03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 25 HAZİRAN1992 PERŞEMBE DIZIYAZI Bâtçesi 249 milyar lira olan Kızılay'ın kasasına giren para öbüryandan yardım olarak çıkıyor Kızılay'ın gönlü de zeııgiıı, eli de BıJcanlar Kurulu'nun 4 Haziran 195. tarihli karanyla yürûrlüğe giren Tirdye Kızılay Derneği'nin tûzüğün- ddc temel prensipler, şu şekilde özet- lenror: "Bizler, insaniyetçilik, bağım- SIAL, birlik, evrensellik ve yardım mitssesesı karakterinin doğrultusun- da vanz. Türk Kıalayı, savaşta ve ba- nşta hiçbir din, dil, ırk, milliyet, siyasi göriş farkı gözetmeksizin, sûrekli ba- nş \e insan haysiyeti doğrultusunda, güvaı kazanarak, kanunlar ve kamu otortesi çerçevesinde, yaşamın korun- mas, ıstıraplann hafıfletilmesi için yardum ederiz." Ajnca, evrensellik diye sözü edilen özelik ise şöyle açıklanıyor: "tnsani- yetçı hukuk ilkelerine bağlı kalmak koşduyla, Milletlerarası Kızühaç ve Kızılay Birliği, tek tek tüm dünya Kı- zılhaç teşkilatlan, İslam ülkelerinin Kızılay dernekleri (Örneğin Suudi Arabistan, Ürdün) Kızılaslan ve Gü- neş Birliği (lran) gibi, aynı amacı taşı- yan kuruluşlarla, sürekli bağı vardır. . Gerektiğinde, tereddütsûzce işbirb'ği- ne girer ve ne kadar uzakta olursa ol- sun, ihtiyaç sahibi ülkeye yardım eder." 649 şubesi ve 33 dispanseriyle, yılda ,en az üç buçuk milyon insana ayakta 1 teşhis ve tedavi veren, 1991 itibanyla 6 milyar lira tutannda aynî (ilaç, giye- cek, yiyecek vb.) yardımım yurt için- deki gereksinen vatandaşlara sağla- • yan, 1991'de 14 milyar lirayı kapsayan dış yardımlan gerçekleştiren Türk Kı- züayı'nın en büyük gjrdi kaynaklan; ticari iştirakler, ticari ve smai işletme ğelirleriyle bağışlardan oluşuyor. "Varhğı zamanla sınırb olmayan Türkiye Kızılay Derneği, Tûrkiye cumhurbaşkanlannın yüksek himaye- leri altındadır" ibaresiyle, tûzüğünün ilk maddesini oluşturan Türk Kızılayı hakkında, Cumhurbaşkanı Turgui özal duygu ve düşüncelerini şöyle an- latıyor: "Kurulduğu ilk yıllardan itibaren. aziz milletimizin göğüslemek zorunda kaldığı birçok kanlı savaşta, eski adıy- la Hilaliahmer Cemiyeti üstün hizmet- ler vermiş, yüreklerimizi şükranla doldurmuştur. Dost, düşman deme- den yarab, hasta, esir askerlerin yardı- mına koşmuş, çilekeş insanlann gö- nüllerinde sevgi ve umut ufuklan açmaya çahşmıştır. Onun içindir ki, bizim kuşaklann hatıralannda ve ede- biyaümızda Hilaliahmer, hüzünlü bir gururun simgesidir." Türkiye'nin artık, eski yülann Tür- kiyesi olmadığını vurgulayan Cum- hurbaşkanı Turgut Ozal, dünyarun dört bir yanından gelen yoğun yardım lalepleri Jcarşısındakı düşüncelerini şöyle özetliyor: "Devletimiz güçlenmiş ve bugün kı- tanuzda yaşanan değişim sürecinin sanctlannı çeken ülkelere yardım elini uzatmakta tereddüt etmemiştir. Bal- "kanlar'da, Kafkasya'da, Orta Asya'- da, Irak'ta insanlann ıstıraplan ta- hanunül edılmez sınırlara ulaşmıştır. Bunun gibi Romanya, Bulgaristan ve . Balkan komşulanrnızda, Müslüman Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nde, Azerbaycan, Nahcivan ve Gürcistan'- da da, maalesef büyük sıkınülar ya- şanmaktadır. "lslam Kongresi sebebiyle gittiğim Senegalde, Uganda'dan Nijerya'ya kadar bütün üÛceler, bize gelerek yar- dım istemişlerdir. Bizden beklenen destek