Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 25 HAZİRAN1992 PERŞEMBE
DIZIYAZI
Bâtçesi 249 milyar lira olan Kızılay'ın kasasına giren para öbüryandan yardım olarak çıkıyor
Kızılay'ın gönlü de zeııgiıı, eli de
BıJcanlar Kurulu'nun 4 Haziran
195. tarihli karanyla yürûrlüğe giren
Tirdye Kızılay Derneği'nin tûzüğün-
ddc temel prensipler, şu şekilde özet-
lenror: "Bizler, insaniyetçilik, bağım-
SIAL, birlik, evrensellik ve yardım
mitssesesı karakterinin doğrultusun-
da vanz. Türk Kıalayı, savaşta ve ba-
nşta hiçbir din, dil, ırk, milliyet, siyasi
göriş farkı gözetmeksizin, sûrekli ba-
nş \e insan haysiyeti doğrultusunda,
güvaı kazanarak, kanunlar ve kamu
otortesi çerçevesinde, yaşamın korun-
mas, ıstıraplann hafıfletilmesi için
yardum ederiz."
Ajnca, evrensellik diye sözü edilen
özelik ise şöyle açıklanıyor: "tnsani-
yetçı hukuk ilkelerine bağlı kalmak
koşduyla, Milletlerarası Kızühaç ve
Kızılay Birliği, tek tek tüm dünya Kı-
zılhaç teşkilatlan, İslam ülkelerinin
Kızılay dernekleri (Örneğin Suudi
Arabistan, Ürdün) Kızılaslan ve Gü-
neş Birliği (lran) gibi, aynı amacı taşı-
yan kuruluşlarla, sürekli bağı vardır.
. Gerektiğinde, tereddütsûzce işbirb'ği-
ne girer ve ne kadar uzakta olursa ol-
sun, ihtiyaç sahibi ülkeye yardım
eder."
649 şubesi ve 33 dispanseriyle, yılda
,en az üç buçuk milyon insana ayakta
1
teşhis ve tedavi veren, 1991 itibanyla 6
milyar lira tutannda aynî (ilaç, giye-
cek, yiyecek vb.) yardımım yurt için-
deki gereksinen vatandaşlara sağla-
• yan, 1991'de 14 milyar lirayı kapsayan
dış yardımlan gerçekleştiren Türk Kı-
züayı'nın en büyük gjrdi kaynaklan;
ticari iştirakler, ticari ve smai işletme
ğelirleriyle bağışlardan oluşuyor.
"Varhğı zamanla sınırb olmayan
Türkiye Kızılay Derneği, Tûrkiye
cumhurbaşkanlannın yüksek himaye-
leri altındadır" ibaresiyle, tûzüğünün
ilk maddesini oluşturan Türk Kızılayı
hakkında, Cumhurbaşkanı Turgui
özal duygu ve düşüncelerini şöyle an-
latıyor:
"Kurulduğu ilk yıllardan itibaren.
aziz milletimizin göğüslemek zorunda
kaldığı birçok kanlı savaşta, eski adıy-
la Hilaliahmer Cemiyeti üstün hizmet-
ler vermiş, yüreklerimizi şükranla
doldurmuştur. Dost, düşman deme-
den yarab, hasta, esir askerlerin yardı-
mına koşmuş, çilekeş insanlann gö-
nüllerinde sevgi ve umut ufuklan
açmaya çahşmıştır. Onun içindir ki,
bizim kuşaklann hatıralannda ve ede-
biyaümızda Hilaliahmer, hüzünlü bir
gururun simgesidir."
Türkiye'nin artık, eski yülann Tür-
kiyesi olmadığını vurgulayan Cum-
hurbaşkanı Turgut Ozal, dünyarun
dört bir yanından gelen yoğun yardım
lalepleri Jcarşısındakı düşüncelerini
şöyle özetliyor:
"Devletimiz güçlenmiş ve bugün kı-
tanuzda yaşanan değişim sürecinin
sanctlannı çeken ülkelere yardım elini
uzatmakta tereddüt etmemiştir. Bal-
"kanlar'da, Kafkasya'da, Orta Asya'-
da, Irak'ta insanlann ıstıraplan ta-
hanunül edılmez sınırlara ulaşmıştır.
Bunun gibi Romanya, Bulgaristan ve
. Balkan komşulanrnızda, Müslüman
Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nde,
Azerbaycan, Nahcivan ve Gürcistan'-
da da, maalesef büyük sıkınülar ya-
şanmaktadır.
