Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS1992 CUMA
12 DIZIYAZI
Şükran Kurdakul, henüz 26 yaşmdayken 26 Eylül 1953'te tutuklandı, 68 gün hücrede kaldı
Hücrede iki kisi: Sair ve siir
Yeryûzû dergisinin hesabını, TKP
üyesi olduğum savıyla tutuklandığım
zaman da sordular bana. Partinın or-
ganı mıydı gibilerden sıkışürmalarla
havaya kurşun sıkıyorlardı. Arif de,
ben de, Zeki Baştımar da derginin par-
ti ile ilgisi olmadığı yolunda ifade ver-
diğimiz ıçın, bu konudaki sav esas
hakkındakı mütalaada yer almadı.
Dergı yayımiandığı süre ıçinde, an-
latüğımdan başka kovuşturmaya uğ-
ramadı. Suat Taşer, Sabih Şendil, ben
de derginin yazı işleri sorumlusu Abi-
din özkan da kısa sürede aklandık.
Ama aklanmak yetmedi Yeryüzü'-
nün yayımını sûrdürmesine.
Basımevi bulunamıyor
Uluslararası sermayenin kucağında
yerini bulmaya başlayan Demokrat
Parti'nin siyasal uzmanları 1500 basan
iki yaprak düşün ve edebiyat dergisine
bu "kez yasadışı baskılar uygulamaya
başladılar.
Basımevi bulamıyorduk.
En kabadayı gazetenin tirajı 30-40
bindi o zaman.
1000-1500 okumuşun düşünmesin-
den korktuklannın bilincindeydık.
Yeryüzü'nün başına gelenler de, tu-
tuklamalar da edebiyat anlayışlan yo-
lunda bir dergı çıkarma dırencinı
kırmaya yetmedi bizim kuşağın.
Doğru olan susmamaktı.
öyleyse...
Bu kez tasanlann kaptan köşkûnde
Naci (Fethi), Metin (Prof. Özek) ve
ben bulunuyorduk.
yanaydık ama yapaylığa düşmek kor-
kutuyordu bizi.
Sonra Batı kopyacılığına ve işi yü-
rûtmeye kadar götürenlere karşıydık
kuşkusuz. Zor, çetin ve tehlike' döne-
meçlerle doJu bir yola düştüğümüzü
biliyorduk.
Ama yirmili yaşlardaydık. Kimi za-
3
ağarmadan kapımız çaündı. Sanık ki-
taplar, dergıler toplandı. Zabıtlar tu-
tuldu.
İki saat sonra Harbıye Merkez Ko-
muıanlığı bahçesindeki hücrelerden
birinde ük idmanianma başladım.
Duvarlar ıslaktı. Akşama doğru yata-
ğunı, yorganımı, yıyeceğimı getirdiler.man şarap, sinema paramızı derginin Çok geçmeden yalruzlığm yorgunluğu
giderleri için yatırdığımız oluyordu. çöktü üstüme.
Belki yorulanlar çıktı Ne yapacağımı, bu yüz numara ara-
bğı kadar yerde kaç gün tutulacağımı
sormaya başladım kendime. Uzaklar-
aramızdan.
Ayakta kalanlanmız yeni edebiyatı-
mızm vazgeçılmezleri arasında yerleri-
ni buldular. 1960'tan sonra kalabalık- dan bir yerlerde kapılar açılıp kapanı-
lara ulaşarak ûlke ölçeğinde ilerleme yordu. Sonra benim kapıma geldiler.
bilincmin simgesi düzeyine yûkseldi- Penoeremi açtılar.
ler. — ;
Beraber için, 142. maddeden dava Hayat veren Slgara
açılmadı ama basımevlerine akla ha-
yale gelmeyecek biçimlerde baskı ya-
pıhyordu. Ve Meün özek de dine
hakaret savıyla yargılandı. Biürkişi
Ord. Prof. Ali Fuat Başgü'in raporuy-
>
HAPÎSTEN
BABIÂLİ'YE
Şükran Kurdakul
di.
- Adın ne dedi bin.
Seyirlik maymunlara bakıyor gjbiy-
la altı aya hüküm giydi. Tıp fakültesi-
nin son sınıf sınavlanna giriyordu
Metin. Cezası "tecil" edilmeseydi he-
kim olamayacaktı.
Cesareüni ve korkusunu unuta-
mam.
Söyledim.
- Neden getirildiğini biliyorsun değü
mi?
- Evet.. dedim. Sorgumda...
Tümcerni bitirmeden kapatülar
pencereyi.
Bir cigara yaktım.
Bu cigaranın dumanını havaya üfle-
malar başlamıştı. iki koca yıl gün yüzü
görmeyenlerin resimleri çıktı bırinci
sayfalarda.
Duruşmalann açık olmasını istiyor-
lardı.
Reddetüler. Kaç yıl sonra Mos-
kova'da aayla öğrendim; Sovyetler
Birliği'nin siyasal nitelikteki davalan-
nın kapalı oturumlarda görüldüğünü.
Yeditepesevinci
Bir sabah, Cumhuriyet'le Vatan'ın
yanı sıra Yeditepe'nin adını yazdım is-
tek kağıdına. Gebnez mi! Sevinçten
JVarırdeşsen ancak o
düşünceden ibaretsin...
Mevlana'nın bu dizesini,
Abdülbaki Gölpınarlı'nın
koskoca kitabından nasıl
çekti çıkardı belleğim
bilemiyorum. Ama
hücrede yazdığım
şiirlerden birinin kaynağı
olduğunuçokiyi
anımsıyorum.
Kimi danıştıkianmızın gözleri deği-
şiyor açıkça.
- Bu koşullarda Yeryüzü'nden son-
ra yeni bir dergi mi?..
Bereket versin Orhan Kemal, Rıfat
Ilgaz, A. Kadir, ömer Faruk, Lütfi
Enşçi, Cahit Irgat, Kemal ve Ihsan İn-
cesu'Iann gözleri o gözlerden değil.
Yeryüzü'nde toplumsal/siyasal so-
runlara yaklaşan yazılara da yer verili-
yordu. Beraber, sineması, tiyatrosu,
resmi, şiiri, öyküsü ile sanat dergisi
olarak hazırlandı. Tahsin'in (Yücel)
ük öyküsü (Tuman) Yeryüzü'nde çık-
mıştı. Beraber'de sık görünen imzalar
arasında yer aldı Tahsin. Ahmed Arif,
Fahir Onger, Sarnim Kocagöz, Fakir
Baykurt, Can Yücel, Talip Apaydm
daöyle.
Yeryüzü ve Beraber'de yazanlar
dünyaya, ülkemize ve insanlanmıza,
iktidarlann dümen suyuna rahatça gi-
riveren kapıkulu tabiatlı "yenilikçi"-
lerden başka gözlerle bakıyorduk. Bu
nedenle farklı görüşler oluşrnuştu ede-
biyatımızda.
Gazeteler, partilerden ve bankalar-
dan yardım gören edebiyat dergileri ya
yok sayıyorlardı bizi, ya da saldınyor-
lardı.
YaşayanTûrkçe
Onlar da, bızler de edebiyaümızm
cağdaşlaşma sürecine özgü yetersizlik-
lerin çemberinde çıkar yol anyorduk
aslında. Başta dilimizin hızla gelişme-
sinin yaratüğı kaçınılmaz güçlükler
vardı. O yıllar, konuşurken kullana-
madığnnız sözcükler yazı dilimize ge-
çiyordu. Türkçenin gelişmesinden
Şükran Kurdakul Sofya'da bir hastamde yataa Enrer GSkçe'yi ziyaret ediyor. Yıl 1977.
Beni neredeyse iki yıl sonra aldılar.
Annemle birlikte Beşiktaş'ta oturu-
yorduk. Mukadder hanımcığım ba-
bamla seferberlikte nikâhlanmış, Ga-
liçya savaşlanndan sonra evlenmişti.