ve yardım tabıaüyla, çok yönlü ve büyük olabüir. Ama Türkiye, bu- gün ulaştığı konumda, bu yardımlara bigâne kalamaz. Tüm lalepler karşı- smda, bir güven müessesesi olan Türk Kjzılayı'na da, önemli görevler düşe- cektir." Halkın katkısı Savaşta, barışta, bir teyakkuz duru- munda, afette ya da dünyanın bir öte ucundaki yardım çağnsında, Türk Kı- zılayı'nın yüksek performansını, kaj- gaşalan düzene çevirmekteki becerisı- ni ifade eden Cumhurbaşkaru özal sözlerini şöyle sürdürüyor: "Türk Kı- zılayı her zaman halkının güven ve desteğini kazanmayı bilmiştir. Nite- kim, vstandaşlanmızm da, kuruma her gecen yıl daha ilgi ve destek verdik- leri biünmektedir. 1990 yılında halkın katkısı 5 milyar lira iken, 1991'de 10 milyara ulaşmışür. Ben bu başanyı her türlü faaliyetin önunde görürüm." Türk Kızılayı'nın Genel Başkaaı Dr. Kemal Demir, derneğin paraca özerk olmasanı savunurken, bunun daha rahat çabşma olanağı için şart ol- duğunu belirtiyor. Demir bu konudaki görüşleri şöyle dile getiriyor: "Biz devlet bütçesinden Kızılay a para konulmasım isteyeme- yiz. 50 milyar, 100 milyar lira gibi yar- dımlar konulsun, hayır, ben böyle bır talepte bulunamam. Çünkü bu bizi bağımlı kılar. Bizlere daha rahat çalış- marruz ve değerlendirme yapmamız için yardım edilsin, yeter. Şubelerimiz kendı ıhtıyaçlannı karşılasın, halktan aldığımızı halka daha çok verelim, da- ha çok hayır duası alabm, bu bizlerin en büyük ödülüdür." 249 milyar liralık bütçe iyi hoş da, Türk Kızılayı'nın mali yetkililerinin ve bilancolann gösterdiği o ki, para bir elden gelip öte yandan uçup gidiveri- yor. Personel ücretleri, tüketim mal alımlan. makine, tıbbi cihaz, araç, ge- reç vesair dernirbaş alımlan, inşaat ve proje giderleri, yardım ve bagışlar, ola- ğanüstü hal harcamalan. depo stokla- nndan yapılacak sarflar ve yardım malzemesi karşıbğı olan ayni harca- malar, yedek ödemeler ve gayrimen- kul abmlan derken, paranın kasayı ısıtmadığı anlaşılıyor. 1992 itibanyla sadece, tüketim malı ahmlanna (yakacak, elektrik, su, yiye- cek, röntgen fılmi, sıhhi malzeme, po- tasyum iyodür ve oyun kâğıdı gibi) 64 BİLMEDİĞİMİZ K I Z I L A Y GÜL ÖZBAYı Tı«w Kızılay Hizmet Binası'nın önünde, yardım almak için bekleşen yoksui kadm- lar. Birazdan kapı açılacak ve onlar da Kızılay'ın şefkatiyk tanışacak. milyar harcanması planlanmış du- rumda. Gene, personel giderleri için, 86 milyar lira harcanacak, muhtemel gayrimenkul alımlan için ise 700 mil- yon lira aynlmış. Nakdi yardımlarda (savaş, afet, güçsüzlük, sağlık yardımlanyla, eği- tim bursunu kapsıyor) kullanılacak ve haarda bekletilen miktar da 9.5 mil- DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR? 7992 yılında bütçesi, bir evvelki yıla oranla yüzde 55 artış gösteren ve 249 milyarı aşan Kızılay'ın gelir kaynaklan, tabir caızse, değirmeninin suyu, mali uzmanlarca şöyle belirtiliyor: 1) Nakdi bagışlar 2) Ticari Ifietme gelirteri 3)Sınailşl«tmegeiirieri 4)FaizlerveiştfraMer 5) DKier muMeltf geitrlar 6)KanMerkeziGellrieri 7) Gayri menfcul gelirteri 8) Ayni bağışiar ve stofc mal karşıltğı. GENEL TOPLAM: Para bağışı. hac sağlık hızmetı. OayanışmaVakfı hıssesı ve şartlı bağışlardır TOPLAM 16milyar23Omılyonlira. Buyük bır kısmı depo stoklarından ıthalden