"lslam Kongresi sebebiyle gittiğim
Senegalde, Uganda'dan Nijerya'ya
kadar bütün üÛceler, bize gelerek yar-
dım istemişlerdir. Bizden beklenen
destek ve yardım tabıaüyla, çok yönlü
ve büyük olabüir. Ama Türkiye, bu-
gün ulaştığı konumda, bu yardımlara
bigâne kalamaz. Tüm lalepler karşı-
smda, bir güven müessesesi olan Türk
Kjzılayı'na da, önemli görevler düşe-
cektir."
Halkın katkısı
Savaşta, barışta, bir teyakkuz duru-
munda, afette ya da dünyanın bir öte
ucundaki yardım çağnsında, Türk Kı-
zılayı'nın yüksek performansını, kaj-
gaşalan düzene çevirmekteki becerisı-
ni ifade eden Cumhurbaşkaru özal
sözlerini şöyle sürdürüyor: "Türk Kı-
zılayı her zaman halkının güven ve
desteğini kazanmayı bilmiştir. Nite-
kim, vstandaşlanmızm da, kuruma
her gecen yıl daha ilgi ve destek verdik-
leri biünmektedir. 1990 yılında halkın
katkısı 5 milyar lira iken, 1991'de 10
milyara ulaşmışür. Ben bu başanyı her
türlü faaliyetin önunde görürüm."
Türk Kızılayı'nın Genel Başkaaı
Dr. Kemal Demir, derneğin paraca
özerk olmasanı savunurken, bunun
daha rahat çabşma olanağı için şart ol-
duğunu belirtiyor.
Demir bu konudaki görüşleri şöyle
dile getiriyor: "Biz devlet bütçesinden
Kızılay a para konulmasım isteyeme-
yiz. 50 milyar, 100 milyar lira gibi yar-
dımlar konulsun, hayır, ben böyle bır
talepte bulunamam. Çünkü bu bizi
bağımlı kılar. Bizlere daha rahat çalış-
marruz ve değerlendirme yapmamız
için yardım edilsin, yeter. Şubelerimiz
kendı ıhtıyaçlannı karşılasın, halktan
aldığımızı halka daha çok verelim, da-
ha çok hayır duası alabm, bu bizlerin
en büyük ödülüdür."
249 milyar liralık bütçe iyi hoş da,
Türk Kızılayı'nın mali yetkililerinin ve
bilancolann gösterdiği o ki, para bir
elden gelip öte yandan uçup gidiveri-
yor. Personel ücretleri, tüketim mal
alımlan. makine, tıbbi cihaz, araç, ge-
reç vesair dernirbaş alımlan, inşaat ve
proje giderleri, yardım ve bagışlar, ola-
ğanüstü hal harcamalan. depo stokla-
nndan yapılacak sarflar ve yardım
malzemesi karşıbğı olan ayni harca-
malar, yedek ödemeler ve gayrimen-
kul abmlan derken, paranın kasayı
ısıtmadığı anlaşılıyor.
1992 itibanyla sadece, tüketim malı
ahmlanna (yakacak, elektrik, su, yiye-
cek, röntgen fılmi, sıhhi malzeme, po-
tasyum iyodür ve oyun kâğıdı gibi) 64
BİLMEDİĞİMİZ
K I Z I L A Y
GÜL ÖZBAYı
Tı«w
Kızılay Hizmet Binası'nın önünde, yardım almak için bekleşen yoksui kadm-
lar. Birazdan kapı açılacak ve onlar da Kızılay'ın şefkatiyk tanışacak.
milyar harcanması planlanmış du-
rumda. Gene, personel giderleri için,
86 milyar lira harcanacak, muhtemel
gayrimenkul alımlan için ise 700 mil-
yon lira aynlmış.
Nakdi yardımlarda (savaş, afet,
güçsüzlük, sağlık yardımlanyla, eği-
tim bursunu kapsıyor) kullanılacak ve
haarda bekletilen miktar da 9.5 mil-
DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR?
7992 yılında bütçesi, bir evvelki yıla oranla yüzde 55 artış gösteren
ve 249 milyarı aşan Kızılay'ın gelir kaynaklan, tabir caızse,
değirmeninin suyu, mali uzmanlarca şöyle belirtiliyor:
1) Nakdi bagışlar
2) Ticari Ifietme gelirteri
3)Sınailşl«tmegeiirieri
4)FaizlerveiştfraMer
5) DKier muMeltf geitrlar
6)KanMerkeziGellrieri
7) Gayri menfcul gelirteri
8) Ayni bağışiar ve stofc mal
karşıltğı.
GENEL TOPLAM:
Para bağışı. hac sağlık hızmetı.
OayanışmaVakfı hıssesı ve şartlı bağışlardır
TOPLAM 16milyar23Omılyonlira.
Buyük bır kısmı depo stoklarından ıthalden
sağlanan oyun kâğıdı, rontgenfılmı, potasyum
iyodur satışından ve bunların ek vergt gel ırlerın-
den oluşuyor.
TOPLAM-90 milyar lira
Kızılay Maden Suyu satışından sağlanıyor
TOPLAM 22 milyar 500 milyon lira.
Bankalardakı dovız dahıl mevduatlardan ve ticari
ışhraklerden oluşuyor
TOPLAM-15 milyar 129 milyon 950 bın lira
Şefkatpulu takvım satışı, atyarışları. butun şu-
belerın gonderdıklerı yuzde40nısbetındekı ge-
nel merkez payı, tahvıl, altın tlede! artışlarından
meydana gelıyor.
TOPLAM 6 milyar 99 milyon 600 bın lira
1992de hedeflenen kan mıktarı 450 bın unıte
TOPLAM 46 milyar 795 milyon 300 bın lira
Gayrı menkul sayısı 2 bın 344. Kırada olanlardan
gelır sağlanıyor
TOPLAM 4mılyar500mılyon120bınhra
Toplam 47 milyar816 milyon lira
249 milyar 71 milyon lira
yar lira civannda. Makine, tıbbi cihaz
alımı için, ilk etapta kullanılan meblağ
ise 7 milyar lira tutannda. Sakatlara
yardım için özel olarak yaptınlan ma-
lul iskemlesi ve protez oreanlanna, yı-
hn ilk dört ayında yapılan harcama
300 milyon liraya ulaşıyor. İnşaat ve
projelendirme masraflanna da 35 mil-
yar lira fon aynldığı da, ilgjhlerce be-
lirtiliyor
Bagışlar birer imtihan notudur
Kızılay Genel Başkanı Dr. Kemal
Demir, derneği en mutlu eden gelir
kaynağının bagışlar olduğunu ifade
ediyor: "Aldığı bagışlar, her Kızılaya-
nın birer imtihan notudur. Eğer benim
vatandaşım. canının yongası malını
alıp, Kızılay'ın kapısma geliyorsa,
karşılıksız bağışlıyorsa, bunun değeri
ölçülemeyecek seviyededir. Bize yılda
ortalama 140 -150 gayrimenkul bagışı
yapılıyor. Bugün için 2 bin 344 gayri-
menkule sahibiz. Bunlardan 1244 ta-
nesi arsa, 1000 adedı de binadır.
Çocuklara, gençlere, yaşlılara
Kızılay'ın, Ankara Altındağ, Ostim,
Ulucanlar, Balıkesir ve Şanlıurfa'daki
aşevleri. yoksui vatandaşlara günde üç
öğün sıcak yemek çıkanyor. Yine, ba-
şanh ama fakir öğrencilerin bannıp,
okuyabilmeleri için Balıkesir, Bolu,
Çan, Çankaya. Erzurum, Malkara,
Narman, Samsun, Sınop, Şenkaya,
Uzunköprü erkek yurtlanyla, Çanka-
ya, Sinop kız yurtlart, yüzlerce öğrenci
kapasitesiyle faaliyetlerini sürdürü-
yor.
Sıfır yaş ile okul öncesi çocuklannın
yaşatılması, korunması ve eğitilmesini
amaçlayan, toplam yedi kreş ve anao-
kulunda ise 500 küçük çocuk bakılı-
yor. Ankara, Istanbul Kartal, İstan-
bul Küçükyalı, Istanbul Pendik
anaokullanyla, Tekirdağ ve Urfa
kreşleri orta halli ve cahşan annelerin
cn büyük yardımcısı. Ayda 400 bin lira
karşılıgında, tam gün, müdür, başöğ-
retmen, pedagog öğretmenler ve staj-
yer öğretmenler gözetiminde eğitilen,
lngilizceden folklora, müzik ve tiyat-
roya kadar bütün etkinlikleri taruyan
çocuklann, tüm sağlık ve gelişim tab-
lolan tek tek tutuluyor.
Ülkemizde, bakıma muhtaç, yalnız
yaşlılann en büyük sorunu olan, huzu-
revi problemi ise Kızılay'da bile henüz
tam çözüme ulaşmamış durumda...
"Yaşlı konuk evleri" adı altında, Ak-
çakoca, Bandırma, Edremit ve Yaka-
ak'ta 201 yaşlı insan kapasitesiyle
görev yapan bu kuruluşlann, diğer il-
lerimize de süratle yayılması için pro-
jelendirmeler sürüyor.
Kızılay'uı bilinmeyen ük'leri
Türk Kızılayı'nın Genel Müdür
Yardımcısı Dr. Hüseyin Tekin Sevil,
halkımızın pek yakından bılmedıği
ilkleri şöyle özetliyor: "ilk kez 1991 yı-
hnda uygulanan ilk yardım temel eğiti-
mini amaçlayan 31 kurstan, toplam
1618 mezun verdik. Gene aynı yü, sağ-
lık gönüllüsü kurslanmızı altı kez tek-
rarlayarak, 30 kişiyi mezun ettik.
Şimdılik, İstanbul, Ankara, Izmir,
Gölcük ve Eskişehir'de belli aralıklar-
la tekrarlanan kurslara, bu bölgelerde-
ki halkın sıcak yaklaşımı sebebiyle,
kayıt kabulünde, sadece ilkokul mezu-
niyetini esas tuttuk.
Demeğin Girne, Mudanya, Murat-
dağı, Pendik, Samsun, Van ve Eskişe-
hir'deki, başanlı ama yoksui öğrenci-
lerin istifadesine sunulan gençlık ve
dinlenme kamplanndan bazılan ise
1981'den bu yana, daha anlamlı bir
amaç için kullanıbyor. 1989, 1990 ve
1991 yıllannda, toplam 400, görme,
ortopedik ve zihinsel özürlü çocuk, bu
kamplarda konaklayarak, tüm tıbbi
kontrolleri gerçekleştirildi. Kızılay
Gençlik Müdürlüğü'nün verdiği bilgi-
lere göre, dinlenme kamplanndan ya-
rarlanacak özürlü ama başanlı öğren-
cilerin seçimi, okuduklan okullann
müdürlüklen. Milü Egitim Bakanbğı
ve Kızılay Gençlik Müdürlüğü'nün
ortaklaşa çahşması ve değerlendirme-
siyle yapıhyor.
Kızılay özel hemşirelik lisesi
Türk Kızılayı, dispanserlerinde, kan
merkezlerinde çalıştıracağı hemşirele-
rini gene kendi adını taşıyan okulun-
dan yetiştiriyor. 1925 yıhnda faaliyete
gecen liseden, bugüne dek 2 bin 500
genç kız mesleğe atılmış ve ülkemizde
ilk kez, Kızılay tarafından açılan özel
hemşirelik lisesinde, günümüzde 171
öğrenci eğitim görüyor. Ortaokulu bi-
tirdikten sonra, açılan sınavı kazanan
ve dört yıl burslu okutulan hemşire
adaylan, artık eskisi gibi dar gelirli ai-
lelerden değil de, daha varlıklı aileler-
den de geliyor.
Mezuniyet sonrasında, Kızılay bün-
yesinde çahşırken. yüksek tahsil yap-
ma imkânlan da tanınan bu genç kız-
lann mesleği seçişlerinde iki önemli
etken olduğu bildiriliyor. Birincisi, kı-
sa yoldan hayata atılmak, ikincisi ise
üniforma taşımamn ayncalığı ve panl-
üa...
StRECEK
78 dönenıinin diğer öııleııı çabalaıı
TÜRKİYE'DE SAĞLIK
P O L İ T İ K A L A R I
ITONGUC GÖRKER
— 7 —
1978 döneminde diğer alanlarda da
yoğun bir faaliyet vardı. tlaç sorununa
eğilmek gerekiyordu. Endişeler, genel
uygulama sırasında sigorta örgütünün
ilaç harcamalannı ödemekte güçlükle
karşılaşması noktasmda yoğunlaşı-
yordu. Çünkü yürümekte olan SSK
sağlık hizmetlerinin en büyük ödeme-
leri ilaç harcamalanndan doğuyordu.
Endişe edilen güçlük, kapsamın ge-
nişlemesinden doğacak ilaç harcama-
lan değildi elbette. Maliyet etkenlerini
incelemek ve ucuza mal etme yollannı
aramaku amaç.
Yüksek harcama kalemlerinin, tek
kuruluşta da varhğını sürdürecek SSK
ilaç fabrikası eliyle üretilmesi de düşü-
nülen önlemler arasındaydı. Bugün bu
önlem SSK tarafından uygulanmaya
devam edilmektedir. Maliyeti ve do-
laylı olarak fiyatlan düşürme yöntem-
leri saptandı ve Farmasötik Müstah-
zar ve Maddeler Yasası yeniden hazır-
lanarak tasan Millet Meclisi'ne
sevkedildi.
Atamalan takdirden çıkanp kadro
kıstaslanna bağlayan bir yönetmelik
tasansı hazırlandı, fakat politik gücün
takdir yetkisini azaltan bu yöntem as-
kıya alındı.
O tarihlerde ellinci yüını doldurmuş
olan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlannın Tara tcrasına Dair Ka-
nun yeniden hazırlandı, fakat tasan
haline gelebilecek prosedürü tamam-
lama fırsatı bulunamadı.
Tababet Uzmanhk Tüzüğü yeni bir
anlayışla yeniden kaleme alındı, fakat
bu çalışma da politik gücün endişeleri
arasında uygulama şansını elde ede-
medi.
Sağlık meslek okullannda ıkili, hat-
ta üçlü standartlara son verildi. Hem-
şirelik ve ebelik tek türde eğitim prog-
ramına bağlandı ve farklı eğitim
uygulamalan ortadan kaldınldı.
Tıbbi araç abmlannda standardi-
zasyon çahşmalan yapıldı. Gerçekçi
ihale yöntemleri ile ucuz alımlar plan-
landı. Dönem içinde olanlann fızibili-
teye önemli katkılan oldu. Dönemin
bitiminden sonra yeni idareler tarafın-
dan benimsenmedi.
Sosyal Hizrnetler Yasası hazırlandı
ve tasan haline getirildi. Bu çalışma,
78 dönemini izleyen döneınlerde de
farkh anlayış içinde bile olsa devam et-
ti ve yeni kuruluş, önce Sağlık Bakan-
hğı içinde yapılandı, daha sonra da
bağımsız fonksiyona kavuşturuldu.
Bakanhğın isminin Sağlık Bakanlığı
olarak değiştirilmesi hedefme ulaşıl-
ması, geçtiğimiz birkaç yıl öncesinde
gerçekîeşebildi.
Tüm bu önlem çabalan sürdürülür-
ken, sorunu kökünden çözmeye yöne-
lik yasalar hazırlandı.
Tek kuruluş yasalan
Tek kuruluşun bir yasayla değil bir-
kaç yasa ile gerçekleşme zorunluluğu,
konunun yalnız
r
jağhk Bakanlığfnı
değil, SSK'nın bağlı olduğu bakanlığı
da ilgilendirmesi nedenine bağlıydı.
Tek kuruluşun olabilmesi için öncelik-
le Sağlık Bakanlığı'nın kuruluş yasası-
nın değiştirilmesi, sonra da SSK içinde
sağlık hizmetlerinin ayn bir kuruluş
içinde toplanmasına olanak vermek
üzere kapsam dışına çıkanlmasını sağ-
layacak bir yasa değişiküği yapılması
gerekiyordu.
Önce Sağlık Bakanlığı'nın yeni ku-
ruluş yasası hazırlandı. Yeni tasanya
göre Teftiş Kurulu, Hukuk Müşavirli-
ği, Özlük İşleri, Donaüm, Evrak ve
Arşiv gibi destek hizmetlerini sağlayan
müdürlükler sakb kalıyor, ancak genel
müdürlüklerin sayısı denetim ve yöne-
time katılma smırlan içinde saklı tutu-
lacak ölçüde azalülıyordu.
Yeni yasada kabul edilen dört genel
müdürlükten, Sağlık Planlaması Ge-
nel Müdürlüğü, Çevre Sağlığı Genel
Müdürlüğü olarak ikisi. aynı zaman-
da ayn yasayla kurulacak tek kurulu-
şun yönetim ve karar organı içinde yer
alıyorlar, genel planda en etkili rolü
oynuyorlardı. Sağlık Planlaması Ge-
nel Müdürlüğü sağlık enformasyon
hizmetlerini, istatistik ve planlamaya
esas yurtiçi ve dışı tüm bilgileri bir ara-
ya getirecek ve her an bilgjlendirmeye
hazır olacak bir organizasyon olarak
düşünülmüştü.
Çevre Sağlığı
Çevre Sağlığı ise hizmet yükünün
büyük bölümünü, uzaktan denetleye-
ceği yeni kuruluşa bırakan Sağlık Ba-
kanlığı'nın görevleri arasına katılmış-
tı. Bu görev tüm bakanhklarla koordi-
nasyon sağlamayı gerektiren, ülke
gelişimi açısından başbakanın en ya-
İun yardımahğını üstlenen bir nitelik-
te olacakü. Yüksek Sağlık Şûrasfnın
ismi Yüksek Sağlık Konseyi olarak
değiştiriliyor, bakanlık müsteşanyla
yeni kurulacak Toplum Sağlığı Genel
Müdürlüğü'nün başındaki genel mü-
dür, 11 üyeli konseyin doğal üyeleri
arasına giriyordu.
Uç hizmet ünitesinden en büyük
hastaneye kadar zincirleme bir hizmet
bütünü oluşturan, koruyucu ve tedavi
hizmetlerini bir bütün olarak yürüten,
ilaç kalite kontrolünü ve bazı ilaçlann
üretimini yüklenen yeni kuruluşun ge-
nel müdürleri. Sağlık Hizmetleri Ge-
nel Müdürlüğü, Sağlık Eğkimi Genel
Müdürlüğü ve İlaç Üretimi ve Deneti-
mi Genel Müdürlüğü isimleri ile üç
yönlü bir düzenleminin başında bulu-
nacaklardı.
özerk yönetim karar organı
Yeni kurulacak özerk yönetimin ka-
rar organı, 15 üyeden oluşacak yöne-
tim kurulu olarak düşünüldü. Yeni
kurumun üç genel müdürüyle Sağlık
Bakanlığı'nın iki genel müdürü, kuru-
lun tabii üyeleri olacaklardı. Yönetim
kurulu başkanı ile iki üye Sağlık Ba-
kanı'nın önerisi ile bir üye Maliye
Bakam'nın önerisi ile Bakanlar Ku-
rulu'nca atanacak, işçi kuruluşlan,
kamu personeli kuruluşlan ve bağım-
sız çahşanlar kuruluşlan ikişer üye ile
yönetim kurulunda temsil edilecekler-
di.
Yeni kurumun kuruluş kanunuyla
sigortalırun, eş ve çocuklannın tüm
sağlık bakımlan üstleniliyor, koruyu-
cu hizmetler kapsama ahnıyor, sağlık
taramalanna katılmak zorunlu hale
getiriliyordu. Tüm sigortalılar (tüm
vatandaşlar) periyodık bakımlan yap-
ürmadıklan takdirde bazı hak kayıp-
lanna uğruyorlardı.
Yeni kurumun hizmet üretmesi ve
altyapıyı, uluslararası gerçekçi normla-
ra ulaşürması hedefleniyor, var olan
tüm özel sağlık kurumlanyla hekim,
diş hekimi, eczane ve ebelerle sözleş-
meler yapma yetkisi tanınıyordu.
Sağlık sigortasının prim oranı yüzde
9 olarak uygun görülmüştü. Bu oranın
yüzde 5'i işçi ve memurlarda işveren
kurumca karşılanacak, yüzde 4'ü ise
aybkla çabşanlara ait olacaktı. Bağım-
sız çabşanlar ise yüzde 9'un tamamını
ödeyeceklerdi. Gebri beürsiz kesimin
primleri için gerekli toplam para ise
genel bütçeden yüzde 7 dolaylannda
pay aynlması gerektiğini gösteriyor-
du. 1978 yıbnda Sağlık Bakanbğı'nın
büyük ölçüde bir savaşım vererek
1979 bütçesinde Sağlık Bakanlığı pa-
yını Türkıye'de ilk (ve son) kez yüzde
7'ye çıkartması, bu nedene bağbydı.
Yasalann akıbeti
Bu yasalar ne oldu? Bakanbklar
arası koordinasyon sağlanamadığı
için bir süre hükümet tasansı olarak
gündeme gelemedi. Daha sonra ba-
kanbkta bu hazırbklann yaratıcısı ola-
rak bilinen teknik elemanlann istifa
veya görevden alınma gibi nedenlerle
birer birer dağıbnası sonucu sahipsiz
kaldılar ve tozlu dosyalar arasında
unutuldular. Ne hükümet olarak ne
de ilgjb bakanlıklar olarak, esasen sa-
hip çıkan veya neler yapılmak istendi-
ğini öğrenmek isteyen yoktu.
O tarihte var olan Sosyal Kanunlar
Koordinasyon Kurulu'nun sayın baş-
kanı prosedür gereği ilgi göstermiş ve
bir kez iki bakanhğın teknik görevble-
rini dinlemişti. Daha sonra bu kanun
tasanlan hakkında "dehşct verici
ideolojik hazırbklar" şekünde yorum
yaptığını öğrenmiş ve bu tasanlann
neresinin ideolojik olduğunu gerçek-
ten anlayamamıştık. Tüm bu hazırbk-
lar, ilerleyen zaman içinde cefakâr tam
süre yasasının parçalan imişçesine za-
man zaman konuşmalara konu oldu
ve tam süre yasası sanki bir hizmet sis-
temi yasası imişçesine ele alınıp "başa-
nlı olamadığı" dedikodulan yapıldı.
Oysa ne tam süre yasası bir hizmet sis-
temini temsil ediyordu ne de bu yasa-
lar hükümet gündemine girebilmışti.
SÖIECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Tonguç Baba... (II
Ismail Hakkı Tonguç'un ölümsüzlüğe göçmesinin dün
32. yıldönümüydü. Sabah, Cebeci'deki gömütü başında,
akşamüstü de Ankara Sanat Kurumu'nda toplantılar yapıl-
dı. Sabahki törene gidemedim. Tonguç'un gömütü başın-
da Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Dursun Kut, Mahmut
Makal, Ahmet Kurt, Doğan Gülmez, Ayyuk ErenberH, Ab-
dı/llah Kaygısız, Nurten Özdemir, Veli Doğanay, Ariİe Er-
kul bulunmuşlar. İki toplantıda konuşanlar ise Mustafa
Gazalcı, Niyazi Altunya, Dursun Kut, Mahmut Makal, Ay-
yuk Erenberk, Ahmet Kunt, HidayetTelli ile Abdullah Kay-
gısız'dılar.
Bundan bir süre önce ismail Hakkı Tonguç'un oğlu Erv
gin Tonguç, 'öğretmen,Dünyası' dergisinde Tonguç'u an-
latmıştı. Konuşma bana çok ilginç gelmişti. Engin Tonguç,
bildiklerimi söylüyordu ama, onu dinlerken içim coşkuyla
doluyordu. İçimden:
- Ne şanslı kişiymişim, Tonguç'u yakından tanıma olana-
ğım olmuş diyordum.
Onu tanıdığımda, Vatan' gazetesinde, kendime göre
deneyimli, Ankara basımna göre 'çiçeği burnunda' bir mu-
habirdim. Vatan gazetesinin bürosu, Kızılay'da Inkılap
Sokak'taydı V numaraydı. Şimdi, Cumhuriyet Bürosu da
aynı sokakta, 19 numarada; aralarında elli metre ancak
var. Zaman zaman kendi kendime gülerim:
- 33 yılda, 50 metre yol gitmişim derim.
Tonguç, hiç beklemediğim bir sırada, çıkar gelirdi:
-Sen otur çalış, derdi, işini bitirince seninle bir yere gi-
deceğiz...
Heyecanlanırdım; o oturur, gazeteleri okur, ben kovala-
dığım haberleri yazardım. Oradaki eski püskü ama, otu-
runca gömülen fiyakalı koltuğa oturtamazdım.
- Belki koltuk cezalıdır der, koltuğa değil, oradaki birtah-
ta, arkalıksız sandalyeye otururdu Fıkrayı da anlatırdr.
- Osmanlı bakanlarından biri, başbakandan bir yazıyla
zılgıt gelince, zılgıtın kendisıne değil, koltuğa geldiğini
söyler, o koltuğa oturmaz, 'Koltuk cezalı!' dermiş. Sizin
koltuk da belki cezalıdır! Tonguç'a Köy Enstitülüler Ton-
guç Baba' derlerdi.
Engin Tonguç, Ismail Hakkı Tonguç'la ilgili şöyle diyor-
du konuşmasında:
"- Kişilerle tartışmaya girmeme özelliği, insanı isyan et-
tirecekderecedeydi. Biz, çoktartışmasınıyapmışızdır, 'Bu
saldırıları yapıyorlar, bir şey söyle!', Hayır, ben bu düzeye
inmem, ben kişisel tartışmaya girmem; bunun Köy Ensti-
tülerine hiçbir yararı olmaz, hatta bu ortamda zarar getirir"
derdi. 'Bu düzeyde, bu koşullar içerısinde, mücadeleye
girmem, bu mücadeleyi kabul etmem!' derdi. Bu, en
önemli kişilik özelliklerinden bir tanesi. Ve söylediğim gi-
bi, insanı isyan ettirecek dereceyi bulurdu bu. örneğin,
Reşat Şemsettin Sirer, kaza geçirerek öldüğü zaman tep-
kisisuoldu:
- Zavallı Reşat! dedi. (Reşat Şemsettin Sirer, bir gün
Tonguç'a, 'Senin belini kıracağım!' demişti. Beli kırılarak
öldü!)
Yani, belli bir düzeyin altına kesinlikle indirememişizdir.
Bir ikinci özelliği, alçakgönüllü bir insandı. Gösterişten ke-
sinlikle kaçınırdı. Işbaşında bulunduğu on yıl içerısinde-,
gazetelerde adının geçmesi son derece enderdir, resmi
hiç çıkmamıştır.
Bu arada, sahıp çıkan insanlar var; 'bu işi (Köy Enstitüle-
rini) biz bulduk' diyorlar. Sen kimsin?' diyorlar, falan. Bir
gün onu sordum, dedim ki:
- Böyle böyle diyorlar, hiçbir şey söylemıyorsun!
- Bir şey anlatayım, dedi, Birinci Dünya Savaşı'nda Al-
manlarla Ruslar savaşıyortar, Doğu cephesinde de bir
Alman Mareşali var, Hindenburg, o Ruslara karşı büyük
bir muharebeyi kazanıyor. Birinci Dünya Savaşı bitiyor;
onun yanında bulunan generaller, 'Canım işte, ben filan
hareketi yapmasaydım, falan kıtayı şöyle kullanmasay-
dım, Hindenburg bunu kazanamazdı!' falan diye yazıyor-
lar. Adam hiç sesini çıkarmıyor. En sonunda sormuşlar bir
gün Hindenburg'a:
- Sen ne diyorsun? diye gazeteciler:
- Valla, diye karşılık vermiş Hindenburg, bu muharebeyi
kimin kazandığını bilmiyorum, ama eğer yitirseydik, so-
rumlu ben olacaktım!
Bunu anlattı. Şimdi, bu tipik bir davranış biçimi, bu tür
eleştirilere karşı. Yani, düşünce, fikir düzeyinde tutmak is-
temiştir hep tartışmayı ve eleştirilere olan yanıtları. Ama,
şu anlattığım örnek de gösteriyor ki. işin de bilincinde, yani
yapılan işin sorumluluğunu taşımamn bilincinde. Bir şunu
çok iyi biliyordu ve söylerdi: Dünyada bir eğitim sistemi
gelip de o eğitim sistemini bu denli büyük ölçüde uygulan-
ma olanağını bulabilmiş eğitimci çok az. Şimdi, koskoca-
man eğitimci Pestalozzi, bir Isviçre köyünde 200 öğrencisi
olan bir okul açmış, Kerschensteiner'da Almanya'da Bav-
yera Cumhuriyeti'nde milli eğitim bakanlığı yapmış, çok
kısa sürmüş çahşması, çünkü, arkasından 1918-19 yılların-
daki Almanya'daki sosyalist ihtilal çıkıyor, deviriyorlar
hatta, 'gerici' diye tutukluyorlar, Kerschensteiner çok az
olanak bulmuş düşündüklerini uygulamak için. Sovyetler
Birliği'ndeki Blonsky gibi, 'teknikum', iş okulu yöntemini
getiren eğitimciler, onlar da istediklerini tam anlamıyla
uygulayamamışlar.
VeTürkıyede Köy Enstitüleri uygulaması bu bakımdan,
bütün dünya eğitbilim tarihinin içerisinde, son derece
özelliği olan bir siyasal güce dayanarak. o siyasal güçten
yararlanarak çok geniş kapsamda uygulanabılmış bir sis-
tem. Tonguç, bunun bilincindeydi ve onu söylerdi.
- Bu olanağı bize veren cumhuriyettir, Atatürk rejimidir,
Ismet Inönü'dür vs'dir derdi. onun bilincindeydi...
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Kırgızistan'ın baş-
kenti... Italya'da bir
ırmak. 2/ Anadolu
L
da, özellikle Doğu
Karadeniz dağları-
nın yüksek kesimle-
rinde yaygın geçici
kırsal yerleşme... Ka-
dınlann kirpiklerini
kıvırmak ve daha
uzun göstermek için
fırça ile sürdükleri
yağlı sürme. 3/ İki
ağaç arasına asılarak
içine yatılan ağdan
yapılmış yatak... Sı-
nır nişanı. 4/ İlgec... Ermeni saz şa-
irlerine verilen ad. 5/ Bir aydınlat-
ma aracı... Borç ödeme. 6/ Din işle-
rini devlet işlerine karıştırmayan...
Olta ya da tuzağa konulan yem. 7/
Bir renk... Binalann önlerinde, üstü
örtülü ve önü açık yer. 8/ Hintli ka-
dınların ulusal giysisi... Yankı. 9/
Sevgide aldatma... Matematikte kul-
lanılan sabit bir sayı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Toplum kurallanna aldınş etmeden günü gününe yaşayan
varhksız yazar, sanatçı ya da aydın... Hatay ilinde bir ırmak.
2/ "Tann'nın kullan" demek ise de dilimizde "pek bol" anla-
mında kullanılan sözcük. 3/ Güzel kokulu bir kavun cinsi... Rad-
yumun simgesi. 4/ Satrançta bir taş... Cerahat. 5/ Bir işi yaptı-
rabilme gücü... Baş çoban. 6/ Bir bağlaç... Peygamberleri Hud'u
dinlemedikleri için Tann tarafından yok edilen kavim... Sani-
yede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi. 7/ Kafes biçi-
minde bir çeşit el işi. 8/ Güney Amerika'da bir ülke... Takım.
9/ Tabii, normal... Bir nota.