1919 temmuzunda Anadolu'ya geç-
miş babam. Kurtuluş Savaşı'nda son
görevi Garp Cephesi'ndeki Sakarya
müfrezesi komutanlığı... Böyle bir sa-
vaşçının eşi olduğunu hiç unutmadı
anacığım. Konuşarak yaşadı. Elbette
tarihsel olanı değil, olaylan yaşıyordu
kafasmda. Bu nedenle uzun yilîar bi-
zim kuşağın kültür savaşımındaki sab-
nnı, gücünü, çilesini yerine oturtama-
dı hiç. Dargm bir sevgiyi yüreğinde
laşıyarak başıma bir şey geldikçe ana
olmanın gereğini yerine getirdi.
Nisan 1960 olaylan
Nisan 1960 olaylanna kadar.
27 Mayıs'tan sonra dargmlığı gitti
sevgisi kaldı bana.
Polis aramalara muhıarla birlikte
gelirdi o zaman. 26 Eylül 1953'te gün
yen bendim. Ben olmasam, bu cigara
dumanımn havaya cizdiği biçimler de
olmayacaktı diye düşündüm sonra.
Gelen nöbetçi subaylann yaratüğı bu-
rukluğun dışında başka şeyler düşün-
düğümü algılamam hoşuma gitti.
Sevinerek "işte böyle tutuklanma ola-
yuıdan başka şeyler düşün" dedim
kendı kendime. 141. maddeye ilişkin
sorunlara, çözülmelere, yanılgılara,
ihanetlere kafayı kaptırmaz, özgürlü-
ğüne gölge düşürmezsen gerçekten o
kadar şey vardı ki soracak, yanıtlan
aranacak...
"Kardeş sen ancak o düşünceden
ibaretsin..."
Mevlana'nın bu dizesini, Abdülbaki
Gölpınarlı'nın koskoca kitabından
nasıl çekti çıkardı belleğim bilemiyo-
rum. Ama hücrede yazdığım şıırlerden
birinin kaynağı olduğunu çok iyi
anımsıyorum.
Belki bir ay gazete okumamıza ian
vermediler hücrede. Ben de sözcükler-
le savaşüm durdum.
Sonra gazete yasağı kalkb. Dunış-
bayram yerine döndü hücrem. Oktay
Rifat'm o sayıda yayımlanan Telefon
şiirini kaç kez okudum kimbilir. Her
okuyuşta değişik tatlar duyarak
özümsemeye çalışüm bu şiiri.
Sözcüklerin dize içindeki işlevlerini
somutlayabilmek ne güzeldi.
Oktay Rifat'ın Yaprak dergisinde
çıkan şiirlerinde, o yıllar sevilerek oku-
nan Fransız şairi Jacques Prevert'e
öykünerek ince yergi öğeleri kullan-
mayı sevdiği yaalmıştır. Ben de o ka-
nıdaydım. Oysa ABD'de yargılanan
Rosenberg'leri duyumsatan Telefon'-
da düşünsel olanla duygusalbğın, bi-
reysel olanla toplumsaÛığın bileşimini
yaratıyordu şairimiz. Ölüm cezası kar-
şısında bile onurlanndan bir şey yitir-
meyen kişiliklerinin uyandırdığı sevgi
ve hayranlık duygulannı insansal öğe-
lerle verirken abartıya düşmemişti.
Olayın altını çizmiyordu.
Hücrem şiirin zenginliği ile donandı.
Yeni çizgenler açıldı san kara duvar-
larda.
Yirmi alü yaşmdaydım. On bir, on
iki yıldır yazıyordum. Sorgulamaya
başladım bu yülan. Edebiyat adarru
kişiliğimi.
Ve 141,142. madde kabadayılanna
inat özgürlüğümün dumanı tütüyor-
du.
Hücreden cıkınca cezaeyi -özel bir
baskı yoksa- yaşamm kendısi gibi gelir
insana. Bir kurulu düzeni vardır. So-
luk aldığın hava değişmiş, mekân ge-
nişlemiştir. Görüş başlar. Zaman
zaman da olsa tepende gökyüzü. Gü-
neş. Denizleri çağnştıran bulutlara
bakar geleceği düşlersin.
Altmış seklzinci gün hücreden çıka-
nlıp cezaevine götürüldüğümde hava-
da adım atıyor gibıydım. Dört beş saat
sürdü bu şaşırmışlık, uyum bozuklu-
ğu. Sonra eskiden tanıdıklanmla, ilk
kez orada karşılaşüklanmla konuşur-
ken sesımi algılamakta güçlük çeki-
yordum. Başka uzaylardan geliyor
gibiydi sesim.
Avluya bırakılınca kimlerle karşı-
laşüm önce anımsamıyorum. Çevremi
alıverdiler. Herkesin en iyi, en sevecen,
en hesapsız kitapsız hallerini yaşadığı
zamanlardan biriydi belki.
Neden sonra Ahmet'i (Bilge) gör-
düm. Karşıyaka'dan çok iyi bildiğim
Ahmet'lik gitmemişti yüzünden. Göz-
leri karanlığa sıkışmış kalrruş ızlenimi-
ni uyandıranlann gözlerine benzemi-
yordu.
Güleç ve rahattı.
Bu rahatlıkla öteki rahatsızlığın ne-
relerden kaynaklandığını fcestiremez-
dim o zaman.
TELEFON
Gözlerin var ya çekik kara kara
Önce gözlerindi en güzel ışık
Beyaz dişlerindi bacaklann omuzun
Damab örtüde bir kase çorba gibi
Buğulu bir lezzettı kankocabk
Şimdi bir çınar yeşeriyor içimde
Bir şarkı söyleniyor uzun uzun
Hürnyetın rüzgarb bayrağı oldu
Bize yeten aydınbğı sevdamızın
Aman dayanamazsam ne etmeli
Bütün pencereler üstlerine açık
Kımler soyar çocuklan kimler örter
Biri on bir yaşında ötekı küçük
Ya anne diye bağınrsa uykusunda
Belki korkmuş belki de susamıştır
Geceleri su içmeye alışık
Çorap öyle mi giydirifir
don öyle mi bağlanır
Gömleği bir tuhafsarkıyor arkasında
Çocuklara bakma dayanınm
Gide gide çoğaldım halkım ben artık
Dağ taş kalababk kalabahk
Satarmıyım onlan
onlarda çocuklanm
Ben kadınım çocuklanmla vanm
Telefon nafile açmam seni
Söylemez dillerim yannla bağb
Tutmazparmaklanm kocamdan belli
Telefon benimki de anabk
Çocuklara bakma dayanınm
Sevgjydim önce bir çeşit incelik
Şimdi işe yanyorum kaba saba
Tuzlu bir deniz kokusu havada
Benimle başladı bu müthiş tazelik
Benimle yaklaşü güzel günler
O günlerin eşiğinde beni hatırlayın
Haürlayın onlann vahşetini
Her telefon cabşta kesık kesik
Oktay Rifat
SÜBJECEK
İSTANBUL ÜNtVERSİTESt
İŞLETME FAKÜLTEŞİİŞLETME
İKTİSADI ENSTİTÜSÜ'NDEN
Çeşitli eğitim programlanna aday Oğrenci kaydı devam ediyor.
YÖNETÎCtLİK ÇAĞINDA YAŞIYORUZ; diplomanız başan için
yeterli değüdir. Artık, 21. yüzyılın koşullanna göre eğitim görme zo-
nınluluğu vardır.
Ulkemizde, bu konudaki ihtiyacınıa en iyi şekilde "Yöneticilik Eği-
timinde 37 Yılhk Deneyimi" olan İŞLETME İKTİSADI ENSTİTU-
SÜ'nün aşağıdaki programlarından en az birine katılarak
sağlayabilirsiniz.'
I- GENEL İŞLETMECİLİK PROGRAMLARI: (1 akademik yü
sttreli)
1- İŞLETMECİLİK İHTİSAS PROGRAMI
(TOrkçe ve Ingilizce öğretim yapan gündüz ve gece bölümleri vardır)
2- İŞLETME İDARESİ PROGRAMI
(Yatılı, en az 5 yıllık pratık deneyim, 6 hafta süreli)
II- ÖZEL İŞLETMECİLİK PROGRAMLARI:
(Bu programlann Ingilizce ve Türkçe dillerinde 1 akademik yıl $ü-
reyle ögretira yapan gündüz ve gece bölümleri vardır.)
1- ULUSLARARASI İŞLETMECİLİK İHTİSAS PROGRAMI
(İngilizce)
2- FtNANSAL JCURULUŞLAR YÖNETİMİ İHTİSAS PROGRA-
MI (Türkçe ve İngilizce)
(Banka, Sigorta, Borsa, Sermaye Piyasası vbg.)
III- İNGİLİZ DİLİ KURSLARI
1- tngiliz dilinde ögretim yapan programlanmıza; işletme-iktisat
dallannda lisaasüstü programlara ve işhayatına tngilizce Htmriık ni-
teliginde 1 akademik yıl süreli işletme ağırhklı İngilizce Dil Kurslan-
mızm "Başlangıç" ve "Orta Düzey"lerine kayıtlar devam etmektedir.
Kontenjan dolmak üzere olduğundan adayların kesin kayıda hazır-
hklı gelmeleri rica oiunur.
KAYIT ŞATLARI:
1- Ihtisas Programlanna katılabilmck için en az 4 yıllık bir yüksek
öğretim kurumundan mezun olmak gerekir.
(1992 guz döneminde mezun olacaklar da aday kaydı yaptırabilirler)
2. Aday kaydı 15 Haziran 1992 tarihinde başlamış olup, 21 Ağus-
tos 1992 günü saat 17.00'de sona erecek, seçım sınavı 29 Ağustos 1992
Cumartesi günü saat 10.00'da yapılacaktır.
3. Aday kaydı için; 2 fotoğraf, Mezuniyet Belgesi ya da son sınıf-
ta bulunduguna ilişkin belge gerekir.
Daba fazla bilgi için: t.Û. işletme Fakültesi
tşletme Iktisadı Enstitüsü
34«50 Avcüar - İSTANBUL
Telefon: 591 44 91 - 591 39 64 - 590 14 27/217-218-219-220
Fax : 591 99 78
Basın: 34600
0ZE HER
7 GECE 8 GÜN
2.4<)0.000+KD\
Tam pansıyon + yol +
geziler -(eksı) harcayacağınız fîlmler
DQĞU KARADENİZ'e
YEŞIL YOLCULUK
Inebolu'dan Hopa'ya Karaderuz. Sarp kapısından
Kaçkarlar'a, Uzungöl'den Çamlıhemşin'e,
Ayder'den Kümbet'e dağların doruklannda yeşil
ötesi yolculuk Amasya'da tek Turk mumyası,
Hattuşaş'ta Hitit Uygarlığı, Anadolu Uygarlıklan
Müzesi, Ankara Kalesi'nde veda yemeği ve
buraya sığdıramadıklanmız.
PAMUKBANK'LA 12 AYA KADAR VADE
BAYBASÛS TURIZM
İSTANBUL ANKARA
338 86 61-33816 51 425 90 82-417 54 6"
îıeyahal Acentası İşletme Belge no 2149
BODRUM'DA KİRALIK DEVREMÜLK
8-22 Eylül (2kişi) 1.500.000.-TL
20Eylül-4Ekim(4 kişi)2000000.-
Turgut Reis Odak Tatil Köyü
yüzme havuzlu, deniz kenarı
Tel: 528 66 29
ANKARA 24. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ SAYIN
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
Esas No: 991/377
Karar No: 1992/395
Davacı Semra Ancıoğlu vekili tarafmdan davalı Fahrettin Ümit
Yalman aleyhine açılıp bitirilen ipotek fekkj davasında:
Mahkememizden verilen 18.6.1992 tarih 1991/377 esas, 1992/395
karar sayılı karan ile Kusadası tapusunun 20 pafta, 297 parsel Soğu-
cak Röyü köycivan mevkiindeki tarla üzerinde Fahrettin Ümit Yal-
man lehine konulmuş bulunan ipoteğin kaldınlmasma karar veril-
miş olduğundan, işbu karann gazetede ilanından itibaren yasaJ su-
resi içerisinde davalı Fahrettin Ümit Yaknan tarafmdan temyiz edil-
medigi takdirde kesınleşecegi husus- a u u teblığ oiunur.
Basın: 34827
ILAN
RİZE ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ
Esas No: 1992-95
Karar No: 1992-156
Davacı Ali Kopuz vekili tarafmdan davalı Lisa Maria Kopuz aley-
hine açılan boşanma davasımn duruşmalan sonunda verilen karar ge-
reğınce:
Davalı Lısa Maria Kopuz'un adresinin bilinmediği ve kendisine karar
tebliğ edilemediği anlaşıldığından Rize Merkez Pınarbaşı köyü kü-
tük 6. sayfa 24'de nüfusta kayıtlı Ali Kopuz ile evli Zelenda uyruklu
Lisa Maria Kopuz'un medeni yasasın 134. maddesi hükmü gereği bo-
şanmalanna karar verildiği karann gazetede yayınlandığı tanhten iti-
baren 15 günlük yasal süre içerisinde temyiz edilmediği takdirde hük-
mun kesinleşeceği karar tebliği yerine kain olmak üzere ilanen tebliğ
oiunur. 4.8.1992
Basın: 49504
BODRUM SULH HUKUK MAHKEMESİ
1990/521
Davacı Ayşe Akbaş vekili Avukat Onur Karaşin tarafmdan davalı-
lar Cevat Erkul ve 4 arkadaşı aleyhine Bodrum Eskiçeşme Mahallesi
20 ada, 1 parsel, Eskiçeşme Mahallesi 21 ada, 1 parsel nolu taşınmaz-
larla ilgili olarak mahkememize açılan ferağı icbar davasında;
Davalılardan Cevat Erkul'un adresi tespıt edilemedığınden dava di-
lekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş ve ilanen tebliğine karar
verılmiş bulunmakla;
İşbu davanın duruşma günü 6.10.1992 günü saat 14 olup adı geçen
davalırun gösterilen tarihte mabkememizde hazır bulunması veya ken-
disini vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde HUMK'nın 509-510. mad-
deleri uyarınca davaya gıyabında devam olunacağj ve dava dilekçesi
yerine kaim olmak üzere ilan oiunur. 29.7.1992
Basın: 34310
ANKARA/ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Doğa ve İnsan
Ören günleri Assos kıyılarında sona erer yaz aylannda.
Balkonda oturur, güneşi uğuıiarım. Şiirsel anlar yaşarım.
Assos'a gitmeyi düşlerim, turkuva;: sularda yüzmeyi. ön-
ceki gün b düş gerçekleşti. Assos sevdalısı bir dostum get-
di Ankara'dan. Ver elini Assos. Kadırga'da denize girmek
büyük mutluiuk gerçekten. Ege'nin mavisi başka burada.
İznik çinilerinin mavisini yaratan ustalar da bu sularda yüz-
dü beiki de... Su birden derinleşiyor, bir kulaç, bir kulaç
daha denizi yaşıyorsun tepeden tırnağa. Bizim koyda poy-
razlt günlerden sonra Assos'ta sessizliğin müziğini dinli-
yorum. Dalgalar çakıllara vuruyor, beyaz bir çizgi oluştu-
ruyor, o beyaz çizgi dağlarda yankılar yapıyor sonra; As-
sos'un mavi konseri bu! Korkarım gelecek yıllar dinleye-
meyeceğiz! Doğamızı hızla yitiriyoruz. Assos'un dokunut-
mazlığı da sona eriyor artık. Çok uyduruk yapılar yükse-
liyor! Bu mavi sular da kirlenecek yakında! Denizin say-
damlığını, dalgaların dağlara yansıyan şarkısını masal türü
dinleyecek çocuklar. Son yirmi yılda nice güzel gerçek,
masala dönüştü değii mi? Ailemizin küçüklerine güç an-
latıyorum kimi güzellikleri. Dinlerken tepki gosteriyor, ni-
ye resmini çekmedin diye kızıyorlar bana! Kaç albüm do-
lardı kimbilir. Çiftehavuzlar'dan başlayarak nerelere gelir-
di! örneğin Altınoluk'ta oksijen cenneti var. Ama eski Al-
tınoluk nerede? Son yıllardaki çarpık kentleşme cehen-
nem gorüntüsünde! O dizi apartmanları yükseltenler do-
ğayla hiçbir uyum düşünmemişler! Mimarlarımızın tepki-
si olmaz mı bu uyduruk yapılara? Cengiz Bektaş'ın kulak-
fârı çınlasın! Kaçanı yakalamak için Güre'de güzel bir sa-
vaşı var, ama sanırım yalnızlığı da... Belli değerlere bağ-
lananlar giderek yalnızlaşıyor ulkemizde. Ama ne çıkar, ya-
şamamız o değerlerle anlam kazanıyor değil mi?
• • •
Kadırga'nın çakıllarına uzanan iki kişi konuşurken kal-
bim çarptı o gün. Biri yaşlı, öteki orta yaşlı iki Istanbullu,
Bakırköy'de denize girerlermiş vaktiyle, biri cankurtaran-
mış delikanlılık çağında. "Para da almazdım, boğulanla-
rı kurtarmanın sevinci yeterdi" diyor. Paranın sağlayama-
dığı bir panrtıyla gülümsüyor! Beri yanımda da TV'de bir
gecede kazanılan milyonlardan söz ediiiyor! Dalgıçla soy-
leştik biraz. Birkaç yıldır Kadırga'da dinlendiklerini anlat-
tı. Küçük motelin mutfağını övdü bize. özellikle baklava-
yı. Oerin sularda yüzerek açltğımız da derinleşti anlaşılan,
lokantaya koştuk hemen, nar gibi barbunyalar yedik. Üç
barbunya otuz beş bin lira deniz kıyısında, ucuz mu, pa-
halı mı siz karar verin. Sonra baklava istedik. özelliğini
sordum garsona. "Yengenin baklavası, evde yapıyor" de-
di.
Yengeye teşekkür ettik. Behramkale'ye tırmandık son-
ra, aşağıya indik, çay içtik, Midilli'yi seyrettik, Safho'ya el
salladık. Bu güzel kıyılar vaktiyle nelere tanık olmuş de-
ğil mi? Güzelliklere, aşklara, öykülere. Kuşkusuz yine ola-
cak. Belki de her şey yeniden başlayacak. Çirkinleşme-
nin sınırı bitecek bir yerde.
Kadırga'da rastladığım İstanbullu, Bakırköy'den. Rorytf
dan denize giremediği için geliyor bu kıyılara. Hepimiz öy-
le değil mı, guzelım Boğaz ya da Marmara kırlenmeseydi
•Ege, Akdeniz yolları açılır mıydı İstanbullulara? Pekiyi bu-
raları kirlenince ne olacak? Nereye gideceğiz? Yabancı-
lar ülkemize geliyor bugün. Çevre kirlenmesi önlenmez-
se onlar da gelmez kuşkusuz. Turizme bağlanan umut-
lar da solar çok geçmeden. Yeşertme gücü de sevgiden
kaynaklanır her şeyden önce. Çevre bilinci; doğamızı, in-
sanımızı severek oluşur, derinleşir ancak. Sevmeyi bilme-
yenlere öğretmek hiç kolay değil, ama güçlüğü de aşmak
zorundayız. Sevenfer aşıyor, çevre kirienmesine karşı tepki
gösterenler belli bir duyariılığın oluştuğunu kanıtlıyorlar ül-
kemizin her köşesinde.
Galiba önce karar vermek gerekiyor, çevremizi seviyof
muyuz, doğamızı seviyor muyuz, denizimizi, dağlarımızı
seviyor muyuz?
Olanak bulursanız Assos'a gidin bir gün, Kuzey Ege
1
nin mavisini görün, derin sularda birkaç kulaç atın, doğayı
sevmeyi öğrenebilirsiniz, korumak özlemini çok derinden
duyabilirsiniz.
Doğa büyük öğretmen bence, insana çok şey öğretiyor.
Savaşmayı, barışmayı, direnmeyi, sevmeyi, sevginin üret-
kenliğini, sevgisizliğe duyulan küsküniüğü. Assos'a git-
mek armağan türü bir öneri okurlarıma. O mavi mutlulu-
ğu herkesin yaşamasını diliyorum. Yoksa bahcede bir
ağaç, evde bir saksı da bir şeyler öğretir insana. Sever-
seniz saksıda çiçekler güler değil mi, sevmezseniz küser,
boyunlannı bükerler. Menekşelerle konuşursanız mor mor
gülümserler. Çünkü onlar da dertleşmek, söyleşmek is-
ter. Doğa ve însan diyalogu sevgıyle gelışır geçmışten ge-
leceğe güzel ürünler verir. Kimi zaman gözlerimizden
utandığımız görüntüler de bu diyalogun kopukluğundan,
sevgiyle oluşmamasından kaynaklanıyor bence... Güzel
doğamız o diyalogu oluşturmayı d.ı bize öğretecek elbet
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Boğa güreşçisi. 2/
1leri gelenler... Yük-
sek ses, nara. 3/ Kö-
pek ve ineklere yedi-
rilmek için un ve ke-
pekle hazırlanan yi-
yecek... Etek ucuna
doğru genişleyen
giysi. 4/ Yapağıda
elde edilen, eczacı-
Iıkta ve parfümeride
kullanılan sarımtı-
rak renkte yağ. 5/
Eski Mısır inanışm-
da ölülerin koruyu-
cusu olan tann. 6/
Renyum elementinin simgesi... Bir
renk... Genellikle yakmak için kul-
lanılan iri saman. 7/ Bayındırlık...
Tavlada bir sayı. 8/ Adı hemen akla
gekneyen ufak ve değersiz şeyler için
kullanılan sözcük. 9/ Kullanma sü-
resi... Bir çeşit açılır kapanır perde.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ tşçi emeğinden mümkün olduğu
kadar fazla yararlanmayı hedef alan
bir üretim yöntemi. 2/ Ince dantel...
Halk edebiyatmda sekizlik hece ölçüsüyle yazılan bir şiir türü.
3/ Bir tür otomobil yarışı... Gözleri görmeyen. 4/ Hayvanlara
vumlan damga... Ağrı Dağı'na verilen bir başka ad. 5/ Kedi ya
da köpek yavrusu. 6/ Işviçre'de bir kent... Zttlfü Livaneli'nin
bir fîlmi. 7/ Yumurta biçiminde olan... Pokerde değişik renk-
lerdeki beşli diziye verilen ad. 8/ Mdih Cevdet Anday'ın, Yü-
suf Kurçenli tarafmdan Çlme de aktanlan romanı... Çin ve Ja-
ponya'da oynanan bir çeşit satranç. 9/ Budizm'in, Buddha'yla
tek vücut olmayı amaçlayan kolu... Bir maçın sayısal sonucu.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2 3 4 5 6
•
J HT
u
7 8 9
•
H
I
II • ıı
AYNADA(Aııılaı^2)
Mücap Ofluoğlu
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
ödemcii gönderilmez.