sağlanan oyun kâğıdı, rontgenfılmı, potasyum iyodur satışından ve bunların ek vergt gel ırlerın- den oluşuyor. TOPLAM-90 milyar lira Kızılay Maden Suyu satışından sağlanıyor TOPLAM 22 milyar 500 milyon lira. Bankalardakı dovız dahıl mevduatlardan ve ticari ışhraklerden oluşuyor TOPLAM-15 milyar 129 milyon 950 bın lira Şefkatpulu takvım satışı, atyarışları. butun şu- belerın gonderdıklerı yuzde40nısbetındekı ge- nel merkez payı, tahvıl, altın tlede! artışlarından meydana gelıyor. TOPLAM 6 milyar 99 milyon 600 bın lira 1992de hedeflenen kan mıktarı 450 bın unıte TOPLAM 46 milyar 795 milyon 300 bın lira Gayrı menkul sayısı 2 bın 344. Kırada olanlardan gelır sağlanıyor TOPLAM 4mılyar500mılyon120bınhra Toplam 47 milyar816 milyon lira 249 milyar 71 milyon lira yar lira civannda. Makine, tıbbi cihaz alımı için, ilk etapta kullanılan meblağ ise 7 milyar lira tutannda. Sakatlara yardım için özel olarak yaptınlan ma- lul iskemlesi ve protez oreanlanna, yı- hn ilk dört ayında yapılan harcama 300 milyon liraya ulaşıyor. İnşaat ve projelendirme masraflanna da 35 mil- yar lira fon aynldığı da, ilgjhlerce be- lirtiliyor Bagışlar birer imtihan notudur Kızılay Genel Başkanı Dr. Kemal Demir, derneği en mutlu eden gelir kaynağının bagışlar olduğunu ifade ediyor: "Aldığı bagışlar, her Kızılaya- nın birer imtihan notudur. Eğer benim vatandaşım. canının yongası malını alıp, Kızılay'ın kapısma geliyorsa, karşılıksız bağışlıyorsa, bunun değeri ölçülemeyecek seviyededir. Bize yılda ortalama 140 -150 gayrimenkul bagışı yapılıyor. Bugün için 2 bin 344 gayri- menkule sahibiz. Bunlardan 1244 ta- nesi arsa, 1000 adedı de binadır. Çocuklara, gençlere, yaşlılara Kızılay'ın, Ankara Altındağ, Ostim, Ulucanlar, Balıkesir ve Şanlıurfa'daki aşevleri. yoksui vatandaşlara günde üç öğün sıcak yemek çıkanyor. Yine, ba- şanh ama fakir öğrencilerin bannıp, okuyabilmeleri için Balıkesir, Bolu, Çan, Çankaya. Erzurum, Malkara, Narman, Samsun, Sınop, Şenkaya, Uzunköprü erkek yurtlanyla, Çanka- ya, Sinop kız yurtlart, yüzlerce öğrenci kapasitesiyle faaliyetlerini sürdürü- yor. Sıfır yaş ile okul öncesi çocuklannın yaşatılması, korunması ve eğitilmesini amaçlayan, toplam yedi kreş ve anao- kulunda ise 500 küçük çocuk bakılı- yor. Ankara, Istanbul Kartal, İstan- bul Küçükyalı, Istanbul Pendik anaokullanyla, Tekirdağ ve Urfa kreşleri orta halli ve cahşan annelerin cn büyük yardımcısı. Ayda 400 bin lira karşılıgında, tam gün, müdür, başöğ- retmen, pedagog öğretmenler ve staj- yer öğretmenler gözetiminde eğitilen, lngilizceden folklora, müzik ve tiyat- roya kadar bütün etkinlikleri taruyan çocuklann, tüm sağlık ve gelişim tab- lolan tek tek tutuluyor. Ülkemizde, bakıma muhtaç, yalnız yaşlılann en büyük sorunu olan, huzu- revi problemi ise Kızılay'da bile henüz tam çözüme ulaşmamış durumda... "Yaşlı konuk evleri" adı altında, Ak- çakoca, Bandırma, Edremit ve Yaka- ak'ta 201 yaşlı insan kapasitesiyle görev yapan bu kuruluşlann, diğer il- lerimize de süratle yayılması için pro- jelendirmeler sürüyor. Kızılay'uı bilinmeyen ük'leri Türk Kızılayı'nın Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hüseyin Tekin Sevil, halkımızın pek yakından bılmedıği ilkleri şöyle özetliyor: "ilk kez 1991 yı- hnda uygulanan ilk yardım temel eğiti- mini amaçlayan 31 kurstan, toplam 1618 mezun verdik. Gene aynı yü, sağ- lık gönüllüsü kurslanmızı altı kez tek- rarlayarak, 30 kişiyi mezun ettik. Şimdılik, İstanbul, Ankara, Izmir, Gölcük ve Eskişehir'de belli aralıklar- la tekrarlanan kurslara, bu bölgelerde- ki halkın sıcak yaklaşımı sebebiyle, kayıt kabulünde, sadece ilkokul mezu- niyetini esas tuttuk. Demeğin Girne, Mudanya, Murat- dağı, Pendik, Samsun, Van ve Eskişe- hir'deki, başanlı ama yoksui öğrenci- lerin istifadesine sunulan gençlık ve dinlenme kamplanndan bazılan ise 1981'den bu yana, daha anlamlı bir amaç için kullanıbyor. 1989, 1990 ve 1991 yıllannda, toplam 400, görme, ortopedik ve zihinsel özürlü çocuk, bu kamplarda konaklayarak, tüm tıbbi kontrolleri gerçekleştirildi. Kızılay Gençlik Müdürlüğü'nün verdiği bilgi- lere göre, dinlenme kamplanndan ya- rarlanacak özürlü ama başanlı öğren- cilerin seçimi, okuduklan okullann müdürlüklen. Milü Egitim Bakanbğı ve Kızılay Gençlik Müdürlüğü'nün ortaklaşa çahşması ve değerlendirme- siyle yapıhyor. Kızılay özel hemşirelik lisesi Türk Kızılayı, dispanserlerinde, kan merkezlerinde çalıştıracağı hemşirele- rini gene kendi adını taşıyan okulun- dan yetiştiriyor. 1925 yıhnda faaliyete gecen liseden, bugüne dek 2 bin 500 genç kız mesleğe atılmış ve ülkemizde ilk kez, Kızılay tarafından açılan özel hemşirelik lisesinde, günümüzde 171 öğrenci eğitim görüyor. Ortaokulu bi- tirdikten sonra, açılan sınavı kazanan ve dört yıl burslu okutulan hemşire adaylan, artık eskisi gibi dar gelirli ai- lelerden değil de, daha varlıklı aileler- den de geliyor. Mezuniyet sonrasında, Kızılay bün- yesinde çahşırken. yüksek tahsil yap- ma imkânlan da tanınan bu genç kız- lann mesleği seçişlerinde iki önemli etken olduğu bildiriliyor. Birincisi, kı- sa yoldan hayata atılmak, ikincisi ise üniforma taşımamn ayncalığı ve panl- üa... StRECEK 78 dönenıinin diğer öııleııı çabalaıı TÜRKİYE'DE SAĞLIK P O L İ T İ K A L A R I ITONGUC GÖRKER — 7 — 1978 döneminde diğer alanlarda da yoğun bir faaliyet vardı. tlaç sorununa eğilmek gerekiyordu. Endişeler, genel uygulama sırasında sigorta örgütünün ilaç harcamalannı ödemekte güçlükle karşılaşması noktasmda yoğunlaşı- yordu. Çünkü yürümekte olan SSK sağlık hizmetlerinin en büyük ödeme- leri ilaç harcamalanndan doğuyordu. Endişe edilen güçlük, kapsamın ge- nişlemesinden doğacak ilaç harcama- lan değildi elbette. Maliyet etkenlerini incelemek ve ucuza mal etme yollannı aramaku amaç. Yüksek harcama kalemlerinin, tek kuruluşta da varhğını sürdürecek SSK ilaç fabrikası eliyle üretilmesi de düşü- nülen önlemler arasındaydı. Bugün bu önlem SSK tarafından uygulanmaya devam edilmektedir. Maliyeti ve do- laylı olarak fiyatlan düşürme yöntem- leri saptandı ve Farmasötik Müstah- zar ve Maddeler Yasası yeniden hazır- lanarak tasan Millet Meclisi'ne sevkedildi. Atamalan takdirden çıkanp kadro kıstaslanna bağlayan bir yönetmelik tasansı hazırlandı, fakat politik gücün takdir yetkisini azaltan bu yöntem as- kıya alındı. O tarihlerde ellinci yüını doldurmuş olan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlannın Tara tcrasına Dair Ka- nun yeniden hazırlandı, fakat tasan haline gelebilecek prosedürü tamam- lama fırsatı bulunamadı. Tababet Uzmanhk Tüzüğü yeni bir anlayışla yeniden kaleme alındı, fakat bu çalışma da politik gücün endişeleri arasında uygulama şansını elde ede- medi. Sağlık meslek okullannda ıkili, hat- ta üçlü standartlara son verildi. Hem- şirelik ve ebelik tek türde eğitim prog- ramına bağlandı ve farklı eğitim uygulamalan ortadan kaldınldı. Tıbbi araç abmlannda standardi- zasyon çahşmalan yapıldı. Gerçekçi ihale yöntemleri ile ucuz alımlar plan- landı. Dönem içinde olanlann fızibili- teye önemli katkılan oldu. Dönemin bitiminden sonra yeni idareler tarafın- dan benimsenmedi. Sosyal Hizrnetler Yasası hazırlandı ve tasan haline getirildi. Bu çalışma, 78 dönemini izleyen döneınlerde de farkh anlayış içinde bile olsa devam et- ti ve yeni kuruluş, önce Sağlık Bakan- hğı içinde yapılandı, daha sonra da bağımsız fonksiyona kavuşturuldu. Bakanhğın isminin Sağlık Bakanlığı olarak değiştirilmesi hedefme ulaşıl- ması, geçtiğimiz birkaç yıl öncesinde gerçekîeşebildi. Tüm bu önlem çabalan sürdürülür- ken, sorunu kökünden çözmeye yöne- lik yasalar hazırlandı. Tek kuruluş yasalan Tek kuruluşun bir yasayla değil bir- kaç yasa ile gerçekleşme zorunluluğu, konunun yalnız r jağhk Bakanlığfnı değil, SSK'nın bağlı olduğu bakanlığı da ilgilendirmesi nedenine bağlıydı. Tek kuruluşun olabilmesi için öncelik- le Sağlık Bakanlığı'nın kuruluş yasası- nın değiştirilmesi, sonra da SSK içinde sağlık hizmetlerinin ayn bir kuruluş içinde toplanmasına olanak vermek üzere kapsam dışına çıkanlmasını sağ- layacak bir yasa değişiküği yapılması gerekiyordu. Önce Sağlık Bakanlığı'nın yeni ku- ruluş yasası hazırlandı. Yeni tasanya göre Teftiş Kurulu, Hukuk Müşavirli- ği, Özlük İşleri, Donaüm, Evrak ve Arşiv gibi destek hizmetlerini sağlayan müdürlükler sakb kalıyor, ancak genel müdürlüklerin sayısı denetim ve yöne- time katılma smırlan içinde saklı tutu- lacak ölçüde azalülıyordu. Yeni yasada kabul edilen dört genel müdürlükten, Sağlık Planlaması Ge- nel Müdürlüğü, Çevre Sağlığı Genel Müdürlüğü olarak ikisi. aynı zaman- da ayn yasayla kurulacak tek kurulu- şun yönetim ve karar organı içinde yer alıyorlar, genel planda en etkili rolü oynuyorlardı. Sağlık Planlaması Ge- nel Müdürlüğü sağlık enformasyon hizmetlerini, istatistik ve planlamaya esas yurtiçi ve dışı tüm bilgileri bir ara- ya getirecek ve her an bilgjlendirmeye hazır olacak bir organizasyon olarak düşünülmüştü. Çevre Sağlığı Çevre Sağlığı ise hizmet yükünün büyük bölümünü, uzaktan denetleye- ceği yeni kuruluşa bırakan Sağlık Ba- kanlığı'nın görevleri arasına katılmış- tı. Bu görev tüm bakanhklarla koordi- nasyon sağlamayı gerektiren, ülke gelişimi açısından başbakanın en ya- İun yardımahğını üstlenen bir nitelik- te olacakü. Yüksek Sağlık Şûrasfnın ismi Yüksek Sağlık Konseyi olarak değiştiriliyor, bakanlık müsteşanyla yeni kurulacak Toplum Sağlığı Genel Müdürlüğü'nün başındaki genel mü- dür, 11 üyeli konseyin doğal üyeleri arasına giriyordu. Uç hizmet ünitesinden en büyük hastaneye kadar zincirleme bir hizmet bütünü oluşturan, koruyucu ve tedavi hizmetlerini bir bütün olarak yürüten, ilaç kalite kontrolünü ve bazı ilaçlann üretimini yüklenen yeni kuruluşun ge- nel müdürleri. Sağlık Hizmetleri Ge- nel Müdürlüğü, Sağlık Eğkimi Genel Müdürlüğü ve İlaç Üretimi ve Deneti- mi Genel Müdürlüğü isimleri ile üç yönlü bir düzenleminin başında bulu- nacaklardı. özerk yönetim karar organı Yeni kurulacak özerk yönetimin ka- rar organı, 15 üyeden oluşacak yöne- tim kurulu olarak düşünüldü. Yeni kurumun üç genel müdürüyle Sağlık Bakanlığı'nın iki genel müdürü, kuru- lun tabii üyeleri olacaklardı. Yönetim kurulu başkanı ile iki üye Sağlık Ba- kanı'nın önerisi ile bir üye Maliye Bakam'nın önerisi ile Bakanlar Ku- rulu'nca atanacak, işçi kuruluşlan, kamu personeli kuruluşlan ve bağım- sız çahşanlar kuruluşlan ikişer üye ile yönetim kurulunda temsil edilecekler- di. Yeni kurumun kuruluş kanunuyla sigortalırun, eş ve çocuklannın tüm sağlık bakımlan üstleniliyor, koruyu- cu hizmetler kapsama ahnıyor, sağlık taramalanna katılmak zorunlu hale getiriliyordu. Tüm sigortalılar (tüm vatandaşlar) periyodık bakımlan yap- ürmadıklan takdirde bazı hak kayıp- lanna uğruyorlardı. Yeni kurumun hizmet üretmesi ve altyapıyı, uluslararası gerçekçi normla- ra ulaşürması hedefleniyor, var olan tüm özel sağlık kurumlanyla hekim, diş hekimi, eczane ve ebelerle sözleş- meler yapma yetkisi tanınıyordu. Sağlık sigortasının prim oranı yüzde 9 olarak uygun görülmüştü. Bu oranın yüzde 5'i işçi ve memurlarda işveren kurumca karşılanacak, yüzde 4'ü ise aybkla çabşanlara ait olacaktı. Bağım- sız çabşanlar ise yüzde 9'un tamamını ödeyeceklerdi. Gebri beürsiz kesimin primleri için gerekli toplam para ise genel bütçeden yüzde 7 dolaylannda pay aynlması gerektiğini gösteriyor- du. 1978 yıbnda Sağlık Bakanbğı'nın büyük ölçüde bir savaşım vererek 1979 bütçesinde Sağlık Bakanlığı pa- yını Türkıye'de ilk (ve son) kez yüzde 7'ye çıkartması, bu nedene bağbydı. Yasalann akıbeti Bu yasalar ne oldu? Bakanbklar arası koordinasyon sağlanamadığı için bir süre hükümet tasansı olarak gündeme gelemedi. Daha sonra ba- kanbkta bu hazırbklann yaratıcısı ola- rak bilinen teknik elemanlann istifa veya görevden alınma gibi nedenlerle birer birer dağıbnası sonucu sahipsiz kaldılar ve tozlu dosyalar arasında unutuldular. Ne hükümet olarak ne de ilgjb bakanlıklar olarak, esasen sa- hip çıkan veya neler yapılmak istendi- ğini öğrenmek isteyen yoktu. O tarihte var olan Sosyal Kanunlar Koordinasyon Kurulu'nun sayın baş- kanı prosedür gereği ilgi göstermiş ve bir kez iki bakanhğın teknik görevble- rini dinlemişti. Daha sonra bu kanun tasanlan hakkında "dehşct verici ideolojik hazırbklar" şekünde yorum yaptığını öğrenmiş ve bu tasanlann neresinin ideolojik olduğunu gerçek- ten anlayamamıştık. Tüm bu hazırbk- lar, ilerleyen zaman içinde cefakâr tam süre yasasının parçalan imişçesine za- man zaman konuşmalara konu oldu ve tam süre yasası sanki bir hizmet sis- temi yasası imişçesine ele alınıp "başa- nlı olamadığı" dedikodulan yapıldı. Oysa ne tam süre yasası bir hizmet sis- temini temsil ediyordu ne de bu yasa- lar hükümet gündemine girebilmışti. SÖIECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Tonguç Baba... (II Ismail Hakkı Tonguç'un ölümsüzlüğe göçmesinin dün 32. yıldönümüydü. Sabah, Cebeci'deki gömütü başında, akşamüstü de Ankara Sanat Kurumu'nda toplantılar yapıl- dı. Sabahki törene gidemedim. Tonguç'un gömütü başın- da Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Dursun Kut, Mahmut Makal, Ahmet Kurt, Doğan Gülmez, Ayyuk ErenberH, Ab- dı/llah Kaygısız, Nurten Özdemir, Veli Doğanay, Ariİe Er- kul bulunmuşlar. İki toplantıda konuşanlar ise Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Dursun Kut, Mahmut Makal, Ay- yuk Erenberk, Ahmet Kunt, HidayetTelli ile Abdullah Kay- gısız'dılar. Bundan bir süre önce ismail Hakkı Tonguç'un oğlu Erv gin Tonguç, 'öğretmen,Dünyası' dergisinde Tonguç'u an- latmıştı. Konuşma bana çok ilginç gelmişti. Engin Tonguç, bildiklerimi söylüyordu ama, onu dinlerken içim coşkuyla doluyordu. İçimden: - Ne şanslı kişiymişim, Tonguç'u yakından tanıma olana- ğım olmuş diyordum. Onu tanıdığımda, Vatan' gazetesinde, kendime göre deneyimli, Ankara basımna göre 'çiçeği burnunda' bir mu- habirdim. Vatan gazetesinin bürosu, Kızılay'da Inkılap Sokak'taydı V numaraydı. Şimdi, Cumhuriyet Bürosu da aynı sokakta, 19 numarada; aralarında elli metre ancak var. Zaman zaman kendi kendime gülerim: - 33 yılda, 50 metre yol gitmişim derim. Tonguç, hiç beklemediğim bir sırada, çıkar gelirdi: -Sen otur çalış, derdi, işini bitirince seninle bir yere gi- deceğiz... Heyecanlanırdım; o oturur, gazeteleri okur, ben kovala- dığım haberleri yazardım. Oradaki eski püskü ama, otu- runca gömülen fiyakalı koltuğa oturtamazdım. - Belki koltuk cezalıdır der, koltuğa değil, oradaki birtah- ta, arkalıksız sandalyeye otururdu Fıkrayı da anlatırdr. - Osmanlı bakanlarından biri, başbakandan bir yazıyla zılgıt gelince, zılgıtın kendisıne değil, koltuğa geldiğini söyler, o koltuğa oturmaz, 'Koltuk cezalı!' dermiş. Sizin koltuk da belki cezalıdır! Tonguç'a Köy Enstitülüler Ton- guç Baba' derlerdi. Engin Tonguç, Ismail Hakkı Tonguç'la ilgili şöyle diyor- du konuşmasında: "- Kişilerle tartışmaya girmeme özelliği, insanı isyan et- tirecekderecedeydi. Biz, çoktartışmasınıyapmışızdır, 'Bu saldırıları yapıyorlar, bir şey söyle!', Hayır, ben bu düzeye inmem, ben kişisel tartışmaya girmem; bunun Köy Ensti- tülerine hiçbir yararı olmaz, hatta bu ortamda zarar getirir" derdi. 'Bu düzeyde, bu koşullar içerısinde, mücadeleye girmem, bu mücadeleyi kabul etmem!' derdi. Bu, en önemli kişilik özelliklerinden bir tanesi. Ve söylediğim gi- bi, insanı isyan ettirecek dereceyi bulurdu bu. örneğin, Reşat Şemsettin Sirer, kaza geçirerek öldüğü zaman tep- kisisuoldu: - Zavallı Reşat! dedi. (Reşat Şemsettin Sirer, bir gün Tonguç'a, 'Senin belini kıracağım!' demişti. Beli kırılarak öldü!) Yani, belli bir düzeyin altına kesinlikle indirememişizdir. Bir ikinci özelliği, alçakgönüllü bir insandı. Gösterişten ke- sinlikle kaçınırdı. Işbaşında bulunduğu on yıl içerısinde-, gazetelerde adının geçmesi son derece enderdir, resmi hiç çıkmamıştır. Bu arada, sahıp çıkan insanlar var; 'bu işi (Köy Enstitüle- rini) biz bulduk' diyorlar. Sen kimsin?' diyorlar, falan. Bir gün onu sordum, dedim ki: - Böyle böyle diyorlar, hiçbir şey söylemıyorsun! - Bir şey anlatayım, dedi, Birinci Dünya Savaşı'nda Al- manlarla Ruslar savaşıyortar, Doğu cephesinde de bir Alman Mareşali var, Hindenburg, o Ruslara karşı büyük bir muharebeyi kazanıyor. Birinci Dünya Savaşı bitiyor; onun yanında bulunan generaller, 'Canım işte, ben filan hareketi yapmasaydım, falan kıtayı şöyle kullanmasay- dım, Hindenburg bunu kazanamazdı!' falan diye yazıyor- lar. Adam hiç sesini çıkarmıyor. En sonunda sormuşlar bir gün Hindenburg'a: - Sen ne diyorsun? diye gazeteciler: - Valla, diye karşılık vermiş Hindenburg, bu muharebeyi kimin kazandığını bilmiyorum, ama eğer yitirseydik, so- rumlu ben olacaktım! Bunu anlattı. Şimdi, bu tipik bir davranış biçimi, bu tür eleştirilere karşı. Yani, düşünce, fikir düzeyinde tutmak is- temiştir hep tartışmayı ve eleştirilere olan yanıtları. Ama, şu anlattığım örnek de gösteriyor ki. işin de bilincinde, yani yapılan işin sorumluluğunu taşımamn bilincinde. Bir şunu çok iyi biliyordu ve söylerdi: Dünyada bir eğitim sistemi gelip de o eğitim sistemini bu denli büyük ölçüde uygulan- ma olanağını bulabilmiş eğitimci çok az. Şimdi, koskoca- man eğitimci Pestalozzi, bir Isviçre köyünde 200 öğrencisi olan bir okul açmış, Kerschensteiner'da Almanya'da Bav- yera Cumhuriyeti'nde milli eğitim bakanlığı yapmış, çok kısa sürmüş çahşması, çünkü, arkasından 1918-19 yılların- daki Almanya'daki sosyalist ihtilal çıkıyor, deviriyorlar hatta, 'gerici' diye tutukluyorlar, Kerschensteiner çok az olanak bulmuş düşündüklerini uygulamak için. Sovyetler Birliği'ndeki Blonsky gibi, 'teknikum', iş okulu yöntemini getiren eğitimciler, onlar da istediklerini tam anlamıyla uygulayamamışlar. VeTürkıyede Köy Enstitüleri uygulaması bu bakımdan, bütün dünya eğitbilim tarihinin içerisinde, son derece özelliği olan bir siyasal güce dayanarak. o siyasal güçten yararlanarak çok geniş kapsamda uygulanabılmış bir sis- tem. Tonguç, bunun bilincindeydi ve onu söylerdi. - Bu olanağı bize veren cumhuriyettir, Atatürk rejimidir, Ismet Inönü'dür vs'dir derdi. onun bilincindeydi... BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Kırgızistan'ın baş- kenti... Italya'da bir ırmak. 2/ Anadolu L da, özellikle Doğu Karadeniz dağları- nın yüksek kesimle- rinde yaygın geçici kırsal yerleşme... Ka- dınlann kirpiklerini kıvırmak ve daha uzun göstermek için fırça ile sürdükleri yağlı sürme. 3/ İki ağaç arasına asılarak içine yatılan ağdan yapılmış yatak... Sı- nır nişanı. 4/ İlgec... Ermeni saz şa- irlerine verilen ad. 5/ Bir aydınlat- ma aracı... Borç ödeme. 6/ Din işle- rini devlet işlerine karıştırmayan... Olta ya da tuzağa konulan yem. 7/ Bir renk... Binalann önlerinde, üstü örtülü ve önü açık yer. 8/ Hintli ka- dınların ulusal giysisi... Yankı. 9/ Sevgide aldatma... Matematikte kul- lanılan sabit bir sayı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Toplum kurallanna aldınş etmeden günü gününe yaşayan varhksız yazar, sanatçı ya da aydın... Hatay ilinde bir ırmak. 2/ "Tann'nın kullan" demek ise de dilimizde "pek bol" anla- mında kullanılan sözcük. 3/ Güzel kokulu bir kavun cinsi... Rad- yumun simgesi. 4/ Satrançta bir taş... Cerahat. 5/ Bir işi yaptı- rabilme gücü... Baş çoban. 6/ Bir bağlaç... Peygamberleri Hud'u dinlemedikleri için Tann tarafından yok edilen kavim... Sani- yede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi. 7/ Kafes biçi- minde bir çeşit el işi. 8/ Güney Amerika'da bir ülke... Takım. 9/ Tabii, normal... Bir nota.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle