15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 PMAYİS1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 EnMeHabibrye (Mûl • KL'DÜS(AA>-Arapasıllı |sı~ailli yazar Emile Habibi. İsnaiJ'in en büyük ödülünü a!<3ı. Habibi(70|heryıl İsrail'in bağımsızlık yıl«dönümünde \erilen ödülü ala-n ilk Arap yazar oldu. Aş^n sağcıisraillilerödülün Habibi'ye verilmesıni kız-gınlıkla karşılarken, İsrail li diğer Arap yazarlar ile Filistinli yazarlar da •Jsrail'in görüntüsünü düzelteceği ve Filâstinli yazar ve gazetecilere yaptığı baskıyı gizleyeceği gerekçesiyle Habibi'nin öd iilü almasını eleştirdiler. İsrail parlamentosunda düzenlencn törende. İsrail başbakanı Izak Şamirleel sıkışan Habibi ise ödülü, "Yahudilerleeşitlik miicadelesınde biradım ve İsraiPdeki 750 bın Arabın bir başansf' olarak gördüğü için aldığını belirttı. Habibi'nin sözcüsü 8 bin dolarhk ödülün ışgal topraklanndaki bir hastaneye bağışlanacağını söyledi. Cannes Film Festivali • CANNES (AA) - 45. Cannes Film Festivali. efsanevi film yıldızı Marlene Dietrich'in ölümünden bir gün sonra dün başladı. Festivalin havasına bütünüyle Dıetrich'in hakim olduğu belirtiliyor. Jüri başkanıGerard Depardieu gazetecilere. "Yıldızlar asla ölmez. O filmlerde daıma yaşayacak'derken.festivalin açılış filmi "Temel Güdüler'in kadın oyuncusu Sharon Stone.Dietrich'i "Kadınsıbğın Kutlanması" olarak tanımladı. Stone, 'Festivalin bu yılki sembolü O'nun bir fotoğrafı' dedi. FeştivaJin açılış törenine Dietrich'in de\ bir portresinin önünde bir dakikalık saygı duruşu ile başlandı. 18 mayısa dek devam edecek olan festivali. uzun süre Cannes'ın favorilerinden olan Fransız yıldızCatherine Deneuve açtı. Bu yıl festivalin büyük ödülü AltınPalmiye için 13 ülkeden 21 film yanşacak. Sanat eseri hırsızlığı • ROMA (AA) -ttalya'nın Fossombone kentindeki bir galeriden 20. yüzyıl sanatçılanna ait. birmilyon dolardeğerinde heykel ve tablolarçalındı.Polis yetkililerinin bildirdiğine göre çalınan 29 eser arasında. Marino Marini'nin bronz heykeliileGiorgio Morandi'nin birtablosuda yer alıyor. Festival rezervasyonu • Kültür Servisi- Her yıl festival izleyicilerinin birgece önceden kuyruk oluşturarak bekledikleri Uluslararası İstanbul Festivali bilet rezervasyonu bugün saat 9. 00'dan itibaren Atatürk Kültür Merkezi'nde başlıyor. 2. Nümizmatik semineri • Kültür Servisi - TUrk Nümizmatik Derneği'nin düzenlediği 2. Nümizmatik Araştırmaları Semineri bugün saat 10.30'da Sadberk Hanım Müzesi'nde başlayacak. Tekinson'un başarısı • Kültür Servisi-Genç kemancı Nazan Tekinson geçen ay düzenlenen Paris Keman Konkuru'nda üçüncülük derecesi elde etti. Halen Paris Bölgesi Ulusal Konservatuvan'nın ileri devre öğrencisi olan Nazan Tekinson'a bu başansından sonra birçok konserteklifi geldi. Özgen, profesöp • ANK ARA (ANK A)- Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Müdürü Doç. Engin Ozgen profesörlüğe yükseldi. HacettepeveBilkent üniversiteleri sanat tarihi kürsüsü Doç. Özgen'eeğitim ve öğretimdeki niteliğj göz önünde bulundurularak profesörlük unvanının venldiğini belirtti. Sadece Nazım Hikmet'in değil, başka yazarlann da ders kitaplanna girmemesi biryanlışlık Çocuklarunıztüm yazarları okumalı, tanımalı RIFAT ILGAZ Siz bu satırlan gazetemizde okurken ben İstanbul'da gene bir lisede öğrencilerin önüme koyduğu kitaplanmı imzabyo- rum. Birkaç gün önceki Cum- huriyet'te Prof. Kışlab'nın Sa- yın Köksal Toptan'la yaptığı bir söyleşi yayımlanmışü. Kış- lalı şöyle soruyordu: "... Yurt- dışmda milyonlarca kişinin tanıdığı, yapıtlan hemen tüm dillere çevrilmiş olan isimler, artık kendi ülkelerindeki ders kitaplanna da gırebilecekler mi?" Sayın Toptan iki üç yazar üs- tünde durduktan sonra şöyle bir genelleme yapıyor: "Bana göre hiçbir engel olmadan ço- cuklanmız herkesi tantmalı, okumalı. Bu, herkesin herkes tarafından mutlaka sevümesi anlamına da gelmez. Sadece Nâzım Hikmet'in değil, başka- lannın da ders kitaplanna gire- memesi bir yanlışlık. Hem bizim hem de dünyanın bugün geldiği nokta bu tartışmalan artık an- lamsız hale getirdi. Bunlar önü- müzdeki yıllarda hallolacak." Doğnı söylüyor Sayın Kök- sal Toptan. çocuklanmız iyi kötü tüm yazarlan okumah, ta- nımalı. Bakanımızın bir eğitim- dye yakışır, çagına yakışırgörü- şüne uyarak bir lisenin çağnlısı olarak 50-60 kitabımı sergili- yor, çocuklanmızın istekleri doğrultusunda beğendikleri, seçtikleri yapttlanmı imzalı- yorum. Daha önce de Kabataş Lisesi'nde müdürleri Sayın Ko- rel Haksun ve öğretmenlerin çağnsına uyarak bir yazar için yorucu olmakla birlikte en duy- gulandıncı görevi başarmak için yerimi almıştım. Bu okul- dan diplomab oğlum da kitap- lanmın editörü, yayıncısı olarak yanımdaydı. Yaptığım söyleşi- de yapıtlanmdan birini anlatı- • Bütün umudum, iyi niyetli genç okur- lanmın okullarda eğitilip yetiştirilme- sinde. Çagına yakışır bir kurulun ileri gö- rüşlü, sanattan yana üyelerinin yorum- lanyla, incelemele- riyle okul kitaplanna geçirilmiş yeni yapıtlan yetkili ellerden edinmesi gerekiyor. Her şeyden önce aydınlık, gençlere güvenle yaldaşım, çağdaş bir dünya gö- rüşü, banş ve sevgi- den yana bir ba- kanlığın düzenlediği yepyeni bir kurul. rken onun tanıklığma da baş- vurmuştum. Dolmuş Mizah dergisinde di- zi olarak Hababam Sınıfı ya- yımlanırken hafta sonlannda dergiye uğrar, okulda geçen olaylan bana anlatırdı. Salon- da anılannı anlattıkça çocuk- larla az önce izlediğimiz sahne- ler de canlanıyor, öğretmenler gözlerimizin önüne geliyordu. Oğlumun yatılı olarak bu liseyi bitirmesi eski müdür Faik Dı- ranas'ın benim de Kasta- monu'dan okul arkadaşım ol- masından ileri geliyordu. Her şey o denli iç içeydi ki bu rast- lantılar bile yeni yeni çağnşım- lar yaratıyordu. Şu rastlantıya bakın ki oğlumun oğlu Kerem de bu okuldan diploma almıştı. Geçmiş yıllann Hababam Sını- fı olaylan bugünün Kabataşh öğrencileri tarafından tiyatro salonunda sergüenmişti. "Ka- bataş'dan sevgilerle" diye imzaladığım kitaplar bile bu ki- tapsever öğrenciler için yepyeni birer anı oluyordu bugün. Evet, eski müdür Faik Dıra- nas, Kastamonu Lisesi'nden okul arkadaşımdı benim. 1928 yıhnda maarif vekili, Orta Anadolu turuna çıkmış. Ba- kanhğın ileri gelen müdürleriy- le Kastamonu'yu da şenlendir- mişlerdi. Bakanlık kadrosu Mustafa Necati'nin baş- kanhğında Kastamonu'ya in- dıkleri gün kent gazetesi Açık- söz'de benim de Mehmet Rıfat imzah şiirim ya- yımlanmıştı. Konuklar arasın- da bulunan Faruk Nafiz, "Saa- nı Çalana" adlı şiirimi okur okumaz bse müdürü Nuri Bey'den şairin bulunup getiril- mesini rica etmiş. Aylardan temmuz... Okul tatil... Ben ma- hallede çocuklarla tatılin tadını çıkarmaktayım. Müdürün ha- demesini karşımda görûnce birden şaşırdun: "Haydi, Müdür Bey serü isti- yor!" Müdür beni o güne kadar hayırlı bir iş için istememişti. Hademc ne için istendiğimi bılmediğinden çekiştire çekışti- re alıp götûrdü okula. Yeni yazılan "Han Duvarlan" şai- riyle böylece tanışmış oldum. Açıksöz'de çıkan şiirimi yük- sek sesle şairin, Mustafa Neca- ti'ye okuması beni aynca duy- gulandırdı. Tüm şiirlerimi oku- mak istemeleri en büyük ödüJ- dü benim için. Getirdiğim şiir defterimin temiz bir sayfasına yazılan şu satırlar belleğimin beton duvarlanna kazmmışb sanki: "Kastamonu'dan geçerken tanıdıgım genç ve kıymetli Mehmet Rıfat'a takdidcrimle ve sevgjlerimle..." Bu vesileyle Gazi Mustafa KemaPin inkı- lapçı arkadaşı Mustafa Necati'- yi yakından tanımam beni böy- lece muallimler ordusunun gö- nüllü bir eri yapmışü. Ne çare 1930'da yeni harflerle öğret- menJige başladığım yıl Mustafa Necati vakitsiz, çam gibi devri- lip gitmişti. Yeni harfler şiirleri- min İstanbul, Ankara dergile- rinde de yayınını kolaylaştır- mıştı. Faruk Nafiz'in şiir defterime attığı tarih: 1928... Yani bun- dan tam 64 yıl önce... Şair ola- rak, romancı, öykücü, oyun ya- zan, köşe yazan olarak dergile- re, kitaplara geçtim. Kitap ser- gilenndc, fuarlarda, okullarda, kitapevlerinde, yayınevlerinde yerimi aldım. Ya okul kitaplannda? KüJtür Bakanı Sayın Fikri Sağlar'dan bakanlığı adına plaket almam da yetmedi. Türk demokrasi- sinde, Türk sanat yaşamında yerimi almam da... Yapıtlanm çoğaldıkça üstelik adım azalı- yor boyuna. Oyunlanm televiz- yonlara geçiyor, yılına göre ya- ratıcısının adı yok! Nerdeyse yapıtlanmın adı bile değişe- cek... Bakın Hürriyet gazetesi- nin dostça bir gerçegi vurgu- layışına: 2 Mayıs tarihli gazete- nin "Getecek Filmler"i tanıtma yazısına bir göz atahm: "Efkan Efekan'ın yönettiği llyas Salman'ın bu filmi daha önce de birçok kez ekrana gel- mişti. Hababam Sınıfı'nın benzeri olan filmde bir okula tayin edi- len edebiyat öğretmeninin başı-« na gelenler komedi türünde an- laubyor." Filmin adı mı? Kızlar Sınıfı... Bir de İnek Şaban'la ünlenen bir Şaban var. Soruyo- rum bu Şaban adı bu oyuncuya babası tarafından mı kondu, anası tarafından mı? Yine bu- günlerde en büyük Şaban ola- rak doğdu sinema dünyamıza! Biz okul kitaplanna gırmek için bakanlığın Talim-Terbiye Kurulu'nda gelmeyecek sıramı- zı bekleyeduralım, yapıtlanmı- za yeni yeni gönüllü ortaklar türemekte... Yeşilçam Sokağı'- nın bir yapıması yanşmaya gi- ren bir filmi gözden düşürmek için "Hababam Sınıfı"nın ya- zanna değil de İnek Saban'ın yazanna kim işkence eder de- meye getiriyor. Oysa konu İnek Şaban değil, "Karartma Gece- leri"dir. Daha da ileri giderek devlete karşı olan bu eserin ya- zan, nasıl oluyor da uluslarara- sı yanşmalara sokuluyor de- mektedir. Demek istiyorum ki "Şaban" oyuncusuna yeni yeni olanaklar sağlarken, yazanna da hakaret vesilesi olmaktadır. Vay. inek vaaayî.. Biz Sayın Bakan Köksal Toptan'ın çağı- na yakışır dileklerini yineliye- lim: "Bana göre hiçbir engel ol- madan çocuklanmız herkesi tarumah, okumalı!" Bütün umudum iyi niyetli genç okurlanmın okullarda eğitilip yetiştirilmesinde, sergi- lerde, kitap fuarlannda yüzler- ce, binlerce kitabın yazan tara-, fından imzalanmasıyla bitmi- yor. Çagına yakışır bir kurulun ileri görüşlü, iyi niyetli, sanat- tan yana üyelerinin yorumla- nyla, incelemeleriyle okul ki- taplanna geçirilmiş yeni yapıt- lan yetkili ellerden edinmesi ge- rekiyor. Önce yıllann eskittiği bu kurulun laiİdikten, devrim- den yana, yerel olduğu kadar da evrensel üyeJerin yönettiği bir kurul. Gönül razı olmuyor bu kunı-. la Talim-Terbiye Kurulu deme- ' yc! Milli Eğitim Bakanlığı'na önce aydınlık, gençlere güvenle" yaklaşım, çağdaş bir dünya gö- rüşü, banştan, sevgiden yana bir bakanlığın düzenlediği yep- yeni bir kurul! Jak ve Janet Esim'den, Sefarad göçünün 500. yıhnda 'Judeo-Espanyol Ezgiler' Beş yüz yılın ötesindenantikbir lıüzüıı BURAK ELDEM Sefarad toplumunun büyük göç serüveni, 1492 yılına rastlı- yor. Yani aşağı yukan Kristof Kolomb'un İspanya Kırallığı- na Yeni Dünya'yı armağan et- meye hazırlandığı günlere. İsa'- dan sonra birinci yüzyılda dün- yanın değişik bölgelerine dağıl- maya başlayan Musevi toplu- munun Endülüs'ü secen kolu. bin dört yüz yıl "yurt" bildiği ülkede yüz yüze kaldığı trajik olaylar zdnciri engizisyon uzanüsında bir karabasana dö- nüşünce. çareyi göçte buluyor. Binlerce insan, engızısyona dek mutlu yaşadığı.topraklan terk edip Osmanb İmparator- luğu'na sığınırken, oluşturduğu melez kültürü de Anadolu toprakianna laşıyor böylece. Sefaradlann alışkanhklan, ge- lenekleri, yaşama bakışlan ve müzikleri, yeni yerleştikleri ül- kede bir kez daha melez bir kül- türü fılizlendiriyor ve Ana- dolu'nun birikimiyle de zaman içinde kaynaşıyor. İçinde bulunduğumuz gün- lerde Türkiye'deki Musevi top- lumu büyük göçün tam beşyü- züncü yılını kutluyor. Sefarad- lann kendilerine özgü sıcak ve duyarlı müziklerinin de bu kut- lamada önemi büyük. İşte bu nedenie. Jak ve Janet Esbn'in geçenlerde yayımladığı "Antik Bir Hüzün/Judeo-Espanyol Ezgiler" adb kasetin çekiciligi daha da artıyor. Jak Esim, Türkiye'de Sefa- rad toplumunun müziği üzerine araştırmalar yapan ve bu kültü- rün yitip gitmesine karşı duran bir müzisyen. 1985 yılında Çe- kirdek Sanatevi'nde mini bir re- sital düzenleyerek Cem İkiz'le birlikte ilk kez Judeo-Espanyol ezgileri, Türk dinleyicisine ta- • İçinde bulunduğu- muz günlerde Türki- ye'deki Musevi toplu- mu büyük göçün beş yüzüncü yıüinı kutlu- yor. Sefaradlann ken- dine özgü sıcak ve du- yarlı müziklerinin de bu kutlamada önemi büyük. Bu yüzden, Jak ve Janet Esim'in geçen- de yayımladığı "Antik Bir Hüzün/Judeo- Espanyol Ezgiler" adlı kasetin çekiciligi daha da artıyor. Janet ve Jak Esim, 1989'da "Engizisyon Şarkdan" adlı bir kaset ç ıkarmışlardı. İki sanatçışu sıralar Atananya ve Hollanda'da AvTupalılara Engizisyon şarkdannı söylüyor. nıtmış ve o günlerde entelektüel kesimde büyük ilgi görmüştü. Çekirdek Resitalleri kısa bir sü- re içinde de kaset olarak yayım- lanmışü. İzleyen yıllar içinde de Esim'- in çabalan devam etti. Sefarad- lann; kökeni 3000 yıl öncesine dayanan müziklerini, İspanya ve Türkiye'de yaptığı araştırma çalışmalannda derleyen Jak Esim, 1989'da da "Engizisyon Şarkılan" başlıklı kasetinde dikkatleri bir kez daha yitip gıt- mekte olan bu kültüre çekti. Son çalışması ise, Sefarad gö- çünün 500. yıb dolayısıyla özel olarak hazırlanmış. Kasetin pi- yasaya çıkmasmdan kısa bir süre sonra Alman radyosunun davetlisi olarak Judeo-Espan- yol ezgileri tanıtacağı bir tume- ye çıkan Esim, şu sıralarda Al- manya ve Hollanda'nın çeşitli kentlerinde Engizisyon Şarkı- lan'nı söylüyor Avrupablara. Sefarad şarkı ve romanslan- nın gelişim sürecınin başlangıç noktası, İsa'dan yirmi yüzyıl öncesine dek dayanıyor. Muse- vi toplumunun dini öğelere da- yab şarkı ve ilahilerjnden yola çıkan bu müzik, İspanya*ya yerleşen Musevilerin o toprak- lardaki kültürle olan karşılaş- malanndan da büyük oranda izler taşıyor. İspanyolca konuşan tüm ül- kelerde vazgeçilmez bir müzik geleneği olan romanslar, Sefa- radlann İspanya'da yaşadığı uzun yıllar boyunca onlann müziklerine sızıyor. Musevile- rin geleneksel müziğiyle İspan- yol romanslannın hayli ilginç bir kaynaşımıyla ortaya çıkan şarkılara tipik bir örnek, Jak Esim'in "Antik Bir Hüzün" başlıklı son kasetinde de var: "Una Tadre De Enverano". Bununla birlikte, cok uzun bir süre korunan eski Musevi ezgilerine de tanık oluyoruz Se- faradlann birikiminde. İki bin yıl boyunca birbiriyle iletişim kuramamasına karşın, ayn ül- kelerdeki Musevi toplumlan- nın hemen hepsinde, sanki yüzyıllardır birlikte yaşamışça- sına aynı ezgilerin korunup saklanmış olması dikkat çekici. Jak Esim'in derlediğj şarkılar arasında bu tür "uzun ömürlü' ezgilere tipik bir örnek de var: "Et Şhare Ranson". Bu melo- dinin yaklaşık dört bin yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söyKiyor Esim. Sefarad müzi- ğinin gelişim sürecindeki bir önemb evre de Osmanb toprak- lannda gerçekleşmiş. Beş yüz yıl boyunca Türkiye'de yaşa- yan bu insanlar, hem kültürel değerlerini paylaşmışlar Ana- dolu insanıyla hem de müzikle- rini. Hatta Kurtuluş Savaşı sı- rasında omuz omuza verdikleri mücadeleyi bile şarkı ve ro- manslanna aktarmışlar. Jak Esim'in kasetinde Sefa- rad müziğinin Türkiye'de bi- çimlenmiş şarkılanna da ilginç örnekler var. Bunlar arasında "İja Mia Mi Kerida", "Ay Ma- nas" ve "Una Matika De Ru- da" sayılabilir. Müzik beğenile- ri genellikle birbirine yakın olan, duygusal ve sıcak kanlı iki toplumun 500 yıl paylaştıklan şarkı ve romanslan, hele Akde- niz müziğinden hoşlanıyorsa- nız severek dinleyebibrsiniz. İLAN YILDIZ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Aşa^ıda belirtilen görevler için 657 sayıiı yasa uyarınca açıktan sınavla personei alınacaktır. Aranan ni- telikleri taşıyan isteklilerin 25.5.1992 Pazartesi günü mesai bitimine kadar Üniversitemiz Personei Dairesi Başkanlığı'ndan temin edecekleri tŞ TALEP FORMU'nu bizzat gelerek doldurmaları ve sınava giriş belge- si almaları gerekmektedir. Sınıf Unvanı Derece Adel Aranan oitelikJer GİH Müdür 4 1 Mali konularda deneyimli ve 4. dereceye atanabilme şartlarını taşıyanlar arasından " Şef 7 1 Mali konularda deneyimli 7. dereceye atanabilme şart- larını taşıyanlar arasından " Memur 10-12 9 En az ortaokul mezunu olup, daktilo yazabilenler ara- sından " Çocuk eğitimcisi 8 1 Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi Bransı mezunu olup, 8. dereceye atanabilme şartJarını tasımak. " Programcı 8 1 En az iki programlama dili bilmek ve yüksekokul me- zunu olmak. THS Teknisyen II I Jlgili meslek lisesi mezunlan arasından (Diş, röntgen, sağlık-tek. laborant, elektrikçi) YHS Aşçı 9 1 En az ortaokul mezunu olup, 9. dereceye atanabilme şartlannı taşımak. " Kaloriferci 10 1 En az ilkokui mezunu olup, 10. dereceye atanabilme şartlarını tasımak. " Hizmelli 10 I En az ilkokui mezunu olup 10. dereceye atanabilme şartlarını tasımak. " Hizmetli 13-14 14 En az ilkokui mezunu olmak. ' NOT: 1- Yazıb sınavlar 5.6.1992 günü saat 14.00"de Yıldız Kampüsü'nde yapılacakür. 2- Sözlü sınav tarihi ve meslek bi|gi sınav tarihleri yazılı sınav günü bildirilecektir. i- Kendisini tanıtıa fotograflı ve tasdjkli kimlik belgesini yanında bulundurmayanlar sınavlara almmayacaklardır. öğrenci olanlar ile askerliğini yapmayan erkek adaylann müracaatları kabul edilmeyecektir. î- Posta ile yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır. Basın: 27369 Fransız topluhıktan Barokdans KüJtür Servisi-'Rıs-Dance- ries' adlı Fransız Dans Top- luluğu yann saat 19. 08'da Cemal Reşit Rey Kon- ser Salonu'nda bir gösteri su- nacak.İki senelik bir yaratım aşamasının ardından geçmişi yaşatan bir gösteri hazırlayan Fransız dansçılar Barok çağı danslarla yaşatmayı amaçlı- yor. İstanbul gösterisi için Fran- çois Couperin'in tipik Fransız süiti 'L'espagnole' ile İngilte- re'de yaşamını sürdürmüş Al- man besteci Georg-Fredrich Haendel'in 'Water Music' sü- itlerini secen topluluk.birbir- lerine zıt bu iki müzikle iki ayn koregrafı yarattılar. Koregraf Francine Lance- lot,dansı ve müziği buluştu- ran bu derin bağlann insana sonsuz bir keyif verdiğini söy- lüyor. 'L'espagnole' bölümü- nün koregrafîsini Francine Lancclot hazırladı. Montpellier doğumlu Lancelot 15 yaşında Paris'e geldi ve dansı meslek olarak seçmek amacıyla dansa başladı, Aldığı klasik ve modern dans kurslanndan sonra Paris'te • Françoise ve Dominique Du-, • puy ile çalışmaya başladı ve profesyonel hayata aüku-. Lancelot çeşitli gruplarla sür- dürdüğü çabşmalann yanısı- ra Müzik ve Dans Enstitüsü için eski cağ müziklerini ve danslannı içeren araştırmalar yaptı ve 'Ris Danceries' dans topluluğunu kurdu. 'Water Music' bölü- münün koregrafı Beat- rice Massin ise çocuklu- ğunda aldığı klasik dans eğitimine devam etti.Modern dans eğiü- mi de alan sanatçı çeşitli topluluklarda sürdür- düğü çalışmalanna 1983'deRis-Danceries' topluluğunda devam etti.Halen topluluğun koregrafı olarak çahşan " Beatrice Massin.Haenr del'in sihirlimüzigı ile dans sözcüklerinin bir aşk dili yaratüklanm söylüyor. İki bölümden oluşan gösteride, Serge Am- bert,Françoise Denie- au-Leclerq,Anne. Mane Gardette.George Ke- raghel,Marc Leclerq,Corinne Miret.Nicolas Nguyen.Mari- na Nordera.Natabe Van Parys ve Ana Yepes olmak üzere 10 dansçı yer abyor. İstanbul Fransız Kültür. Merkezi ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu tarafından Oyak Renault Otomobü Fabrikalan AŞ işbiriiği ile gerçekleştirilecek gösterinin biletleri istanbul Fransız Kül- tür Merkezi ve İstanbul Bele- diyesi Cemal Reşit Rey KoiK ser Salonu'ndan sağlanabibr."» Marlene Dietrich 16 mayıs'ta Almanya'da toprağa veriliyor Berliıı "Mavi Meleğini" bekliyor DİLEK ZAPTÇIOĞLU BERLJN - Almanya doğumlu. Amerikan pasaportlu; ha- yatının uzun yıllannı yapayal- nız bir dünya vatandaşı olarak gcçirmiş bir kadın. Ölümünden sonra vatanında gömülmeyi bekliyor. Alman gazetclerinin yazdığı gıbı "tuhaf bir ölüm" bu, çün- kü Marlene Dietrich çoktan ölümsüzlcşmişti. Onun anadi- lindcki deyimiyle "fani kalın- tılan"nın toprak altına ycrleş- tınlmcsi, canlılığından hiçbir şey kaybcttırmeyecek. Çarşamba günü Paris'te 90 yaşında ölcn Marlene Dietrich, Bcrlın'dc VVilmersdorf Me- zarbğı'nda annesinin yanına gömülccek. Kendi vasiyeti bu- nunla ancak kısmen yerine ge- tırilmiş oluyor. Çünkü Marle- ne Dietrich, avukatı Jacques Kam'm Paris'te açıkladığı üze- rc. "Ölümdcn sonra Berlin'de, yüzlerce mum ışığının arasında, sadece kızının ve birkaç yakının bulunduğu sade bir törenle def- nedilmek" istemisti. Öldüeü. dünyaya cenazesi kaldırıldık- tan sonra açıklanmalıydı. Gelmiş geçmiş en büyük sine- ma yıldızlanndan birinin son arzusu, ölüm raporunu yazan Parisli doktorun basını hemen devreye sokması sonucu yerine gctirilemedi. Berlin şimdi Manlene"ini bek- liyor. Alman Hava Kuvvetleri'ne ait biraskeri uçak onu önümüz- deki günlerde doğduğu şehre geri getirecek. Berlin Belediyesi ise "şehrimize yakışır" düşün- cesiyle bir sokağa onun adını vermeyi kararlaştırdı bile. Ama yasalar ve düzen beldesi Al- manya'da bir sokağa isminin verilebilmesi için "ünlü şahsi- yetin öiümünün üzerinden en a? beş yı) gecmesi" gerekiyor. Olsun, zaten turistler önce Marlene Dietrich Sokağı'na de- ğil, onun mezanna akın et- meyecekler mi? Marlene Dietrich, birçok Al- man aydını, sanatçı ve yazan gıbi Hitler faşizmine sırt çevir- mişti. Hollywood'daki Alman asılb yönetmen Ernst Lu- bitsch'le beraber Nazi kurban- lannı İsviçre üzerinden Ameri- ka'ya kaçıran bir şebekeye aktif olarak yardımeti. Hitler, Marlene Dietriche hayrandı. İlle Berlin'e dönme- sini isüyordu. Ona birkaç kez davetiye yol- ladı. "Seni Brandenburg Kapısı'n- dan muhteşem bir törenle Ber- lin'e getireceğim" diyordu. Oralı olmadı. 196O'ta tekrar Almanya'ya geldi. Olağanüstü etkileyici se- siyle yeni bir kariyere başla- mıştı ve turnede eski vatanı da vardı. Almanya Marlene Di- etrich'in yüzüne şatnar vurdu. Halk onu yuhahyor, "Evine dön!" pankartlanyla karşıb- yordu. Basın, zamanında Tho- mas Mann'a da yaptığı gibi Marlene Dietrich'i "Almanya'- ya ihanet etmekle" suçladı. Marlene Dietrich bu acı tecrü- beden sonra bir daha Berlin'e gelmemeye yemin etti. Bu yeminini vasiyetinde boz- masında ne rol oynadı? Berlin Duvan'nın yıkılmasından son- ra çok sevinmişti. Ama Berlin'den yinelenen, "Geri dön" çağnlanna, "Ha- yır" diyordu. Besbelli ki ölü- münden sonra doğduğu yerde, annesinin yanıbaşında gömül- meyi istiyor, ama yaşarken dönmeyidüşünmüyordu. Kim- seye görünmemeyi ve anılanyia yaşamayı yıllardır kendine yol seçmişti. Berlin gibi Alman gazeteleri de şimdi 30 yıl öncesinin tersine ona kucak açıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle