığıhiçdeiyibirsınav vermedi. Olan, bunalan halkla karşı karşıya getirilen çöp- çüye oldu. Günümüzde, kamuoyunu karşınıza almamak için iki te- mel noktada duyarlı davranmak gerekiyor: Şiddetten ka- çınmakve "insan'asaygı. T.C. ADANA 7. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNDEN ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİ Dosya No: 1992/3133 Alacaklı: llsaş Ecza Deposu ve Ilaç lmalat San. A.Ş. ADANA Vekili: Av. R. Günay Ersözluoğlu. Adana barosu avukatlanndan ADANA Borçlu: Mehri Bilgen. Menderes Cad. No: 46/B'de Çağlar Ecza- nesi Sahibi ERDEMLİ Alacak: 30.095.306.- TL ve icra masraflan Takip dayanağı: Faturalar ve ekstreler Alacaklı tarafından aleyhinize açılan icra takibi sırasında adınıza gönderilen örnek 49'dan ödeme emrinin bila tebliğ iade gelmesi so- nucu, hakkınızda emniyetçe adres tahkikatı yaptırılmış ve adresini- zin tesbit edilememesi üzerine ödeme emrinin ilanen tebliğine karar verildiğinden; buna göre yukarıda yazılı borcunuzu icra masrafla- nyla birlikte ilanın yayınlanmasından itibaren yasal 7 güne 10 gun ilaveten 17 gün içinde ödemeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklımn takibat icrası, hakkında bir itirazınız varsa yine bu 17 gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, borca itirazınızı yazılı ve- ya sözlü olarak icra dairesine 17 gun içinde bildirmediğıniz takdırde aynı müddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunma- mz, aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bu- lunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapisle cezalandınlacagınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icra- ya devam edileceği ilanen tebliğ olunur. 10 Ağustos 1992 20-30 milyon kg. arasında değişmektedir. Her yıl büyüyen stoklann artan maliyet girdileri nedeniyle zaman zaman yok edilmesi zorunlu olmaktadır. Bununla birlikte genel ekonomi- yi zorlayan bu durumun. tüketımın arttınl- ması ve üretimin regülasyonu ile giderilmesi olanaklıdır. Tüketimle ilgili önlemler ve bun- lardan alınacak sonuç uzun vadelidir. Önemli ve ivedi olan üretimin dengelenmesidir. Ülke gerçeklerine uygun miktar için, üretimin alan sınırlamasına başvurmak yanlıştır. Kullanıla- cak ölçüt tartışmalara neden olacağı gibi, üre- time kapatılacak arazinin denetimi de zor ve yetersiz kalacaktır. Beklenen sonuca erişme- nin uygun önlemi, ABD'de uygulanan 'kon- tenjan düzeniyle' miktar smırlamasıdır. Tanm BakanJığı'nın denetim ve gözetiminde üreticiler tarafından oluşturulmuş Tütün Tanm ve Satış Kooperatifleri'nce, ilçeler, köyler ve üreticiler bazında verilecek konten- jan miktannda yapılacak üretim, amacın en ülküsel çözümü olacakür. Kooperatifler tütü- nün tanmında olduğu kadar, pazarlamasında da sorumlu ve yetkiü olacaklan için, bir önce- ki yılın tüketim miktanna dayalı düzenleme- de, belli marjın üzerindeki tütün miktan des- teklenmeyeceği gibi, satışı da engellenecektir. Bu konuda ülkemizde de çalışma yapılmıştır, 1969 yılında çıkanlan Tütün Tanm Satış Ko- operatifleri ve Bölge Birlikleri Yasası'nın ön- gördüğü ana sözleşme 21.7.1974 günlü Resmi Gazete'de yayımlanmışsa da, egemen çevre- lerce engellenerek askıya alınıp beklemeye terk edilmıştir. Oysa yöntemin uygulanmasıy- la, ülke kadar bölgenin gerçek emek sahibi üreticilerinin ekonomisine de önemli katkılar sağlanacaktır. Bugünkü üretim ve satınalma düzeni, bölgeye özgü feodal yapının doğal so- nucu olarak, toprak ağalanna olağanüstü rant yaratmaktadır. Öte yandan bölgede varhğı bilinen yasa dışı aracı ve toplayıcılara, terör örgütlerinin çıkar karşılığı sağladıklan destekle, bu kesimde gerçek üreticinin alınte- rini sömüren şiddet yanbsı bir güç oluştur- maktadır. Alınacak radikal önlemlerle, hem üretim realize edilecek hem de sömürü düzeni ortadan kaldınlabilecektir. Bu önlemler koo- peratifleşme koşutunda, tütün alımlannın Te- kel'ce iç bünyede disipline edilmesini de bir ön- koşul olarak gündeme getirir. Ancak yaygın yolsuzluk savlannı salt görevlilerin kişisel çı- karlanna bağlamak yanılgıdır. Günün olağa- nüstü koşullannda alımda görevli tüm perso- nelin her türlü güvenliklerinin etkin biçimde sağlanması da yolsuzluk savlannı en aza indi- recek bir diğer önkoşuldur. Tüketimde artış sağlamaya gelince: Her ne kadar yapılan resmi açıklamalar, ülke sigara tükeümini 75 milyon kg. olarak belirliyorsa da, gerçekte bu miktar, 110 milyon kg. dolayı- ndadır. Bu miktar Tekel ve DPT kayıtlanyla belgelidir. Aradaki farkın, kaçak giriş olduğu açıktır. Bu durum, 1984'te başlatılan dışahmın kaçınılmaz sonucudur. Kaçak siga- ra girişinin önlenmesi ve tüketimin yerli siga- ralara dönüştürülmesi olanak içidir. 1980 ön- cesi hükümetlerince, gelecek yıllara yansımah ödenek düzeniyle yapım ve yenilenmesine başlanan sigara fabrikalan, son sekiz yılda devre dışı bırakılarak, yanm kalmış yapılany- la başka amaçlara özgülenmiştir. Oysa sigara endüstrimize yeni teknoloji alımı ve kapasite arttınmı için yapılacak yatınmlarla bu tesisler ülke ekonomisine kazandınlabilir, böylece de artık değerler sağlanabilirdi. Doğu bölgesi tü- tünleri sort olarak yabana kökenlidir. Yapı- sal içerikleri Ameriİcan blend denilen yabancı içim gustosunu yansıtmaya bir ölçüde elveriş- lidir. Islah çalışmalan sonrasında, bu tütünle- rin ağırlıklı olarak yer alacağı harmanlar, amacın gerçekleşmesini sağlayacaktır. Uzun yıllar Virjinya ve Börley tütünlerinin gireme- diği 400 milyon kg./yıl kapasiteli BDT (Rus- ya) içtüketim pazanndan pay alabilmek, yapılacak ciddi çalışmalarla mümkün olabile- cektir Evet... Ülke tütüncülüğü ve tütüncülerimiz sahipsizlik görünümündedirler. Bu konuda yeterli bilgi birikimiyle "Tütün Eksperleri DerneğT'nin tütün üreticilerimiz adına sür- dürdükleri bilinçli çaba ve çalışmalar dışında ülkede acı bir suskunluk söz konusudur. Eğer bu ülkede bir eski sayın bakan %90'ı yabana tütünler ve onlann sap vb. kınntılanndan oluşmuş hannanla yapılmış sigarayı üzerin- deki "dünyaca ünlü seçkin tütünlerden yapılmıştır" ibaresiyle kendi halkına bizim si- garamızdır diye yutturmaktan çekinmiyor ve bir yeni hükümet üyesi, ortak yapım adı altı- nda içpazara yöneük yabana sigara üretile- cek fabrikanın temelini görkemli törenlerle atmanın vebalini pervasızca üstleniyorsa tü- tüncülük ve üretici o ülkede elbetteki sahipsiz demektir. Eğer bu ülkede insanlar satın almı- yor, yurtdışında haftalarca konuk ediliyor ve sonra da tütüncülüğümüzün sorunlannı sa- vunma görüntüsüyle yönetime kılavuzluk üstleniyorsa, Türk tütüncülüğü sahipsizhkten öte hançerleniyor demektir. Bunlann üstüne de bu ülkede tütün sorunlan, iç tüketim pa- zanmızı ele geçirmek için uğraş verdiği gün ışığında olan, dünyanın en acımasız ve güçlü sigara yapımcısının fınanse ettiği toplantılar- da sözümona tartışılıyorsa, bunun ;-ahipsizlik ve hancerlenmekten öte ne adı ve ne de anlamı vardır. TARTTŞMA Anayasa Mahkemesi Kararımn Kadınlar İçin Onemi Anayasa Mahkemesi'nin, eşitsizlik yaratan kimi hükümleri kendili- ğinden inceleme ve iptal etme yetkisinin olmadığının altı çizilerek ko- nuyu yasakoyucuya hatırlatmak gereği duyulmuştur. Günümüz cınsıyetçı toplum yapısının yalnızca eşitliİcçi bir yaklaşımla, ka- dın-erkek eşitliğı talepleri Ûe altedilemeye- ceği düşüncesini taşımakla birlikte, soru- nun "eşitlik" talebini de içerdiği göz önüne alındığında. ülkemiz koşullannda bu eşit- sizliğin en yüksek yargı organınca dile geti- rilmiş olmasının kadınlar için önemi yadsı- namaz. Kararda yer alan kimi tanımlamalarla, örneğin: "Medeni Yasa'nın evli kadın ve erkek arasında haklann ve yetkilerin pay- laşımında tam bir eşitlik sağladığı söylene- mez. Zira evli kadın evlilik birliğinin daha sağlıklı olacağı gerekçesiyle bazı hallerde kocanın egemenliği altına konulmuştur" (Shf. 8). Ve "M.Y, kocanın aile başkanı ol- duğunu kabul ederek kan-kocanın aile hu- kukundan kaynaklanan hak ve borçlannı bu eksen üzerine oturtmuş, sonuçta koca- ya kannınkinden farklı ve üstün haklar tanımıştır" (Shf. 9). Yasanın cinsiyetçi bir yaklaşım sergiledigi ve erkek.egemen kimi hükümler taşıdığı açıkça ifade edilmiştir. "Türk Medeni Yasası'ndaki koca egemen- liğine dayab aile modeli günümüzde de yü- rürlüktedir" diyen Anayasa Mahkemesi topluma önemli bir mesaj vermektedir. Bu konuda gerekceli kararda farklı hu- kuk sıstemleri ile karşılaştırmalar yapılmış, Fransız M.Y'de 1965'te, Almanya M.Y'de 1957'de yapılan degişikliklerle kadın-erkek eşitliğine aykın hükümlerin degiştirildiği belirtilmişür. Bu noktadan hareketle gerekceli karar- da çok haklı olarak, Anayasa Mahke- mesi'nin, eşitsizlik yaratan kimi hükümleri kendiliğinden inceleme ve iptal etme yetki- sinin olmadığının altı çizilerek konuyu ya- sakoyucuya hatırlatmak gereği duyulmuş- tur. "Aile hukukundaki tüm eşitsizliklerin kaldınlarak eşlerin hukuksal konumlan- nın anayasadaki tam eşitlik kurahna otur- tulması yasakoyucunun takdirine düşen bir görevdir." Bu konuda bilindiği gibi, kadınlann ses- lenni yükseltmeye başlamalanyla 1984 yı- lından beri pekçok taslak haarlanmış, yazılmış-çizilmiş, ama aradan geçen yıllara rağmen hiç bir gelişme olmamıştır. Kadın- lar bunun sebebini merak etmektedir. Bu taslaklar kadınlann ve kamuoyunun zorla- malan ıle "dostlar ahşverişte görsün" dü- şüncesi ile mi yapılmıştır, yoksa diğer önemli işlenn yanında kadınlarla ilgili ço- Sayın Demirel'e Acık Mektup S ayın Başbakan, 30 Temmuz 1992 tari- hinde gazetelerde yayımlanan "Neyi satabiliyorsanız satın" başhklı beyanaünız biz doğa korumacılan için gerçek bir üzün- tü kaynağı. Sizin gibi dünya çapında yapı- lan ikınci büyük çevre zirvesine katılmış ve savunulan fikirleri zaten daha önceden bi- liyormuş gibi görünen bir devlet adamının nasıl olup da böylesine hatalı bir fıkir be- yan ettiğini anlamak mümkün değil. Tüm gelişmemiş ülkelerde olduğu gjbi Türkiye zaten kaçak doğa satışlannın ön- lenemediği bir ülkedir. Gelişmiş Batı ülke- leri ve ABD, kendi doğal kaynaklannı ko- rumak için CITES adlı bir sözleşmeye imza atmışlar, ülkelerindeki doğal stoklardan tek bir kuş yumurtası, tek bir yaprak dahi kaybetmemek için kanunlar koymuşlardır. Nitekim kimse kolay kolay İngiltere'den bir saka kuşunu Türkiye'ye getiremezken Türkiye'den sürülercesine kaçak olarak İngiltere'ye götürebilmekte fakat havaa- lanında Ingiliz makamlannca yakalanıp geri gönderilmektedir. Acaba bu ülkeler bılmediklennden mi kendilenne döviz geti- rebilecek, kendi yararlanna olabilecek bu tarz doğa satışlannı önlemektedirler? Aca- ba neden UNEP, WWF, IUCN, ICBP gibi dev boyutlu doğa koruma kuruluşlan. üçüncü dünya ülkelerinin de gelişmiş ülke- ler gibi yaparak doğal ürünlerin satışlannı önleme hususunda o ülkelere tavsiyelerde bulunmaktadırlar? Kaynak ülkelere bü- yük paralar kazandıran tropikal yagmur ormanlannın satışına karşı neden kam- panyalar düzenlenmektedir? Neden fıldişi ticaretinin, goril satışlannın önüne geçıl- meye çahşılmaktadır? Türk bilimadamlan yıllardır neden kardelenlerimizin, yüan- lanmızın vb. doğa ürünlerimizin satışlan- na karşı kamuoyunu uyarmaktadır? De- mek onlar bu tatlı kazanan nimetini bilme- mektedir. Hayır, Sayın Başbakan. Gelişmiş ülke- ler, hatta Umman Krallığı gibi bazı istisna- lar bile bu tarz saüşlann zarannı çok iyi bil- mektedır. Dolayısıyla silah ve uyuşturucu ticaretiyle atbaşı giden saüşlara karşı bir- likte mücadele etmeye çalışmaktadır. Çün- kü doğal stoklar satış. yanı ticaret konusu ğu işte olduğu gibi önemsiz mi görülmüş- lerdir? Bu sorunun cevabı, yine gerekceli karar- da yer alan bir örnek kararla verilebilir. Kadın-erkek eşitliğinin düzenlenmesi ile il- gili yasal çalışmalann uzaması üzerine Al- man Anayasa Mahkemesi 1954 yılında "... temel haklarla ilgili hükümlerin derhal uy- gulanması gerektiğine ve bu haklann uy- gulamasız bırakılmasırun mümkün ol- mayacağına" karar vermiştir. Gerekceli karann kadınlar açısından bir diğer önemli noktası ise, ülkemizde 1985 yılında ımzalanarak yürürlüğe giren "Ka- dınlara Karşı Her Türlü Aynmalığın Ön- lenmesi Uluslararası Sözleşmesi"nin ilk kez "Türk ıç hukuku açısından kanun nite- liğinde olduğu"nun altının çizilmesi ve söz konusu 159. md'nin yalnız anayasa ve kimi uluslararası sözleşmeler değil, söz konusu sözleşmenin kurallanna da aykın olduğu- nun tespit edilmiş olmasıdır. Gerekceli ka- rarda gerek anlaşmanın önsözü gerekse il- gili 15 2 ve 16/1. g maddeleri geniş bir bi- çimde ele alınarak incelenmiş ve bu madde- lerin kimi bentlerine konan çekincelerin MY 159. md'nin sözleşmeye aykınlığını dondunnaya elverişli olmadığı ifade edil- miştir. Böylece sözleşmenin yaşama geç- mesi konusunda önemli bir adım atılmıştır. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi ge- rekceli karannın getirmiş olduğu yeni yak- laşımda. bir yandan yıllardır vermiş oldu- ğumuz emeklerimizin bir sonucunu göre- rek sevinç duyarken, diğer yandan kimi ül- kelerin 1950'lerde yapmış olduğu düzen- lemelen 40 yıl sonra hâlâ "tartışıyor" ol- mamızın burukluğunu yaşıyoruz. Av. SELMA ATABEK İstanbul Barosu olduğunda tamamiyle yok olabilmektedir. Oysa sizin de bilmeniz gerekir ki sizin için hiç önemi yok gibi görünen bir yılanın, bir sümüklüböceğin, bir eğrelti otunun doğal denge içinde "o olmazsa olmaz" denecek kadar büyük bir işlevi vardır. Örneğin Ben- galdeş ancak tarlalarda aşın zararb böcek üremesinden sonra kurbağa tıcaretine bir sınırlama getirmiştır. Ama biz dünyadaki bu tıp örneklerden hâlâ ders alamadık an- laşılan. Sayın Başbakan. tüm hatalar gibi bu ta- lihsiz beyanatıruzın da düzeltilmesi müm- kündür. Zaten korunamayan ve yağmala- nan Türkiye doğasının daha da sömürül- mesine karşı bunu durdurmak yönünde sizlerden hamle beklediğimiz bir devirde bir de siz bu yanlışlan teşvik etmeyin. Politikaalann çok iyi vakıf olduğu bir usulle beyanatınızın içeriğini değiştirirken hâlâ imzalanmayı bekleyen CITES Sözleş- mesi'ne taraf olmamız için talimat verirse- niz biz korumacılan, dolayısıyla Türkiye doğasını ferahlatmış olacaksınız. ŞAHİKAERTAN İstanbul PENCERE DOGA YURUYUSU FOTO SAFARI Saroz Kampı 28-29-30 Ağustos Gündüz Cteniz+Yürüyüş Gece Kamp ateşi Ulaşım Konaklama Rehberlik T.P. 375.000.- HARRAN NEMRUT 5-13 Eylül 1.750.000. T.P. DOĞU KARADENİZ YAYLALARI 1.450.000 T.P. SATILIK FOTOĞRAF MAKİNESİ Nikon (2 body (siyah), MD1 motor (5 kademeli), Vivitar 24 mm (f:2.8) Tel: 512 05 05'ten 437-439 . .Ha Şövmüşsün. Ha Övmüşsün...Meğer Batı neymiş? Mehmet Akif, "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış cana- var" demişti ya.. Azbiledemiş.. Meclis'teki görüşmeleri, televizyondaki açık)turumla- rı, basına demeçleriyle son günlerde "bizim politikacıla- rı" izleyipdinlerken apışıp kalıyorum.. Batı; gaddar, emperyalist, ırkçı, namussuz, "etnikarın- dırma"denen katliamın mucidi.. Avrupa mı? Haydi canım sende!.. Türkün ve Müslümanın en büyük düşmanı Avrupa değil mi!.. Ya Kuveyt için dünyayı ayağa kaldıran Amerika?.. Bosna-Hersek'te petrol olsaydı Va- şington ortalığı birbirine katmaz mıydı? Hıristiyanlığın koşullandırmasıyla beyinleri yıkanmış Batılı ülkelerin kö- künekibritsuyu.. Emperyalistler!. Barbarlar!. Hem koalisyon hükümeti ne duruyor? Bosna-Hersek'e hemen müdahale etmeli; Kanuni Sultan Süleyman gibi küffar üzerine sefere çıkmalı; Yavuz gibi bıyık burmalı; Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gibi Viyana'yı kuşatmalı!.. Süleyman Bey bir "ya hey'öese, Mehmetçik Bulgaristan üzerinden doğru Saraybosna'ya.. Demirel pısırık.. Ya inönü? Babası da böyleydi; "Türkiye'yi Ikinci Dünya Savaşı'na sokmayarak milletin erkekliğini öldüren" Ismet Paşa de- ğil miydi? Televizyona çıkıp Batı'ya veryansın eden, Avrupa'yı kö- tüleyen ve Amerika'ya laf atan politikacıların çoğu, dün bu gerçekleri söyleyenleri komünistlikle suçlayanlardı. Her uygarlık gibi Batı'nın yapısında da çok boyutlu bir oluşum süregelir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu bi- razcık bilenler, Mustafa Kemal'in hem Batı ile çarpışıp hem Batılılaşmaya yönelmesindeki tutarlı gerekçeyi an- layabilirler. Batı uygarlığından yana ve Batı emperyaliz- mine karşı olmak, çağdaşlaşmanın tek yoludur. Çok uzun bir süreden beri ilerici aydınlarımız bu gerçe- ği ülkemize yaymaya çalıştılar; ama, biçimsel mantıkla koşullanmış kafaların kabuğunu kırmak çok güçtür. Eleş- tirel aklın gelişmediği ve aydınlanma devriminin tam an- lamında toplum katmanlarına işlemediği ülkelerde, bir olgunun iki yanını kavramak, sanıldığından da güç oluyor. Kırk yıldan beri, Batı emperyalizmini suçlayıp, Batı uy- garlığını savunmaya çalışanların ülkemizde baskı altına alınması, ufuksuz bir güdüklüğün toplumda egemenleş- mesine yol açtı. 2000 yılına yaklaşırken değişmiş çok az şey var.. Batı, kendi yapısında bir çelişkiyi taşır; ingilizin Hindis- tan'a bakan suratında emperyalizmin acımasızlığı, Londra'ya donük yüzünde parlamentarizmin hoşgörüsü geçerlidir. Demokrasinin dünyanın en büyük sömürge imparatorluğunda boy atması bir rastlantı mı? Hayır.. Eytişimin mantığı, ikiyüzlü uygarlıkların nasıl geliştiğini açıklayabiliyor. • Ne Süleyman Demirel pısırık ne de Erdal Inönü çekin- gen! Çağımızın dunyasındaki kuvvet dengeleri ve Birleş- miş Milletler hukuku, Türkiye'nin, Güvenlik Konseyi kara- rı olmadan, tek başına Balkan seferine çıkmasına olanak vermiyor. ^ Batı'yı da ne göklere çıkarmalı ne de yerin dibine baör- malı; olduğu gibi görmeli. Daha doğrusu eleştirebilmeli.. Eleştirel akıl devre dışında kalınca, ha şövmüşsün ha övmüşsün, ne fark eder? BQYUTYAYINLAR[ Gerçek bir olay, trajik bir öykü: Parçalanan toplumlar, parçalanan insanlar, Kıbns'taki halklan kuşatan acılar. Tarihsel, kültürel ve insani görevini yerine getiren bir roman: YASEMİNLER TÜTER Mİ HÂLÂ? ALEVALATLI yazdı. Roman, 216 sayfa, 25.000 TL. BOYUT Oba sokak 9/1 Cihangir-İSTANBUL Tel: 249 87 37-38 Fax: 249 02 18 Odeme kaydedici cihazıma ait levha kaybolmuştur. Hukumsuzdur. FAHRİYE TÖRE BEHİÇ AK ÖNİVERSİTEye GİRİŞSI- NAVINDA BAŞARISIZ OLAN BAYANIAR: üzûlmeyıniz I t v e r e n l e r : •BİR LİSAN İKİ ÜNİVERSi- TEYE BEDELDİR ." Dıyorlor İNGlLTERE'de İNGİLİZCE yi gü- venceli ve ucuzo öflrenin AU-PAIR A c e n t o m ı z DERİN'e gslın, sizı Eylül kurslarına yetiştirelım . DERİN Limited Şirketi Mazharpafa Sok. 2/9 fi«>iktat (80700) Istanbul 258 53 42 • 261 43 16 / «7 ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 89.DÖNEMKAYİTURI DEVAM EDİYORI Hafta sonu-Hafta ıçı ve Akşam Ku-Bian devam ediyor. USKUDAR: 343 «7 S2-310 92 M KOZYATAĞL 3S2 47 33 TARABYA: 2S2 M 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle