15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ia Cumhuriyetı: Sahibi: Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazeıecılık Turk Anomm Şırketi adına Berin Nadi Istanbul Haberlen: Şen» Kalkan, Dış Haberler: Ergun Bıricı, İş-Ekonomi: Şıikran Kelenci, Yurt Basan ve Yayaıv Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecilık T.A.Ş. Turkocağı Cad. • Genel Yavın Yonetmenı Ozgen Acar • Genel Yayın Kooıdınatöru. Hikmel Çetinkaya Haberlerr Mehmel Saraç. Kultur: Crfal Üsler, Makaleler Sami Karaören, Spor Abdulkadir 39/4] Cagaloglu 34334 Isl. PK: 246 Istanbul. Tel: 512 05 05 (20 hat), Telex: Yazı lşlen Mudürlerı: Fusun Ozbilgen (Sorumlu), Ol»l Başlangıç (Haber) • Gorsel Vutclman, Duzellme- Abdullab Vazreı • Müessese Mudur V: Erol Erkul • Koordınaıor. 22246, Fax. (1) 526 60 72 • Burolar Aakara: Z. Gökalp Blv. Inkılap S. No: Yonetmen: Ali Acar • Duzenleme: Mustafa Sağlamer • Ankara Temsılcisı: Cune>t Ahmel Korulsan • Muhasebe. Bolenl Yener • Idare: Huscyin Gurer • Işletme: Önder Çelik • 19/4, Tel: 433 11 41-47, Telex: 42344, Fax: (4) 433 05 65 • lzmir: H. Ziya Blv. Arcajurek. Haber Mudurlen: Mnstafa Balb»>, Işık Kansu, lzmır Temsilci V.: Serd»r Kınk, Bilgi-İşlem: NaB lnal Bilgisayar Sistem: Mvnıvel Çiler • Personel: Sevgi Bostancıoglu 1352 S. 2/3, Tel: 83 12 30, Telex: 52359, Fax: (51) 89 53 60 • Aduıa: lnönü Adana Temsılcisı Çetin Yigeno£lu • Reklanr Reha Işılraan • Dış llışkıler: Hulya Akyol Cd. 119 S. No: 1 Kal 1, Tel: 19 37 52 (4 hat), Telex: 62155, Fax: (71) 19 25 78 TAKVİM 27AGUSTOS1992 İmsak:4.46 Güneş 6.18 öğle-13.10 Jkındi-16.54 Akşam 19.53 Yatsı.21 19 Greenpeaceten mektup var • AJVKARA (AA) - Çevre Bakanı Doğancan Akyürek'e dünyanın en güçlü gönüllü çevre kuruluşu olduğu bildırilen Greenpeace tarafından teşekkür mesajı gönderildi. Çevre Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Greenpeace, Bakan Akyürek'e Almanya'dan zehirlı kimyasal atık yûklü olarak Türkiye'ye gelen Estonya bandıralı 'Heltermaa' adlı geminin Türkiye'ye atık ithal etmesine izin vermemesinden dolayı teşekkür etti. Tütününbip mapifeti daha •CHICAGO(AA)- Araştırmacılar, tütünün kataraktın oluşumunu kolaylaşürdığını belirlediler. Amerikan Tıp Demeği yayın organında yer alan iki araştırmanın sonuçlanna göre günde içilen bir paketten fazla sigara, doğuştan ya da yaşlanma sonucu oluşan kataraktın gelişmesini kolaylaştınyor. Sigara içen ve içmeyen 70 bin erkek ve kadın üzerinde yapılan bu iki araştırma sonunda, belirlenen katarakt olaylannın yüzde20'sinin sigara ahşkanlığına bağlı olduğu ortaya çıktı. Bu iki kuruîuştan bıri olan Physician Health Study, günde en az 20 sigara içen kişilerin katarakta yakalanma olasılığının sigara içmeyenlerden iki kat daha fazla olduğunu açıkladı. Damar tıkamklıgına lazer ışını • MÜNİH(ANKA)- Almanya'nın Münih kentinde bir şirket, gelıştirdiğı yeni biryöntemle kalpteki damar tıkanıklıklannı lazer ışınıyla gidermeye başladı. Şirketin SELCA (Smooth Excimer Laser Coronary Angioplasty) adını verdiği yöntemde, kalpteki tıkanıklığı yavaşça gidermesi ve çevre dokuyu fazla ısıtmaması için çam elyaflar tek tek yönlendiriliyor. Böylece, rahatsız edici basınç dalgalan da önlenmiş oluyor. İpekYolu canlanacak • ANKARA (ANKA)- Tunzm Bakanı Abdulkadir Ateş, tarihi Ipek Yolu'nun Türkiye'den gecen bölümü üzennde bulunan han, hamam ve kervansaraylann restore edilerek kullanıma açılacağını bildirdi. İpek Yolu ÜTerinde bulunan toplam 147 han, hamam ve kervansarayın canlandınlması için başlatüklan projenin inceleme aşamasının tamamlandığinı söyleyen Bakan Ateş, geçmişte ticaret için kullanılan ıpek Yolu'nu uluslararası turizmin hizmetine sunmayı amaçladıklannı ifade etti. Rus turistler birinci • ANKARA (AA)- Türkıve'yi ziyaret eden yabancı turistler içinde çoğunluğu. Rusya Federasyonu'ndan gelenlerin oluşturduğu belirlendi. Türkiye'yi bu yılın ilk 7 ayında 676 bin 679 Rus turist ziyaret etti. Bu yılın ilk 7 ayında Türkiye'ye 3 milyon 808 bin turist geldi. Bu sayı geçen yıhn aynı dönemine göre yüzde 44.77 daha fazla. Türkiye'ye gelen Rus tunstlerin sayısında da patlama oldu. Japon Dr. Omura'nın (nam-ı diğerOmurAğa) Kaman'da yaptığı kazıda 3700 yıllık 3. kültür katınainildi Arzııı medeniyetlerine seyahat Şeref başkanlığını Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi Başkanı Prens Takahito Mikasa'nın > ap- TÜREYKÖSE KAMAN - Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi tarafından 1986 yıhnda başlatılan ve Kaman Kalehöyük kazısında üç kültür katına, yani 3 bin 700 yıllık tabakaya inildi. Şeref başkanlığını Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi Başkanı Prens Takahito Mikasa'nın yaptığı kazının Başkan Vekili Dr. Sachihiro Omura, "Şimdiye kadar çı- kan üç kültür katında Osmanlı, demirçağı, eski Hitit çağı ve Asur kolonileri çağma inildi. Dördüncü katı bekliyoruz, bu katta eski tunç çağına ulaşacağız" dedi. Dr. Sac- hihiro Omura'ya göre, kazı sonunda altı kültür katına, yani günümüzden 7 bin yıl öncesine ulaşılacak... Japonlann Türkiye'deki ilk arkeolojik calışmasını oluşturan Kaman'daki kazı, 1985 yıhnda yapılan yüzey araştırmalann- dan sonra 1986 yıhnda başladı. Kazı yerinde ilk olarak hummalı bir faa- liyet göze carpıyor. 100'ü aşkın işçi, Japon, İngıliz ve Amerikalı uzmanlar, iğneyle ku- yu kazarcasma birçalışma içinde. Baa işçi- ler toprağı kazıyor, bazılan çıkan toprağı eliyor, Japon uzmanlar çeşitli ölçümler ya- pıyor. . Kovboy şapkalı Omur Ağa Doktorasını Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde yapan Dr. Sachihiro Omura kocaman kovboy şapka- sıyla kazı alanında dolaşıyor. Yıllardır ka- zılara gelen Dr. Omura'ya köylüler "Omur Ağa" diye sesleniyor. Dr. Omura'yı Türkiye'deki çeşitlilik et- kilemiş: "Mısır'da 8 yıl çalıştım. Mısır üe Anadolu'nun farkı önemli. Mısır'da tek kavim var. Anadolu'da ise çok çeşitlilik var. Orta Anadolu bir, gidip gelme noktası. Onun için burada kazı yapmak istedim." Kazı alanı, araştırmanın yapıldığı bölge, kazı ekibinin kaldığı lojmanlar, bulunan eserlerin sınıflandınlıp, onanldığı labora- tuvarlar ve Japon bahçesinden oluşuyor. Japon uzmanlardan Kimiyoshi Matsuma- ra yıkandıktan sonra sınıflandınlarak yere serilen çeşitli buluntulan gösteriyor: "Seramik parçalan, kemikler ortaya çı- kıyor. İngıliz uzmanlar kömürleşmiş bitki tohumlan buldular. Onun üzerinde çalışı- yorlar. İslami dönemde çıkan dev hayvan kemikleri var. Konservasyon laboratuva- nnda seramikler onanlıyor, elden geçirili- yor." Kazılarda bugüne dek 8-9 metreye inil- na geliyor. Dr. Sachihiro Omura bu kültür katlan konusunda şu bilgileri verdi: "Kültür katlannın birincisinin , yeni ça- ğın başı ve orta çağın sonuna, yani Osman- lı devrine ait olduğu, ikincisinin M.Ö. bi- rinci bine, demir çağına ait olduğu, üçüncü kültür katının ise M.Ö. ikinci bini, Hitit, Asur kolonileri çağıru temsil ettıği anlaşıl- mışür. Şimdiye kadar, 3 bin 700 yıllık taba- kaya inildi. Şimdi dördüncü kültür katını bekliyoruz, mutlaka çıkacak. Kaman Kalehöyük kazılanndan bugü- ne dek çıkanlan bini aşkın eser, Kırşehir Müzesi'ne gönderildi. Dr. Omura bu eser- leri şöyle tanıtıyor: "Birinci katta Osmanlı dönemine ait tunçtan çeşitli yüzükler, demirden aletler, akikten boncuklar, pişmiş topraktan pipo- lar, madeni süs eşyalan ile Çin porselenleri parçalan veçok sayıda sırlı seramik örnek- leri ele geçirildi. İkinci katta tunçtan iki ya Acelemiz yok, tarihi okumak istiyoruz. Ben zaten çok eser çıkmasını istemiyorum. Arkeolog gençken çok eser bulmamalı, ya- vaş yavaş çalışılmalı." Kazılara katılan Kültür Bakanhği tem- silcisi Fikri Kulakoğlu da, "Eser bulmak- tan çok önemli olan, kültür katlannı orta- ya çıkarmak" görüşünde. Kulakoğlu, 15 günde bir bakarüığa kazı raporlan gönder- diklerini sözlerine ekliyor. Japon kazı he- yetinin yanısıra. yörede çok sayıda defıneci de kazı yapıyor. Ancak onlar tarihi oku- mak değil, altın buhnak peşinde. Dr. Omura, "Kazılar sırasında 5-6 tane altın çıktı. Yörede defıneciler kazı yapıyor, arada bana getirip, 'Bunun değeri ne?' diye soruyorlar. Ben bir şey söylemiyorum, 'Müzeye götürün' diyonım. Biz kazı başlar başlamaz, kazı alamnın etrafını cevirdik" diyor. Japonlann lojmanlan ile laboratuvarla- •1986 yılında başlanan Kaman Kalehöyük kazısında amaç altıncı kültür katına, yani günümüzden 7 bin yıl öncesine inmek ve tarihi yeniden yazmak. Dr. Omura, al- tmcı kültür katma inilmesine öm- rünün vefa etmeyeceğine inanı- yor. Kalehöyük kazısında çıkan- lan ve aralannda 1986'da ele geçirilen Frig mühürünün de bu- lunduğu tarihi eserler Kırşehir Müzesi'nde sergileniyor. tığı Kakhöyük kazısında Japon, Amerikalı ve tngiliz uzmanlar çalışıyor. (Foto: RIZA EZER) miş. Bu, üç kültür katına ulaşmak anlamı- da üç kanath ok ucu, tunç mızrak uçlan, tunç at koşumlan, tunç süs eşyalan, kemik aletler, boyah çanak çömlek parçalan, bir de Frig mühürü bulundu. Üçüncü katta tunçtan toplu iğneler, kanca, orağa benze- yen objeler, maşa, deliciler, kemikten alet- ler, çanaklar ile Asur kolonilerine ait bir tablet parçası bulundu." Dr. Omura, Kaman Kalehöyük kazıla- nnda alü kültür katına ulaşılmasıru bekli- yor. Bu da, kalkolitik (bakınn kullanılma- ya başlandığı tarih öncesi devir) ve neolitik (cilalı taş devri) devirlere ulaşılması anla- mına geliyor. "Altı kültür kauna ulaşmak demek, gü- nümüzden 7 bin yıl öncesine ulaşmak de- mek" diyen Dr. Omura altıncı kültür kau- na ulaşılacak günleri kgndisınin göremeye- ceğineinanıyor: "Daha en az 20-25 yıl kazı sürer. İkinci kazı başkanının gelmesi lazım. nn ve aepoıann Kuruıuugu g sına da bir Japon bahcesi kuruluyor. Ja- ponya'dan gelen bahçe uzmanlan burada hanl hanl çalışıyor. 1993 yılı eylül ayında açılması planlanan bahçe, Prens Takahito Mikasa'nın anı bahcesi olacak. Dr. Omura bu bahçenin, Japonya dışında kurulan en büyük Japon bahcesi olacağını söylüyor. Ancak bu bahçenin kurulması, yüz yıllar alacak. Dr. Omura, Japon bahçelerinin çok yavaş oluştuğunu, Japonya'da 100 yıl- lık, 300 yıllık bahçeler olduğunu söylüyor. Japon arkeologlar, uzmanlar Kalehö- yük'te tarihi okumak için çahşıyor. Japon bahçeci uzmanlar da Japon bahcesi kur- mak için. Arkeologlar kazılan sonunda binlerce yıl öncesine ulaşacak. Bahçe uz- manlan ise yüzlerini geleceğe dönmüş, yüz- lerce yılda tamamlanacak bir bahçeyi düş- lüyor, kuruyorlar. ORTA AVRUPA'DA YAZ SERGILERINE TOPLU BAKIŞ - 2 Hiçbirpengueni unutmayınızNECMİSÖNMEZ ~ IVIAINZ - Yeni düzenlemede ilgi çeken işlerden biri de Bal- kenhol'un "57 Penguen" isimli 'installation'u. Değişik pozlar- da duran ve tamamı yekpare tahtadan yontulmuş ve sonra- dan boyanmış olan bu pengu- enleri müzesine kazandırmak için J.C. Ammann bir ilginç kampanya hazırladı: "Her pen- guene bir dost" başlığıyla tanı- tılan bu kampanya, 3 bin 500 mark tutanndaki miktan mü- zeye bağışlayan kişilerin adının sembolik ölarâk her pengue- ne verilmesinden oluşuyor. MMK'nın yeni işleri arasında Slominski'nin düzenlemeleri iz- leyicilerin dikkatini üzerinde topluyor. F,rankfurt'un olduğu ka- dar Avrupa'nın en önemli mü- zelerinden biri olan Steadel'da ise "Kokoschka ve Alma Mah- ler" başhklı ilginç bir sergi var yaz boyunca. Viyanalı avant- gardist sanatçılann pek çoğu- nun başını döndüren Alma Mahler, Kokoschka ile de 1915'e dek beraber olmuştu. Bu aşkından aynlması Ko- koschka'yı.çok derinden etkile- di, Münihli bebek yapıması H. Moos için 1915'ten itibaren ça- lışan genç Kokoschka aşk acısı- nı kuklann desenlerine ve renk- lerine yansıtü. Sanatcının ünlü yağlıboya resimleriyle birlikte sergilenen bu bebek desenleri bizi eşine az raslanır bir epilo- gun dünyasına sürüklüyor. Yolculuğumuzu güneye doğ- ru sürdürdüğümüzde eşsiz gü- zellikte kitapçılan olan Zü- rich'e vanyoruz. Bu kentteki ve İsviçre'nin en önemli çağdaş sa- nat galerisi olan Galerie B. Bischofberger, uluslararası sa- nat pazannın star isimlerinden İtalyan F. Clemente'nin son dönem işlerini sergiliyor. Özellikle Basel kentinde tutu- lan ve desteklenen bir ressam olan Clemente, eleştirmen A. B. Oliva'ya göre bir grup genç sa- natçıyla birlikte "arte cifra"dır. Son yıllarda bu kadar kısa bır sürede ve genç yaşına rağmen bu kadar ünlü olmayı başarabı- len başka bir İtalyan sanatçısı- na rastlamamız Clemente'yı önemlıleştirmiyor. Erotik san- nlanna, düşlerine ve en ilgjnci Hint felsefesine olan dolaysız yaklaşımı bu genç sanatçıyı fi- gür bağlamında çalışan en du- yarh isimlerden biri haline geti- riyor. ortasına bir Phallus yerleştire- rek yaptığı otoportreleri de haklı nedenlerden ötürü onu önemlileşüriyor. Bu sergide sa- natçının "Testacoda" adını ver- diği diziye ait resimleri ve grafik çabşmalan vardı. Luzern üzerinden Bern'e gel- diğjnizde, dünyanın en iyi ve en geniş Klee kolleksiyonunu gör- me imkânınız doğuyor demek- tir. Biz gezimizde Klee'yi değil sonra, pek çok arkadaşı gibi Montmatre'da çadırını açan ünlü Medrano Sirkı'nin sürekli izleyicisidir. Genç Picasso'yu sirk yaşamında ilgilendiren hayvanlar değil, trapezciler, oyuncular, akrobatlardır. Pem- be dönemi boyunca nüanslara büyük bir anlam yükleyerek bu sirk insanlannın dünyasına gj- ren sanatçı, sanki kübist döne- minde paramparça edeceği ranlık ve insana huzursuzluk verici gözleri olan bu adam, ba- zen insanı tamamıyla deli eden parlak gözleriyle süzerdi dün- yayı." Pıcasso'nun süzdügü bu dünya ünlü "Bateu-Lavoir" ol- sa gerek. Bir de sanatcının arkasında, Barselona'da bıraktığı ve re- simlerine konuk ettiği, kenar- dakilerin; dilencilerin, körlerin, sarhoş ve orospulann dünyası bourg'da, Notre-Dame'la boy ölçüşebilecek güzellikle bir ka- tedral var. Strasbourglular Pa- ris'le sadece tarihi yapıtlanyla değjl, modern bir sanat müze- siyle de boy ölçüşebüeceklerini kanıtlamak için olsa gerek, ta- mamı 1996 yıhnda bitecek olan bir Muse d'Art Moderne et Contemporain â Strasbourg projesiyle uğraşıyorlar yıllardır. M Stephan BaKenhoTın Frankfut am Main Modern Sanat Müzefndeki penguenler dosdanu bekliyor. opek çok sanatcının düştüğü bir yanıîgıya, Hint ero- tik minyatürlerinin takhdine düşmüyor, aksine erotiğini ay- nanın önünde kendi vücuduna bakarak çıkanyor. Kalbinin Picasso'yu, sanatcının Bern Kunstmuseum'daki eşsiz güzel- likteki Pembe Dönem sergisini ziyaret edeceğiz. Picasso'nun Pembe Dönem'i 1905-1906 ara- sında sadece iki \ıl sürmesine rağmen gerek kompozisyon kurgusu, gerekse renk algılayışı açısından sanatcının belki de en duyarlı olduğu dönem. Picasso Paris'e yerleştikten ınsan vücuduna hak ettıği değe- ri son kez veriyor gibidir bura- da. Picasso'nun 200 calışmasını içeren bu kapsamlı sergilemede sanatcının sevgilisi ve esin perisi Fernande Oliver olmuştur. Oli- ver daha sonra Picasso üzerine kaleme aldığı kitabında sanat- cının o yıllardaki ruh halini şöy- le dile getiriyor: "Küçük, ka- vardır. İşte Picasso'nun hemen hemen tüm pembe dönemi bo- yunca boyadığı fıgürlere katüğı yalnızlık, bu iki dünyanın; Bar- selona ve Paris'in bütünleşme- sidir sanki. Gezimızin son durağı, Rhein'ın sanki kollan arasma aldığı bir Fransız şehri: Stras- bourg. Çözülmemiş birtakım sırlann gizemlileştirdiği Stras- ..Adrian'ın mimarh- ğinı üstlendiği bu müzenin ana koleksiyonunu kamuoyuna ta- nıtan "Les Modernes" başhklı sergi Strasbourg'da iki ayn mü- zede sergileniyor. 1870-1950 arasında, neo-impressionism- den sürrealizme dek uzanan geniş periyod içinde varhk gös- termiş sanatçılara ait 70 yapıtın sergilendiği bu etkinlikte Mo- net, Liebermann, Vuillard, Kümt, Kandinsky, Kupka, Pi- casso, Brague, Arp, Mirö, Klee, Ernst gibi yüzyılımız sa- naüna damgasını vurmuş sa- natçılann önemli eserleri izleyi- ci önüne çıkanhyor. "Sanat zamanının çocuğu- dur" diyen Kandinsky'nin bu sözleriyle başlayan sergileme- de, ağırlıklı olarak Strasbourg'- da doğmuş olan ünlü dadaist Jean Arp, heykelleri, guaşlan ve suluboyalanyla birlikte bü- yükçe bir salonda ele ahnıyor. Kitap yaymı: Türkiye üe Saddam'ın . Irak'ı eşit ISTANBUL (AA) - Türki- ye. dünyada en az kitap bası- lan ülkeler arasında yer alı- yor. Japonya, İspanya, Fransa, Çin, Almanya gibi ülkelerde Türkiye'dekinin ortalama 6 katı kitap yayımlanırken ki- taplann baskı sayılan da mil- yonlar, hatta milyarlarla ifa- de ediliyor. UNESCO'nun belirli ara- hklarla yaptığı araşürmalara göre kitap yayını açısından en az Türkıye kadar fakir başka ülkeler de bulunuyor. Bunlardan bazılan El Salva- dor, Panama, Mozambik, Suriye ve Irak. Türkiye'de bir yıl içinde ders kitaplan hariç çeşitli ko- nularda 6 bin 31 adet kitap yayımlanırken Almanya'da bu rakam yılda ortalama 65 bin, İngiltere'de 48 bin, Bre- zilya'da 13 bin, Çin'de 40 bin, Yugoslavya'da 10 bin, Ja- ponya'da 36 bin, Hindistan'- da 14 bin, İspanya'da 31 bin, İtalya'da 17 bin, Fransa'da 39 bin dolayında. Türkiye'de yıl içinde ya- yımlanan kitaplann baskı sayısı ortalama 17 milyon dolayında kalırken bu rakam Çin'de 5 milyar 965 milyon, Polonya'da 193 milyon, Kore'de 173 milyon, Çekos- lovakya'da 72 milyon, Ro- manya'da 69 milyon. Önce Lübnanlı, sonra sırasıyla Arap ve Dürzi olan Diyalog Toplantılan'nın yöneticisi Prof. Hasan'la Beyrut üzerine Lübnan: Dış güçler (lışaıı, iç barış içeri MUSTAFA SAĞLAMER NELCHATEL- -...Birdecacık ricaediyorum. -Nasıl cacık? -Ne demek nasıl cacık! Cacı- ğın nasılı mı okır kardeşim? -Tabii olur beyefendi: Cacık- ül ebyaz (beyaz cacık), caak-ül ahmer (kırmızı cacık), cacık-ül şu, cacık-ül bu... Hangisini em- rediyorsunuz? Yukandaki konuşma, savaş öncesi Beyrutu'nda, bir lokan- tada geçmektedir. İstanbullu zengınlenmizin, Paris'e hafta- sonu turlanyla henüz tanışma- dığı zamanlarda, Şarkın Parisi diye anılan Beyrut'ta. Özellikle Adana, Antakya, İskenderun, Mersin ve Tarsus gibi kentlerin narenciye, turfan- da, pamuk zengini üreticileri- nin, bölge pavyonlannı dar bularak, cuma akşamından so- luğu aldıklan Beyrut'ta. "Önce Lübnanlı'yım; daha sonra Arap, Müslüman, Dürzi ve ailemin babasıyım" diyor yargıç Prof. Hasan Selim Ra- bah. Asgari müşterekte bulu- şan Lübnanlılann oluşturduğu "Diyalog Toplantılan"nın yö- neticisi Prof. Hasan'la, göl kıyı- sındaki bir kafeteryada, gölge- de sıcak sıcak konuşuyoruz: -Sayınprojesör, Diyalog Top- lantıları nı anlatır mtsınız? -Lübnan'ı her şeyin üzerinde tutan çeşitli mezheplerden Müslüman ve Hıristiyan tara- fından oluşturulan örgüt, 1984'ten beri faaliyettedir. İlk toplantımızı, sekız yıl önce Li- masol'da yaptık. Buna katılan- lann sayısı 20'ydi. Daha sonra bu sayı durmadan arttı. Şimdi sesimizi adamakıllı duyurur duruma geldik. -Amactnız nedir? -Hepimiz, kendi alanlannda söz sahibi olan, bu nedenle rek- lama hiç ihtiyacı olmayan kişi- leriz. Dıne karşı olmamakla birlikte, geçmişte aasmı çok çektiğimizden, gerçekten laik bir Lübnan özlemi içindeyiz. -Lübnan 'da karışıkhğın başla- dığı yıllarda, din ayrılığını orta- va ilk çıkaran grup hangisiydi? -Çeşitli mezheplere mensup vatandaşlanmız, bilerek ya da bilmeyerek. dış güçlere alet ol- dular. Çoğu ülkenın temsilcili- ği, yalnızca mezhep kışkırtma ışiyle meşguldu. -Diyelim ki, Lübnan dı§ güç- lerden tamamen arındı. Ülkenin yeniden eski günlerine, Orta- doğu nun Parisi olduğu günleri- ne dönebileceğine inanıyor mu- sunuz? -Savaş nedeniyle yurt dışına çıkanlan milyarlarca Lübnan Lirası, Körfez bankalannda yaüyor. Bu paranın çok daha fazlasının ABD ve Avrupa ban- kalannda olduğuna kuşku yok. Vatandaşın ülkesine güvenme- ye başlamasıyla, paranın bü- yük çoğunluğu geri dönecektir. Buna fazlaca iyimser bir yakla- şım diyebilirsiniz, ama Lüb- nanlılann, dışanda ikinci sınıf vatandaş olacaklanna, ülkele- rinde daha üst sınıflan tercih edeceklerine inanıyorum. Prof. Hasaa(solda), Mustafa Sağlamer'e Lübnan'ı anlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle