Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS1992 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Kent hızlı hızlı değişime kendince ayak uyduruyordu
Âdana'nın yollaıı taştan değil
ÇUKUROVA'NIN
DÜNÜ
BUGÜNÜ
»"ÇETİN YİĞENOĞLU
rabeskin başkentinde kola icat olunca aşlama,
şalgam, turşu suyu, koruk şurubu; hamburger icat
olunca şiş kebabı; bira icat olunca boğma rakı
bozulmuştu. O yıllann Ulus Parkı'nda sazlar çalar,
söylenen şarkılar, atılan kahkahalar, kıyısındaki
portakal bahçelerinde boğma rakı içilip kumpas
âlemlerinin düzenlendiği Seyhan Nehri'niıı karşı
kıyısından, Karşıyaka'dan Otegeçe'den, yani
Yüreğir'den duyulur.
Adana'yı Adana yapan düzen bo-
zulunca pek çok şey de bozulmuştu...
Kola icat olunca aşlama, şalgam. tur-
şu suyu, koruk şurubu; hamburger
icat olunca şiş kebabı; bira icat olun-
ca rakı bozulmuştu Adana'da.
Boşuna mı demişti Pir Sultan Ab-
dal. "Bozuk düzen içinde sağlam çark
olunmaz" diye. Düzen bozulunca
hangi gelenek, hangi değer direnebilir-
di... Geriye nostaljik biresintiden baş-
ka ne kalırdı ki...
Kırkb yaşlannı süren bir Adanalı
kenün kuzeyinden güneyine şöyle bir
yürüse "...Adana'nın yollan taştan/
Sen çıkardın beni baştan/" dizelerin-
den başka eski Adana'dan kalan neyi
anımsar?
O düşlerdeki Adana'da bunaltıcı sı-
caklann başladığı şu günler Toroslar'-
ın yamaçlanndaki yaylalara göç mev-
simidir. "Yaz bekârlan"nın yazlık
barlannfiskiyelihavuzlan başında ya-
şadığı aşklann zamamdır. Yosması-
nın fıskiyeden akan sulann şınltısına
kanşan gevrek kahkahasını rakıyla
yudumladığı gûnlerdir...
İşte o günlerde, serinliğin çöktüğü
bir akşam saaünde körüğû geriye dü-
şürülen faytona kaykılmış, yanaklan
allıklı, kaşlan rastıkh, gerdanında al-
tınlar parlayan yosmalann, ayakkabı-
sının ökçesine basmış, pantolonu jilet
gıbı ütülü, mongol gömleğinin üst
düğmesi açık delikanlının yanından
geçerken, fıkırdaşır gibi söylediği tür-
künün "Adana'nın yollan taşlık/Cebi-
mizde kalmadı harçhk/" dizeleri, yer
yer at sidiği, at dışkısı kokan Adana'-
nın taşlı caddelerindeki nal seslerine
kanşır.
Erkeklerin çoğu kaldmmlarda ma-
salann yanındaki sandalyelerde, arka-
lıksız oturaklarda ya kahvesini höpür-
detmekte ya da nargilesinı fokurdat-
maktadır.
İşçi pazannda o gûn iş bulamamış
birkaç ırgat, amele (emekçi) ise kaldı-
nmın duvar dibine sinmiştir. Şimdi
olduğu gibi yine sessiz, yine çekingen-
dirler. Gözlerinde aş, ekmek, yann
kaygısı vardır. Dokunsanız bildik şey-
leri söyleyeceklerdir:
"Kaç gündûr işe gidemiyom. İş
yok. Evdeçocik hasta. Ekmek götüre-
miyom kaç gündür... N'olacak hah-
mız?"
Kolanın ne adı, ne sanı vardır o sıra-
lar. Koruk suyu vardır, aşlama vardır.
Şalgamın mevsimi geçmiştir. Şimdik
gibi yazlan şalgam bulunmamaktadır.
Bulunduğu zamanlarda da "Kaya tu-
zuyla yapılmış, dinlendirilmiş şalgam"
satılmamaktadır yani. Mevsim sıcak-
İan bastırmışsa çaydan, kahveden
başka bir "soğuk içecek"se aradığınız,
ayran, aşlama (kolanın hammaddesi
meyan kökünden yapılır) ya da koruk
şurubu içebilirsiniz. Eğer istediğiniz
koruk suyuysa kahvehanenin garsonu
"asma biir", sipariş ikiyse "asma ikiii"
diye bağıracaktır.
Eğer koruk şurubunu çok soğuk is-
tiyorsanız, Bürücek'ten gelen kar eri-
memişse, testere ile kesilmiş bir parça
kar sorununuzu çözümleyecektir.
Avukat Anibal Akdamar, yakın za-
mana değin süren o gûnlerden bir kesi-
ti şöyle anlatıyor:
"Güneşin boynunu devirdiği ikindi
sonlan gençlerin volta zamamdır.
Gençler, Dörtyolağzı ile Yağcami ara-
sında tur atarlar. Eski belediye meyda-
runda Ayrana Halil Ağa ile Şalgamcı
Halil Ağa vardır. Turşu suyu, şalgam-
alık bir sektördü o yıllar. Gençler, de-
likanhlar yavuklulannı görme umu-
duyla tur atarak vardıklan Yağcami'-
de turşu suyu-şalgam içtikten sonra
geri dönerdi."
Şalgam, turşu suyu tablalannm zu-
lasında (gizli bölüm) duble hesabı boğ-
ma rakı, şarap da satıhrmış. Eğer ya-
kında bir kebapçı varsa ucuzundan
"kafayı bulmak" hiç de sorun değil-
miş. Şimdi öyle gizliden kata bulmaya
gerek yok. Zaten gizlemeye gerek du-
yan da yok... Her bakkalda bûfede
bulunabilen bira varya. Şimdiki genç-
ler o rahat tavırlanyla canlan isterse
kaldırıma oturup birkaç şişe birayla
kafayı buluveriyorlarya...
Fast food çağı
öyle ya, şimdi kim sofra kuracak,
sofra kurmanın derdine düşecek? Iki
duble doğma rakı içmek için acılı, ba-
haratlı, yağlı yiyeceklerle sofra donat-
ma zahmetine kim katlanacak, hem ne
gerek var? Çağ "fast food" çağı değil
mi? Yap bir hamhumger, (hamburger)
yanında kola, keyif keka!
Adana'dâ bugün kebapçılar ham-
burgercilerle yanşta. Hızb yiyecek sek-
törüne "dürüm kebap ürûnü"yle katı-
byor Adanalı kebapçılar, ama yanş
şimdilik ortada.
Bu hızlı, bu kaçarcasına, ayaküstü
yaşam, birçok gelenekle birlikte Ada-
nalılara hammadesi bulgur olan ye-
meklerin çoğunu unutturmuşa benzi-
yor. Artık Italyan ve Çin lokantalan-
nın da açıldığı Adana'da analı-kızlı
köfte, sarmısaklı fellah köftesi, Kürt
köftesinin adını bile az kişi biüyor. Hâ-
lâ bilinip yapılan içli köftenin eski tadı
yok.
Ferdi Tayfur'u yetiştiren Ibrahim
Tatlıses'i ünlendiren "Arabeskin Baş-
kenti"nde çiğ köfte yaygın ama, cındı-
bahlan selamlaşmadan, birbirlerine
hayırlı işler dilemeden işyerlerinin ke-
pengini, darabasını açmazlardı. Aksi-
ne davranmanın uğursuzluk getirece-
ğine inanırlardı. Söylendiğine göre,
siftah yapan esnaf, aynı işi yapan öbür
esnaflar siftah yapmadan ikinci müş-
teri ile abşverişe girmez, dükkânına
gelenleri komşulanna yollarlarmış.
"Kusura bakma" derlermiş. "aynı
mab onda da bulabilirsin. O da siftah
etsin."
Dahası var: Evinden çıkamayacak
denli hastalanan esnafın dükkanını
komşulan açar, günlük gelir hasta es-
nafın evine götürülünmüş.
"Taşçıkan'ın Adana'nın kültürel
gelişimine de katkısının olduğu" söy-
lenir. Gazeteci-yazar Reşat Enis,
Adana'yı ve Çukurova'yı anlatan Ka-
ra Toprak isimli romanında Taşçı-
kan'da çalışan hayat kadınlannın
"Kıyafet Devrimi"nin benimsenme-
sinde katkılannın olduğunu yazar.
Kadınlann kara çarşaf giymesinin
önlenememesi üzerine vilayetin görev-
lendirdiği tellallar çarşı pazar dolaşa-
rak Taşçıkan'daki hayat kadınlannın
kara çarşaf giyeceğini duyurur. Kara
çarşaf gjyen Adanalı kadınlann yan-
Iışlıkla fahişe sanılabileceği belirtilir.
Bunun üzerine kara çarşaf bir süre
çeleri cennetten köşe gibiydi. Göğü
delercesine uzanan palmiyelerin aya-
kuçlanndaki güller, revidorlar, gecese-
falan ve portakal, limon çiçeklerinin
kokulah baharda çevreden geçenleri
estirtirdi.
O vıllarda oek cami yokmuş
Adana'da. Yağcami, Tahtalı Cami,
Ulucami, Burmab Cami, hepsi bu Sa-
buncu ailesinin yaptırdığı Çifte Mina-
reli camiden sonra bir yapürma furya-
sıdır başlar. Şimdi her mahallesinde
birkaç camisi var Adana'nın. Her yıl
yeni kurulan mahalleye hemen yeni bir
rami yapılıyor. Esteıikten yoksun, çar-
pık, iğri. minaresiz camiler. Daha
doğrusu adına "cami" dendiği için ca-
mi sayılan. ancak mimari açıdan cami-
likle ilgisi olmayan yapılar. Bunlara
"gecekondu tipi cami" demek daha mı
uygun olur?
Bu çarpık kente yakışan çok sayıda
camisi yetmezmiş gibi, dönemin Bele-
diye Başkanı Aytaç Durak bir cami
temeb attı ki eh... Aytaç Durak'ın
"Dünyanın en büyük rekreasyon ala-
nı" ilan ettiği, Adanalılann ise "Eğlen-
ce Vadisi" dediği Seyhan Nehri kıyı-
sındaki "Ortadoğu'nun en büyük
camisi"nin yapımı sürüyor.
Eğlence vadisinin ortasında bir ca-
mi. mimari açıdan söyleyenecek bir şey
Adana'da bugün ilaç için aransa bir fayton bulunamaz.(Fotoğraf: CUMHURİYET)
nğından* kimsenin haberi yok. Çiğ
köftenin türevi çöçü* bilen kimse ise
hemen hemen kalmamış.
Taşönemlidir
Taş o yıllann Adanası'nda önemli
unsurdur. Genelevin bile adı "Taşçı-
kan"dır. Her yol Taşcıkan'ı çıkar
Adana'da. ÇıkmazsokaktırTaşçıkan.
Bu çıkmaz sokak. kokuşmuş, bozuk
kaldınmlan, büyük ve eski tip evleri,
hastalıklı sermayeleriyle Adana'nın
hasta apandisitidir. Taşçıkan çıkmazı,
yaşamında zaten çıkmaza girmiş ha-
yat kadınlan için bir başka çıkmazdır.
Taşçıkan adının nereden geldiği ko-
nusunda söylenti çeşitlidir. Bir söylen-
tiye göre, Taşçıkan, kentin büyük
yapüanna taş veren bir tarlaymış, do-
layısıyla adını böyle almış. Bir başka
söylentiye göre de Taşçıkan, zamanın-
da 'Taşçıkyan" isimb Ermeni'nin
bahçesiymiş. Süreç içinde "y" düşünce
Taşçıkyan, Taşçıkan diye söylenmeye
başlanmış.
Geneley yıkılıp kent dışına çıkanl-
dığı için şimdi otopark olan Taşçıkan
"Horozdibak" diye biünen bir semtin
hemen yanıbaşındaydı. Horozdibak,
bildiğimız şimdiki ünlü marketler gibi
büyük mağazalar zincirinin Adana şu-
besiydi. O denli ünlüydü ki, kentin ti-
caret merkezi sayılan semte adını
vermişti.
Eski geleneklerin yaşadığı günlerdi.
İşyeri, mağaza, dükkan sahipleri, sa-
Taşçıkanb kadınlann forması gibi
olur. Bu gelişmelerden sonra Adanab
kadınlar kara çarşafı bırakır, yalnız
kara başörtüleri takarlar başlanna.
Demirtaş Ceyhun'un Ah Şu Biz Ka-
rabayıkb Türkler isimli eserinde yazdı-
ğı gibi taş Adana için önemlidir. Ça-
dırdan. huğdan (otla yapılan ev)
sazdan. kerpiçten evlerin çokça bulun-
duğu Adana'da taşın yeri başkadır. O
denü azdır ki taş yapı "taş" ismi mut-
laka bebrtibr. Köprünün adı "Taş-
köprü"dür. Dört duvan taş olan
mağazaya "Taşmağaza" adı verilmiş-
tir.
Adana'nın adına türküler yakılan
yollan taştan değil artık. Şimdi birer
birer yıkılan ve yerlerine apartmanlar
yapılan o bahçeli özgün Adana evleri
de yok artık. Çaıpık kentleşme sonucu
konutlann büyük çoğunluğu şimdi
"gecekondu" tipidir Adana'da. Ko-
nut denilen bu yapılar çoğu yapanın
zevkini yansıtan eğn-büğrü, para bul-
dukça yapılmış üst kat, eklenmiş oda-
lanyla "ucube mimari"nin özgün
ömekleridir. Eski Adana'yn yansıtan,
örnek semt denilecek yerleşim alanı
kalmamıştır. Eski. o güzelim evlerin
cephesi güneye bakardı. Dört duvan
taş olan evlerin tavanlan yüksekti ve
damlan topraktı. Yansı ahşap malze-
meyle yapılmış özgün konaklar da
vardı. Her damın yağmurda akmasın
diye toprağı sıkıştınp geçirimsizleştir-
mek için loğ taşı bulunurdu. Türlü çi-
çeklerin renk denizindeki evlerin bah-
yok gelecekte olabilecekleri... Gele-
cekte neler olur bilinmez ama, Adana-
lılar pek "'hayırb" öngörülerde bulun-
muyorlar. Diyorlar ki, "Adam kafayı
çektikten sonra yanaşırsa caminin du-
vanna; genç bir çift caminin kuytu-
sunda "alkollü vaziyette" sevişmeye
kalkarsa; bunlan gören bir cami gö-
revlisi, bir dini bütün Müslüman en-
gellemeye kalkarsa ne olur acep? Bir
çatışma, bir kavga, icabında bir top-
lumsal çatışma nedeni olursa bunun
sorumlusu kim olur?"
"Camisi az kent" Adana'nın paşası-
nın da az olduğu söylenir. Paşa olarak
bir Sinan Tekeboğlu'nun adı geçer.
Ancak, şimdiki Genelkurmay Başka-
nı Doğan Güreş'e (babasının memuri-
yeti dolayısıyla birkaç yıl Adana'da
okuduğu için) "Adanab" denilerek sa-
hip çıkılır.
Adana'nın gerçek paşasının azlığına
karşın cadcle ve semt isimlerinin pek
çoğu "paşa"bdır. Bu isimler sanki bir
eksiği gidermek için hep paşalardan
seçilmişür. Abidinpaşa, Cemalpaşa,
Şinanpaşa. Mithatpaşa, Şakirpaşa...
İlle de Şakirpaşa... Şakirpaşa semtinin
ismini almasının öyküsü "paşa"ya öz-
lemi öyle bir güzel anlatıyor ki...
O yıllarda Şakirpaşa semti yeni
oluşmaktadır. Demiryolunun yakı-
nında ilk ve son durağı Adana olan
büyük olasılıkla şimdiki Toros Eksp-<
resi'nin makinisti Şakır Bey'in evi,
bulunmaktadır. Makinisthersefereçı-
kışta eşi ve çocuklanyla vedalaşmak,
her dönüşte de özlem gidermek için
sanki atını bağlar gibi treni evinin
önünde durdurur. Yolcular makinis-
tin bu tutumuna kızmak bir yana sem-
patiyle yaklaşırlar. İçlerinden birinin
söylediği şu sözler Adana'nın en bü-
yük semtlerinden birine "Şakirpaşa"
isminin verilmesine yolaçar:
-Adama bak yahu sanki paşa. Treni
paşa gibi evinin önüne çekip bekleti-
yor.
Bu söz üzerine Şakir Bey'in adı Şa-
kirpaşa olur. Şakirpaşa o denli ünlenir
ki yeni oluşan semte adını verir.
Eski Adana'da pek çok şey yokmuş.
O ünlü barlan, pavyonlan da yokmuş
kabadayılanda...
-Herkes kabadayıydı, diyor Avukat
Tahir Akay. "Mahallenin namusu"
diye bir anlayışm egemen olduğunu
anlatıyor sonra.
Mahallenin gençleri, erkekleri, o
mahalledeki herhangj bir kadına ya da
genç kıza "kendi namusu" gibi sahip
çıkarmış. Eskiden kavgalann çoğu bu
yüzden olurmuş. Mahallenin kadınına
İcızına sarkıntıbk yapılmışsa bu, o sıra-
da orada bulunan mahallelı delikanb
için "onur sorunu, namus davası"dır.
Ya erkek gibi tavır koyacak, icabında
dövüşecek, icabında vuruşacak, ica-
bında ölecektir, yiğitçe... "Ya" da...
Başka "ya"yok...
Bir de "yavuklu" konusu vardır...
Bir delikanb bir kız için "seviyorum"
dedi mi o kızın başka şansı yoktur. O
kız, o delikanlının yavuklusudur ar-
tık... Bir başkası yan gözle bakamaz,
sarkıntıbk yapamaz, arkadaşlık teklif
etmek için konuşmak kimin haddine.
mektup veremez, gönderemez... Bun-
lann aksını yapsa ne mı olur'.' Cına-
yet çıkar, cinayet... Evet, cinayet bu
yüzden çıkar... Kimbilir, o kız kendisi
için cinayet işleyen delikanlının kendi-
sini scvdiğini bile bilmemektedir.
Ama, o scvdiğini, kendisiyle ilgilendi-
ğini daha bilmediğı delikanbyla "adı
çıkmış"tır...
Her değişen. her yeni, kötü değil el-
bet. İşte, değişen "iyi" ve "yenı" şey-
lerden biri de kız-erkek ib'şkileri.
Adana'da bir davranış rahatlığı göze
çarpıyor kız-erkek ilişkilerinde şimdi.
-Eskiden pek çok şey yoktu, diyor
gazeteci Osman Yereşen. Sonra, he-
men "ama"yı ekliyor. İnsana, devlet
otoritesine, polise, bekçiye karşı sevgi,
saygı vardı. Insanlar arasında yardım-
laşma vardı. Eskiden zengınler mahal-
lenin yoksullannın sorumluluklannı
paylaşırlar, bakımlann üstlenirlerdi.
Kasaba, manava, bakkala talimat ve-
rir, bakmakla yükümlü olduklan dul
ve yetimlerin harcamalannı karşılar-
lardı.
Şimdi böyle bir şey yok. Komşu iliş-
kileri öyle zayıflamış ki.. Bireyciliğin
gelişmesi, çekirdek aile yapısı konu-
komşuyu birbirine yabancılaşurdı.
Bu arada yeni gelenekler oluşmaya
başladı. Gösteriş merakı eskiden ol-
mayan bir şey (gelenek!) yarattı. Gü-
vey tıraşı. gebnin gezdiribnesi gibi gele-
nekler yokolurken çeyiz taşımada
teşhirciüğe yönelindi.
"Bir yozlaşma sözkonusudur", di-
yor gazeteci Aydın Remzi Yüreğir, bu
noktaya işaret ederken. Sonra şunlan
söylüyor:
-Eskiden çeyiz sessiz sedasız geün
evine götürülüp seribrdi. Şimdi, kam-
yona teşhir amaayla yüklenen ev eş-
yalan, bütün kentte davul çala çala
gezdiribyor.
Eskiden yokluklara karşın yine de
Adana'nın kendine özgü eğlence yaşa-
mı varmış. O zamanki adı "Millet
Bahçesi" olan Ulus Parkı'nda fasıl ve
klasik müzik konserleri verilirmiş. Sı-
cak yaz akşamlan Millet Bahçesi'nde
ilkin Askeri Bando klasik baü müziği
konserleri verirmiş. Fasıl sonra başlar-
mış ve gecenin geç saatlerine dek sü-
rermiş.
Anlaüldığına göre, Ulus Parkı'nın
her yerinde sarmaşıklann sanp sarma-
ladığı kameriyeler vardı. Kadınlar ba-
loya gitmenin coşkusuyla süslenip
giyinirîerdi. Erkekler de aynı biçimde
özenliydiler.
Adanalılar sinemaya bile giderken
giyim kuşamlanna ayni özeni gösterir-
lerdi. O yıllann Ulus Parkı'nda sazlar
çalar, söylenen şarkılar, atılan kahka-
halar, kıyısındaki portakal bahçele-
nnde boğma rakılann içilip kumpas
âlemlerinin düzenlendiği Seyhan neh-
rinin karşı kıyısından, Karşıyaka'dan
Otegeçe'den ani Yüreğir'den duyulur-
du.
SÜRECEK
POLTltKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Şairden Al Haberi...
Ayaşlı Mehmet Necati öngay'ın öldüğünü Enver Aftl-
gan'ın 'Yaşam Demişiz Adına' adlı şiir kitabından öğren-
dim.
Bir şiiri, Mehmet Necati öngay'a adamıştı. "Hiç unutulur
mu, bilge ozan" diyordu.
Necati öngay'la bir mahallede, aşağı yukarı aynı sokak-
ta otururduk. Sakaklarımız, çatıştrdı. Şimdi o mahalleler, o
sokaklar yıkıldı, yerine gökdelenler dikildi. Benden birkaç
yaş büyüktü, dergilere, gazetelere daha önce girmişti. Bir
şiirinin son dizesinde "Necati öngay'ın adı mı olur" diyor-
du. Takılırdım.
"Necati öngay'ın adı mı olur?"
"Olmaz elbette, bizi kim adamdan sayar?"
"Estağfurullah hocam, söz gelişi.."
CHP'nin tek parti olduğu yıllar, her iş orda biterdi. Parti-
nin çıkardığı dergilerde yazıyor, Ulus'un çocuk sayfasında
şiirleri çıkıyordu. Sanıyorum, daha çok çocuklar için yazı-
yordu. Benim çocuk şiiri diye bir kaygım yoktu. "Büyükler
için ne yazıyorsam, çocuklar da onu okusun" diyordum.
Şiir günleri, şiir matineleri olurdu. Böyle toplantılarda
gelir, en arkalarda bir sıraya oturur, etliye sütlüye karış-
mazdı.'Ayaşlılar birbirlerini tutar' derler, bu, Necati için de
geçerliydi, hep hemşerilerinin yanında olurdu. Enver Atıl-
gan, bir amansız hastalığın alıp götürdüğünü söylüyor, şu
dörtlüğü döşeniyor:
Ankara'nın Ayaşı'na
Gözlerimizin yaşına bak
Bu vakitsiz ölüm niye
Şu feleğin işine bak
Elimdeki, Enver Atılgan'ın'Nuhun Adamı','Eko-Can'dan
sonra üçüncü şiir kitabı. ilk şiir kitabı 1963'te yayımlandığı-
na göre otuz yılı aşkın şiir yazıyor. Şair, Köy Enstitüleri
çıkışlı. Fakir Baykurt bir önsöz yazmış, şöyle tanıöyor:
"...1949'da o Dicle'yi, 1948'de ben Gönen'i bitirdik. O Er-
gani köylerinde, ben Yeşilovaköylerindeöğretmenlikyap-
tık. Başımıza gelmeyen kalmadı. O öğretmenliğini asker-
likten sonra kasabaya taşıdı, ben 'yoksullar üniversitesi'
denilen Gazi Eğitim'de okuyup ortaokul öğretmeni. llköğ-
retim müfettişi oldum. (..) Ankara'da çalışırken Imece der-
gimizin yazı işleri ile ilgilenirdim. Ergani'den zarflar gelir-.
di. içinden şiirler çıkardı "
Şiir, her yeni başlayan için sıcak, bölüşülen bir somun
gibidir. Şiiri, birkaç yıl yazdıktan sonra bırakanlar için bir
şey söylemeyeceğim, sürdürenlersomunu paylaşırlar. Şi-
ir, şairlerin ortak malıdır. Bir kez başlayıp üretenler için
somun tükenmez.
Şiirlerinde Köy Enstitülü olmaktan gelen acılar, anılar,
çekilenler var. Yaşam her zaman ağır basar. Bunu çeken-
ler bilir. Şair, yaşamını ağzına geldiği gibi açık, çıplak söy-
lemiş. Dizeler için özen göstermiyor, böyle bir tutkusu da
yok. Işsizlik mi çekmiştir. Şöyle anlatır:
Siz işsizlik nedir bilir misiniz
Akşamlan eve eli boş dönmenin acısını
Bir kara yazgıolur çocukların gözyaşı
Donup kalır karımın bakışlarında
Yaşamöyküsünden ilk şiirinin 1957 yılında Cumhuriyet'-
te çıktğını öğreniyorum. Nereden gelip nereye gittiğini bi-
liyor, biz de öğrenelim:
Yirmibiryapıyı oturttukçöle
Kıraç toprakları emzirttik sele
S l i
Otuz milyon güçle verip el ele
Bozkırda mercimek buğday bitirdik
GAP, günün birinde gerçekleşirse bozkırda sade merci-
mek, buğday değil, daha neler yeşerecektir. Bunu ilk gö-
renler de şairler olur...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir yarışma ya da
gösterinin giderleri-
ni, adının o yanşma
ya da gösteri sırasın-
da anılması karşıh-
ğında ödemeyi kabul
eden kişi ya da kuru-
luş. 2/ Fide yetiştir-
mek için ayrılnuş
toprak bölümü...
Gemilere girip çık-
mak için konulan
köprü. 3/ Dava... tn-
san vücudunun dış
yüzü. 4/ "Kimseden
ümmîd-i feyz et-
mem, dilenmem peiT ü -" (Tev-
fik Fikret)... Bir çalgıyı doğru ses ver-
mesi için ayarlama. 5/ Köpek... Bir
tiyatro oyuncusunun, seyircilerin du-
yacağı biçimde, ama sanki diğer
oyuncular duymuyormuş gibi konuş-
ması ya da düşünmesi. 6/ Deniz ya
da ırmaklarda birdenbire derinleşen
yer... Güzel sanat. 7/ Japon lirik dra-
mı... Shakespeare'in bahtsız bir kra-
U. 8/ Büyüteç... Ünlü bir karikatür
sanatçımızm soyadı... 9/Birinin inanmasınj sâğlama
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Genellikle birbirine ekli metal levhalardan oluşan soyut hey-
kel... Italya'da bir ırmak. 2/ Yapılan yıldırımdan koruyan ay-
gıt. 3/ Yumurta biçiminde olan... tbsen'in "Bir Bebek Evi" ad-
lı tiyatro yapıtının baş kişisi. 4/ Ekmek... Gümüşün simgesi...
Paramızı simgeleyen harfler. 5/ Kaba deriden yapılmış ucu siv-
ri ve kıvnk bir çeşit yemeni. 6/ Ateş... Saz ya da kamıştan örül-
tnüş büyük sepet. 7/ Elektrik motor ya da dinamolannda devi-
nimli bölüme verilen ad... Kimi mantarlarda üreme organı. 8/
Baş... Kazı yeri ya da birbirine yakın kazı yerlerinin tümü. 9/
Tokmaklarla çalınan, kanuna benzer bir çalgı... Gûney Afrika
Cumhuriyeti'nin plaka işareti.
ÎLAN
T.C.
BURSA 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ
1992/220
İLAMSIZ TAKtPLERDE ÖDEME EMRİ
Alacaklı: Yapı ve Kredi Bankası AŞ
Vekili: Av. Hasan Variık ve Selim Imamoğlu. Bursa
Bonplu: Osman Güler
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 224, Bursa
Alacak mıktan: 6.619.094.-lira ve bunun % 157.5 temerrüt faizi, faızın
% 5 oramnda gider vergisi, vekil ücretirun tahsilı ve icra masraflannın da
tahsili talebi.
Yukanda adı geçen borçluya normal yollardan teblıgat yapılamadı-
ğından ödeme emnnin Tûrkiye'de münteşır bir gazete ile ilanen teblığine
karar verilmiştir.
Bu nedenle:
tşbu ödeme emnnin tebliğj tarihinden itibaren boıcu ve takip masrafla-
nnı yedi gün içmde ödemeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya
alacaklının takıbat icrasına daır bir itirazınız varsa yine bu yedi gün için
de aynca ve açıkça bıldırmeniz, aksi halde icra takibinde bu senedin siz-
den sadır olmuş sayılacağı, ımzayı reddettiğınız takdirde nıerci önünde
yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vakı ıürazını-
zın muvvakkaten kaldınlacağı, senet veya borca ıtırazınızı yaalı veya
sözlü olarak icra daıresıne yedi gün içinde bildırmediğinız takdirde aynı
müddet içinde
7
4. madde gereğınce mal beyanında bulunmanız, aksi hal-
de hapisle tazyilc olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakika-
ta aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalandtnlacağınız, borç öden-
mez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edileceğj, itirazla birlikte
tebliğ gıderlennın de ödenmesı, aksi halde itiraz eunemiş sayılacağınız,
Işbu ilanın Türkiye'de münteşir bir gazetede yayımlanmasından itiba-
ren 15 gün sonra tebligatın yapılmış sayılacağı ilan olunur. 24.7.92
Basn 35312
İLAN
T.C.
BURSA 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ
1992/1536
İLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRÎ
Alacaklı: Yapı ve Kredi Bankası AŞ
Vekili: Av. Hasan Varfak ve Selim Imamoğlu, Bursa
Borçlu: Belma Neşeli
Turgut Reis Caddesi Turgut Reis Apt. Kat:4 D:8 Devlet Hastanesi
karşısı. Balıkesir
Alacak miktan: 6.326.387.-liranın icra masrafı, vekil ûcreti ve aybk %
11 temerrüt faizi ve faizin gider (%5) vergisi ile birlikte tahsili talebi. Yu-
kanda adı yazılı borçluya normal yollardan tebliğ yapılamadığından
ödeme emrinin Türkiye'de münteşir bir gazete ile ilanen tebliğine karar
verilmiştir.
Bu nedenle:
lşbu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren borcu ve takip masrafla-
nnı yedi gün içinde ödemeniz. borcun tamamına veya bir kısmına veya
alacaklının takıbat icrasına daır bir itirazınız varsa veya senet altındaki
imza size ait değilse yine bu yedi gün içinde açıkça ve aynca bildirmeniz,
aksi halde icra takibinde bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı
haksız yere reddederseniz merd önünde yapıte ->k duruşmada hazır bu-
lunmanız, buna uymazsanız vaki itirazınızın muvvakkaten kaldınlacağı.
senet veya borca itırazınızı sözlü veya yazılı olarak icra daıresine yedi gün
içinde bildirmediğiniz takdirde aynı müddet içinde 74. madde gereğinee
mal beyanında bulunmanız, bulunmazsanız hapisle taz>ik olunacağınız,
hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikata aykın beyanda bulunursanız
hapisle cezalandınlacağınız, itirazla birlikte tebliğ masrafının ödenmesı,
aksi halde itiraz etmemiş sayılacağınız.
lşbu ilanın Türkiye'de münteşir bir gozcteat ılanından itibaren 15 gün
sonra tebligatın yapılmış sayılacağı ilan olunur. 24.7.92
Basuc 35310
İLANEN TEBLİGAT
DENİZLİ 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Sayı: 1990/2756
Borçlu: Ahmet Ceylan, Yamanlar Köyü-Çivri]
Mustafa Kağnıcı vekili Av. Güneş H.Can tarafmdan 28.8.1989 tanzim.
30.9.1989 vadeli senede istinaden 10.199.000 TL alacağı takip masraflan,
vekâlet ûcreti ve % 54 faizi ile birlikte tahsili hakkında yapılan icra taki-
binde örnek 163 ödeme emri Ahmet Ceylan Yamanlar Köyü-Çivril adre-
sinize tebüge gönderümiş ise de adresi terketmiş bulunmanız sebebiyle
tebligat bila tebüğ gen çevrilmiştir.
Zabıtaca da yaptınlan tahkikatta adresinızin tespitı mümkün olmadı-
ğından, ödeme emnnin 7201 sayüı Teblıgat Kanunu'nun 28 ve müteakıp
maddelenne tefhıkat kanuni süreye 15 gün ilavesi sureüyle ilanen tebliği-
ne karar verilmiştir.
Yukanda yaalı borç ve masraflan işbu ödeme emrinin gazetede ilan
tarihinden itibaren 25 gün içinde ödemeniz, takıbın dayanağı senet kam-
biyo senedı nıtelığınde değilse 20 gün ıcınde mercie şikâyet etmenız, takip
dayanağı senet altındaki imza size aıt değilse yine bu 20 gün içinde aynca
ve açıkça bir dilekçe ile Jcra Tetkik Mereıine bildirmeniz, aksi takdirde ic-
ra takibındeki kambiyo senedi altındaki imzanın sizden sadır sayılacağı
imzanızı haksız yere inkâr edersenız alacağın % 10 tazminat cezası ile
mahkûnı edileceğiniz. borçlu olmadığmız veya borcun itfa veya imhal
edildiği veya alacağın zaman aşımma uğradığı hakkında itirazınız varsa
sebepleri ile bifTikte 20 gün içinde tetkik merciine bir dilekçe ile bildirerek
merciden itiranızın kabulüne daır bir karar getırmedığınız takdirde cebri
icraya devam olunacağı, itiraz edilmedıği ve borç ödenmedığı takdirde 25
gün içinde 74 madde gereğınce mal beyanında bulunmanız, bulunmazsa-
nız hapisle tazyık olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya haki-
kate aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalandınlacağınız ihtar olu-
nur. 24.6.1992
Basın: 35276
T.C.
BURSA 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ
1991^9533
İLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRİ
Alacaklı: Yapı ve Kredi Bankası AŞ
Vekili: Av. Hasan Variık ve Selim Imamoğlu, Bursa
Borçlu: 1-AlıDemirel
llkbahar Caddesi Selvet ApL No: 23/9 Bursa
2- M. Celalettin Açıkkol,
Gülderen Sokak No: 24/13 Çiftehavuzlar/îstanbu!
Alacak miktan: 7.548.247.-liranın icra masrafı. vekil ûcreti ve aylık %
11 temerrüt faizi ve bu faizin % 5 gider vergisi ile birlikte tahsili talebi.
Yukanda adı yazılı boıçiulara normal yollardan teblığ yapüamamış ve
tebligatın Türkiye'de münteşir bir gazete ile ilanen tebliğun; karar veril-
miştir.
Bu nedenle:
lşbu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren borcu ve takip masrafla-
nnı yedi gün içinde ödemeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya
alacaklının icra takibi hakkına dair bir itirazınız varsa, senet altındaki im-
za size an değilse yine bu yedi gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, aksi
halde icra takibinde bu senedin sizden sadır sayılacağı, imzayı reddettiği-
niz takdirde mercı önünde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna
uymazsanız vaki itirazınızın muvvakkaten kaldınlacağı, senet veya borca
itirazınızı yazılı veya sözlü olarak icra daıresine yedi gün içinde bildirme-
niz. bildirmediğiniz takdirde aynı müddet içinde 74 madde gereğinee mal
beyanında bulunmanız. aksi takdirde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal
beyanında bulunmaz veya hakikata aykın beyanda bulunursanız hapisle
cezalandınlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya de-
vam olunacağı, itirazla birlikte tebliğ masraflannın da ödenmesi. aksi
takdirde itiraz etmemiş sayılacağınız,
lşbu ilanın Türkiye'de münteşir bir gazetede yayımlanmasından itiba-
ren 15 gün sonra tebliğin s^p.'mış sayılacağı ilan olunur. 24.7.1992
Basm: 35311